Yeni Üyelik
17.
Bölüm

BENİ UNUTTUN MU?

@lavinia_x21

2 HAFTA SONRA

 

KARACA'DAN

 

çᴏᴋ ꜱᴇᴠᴅᴜğᴜᴍᴇ ᴅᴇğɪʟ ʙɪʟᴍᴇᴍᴇɴᴇ ʏᴀɴᴀʀᴜᴍ

ꜱᴇɴɪ ɢöʀᴅᴜğᴜᴍ ʜᴇʀɢüɴ ɪçᴛᴇɴ ɪçᴇ ᴋᴀɴᴀʀᴜᴍ

ᴋᴀʀᴀ ɢöᴢʟᴇʀᴜɴ ʙᴇɴɪ ɴᴀꜱıʟ ʏᴀᴋᴛɪ ꜱᴇᴠᴅᴜğᴜᴍ

ʜᴀʟʟᴀʀᴜᴍᴅᴀɴ ʙᴇʟʟɪᴅᴜʀ ꜱᴇɴɪ ɴᴇ çᴏᴋ ꜱᴇᴠᴅᴜğᴜᴍ

 

Sesi titriyordu şimdi, o kim bilmiyorum ama kendimi hissetiğimden beri gelip ya benimle konuşuyor yada şarkı söylüyordu bana.

 

ʏüᴋꜱᴇᴋ ᴅᴀğʟᴀʀᴀ ᴅᴏğʀɪ ʜᴀʏᴋɪʀꜱᴀᴍ ꜱᴇᴠᴅᴜğᴜᴍɪ

ʙᴇʟᴋɪ ᴅᴀğʟᴀʀ ᴀɴʟᴀʀᴅɪ ɴᴀꜱɪʟ öᴢʟᴇᴅᴜğᴜᴍɪ

ʙᴜʟᴜᴛ ɢɪʙɪ ʜɪꜱʟᴇʀᴜᴍ ꜱᴀᴠʀᴜʟᴅɪ ʏüʀᴇğᴜɴᴇ

ʏᴀğᴍᴜʀ ᴏʟᴜʀ ʏᴀğᴀʀᴅᴜᴍ ᴏ ᴜᴢᴜɴ ꜱᴀçʟᴀʀᴜɴᴇ

 

Saçlarımda sanki cama dokunurmuş gibi dokunan eller hissettim.

 

Bu adamın kim olduğunu bilmiyordum.

 

Ama yanık söylediği şarkılardan, hasret dolu sözlerinden beni seven biri olmalı.

Hergun yanıma geliyordu.

 

Onu duyup, hissediyorum ama ne gözlerimi açabiliyordum ne de hareket edebiliyordum.

 

Yine ne oldu bana anlamadım!

 

ᴀğᴀçʟᴀʀ çɪçᴇᴋ ᴀçᴛɪ ᴋış ʙɪᴛᴛɪ ʙᴀʜᴀʀ ᴏʟᴅɪ

ꜱᴇᴠᴅᴀᴍᴜᴢ ʙɪʀ ꜰɪᴅᴀɴᴅɪ çɪçᴇᴋ ᴀçᴍᴀᴅɪ ꜱᴏʟᴅɪ

ᴅᴀʟᴅᴀᴋɪ ʏᴀᴘʀᴀᴋ ɢɪʙɪ ᴋᴜʀᴜᴅᴜᴍ ᴅᴜşᴛᴜᴍ ʏᴇʀᴇ

ꜱᴇᴠᴅᴜğᴜᴍ ʙᴀᴋᴀᴍᴀᴅıᴍ ɢöᴢʟᴇʀᴜɴᴇ ʙɪ' ᴋᴇʀᴇ

 

Parmakları göz kapaklarıma değdi, sanki açmak ister gibi.

 

Kim di bu adam.

 

Gelen kişiler oluyordu ama bu adamı tanımıyordum ben.

 

Karan, beren,duru, ferman baba hepsi geliyordu hergun yanıma ama bu kimdi bilmiyorum.

 

"Karaca"dedi sesi hala titriyordu.

 

Neden bilmiyorum ama onun sesi titreyince benimde kalbim titriyordu.

 

"Uyan artık, sen bilmezsin ama ben sabırsız biriyim, daha ne kadar o zifiri gözlerden mahrum edeceksin beni" dedi sitem eder gibi.

 

İstiyordum hemde deli gibi şuan gözlerimi açmak onu görmek istiyordum.

 

Kimsin sen!

 

"Karaca, gönlümün baharı, kalbimin hükümdarı"

 

Ellerimde eller hissettim, sonra sıcak dudaklar.

 

"Seni özledim, sende beni özlermisin?"dediği zaman elime düşen bir damladan ağladığını anladım.

 

"Sesini duymak istiyorum, sende istermisin?" Dedi ellerimin üstündeki dudaklar titrerken.

 

Canım neden yanıyordu.

 

Kendimi zorladım, açmak istedim gözlerimi ama olmuyordu.

 

Lanet olsun!

 

"Aç artık gözlerini senden yeterince ayrı kaldım ben, daha fazla yapamam." Ve bir kaç damla daha.

 

"Gitmezsin dimi karaca, sende beni bırakıp gitmezsin. Gitme, ben benden gitme diye herşeyimi feda ederim ama sende gitmemek için çabala olur mu? Sende benden gitme!" Diyince kendimi daha çok kastım.

 

Konuşamıyorum ama elimi tutan eline parmağımı kıbırdatıp dokundum.

 

Elimin üstündeki eli buz kesti!

 

"Karaca"diye fısıldadı.

 

"Sen beni duyuyormusun" dedi sanki çocukken bir şeyi çok istemişte elde etmiş gibi bir hevesle.

 

Parmağımı yine kıbırdatıp hareket ettirdim.

 

Ve onu onayladım.

 

"DOKTOR" diye bağırıp birden ellerimin her yerini öpünce kasıldım.

 

Ellerimi birden bırakınca sanki boşluğa düşmüş gibi sallandı elim.

 

Kapının açıldığını gelen otomatik sesten anladım.

 

"Mir bey neler oluyor" dedi bir kadın sesi.

 

Neden kadın doktor gelmişti!

 

Ş𝗮𝗸𝗮 𝗺ı 𝘆𝗮𝗽ı𝘆𝗼𝗿𝘀𝘂𝗻, 𝗴𝗲𝗿ç𝗲𝗸𝘁𝗲𝗻 𝗺𝗶 𝗸𝗮𝗿𝗮𝗰𝗮!

 

Ne var merak ettim sadece.

 

"Doktor, o hareket etti yemin ederim parmağı ile elime dok-undu"diye telaş ile konuştu.

 

Eğer hareket edebilseydim çok gülerdim!

 

Ama dışımdan hönküre püsküre gülemiyorum diye içimden de gülmiyeceğim diye bir şey yok.

 

Çok tatlıydı.

 

"Mir bey bakın anlıyorum ama bu mümkün değil, hergun tekrar tekrar konturol ediyoruz sizde bun-" diye devam edecekken,

 

"NE SAÇMALIYORSUN SEN! KIBIRDADI DİYORUM SANA. O BANA DOKUNDU, BENİ DUYDUĞUNU BELLİ ETTİ!" Diye bağırınca hareket edebilseydim yerimden sıçrardım.

 

Ama onlar görmese de sol gözümden bir damla yaş akmıştı.

 

Çaresizce kendini anlatmaya çalışıyordu.

 

Kalbim onun çaresizliği yüzünden hızlanınca bir çok makineden farklı sesler gelmeye başladı.

 

"Dışarı çıkın lütfen!" Diyen doktor ile etrafımda adım sesleri duydum.

 

Biri hemen gelip elimi tutunca onun mir olduğunu anladım.

 

"NELER OLUYOR!" Diye bağırdı ellerimi tutarken.

 

"Lütfen dışarı çıkın nöbet geçiriyor!"diye bağıran doktordu en son duyduğum sesin sahibi.

 

MİR ZEMHERİ' DEN

 

Ne demek nöbet geçiriyordu.

 

Karaca hayır!

 

Bir kaç kişi beni zorla dışarı çıkarınca olduğum kapıya elimi katıp başımı yasladım.

 

"Gitme, gitme lütfen" dedim fısıltı ile.

 

"Mir" diyen duru' ile başımı çevirip ona baktım omuzumun üstünden.

 

"Neler oluyor" dedi kapıya bakarken.

 

"Bilmiyorum, nöbet geçirdiğini söylediler. Duru bu kötü bir şey mi yani o gider mi?" Diye sordum.

 

Gözleri dolarken elini omuzuma katıp sıvazladı ve, "mir şimdi yanına gidiyorum. Sen belki bilmezsin ama karaca çok güçlüdür" diyince hemen "biliyorum" dedim.

 

Kafasını aşağı yukarı sallayıp beni onaylayınca içeri girdi.

 

Koridorun sonunda karan, beren, mert ve İlayda görününce kapıdan uzaklaştım.

 

Evet olanlar benim suçumdu.

 

Onu o geceden sonra hiç dinlemedim.

 

Karan gibi beren ve duru'nun da beni suçlamasını isterdim ama hiç öyle davranmıyorlardı.

 

Aksine beren sürekli yanıma gelip tatlı tatlı "o iyi olacak" diyip beni teselli etmeye çalışıyordu.

 

Pamuk gibi kalbi vardı, aynı ilaydam gibiydi.

 

Karaca, o 2 haftadır komadaydı.

 

İlk haberi aldığımda yıkılmıştım çünkü doktorlar ne zaman kendine geleceğinin belli olmadığını söylüyorlardı.

 

Çok korkuyordum. Onun gözlerine bir daha bakamayacağım diye.

 

Karan beni görünce ufak bir ters bakıştan sonra geçip dinlenme yerine oturdu.

 

Beren ise tebessüm ederek başıyla selam verdi yine.

 

İlayda yanıma gelip kolumu tuttu ve "abi ,karaca ablayı gördün mü? Nasıldı?" Diye sordu.

 

Saçlarına ufak bir öpücük kondurdum ve "bilmiyorum abicim, nasıl olduğunu bilmiyorum" dedim.

 

Kafasını aşağı yukarı sallayıp üzgünce beni onayladı.

 

Onunla beraber oturamadım.

 

Ailesine söylemeli miydim nöbet geçirdiğini?

 

Duru çıkınca söylese daha iyi çünkü karan zaten bahane arıyor ve sabrımın sonundaydım.

 

Zehir etmişti 2 haftayı. Onun yanına girmeme bile izin vermemeye çalışıyordu ama sadece çalışıyordu.

 

Çünkü beni ondan uzak tutacak hiç bir şey yoktu artık.

 

Onu seviyordum, oda beni.

 

Bunu anladıktan sonra yıkılsın dünya kimin umrunda.

 

Bı süre sonra kapı açılınca bir kaç doktor ve duru çıktı yoğun bakımdan.

 

Doktorlar hemen uzaklaşırken duru sadece kapıda bekeledi ve hepimize tek tek baktı.

 

Hemen ona doğru yürüdüm ve "ne oldu?" Dedim.

 

Benimle beraber diğerleri de karşısına geçince suskunluğunu koruyordu.

 

Bir kaç saniye sonra gözlerinin dolması gibi ağlaması da bir oldu.

 

Kardeşleri hemen "duru abla ne oldu, ablama bir şey mi oldu?"diye telaşla onu soru yağmuruna tutarken ben geri geri gittim.

 

Ama o bana dokundu.

 

Hareket etti hissettim.

 

Nasıl hissetmem o karaca' ydı.

 

Ben onun sıcaklığını da soğuk olan tenini de bu iki haftada öğrenmiştim.

 

Üşüduğü zaman ısıttım.

 

Terlediği zaman kendi ellerim ile silip serinlemesini sağladım.

 

O karaca' ydı, onu bilirdim ben.

 

Geri geri gidip elimi kalbime koyduğum gibi uzaklaştım ordan.

 

O gitmişti!

 

Beni bırakıp oda gitmişti!

 

Adımlarım beni yine son 2 haftadır onun yanından çıkıp zaman geçirdiğim yere getirdi.

 

Gökyüzüne yeri geldiğinde dua ettiğim, yeri geldiğinde haykırdığım yere o boşluğa.

 

Demir kapıyı açıp gecenin içinde parlayan gökyüzünden derin bir nefes almaya çalıştım.

 

2 haftadır olduğu gibi.

 

Evet bu hastaneden hiç ayrılmadım.

 

Ziyaret saatleri bittiği zaman gelip sabaha kadar burda oturup dua edip, haykırdım.

 

Ama yine de gitmişti!

 

O gitmişti, kalbimi de kendiyle beraber götürmüştü.

 

Göz pınarlarım iki haftadır olduğu gibi yaşlarını yine saldı yüzüme.

 

Ne çok ağlamıştım onun yokluğunda.

 

Şimdi nasıl dayanırdım ki!

 

Nefes alamayınca boğazım yırtılırcasına haykırdım.

 

Oda gitmişti işte.

 

Beni bıraktı, nasıl gitti!

 

Ben şimdi ne yapacaktım.

 

Onun cenazesine mi katılacaktım yada toprak mi atacaktım üstüne!

 

Çiçek mi ekecektim mezarına.

 

Yapamazdım.

 

Yere diz çöktüm.

 

Gözlerim zaten ne kadar beklediyse bu anları hep ıslaktı.

 

Şimdi yüzümde sırılsıklam olmuştu.

 

"Hayır onun cenazesine katılamam" dedim.

 

Belimden silahımı çıkarıp şakağıma dayadım.

 

"ONU DA BENİ SEVDİĞİ İÇİN TEK GÖMMEYECEĞİM!"Diye bağırıp kilidini açtım.

 

Bir saniye bile düşünmedim.

 

Ve tetiğe bastım.

 

Ama silah kafamda değil gecenin boşluğuda patladı.

 

"KAFAYI MI YEDİN SEN, NE YAPIYORSUN LAN"

Diyen Alperin sesi ile gözlerimi açtım.

 

"BIRAK LAN BENİ"Diye bağırıp elini silahtan çekmeye çalıştım.

 

Bırakmadı.

 

Ayağı kalkıp yüzüne yumruk atınca geriye sendeledi.

 

"RAHAT BIRAK BENİ SİKERİM BELANI SENİN!"diye bağırdım.

 

"ASIL BEN SİKERİM SENİN BELANI"Diye bağırıp oda bana yumruk attı yerimden kıpırdamadan durduğumda afallayıp yüzüme baktı.

 

Sadece başım yan dönmüştü.

 

Ona dönüp baktığımda yutkundu.

 

Alper ilk defa bana vurmuştu.

 

"İlayda ya bunu nasıl yaparsın! Onu nasıl arkanda bırakırsın. Sen gidince ona ne olacaktı?" Dedi sert bir şekilde.

 

Ona doğru yürüyüp kafa attım. Geriye düşmesine izin vermeden yakalarından tutup yüzüne doğru haykırdım.

 

"BEN HAYATTA OLDUĞUM SURECE ODA ÖLECEK, KORUYAMIYORUM ANLAMIYORMUSUN LAN! BENİ SEVEN HERKES ÖLÜYOR! OLMUYOR BU SİKTİĞİMİN HAYATINDA BENİ SEVEN SAYILI İNSANLARI BİLE KORUMAYI BECEREMİYORUM! BEN ÖLÜRSEM ONA DOKUNMAZLAR" dediğimde kollarım iki yanıma düştü.

 

Başımı eğip kalkıp inen göğüsümü sakinleştirmeye çalıştım.

 

"Neyden bahsediyorsun sen, kim ölmüş ki"Dedi.

 

"Karaca oda gitti" dedim çaresizce.

 

"NE" diye bağırınca onu takmadım.

"Abicim sen sarhoşmusun karaca öldüyse az önce ailesine gülen kimdi?" Dedi hayret verici bir sesle.

 

Başımı kaldırıp ona baktım.

 

"Nasıl ailesine gülen" dediğimde Alper öyle bir güldü ki az kalsın boğulacaktı.

 

"Dejavu"diyip yine gülünce karına bir yumruk attım.

 

"Dalga mı geçiyorsun lan sen benimle!"

Dediğimde inleyip iki büklüm oldu.

 

"Abicim bı dur ya, Karaca'nın öldüğü falan yok" diyince ölen kalbim tekrar canlandı.

 

"Nasıl yani, o ölmedi mi" dedim heycanla.

 

Alper benim bu hallerimi hiç görmediği için sürekli şoka giriyordu ama yine de, "hayır şuan normal odada ailesi ile sohpet ediyor" diyince koşarak çıkıp kaldığı odaya gitmeye başladım.

 

Sonra kapı numarasını almadigim için yine Alperin yanına koşmak zorunda kalıp bana gülmesini sağladım ama kapıya varana kadar umursamadım bunu.

 

Kapıyı hiç çalmaya bile tenezzül etmeden pat diye içeri dalınca bütün gozler bana döndü.

 

Ama her zamanki gibi sadece bir çift göz kalbimin canlanmasına yüzümün tebessüm etmesini sağladı.

 

"Karaca" diye adını fısıldadım elim hala kapıdayken.

 

"Mir ,sen misin?" Dedi oda bana dünyanın bütün çiçeklerinin birleştiği tebessümü ile.

 

Duru yanindan kalkınca hızlı adımlar ile yanına gidip oturdum.

 

Korka korka elini tuttuğumda canlı olması ile derin bir nefes aldım.

 

Şuan herkesin bu odada olması umrumda değildi.

 

O hasret kaldığım gözlerine baktım bir süre.

 

Elinin sıcaklığı ile ısındım.

 

Herkesin burda olmasından rahatsız olmuş gibi elini elimden çekti yavaşça.

 

"O sendin dimi, sürekli benimle konuşup şarkı söyleyen" diyince "Nee" diyen bir sürü ses duydum ama bakmadım.

 

Evet onunla sürekli konuşup şarkı söylüyordum.

 

Yanlız hissetmesin diye.

 

Sadece o ve ben vardık.

 

"Evet güzelim bendim" dedim.

"Seni duydum ben, sana seni duyduğumu anlatmaya çalıştım ama çok zordu" dedi kiraz gibi dudaklarını bükerken.

 

"Ben anladım ama yine de, sen üzülme" dedim.

 

"Peki, ama sen kimsin, neden sürekli yanıma geliyordun" diyince anlayamadım.

 

"O ne demek" dedim kaşlarım çatılırken.

 

"Seni tanımıyorum ama sen beni tanıyorsun anlaşılan, yakın arkadaşım mıydın?" diye sorunca başımdan aşağı kaynar sular döküldü.

 

"Ne demek seni tanımıyorum" dedim.

 

"Üzgünüm ama seni gerçekten tanımıyorum, sana dair hiç bir anı yok kafamda. Beni nerden tanıyorsun" dediğinde kaskatı bir şekilde ayağı kalkıp duruya baktım.

 

Duru hemen Karaca'nın yanına gelip,

"Kelebeğim o mir, onu hatırlamıyor musun?" Dedi cevabını dan korkarak.

 

Karaca önce bana bakıp sonra duruya döndü ve beni yıkan haberi kafasını olumsuz anlamda sallayarak verdi.

 

Beni hatırlamıyor derken!

 

"Bu ne demek duru" dedim hala karaca ya bakarken.

 

"Mir sakin ol 2 hafta komada kaldı, geçici bir hafıza kaybı yaşamış olabilir. Bütün testle

r tekrar yapılacak kısa sürede hafızası geri gelecektir" dedi üzgün gözlerle bana bakarken.

 

Odadaki herkes şok olmuş bir şekilde bir bana bir de karaca ya bakıyordu.

 

Karan bile!

 

Dudaklarımdan sadece "beni unuttun mu?" Döküldü.

 

Böyle şansın yükünü omuzlayan kaderimi sikim!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Arkadaşlar destek verip yayın lütfen.

Beğeni ve yorum yapmayı unutmayın lütfen ⌛ 🤍

 

Loading...
0%