Yeni Üyelik
16.
Bölüm
@lavinia_x21

MİR ZEMHERİ' DEN

 

Karşımdaki kadına bakıyordum, bugün çok yorulmuştum ama değmişti.

 

Her şey istediğim gibi gidiyordu.

 

Ta ki onun, karaca' nın ailesinin burda olduğunu görene kadar.

 

Yine de umursamadım.

 

Çünkü o da umursamazdı.

 

Zaten gelip hemen geri gitmişlerdi.

 

Haberi öğrenir ama ondan vazgeçtiğimi görünce içi rahat olur büyük ihtimalle.

 

2 ay olmuştu.

 

Cehennem gibi 2 ay.

 

Onu hep görüyordum ama o beni görmüyordu.

 

Sesini bile duyuyordum.

 

Ama o farkında değildi. Benden korkuyordu çünkü, bu yüzden her zamanki gibi uzaktan yetiniyordum.

 

Yanına bir şekilde hep ulaşıyordum.

Sadece yetiştirme yurduna gidiyordu. Bazen de dövüşe.

 

Hep onu görmek için birilerini görevlendiriyordum. Bu kişileri şüphelenmesin diye her gün değiştiriyordum ama olsun.

 

Yapamıyorum, onu görmeden, sesini duymadan olmuyordu.

 

Canımı en çok yakan şey ise en sevdiğim şeyden mahrum kalmamdı.

 

Kokusu.

 

Onun kokusu bana ulaşmıyordu.

 

Bu 2 ayda kendimi rezil bir durumda gibi hissetmiştim.

 

Hiç ayık olduğumu hatırlamıyorum.

Sarhoş olmazdım ama ayık ta değildim.

 

Bir ara az kalsın komalık olacaktım o derece.

 

Sarhoş olmak istemem aklımdan belki bir an olsun çıkmasını istememdi ama daha çok aklıma geliyordu.

 

Keşke sadece bir düşünce olsaydı ama artık hayalini falan görmeye başlayınca uzaklaştım.

 

Beni istemiyordu, sevmiyordu.

 

Benden korkuyordu.

 

"GİT" diye haykırmıştı.

 

Ama "GİTME" diye bakmıştı.

 

Yapamamıştım.

 

Yanılıyorsun mir dedim. Seni sevmiyor, sadece sen öyle bakmasını istedin diye öyle gördün dedim.

 

Bugün nişanlanmıştım.

 

Sahte bir nişandı, o yüzden umrumda da değildi.

 

Gizli ve önemli bir sebepten dolayı nişanlanmıştım.

 

Alper bile sebebini bilmiyordu o kadar gizliydi.

 

Karşımda ki kadının da haberi yoktu.

Ben ve bana bu görevi verenler dışında kimse bilmiyordu.

 

Kadın zaten para avcısıydı.

 

Bende sayılı milyarderlerden olunca plan için gittiğim yerde hemen yanaşmıştı bana.

 

Birlikte olmaya çalışmıştı ama istememiş geri çevirmiştim.

 

Amacını biliyordum. Kendini sağlama almak istiyordu. Hamile kalmaya çalışacaktı.

 

Zaten magazine düşen HAMİLE haberinin de onun altından çıktığını biliyorum.

 

Ama o benim bunları bildiğimi bilmiyordu.

 

Gözlerinde büyük bir oyunculukla kondurduğu sahte bir sevgi ve tutku vardı.

 

Hiçbir zaman aptal biri olmadım.

 

Kimin ne istediğini ve bir sonraki hamlesini hep bilirim.

 

Asla yanılmam.

 

Şuan bir masada ben, Alper, gizem ve onun arkadaşı, Alperin yeni sevgilisi olan Sude oturuyorduk.

 

Sebebini bilmediğim bir sıkıntı içime dolunca ayağı kalktım.

 

Gizem de benimle birlikte ayağı kalkıp kolumu tuttu. Önce kolumu tutan eline sonra da yüzüne baktım. Elini hemen kolumdan çekince,

"Nereye sevgilim? Sıkıldın mı?"diye sordu.

 

Sevgilim mi? İğrenç!

 

"Hava alacağım biraz" dedim.

 

Kimseye hesap vermem ama bu görev bok yoluna gitmeyecek kadar önemliydi.

 

"Gidelim artık, ben çok sıkıldım istersen ya sana ya da bana geçelim. Bu özel ve güzel günü orda kutlamaya devam edelim" diyip cüretkar bir şeklide elini açık olan gerdanında gezdirdi.

 

Onunla asla birlikte olmam. Sadece onunla değil hiç bir kadınla.

 

İhtiyacım ve muhtaç olduğum tek bir kadın var!

 

"Bugün yeterince yorucuydu. Eve gidip direk uyuyacağım" dedim.

 

Suratı düşünce pişmanlık duymadım.

 

"Pekâlâ , öyle olsun daha sonra telafi ederiz"diyip gülümsedi.

 

Kafamı aşağı yukarı sallayıp onayladım ve arkamı dönüp merdivenlerden aşağı indim.

 

İçimde dev bir sıkıntı vardı.

 

Ne zaman ona bir şey olsa bu iç kemirici sıkıntı içime doluyordu.

 

Belki de ondan vazgeçtigimi öğrenince mutluktan oynarken ayağı takılıp düşmüştür.

 

Ne diyebilirim ki haklı.

 

Kim benim gibi baştan aşağı karanlık bir adamı sevsin ki.

 

Beni bu hayatta sadece 2 kişi sevmişti.

İlayda ve annem!

 

Onlar dışında kimse sevemedi, kabullenemedi beni.

 

Biri beni sevdiği için acı çekerek öldü.

Diğeri de bana olan sevgisi yüzünden ölmesin diye neler feda etmiştim öyle.

 

Oda ölürse ne anlamı kalır ki bu hayatın.

 

Beni sevmemesi en iyisiydi zaten ona kızmıyordum.

 

Beni sevenlerin başına gelen tek şey ölümdü.

 

O ölürse hayat biterdi zaten.

 

Hayatımı adadığım üç kadın vardı.

 

Birini koruyamadım, diğer ikisini de kaybedeceğim diye aklım çıkıyordu.

 

Ölmesin diye beni sevmemesine aklım sevinecek gibiydi ama kalbim sevinemiyordu.

 

İlayda da beni sevsin istemezdim ama abisiydim.

 

Tek ailesi bendim.

 

Benimde o.

 

Arabama binip yola koyulduktan 10 dakika sonra arabamdan telefon sesi yükseldi.

 

Baktığım zaman Alper olduğunu gördüm.

 

Nereye gittiğimi sormak için aradığını tahmin ettiğim için açmadım.

Ben gittiğimde kıza o kadar odaklanmıştı ki farketmişti.

 

Tekrar arayınca "ne var Alper, kafa dinlemek istiyorum ulan bı rahat veri-"sözümü endişe ile kesince duraksadım.

 

"Mir" dedi endişe ile.

 

İlayda!

 

"Noldu! İlaydaya bir şey mi oldu?" Dedim.

 

"Hayır İlayda iyi ama "diyip duraksayınca kalbim ağırdı.

 

Benim korktuğum iki kişinin canı olduğunu biliyor. Yoksa bu kadar endişe etmezdi.

 

İlayda değilse karaca mı!

 

"Alper sikerim belanı, anlat lan şunu!" Diye bağırdım.

 

Hala nasıl onun için bu denli korkup endişe ediyordum anlamıyorum.

 

"Karaca kaza yapmış! Durumunun ağır olduğunu söylüyorlar!" Diyince nefesim kesildi.

 

Arabayı sert bir şekilde durdurup asfalt yolda çığlık attırdım.

 

Kaza mı yapmış.

 

Benim karaca'mın durumu ağırmıymış.

 

Onun canı mı yanmış.

 

Donup kaldığımda kulaklarım çınlıyordu.

 

"Mir" diyen Alperin sesi ile telefona odaklandım.

 

Yapamam onu da kaybedemem ben!

 

"Nerde?" Diye sordum.

 

Hangi hastane olduğunu öğrenince hızla yola koyulup gaza bastım.

 

Tamam beni sevmesin ama canı da yanmasın Allahım nolur onu da benden alma.

 

Yaptığım hızdan dolayı kısa sürede hastaneye varmıştım.

 

El frenini çekip hemen arabadan indim.

 

Beni görenler yolu açıyordu ama yine de hızlı adımlar ile nerde olduğunu öğrenmek için danışmaya gittim.

 

Beni görünce ayağı kalktı ama,

"Bana hemen KARACA SAYE' nin nerde olduğunu ve durumunu anlat" dedim.

 

Hemen yerine oturup önündeki bilgisayara bakmaya başladı.

 

"Mir bey karaca hanımı 15 dakika önce ameliyata almışlar, durumun ağır olduğu yazıyor. Sağ kolunda kırıklar mevcut, aynı şekilde bacaklarında da ezilme. Ama ameliyathane'ye alınma sebebinin beyin kanaması olduğu yazıyor" dedi telaş içinde.

 

Beyin kanaması mı?

 

Karaca, sana ne oldu böyle.

 

Bu nasıl olur!

 

Peşinde olan adamlar Bana nasıl haber vermezler!

 

Nefes alamadığımı "mir bey iyimisiniz" endişe ile konuşan danışman sayesinde farkettim.

 

"Kaçıncı kat" diye sordum.

 

Sakin olmalıydım ama eğer ona bir şey olursa yakardım yemin ederim her şeyi yakardım.

 

"7" diyince asansörün gelmesini beklemeden merdivenlere yöneldim.

Sert ve aceleci adımlar ile çıktım her bir basamağı.

 

Her adımda dua ettim.

 

Ona bir şey olmasın diye.

 

Ameliyathane'nin önüne gelince onları gördüm.

 

Ailesini, her biri bir köşede ağlıyordu.

Beren ferman beyin kollarinin arasına girmiş, karan kapıda diz çökmüş bir şekilde ağlıyordu.

 

Duru yoktu ortalıkta.

 

Arkamdan adım sesleri gelince arkamı döndüm.

 

Alper, İlayda, ve Alperin erkek kardeşi mert burdaydı.

 

İlayda direk berene doğru koşup ona sarılarak ağlamaya başladı.

 

Konuştuklarını biliyordum.

 

Mert' te karana doğru gidip,"geçmiş olsun, umarım iyi olur" dedi omuzunu sıkarak.

 

Bu 4 çocukta arkadaş olmuşlardı hep konuşuyorlardı haberim vardı bundan.

Karan teşekkür edip kafasını kaldırdı.

 

Sonra gözleri beni bulunca bir hışım ayağı kalkıp bana doğru yürüdü.

 

"SENİN NE İSİN VAR BURDA, HANGİ YÜZ İLE BURAYA GELİYORSUN!" diye gürledi.

 

Bu saygısızlığını acısına ve karacanın hatrına veriyordum.

 

Yoksa şimdiye çoktan kızlarıma yem olmuştu.

 

Ben onun canını okursam karaca da benim canımı okurdu.

 

Alper önüme geçip aramızda durdu ve,

"Sakin ol delikanlı, üzgünsün anlıyoruz ama haksızlık ediyorsun" dedi sakin bir şekilde.

 

Yerimden hiç kıpırdamadan ameliyathane'ye bakıyordum.

 

"Sakin mi olayım Alper abi, bana nasıl sakin ol dersin! Ablam onun yüzünden bu halde!" Diye bağırınca gözlerim onu buldu.

 

Benim yüzümden derken!

 

Alper'in omuzundan tutup kenara iterek aramızdan çekilmesini sağladım.

 

Karanın ensesine elimi koyup bana yaklaşmasını sağladım.

 

Siyah gözleri kan çanağına dönmuştü.

Diğerleri de etrafımıza toplanınca ona bir şey yapmamdan korktuklarını biliyordum.

 

Ama karşımdaki bu çocuk gözlerime korkusuzca bakıyordu,ablası gibi.

 

"Bana bak, sana bu kadar sabretmemin tek sebebi içerde canı ile uğraşan ablan!" Dedim kısık ama sert bir sesle

"Sakın onun iyi olması için,mutlu olması için ondan uzak durduğum halde beni onun canını yakmakla suçlama!" Diye konuşmaya devam ettim.

 

Acısı büyüktü ama benimde öyleydi.

 

Kalbim ateşlerde kalmış gibi yanıyordu.

 

Burnumun direği sızlıyor ama ağlayamıyordum.

 

Boğazımdaki yumru yüzünden yutkunamıyordum bile.

 

"Senin yüzünden içerde acı çekiyor ablam, bu halde olmasının sebebi senin o sikik nişanın!" Ağlayarak söyledikleri ile ellerim gevşedi.

 

"Ne saçmalıyorsun ne!" Diye sesimi yükselttim.

 

Ne alaksi var nişan ile.

 

Ferman Karani benden uzaklaştırmaya çalıştı ama karan kıbırdamadı yerinden, hala gözlerime bakarken nefretle konuşmaya devam etti.

 

"MİR ZEMHERİ BENİM ABLAM SANA AŞIK OLDUĞU İÇİN İÇERDE CAN ÇEKİŞİYOR! SENİ SEVDİĞİ İÇİN ACI ÇEKİYOR!" diye gürledi ve nefesimin kesilmesine sebep oldu.

 

Bana aşık mı?

 

Mümkün değil bu!

 

"Yok öyle bir şey!" Dedim ama olmasını deli gibi arzulayan yanlarım coşmaya başlamıştı.

 

"Seni seviyor, ama ne olduysa senden uzakta duruyor. Ablam seni ilk gördüğü andan beri senin için nefes alıyor gibiydi. SEN NİŞANLANINCA NEFESİ DE KESİLDİ!" Dedi.

 

Dedi ve benim gibi herkesi şoka sokmayı başardı.

 

Karaca beni seviyormuydu!

 

Ama o bana seni niye seveyim ki demişti.

 

Beni inandırmış, paramparça etmişti.

 

O halde bu çocuğun söyledikleri de ne oluyor!

 

"KARAN KES ARTIK ŞUNU!" diye bağırdı ferman.

 

Beren koşup karanın kolunu tutup uzaklaştırmaya çalıştı.

 

Ama benim gözlerim kapıda aklım ve kalbim ise karacadaydı.

 

Yalan mı söyledi yani.

 

Ağzı ile "GİT" Gözleri ile de"GİTME"diye bağıran kadın gerçekmiydi.

 

Bana bunu neden yapmıştı.

 

Bize bunu neden yapmıştı.

 

2 ay ulan 2 ay onun yanına deli gibi koşmak isterken neden bir adım bile atmama izin vermeyecek şeyler söylemişti bana.

 

Ben onun özlemi ile kavrulurken oda beni özlemiş miydi?

 

Ben onun kokusuna muhtaçken o da bana muhtaç mıydı?

 

Her akşam onu düşünürken oda beni düşündü mü!

 

Karaca.

 

Kalbimin hükümdarı.

 

Nasıl kalbimdeki tahtını beni severken yakmaya çalıştın sen!

 

Nasıl beni severken bizi birbirimizden ayrı koydun sen!

 

Burnumun direği daha fazla sızlayınca arkamı dönüp uzaklaştım yanlarından.

 

Alper gil arkamdan gelmek istedi ama elimi kaldırıp durdurdum.

 

Son kata açık alana çıkıp derin bir nefes aldım.

 

Ama dizlerim beni daha fazla taşımadı.

 

Gökyüzünün göründüğü katının ortasına diz çöktüğümde gözlerimi zorlayan yaşlar tek tek aktı gözlerimden.

 

Gökyüzü sanki göz yaşlarımı kendisinden bile saklamak ister gibi damlalarını bıraktı.

 

Haklıydı İstanbul benim göz yaşlarımı görmedi hiç bir zaman.

 

10 yaşındaydım en son ağladığımda.

 

19 sene, dile kolay 19 sene oldu.

 

19 sene önce biri beni sevdiği için öldüğü zaman ağlamıştım.

 

Şimdi 19 sene sonra yine biri beni sevdiği için ölmek üzereyken ağlıyorum.

 

Ben ağladım gökyüzü de benimle beraber ağladı sanki.

 

Gözyaşlarımı herkesten gizler gibi yağdı İstanbul'a.

 

Canım yanıyordu.

 

Annemi kaybettiğimiz zamanda olduğu gibi.

 

O gün de yağmur yağmıştı.

 

O günde göz yaşlarım, gökyüzünün damlalarına karışmıştı.

 

Karaca da benden gidecekmiydi.

 

Anneme onu sevdiğimi söyleyemedim diye karaca ya da söyleyemeyecekmiydim.

 

Beni sevip acı çekerek ölen ikinci kişi hayatımın her saniyesini ona adamak için yanıp tutuştuğum kadın mı olacaktı yani.

 

"BENİ NE İLE SINIYORSUN!" Diye bağırdım gökyüzüne.

 

"BEN NEDEN SIRF BENİ SEVDİLER DİYE HAYATIMDAKİ İNSANLARI GÖMMEK ZORUNDAYIM" diye gürledim.

 

"YORULDUM ARTIK, SEVİLMEK VE SEVMEK İSTİYORUM DİYE NEDEN BANA BU ACIYI YAŞATIYORSUN! BENDE İNSANIM, KÖTÜ VE KARANLIK OLMAYI BEN SEÇMEDİM!

NE OLUR ONU DA BENDEN ALMA!' diye haykırdım boğazım yırtılırcasına.

 

Bir süre öyle kalıp içimdeki zehiri akıttım.

 

Adım sesleri duyunca zor bela ayağı kalktım.

 

Gözlerimden hala akmayı bekleyen yaşları silip derin bir nefes aldım.

 

"Abi" diye ağlayan ilayda' nın sesini duyunca elim kalbimin üzerine gitti.

 

Kendimde zor bulduğum ses ile" bitti mi ameliyat abicim" dedim.

 

İlayda daha fazla ağlayınca gözlerimi yumdum.

 

Kapalı gözlerimin ardından bir damla sol gözümden süzüldü.

 

Bir insanın canı yanınca ilk göz yaşı sol gözünden akarmış.

 

Canım yanıyordu beni kül ediyordu.

 

Yağmurdan belli olmuyordu ama yine de yanağıma gelen göz yaşını silip arkamı döndüm.

 

İlayda gözleri kıpkırmızı olmuş bir şekilde ağlıyordu.

 

"Neden ağlıyorsun" dedim. Buz gibi bir sesle.

 

"Gelmen gerekiyor, karaca ablanın kalbi durmuş ama geri döndü. Yine de herşeye hazırlıklı olmamızı söylüyorlar. Hayati tehlikesi devam ediyormuş" Dedi.

 

Göz yaşlarım kan olup kalbime ak

tı.

 

Oda benden gidecekti değil mi?

 

Onu sevdiğimi söyleyemedim daha ben ama !

 

Neden benden gitmek zorunda ki!

 

Onu yanımda, dizimin dibinde, evimin içinde istiyordum ben

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Arkadaşlar lütfen oy vermeyi unutmayın erken final yapmak istemiyorum ama beğenilmez ise daha fazla yazmamın bir anlamı kalmaz.

 

Bu kurguyu geliştirip daha güzel bir şekilde kitap yapmak istiyorum lütfen desteklerinizi esirgemeyin⌛🤍

 

 

 

 

 

Loading...
0%