Yeni Üyelik
9.
Bölüm

GÖZYAŞI

@lavinia_x21

KARACA' DAN

 

Acı, hissettiğim tek şey acı ama fiziksel değil.

 

Ve kendim için de değil bu acı.

 

Ailem için, karşımda haykıran, ne yapacağını bilemeyen, sadece bağırıp dur'maları için yalvaran ailem için.

 

Yüzüme inen yumruk ile başım sağa doğru düştü. Hepsini izletiyorlardı onlara.

 

Karan " dur artık oruspu çocuğu dur" diye haykırıyordu. Beren duruya sarılmış bir şekilde hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Duru ise aldığım her bir darbe de yüzünü başka tarafa çevirip sessiz bir şekilde göz yaşı döküyordu.

 

Alper ferman babayı, tanımadığım genç erkek karanı tutuyordu. tanımadığım kız ise Mir' in kolunu sıkı sıkıya tutmuş ağlıyordu.

 

Ve MİR sanki canından can koparıyorlarmış gibi acı içinde gözünü bile kırpmadan beni izliyordu.

 

"Yapmayın, vurmayın ablama" diye bu sefer beren yalvarmaya başladı.

 

Hayır bu piç kurusuna yalvaramazlar.

 

"Kesin şunu" diye bağırdım. Bulduğum güç ile.

 

Hepsi ağlayarak bana bakınca,

 

"Size böyle öğretmedim hiç bir şeyi, benim kardeşlerim kimseye yalvaramazlar. Şimdi söyleyin bana, sizi yanlış bir şekilde mi büyüttüm yoksa beni ablanız olarak görmekten vazmı geçtiniz!" Diye haykırdım.

 

Ahmet Kara ve adamları donup kaldılar, kendi canım için değilde onlara yalvarmamaları için haykırıyordum.

 

Canım umrumda bile değil. Asla güçsüz duramazlar yoksa bu hayatta hiç birşeyi beceremezler. Bunu onlarda biliyor, bu bizim ailemizin birinci kuralı.

 

Ondandır ki hemen göz yaşlarını silip başlarını kaldırdılar. Biliyorum içlerinden haykırmak, kırıp dökmek geliyor ama güçsüz duramazlar.

 

Beren ve karanın gözleri güçlü bakarken, diğerlerinin gözlerinde hayranlık ve gurur vardı.

 

Hepsi bana sadece saf bir şekilde bu iki duygu ile bakıyordu.

 

Ahmet denen piç bundan hoşnut olmamış ki canlarını daha çok yakmak ister gibi,

 

"Kırbaçlayın!"dedi bağırarak.

 

Baş adamı olan şerefsiz masaya doğru yürürken karan ve berene baktım.

Gözlerindeki endişe ortaya çıkmak üzereydi ki,

 

"Sakın!"dedim onlara bakarken. İkisi de ne demek istediğimi anladığı için dik durdular.

 

Ama uzun sürmeyecek biliyorum biz üçümüz bir beden gibiyiz bendeki acıyı misliyle onlarda çekiyordu keza bende öyle .

 

Adam eline kırbaçı alıp arkama geçti. İki adam zorla üstümdeki gömleği çıkarmaya çalışıyorlardı.

 

Ferman baba" dokunmayın ona kansız herifler" diye bağırmaya başladı. Gözleri dolu doluydu.

 

Mir' e baktığımda köşeye geçmiş telefon ile konuşuyordu. Her Yeri kaskatıydı. Hiçbir yere sığmıyormuş gibi volta atmaya başladı. Ama gözleri sık sık beni konturol ediyordu.

 

Zorda olsa üstümdeki gömleği çıkardılar.

 

𝙀𝙫𝙚𝙩 𝙮𝙚𝙧𝙞 𝙙𝙚ğ𝙞𝙡 𝙖𝙢𝙖 𝙨ü𝙩𝙮𝙚𝙣 𝙞𝙡𝙚 𝙙𝙪𝙧𝙢𝙖𝙠 ç𝙤𝙠 𝙪𝙩𝙖𝙣ç 𝙫𝙚𝙧𝙞𝙘𝙞 ş𝙪𝙖𝙣 𝙠𝙖𝙧𝙖𝙘𝙖, 𝙗𝙞 𝙨ü𝙧ü 𝙖𝙙𝙖𝙢 𝙫𝙖𝙧.

 

Evet yine haklı.

 

Adam parmakları ile sırtıma dokunuca irkildim.

Ensemden başlayıp belime kadar indi parmakları.

 

"O ellerindeki parmakları tek tek kesip sana yediririm" kulakları bile sağır eden bağırtı ile herkes ekrana baktı.

 

Bu bağıran MİR' di.

 

Ekranın dibine kadar girmiş gözlerinde sadece ölüm, kan, vahşet bir ifade ile arkamdaki adama bakıyordu.

 

Ahmet gür bir kahkaha atıp, "Bu ne ki onun acı çektiğini gördükten sonra, yani ölmeye yakın adamlarımın hepsinin onu becermesi için izin vereceğim. Bu seni neden bu kadar sinirlendiriyor. Bu daha hiçbir şey" diyip kahkaha atınca kanım dondu.

 

Onu zaten hiç bir şekilde baba sıfatına yakıştırmadım ama bu cümleleri ile herkes gibi benim de nefesim kesildi.

 

Karan" Oruspu çocuğu" diye bağırıp etraftaki herşeyi yine kırıp dökmeye başladı.

 

Beren de aynı şekilde " Seni öldürmek için, hayattımda en nefret ettiğim şeyi yapmak için herşeyimi vereceğim, yemin ederim ablama birşey yaparsan seni ellerim ile parçalarım" diye haykırmaya başladı.

 

Bereni ilk defa böyle bir cümle kurarak haykırışı beni bile şaşkına çevirdi.

 

Ahmet ailemin her haykırmasında daha güçlü bir şekilde kahkaha atıyordu.

 

Duru tırnaklarını etine batırmaktan yere kanlarını damlatıyordu artık. Alper benim nereye baktığımı görünce duru' nun yanına gidip yavaşça ellerini tırnaklarından ayırdı.

 

Duru kafasını kaldırıp ıslak gözler ile önce alpere sonra Alperin gözleri ile işaret ettiği yere, yani bana baktı.

 

"Kesin bağlantıyı duru" diye bağırdım.

Zar zor konuşarak,

 

"Yapamam, biz değil sadece onlar kesebilir bağlantıyı, öyle bir sistem kurmuşlar kardeşim" dedi ağlayarak.

 

Ahmet sıkılmış olacak ki "Başla" dedi sert bir şekilde.

 

Adamın hareketlendigini hissedince kendimi hazırladım ve son kez "BAKMAYIN" diye bağırdım aileme.

 

Hepsi donmuş bir şekilde bana bakıyordu. Depoda yankılanan ince kırbaç sesine beni izliyenlerin hepsinin "HAYIR" diyen haykırışı karıştı.

 

Beren, duru, karan, ve Ferman baba dışında kalan diğer 4 kişi de buna dahildi.

 

Ne acınası değil mi sizi tanımayan insanların bile babanızın canını acıtmayan şeye canının acıması.

 

Evet çok acınası, hayatımda hiç kimsenin karşısında bu kadar alçalmadım. Çünkü bu adam 11 senedir hayatımda olan insanların yanında olduğumda yanımda değil di.

 

İkinci bir darbe gelince yine başımı eğmedim.

 

Üç, dört, beş, durdurmadı. Ailem bile orda yere diz çökmüş bir şekilde ağlarken ben tek damla göz yaşı dökmedim.

 

En son Mir dayanamamış olacak ki ekranda gözlerimi bulup, tam içine bakarken "Dayan, sana yemin ederim ki her akıtamadığın göz yaşı için, her çığlık atamayıp yuttuğun kelimeler için kan kusturmaz isem ve onları kendi kanları ile boğmaz isem bende MİR ZEMHERİ değilim" dedi acı çeker gibi.

 

Ve sonra arkasına bakmadan büyük salondan ayrıldı. Bu söylediği cümle ile sanki tekrar güç kazanmışçasına daha dik durdum. Alper de arkasından çıkarken duru da onları takip etti.

 

Hala üst üste kırbaç darbesi yerken sesim bile çıkmıyordu. Ahmet'in beklediği bu olmasa gerek ki "daha sert" diye emir verdi.

 

Adam sözünü ikiletmeden daha sert darbeler vurmaya başladı. Artık dayanamadığımdan hiç istemesem de dizlerim büküldü ama adamlar, daha fazla acı çekmem için çökmeme izin vermeden daha sıkı tuttular beni.

 

Sırtım da keskin bir ağrı vardı ve gittikçe yayılıyordu. Hep vurduğu yere aynı yerlere vuruyordu ki daha fazla acısın.

 

En sonunda ağzımdan bir inilti koptuğunda içimden lanet ettim.

 

𝗵𝗮𝘆ı𝗿 𝗱𝗶𝗸 𝗱𝘂𝗿 𝗸𝗮𝗿𝗮𝗰𝗮!

 

Ahmet adama bir baş hareketi yapıp durdurunca,

Kafamı kaldırıp aileme baktığımda paramparça oldum.

 

Beren bir köşede oturmuş elleri ile kullaklarını ve sımsıkı gözlerini kapatmış bir şekilde ağlıyordu. Yanında tanımadığım kız oturmuş oda ağlayarak sırtını sıvazlıyordu.

 

Karan da aynı şekilde bir köşede oturmuş, elini yumruk yapmış ağzına katmış bir şekilde sessizce göz yaşı döküyordu. Tanımadığım çocuk ise elini omuzuna katmış onu teselli ediyordu.

 

Ferman baba koltuğa oturmuş, sanki bu yarım saat ömründen 10 sene daha götürmüş gibi yaşlanmıştı, oda bir kaç damla göz yaşı dokmüş bana bakıyordu. Ferman baba kızının ve karısının öldüğünden bı süre sonra ağlamayı bıraktığını ve hiç ağlamadığını söylemişti. Onu yıllar sonra ağlatan şeyin benim acım olduğunu bildiğim için kendimden nefret ettim.

 

Beni paramparça eden şey onları yani ailemi teselli eden kişinin ben olmayışı.

 

Yine de " ferman baba" diye seslendim kısık bir sesle. Yutkunamamaktan boğazım kupkuru olmuştu. Konuşmak bile acı veriyordu.

 

Ahmet,ferman babaya "baba"dediğim için boğazından hırıltılı bir ses çıkarınca ona bakmadan devam ettim konuşmaya.

 

Ferman baba hemen doğrulup "Kızım, güzel gözlü, yüreği temiz kızım" diyince içim sıcacık oldu. Ona kendimi zorlayıp tebessüm ettim ve ,

 

"Ağlamak sana yakışmıyor ferman baba, orda değilim kendi göz yaşlarını ve kardeşlerimin göz yaşlarını bu seferlik benim yerime silermisin" dedim.

 

Beren ve karan da benim sesimi duyunca hemen doğrulup bana bakmışlar dı zaten, bu söylediğim cümle canlarını daha çok yakıp daha çok ağlamalarına sebep oldu.

 

"Kesin artık şunu, canım yanmıyor, en azından sizin ağladığınızı gördüğüm kadar" dedim aynı kısık ses ile.

 

"Ablam, melek ablam, çiçek ablam" dedi karan kısık bir sesle, hala ağlıyordu.

 

"Sen hayatımda gördüğüm en güçlü insansın, senin kardeşin olmaktan ikimizde gurur duyuyoruz" dedi beren de ağlayarak.

 

"Bu kadar yeter! Son cümlelerini söyle seni birdaha göremeyecek olan ailene" diye araya girdi Ahmet.

 

"HAYIR ABLA, BAKMA SEN ONA BU SON KONUŞMAMIZ OLMAYACAK!" dedi karan ayağı kalkıp ekrana hızlı adımlar ile yaklaşarak. Beren , ferman baba ve diğer ikisi de eşlik etti hemen ona.

 

Onu öldüremeyeceğim bunu anladım. En azından son kelimelerimi aileme harcamak istiyorum.

 

"Sizi çok seviyorum, bunu söylememe gerek bile yok." Dedim ağlayan yüzlerine bakarak.

 

Beren ve karan başlarını sağa sola sallayıp susmam için yalvarıyorlardı. İki genç olan kişiler birbirlerinin yanına gidip sarıldılar. Kız olan da beren gibi çok duygusal olacak ki sürekli ağlıyordu diğerine de teselli etmek düşüyor du.

 

"Beni dinleyin. Karan bereni yanından ayırma evdeyken, biliyorsun karanlıktan korkar o. Elektiriği konturol altında tut sürekli takip ettir. Sen evde olmayınca giderse beren çok korkar sonra ağlar ve astım kırizine girer" dedim. Boğazım yüzünden zor konuşuyordum.

 

İkisi de yine ağlamaya başlayınca, susmadan devam ettim.

 

"Beren ablacım, karan her ne kadar 1 sene de olsa senden büyük. Eğer sana bir şey derse onu dinle çünkü biliyorum her dediği senin mutluluğun için olur ve konuştuğu kızlara yalan yanlış şeyler söyleyip ayrılmalarına sebep olma" dedim yalancı bir kızgınlıla. Evet beren, karan kim ile konuşursa kıskançlığından ayrılmaları için her şeyi yapıyordu.

 

Bu dediğime ikisi de hem ağlayıp hem güldüler.

 

Onlar gülünce derin bir nefes aldım.

Sonra beren karanın kollarının arasına girip dediklerimi yapacağını gösterdi.

 

"Ve Ferman baba, özür dilerim yıllar sonra döktüğün göz yaşlarına sebep olduğum için. Sen benim seni hiç baba yerine koyduğuma inanmadın çünkü ben öyle bilmeni istedim.

Sebebi şuydu ki baba kelimesi benim için sadece acı demekti.Ama bu bizim son konuşmamız ise bilmen gerekir. Sen benim bu hayatta görebileceğim en güzel babaydın. Herkes senin çocuğun olmak ister ama 10 sene bana kısmet oldu bu. Seni de çok seviyorum ve iyi ki beni buldun. Kardeşlerim sana ve Duru' ya emanet. Duru yok ama onu da çok sevdiğimi söyle ona" dedim,son gücümle.

 

"Kızım sus, o ne demek bu bizim son konuşmamız falan değil. Ve ben hala beni baba yerine koyduğuna inanmıyorum o yüzden gelip beni inandırman lazım. Senin için 10 sene değil bı 10 sene daha gözlerimi kırpmadan feda ederim ve biliyorsun baya yaşlandım ben, kardeşlerine senin bakman lazım gel ve onlara yine gözün gibi bakmaya devam et, bize geri dön kızım lütfen" dedi tekrar göz yaşlarını dökerken.

 

"Abla bizi bırakma, biz sensiz ne yaparız ayrıca karan beni hep tek bırakır. Elektiriği konturol falan da ettirmez. Bana sadece sen çok iyi bakarsın lütfen bize geri dön abla lütfen" dedi beren de hem ağlayarak hem bağırarak. Karan onun kötü olduğunu görünce kollarını ona daha sıkı dolayıp hareket etmesini engelliyordu.

 

"Beren ağlamayı kes kriz geçireceksin şimdi " dedim. Karanın kollarından kurtulmaya çalışıyordu. Yüzü kıpkırmızı olmuştu, hem ağlamaktan hemde sinirden. İzin verseler, ekrana koşup bana ulaşacağına ve kollarımın altına gireceğine inanıyordu şuan.

 

Deli gibi korkuyorum onun için çok ağlarsa kriz geçirebilir.

 

Bı sure sonra onun biraz sakinleştiğini anlayan karan da bir şeyler söylemek istemiş olacak ki söze kendisi de girdi,

 

"Abla"dedi acı çeker gibi.

"Bize geri dön, beren beni hep kıskanıyor ve onun yüzünden evde kalabilirim. Onu bir tek sen engelleyebilir, evleneme büyük bir yardım edebilirsin, ben onunla sen olmadan baş edemem ki. Lütfen bize geri dön abla lütfen"

Dedi bir damla göz yaşı gözlerinden akarken.

 

Boğazımdaki yumruğu tutamadım.

 

Kardeşlerimin bana ihtiyacı vardı. Her ne kadar yaşları olsa da hala çocuktular.

 

Ona bir şey söylemeye fırsat bulamadan,

 

"Offf amma da dram yaptınız, içim şişti yani. Yeter bu kadar sıkılmaya başladım. İyi bir baba olarak kızımın daha fazla sizinle konuşup üzülmesini istemem öyle değil mi. Son sözleriniz de çok şükür bittiğine göre artık hoşçakal vakti hadi son kez el sallayın birbirinize" diyip kahkaha attı.

 

"Oruspu çocuğu seni gebertecem duydun mu, seni lime lime doğrayacam, ablama yaptığın herşeyin bedelini sana misli ile ödeyeceğim duydun mu lan!" Diye kükredi karan

 

Beren daha fazla ağlayıp elini ekrana değdirdi, bana dokunuyormuş gibi okşamaya başladı.

 

"Abla, yapamam lütfen bir şey olmasın sana, nolur yapamam sensiz" dedi hıçkıra hıçkıra ağlarken.

 

Ferman baba da ayağı kalkıp karan ve berenin ortasında durduğunda, " kızım" dedi göz yaşı dökerken.

 

"Sizi seviyorum, hep sevdim, hep seveceğim. Kendinize dikkat edin sizi önce Allah'a sonra birbirinize emanet ediyorum" dedim onlara bakarken.

 

Ahmet adamına bir baş hareketi yaptığında arkamdan silahın emniyet sesi yankılandı boş depoda.

 

Beren ve karan aynı anda "ABLA!" diyip haykırınca, ferman baba da "KARACA , KIZIM" diye haykırdı.

 

O iki gençte birbirine daha çok sarıldı. Kız olan zaten hep ağlıyordu ama erkek olanın sol gözünden bir damla yaş akınca o da bu gece için göz yaşını feda etti.

 

Bu bir kabullenişti, bu bir vedaydı, onlara son bakışım acı iç

inde oldu. Ve bu gece için ilk göz yaşım yuvasından firar edip yanağıma süzüldü.

 

Sonrası depoda yankılanan silah sesi ve ailemin göz yaşları içinde kendilerini parçalayarak haykırması oldu.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%