@lavinia_x21
|
KARACA'DAN
İnsan bazen ne konuşacağını bilemez ya işte şuan tam da öyle bir durumdayım.
Karşımda ki adamla yapacağım konuşmayı çok düşünmüştüm ama bana böyle bakarken düşündüklerim ağzımdan çıkmıyor.
"Ayakta mı duracaksın böyle?" Diye sordu en sonunda. Ses tonu sert ama dinlediğimde sıkılmıyacağın bir melodi gibi"Afedersin" diyip yavaşça karşısına oturdum.
"Ne içersin?" Diye sordu bu sefer de. Göründüğü gibi değil daha nazik bir şekilde davranıyordu.
"Viski olabilir" diye cevap verdim. Arkasındaki adamlara dönmeden el hareketi yaptı, adamlardan biri yanımızdan ayrılınca bir süre konuşmadık. O bana baktı bende ona.
Adam viski bardağını getirip önüme kattı. "Bi adamı arıyorum" pat diye konuşmaya daldım.
𝐎𝐡𝐚 𝐤𝐚𝐫𝐚𝐜𝐚 𝐧𝐞𝐟𝐞𝐬 𝐚𝐥𝐬𝐚𝐲𝐝ı𝐧!
Napim öyle bakınca ilk aklıma geleni söyledim. "Kim" diye sordu sorgulayıcı bir tavırla. "Ahmet Kara " diye cevap verdim, yıllardır adını ağzıma almamıştım.
İstemsizce ürperdim, Mir o kadar dikkatli bakıyor ki gözünden kaçmadı elbette. Bi süre sonra " bu kim ki adını bile ağzına alınca tedirgin oluyorsun" diye sordu.
Bu sefer daha dikkatli bakmaya başladı öyle ki her hareketimi izliyordu.
"Orası seni ilgilendirmez, sadece onu bulmak istiyorum!" dedim sert bir şekilde, öfke tüm vücuduma yayıldı, onun hakkında fazla konuşunca bütün kilitlediğim anılar gözlerimin önüne geliyor ve beni sinirlendiriyordu.
Bu yüzden tanıdığım kimse benim geçmişim hakkında konuşmazlar, zaten pek bir şeyde bilmezler. Kimseye anlatmadım yaşadıklarımı.
Zaten o piç kurusu tam 1 sene önce beren' in bana dışarda çekilmiş olduğu fotoğrafları göndermeseydi ve not olarak ta ("çok güzel değil mi kızım")diye beni kardeşimden vurmasaydı, kardeşlerim için peşine düşmezdim.
Ama o yıllar sonra ortaya çıkıp beni kardeşim ile tehdit edince herşeyi bırakıp peşine düştüm. Ama ne yaptıysam bir türlü bulamadım onu arkasını sağlama almış olmalı, hiçbir şekilde iz bulamıyoruz.
Mir Zemheri ile bunun için konuşmak istedim.
Kardeşlerim için, birçok yerde eli kolu var. Epey tanıdık ve korkulur bir adam. Ona ihtiyacım vardı onun için şuan sorgulayıcı bakışlarına maruz kalıyordum.
O piç kurusunu geberteceğim!
Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım ve söze öyle girdim "onu bulmam gerekiyor, bu sebepten burdayım. Duydum ki ona ulaşabilecek biri varsa o da senmişsin" diye konuşmaya devam ettim.
Yüzüme daha derin bakıp hafif bir tebessüm etti, tebessüm etmek ona çok yakışıyordu ama içinde birşeyleri çözmeye çalışıyor gibiydi.
"Evet onu bulabilirim" diye cevap verdi bana bakmaya devam ederken.
"Ne istiyorsun karşılığında?" Diye sordum bu sefer. Yapacağı ciddi birşey olduğu için karşılıksız yapacağını düşünmüyorum, zaten kim yapar ki.
"Sadece anlatmanı" diyince mal gibi yüzüne baktım neyi anlatmamı istediğini anlamadım.
Bunu seslice dile getirip" Neyi" diye sordum.
"GÖZLERİNDEKİ ACIYI" diyince bu sefer gerçekten mal gibi baktım. Şaka yapıyor olmalı.
"Neyden bahsediyorsun?" Diye sordum. Bi süre gözlerime bakıp " O adam sana ne yaptı , gözlerindeki acı nedir?" Diye sordu meraklı bir şekilde.
Ona anlatacağımı düşünüyor olamaz değil mi!
"Bu seni neden ilgilendiriyor, yapacağın şey onu bulup bana vermen, gerisi beni ilgilendirir. Ne istiyorsan veya ne kadar istiyorsan verebilirim. Sadece nerde olduğunu bilmek istiyorum!" Diye konuştum duruşumdan ödün vermeden.
Bı süre sadece beni izlerken cevapsız kaldı.
Anlaşılan başka bir yolunu bulmam gerekiyor.
Ona bunu asla anlatmam, kardeşlerime bile anlatmamışken üstelik.
Elimdeki viski bardağını birden içip bitirdikten sonra sertçe masanın üzerine bırakıp ayağı kalktım ve ona arkamı döndüm.
Tam bir adım atmıştım ki "Nereye" diye sordu. Sesi olduğundan sert çıkmıştı anlaşılan birden ayağı kalkıp arkama dönmeme sinirlenmiş olmalı.
"Yardım edecek gibi değilsin, vakit kaybetmemin bı anlamı yok, başımın çaresine bakabilirim" diyip ona doğru döndüm.
Oda ayağı kalkmıştı. Kollarını arkada bağlamış bir şekilde yüzüme bakıyordu, kollarını arkada bağlayınca zaten belli olan kasları daha da belli olmuştu, boyu o kadar uzundu ki kafamı geriye atmam gerekti.
Bana doğru birkaç adım atıp aramızdaki masefeyi azalttı. Ve üzerime doğru eğilip,
"Yardım etmiyeceğimi söylemedim, sadece anlatacaklarına göre o hızda bulup ona ne yapmak istiyorsan rahat edebileceğin bi ortam yaratmak için sordum." Diye cevap verince afalladım. Ne yani ona daha rahat işkence edebileceğim bir ortam mı yaratmaya çalışacaktı.
𝗔𝗱𝗮𝗺𝗱𝗮𝗸𝗶 𝗱üşü𝗻𝗰𝗲𝘆𝗲 𝗯𝗮𝗸 𝗸𝗮𝗿𝗮𝗰𝗮, 𝘁𝗮𝗺 𝗯𝗶𝘇𝗹𝗶𝗸!!
Kapa çeneni diye içimden cevap verdim sevgili iç sesime.
Bir adım geriye gidip " yardım edecek misin?" Diye sordum safça. Kafasını aşağı yukarı sallayıp gözlerimin içine baktı. Bu evet demekti sanırım.
"Peki karşılığında ne istiyorsun?" Diye sordum. "Zamanı gelince söyliyeceğim" diyip geçiştirdi.
Kaşlarım çatıldı, ordan bakılınca aptal birine mi benziyorum, şimdi söylemediğine göre kabul etmeyeceğim birşey, işim bittikten sonra söyleyecek ki ona borçlu kalayım.
Yüzümde nasıl bir ifade varsa" merak etme canını yakacak birşey veya yapamayacağın birşey olmayacak" dedi hemen. Pekala ona güvenebilirmiyim, içimden bir ses güvenebileceğimi söylüyor, hayır o ses sapık ses değil.
𝐊𝐮𝐫𝐛𝐚𝐧 𝐨𝐥 𝐛𝐚𝐧𝐚 𝐬𝐞𝐧!!
Kafamı aşağı yukarı sallayıp onayladım onu.
Elini uzatıp "Görüşmek üzere KARACA SAYE" diyip daha sonra mutlaka görüşeceğimizi söylemeye çalıştı sanırım. Aynı şekilde elini sıktım.
İri elleri küçük ellerimi sıkıca tuttuğunda "Görüşmek üzere MİR ZEMHERİ" diyip elini sıktım. Hafifçe tebessüm edip yüzümün her miliminde dolandı gözleri, umarım yanlış görüyorumdur çünkü şuan gözlerinde belli olan bir hayranlık vardı.
𝗞𝗮𝗿𝗮𝗰𝗮 𝗮𝗱𝗮𝗺ı𝗻 𝗴ö𝘇𝗹𝗲𝗿𝗶 𝗯𝗶𝗹𝗱𝗶ğ𝗶𝗻 𝗴𝗿𝗶𝗶!!
Evet gözleri gri, ve ona çok yakıyor oluşu da bir gerçek. Bakışma faslımız baya uzun sürdüğü için tuhaf hissedip hemen elimi çektim sıcak avuç içinden. Ellerim bı an boşluğa düşer gibi oldu.
Hep o iç sesin işi bu ne alaka sanki.
"Hoşçakal" diyip arkaya doğru adımladım.
"Hoşçakal" diye karşılık verdi oda. Arkamı dönüp merdivenlere yöneldim. Sırtımda yoğun bakışlarını hissedebiliyorum ama kendimi zorlayarak dönüp bakmadım.
Merdivenleri bitirip aşağıya indiğimde Alper, karan ve duru gayet rahat bir şekilde oturmuş birşey hakkında konuşuyorlardı.
Yanlarına doğru gidip pat diye oturunca üçünün de gözleri beni buldu.
"Gidelim" dedim. İkisi de ayaklanınca bende kalktım. Alpere elimi uzatıp " tekrar memnun oldum hoşçakal" dedim.
Bana güzel bir tebessüm gönderip " bende memnun oldum karaca, umarım daha sık görüşürüz, hoşçakal" diyip elimi sıktı. Aynı şekilde tebessüm edip elini bıraktım.
Duru ve karan da aynı işlemi yapınca Alperin yanından ayrılıp dışarıya doğru yöneldik. Bir anlık dürtü ile arkamı dönüp yukarı locaya baktım ve ellerini korkuluklara dayamış hafif aşağı doğru eğilmiş bir şekilde yine onu bana bakarken gördüm.
Ona baktığımı gördüğünde kendini hemen düz bir pozisyona getirip sert çehresini kuşandı. Hafif bir baş selamı verdiğimde aynı şekilde karşılık verince arkamı dönüp çıktım ordan.
Eve sonunda geldiğimiz de o kadar yorgunum ki hemen bı duş alıp yatağa girdim. Yolda olan biteni anlattım karan ve duruya, ikisi de yardım edeceğine çok sevindiler. Çünkü beren hepimiz için fazlası ile değerli. O bizim canımız.Ve bu durumu ondan saklamak hoşuma gitmiyor.
Karan defalarca anlatmamı istedi ama diken üstünde olmasını istemediğim için anlatmadım.
Yukarı çıkmadan yanına uğradığımda mışıl mışıl uyuyordu. Saat gece yarısını geçiyor zaten.
Gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım ama gözlerimin önüne gri gözler gelince elektrik çarpmış gibi hemen açtım gözlerimi.
𝗡𝗲 𝗮𝗹𝗮𝗸𝗮 ş𝗶𝗺𝗱𝗶 𝗸𝗮𝗿𝗮𝗰𝗮 , 𝗸𝗲𝗻𝗱𝗶𝗻𝗲 𝗴𝗲𝗹!!
Lanet iç ses!
Bı süre kendi kendime tavsiye verdikten sonra kendimi uykuya teslim ettim.
MİR ZEMHERİ ' DEN
Önümdeki dosyaya bakıyordum. Karaca saye yazıyor dosyada bugüne kadar hiç detaylıca araştırmadım.Babasını ararken onun hakkında da detaylı bir bilgi istedim ama önüme kattıkları sadece 1 sayfa yazı oldu.Ne yapacağımı ilk defa bilmiyorum. Karaca ile görüştükten sonra bütün imkanlarımı kullanıp her yere haber saldım, adamı buldum, tam 2 saat sonra adamın haberi geldi ama ölü haberi geldi.
Üstelik beni bozguna uğratan şey ise karaca ile arasındaki bağ olması. Ama bu kız neden babasını büyük bir nefret ile istiyor ki?
Evet adam karacanın babası.
6 senedir tanıyorum ama hiç annesi ve babası ile ilgili araştırma yapmamıştım,sadece kardeşleri olduğunu bildiğim için ikisinin de öldüğünü ve kardeşlerine onun baktığını sanıyordum .
Annesini 7 yaşında bıçaklı saldırıda kaybetmiş, üstelik sadece bıçak yarası değil, kadının tırnakları arasında birden fazla adamın DNA' sı bulunmuş.
Yani tecavüz edilip sonra 6 yerden bıçaklanarak öldürülmüş. Görgü tanığı yok, dediklerine göre evinde tecavüze uğramış ama ne karaca ne de babası evde yokmuş. Karaca daha küçük olduğu için onun yerine babasının ifadesini almışlar.
Babasına dair pek bilgi yoktu. Ve kardeşleri, evet karacanın kardeşleri de yokmuş. Tek çocuk olarak görülüyor bütün bilgilerde, karan ve beren ile kan bağı yok.
Başka bir şey var, eğer babasını seviyor olsaydı, babasının yanında olurdu, ki karacanın babasının soyadını bile kullanmaması da bunu kanıtlar nitelikte.
Bide gözden kaçırılan şey ise karacanın kardeşleri ile aynı soyadını bile kullanmadığı, evet karacanın soyadı yok Saye ismi ikinci adı olarak görülüyor ama soyadı yok.
Kendi ikinci adını soyadı olarak kullanıyor.
Karan ve beren ise ferman soylunun soyadını kullanıyor, iki kardeşte onun üzerine kayıtlı çocukları olarak görülüyor ama öz değiller.
Babasını sevmiyor, çünkü 10 senedir, ferman soylunun yanında kalıyor hiçbir bağı olmamasına rağmen.
Şimdi büyük bir öfkeyle babasını bulmak istiyor oluşu babasının hayatında pekte güzel bir yeri olmaması demek. Ama adam 7 ay önce silahlı saldırıda 3 kurşun yarası alarak ölmüş. Haksız değilim gözlerinde acı vardı.
Babasının adını bile ağzına alınca nasıl ürperdiğini ardından gözlerine akın eden hayal kırıklığı, acı, nefret ve daha birçok duyguyu gördüm.
Ama bunların arasında sevgiye dair hiçbir şey yoktu.
Zaten babası öldüğünde gömecek insan bulamamışlar, hastane hayrına alıp kimsesizler mezarlığına gömmüş.
Onu aramalımıyım bilmiyorum, telefon numarası epeydir var bende. Tabiki o bunu bilmiyor.
Aslında benimle ilgili hiç bir şey bilmiyor, peki bu beni neden rahatsız ediyor ki.
Saate baktığımda 3.25 olduğunu gördüm. Yatıyor olmalı şimdi. O topuklu ayakkabı ve bez parçası elbisesi ile pek rahat olmadığını gördüm zaten. Kendini fazla rahatsız hissetmiş ise kendini kastığı için yorulmuş olmalı.
Kafamı oturduğum deri koltukta geriye yaslayıp gözlerimi kapattım. Gözlerimin önüne zifiri gözleri gelince, açmak istemedim gözlerimi.
Gözleri,saçları, ince beli, kıvrımlı hatları ve giydiği dar elbisesinde belli olan karın kasları ve sıkı vücudu ile kusursuz bir güzellikte.
Uzun zamandır spor yapıp, dövüşlere çıkıyor, sıkı vücudu olması şaşırılacak bir şey değil haliyle.
Tam emin olmadan haber vermesem iyi olacak. Belli ki babasından kurtulmak istiyor.
Bir yanlışlık varsa heveslenmemesi için daha iyi bir araştırma yapacağım.
KARACA'DAN
1 HAFTA SONRA
Mir ile görüşmemizin üzerinden 1 hafta geçti. Ama hala bir haber yok. Piç kurusu nasıl saklanıyorsa o bile bulamadı anlaşılan. Bu bir haftadır elim telefonda, gözüm kapıda bekliyorum resmen ama hiçbir haber yok.
𝗧𝗲𝗸 𝗯𝗲𝗸𝗹𝗲𝗱𝗶ğ𝗶𝗻 ş𝗲𝘆 𝗼𝗻𝘂𝗻 𝗵𝗮𝗸𝗸ı𝗻𝗱𝗮 𝘃𝗲𝗿𝗲𝗰𝗲ğ𝗶 𝗵𝗮𝗯𝗲𝗿 𝗼𝗹𝗺𝗮𝘆𝗮𝗯𝗶𝗹𝗶𝗿 𝗺𝗶 𝗸𝗮𝗿𝗮𝗰𝗮!
Bu sesi kesmenin bir yolu yokmu acaba!
𝗕𝗲𝗻𝗱𝗲 𝘀𝗲𝗻 𝗼𝗹𝗺𝗮𝘀𝗮𝘆𝗱ı𝗺 𝗼𝗹𝗮𝗯𝗶𝗹𝗶𝗿𝗱𝗶 𝗯𝗲𝗹𝗸𝗶!
O kadar stres yaptım ki bir haftadır, hiçbir şey yiyemiyorum bile, bu yüzden duru beni 3 defa hastaneye çağırıp serum taktı güçten düşmemem için. Yoksa kaç kere açlıktan bayılırdım bilmiyorum.
Bu gün dövüş var. Dövüşe çıkacağım ve bu karan, beren bide duru tarafından bana savaş açılmasına sebep oldu. Endişeleniyorlar ama patlamak üzereyim.
Onları biraz rahatlatan şey ise eşli dövüş olacak. Karan çok ısrar etti ama Duru ile çıkacağız ringe. Çünkü bereni bu sefer yanımızda götürmez isek onu dışlamış gibi görünmekten ve benden uzaklaşmasından korkuyorum.
O yüzden ben bı darbe bile alsam kendini ringe atmaya calışacak bereni tutması için karan en iyisi.
Şuan yolda Clube doğru gidiyoruz. 3 araba yola çıktık duru ve ben kendi arabalarımızda, beren de karanın arabasında onunla birlikte.
Her ihtimali düşünmem gerek, beren kendi kırmızı arabasına aşık bir kız, ayrıca eğer benim bir tek saçım bile kopsa beren salya sümük ağlayacak kadar duygusal bir kız.
O halde onu arabasına tek bindiremem kaza yapmaması için ve bizimle gelmesini söylesek bile kendi arabasını ne orda bırakır ne de baskasının binip getirmesine izin verir. O yüzden böyle bir çözüm bulduk.
Zaten o piç kurusu bulunmayana kadar tek bırakma taraftarı da değiliz hiçbirimiz.
Biz kendimizi koruyabiliriz ama beren en ufak bir savunma bilmiyor, ondan dolayı ben, karan, duru ve Ferman babanın hep bir gözümüz ve bir elimiz berenin üstünde olur.
O bizim göz bebeğimiz.
Mekana geldiğimiz de araçlardan inip yan yana geldik ve içeriye girdik. Önce ferman babayı ziyaret edip sonra ben ve duru yanlarından ayrıldık hazırlık için, benim ayrı bir odam var burda zaten orda hazırlanacağız.
"Sence burnuma darbe alır mıyım?" Telaşla sordu duru odaya girerken.
Yüzünü çok seviyor haklı olarak." Merak etme, hiç bir darbe güzelliğini bozamaz"diye teselli ettim gülerken." Yaaa ısırırım seni görürsün" diyip yanaklarıma saldırdı.
Elimi kafasına katıp kendimden uzaklaştırdım gülerek. " Hadi 20 dk var hazırlanalım artık" diyip dolaba yöneldim.
Duruya siyah bir tayt ve üstüne de beyaz bir sporcu atleti verdim. Kendime de siyah rahat bir şort, üstüne de aynı siyah bir crop alıp giyinmeye başladık.
İkimiz de saçlarımızı tepede at kuyruğu yapıp ellerimize sargı sarmaya başladık. Tam hazır olduğumuzda "dikkat et, çabuk sinirlenme ve rakibini iyi gözlemle, saldırdığı zaman ilk 10 dakika darbelerden kendini koru sadece, sonra en ufak terlemesi bile yorulmaya başlamış demektir. Üst üste saldır ve dinlenmesine izin verme" diye anlatmaya başladım.
"Merak etme iyi olacağım tabi iyi olursan, en ufak darbe alırsan, kural falan dinlemem ikisini de ringin içinde yakarım, ona göre dikkat et" diye beni uyarınca kollarımı ona doladım, aynı şekilde karşılık verince bı sure öyle kaldık.
Kapı çalınca ayrıldık birbirimizden.
"Gel" diye seslendim. Gelen ferman babaydı. Zaten bende ne zaman uyarmaya gelecek diye meraklanmaya başlamıştım. "kızlar hazır mısın" diye sorunca duru hemen " tabi ki hazırız, ne sandın bizi ferman baba" diye sırıtıp ona doğru yürüdü.
Sonra yanağına hızlıca bir öpücük kondurdu. "Dikkat edin, eğer en ufak bir terslik olursa, kendinizi koruyamayacak duruma gelirseniz darbenin gelmesine bile izin vermeden bana bakıp bı işaret gönderin. Dövüş orda biter." Diye uyardı bizi.
İkimizde aynı anda "merak etme, iyi olacağız" diyip biraz rahatlamasını sağlamaya çalıştık ama nafile. 6 senedir dövüşmeme rağmen her dövüşte uyarmayı ihmal etmiyor.
Gerçi bu sefer duru da benimle yani endişesi 2 ye katlandı.
Bizi onaylayınca odadan çıkıp DOJO yazan kapıya geldik. Kapı açılmadan birbirimize bakıp gülümsedik. Kapının arkasından bile duyulan büyük bir gürültü var.
Kapı iki yandan açılınca insanlar deli gibi isimlerimizi haykırmaya başladı. Beni değil ama bu hareket duru'yu hep heyecanlandırır.
İkimizde bize ait yerden ringe çıkınca insanlar daha çok haykırmaya başladı. Duru ile son kez birbirimize bakıp başımızı aşağı yukarı salladık.
Bu bizim dilimizde "halledemiyeceğimiz bir şey yok, kazanıp çıkacağız burdan" demek oluyor.
Karşı kapı da açılınca rakiplerimiz göründü.
Biri kadın diğeri ise erkekti. En az 1.95 boyu olan.
Fazlası ile kaslı ve her yerinden güç fışkıran adam benim karşımda durunca,
𝗞𝗮𝗿𝗮𝗰𝗮 𝗦𝗲𝗻 ş𝗶𝗺𝗱𝗶 𝗻𝗮𝗻𝗲𝘆𝗶 𝘆𝗲𝗺𝗲𝗱𝗶𝗻 𝗺𝗶 𝗵ıı?
Diye iç sesimin benimle dalga geçmesine ve bana götü ile gülmesine sebep oldu.
Durunun rakibi ise onun boylarında, esmer ve kendine göre kaslı bir kadındı. En azından o rahat olacak. Çünkü ben bir kaç kırık ile kurtulacağımı sanmıyorum.
Duru bana endişeli gözleri ile bakıyordu. bakışları adeta rakipleri değiştirmemiz konusunda yalvarıyordu. Anlaşılan bugün ağlayacak olan bir tek beren olmayacaktı.
Beren ve karanın durumlarına bakmak için başımı kaldırıp yukarı tarafta olan locaya baktım.
Ferman baba, karan ve beren durmuş gözleri ile maçtan çekilmem için bana endişeli gözleri ile bakıyorlar dı.
Bana hiç mi güvenmiyorlar bilmiyorum ama karan ellerini saçlarından sertçe geçiriyor, beren tırnaklarını bile yemeye başlamış , ferman baba ise bu işte bı iş olduğunu düşünüyor olmalı.
𝗛𝗮𝘆ı𝗿 𝗯𝗶𝗹𝗱𝗶ğ𝗶𝗻 𝗮𝗹 𝘀𝗮𝗻𝗮 𝗱ö𝘃üş 𝘃𝗲 𝘀𝗲𝗻 𝘀𝗮𝗹𝗮𝗸𝘀ı𝗻 𝗯𝗮𝗸ış𝗹𝗮𝗿ı 𝗮𝘁ı𝘆𝗼𝗿𝗹𝗮𝗿 𝗸𝗮𝗿𝗮𝗰𝗮!
İç sesimin benim le derdi ne bilmiyorum gerçekten ama sinirlerimi bozuyor.
Tek sorun şu ki bana endişe ile bakan sadece dört çift göz değil, evet endişe ile bakan bir çift gri gözde var bu bakışların içinde.
MİR ZEMHERİ BURADA!!
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen ⌛ 🤍
|
0% |