Yeni Üyelik
14.
Bölüm

KALBİM PARAMPARÇA

@lavinia_x21

MİR ZEMHERİ'DEN

 

Her duygunun ilki güzeldir.

 

Aşk, heyecan, heves ve daha birçok güzel duygunun.

 

Hayatımda bir çok kötü şey yaşadım.

 

Belki de başkasının hayatını bilmediğimdendir bana kötü gelmesi.

 

Ama benim hayatım bir çok yönden kötü.

İnsanlar benden korkar, benden çekinir, bırak karşıma geçip esip gürlemeyi iki kelimeyi bir araya getirmez.

 

Ama ben hayatımda ilk defa biri benden korkmasın, biri benden çekinmeyip konuşsun istiyorum.

 

Karaca, sabaha kadar bana esip gürlesin ben sabaha kadar sesimi etmeden o zifiri gözlerine bakayım istiyorum.

 

Ona vurgunum inkar etmiyorum artık.

 

O da beni sevsin istiyorum her ne kadar pek sevilmesem de.

 

Ben hayatımda ilk defa biri beni korkmadan sevsin istiyorum.

 

Gerçi zaten benim karacam korkusuz biri.

 

Eğer o bile bu kadar korkusuz olup benden korkarsa nasıl dayanırım bilmiyorum.

 

Şimdi tam 1 saat önce oturdugum en lüks masada onu bekliyorum.

 

Kalbimin gölgesi.

 

Yüreğimin en güzel parçası.

 

Gönlümün çiçeği.

 

Aklımın, kalbimin hükümdarı.

 

Ben kara kışım, ama o benim kışımı bahara çevirecek nadide çiçek.

 

1 saat önce burda olması gerekiyordu ama hala gelmedi.

 

Gelip gitmesi imkansız çünkü ben zaten tam 5 saat önce gelip yukarıda bekliyordum.

 

Çünkü gören biri yüzüme değil ama aklının ucundan "bu deli 5 saattir ne yapıyor boş masada" diyebilirdi.

 

Geç kalınca telaşlandım o yüzden peşinde gizli tuttuğum adamlarıma haber salıp yerini öğrendim.

 

Karaca' nın evden çıktığını görmüşler ama arabaya bindikten 5 dakika sonra kavga çıkınca mecburen dikkat çekmesin diye hemen orayla ilgilenip yerlerine dönmüşler. Ancak ne karaca ne de arabayı yerinde bulamamışlar.

 

Bende buraya gelir diye ayrılmadım burdan ama ne gelen var ne de giden.

 

Tam ayağı kalkıp onu bulmak için çıkacaktım ki gelen kişi ile yerimde durdum.

 

Alper hareketleri ile değil ama gözleri ile ne kadar endişeli olduğu belli olan bir tavır ile bana doğru geliyordu.

 

Kalbime bir ağırlık oturunca elimi yakama atar gibi yapıp kalbimin üstünü ovdum.

 

Onu kalbim ile hissediyorum ben.

 

Alper tam karşıma geçince uzatmadan,

"Ne oldu?" Dedim duruşumu bozmadan.

Gözlerime bakıp yutkundu.

 

Ağırlık arttı.

 

"Alper!" Diye tıslandım dişlerimin arasından.

 

"Karaca'nın nerde olduğunu bulduk" dedi

 

"Nasıl, bir şey mi olmuş" dedim sesimde telaşı belli etmemeye gayret gösterdiğim bir şekilde.

 

"Durumu gayet iyi, merak etme. Ama"diyip durdu.

 

Beni sinir ediyordu.

 

"Ama ne!" Dedim sesimin yüksekliğini konturol edemezken.

 

"Kendin görsen daha iyi olur" diyip cebinden çıkardığı telefonu uzatarak.

 

Bir yanım nedense "o telefona elini uzatma" diyordu. Ama bir yanımda "gerçekler acıtır, gör ve kabullen" diyordu.

 

Telefona elimi uzatıp aldığımda kalbim sıkıştı.

 

Ne oluyor ulan bu kalbe şimdi.

 

Derin bir nefes alıp açık olan ekrana baktım.

 

Malesef ne olduğunu gördüğümde neden kalbimin bu şekil olduğunu çok geçmeden anladım.

 

Buz kestim.

 

Bu fotoğraf gerçek değil, olamaz!

 

Ben burda karaca' yı beklerken o başkası ile oturup dibine kadar giren bir herifle yemek yiyemez.

 

 

 

"Yalan bu fotoğraf" dedim kısık bir sesle.

 

Randevu derken bizim randevumuzu kastetmişti karana.

 

Dimi?

 

Evet!

 

Yapma karaca, bunu bana yapma.

 

"Malesef gerçek" dedi Alper.

 

Kaskatı kesildim.

 

Gerçekmiydi yani.

 

Bunu yapmış ve beni paramparça mı etmişti?

 

"Mir, kardeşim üzgünüm ama gayet samimiydiler kendi gözlerim ile gördüm." Diye devam etti.

 

Hayır susmalıydı!

 

Ben hayatımda ilk defa biri beni sevsin çok istedim.

 

Ama o da beni sevmedi mi?

 

Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım, çünkü sinirden ellerim titriyordu.

 

Dönüp tekrar ekrana baktığımda uzun zaman sonra ilk defa burnumun direği sızladı.

 

Kalbim titredi.

 

Ben MİR ZEMHERİ herşeyi elde edebilecek güce sahibim ama bir zifiri göze giremedim.

 

Onun sevgisini elde edemedim.

 

"Neredeler?" Diye sordum telefonu uzatarak.

 

Bi de ben kendi gözlerim ile görmeliyim.

Yapamıyorum, konduramıyorum.

 

"Mir" dedi Alper ama,

 

"sorumu tekrarlatma!"diye gürledim.

 

Karaca saye eğer ki önemli bir sebep olmasa bunu yapmazdı.

 

Onu biliyorum, tanıyorum.

 

Onun için vurulmamın hatrına bana bunu yapmazdı.

 

Biliyorum!

 

KARACA'DAN

 

Kendimden hiç etmediğim kadar nefret ediyorum.

 

Şuan oturmuş karşımdaki adama midem bulanarak bakıyordum çünkü rol yapmamın anlamı kalmamıştı.

 

Haber çoktan gideceği yere varmış olmalı.

 

O piç kurusu bu sefer büyük oynuyordu.

 

Haber getiren adamdan sonra gelen telefon ile başımdan aşağı kaynar sular döküldü.

 

Arayan o' ydu.

 

AHMET KARA

 

Arabama kattığı dinleme cihazı ve izleyici ile vereceği adrese gitmemi istedi.

 

Elbette aptal değildim, reddettim.

 

Ama aramayı görüntülüye çevirip bir gece kulübünde sarhoş olan ilayda' yı ve dibine kadar girip onu taciz etmeye çalışan adamı gösterince hemen kabul ettim.

 

O daha küçüktü.

 

Masumdu.

 

Kalbimi ele geçiren adamın tek varlığıydı.

 

Tabi benim bu yaptığım şeyden sonra kalbi kalmış ise.

 

İlayda'nın nasıl tek başına olduğunu anlamadım ama tek başınaydı işte.

Yanlız ve savunmasız dı.

 

Tıpkı şuan benim olduğum gibi.

 

Büyük bir restorana geldiğim zaman karşımdaki adam direk karşılamıştı beni.

Midem bulana bulana dibime girmesine ve Mir'e gitmesi gereken fotoğrafların çekilmesine izin vermiştim.

 

Bide sahte gülüşlere.

 

Kalbim ağrıyordu.

 

Belki de o kadar takmamıştır kim bilir.

Ordan çıkıp ya evine ya da başka kadınların yanına gitmiştir.

 

𝗚𝗲𝗿ç𝗲𝗸𝘁𝗲𝗻 𝗺𝗶 𝗸𝗮𝗿𝗮𝗰𝗮!

 

Hayır kesinlikle kaşlarını çatmış nasıl böyle bir şey yapabildiğimi düşünüyordur.

 

Haklı zaten ne diyebilirim ki.

 

Ne olduğunu anlamadan adam birden elimden tutup beni kaldırdı.

 

Daha sonra belimi sıkıca tutup kendine yaslayınca, midem ağzıma geldi.

 

𝗕𝘂 𝗶ğ𝗿𝗲𝗻ç!

 

Beni kendine yasladığı için ellerim göğsünün üstünde duruyordu.

Kendimi geri çekmeye çalıştım ama bütün gücünü kullanıyordu!

 

"Burak beni ne yapıy-" diyecektim ki, bana yaklaşan yüzüne ve tam arkamdan gelen sert ve baskın ayak sesi ile durakladım.

 

𝗕𝘂 𝗮𝗱𝗮𝗺 𝘀𝗲𝗻𝗶 ö𝗽𝗺𝗲𝘆𝗲𝗰𝗲𝗸 𝗱𝗲ğ𝗶𝗹 𝗺𝗶 𝗸𝗮𝗿𝗮𝗰𝗮? 𝗦𝗮𝗻ı𝗿ı𝗺 𝗸𝘂𝘀𝗮𝗰𝗮ğı𝗺!

 

𝗩𝗲 𝗮𝘆𝗿ı𝗰𝗮 𝗯𝘂 𝗮𝘆𝗮𝗸 𝘀𝗲𝘀𝗹𝗲𝗿𝗶𝗻𝗶 𝗯ı 𝘆𝗲𝗿𝗱𝗲𝗻 𝘁𝗮𝗻ı𝘆𝗼𝗿𝘂𝗺 𝗸𝗮𝗿𝗮𝗰𝗮!

 

"Sakın ters bir hareket yapma, yoksa saniyesinde İlayda zemheri' ye ikinizde veda edersiniz" diyince bütün hücrelerim dondu.

 

Allah kahretsin!

 

Tam adamın dudakları dudaklarıma yaklaşacaktı ki kolumdan sert bir şekilde tutulup geriye çekildim.

 

𝐎𝐇𝐇 𝐁𝐄𝐄!

 

Yüzümü çevirip mir'e bakmaya utanıyordum ama karşımdaki adamın tehtid eden bakışları ile yüzüme ifadesiz bir maske takıp arkamı döndüm.

 

Burnumun direği sızladı.

 

Göz yaşlarım yuvalarını terk etmek için yalvardılar.

 

Karşımda giydiği takım elbisenin yakaları çekiştirip açıldığı belli olan, dişlerini kıracak kadar sıkan ve gözlerine kan oturan adama bakınca sarsıldım ama gözlerindeki mide bulantısı olan ifade ile yıkıldım.

 

"YÜRÜ!" diye sert bir şekilde kolumu çekiştirip, beni yürütmeye zorladı.

 

Canımı yakmamaya çalışıyordu bunu kendini kasmasından anladım.

 

Adam bize doğru bir adım atınca daha yeni gördüğüm Alper hemen önünü kesip tek eli ile göğüsüne vurup adamın geriye gitmesini sağladı.

 

Üstümde dinleme ve izleme cihazı olduğu için adam fazla uzatmadı.

 

Peki ben nasıl uzatacaktım bu durumu!

 

Asansöre binip beni de arkasından çekiştirmeye devam etti.

 

4 kata basıp beni arkasında bırakacak şekilde bir iki adım önümde durup sırtını döndü bana.

 

Şuan çok gergindi bunu vücudunun verdiği tepkilerden anlıyordum.

Omuzları büyük bir hiddet ile kalkıp iniyordu.

 

Sinirliydi hemde fazlası ile!

 

Asansör durduğunda beni bırakıp ilerledi.

 

Arkasından baktım gitmek ve onu üzmek istemiyorum.

 

"Devam et!" Diyen ses ile şansıma küfür edip ilerledim.

 

Bir kapının önüne gelip kapıyı açıp geçmemi bekledi ama yüzüme bakmıyordu.

 

Odaya girdiğimde arkamdan gelip kapıyı sert bir şekilde kapatınca irkilip yüzümü ona doğru döndüm.

 

Ellerini arkada birleştirmiş, yumruk yapmıştı biliyorum.

 

Gözlerinde ki acı' nın sebebi olduğum için kendimden nefret ettim yine.

Benden hoşlanıyor muydu gerçekten?

 

Hoşlanmıyor olsa neden gözlerinde bir çok duygu vardı.

 

"Neden yaptın?" Diye sordu. Sakin tutmaya çalıştığı sesi ile.

 

"Sakın bir açık veriyim deme biliyorsun sevgili kızım namlunun ucu kime dönük"

Lanet herif!

 

Derin bir nefes alıp yüzümdeki boş ifadeyi korudum ve,

"Ne yapmışım?"diye sordum.

 

"Ne mi yaptın!" Diye sesini yükseltip bana doğru bir adım atınca geriye doğru bir adım gittim bende.

 

İstemsizce olmuştu bu.

 

Gözlerine anlamadığım bir hüzün oturdu.

 

"Benden korkuyormusun?" Diye sordu kısık bir ses ile.

 

Cevap vermedim.

 

Kafasını aşağı yukarı sallayıp yüzüme derince baktı.

 

"Seni bekledim ama sen burda başka biri ile yemek mi yiyordun?" Dedi sert bir şekilde.

 

Sana gelmeyi çok istedim ki ben!

 

"Evet onunla yemek daha cazip geldi" diye cevap verdim.

 

Kulağıma bir kahkaha gelince ürperdim.

 

Bu piç kurusunu öldürmek için daha çok sebebim oluyor!

 

"Daha cazip mi?" Dedi alaylı bir ses ile.

"Evet" dedim çenemi dik tutarken.

 

Bana yaklaşınca arkaya gitmemek için kendimi zor tuttum.

 

Ellerini yumruk yaparken, " kimi kandırıyorsun sen! senin lüks bir hayatta gözün olmadığını çok iyi biliyorum. Üstelik o adam sarışın ve sen esmerleri daha cazip bulursun!"diye bağırınca gözlerim doldu ama hemen arkamı dönüp bunu ondan sakladım.

 

Bunları nerden biliyordu!

 

Lanet olsun, nasıl yapacağim.

 

Bı sure sessiz kalıp,

Derin bir nefes aldım ve gözyaşlarımı geri gönderdim.

 

"Belki de beni tanımıyorsundur. Her kadın lüks sever. Ayrıca sen gelmeden önce nasıl da sarışınlardan da hoşlandığımı öperek gösterecektim hem belki gecenin devamını da onunla geçire-" sözümü kesen şey,

"KARACA!"diye gürleyen sesi ve beni kendine sertçe yapıştıran kolu oldu.

 

"KES SESİNİ!" Diye gürlemeye devam etti ama susarsam devam edemezdim.

 

Kulaklarına kadar kıpkırmızı olmuş yüzü ve alnında şişip seğiren damar ile ne kadar zor olsa da devam ettim konuşmaya,

 

"Kimsin sen ha, ne sandın benim için vurulunca koşup kollarına atlıyacağımı mı?" Gerçek olması için epey gayret gösterdiğim bir kahkaha attım.

 

"HAYIR MİR ZEMHERİ, BU HAYATTA BİR SEN KALSAN VE BENİM YÜZ TANE KALBİM OLSA BİLE SANA BİR TANE VERİP SENİ SEVMEM! SENİN GİBİ BİR MAFYA BABASI İLE KİM YAŞAR Kİ! KIZ KARDEŞİN BİLE ABİSİ OLDUĞUN İÇİN VE GİDECEK BİR YERİ OLMADIĞI İÇİN YANINDA KALIYORDUR!" diye haykırdım boğazım yırtılırcasına.

 

Parçalanan boğazım değildi.

 

Kalbimdi!

 

Gözlerine büyük bir acı oturunca kendime lanet ettim!

 

İki adım geriye gidip, yüzünü benden gizlercesine eğdi ve"ama benim için ağlamıştın" dedi kısık bir sesle.

 

Evet ağlamıştım, çünkü senin nefes alman sanki benim de nefes almam demekti!

 

Aksini iddia edip "hayır ölmen umrumda bile değil"

 

Umrumda hemde kendi canım kadar.

 

"Sadece aradığım adamı bulamadan öleceğin için korktum, yoksa ölmen kimin umrunda olur ki" dedim içim kan ağlarcasına.

 

Kafasını kaldırıp yüzüme baktı, gözlerinin dolu olduğunu görmemek için kör olmak isterdim.

 

Canını çok yakmıştım!

 

Beni asla affetmeyecekti.

 

"Uzatma artık bitir şunu, sıkıldım" diyen keyifli ses ile ölmek istedim.

 

"Haklısın ama ben sandım ki-"diye söze başlamıştı ama dolu ve acının akın eden gözlerini görüp daha fazla dayana bileceğimi sanmadığım için,

 

"Ben senin gibi bir adamı nasıl sevebilirim anla artık, ailemi ve kendi canımı tehlikye atmaktan korkuyorum. Senin gibi bir adamın yanında olsaydım korkudan başka bir duygu olmazdı içimde! Git artık, çık hayatımdan" Dedim.

 

Gitme, çıkma hayatımdan!

 

"GİT!" Diye bağırdım.

 

Kendimi öldürecektim.

 

Ama önce o piç kurusunu!

 

"Korku" diye mırıldanıp arkaya doğru adımladı.

 

"Bilmiyormuşum" diye fısıldayıp son kez bakar gibi baktı yüzümün her zerresine.

 

Sonra arkasını dönüp kapıyı açtı ve "bundan sonra sakın karşıma çıkma, ben ZEMHERİ.

Sana yemin ederim ki bir daha karşıma çıkarsan soy adıma yaraşır bir şekilde kara kışa döner hayatın!" Diyip çıkıp gitti.

 

Hem hayatımdan hemde benden gitti.

 

Benden gittiği gibi kalbimi de alıp götürdü kendi ile .

 

Biliyorum bu saatten sonra bana göstereceği tek duygu acımasızlık olacaktı.

 

Beni hiçbir zaman affetmeyecekti.

 

Elim direk kulağımda ki dinleyici ve yakamdaki bronş sekildindeki izleyiciye gitti.

 

Söküp duvara fırlattım, onların parçaları duvara çarparken benim parçalarım bütün odaya çarptı.

 

Kalbim ağrıyordu.

 

Hemde h

iç ağırmadığı kadar.

 

Olduğum yere diz çöküp, geceden beri gözlerimden akmak isteyip yalvaran göz yaşlarımı serbest bıraktım.

 

Ve boğazım kanarcasına haykırdım.

 

"GİTME, SANA İHTİYACIM VAR!"

 

Ama ne sesimi duyan oldu ne de gelen.

Bu saatten sonra bana hiç gelmeyecekti, tıpkı benim ona gitmeme izin vermeyeceği gibi!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen ⌛ 🤍

 

Loading...
0%