Yeni Üyelik
20.
Bölüm

FABRİKA

@lavinia_x21

KARACA' DAN

 

Kapıda öylece durmuş anlamaya çalışıyorduk.

 

Ailemiz kayıptı ama mir yine beni düşünerek,

"Şimdi izin ver seni içeriye götüreyim" dedi.

 

Kafamı aşağı yukarı sallayıp onayladım onu.

 

Bir elini bacaklarımın altına atıp diğerini de belime doladı ve beni kucağına alarak içeriye geçti.

 

Beni koltuğa oturtup oda yanıma oturdu ama rahat değildi.

 

Buram buram endişe ediyordu.

 

"Benim yüzümden senin kardeşlerin de kaçırılmış olabilir ama sen bana kızmak yerine benimle mi oturuyorsun?" dedim gözlerimi ona çevirip.

 

Oda benim gözlerime bakıp öyle cevap verdi.

 

"Senin ne suçun var ki, belki de en masum olanımız sensin. Hem ben eminim kardeşlerimi sağ salim bulacağım, seninkileri de öyle. Belki beni hatırlamıyorsun ama her yerde gözüm kulağım vardır. Eğer öyle birşey olmuşsa onlara zarar gelmeden çıkarıp alacağım elinden ve onu paramparça edeceğim" dedi .

 

Ona güvenmeyi seçtim ve başımı aşağı yukarı sallayıp onayladım onu.

Başımı ellerimin arasına alıp kafamı koltuğa yasladım.

 

Kurtulamayacaktım değil mi?

 

O adi herif peşimi bırakmayacaktı.

 

Yan tarafımda bir hareketlilik hissetim ama gözlerimi açmadım.

 

Mir'in Bir eli başımdan tutup beni göğüsüne çekti, diğer eli de belime sarıldı.

 

"Karaca gizli bir görev için nişanlanmıştım onu sevdiğim için değil. Biz o sıra seninle konuşmuyorduk yani ayrıydık. Sana dürüst olacağım bir tek sana anlatacağım bunu. Biz seninle sevgili değildik" diye konuşunca kafamı göğüsünden çekip ona baktım.

 

Ama beni kendinden uzaklaştırmadı.

 

"Nasıl yani?" diye sordum sakin bir şekilde.

 

Bir elini yanağıma katıp yavaşca okşadı.

"Ben seni 6 sene önce görmüştüm ve o gün sana aşık oldum. Tabi bunu anlamam 6 sene sonra karşılaştığımızda oldu. Evet seni seviyordum ama senin beni sevdiğini bilmiyordum. Sen kaza yapmadan 2 ay önce seninle kötü bir tartışma yaşadıktan sonra hiç görüşmedik. Benim ne olduğumu sorma ama mecbur olmasaydım bu Nişan olmazdı tabi beni sevdiğini bilseydim de olmazdı ama bilmiyordum. Bana bunu kaza yaptığın gün karan soylemişti, "ablam seni sevdiği için içerde ölüyor" demişti." Dediğinde şok oldum.

 

"Sana ben söylemedim mi?" diye sordum.

 

"Hayır, kaza yaptığın gün karan söyledi" dedi.

 

Bu çok kötüydü, onu sevdiğimi bile soyleyememiştim.

 

Peki ama seviyormuydum onu gerçekten.

 

"Anladım, yani biz sevgili bile değildik" dedim.

 

"Malesef" diye mırıldandı.

 

"Burda otur ben yukarı çıkıp üzerimi değiştirip geleceğim" dedim.

 

Kafasını aşağı yukarı sallayıp beni onaylayınca kollarından çıkıp ayağı kalktım.

 

Merdivenleri çıkarken sırtımda bakışlarını hissedebiliyorum ama bakmadan odama geldim.

 

Yatağın üstüne oturup gözlerimi öğlen ki olaydan beri zorlayan yaşları serbest bıraktım.

 

Bunlar çok fazlaydı.

 

Bı yerden mir ile yaşadığımız olay bir yerden kardeşlerimin ortadan kaybolması.

 

Omuzlarım sarsılarak ağlamaya başladım.

 

Neden bütün bunlar benim başıma geliyordu ki.

 

Yatağımın yanındaki çerçeveye gözüm değdi.

 

Ailem ile hep beraber yılbaşında cektirdiğimiz bir fotoğraftı.

 

Onun yanında ise annem vardı.

 

 

Güzel annem beni korumak için ölen annem.

 

Karnı hafif belirginleşmiş , beni kurtarmak için kardeşim ile beraber ölen annem.

 

Annem 4 aylık hamileydi.

 

Ona acımadan öldürdüler.

 

O yaptı, bir zamanlar aşık olup evlendiği adamdı ona bu zulmü reva gören.

 

Annem benden 4 sene önce de bebeğini kaybetmiş, eğer o adamın şiddetlerine dayanabilseydi bir abim olacaktı.

 

Nasıl dayansın ki 8 aylık hamileyken ölümüne dövmüş onu.

 

Bunları ben korkmiyim diye anlatmazdı ama o adam sırf onun canını yakmak için bir gece bağıra bağıra yüzüne söylediğinde duymuştum.

 

Annem kendi acısını umursamadan benim kullaklarımı kapatmak istemişti.

Annem çok acı çekmiş, hayatın bütün zorluklarını boktan bir aşk yüzünden yaşamıştı.

 

Beni ondan korumak için kemikleri kırılana kadar dayak yerdi. Daha çok küçüktüm ama görüyordum işte.

 

Bir gün dayaklardan bende nasibimi aldığımda "keşke seni de doğurmasaydım, yemin ederim kızım ben istemedim ama o zorla yaptı. Özür dilerim annecim benim yüzümden hiç çocukluğunu yaşayamiyacağın için özür dilerim. Seni doğurmak istemediğim için özür dilerim" demişti vücudumdaki kanları gözyaşları ile temizlerken.

 

Evet ben o adamın zoruyla dünyaya gelmiş biriydim.

 

İnsanın babası annesine zorla tecavüz edebilirmi benim ki etmiş benim bu dünyaya gelmeme sebep olmuştu.

 

Evet annem beni dünyaya getirmek istememişti buna kızabilir miyim? hayır! Keşke getirmeseydi.

 

İnsanın annesi karnındaki bebeğini kendi ile beraber öldürmek istediği için ondan nefret mi etmeliyiz? Ama hayır ben annemden nefret etmiyordum, aksine bunu denediği için onu çok seviyordum.

 

Çünkü benim annem beni korumak için beni öldürmek istemiş bir kadındı.

 

Ve kendi canını beni korumak için feda etmiş bir kadın!

 

Başımda şiddetli bir ağrı hissedince elimi başıma katıp ovdum.

 

Gözlerim o kadar ağladığım için bulanık görüyordu.

 

Anılar birden kafamın içine dolunca ayağı fırladım.

 

Başım döndüğü için yere düşüp sırtımı yatağa yasladım.

 

Hatırlıyordum herşeyi hatırlıyorum ben!

 

Derin bir nefes alıp ayağı kalktım.

 

Hemen dolabıma yönelip siyah dar yüksek bel bir pantolon, üstüne de beyaz bir gömlek giyip aşağı indim.

 

Mir'e herşeyi anlatmam gerekiyordu.

Ona söylediğim şeyleri, ben kaza yaptığımda onun adını verdiklerini herşeyi.

 

O yapmadı biliyorum!

 

Merdivenleri hızlı hızlı inip aşağı indim.

Mir ayakta telefon ile konuşuyordu.

 

"Bana nerde olduğunuzu söyle, geleceğim duydun mu beni gelip kurtaracağım sizi abicim, ağlama ve bana bir şey söyle hadi İlayda, hatırla güzelim hadi" dediğinde ayaklarım durdu.

 

İlayda, arayan o mu!

 

"Mir" diyip ona doğru koştum.

 

Arkasını döndüğünde beni gördü.

 

Hemen kolunu tutup" buldun mu? İlayda mı o bizimkilerde orda mı?" Diye sordum üst üste.

 

Parmağını dudağına katıp susmamı söyledi.

 

"İlayda beni dinle, abicim biraz sabret tamam mı! Şimdi konumunuzu bulacaklar heber verdim, birşey olmayacak söz veriyorum sana" dedi.

 

Kalbimde ki ağırlık dağıldı.

 

Bulmuştu evet yine mir' bulmuştu o hep bulurdu.

 

Telefondan cızırtı sesleri gelince, "İLAYDA" diye bağırdı.

 

Beklemediğim için irkildim ama umursamadım.

 

İlayda onun kardeşiydi.

 

Kanıydı, canıydı.

 

O korkuyordu bir şey olacak diye, tıpkı benim gibi.

 

Telefonu sinirle kapatıp ağzının içinde bir şeyler söyledi ama anlamadım.

 

"Mir" dedim ama beni duyor gibi değildi.

Kolunu tuttum ama bilinçsizce kolumu sert bir şekilde itip ileriye doğru yürüdü.

 

"Mir!" Diye sesimi ona duyurmaya çalıştım.

 

Beni duymuyordu.

 

Birden haykırıp etrafta ne var ne yoksa dağıtmaya başladı.

 

Ona dokunmadım, şuan yaşadığı acı benim yüzümden di.

 

Ama bir süre sonra dağılacak eşya kalmadığını farkedip duvarı yumruklama ya başladığında ona doğru gidip kolunu tuttum.

 

Gücüm yetmiyordu ona ama durmadım.

 

Hemen önüne geçip ellerimi havaya kaldırdım, yumruğu yüzüme değmeden beni farkedip durdu.

 

"Karaca" diye fısıladığında kollarımı boynuna dolayıp ona sımsıkı sarıldım, oda çok geçmeden ellerini belime dolayıp bana karşılık verdi.

 

Gözlerimden tekrar yaşlar boşalırken daha da sıktım kollarımla boynunu.

Ağzımdan bir hıçkırık kaçınca bedeni kaskatı kesildi.

 

"Hayır" diyip benden ayrılmaya çalıştı ama izin vermeden başımı boynuna gömdüm.

 

"Karaca özür dilerim ben seni korkutmak istemedim" dedi aceleyle.

 

"Asıl ben özür dilerim benim yüzümden oldu herşey" dedim ağlarken.

 

"Şşş yok öyle birşey, şimdi bana bak" dedi.

 

Beni kendinden uzaklaştırıp yüzüme baktı.

 

Gözlerimi ıslak gördüğünde canı yanıyormuş gibi baktı.

 

"Sakin ol tamam mı? Onları bulacağız adamlarım şimdiye çoktan yerlerini bulmuştur" dedi yatıştırıcı bir sesle.

 

"Tamam" dedim. Beni sakinleştirmeye çalışıyordu ama kendisi de sakin değildi.

Göğüsü şiddetle kalkıp iniyordu.

 

Sonra kendisi sanki sakinleşmek ister gibi başını boynuma gömüp derin bir nefes aldıp kollarini bana doladı.

 

Bende ona sarılınca bir süre sonra sakinleşip benden uzaklaşarak, "beni burda bekle söz veriyorum hepsini alıp geleceğim" dedi.

 

Hemen kafamı sağa sola sallayıp karşı çıktım.

 

"Asla bende geleceğim durmiyacağım burda bunu biliyorsun" dedim.

 

"Karaca tehlikeli olabilir, ne olacağını bilmiyoruz, burda kalırsan en azından sana bir şey olmayacağını bilip içim rahat olacak" dedi saçlarıma elini katıp okşayarak.

 

"Hayır" dedim kesin bir şekilde.

 

"Eğer sana bir şey olur-" diye devam edecekti ama, "dikkatli olacağım söz veriyorum" dedim.

 

İstemese de beni onaylayıp evden çıktık.

Kapının önünde bir ordu adam vardı, mir bir hareket yaptığında hepsi bilmem kaç tane arabaya binip beklediler.

 

Bizde Mir'in arabasına geçip yola koyulduk.

 

Aldığımız bilgilere göre şehir dışında tutuluyorlardı. Boş bir arazide görünen büyük bir çöp fabrikasındaydılar.

 

Tam tamına 4 saatlik bir yolumuz vardı.

 

Tabi mir bu mesafeyi hızıyla birlikte 2.30 saat sonra bitirmişti.

 

Yol boyu dikkatli olmamı söyleyip beni silaha boğmuştu. Botlarımın içine çakılar, iki tane silah ve şarjör ve bir de ip vermişti.

 

Ayrıca saçlarıma zarar gelmemesi için bir yerde durup toka aldıp, saçlarımı kendisi toplamıştı.

 

Sonunda fabrika göründüğünde uzak bir mesafede durduk.

 

Mir adamlarla konuşup dikkali olmalarını ve kimseye acımadan işlerini bitirmelerini soylemişti.

 

Adamlar bizden önce fabrikaya gireceklerdi.

 

Bir kaç adam dışında bütün adamlar fabrikanın etrafını çevirip dışarda olan sayıca fazla adamla çatışmaya girdiler.

 

Uzaktan kimlerin öldüğü görünüyordu ve bu can sıkıcıydı.

 

Çünkü onların adamları gibi bizden de ölen vardı.

 

Çatışma uzun bir süreden sonra bittiğinde kalan adamlar fabrikaya girdiler.

 

Mir arabadan inip yanıma geldi bende indiğimde karşımda durup ellerini yüzüme yerleştirip, "karaca lütfen dikkatli ol ve ne görürsen gör sakın konturolünü kaybetme" dedi.

 

"Merak etme ve lütfen sende dikkatli ol" dedim.

 

Alnıma bir öpücük katıp bana sarıldığında rahatsız olmadığım için bende ona sarıldım.

 

Birden büyük bir gürültü koptuğunda mir bütün heybetiyle benim üstüme kapanıp bizi yere düşürdü.

 

Yüzü yüzüme yakındı ama şuan bedeni kaskatı kesilmişti.

 

Aynı benim gibi.

 

"Karaca iyimisin?" diye sordu bakışları vücudumda dolaştığında.

 

"İyiyim, sen iyimisin?" diye sordum aynı telaş ile.

 

"İyiyim" dedi.

 

Kafasını çevirip arkasına gürültünün sebebine baktığında daha da gerildi.

Birden üstümden kalkıp ,"ALLAH KAHRETSİN" diye gürledi.

 

Bende toparlanıp baktığı yere baktım.

 

Fabrika cayır cayır yanıyordu.

 

Yüreğim gibi.

 

Başımdan aşağı kaynar sular döküldü.

 

"BEREN" diye bağırıp fabrikaya doğru koşmaya başladım.

 

"KARAN" dedim koşarken. Aynı saniyeler içinde gözlerimden yaşlar da döküldü.

 

Hayır bu olamazdı!

 

Onları yakamazdı!

 

Mir arkamdan" KARACA BEKLE" diye bağırıp bana yetişmeye çalışıyordu.

 

Bense hala "DURU" diye bağırıyordum.

 

Mir bana yetişip belimden tuttu. Benim sırtımı göğüsüne yapıştırdı.

 

"Sakin ol güzelim, onlar orda mı bilmiyoruz daha" dedi.

 

O da korkuyordu bunu biliyorum.

 

"Mir ordalardı, konum orayı gösteriyordu" dedim ağlayarak.

 

"Kesin değil sakin ol" dedi.

 

Hayır Allahım nolur onlar orda olmamış olsunlar.

 

Mir arkasını dönüp kalan adamlara bakti ve "konturol edin hemen!" Diye bağırdı.

 

Adamlar koşarak fabrikaya doğru gittiler ama girmeleri mümkün değildi.

 

Patlamış hala yanıyordu.

 

Ben diz çöktüğümde mir de arkadan benimle beraber diz çöktü.

 

Ben hala ağlıyordum oda sakin olmamı söylüyordu.

 

Nasıl bu kadar soğuk kanlı duruyordu bilmiyorum ama ben yapamıyordum bide kendimi güçlü sanardım.

 

Sesizliği benim çalan telefonum bozdu.

Hemen telefonu elime alıp baktım.

 

Ekranda yazan "GÜZELLİK" yazısı ile daha çok ağladım.

 

Beren arıyordu.

 

"Alo" dedim korkarak.

 

"Alo kızımm" dedi midemin bulandığı ses.

 

Mir arkamdan doğrulunca sesi hoparlöre alıp,

 

"SENİ ÖLDÜRÜRÜM DUYDUN MU BENİ!" diye haykırdım.

 

"Aaa ne kadar ayıp, senin için hazırladığım gösteriyi beğenmedin mi yoksa" diyip kahkaha attı.

 

Arkadan sesler geliyordu ama tam anlaşılmıyordu.

 

"NERDELER, KARDEŞLERİM NERDE"dedim yine aynı şekilde.

 

Bana sadece bu yanan fabrikada olmadıklarını söylemesi gerekiyordu.

 

"Ee kızım fabrikadalar işte" dediğinde arkamı dönüp mir'e baktım.

 

Benim gözümden yaşlar durmadan akarken Mir'in de sol gözünden bir damla yaş aktı.

 

Nefret ettim onun gözünden akan yaştan.

 

Geriye doğru düşüp kalçasının üstüne oturdu.

 

Bende hemen önünde diz çökmüş bir şekilde duruyordum, bende aynı şekilde oturup ona baktım onun bana baktığı gibi.

 

Dudaklarımdan sadece "hayır" kelimesi fısıltı olarak çıktı.

 

Ailemizi kaybetmiş olamayız, eğer öyle olduysa ikimizden de geriye hiç bir şey kalmazdı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bugün bölümü erken attım.

Kitabı yayarsanız çok mutlu olurum verdiğim emeğin karşılığını almak istiyorum sadece, yazdığım kitap beğenilirse motivasyonum yükselip daha uzun ve güzel bölümler ile karşınıza çıkacağıma inanıyorum.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen ⌛ 🤍

 

Loading...
0%