Yeni Üyelik
27.
Bölüm

SOĞUK RÜZGAR

@lavinia_x21

YAZAR'DAN

 

"KARACA!" diyen haykırış ile hemşireler şok oldular çünkü Karaca'nın kalbi tekrar atmaya başlamıştı.

 

Karaca'nın ailesi için yapamayacağı şey yoktu.

Zira kalbinin tekrar atmasının tek sebebi ailesi'ydi.

 

"Açılın!" Diye bağıran hemşire ile mir başını kaldırıp değişen makine seslerine odaklandı.

 

Çünkü bir öncekinden daha farklı ses vardı.

Daha canlı bir ses.

 

Karan ve beren hemen ayağı kalkıp karaca'ya baktılar.

Duru kahkaha atıp ağlarken herkes anlamaz gözlerle ona bakıyordu.

 

"O döndü! Kardeşim döndü!" Diye sevinçle bağırıp alpere sıkıca sarıldı.

Herkes afallarken duru kahkaha atıyordu.

 

Mir kendini zorlayarak sedyeye tutunup ayağı kalkmaya çalıştı.

Zor oldu ama başardı.

 

Gözlerini kırpıştırdı görüntü netliği için zira ağlamaktan önünü göremez hale gelmişti.

Önce karaca'ya baktı, sonra da makine ile uğraşan ve geri dönen doktorlara.

Anlamıyordu hiçbir şey.

 

"Neler oluyor?" Diye sordu kısık sesi ile.

 

Doktor karaca'ya müdahale ederken cevap vermeyi imhal etmemişti.

"Hasta döndü! Dışarı çıkın!" Diyerek tebessüm edip bağırdı.

 

Mir şok olmuş bir şekilde karaca'ya döndü.

Dönmüş mü? Diye sordu içinden.

 

Sonra bir damla daha gözyaşı akarken tebessüm etti.

Eğilip önce saçlarına sonra ise alnına bir öpücük kondurdu.

 

"Teşekkür ederim sevgilim, beni yarım bırakmadığın için teşekkür ederim" diye fısıldadı.

 

Hemşireler diğerlerini yoğun bakımdan çıkardığında dışarıda bu sefer herkes sevinçle bağırıyordu.

Mir karaca'yı bir an bile bırakmak istemiyordu son yaşananlardan sonra çünkü karaca ile birlikte kendisi de ilk defa bu kadar ölüme yaklaşmıştı.

 

En sonunda Mir'i de çıkardıklarında Mir uraz'ın karşısında durdu.

Uraz'ın gözlerinde gördüğü dev umut ışığı ile birlikte iki koca adım atıp sıkıca sarıldı ona.

 

Uraz ise geç kalmadan aynı içtenlikle karşılık verdi ona.

Allah biliyor ya Mir'in ilk defa böyle yıkıldığını görmüştü.

Gözlerinin önünde hayat ışığını kaybetmiş gibi dizlerinin üstüne sertçe düştüğünü görmüştü.

 

Mir'i ne kadar inkar etse de seviyordu ve Mir de aynı şekilde onu.

Onlar düşmandan çok dost tu.

 

"Ablam döndü!" Diye sevinçle bu sefer çığlık atan beren herkese tek tek sarıldı.

 

Sonra birbirinden ayrılan Uraz ve Mir'e doğru koştu.

Önce Uraz'a sarıldı.

Sonra ise sımsıkı Mir'e sarıldı.

Mir sevinçle ona koşan kız çocuğuna kollarını doladı.

 

Bir elini saçlarına atarak şevkatle okşadı.

"Ablam bizi bırakmadı Mir abi" dedi beren.

"Bırakmadı, bırakmaz abicim" diyerek karşılık verdi Mir.

 

Sonra birbirlerinden ayrılınca beren bu sefer koşarak mert'in kucağına atladı resmen.

 

"Sevgilim, ablam gitmedi!" Diye bağırdığında herkes afallayıp onlara döndü.

 

Sevgilim mi?

 

Mert "işte şimdi sıçtık" diye geçirdi içinden.

 

Ne yapacağını bilmiyordu çünkü şuan ona koala gibi sarılan sevgilisi ile düşünmesi zordu.

 

"Güzelim herkes bize bakıyor ve söylemeden geçemeyeceğim az önce herkese sevgili olduğumuzu ilan ettin" dedi.

 

Beren kollarında kaskatı kesildi.

Mert için bu sorun değildi, başından beri söyleme taraftarıydı ama Beren şimdilik saklamak istediğini söylediğinde ona saygı duymuştu.

 

"Ne yaptım ne yaptım?" Diye fısıldadı korku ile.

 

"Sevgili olduğumuzu söyledin ve hâlâ kucağımdasın" diye aynı şekilde fısıldadı mert.

 

Beren hemen Mert'in kucağından inip gözlerine baktı çünkü arkasını dönmeye korkuyordu.

 

Biliyordu ki şuan arkasında cellat gibi dikilen bir Karan vardı.

 

"NE OLUYOR LAN ORADA!" diye gürleyen karan ile beren ve mert aynı şekilde yutkundu.

 

Beren arkasını döndüğünde onlara sadece gülerek bakan üç kişi vardı.

Alper, Duru ve Uraz.

 

Mir, Ferman ve İlayda ise şoktaydı.

 

İlayda elbette ilişkilerini biliyordu ama böyle ilan edeceklerini tahmin etmemişti.

 

"Karan" diyerek ona doğru bir adım atan beren ile karan elini kaldırıp onu durdurdu.

 

"Sevgilim derken" diye sordu kaşlarını çatarak.

 

Sessiz kalan beren ile "Evet sevgilim" diye onun yerine cevap verdi mert.

 

"Sen sus ulan!" Diyerek sert bir karşılık verdi karan mert'e doğru bir adım atıp.

 

"Sana soracak değilim!" diyerek oda ona doğru bir adım attı.

 

"Karan bak bi dinle" diyerek ikisinin arasına girdi beren.

 

"Neyi dinlemeliyim beren!" Diye sesini yükselten karan ile Mert'in elleri yumruk oldu.

 

Kimse onu sevgilisine sesini yükseltemezdi.

İzin vermezdi.

 

"Sesini alçalt karan!" Diye uyardı mert.

 

"Lan sen kimsin de kardeşim ile aramıza giriyorsun!" Diyen karan ilk atağı yaparak beren'i aradan itip Mert'in yüzü ile buluşturdu yumruğunu.

 

Beren ve İlayda ufak bir çığlık attılar korkuyla.

Duru Beren'i aradan çıkarıp yanına aldı.

 

Mert çabuk toparlayıp bir yumruk da o attı karan'ın yüzüne.

 

"O Benim sevgilim!" Diye bağırdı mert.

 

İkisi de aynı anda birbirinin yakasına yapışınca Alper kardeşi Mert'i, Uraz ise karan'ı tuttup birbirinden uzaklaştırdılar.

 

"UZAK DURACAKSIN LAN KARDEŞİMDEN!" diye gürledi karan.

Mert abisinin tutuşundan kurtulmaya çalışırken,

 

"SEN MİSİN LAN BENİ ONDAN UZAK TUTACAK!" Diye aynı şekilde gürledi.

 

"Uraz abi bırak gebertiriyim şunu!" Diye kurtulmaya çalıştı Uraz'dan karan.

 

"Bırak bırak gelsin bakalım!" Diyerek cevabı geciktirmedi mert.

 

"KESİN ARTIK ŞUNU!" diye daha güçlü bir şekilde bağıran Mir ikisinin arasında durdu.

Zaten kalbi hala ağrıyordu şimdi ise bu ikili ile uğraşıyordu.

Üstelik sevgilisi içerde ölümden dönmüştü.

 

"LAN BAŞKA KİMSE YOK MU BU DÜNYADA? GELİP BENİM AİLEME AŞIK OLDUNUZ!" diye dert yanarak çırpınmaya devam etti Karan.

 

Bir ablası bir de kız kardeşi vardı ama bu iki adam onları almak istiyordu resmen ondan.

Kıskançlıktan delirmek üzereydi artık.

Mir zaten bela olmuştu ablasına, şimdi ise mert çıkmıştı başına.

 

" SEN İLAYDA İLE SEVGİLİ OLUNCA SORUN OLMUYOR DEĞİL Mİ?" diye bağıran mert ile ortamda derin bir sessizlik oldu.

 

Bu sefer bütün şaşkın bakışlar Karan ve İlayda' ya döndü.

 

Aralarından sadece bir çift gri göz ölüm gibi karanlık bir şekilde onlara bakmıştı.

Sonrasında olan şey ise mir'den karan'a gelen sert bir yumruk.

 

Diğerlerinin onları ayırmak uğruna döktüğü ecel terleri.

 

Beren ve İlayda' nın birbire sarılarak ağlaması.

 

Son olarak ta Uraz ve duru'dan gelen kahkaha oldu.

 

Hayatlarında yaşadığı en saçma gece bu geceydi onlar için.

 

Zaten bu geceyi kimse unutamayacaktı.

 

 

~~~~

 

"Karaca" diye fısıldadı mir.

 

Karaca normal odaya alınmıştı ve uyanılması bekleniyordu.

Herkes tek tek onu görmüştü ama en çok mir vardı yanında.

Onu bir saniye bile tek bırakmak istemiyordu.

Gözleri sevdiğinin yüzünde dolaştı.

Yüzüne aldığı darbeler yüzünden yer yer olan yaralar kabuk tutmuştu.

 

Ama güzelliğinden hiçbir şey eksiltmemişti.

Sağ eli saçlarına gitti her zamanki gibi.

Yaklaşıp saçlarına derin bir öpücük kondurdu.

 

Yüzü daha canlı görünüyordu.

Zira Karaca'nın o solgun yüzü aklından ve gözlerinin önünden hiç gitmiyordu.

Aklı gitmişti o an.

 

Hayatında ikinci defa kendini öldürmek istemişti.

 

"Öl Mir" demişti.

"Sevdiğin kadın öldüyse sende öl" diye söylenmişti.

 

"Uyanmalısın" diye fısıldadı gözleri dolarken.

 

"Belki beni görmek istemezsin ama sen iyi ol ben giderim gerekirse. Sen yeter ki iyi ol ve aç gözlerini" dedi.

 

En son karaca onu görmek istemediğini söylemiş ve karşısına çıktığı için pişman olduğunu dile getirmişti.

Kalbinin üzerine tekrar bir ağırlık çöktü.

Canından can gitmişti bu kaç günde.

Karaca'sız hayat böyleydi işte ona göre.

 

"Pişman olmakta haklısın aslında" diye söze girerken bir damla göz yaşı aktı gözlerinden.

 

"Baksana bu kaçıncı yanımdayken ölümle burun buruna gelmen" diye kendini suçladı.

 

"Eğer ben yanındayken sürekli böyle olursa zaten pişman olmalısın. Giderim karaca zor olsa da giderim söz, sana bir şey olmasın" diye fısıldadı.

 

Ayağı kalkarken sevdiğine baktı.

Sonra şunlar döküldü dudaklarından.

 

"Hani eskiler derler ya, "tek canı sağ olsun da, yel essin kokusu gelsin" diyerek geriye doğru bir adım attı.

 

Sonra bir göz yaşı eşliğinde, "yel essin karaca" diye fısıldadı.

 

Arkasını döndü sonra.

 

Çıkıp gitmek istedi ama, "Mir" diyen fısıltı ile donup kaldı.

Hızla arkasını döndüğünde karaca yarı açık gözleri ile ona bakıyordu.

 

"Karaca" diyerek onun yanına ilerledi hızla.

 

Çünkü karaca ona beni bırakma der gibi bakıyordu.

İşte Mir'in karaca'ya olan uzaklığı ancak bu kadar sürebilirdi.

 

Karaca ona bir adım giderse Mir ona koşarak giderdi.

Zira ondan uzak durması da vazgeçmesi de imkansızdı.

Mir hemen elini tutup saçlarına üst üste öpücük kondurdu.

Sonra hasret kaldığı zifiri gözlere baktı.

Tebessüm etti.

 

Karaca'nın gözlerinden bir damla yaş aktı şakağına doğru.

"Mir gitme" diye fısıldadı.

 

Mir alnına bir öpücük kondurup,

"Gitmem karaca sen iste ben senden bir adım bile gitmem" dedi onu rahatlatmak ister gibi.

 

"Özür...dilerim Mir, özür dilerim" dedi karaca ağlamaya başlayıp.

 

"Şşş bir şey yok güzelim sakin ol" diye fısıldadı Mir.

 

Karaca bir süre sadece saçlarını okşayan ellere bıraktı kendini.

Kendini iyi hissediyordu uyandığında ama söylediği söz ile birlikte Mir'in gittigini görünce

Kalbinin üzerine büyük bir ağırlık çökmüştü.

 

Ve korkmuştu.

 

Mir'den ayrılmak istemiyordu artık.

Ahmet ölmüştü ve aralarında bir engel yoktu.

 

Mutlu olabilirlerdi.

Artık herşey imkan dahilindeydi onlar için.

 

"Nasıl hissediyorsun?" Diye sordu mir yatağın yanına oturup.

 

"İyiyim merak etme" dedi karaca tebessüm edip.

 

Mir'i görmek ona çok iyi gelmişti.

Ellerini hissetmek, gri gözlerine bakmak, sesini duymak bütün yorgunluğunu söküp atmıştı üstünden.

 

"Doktoru çağırıp, bizimkilere haber verip hemen geleceğim" digerek ayağı kalktı Mir.

 

Karaca hemen korku ile elini tutup, "gitme" diye fısıldadı.

 

Mir karaca'ya baktığında gözleri dolmuş bir şekilde ona yalvararak baktığını gördü.

 

Eğilip dudaklarının üstüne minik bir öpücük kondurup geri çekildi.

 

"Hemen döneceğim söz veriyorum" dedi güven veren bir sesle.

 

Karaca zor da olsa onu bıraktı.

Mir dışarı çıkıp önce doktorlara sonra da ailesine haber verdi.

Odaya önce doktorlar girip karaca'yı konturol ettiler.

 

Herhangi bir sorun yoktu.

Gönül rahatlığı ile yarın taburcu olabileceklerini söylediler.

Sonra dışarı da bekleyenlerin hepsi birden daldı odaya.

 

Karan'ın kapıyı kırar gibi odaya dalması önce karaca'yı korkuttu ama sonra da güldürdü.

 

Onları özlemişti.

 

Hepsinin nasıl haykırdığını duymuştu.

 

"Abla" diye tekrar ağlamaya başlayan beren ve karan aynı anda karaca'ya sarılıp öpmeye başladılar.

 

Karaca'nın kahkaha atarken zorlandığını gören Mir hemen onları uzaklaştırdı.

 

Zira bundan sonra karaca'yı başının üstünde bile taşıyabilirdi.

 

Sonra Alper,duru,ferman,İlayda ve mert te karaca'ya sarılarak mutluluklarını dile getirdiler.

 

Karaca hepsini bir arada gördüğünde kalbi sıcacık oldu ama bir yere kadar.

Karan'ın kaşının üstünde duran yara bandı ve yanağında ki morluğu görene kadar.

 

herkesin üstünde bakışlarını tek tek gezdirdi.

Mert'in ise dudağı patlamıştı.

Karşısında dikilen herkese bakarken kaşlarını çattı.

 

Mir ne olduğunu anlamak için oda bakışlarını odadakilerin üstünde gezdirdi ama bir şey bulamadı.

 

"Karan" diyen karaca ile karan hemen onun yanında bitti.

 

"Efendim abla" diye sordu.

 

"Neden kaşının üstünde yara bandı var ve neden yanağın mor?" diye sordu.

 

Karan Mir'e bakıp sırıttı.

 

Ablası iyileşmişti ve onları ayrı tutmaya devam edebilirdi.

 

"Mir yaptı " diyerek hemen masum rolüne girip elini yanağına attı.

 

"Resmen uçan yumruk attı abla bana, nasıl acıdı bir bilsen, hemde onun eli bile titremedi zevkle vurdu bana" diyen karan ile herkes şok olmuş bir şekilde ona baktılar.

 

Karaca kaşlarını öfke ile çatıp Mir'e döndü.

 

Elbette durduk yere böyle bir şey yapmayacağını biliyordu.

 

"Mir" dedi soran bir şekilde.

 

"Ne inanmıyorsun değil mi bu ergene, resmen masumu oynuyor şuan!" Diye öfke ile konuşan Mir'e gülmek istedi karaca ama şuan neler olduğunu anlamaya çalışıyordu.

 

"İlayda ile sevgili olduklarını öğrendi diye vurdu karaca abla" diyerek özet geçti mert bıkkın bir şekilde.

 

Karaca afallayıp karana döndü.

Bu sefer sırıtma sırası mir'deydi.

 

"Bize yaptıklarından sonra ve benim kardeşimle olan ilişkisi için Canını okuyacak" diye geçirdi içinden ama,

"bundan neden haberim yok benim" diye cırlayarak konuşan karaca ile sırıtması dudaklarında donup kaldı.

 

Ne?

 

Bize yaptıklarının intikamı nerede? Diye hayal kırıklığına uğradı.

 

"Özür dilerim abla" diye mırıldandı karan.

 

Sonra İlayda ya bakıp göz kırptı.

İlayda utanarak bakışlarını kaçırdığında gülümsedi.

 

Ama İlayda'yı dağ gibi arkasına saklayan Mir ile bu sefer onu gülüşü dudaklarında donup kaldı.

 

Kaşlarını oldukça çatmış bir şekilde ona bakan Mir'den tırsıyordu ama karizmayı çizecek değildi.

 

Hem elinde ona karşı kullanacağı güçlü bir koz vardı.

 

Tabiki bu karaca'ydı.

 

İlayda ile görüşmelerine izin vermezse ablasının onun yanına gitmesine asla izin vermezdi.

 

"Peki senin neden dudağın patlamış durumda?" diye bir soru daha yöneltti karaca mert'e bakarak.

 

"Onunda beren ile bir ilişkisi olduğunu duyan karan yaptı" diyerek bu sefer duru anlattı.

 

Karaca daha ne kadar şoka girecekti bilmiyordu.

 

"NE!" diye bağırarak bu sefer yanında ki berene döndü.

 

"Neden bana bunu söylemedin?" Diye sordu kırgınlıkla.

 

"Abla özür dilerim zaten yeterince bela vardı üzerinde" diyerek açıklama yaptı beren telaşla.

 

"Yazıklar olsun size, demek ki artık benden herşeyi saklıyorsunuz" diyen ve gözleri dolan karaca ile Mir sıkıntılı bir nefes vererek,

"Yeter bu kadar dışarı çıkın dinlensin biraz yoksa kızı şoka sokmaktan mahvedeceksiniz" diye hepsini kovdu.

 

"Asıl sen çık dışarı!" Diyen karan ile İlayda ona ters ters bakınca karan hemen susup adım attı.

 

Abisi kadar kardeşi de manyaktı bunu deneyimlemişti.

 

Gül kadar narin görünüyordu ama dikenleri fenaydı sevgilisinin.

 

Zira bir kıskançlık yüzünden az kalsın ömür boyu cinsel hayatı bitecekti.

 

Onun bu değişimi ile herkes bı an şaşırdı ama Karaca'nın sorduğu soru ile herkesin bakışları onu buldu.

 

"Uraz nerde?" Diye sordu karaca.

 

Herkes buradaydı ama Uraz yoktu.

 

"O kantine inmişti" diye cevap verdi Mir.

 

Mir dışarıda herkese Uraz ile Karaca'nın kardeş olduğunu söylediğinde herkes uzun süreli bir donma anı yaşamıştı.

 

Karan ise sanki kurşun yemiş gibi yıkılmıştı.

 

Ablasını paylaşma fikri onu deli ediyordu ama Mir'e karşı tek olmama fikri ise onu sevindirmişti.

 

Tam o anda odanın kapısı açılınca Uraz girdi içeriye.

Koşmuş gibi bir hali vardı ama hemen kendini toparlayıp ifadesiz bir şekilde karaca'ya baktı.

 

Ama içten içe sevinçle halay çekmek istiyordu.

 

Kardeşi uyanmıştı.

 

Artık kimsesiz değildi.

 

Ama korkuyordu da, ya kardeş değillerse.

 

DNA testi yapmadan umutlanmak istemiyordu.

Bunun için Karaca'nın uyanmasını ve ona danışmayı istemişti.

 

Karaca hemen yerinde dikleşti ve dolu gözler ile abisine baktı.

 

Ama kalbi kırılacaktı.

 

~~~~~

 

KARACA' DAN

 

"Abi" diye fısıldadım.

 

Bu kelime istemsizce çıkmıştı ağzımdan.

Ama Uraz'ın donuk gözlerle bana bakması içimi huzursuz etmişti.

 

Abi dediğimi duyduğunda gözlerinde ufak bir titreme oldu ama hemen kendini toparlayarak aynı ifadesiz bakışına devam etti.

 

Neden öyle bakıyordu?

Uraz bana doğru bir adım atıp soğuk bir şekilde,

"Geçmiş olsun" dedi.

 

"Teşekkür ederim" diye fısıldadım.

 

Mir herkesi odadan tek tek çıkarttı.

Yalnız olmamız gerekiyordu haklıydı.

Uraz yan tarafımda duran sandalyeye oturup bana baktı.

 

"Kapıdayız" diyen mir de dışarı çıkınca Uraz'a döndüm.

 

"Nasıl hissediyorsun?" Diye sordu bu sefer soğuk bir şekilde.

 

Ona abim olduğunu söylememiş miydim ben?

 

Ama söylediğimi hatırlıyorum.

 

"İyiyim" diye kısa bir cevap verip bakışlarımı ellerime indirdim.

 

Belki de bana kızgındır.

Sonuçta kardeşi ve babası benim yüzümden öldü.

 

"Bana kızgın mısın?" Diye fısıldadım.

"Ne için?" Diye sordu.

 

"Onları öldürdüğün için" derken ona baktım.

 

"Neden kızgın olayım?" Diye sordu.

 

"Onlar senin baban ve kar..." Sözümü ayağı kalkıp, "Onlar hiç bir şeyim değiller!" Diyerek sert bir şekilde böldü.

 

Anı çıkışı ile gözlerim doldu.

Kabul etmeyecekti beni.

 

Gözlerimin dolu olduğunu görünce derin bir nefes aldı ve,

"Karaca senin bile kardeşim olduğun belli değil" dediğinde bir damla gözyaşı aktı yanağıma doğru.

 

"Ama..." Diye söze başladım lakin yine izin vermeyip,

"O şerefsizin lafı ile kardeşim olduğuna inanmamı bekleme benden" dediğinde buz kestim.

 

İstemiyordu kardeşi olmamı öyle değil mi?

 

"DNA testi yapalım eğer kardeşim isen bu ortaya çıkacaktır" dediğinde içim burkuldu çünkü abim olduğunu biliyordum.

 

Gözleri bile yeterdi buna.

Çünkü anneme çok benziyordu.

 

"Anneme benziyorsun" dediğimde kaskatı kesildi.

 

"Hayır" diye reddetti.

 

"Ona benziyorsun annemi gördüm ben" diye inandırmaya çalıştım onu.

 

"AMA BEN HİÇ GÖRMEDİM ONU!" diye gürleyen sesi ile irkildim.

 

Kapı birden açılınca içeriye Mir girdi.

"Neden bağırıyorsun lan!" Diye sert bir şekilde sordu Uraz'a.

 

Uraz onu takmayıp bana bakmayı devam ettirdi.

 

"Bana inan, abim olduğunu biliyorum" diye fısıldadım.

 

Gözlerinde ki duvarlarda çatlaklar oluştuğunda gizlediği acısını görebilmiştim.

 

"Ama ben bilmiyorum" diyerek cevap verdi.

 

"Abi" diye fısıldayıp yerimde dikleştim.

"Bana abi deme" dediğinde buz kestim.

 

Mir kaşlarını çatarak Uraz'a baktı.

 

"Neden bu nefret!" Diye bağırdım.

 

"Nefret değil, bana ümit verip durma!" Diye aynı şekilde bağırdığında Mir ona doğru bir adım attı ama,

 

"Mir" dediğimde durup bana baktı birkaç saniye.

Sonra yavaş adımlar ile yanıma gelip başımda durdu.

 

Kapı açılınca herkes tek tek içeriye girdiler çünkü sesimiz dışarıya kadar gitmişti eminim.

 

"Neler oluyor?" Diye sordu duru.

 

Bakışlarımı Uraz'a çevirdiğimde oda bana bakıyordu.

Bu gözler bana yabancı değildi.

Tanıyordum bu mavileri.

 

"DNA testi yapılınca ne yapacaksın? Abim olduğun ortaya çıkınca gidecek misin yoksa durup abilik mi yapacaksın bana?" Diye sordum.

 

Herkes bu sorum ile durup Uraz'a baktı.

 

"Senin gibi bir kardeşim olduğu doğru ise eğer, sana söz veriyorum karaca! Bir an olsun elini bırakmam" dediğinde bir göz yaşım yanağıma doğru süzüldü.

 

Ama yüzümü de kaplayan tebbesüme engel olamadım.

 

Merhamet.

Annemde en çok sevdiğim duygu'ydu.

Abimde de vardı değil mi?

 

"Şimdi ne sana ne de kendime bunu yapamam" diyerek bir adım attı arkasını dönüp ama,

"Annemi gördüm" dediğimde donup kaldı adımları.

 

Omuzlarını gerildiğini buradan görmüştüm.

Bütün bakışlar aynı anda bana dönerken ben bakışlarımı Uraz'dan ayırmadım.

Yavaş bir şekilde arkasını dönüp bana baktı.

Bir süre sadece onun gözleri benim zifiri gözlerimde oyalanırken, benim gözlerim de mavi gözlerden ayrılmadı.

Ben babama benziyorum, o ise anneme.

Ferman baba herkese bir baş işareti yaptığında gelenler geri çıkmıştı odadan.

Bu ikimize ait bir andı.

İlk defa annemden bahsedecektim ona.

"Beni de götürmesi için yalvardım ona" diye başladığımda yanımda duran ve elimi tutan Mir kaskatı kesildi.

Uraz ise yavaş adımlar ile gelip yatağın yanında oturdu.

Şimdi gözlerinden her duygu görülüyordu.

"Bana erken olduğunu söyledi. "Onları yarım bırakma" dedi" dediğimde dudaklarım titrerken gözlerim yaşlarını serbest bıraktı.

Uraz'ın gözlerinde ki acı gittikçe büyüyordu.

"Umursamadım onu özlediğimi ve gitmek istediğimi söyledim ama ısrarla onun yanına gitmem için erken olduğunu söyledi. Sonra ise "abini bulmuşsun bana abini anlat" dedi bende "anne sana çok benziyor" dediğimde annemin gözleri acı ile doldu.

Bana söylediği tek şey, "onu hiç göremedim" oldu" dedim.

Onu unutmamıştım, her konuşmamız aklımdaydı.

Uraz dolan gözlerini başını eğerek sakladı.

Mir ise elimi daha sıkı sardı.

"Sonra beni istemeyeceğini söylediğimde annem bana ilk defa kızdı abi" diye fısıldadığımda uraz'ın gozleri hızla beni buldu.

Başımı aşağı yukarı sallayıp onayladım dediklerimi.

"Babasını ve kardeşini benim yüzümden öldürdü anne dedim ona" dediğimde uraz'ın kaşları çatıldı annemin ki gibi.

Ufak bir gülüş dudaklarımdan kaçtı.

Hem ağlıyor hem de gülüyordum.

"Oda aynı senin gibi kaşlarını çatıp, "Saye o senin abin ve benim oğlum" dedi kararlılıkla.

"Eğer o benim oğlumsa senin masumiyetini görecek ve sana abilik yapıp hep arkanda duracak. Yok eğer onun oğlu ise bırak gitsin bu yaşına kadar tek başına geldin" dedi" dediğimde Uraz'ın gözlerinde ufak bir hayranlık oluştu.

Eminim annemi görseydi o hayranlık daha da büyürdü.

"Benim gibi annemde abim olduğunu biliyordu. Sonra benim yalvarışlarıma kayıtsız kalmadı ve elimden tutarak beni de kendi ile götürüyordu. Herkesin bana olan seslenişini duydum ama yürümeye ama devam ettim. Tam son adımda ise senin sesini duyduğumda annem ile aynı anda durduk" dediğimde Uraz bocalayıp önce Mir'e sonra ise bana baktı.

Hayal olup olmadığını bilmiyordum ama yine de söyledim.

"Sana daha yeni kavuştum, beni tekrar kimsesiz bırakma"dediğimde yüzünün her bir zerresini şaşkınlık ele geçirildi.

"İşte o an zihnimde annemin sesini duydum gözleri ise dediklerini yapmam için bana yalavrıyordu adeta" diye devam ettiğimde Uraz merak ile bana doğru biraz daha yaklaştı.

"Sana ne söyledi?" Diye sorunca kahkaha attım.

Onun bu meraklı hali ile mir'den de ufak bir gülüş geldi kulağıma.

"Ben ve sen bugüne kadar beraberdik ama o bizimle olamadı hiç saye. Git ve benim öldüğüm de bile onun acısını hala içimde taşıdığımı ona söyle. Sonra benim çocuklarım olduğunuzu kanıtlayın ve hiç ayrılmadan beni yaşatın" dediğimde Uraz pür dikkat beni dinliyordu.

Ama daha fazla dayanamayıp acı ile bir göz yaşı yanağına doğru süzüldü.

Sol elimi kaldırarak Parmak uçlarımı yüzüne uzatıp göz yaşını sildiğimde gözlerini kapattı.

Elim aşağıya doğru tam inmeden gözlerini açıp elimi iki eli ile tutup sardı.

"Eğer kardeşim isen bu beni üzmez aksine fazlası ile gururlandırıp sevindirir" diye fısıldadı.

Yabancılık çekmedim ona karşı.

Kollarımı boynuna dolayıp sıkıca sarıldım.

İlk başta gerildi.

Bir süre kolları hareketsizce bekledi ama sonra oda kollarını bana doladı.

Burnuma gelen tanıdık koku ile hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.

Deniz kokuyordu annem gibi.

Biliyordum annem gibi kokuyordu.

"Kardeşim ol yada olma seninle hep gurur duyacağım" dediğinde yavaşça ondan ayrıldım.

Bakışlarımı mir'e çevirdiğimde duygu dolu gözlerle bizi izliyordu.

Oda abim olduğunu biliyordu ondan dı sarılmamdan rahatsız olmaması.

Ona tebessüm edince aynı şekilde karşılık vererek eğilip saçlarıma bir öpücük kondurdu.

Açılan kapı ile birlikte üçümüz de bakışları oraya döndü.

Duru gelmişti.

Vurulmuştu ama ben daha onunla konuşamamıştım.

Şimdi daha iyi görünüyordu.

Hemen onunla konuşup özür dilemeliydim.

Ve ona söylemem gereken acı bir gerçek vardı.

Onu çok seviyordum ve kıyamıyorumdum ona bunu nasıl söyleyecektim?

Duru sıkıntı bir nefes verip içeriye girdiğinde kapıyı kapatıp bir bana bir Uraz'a baktı.

Elinde bir kağıt vardı ve sıkıntılıydı yüz hatları.

"Sorun ne?" Diye sordum.

"Karaca ben bir şey yaptım" dediğinde anlamayarak ona baktım.

Uraz'ın arkası ona dönüktü.

Derin bir şeyler düşünüyor gibi bakışları yerdeydi.

"Ne yaptın?" Diye sordum.

"DNA TESTİ" dediğinde Uraz hızla ayağı kalkıp duru'ya baktı.

Bu deli öğrenir öğrenmez merakına engel olamayarak DNA testi mi yaptırmıştı.

Bakışlarımı Uraz'a çevirdiğimde Onun tatlı bir korku ve panik halinde oluşuna tebessüm ettim.

Kardeşi olmamı gerçekten istiyordu.

Duru'ya döndüm rahatlık ile sonuçtan emindim.

"Sonuç ne?" Diye sordum.

Duru yine Uraz'a bakıp susunca bu sefer,

"Söylesene şunu duru!" Diye parladı en sonunda Uraz.

Gözlerim tekrar onu buldu ve gülüşüm bütün yüzüme dağıldı ama duru'nun ağzından çıkan tek kelime gülüşümün dudaklarımda donmasına sebep oldu.

"Malesef" diyen duru ile odada soğuk bir rüzgar esti.

Oda ile birlikte üçümüz de buz kestik.

Bakışlarım hala Uraz'dayken oda bana baktığında ikimizin de aynı anda gözlerimiz doldu.

Bana baktığında şimdi gözlerinde ne umut ne de heyecan vardı.

Sadece hayal kırıklığı ile bakıyordu bana.

O benim abimdi.

Bunu hissetmiştim.

Nasıl olurdu bu?

 

 

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen ⌛

Loading...
0%