Yeni Üyelik
22.
Bölüm

DEĞER

@lavinia_x21

KARACA'DAN

 

İnsan bazı şeylerin değerini kaybettikçe anlıyor.

 

Ben annemi daha dünyanın nasıl bir yer olduğunu bilmediğim zaman kaybettim.

Ama büyüdükçe her geçen gün daha çok onunla geçirdiğim 7 yılın değerini anladım.

 

Hasret kaldım anneme, yüreğim yandıkça büyüdü özlemim.

 

Keşke onu kurtaracak kadar bilseydim bazı şeyleri, yapabilseydim.

 

Ama daha küçüktüm, bunu bilmeme rağmen "yapabilirdin karaca!" Diye dedim yıllarca.

 

"Anneni kurtarabilirdin!" Diye daha da yaktım yüreğimi.

 

Ne yazık ki bu düşüncem bana annemi geri vermedi yıllarca, ama şimdi bana annemden olan bir parçanın geri döndüğünü söylediler.

 

Abim!

 

Abimin yaşadığını söyledi bana, annemi ve kardeşimi benden ebediyen ayıran adam.

 

Ona inanmalımıyım bilmiyorum.

Annemin ölümü yıllarca zihnimde dönüp durdu.

 

Hiç unutamadım, şimdi tekrar o güne gitmişim gibi, hala o günde yaşıyormuş gibiyim.

 

Yatağımda uzanmış bir şekilde boş boş tavana bakıyorum.

 

Beni gören tavana bakıyorum sanar Ama baktığım tavan değil, o dev ekran şuan.

Görüntüler gözlerimin önünden bir türlü silinmiyordu.

 

O günün üstünden 1 hafta geçmişti.

Hepimiz eve geldiğimizde bitmiş durumdaydık.

 

Ben, karan, beren ve duru eve gelip koltuğun üstünde birbirimize sarılmış bir şekilde sabaha kadar oturmuştuk ama hiçbirimiz tek kelime bile konuşmamıştık.

 

Ne annem hakkında ne de abim hakkında hiç konuşmamıştım.

Mir beni sürekli arıyordu.

Ama onunda söyleyecek bir şeyi olmadığı için pek konuşmuyorduk.

İyi olduğumdan emin olmak istiyordu, zaten görüşmek istiyordu belki hava alıp biraz vakit geçiririz diye ama hiç dışarıya çıkmıyordum.

 

Bu onu elbette durdurmuyordu, günde en az iki defa gelip kapıdan beni görüyor, sımsıkı sarılıp gidiyordu.

 

Onu hergun görmeme rağmen yine de özlüyordum.

 

Ahmet Kara ve Sibel ise hala Mir'in elinde bekliyorlardı.

 

Kendimi toparladıktan sonra mutlaka yanlarına gidecektim.

 

Kapım çalındığında yatakta doğruldum, ne ara ağladığını bilmiyorum ama ellerimle hemen gözlerimi silip derin bir nefes aldım ve,

"Gel!" Diye seslendim.

 

Kapı açıldığında içeriye giren kişi ile kalbimin atışları hızlandı.

 

Mir gelmişti!

 

İçeriye girip yanıma doğru geldi ve yatağımın üstüne karşıma oturdu.

 

Elini yanağıma kattığı zaman yanağımı avucuna doğru yatırıp gözlerimi kapattım.

 

"Nasılsın?" Diye sordu.

 

Gözlerimi açıp gri gözleri ile birleştirdim.

 

"Daha iyiyim" diye fısıldadım.

 

"Hep iyi ol" dedi.

 

Tebessüm edip kollarımı boynuna doladım.

 

Oda aynı şekilde belimden tutup beni iyice kendine çekerek sıkı sıkıya sardı.

Kafasını boynuma gömüp ordan derin bir nefes aldı.

 

"Mir" dedim fısıltı ile.

 

"Söyle güzelim" dedi yüzü boynuma gömülü olduğu için sesi boğuk çıkıyordu.

Gözlerim dolduğunda,

 

"Bana annemin nereye gömüldüğünü bulurmusun?" Diye sordum.

 

Omuzları gerildi ama beni daha da sıkı sardı.

 

Derin bir nefes alıp,

"Bulurum bitanem, bulurum" dedi bir eli saçlarıma giderken.

 

Annemde saçlarımı çok severdi, galiba mir de çok seviyordu.

 

Çünkü her fırsatta eli uzun ve siyah saçlarıma gidiyordu mutlaka.

 

Yavaşça ondan ayrıldığımda ellerini yüzüme yerleştirdi ve ,"sen iyi olacaksan herşeyi yaparım ben, senin isteğin benim için emirdir" dedi fısıltı ile .

 

"Teşekkür ederim herşey için" dedim.

Ateş gibi olan dudaklarını alnıma bastırdığında gözlerimi kapattım.

 

Her seferinde bana olan yaklaşımı ile kalbimi titretiyordu.

 

Kesin olan şu ki onun yanında sanki bambaşka bir dünyaya gidip bütün sıkıntılarımdan kurtuluyordum.

 

Benden biraz uzaklaştığında gözlerimi açıp yüzüne baktım.

 

"Yeter bu kadar karaca, hadi biraz aşağı inelim. Biliyorum kendini iyi hissetmiyorsun ama ailenin de benimde seni görmeye ihtiyacı var, sen yalnız değilsin bunu biliyorsun" dedi.

 

Evet haklıydı yalnız değildim, benim bir ailem vardı.

 

Herşeyin üstesinden gelmeme yardım eden bir ailem.

 

Kafamı aşağı yukarı sallayıp onayladım onu.

 

Ayağı kalkıp elimden tutarak beni de kaldırdı.

 

Tam karşımda durup yine bana sarıldı.

Onun sarılışı ile daha da güçlendim sanki.

 

Benden ayrıldı ama tam uzaklaşmadı elleri hala belimdeydi.

 

"Bu akşam yemeğe gidelim, bizimkilerde seni merak ediyorlar, hele ki İlayda sürekli karaca ablanın yanına gitmek istiyorum diyor ama sen yalnız kalmak isteyince izin vermedim" dedi.

 

İlayda aynı beren gibiydi.

 

Evet yanıma gelmemişti ama numaramı berenden alıp aramıştı beni sürekli.

 

"Olur gidelim, hem yeter bu kadar daha herşey bitmiş değil. Kendimi bırakmamam lazım" dedim.

 

Gözlerinde mutluluğun parıltıları dolaştı ve en sevdiğim gülümsemesini bahşetti bana.

 

Yüzü yüzüme yaklaşınca vücudumun heryerinde ısınıp kıpır kıpır oldu.

 

Dudakları dudaklarıma değdiği an gözlerimi onunkilerle eş değer zamanda kapattım ama pat diye açılan kapı yüzünden gözlerimi irice açıp hemen ondan uzaklaştım.

 

Mir dişlerini sıkıp gözlerini açtı ve bir küfür savurdu.

 

"ÇÜŞ!" Diyen bağırtı ile gözlerimi kapıya çevirdim.

 

Gelen karandı!

 

Nasıl her fırsatta hisseder gibi geliyordu bu çocuk.

 

"Kapıyı çalmadan nasıl pat diye girersin karan" dedim kaşlarımı çatarak ama o bana değil mir'e bakıyordu ters ters.

Mir dönüp karana baktı, gözleri öfke ile ateş gibi yanıyordu.

 

"Karan gözlerini bana çevirip," özür dilerim abla" dedi yalancı bir mahcubiyet ile.

 

Mir ile olan ilişkimizi hiç kabullenemeyecek gibiydi.

 

"Dışarı çık bizde şimdi geliyoruz" dedim.

İstemese bile kafasını sallayıp dışarı çıkarak kapıyı kapattı.

 

Dönüp mir'e baktığımda gözlerini yummuş bir şekilde sabır dileniyordu.

 

Daha fazla dayanamayıp, " bu çocuğun derdi ne? Sırf senin için bu kadar müsamaha gösteriyorum ona" dedi gözlerini açıp kaşlarını çatarken.

 

"Ben onun ablasıyım, yıllarca kimseye böyle yaklaşmadığım için sanki elinden kayıp gidecekmişim gibi korkuyor galiba" diye mırıldandım.

 

"Evet doğru tahmin etmiş, seninle evlendiğim zaman onu hiçbir zaman evime almayacağım ve sana hasret kalacak" dedi.

 

Gözlerimi iri iri açıp mire baktım.

 

Evlenmek mi?

 

Kim ben mi?

 

"Neden öyle şaşkın şaşkın bakıyorsun" dedi tuhafına gittiği için.

 

"Evlenmek derken?" Dedim.

 

"Evlenmek işte, sen ve ben evleneceğiz elbette karaca, seninle gönül eğlendirmiyorum ben. Hayatımı senin hayatına bağlamak istiyorum ben" dedi.

 

Bu cümlesi kalbimin hızını arttırdı ama korku ile.

 

Gözlerinde endişe belirtileri oluştuğunda "Sorun ne" dedi.

 

"Bilmiyorum" diye fısıldadım.

 

Boğazıma yumru oluştuğu için yutkunamadım bile.

 

Evlilik benim için korkunç bir şeydi.

 

Hiçbir zaman düşünmedim böyle birşeyi.

Şimdi ise Mir' benimle evlenmek istediğini belirtiyordu.

 

Daha fazla bu konuda konuşmak istemediğim için, "gidelim" dedim.

 

Gözlerimde bazı şeyler görmüş olacak ki daha fazla beni rahatsız etmemek için üstelemedi ve elimi tutup kapıyı açtı.

 

Onun elinin sıcaklığından mı yoksa içimde oluşan korku yüzünden mi bilmiyorum ama ellerim terlemeye başlamıştı.

 

Merdivenleri indiğimizde düşünceleri kafamdan kovup şuana odaklandım.

Duru, karan ve beren televizyonun karşında oturuyorlardı.

 

Duru ve beren bizi görünce tebessüm ettiler.

 

Karan az önceki olayda tabiki yine takılı kalmıştı ve şuan ters ters birleşen ellerimize bakıyordu.

 

Ben ve mir de karşılarına geçip oturduk.

Mir ya temas bağımlısıydı ya da karana gıcık olsun diye dibime girip elini dizime koymuştu.

 

Gerçi yanımda olduğu zaman illa bana dokunması gerekiyordu, kesinlikle temas bağımlısıydı.

 

"Mir akşam bir yemek organize etmiş, hep beraber olmamızı istiyor, bende aynı şekilde" diyerek konuşmaya başladım.

 

Beren ve duru şimdiden istekli görünüyordu ama karan da tık yoktu.

 

"İlayda ve diğerleri de olacak yemekte, bizede iyi gelir ne dersiniz?" Diye sordum.

 

Takıldığım şey şu ki ben İlayda dediğim zaman karan' ın çatık kaşlarının düzelmesiydi.

 

Umarım yanılıyorumdur çünkü mire takındığı tavır yüzünden mir asla böyle bir şeye müsade etmezdi.

 

"Evet abla ya, bize de çok iyi gelir, resmen evde tıkılıp kaldık" dedi beren.

 

Duru da kafasını sallayarak onayladı.

 

En son hepimizin gözleri karana dönünce boğazını temizleyip, "evet bence de iyi olur" dedi ve hepimizi şaşkına çevirdi.

 

Mir'den hoşlanmadığı için bu kadar kolay kabul edeceğini hiç birimiz düşünmemiştik.

 

"Pekâlâ o halde akşam 8 de görüşürüz" diyerek ayağı kalktı mir.

 

Bende onunla beraber kalkıp kapıya kadar eşlik ettim.

 

Kapıda durduğumda, "seni almaya gelmemi istermisin güzelim" diye sordu.

 

"Hayır, bizimkilerle gelirim ben" dedim tebessüm ederken.

 

"Nasıl istersen, şimdi gidiyorum bende bizimkileri alıp mekana geçerim, sana adresi atacağım" dedi.

 

"Tamam,peki" dediğimde beni kendine serçe çekerek kollarının arasına aldı.

 

Bu anı çekişleri başımı döndürüp, her defasında beni afallatıyordu.

 

Ama çok iyi de hissetiriyordu.

 

Şakağıma uzun bir öpücük kondurup geri çekildi.

 

"Karanın böldüğü ve almamı engellediği o öpücüğü misli ile geri alacağım" dedi flörtöz bir gülümserken.

 

Normalde utanan biri değilim ama bu sözler heleki onun ağzından çıkan böyle kelimeler bütün vücuduma ısı yayıyordu.

 

Şuan bile yanaklarımın kızardığına eminim.

 

Gözleri yanaklarıma değince yüzündeki gülümseme büyüdü ve göz kırpıp arkasını dönerek arabasına doğru ilerledi.

 

Derin nefesler alırken kendimi sakinleştirmeye çalıştım.

 

Ellerim ile yüzüme rüzgar yaparak kızarıklığın gitmesi için uğraştım ama nafileydi.

 

Bu adam kalbime indirecekti!

 

İçeriye girip kapıyı kapattım.

Bizimkilerle biraz daha sohpet ettikten sonra herkes odasına geçip hazırlanmaya başladı.

 

1 saatin sonunda hepimiz hazırlanıp arabalara geçerek Mir'in attığı konuma doğru yola çıktık.

 

Denizle dip dibe olan bir restoranttı attığı konum.

 

Büyük ve şık olan mekanın önüne geldiğimizde

 

Arabadan inip yan yana geldik.

 

Hep beraber restorana doğru yürüyüp içeri girdiğimizde gözlerim miri aradı ve çok geçmeden mir, Alper, mert İlayda' yı görerek yanlarına doğru yürümeye devam ettik.

 

Büyük bir masada manzarası denize bakan bir masada oturuyorlardı.

 

Masaya vardığımızda hepsi ayaklanarak bizlere selam verdiler.

 

Mir arkası manzaraya dönük olduğu için sağ tarafındaki sandalyeyi çekip oturmam yardım ettikten sonra baş köşeye oturdu.

 

Ben, duru ve beren yan yana otururken,

Mert, Alper, karan ve İlayda karşımıza oturdular.

 

Bir kişilik daha servis açılmıştı Mir'in karşındaki diğer baş köşeye o yüzden mire dönüp,

"Biri mi gelecek?" Diye sordum merakla.

 

Masanın altındaki elimi tutarak masanın üstüne yerleştirip, " evet birini bekliyoruz" dedi.

 

Elimi sıkı sıkı tutmuştu yine, kesinlikle temas bağımlısıydı.

 

"Kim?" Diye sordum.

 

Bakışlarını benden çekip başka bir yere bakmaya başlayınca bende baktığı yere baktım.

 

"İşte geldi" dediğinde girişte Uraz Yıldırım'ı gördüm.

 

Onu tekrar görmek içimde tuhaf hisler uyandırdı.

 

Ne olduğunu bilmiyorum ama uraz'ın bize doğru gelen sert ve kendinden emin adımları ile sorgulamayı bırakıp ona bakmaya başladım.

 

Siyah bir pantolan aynı şekilde siyah bir gömlek giymişti.

 

Masaya gelip, "İyi akşamlar" diyerek hepimize toplu bir selam verdi ve Mir'in karşısına geçip oturdu.

 

Herkes tek tek selamını kabul edip aynı şekilde karşılık verdi.

 

Selamlaşma faslından sonra hepimiz kendi siparişlerimizi vererek beklemeye başladık.

 

"Beni çok mu özledin zemheri?" Diyerek Uraz mire bakarak konuştu.

 

Gözlerinde memnun olmuş bir ifade vardı ve zaten yüzündeki sırıtış bunu açıklıyordu.

 

"Ne özliyeceğim lan seni, Alper ısrar ettiği için çağırdım yoksa fazla yan yana gelmeye başladığımız için hiçte memnun değilim" diyerek tersledi mir.

 

Alpere baktığımda şok olmuş bir şekilde mire bakıyordu.

 

Anlaşılan Alperin bu durumdan haberi yoktu.

 

"Ben ne za-"diyerek kendini savunan Alperin sözü masanın altından mirden gelen darbe ile yarım kaldı.

 

"Evet ben çok ısrar ettiğim için çağırdı seni" diyerek dişlerini sıkarak mire doğru baktı ve Uraz'a doğru konuştu alper.

 

Uraz tabiki kimse gibi bunu yemedi ama bozmadı da sadece daha çok sırıttı.

 

Yan tarafımızdan gelen bardak kırılma sesi ile herkesin bakışları oraya doğru döndü ama Alperin kısık bir ses ile, "hassiktir" diyen küfürünü herkes duymuştu.

 

Evet bence de hassiktir çünkü yan masamızda benim ve Mir'in birleşmiş ellerimize nefret ile bakan

kadın yüzünden bütün iştahım kuş olup uçmuştu, sanırım bu kadınla hep restorantlarda karşılaşacaktık.

 

Evet karşımızda bize nefret ile bakan sevgilimin eski nişanlısı ve yanında alpere ters ters bakan bir kadın vardı.

 

Sanırım yine bir şekilde olay çıkacaktı.

Ama asla kaçmayıp, ilk adımı ben atacaktım yine de.

 

 

Loading...
0%