Yeni Üyelik
35.
Bölüm

33-SENİ SEVİYORUM

@lavinia_x21

KARACA'DAN

2 AY SONRA

"Hadi ama artık!" Diye bağırdım sonunda.

2 saattir bizimkileri aşağıda bekliyordum.

Bugün Mir ve diğerleri ile beraber tanışmamızın üzerinden tam 1 sene geçmişti ve Alper bunu yemekle kutlamak istediği için yemeğe gidecektik, ben hariç kimse hazır değildi.

"Geldik!" Diyen duru'nun sesine topuklu ayakkabı sesi karıştı ve sonunda.

Duru, Karan ve Beren yavaş adımlar ile aşağıya inerken ağzım açık bir şekilde onlara bakıyordum.

Neden böyle şık giyinmişlerdi.

SENCE KARACA , diyen iç sesim ile aklım başıma gelmişti.

Duru, sarı kısa bir elbise, Beren mavi kısa bir elbise, Karan ise siyah bir takım giymişti.

Birde dönüp kendime baktım.

Siyah kısa bir etek, ve uzun siyah bir gömlek giymiştim.

Gömlek eteğin üstünü biraz kapatıyordu ve karnımın üstüne de deri kalın bir kemer takmıştım.

Saçlarım ise yine düz ve açıktı.

"Hayırdır, düğüne mi gidiyoruz?" Diye sordum ellerimi belime yerleştirerek.

"Ay Karaca vallahi fenalık geçireceğim, yemeğe gidiyoruz diye evin içinde giydiklerini giymek zorunda değilsin" dedi Duru bıkkınlıkla.

Evet haklıydı ama rahat seviyordum.

"Abla o üstümde ki abartı olmamış mı ya? Sanki sade siyah bir pijama takımı almıştın onu giyseydin" dedi Beren gülerek.

"Abla her ne kadar en güzel bulduğum kadın sen olsan da, artık şu siyahtan vazmı geçsen?" Dedi Karan da.

"Ay ne oluyor be! Niye taktınız bana ?" Diye cirladim sonunda.

 

Kafayı taktılar bana akşam akşam.

"Karaca farkında mısın senin bir sevgilin var?" Diye sordu Duru ciddi bir şekilde.

Mir aklıma gelince istemsizce sırıttım ve,

"Evet var" dedim.

Beren kahkaha atarken, karan dudaklarını birbirine bastırdı.

Yavaş yavaş alışıyordu, ben ve Mir'e.

"Ha işte o yüzden kendine dikkat etmelisin" dediğinde kaşlarımı çattım.

"Neden?" Diye sordum.

"Yemin ederim bayılacağım, kızım biraz cilveli olsana, erkekler giyimine çok dikkat eder kızların ve malesef ki sen erkek çocuğu gibi giyiniyorsun" dediğinde kaşlarım havalandı.

Allah aşkına hangi erkek etek giyer ki?

Ama boyle olsa Mir bana söylemez miydi?

KIZIM KİM SÖYLER Kİ, YAVAŞ YAVAŞ SOĞUR AMA DİLE GETİRMEZ. HEM MİR SENİ SEVİYOR BUNU SENİ KAYBETMEMEK İÇİN BİLE OLSA SÖYLEMEZ.

haklılar mi acaba?

Gerçekten beğenmiyor olabilir mi?

Off kafamı yine çorba yaptı bunlar ya.

"Yeter ben kendimden memnunum, memnun olmayan gidebilir" deyip arkamı döndüm ama içim sıkıntı ile dolmuştu.

Hayır memnun değilse bile gidemezdi, izin vermezdim.

Arkamdan homurdanma sesi geldi ama bakmadım.

Karan yanıma gelip benimle yürümeye başlayınca kolunu omuzuma atıp başımı kendine doğru çekti ve saçlarıma bir öpücük kondurdu.

"Merak etme abla, Mir seni bırakırsa bıraksın. Daha iyisini bulursun boşver hatta bence o senden ayrılmadan sen ondan ayrıl" dediğinde dirsegim ile karnına vurup ondan uzaklaştım.

Hiç bir firsati kaçırmıyordu.

"Ama abla"diye inleyerek seslendi ama bakmadan kapıyı açıp dışarıya çıktım.

Onlarla birlikte gitmeyecektim, kendi arabama binip yola çıktığımda onlar daha yeni evden çıkıyorlardı.

Adrese doğru sürerken aklım hala bizimkilerin dediklerindeydi.

Bunları düşünmem yanlış, Mir öyle şeylere takılacak biri değil.

 

Düşünceler ile beraber nasıl geldiğimi anlamadım bile ama yemek yiyeceğimiz yere gelmiştim.

Yine ve yine şık bir yerdi.

Arabadan indiğimde bizimkilerde gelmişti.

Karan yine hız yapmıştı olmalı.

"Kızım niye beklemiyorsun bizi?" Dedi Duru arabadan inerken.

"Neden bekleyecek mişim? Hem ben sizin yanınıza yakışmam" diye bir trip atıp girişe doğru yürüdüm.

"Karaca bekle!" Diyen Duru o topuklular ile nasıl koştu bilmiyorum ama dibime girip kolunu omuzuma attı.

"Karaca, benim ne demek istediğimi biliyorsun. Hem bana kalsa ben seni böyle daha çok beğeniyorum ve biliyorsun ki erkek olsam ilk sana..." Diye devam edecekken,

"Tamam tamam yine erkek moduna girme" deyip tebessüm ettim.

Bunun için ona kırılacak değildim.

İçeriye girdiğimizde fazla kalabalık değildi o yüzden Mir ve diğerlerini hemen bulmuştuk.

Onlar da bizi gördüğünde ayağı kalktılar.

Uraz, Alper, Mir, Mert, İlayda büyük bir masada oturuyorlardı.

Yavaş adımlar ile onlara doğru yürüdük.

Herkes kendi sevdiceğine bakıyordu.

Uraz hariç, onun gözü ben ve Mir'in üzerinde dolaşıyordu.

"Bu ne güzellik" diyen Alper Duru'nun elini öperek yerine oturttu.

Onlara tebessüm ederek baktım.

Karan, İlayda'nın yanından geçerken fısıltı ile bir şeyler söyledi ve yaşasın ağzı okuma yeteneği.

"Muhteşem görünüyorsun" demişti.

İlayda bu cümlesine tebessüm edip, "sende öyle" diye aynı şekilde fısıldadı.

İlayda kırmızı, dizlerinde biten balon kolları olan bir elbise giymişti ve çok tatlı duruyordu.

Mert hiç saklama gereği duymadan direk,

"Kalbime indirmeye niyetin mi var" diye sırıtıp Bereni kendine çekti ama karan'dan gelen ölümcül bakış ile Beren hemen gülmeyi bırakıp Mert'ten ayrıldı.

Herkes yerine oturduğunda ben ve Mir kaldık sadece ayakta.

En son ona dönüp baktığımda başka bir yere bakıyor olması ile bakışlarım onun baktığı yere değdi ve gülüşüm dudaklarımda solup kaldı.

Hemen yan masamızda oturan, zümrüt yeşili, ultra kısa elbise giymiş sarışın bir kadına bakıyordu.

Neden bakıyordu?

Ve aklıma düşen soru ile gerildim.

Neden bana güzelliğim ile ilgili bir şey demedi?

Herkes birbirine söylemişti.

"Mir" dedim bakışlarım tekrar onu bulurken.

Bakışları bana döndüğünde tedirgin görünüyordu ama tebessüm etti.

"Hoşgeldin sevgilim" diyerek beni kendine doğru çekip sarıldı.

Karşılık vermedim.

Belki saçmalıyordum ama içime kurt düşmüştü bir kere, nereden bilebilirdim ki karşılık vermediğim için pişman olacağımı.

Karşılık vermediğimi anlayınca benden ayrılıp yüzüme baktı.

"İyi mısın?" Diye sordu şüphe ile.

"Evet iyiyim" diyerek hemen yanına oturduğumda çok geçmeden oda oturdu.

Kızlar yan yana otururken, erkekler karşımızda oturuyordu.

Uraz ve Mir yine baş köşelerde oturuyorlardı.

Biraz sohbet ettikten sonra siparişlerimizi verip beklemeye başladık.

Ve benim canım gittikçe sıkılıyordu çünkü

Mir sürekli o kadına bakıp duruyordu.

İçim kırgınlık ile dolduğunda gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım.

Yanımda oturan Duru,

"Sorun ne?" Diye sordu,

"Önemli değil" dediğimde üstelemek istedi ama ,

"Duru gelir misin?" Diyen Alper ile ona baktı.

Alper Duru'nun elini tutarak onu ayağı kaldırdı ve hepimizin görebileceği bir yerde durdu.

Duru şaşkınlık ile ona baktığında bizim bakışlarımızda merak vardı sadece.

Ve geleni anlamam için diz çökmesi yetti.

Alper Duru ya evlilik teklifi edecekti!

Herkes tebessüm ettiğinde Duru'nun gözleri dolmuştu.

"Belki birbirimizi geç bulduk ama erken kaybetmeyelim, senden çok bir şey istemiyorum sadece sıcak bir yuva ve o yuvanın içinde sadece seni. Duru sen izah edilmeyen duyguların en güzelisin" deyip derin bir nefes aldı, alnında oluşan terlerden heyecanlı olduğu belli oluyordu.

"Evlen benimle Duru Saygın, evlen ki sıradan olmadığımızı kanıtlayalım herkese" diyerek nokta vuruşu yaptı.

herkes ayağı kalkarak alkışladı onu, Karan ve Mert ıslık çaldığı sırada Duru artık ağlıyordu.

Hepimize tek tek baktığında gözyaşları akıtan mavi gözleri aynı anda mutluluk ile parlıyordu.

Sonra alpere dönüp,

"Evlenirim seninle Alper yüce, başka bir evren dahi olsa orada yine seni bulur evlenirim" diyerek Evet dediğini belli ettiğinde restoranda alkış tufanı koptu.

Garsonlar ellerinde ki konfetileri patlattığında Duru alper'i kaldırıp ona sımsıkı sarıldı.

Umarım hep mutlu olurlardı, onlar için mutluluk daim olsun.

Herkes tek tek onları tebrik ettiğinde gidip duruya sımsıkı sarıldım.

"Hep mutlu ol" diye fısıldadım kulağına.

"Darısı başına" dediğinde ondan ayrılıp tebessüm ettim yine.

Tek taşını gösterdiğinde kocaman oluşuna ikna etmişti.

Evet Alper paraya kıyıp kocaman tek taşı olan bir yüzük almış.

Ama basit bir yüzük değildi.

Tek taşı kalp şeklindeydi ve halkası da kıvrımlı ydı.

Muhteşemdi.

Onu hep böyle mutlu görmek istiyordum.

Alper duruya yaklasip elleri ile gözyaşlarını sildi sonra da alnına derin bir öpücük kondurdu.

"Seni seviyorum" diye fısıldadı dudakları hala alnindayken.

Duru tebessüm edip," bende seni seviyorum" dedi aynı şekilde.

Kalbim sıcacık oldu.

Herkes tekrar yerine oturduğunda duru ve Alper yanyana olduğu için Alper duru'yu göğüsüne çekip sarı saçlarını okşadı.

Dönüp mir'e baktığımda yan tarafa bakması ile sinir bütün bedenime doldu.

Ne oluyordu bu adama?

"Mir" dedim kaşlarımı çatarak.

Bana dönüp baktığında" efendim" dedi.

"Kadını taniyormusun?" Diye sordum yan tarafı gözlerim ile gösterirken

Gözleri bir an kadına dönüp tekrar gözlerime kitlendi, yutkunduğunda "Neden?" Diye sordu.

Ne saklıyordu?

"Eğer tarkadaşınsa ve tanıyorsan gidip selam ver" dedim sakinlikle.

Sonra ona biraz daha yaklasıp,

"Yok eğer tanimiyorsan gözlerine sahip çık, yoksa ben kendime çıkamayabilirim" dedim.

Omuzları gerildiginde,

"Saçmalama, birine benzettim sadece" diyerek gözlerini kaçırdı.

Uzatmadan "peki" diyerek önüme döndüm.

İçime dev bir sıkıntı oluştu çünkü oda huzursuz gibi davranıyordu.

Mir'in bir sıkıntısı vardı ama ne olduğunu bilmiyordum.

Sadece bugünü güzel kapatmak istiyordum çünkü ne zaman yemeğe çıksak bir sorun oluyordu ve ben yine bir sorun olmasından deli gibi korkmaya başlamıştım.

Gözlerim tekrar mir'e döndüğünde

Kaskatı kesildim çünkü gözleri dolmuş bir şekilde bana bakıyordu.

Elimi hemen elinin üstüne katıp,

"Mir, sorun ne?" Diye sordum telaşla.

Derin bir nefes alıp bizimkilere baktı tek tek ve tekrar bana döndü.

Yüzünü yüzüme yaklaştırıp diğer elini de elimin üstüne yerleştirdi.

"Seni seviyorum Karaca, belki hayal ettiğin gibi değil ama hayal ettiğinden de fazla seviyorum" diye fısıldadı.

Bu sözleri ile mutlu olmam gerekiyordu belki ama olmamıştım.

Neden veda eder gibi konuşmuştu?

"Bana ne olduğunu anlat Mir, iyimisin bir sorun mu var?" Diye sordum tekrar.

Tam o sırada "Zemheri" diyen Uraz'ın telaşlı sesini duydum.

Mir gözlerini çekip önce ona sonra başka bir yere baktı.

Bende baktığı yere baktığımda girişte bir ordu adam gördüm ama farklılardı.

Hepsi siyah takım elbiseler içindeydi ve tam göğüslerinde kalplerinin olduğu tarafta sonsuzluk işareti bir kurdele vardı.

Gözleri ise bomboş bakıyordu,

Hepsi sadece bizim masamıza bakıyorlardı.

Uraz ayağı kalktığında gözlerinde endişe vardı.

O endişe mir'e her baktığında daha da büyüyordu.

"Bana bak Karaca" diyen Mir ile bakışlarım zorla onu buldu.

Herkes ne olduğunu anlamak için birbirine bakıyordu ama

Sadece Uraz, Mir, birde şuan ayağı kalkıp adamlara doğru yürüyen Alper biliyor gibiydi.

"Mir neler oluyor, bu adamlar da kim?" Diye sordum.

"Sakin ol ve beni dinle" dedi sakince ama gözleri sık sık kapıyı kontrol ediyordu.

"Karaca, şimdi gitmem gerekiyor ama söz veriyorum döneceğim, sadece ne kadar süreceğini bilmiyorum" dedi onu anlamamı ister gibi.

"Nereye gidiyorsun?" Diye sordum.

İçim korku ile doldu, ne zaman döneceğini bilmediğini söylüyordu.

O kadar uzun süre ayrı kalamazdım ki ben ondan.

"Bunu bilmemen gerekiyor, hepimizin iyiliği için bu" dedi gözleri tekrar dolarken.

"Mir hayır , bana ne olduğunu söyle" dedim.

Sesim keskin gözlerim korkusuz bakıyordu eminim,

Eğer zarar göreceği bir şey varsa onu yalnız bırakmazdım.

"Mir, vakit vermeyeceklerini söylüyorlar" diyen Alper ile bakışlarım onu bulurken Mir ayağı kalktı.

Aklıma bir kaç ay önce gördüğüm rüya gelince kaskatı kesildim, yerimde hareketsiz bir şekilde oturdum. Az önce Mir'in baktığı kadın şimdi adamların yanında duruyordu, onlara bir şeyler söylediğinde arkasını dönüp tam gözlerimin içine baktı sonra da tekrar arkasını dönüp gözden kayboldu.

Mir önce İlayda'ya ilerledi "abi neler oluyor?" Diye sordu İlayda şaşkınca.

"Bir şey yok abicim geleceğim tamam mı, Alper abinin yanından ayrılma ve ne derse yap" dediğinde kardeşine sımsıkı sarıldı.

Sonra saçlarını öpüp ondan ayrıldı.

İki adam bize doğru gelince ayağı kalktım.

Mir'in yanına gittiğimde Uraz diğerlerini eve gönderiyordu.

Duru hemen karan, beren, mert ve İlayda'yı alarak Alperin yanına geçti.

Karan İlayda'nın elini tutup kendi yanına çekti, Mert'te beren'in.

Şuan ne Mir ne de Karan yakınlığı düşünmüyodu.

Hatta Mir karanın kardeşinin elini sıkı sıkıya tuttuğunu görünce ona bakıp kafasını salladığında götürmesini ve yanından ayrılmasını istemiyor gibiydi.

"Abla hadi" diye karan beni çağırdığında,

"Gidin Karan" dediğimde kafasını sallayarak reddetti.

Alper duru'ya birşeyler söyleyince duru bana baktı ama "gidin" dediğimde hızla uzaklaştılar.

Karan ve Beren zorluk çıkarmışlardı ama duru onları ikna ederek götürmüştü.

Şimdi ben,Uraz,Mir ve Alper kalmıştık.

Onlara biraz daha yaklaşarak Uraz ve Mir'in ortasında durdum, Alper de gelip arkamda durdu ama

Uraz ve Mir birbirlerine iyice yaklaşarak geriye gitmemi sağladılar.

Şimdi omuzları birbirine değiyordu.

"Zamanı geldi, Abi" diyen adama anlamayarak baktım.

Neyin zamanı gelmişti?

"Daha vakit vardı, kimden emir alıp ailemin içine girdiniz!" dedi Mir sert bir sesle.

"Kimden emir aldığımızı biliyorsun, zorluk çıkarma abi, kurul toplandı" dedi adam.

Kumral, ela gözlü ve yapılı bir adamdı konuşan.

Buraya istemeyerek gelmiş gibiydi çünkü gözlerinde Mire baktığında olan dev bir saygı vardı.

"Mir" diyerek öne çıkmaya çalıştım ama Mir elini arkadan uzatıp elimi tutarak sıktığında durdum.

Yaklaşma diyordu.

"Gidip dışarıda bekleyin!" Diyen Mir ile

Adamlar zorluk çıkarmadan uzaklaştılar.

Mir dönüp Uraz'a baktığında "Şimdi ne olacak?" Diye sordu Uraz.

Mir bana bakmamak için kendi ile savaşıyor gibiydi çünkü sürekli gözleri ne zaman bana değse hemen kaçırıyordu.

"Ne olacağını biliyorsun ve ne yapacağını da" dediğinde Uraz bir an dönüp bana baktı ve kafasını sıkıntı ile sallayarak onayladı onu.

"Ama ben bilmiyorum!" Dediğimde aralarına girdim ve bana bakmasına sebep oldum.

"Karaca-" diye söze girecekti ki,

"Neler oluyor, nereye gidiyorsun ve kim bu adamlar?" Diye sordum.

Gözleri arkamda duran Uraz'a takılıp tekrar bana döndü.

"Bunu sana anlatamam, beni anlamaya çalış geri döndüğümde herşeyi konuşacağız" dedi.

Gözleri ile uzatmamam için yalvarıyordu.

"Mir" dediğimde beni kendine çekip sımsıkı sarıldı, döneceğini söylediğinde gözleri öyle olmasını umuyor gibiydi.

"Özür dilerim" diye fısıldadı kulağıma.

İçim acıdı, bir şey oluyordu.

"Ne zaman geleceksin" diye sordum genzim sızlarken.

"Bilmiyorum" dediğinde saçlarımı kokluyordu.

Kalbi hızlı atıyordu ve çok gergindi.

Tekrar "Mir" dediğimde benden ayrıldı.

"Gitmem gerekiyor" dedi gözlerime bakarken.

"Gitme" dedim hemen.

Elini sımsıkı tuttugumda,

"Karaca yapma böyle" dedi ama onunda gözleri dolmuştu.

Yanağıma değen ıslaklık ile ağladığımı anladım.

"Hayır, içimde bir sıkıntı var, bir şey olacak gitme Mir" dedim.

Kalbim göğüs kafesime sert darbeler vurmaya başladı.

Kalbim gitmesini engelemem için haykırıyordu.

"Uraz" dediğinde Uraz kolumdan tutup beni kendine çekmeye çalıştığında,

"Abi Bırak!" Diye sesimi yükselttim.

Mir elimi bırakıp Alpere baktığında Alper iki koca adımda yanına giderek ona sımsıkı sarıldı. Gitmesini istemiyor gibi sıkı sıkıya tutundu ona.

Uraz bir elini belime sararak kendine yasladı beni.

Korku arttı.

"Mir" dedim.

Bakmadı bana, onun yerine gözlerini yumdu.

"Mir bana bak!" Dedim bu sefer bağırarak.

Alper ondan ayrıldığında arkasını döndü ama bir adım bile atmadı.

"Mir, lütfen" dedim ağlayan ve yalvaran sesim ile.

Sonra Uraz'a bakıp "Abi gitmesin" dedim.

İçim çaresizlikle doldu, giderse yapamazdım.

Gözyaşlarım hızla yüzümü ıslatmaya devam ederken Uraz'ın da göz bebekleri titredi.

"Ağlama saye, onun içinde zor" diye fısıldadı.

"Geri dönecek mi abi?" Diye sordum bu sefer.

Bana dönecek derse durur ne kadar zaman geçerse geçsin onu beklerdim.

Umutla ona baktım ama bakışlarını hızla kaçırınca dünyam başıma yıkıldı.

Mir ölüme mi gidiyordu?

"Hayır" dedim dehşetle.

Gözlerim tekrar Mir'i bulduğunda oda bana döndü.

Sevdiğim gözleri ıslanmıştı.

Ağlamıştı, gerçeği oda biliyordu.

"Mir gitme!" Dedim çırpınarak, Uraz'ın tutuşu sıkılaştırı.

"Özür dilerim" diyerek arkasını döndüğünde,

"HAYİR" diye haykırarak çırpınmaya devam ettim.

Adım adım uzaklaşıyordu benden.

"MİR!" diye bağırdım öfke ile.

Uraz'ın karnına dirsegimi geçirince elleri gevşedi, sonra ayağına tüm gücüm ile tekme atınca beni bıraktı ve ben ölüme koşan sevgilime doğru koştum, onu yaşatmak için.

"Gitme!" Diye bağırdığımda Alper ve Uraz'da hızla bana doğru geldi.

Koşup Mir'in kolunu tutarak bana dönmesini sağladım.

Sonra kendimi kaybetmişcesine ona tokat attığımda başı sola doğru düştü.

Ellerim ile yakalarını kavrayıp "BİZDEN NASIL BU KADAR KOLAY VAZGEÇERSİN!" diye haykırdım ağlarken.

Gözlerini kapatıp yutkunduğunda gözünden bir damla yaş aktı ve ben o damla da boğuldum.

Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladığımda gözlerini açıp bana baktı, gözlerine acı akın etmişti.

" yalvarıyorum Mir, gitme" diyerek kollarımı beline sararak sımsıkı sarıldım ona.

"Karaca yapma" dediğin de benim burnum onun boyun girintisine sığındı, onun ki de her zaman ki gibi saçlarıma.

Derin bir nefes aldım hayat bulduğum kokudan,

Saç diplerine az olan sakalları battı.

"Gitme yapamam Mir, yaşayamam" dedim ağlayarak.

Saçlarımın dibine sakallarından taşan bir damla gözyaşı düştü, düştü ve düştüğü yeri yakıp geçti.

"Gitmem gerekiyor sevgilim" dedi titreyen sesi ile.

"Gitme bak bana anlat, bir yolunu buluruz ama ölüme gitme" dediğimde

Göğüsü titredi ve benden ayrılmaya çalıştı ama daha sıkı sarıldım.

"Güzelim bırak hadi" dedi yalvararak.

"Bırakmam, gidersen geri gelmeyecek sin" dedim. Bana "hayır geleceğim" demeliydi.

Onu kaybedemezdim.

Benim hayatımın en güzel yanıydı o.

Elleri ile kollarımı çözmeye çalıştığında Uraz da arkadan belime sarılıp beni kendine çekti.

"Hayır!" Diye bağırdım ama Mir benden zorla ayrılıp gözlerime baktı.

Gözleri beni bırakmak istemiyor gibi bakıyordu, gri gözlerinin her bir zerresi hüzünlüydü.

Gözleri buğulandı, kirpikleri titredi.

İçim ateş gibi yanmaya başladı, her bir uzvum korku ile uyuştu ama pes etmedim.

Onu böyle kolayca kaybedemezdim.

Daha fazla bakamazmış gibi arkasını dönerek hızla yürümeye başladı.

"Mir Gitme!" Diye bağırdım, durmadı.

"Affetmem seni, yemin ederim affetmem!" Diye haykırdım öfke ile, durmadı.

Bir yerden onu durdurmanın yollarını ararken diğer yandan da Uraz'ın tutuşundan kurtulmaya çalışıyordum.

Uraz da Alper de artık ağlıyordu, bize ağlıyorlardı.

"MİR!" Diye bağırdım ama yine durmadı.

Tam kapıdan çıkacaktı ki,

"SENİ SEVİYORUM!" diye boğazım yırtılırcasına feryat ettim.

Ağzımdan çıkan feryat ile ayaklarının adımları birden durdu.

Buradan bile kaskatı duran vücudunu belli oluyordu.

Bunu ona daha güzel bir anda söylemeyi hep hayal ettim ama Ona onu sevdigimi ilk ölüme gitmemesi için haykırdım.

"Seni seviyorum...eğer şimdi gidersen yarım kalırız" dedim başım omuzuma düşerken.

Yüzünü yavaşça bana döndüğünde dudakları titriyordu, sonra çenesini sıkarak durdurmaya çalıştı ama titriyordu işte.

"Benden gidemezsin, bulurum seni biliyorsun" dedim vazgeçmesi için.

Bana dayanamayarak tam bir adım atacaktı ki bir el silah sesi duyuldu.

Mir arkasını dönüp baktığında dışarıda olan adamlardan biri biri havaya ateş edip uyarı dolu gözlerle Mire bakıyordu.

Bu bir uyarı mesajıydı.

Mir bana döndüğünde,

"Beni sevmeye devam et çünkü ben seni son nefesime kadar seviyor olacağım lübbetülayn"" dedi, son söylediği kelimenin anlamı "Gözbebeğim" anlamına geliyordu.

Hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam ettim, içim yandı, dünya başıma yıkıldı, nefesim boğazımda düğüm olurken ben sevdiğimi ölümün pençesinden kurtaramadım.

Sonra gözlerime son defa bakar gibi bakıp fısıldadı.

"Virandır bağların gülleri viran, ölür mü dünya da dengini bulan?" Diye sordu.

Kafamı hızla sağa sola salladığımda cevabımı verdim ona, ölmezdi.

Eğer eşini bu dünya bulup ölürsen ne anlamı kalırdı sevdanın?

Yüzüme, gözlerinden birer damla yaş akarken tebessüm etti ve arkasını dönerek yürümeye devam etti.

Son adımında tekrar haykırmaya devam ettim.

"BULACAĞIM SENİ, DUYDUN MU? SENİ BULACAĞIM!" diye haykırdım.

Mir gözden kaybolduğun da dizlerimin üstüne sertçe düştüm, Uraz ve Alper de benimle beraber çöktüler.

İçim ateşler içinde yanıyordu, kalbim bir el tarafından acımasızca parçalanıyordu.

Boğazım kanarcasına çığlık attım. Acı dolu çığlığım adeta yeri göğü inletti,

Sonra omuzlarım sarsılarak ağlamaya başladım.

Mir ne zaman dönecekti bana?

Onsuz yapmazsın, hayatımın merkezi oyken o olmadan nasıl yaşardım?

Hayat oydu, nefes oydu, yaşam oydu.

Şimdi ise ellerimde hiç bir şey kalmamıştı.

Benim sevdiğim adam gözlerimin önünde ölüme gitmişti.

Ona zarar gelmesine nasıl dayanırdım, ben nasıl nefes alırdım?

 

Birden Gözlerimin önü karardığında başımın yere çarpmasını engelleyen şey uraz'ın hızla başımı tutan eliydi.

Son duyduğum şey "Saye!"diyen uraz olurken benim son dediğim şey ise,

"Seni bulacağım Mir" di.

Gerisi büyük bir boşluk ve karanlık oldu.

 

Ne pahasına olursa olsun, kaç yıl geçerse geçsin Mir Zemheri'yi bulacaktım.

Ama gittiği halinde olmayacak olması benim içinde sürpriz olacaktı.

Onu bulduğumda, geri kazanmak için her şeyimi feda etmem gerekecekti ve ben bir saniye bile tereddüt etmeyecektim.

 

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen ⌛

Loading...
0%