Yeni Üyelik
29.
Bölüm

TEK MUCİZEMSİN

@lavinia_x21

KARACA'DAN

 

 

"MİR GİTME!" diye haykırdım.

Bana gideceğini söylüyordu.

 

"YAPMA BUNU, BİTERİZ YAPMA!" Diye haykırken kollarımı tutan zincirlerden kurtulmaya çalışıyordum.

Bomboş taşlık bir arazide ayaklarımda pranga vardı, kollarımda iki yanımda duran zincirlere bağlıydı.

 

Sevdiğim adam ise karşımda bomboş gözlerle bana bakıyordu.

Benim Mir'im değildi o, çünkü o bana boş gözlerle değil Aşk dolu gözlerle bakardı.

 

"Seni hayatımda istemiyorum anla artık, seni tanımıyorum ben" dedi acımasızca.

 

Kalbim korku ile atıyordu.

 

"Mir benim" dedim yalvarır gibi.

Beni unutması mümkün değildi, bana karşı daha fazla Sabri kalmamış gibi belinden çıkardığı silahı bana doğrulttu.

O Mir değildi.

 

Mir bana silah çekmezdi, o bana silah doğrultanların eceli olurdu.

 

"Sen benim sevdiğim adam değilsin!" Diye bağırdığımda gözümden bir damla yaş aktı.

 

"Artık değilim" diye verdiği cevaptan sonra kalbimi nişan alan silahı ateşledi.

Arazide silah sesi yankılandı,

Ama hiçbir şey hissetmedim.

 

Başımı kaldırıp ona baktığımda ben değil o kalbinden vurulmuştu.

 

Giydiği beyaz gömlek kana bulandı.

 

Bu sefer karnımı nişan aldı ve ateş etti.

Yine hissizdim.

Ama bu sefer karın tarafından oluk oluk kan akmaya başladı.

 

"MİR!" diye bir çığlık koptu dudaklarım arasından.

 

Beni değil kendini öldürüyordu!

 

"YAPMA!" diye haykırdım.

 

Beni tutan zincirlerden kurtulmaya çalışırken bileklerim parçalanmış tı ama his yoktu.

 

"Yapma kendini öldürüyorsun yapma" dedim yalvararak.

Elinde ki silahı üst üste ateşleme ye başladığında vücudu kana bulandı.

 

"Yapma lütfen yapma Mir!" Diye bağırdığımda elinde ki silahı düşürdü.

 

Dizlerinin üstüne sertçe düştüğünde ayaklarım da ellerim de serbest kaldı.

Beklemeden ona doğru koştuğum da kalbim ağzımda atıyordu.

 

Yanına varıp önünde diz çöktüm.

Bir kan gölünün ortasında dizlerimizin üzerinde durduk.

 

"Mir" diye fısıldadım ağlarken.

 

Gri gözleri gözlerimden akan yaşları takip etti.

Göz bebekleri titrediğinde kendi ile savaşıyor gibiydi.

 

"Kimsin sen?" Diye sordu kısık bir sesle.

"Karaca, benim Karaca" dedim.

 

Beni hatırlamıyor muydu gerçekten?

"Karaca" diye fısıldadı gözlerini yere kenetlerken.

Hatırlamaya çalışıyordu.

 

"Tanıdık geliyor" dedi gözleri tekrar beni bulurken.

 

"Mir benim senin sevgilin, kalbinin hükümdarı" dedim bana hitap ettiği kelimeleri söylerken.

 

"Kalbimin hükümdarı" dedi.

Dudakları arasından kan akarken öksürdü.

 

Ellerimi yüzüne yerlestirip ellerim ile silmeye çalıştım.

"Seni tanımıyorum" dediğinde yüzünde ki ellerim buz kesti.

 

"Tanıyorsun" diyerek inkar ettim.

"Seni sevmiyorum" dedi.

"Hayır seviyorsun" dedim bu sefer.

 

"Bu dünya bize zindan olur" dedi.

"Bu dünya seninle cennet olur" diye fısıldadım alnımı alnına yaslarken.

 

"Hatırla Mir, benim Karaca" dedim.

"Kara-ca" dediğinde yana doğru düştü ve ben onu tutamadım çünkü aynı anda cenin pozisyonu şeklinde düştük.

 

Yüzü yüzme yakınken ağzından kan akıyordu.

Ellerimi uzatmak istiyordum ama sanki felç geçirmişim gibi hareket edemiyordum.

 

Dizlerimiz birbirine değiyordu ama onu hissedemiyorum.

 

"Mir" diye fısıldadığımda gözleri yavaş yavaş kapanıyordu.

"Beni tekrar bulursan ölürüz" dedi.

"Seni bulamazsam ölürüm asıl" diye cevap verdiğimde uzandığımız yer kan gölüydü.

 

Ondan akan kandı.

 

"Gelme Karaca, bir daha bana gelme" dedi ve gözlerini kapattı.

 

"Mir" dedim onu uyandırmak için ama benimde gözlerim kapanıyordu.

"Uyu Mir, şimdilik uyu çünkü seni yine bulacağım ve bir daha benden gitmene izin vermeyeceğim" diye fısıldadım.

 

Kan ter içinde gözlerimi açtığımda beni sımsıkı saran kollar ile çığlık attım.

 

Ama burnuma gelen koku ile derin bir nefes aldığımda beni sıkı sıkı saran Mir'in homurdanma sesi geldi kulağıma.

"Ne oluyor lan!" Diyerek birden ayaklanınca şaşkınlık ile ona baktım.

 

"Mir" dedim onu durdurmak için.

Ve üstüne baktığımda yutkunmam kaçınılmaz olmuştu.

 

Altında giydiği kumaş pantolon vardı ama üstü çıplaktı ve şuan sıkı olan kasları bana göz kırpıştırıyordu.

Dağınık saçları ve uyku mahmuru gözleri ile fazla seksi duruyordu.

Gerçekten noluyor lan!

 

Neden çıplaktı ve ne işi vardı yatağımda?

Panikle gözlerim üzerime dolaştığı da gece giydiğim şort takımımın üzerimde olması ile rahatladım.

 

"Karaca neden çığlık attin?" Diyerek yine yanıma gelip oturdu.

"Senin ne işin var yatağımda?" Diye sordum.

 

"Ne?" Dedi boş boş göz kırpıştırıp.

"Mir yatağımda diyorum ne işin var?" Diye sordum.

 

"Allah iyiliğini versin ödüm koptu" diyerek yine yatağa uzanıp gözlerini kapattı.

Sanki yıllardır burada ve benimle yatıyormuş gibi rahattı.

 

Çıplak koluna bir sille çakıp,

"Hey" diye seslendim ama birden ona vuran elimi tutup beni kollarının arasına alınca afalladım.

 

"Gece seni görmeye geldim ve ismimi mırıldaniyordun, beni özlediğini düşünerek yanına uzandım ama kendimden geçmişim" dedi aynı uykulu sesi ile.

 

Öldüğü için ona seslendigimi söylemedim, sadece saçlarıma bir öpücük kondurduğunda kollarım ile beline sarıldım.

 

Normalde dün akşam bir arada olacaktık yemekte ama Alper bir sorun olduğunu söylemişti ve ertelemiştik, o yüzden akşam görüşmemiştik.

 

"Himm" diye mırıldandım.

 

"Hihi" diyerek onayladı.

 

"Peki neden beni görmeye geldin gece ve nereden girdin eve?" Diye sordum.

"Seni özlediğim için geldim ve bu iki katlı eve tırmanarak girdim çünkü şerefsiz abin yada şerefsiz Karan sanki geleceğimi bilir gibi salon kapısını ve mutfak kapısını üst üste kilitlemişler" dediğinde güldüm.

 

"Yani beni görmek için mi bu kadar uğraştın?" Diye sordum eğlenerek.

 

"Yok abinin koynuna girmek için uğraştım" dediğinde bu sefer kahkaha attım.

 

Uraz villasından ayrılıp son olaydan sonra burada kendine kraliyet odası gibi bir oda hazırlamıştı.

Evet Mir ve benim bir türlü odadan çıkamadığımız olay.

 

"Dalga geçme" dediğinde çıplak olan göğüsüne bir öpücük kondurdum.

Sıkı kasları bana şuan şölen uyguluyordu.

 

Dokunmak için yanıp tutuşuyordum ama meydana gelecek ateşli olaylar için kendimi tutuyordum.

 

Sadece küçük bir öpücük ile yetindim ama Mir'in sıcak olan göğüsü daha bir sıcak olunca yutkundum.

 

Hapı yutmuştum.

 

Ve şuan onun göğüslerine yaslı olan göğüslerimin sütyensiz olduğunu hatırlayınca aman Yarabbi diyerek gerildim.

 

"Karaca" diye mırıldandı.

Uykulu sesi buhar olup uçmuştu.

 

"Hı" dedim.

 

"Neden yaptın şimdi bunu" diye sitem etti.

"Ne yaptım ki?" Diye sordum masum masum.

 

"İçine bir şey giymemişsin ve şuan beni tetikliyor" dediğinde dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Rahat edemiyorum" dediğimde ona daha çok sokuldum.

 

"Bende" diye homurdanıp derin bir nefes aldı.

"Gitmen gerekiyor, abim gece burada kaldı" diye mırıldandım.

 

"Yavrum yanlış anlama ama abini bulmasan daha iyi olur gibiydi ne dersin" diye sorduğunda dudaklarımı birbirine bastırdım.

 

"O nedenmiş?" Diye sordum.

 

"Çünkü bu it ortaya çıktığından beri sanki töre dizisi çekiyoruz, istersen onu tekrar ortadan kaldırabilirim" dediğinde büyük bir kahkaha atışma engel olamadım.

 

göğüsünün hareketinden onunda güldüğünü anladım, o yüzden başımı kaldırıp gülüşüne baktım.

Ve büyülendim.

 

"Hep gülmelisin" diye fısıldadım dudaklarına karşı.

 

Yüzü yüzme zaten yakındı ama biraz daha yaklaştı.

Bir eli boynumdan sarılıyken diğer eli belime sarılıydı.

Beni biraz daha kendine çektiğinde dudaklarıma ufak bir öpücük kondurdu.

 

Dudakları hala dudaklarımın üzerinde dururken

"Sen herşeyin ilkisin, sen benim başıma gelen tek mucizesin" diye fısıldadı.

 

Yüzümde bir gülüş oluştuğunda bu sefer dudağımın kenarından yani gülüşümden öptü.

 

"Sen benim gülüşlerimin tek sebebisin" dediğinde bu sefer alnımdan öptü.

 

"Sen benim hayallerimin de ötesindesin" dediğinde boynuma ilerledi dudakları.

 

Oradan tekrar yanağıma, en son dudaklarımın izasında durduğunda,

"Sen benim herşeyimsin, sen bu dünyada ki en güzel şeysin" dedi.

 

Söyleyecek bir şeyim yoktu o yüzden dudaklarımı dudaklarının üzerine kapattım.

 

Boynumda ki eli ensemde ki saçlara gittiğinde sertçe karşılık verdi.

Hayat oydu, haberi yoktu.

 

Mucize de her şeyin ilki de yine oydu.

Bu ona verdiğim cevap tı işte.

Dudaklarının tadı o kadar güzeldi ki kopmak istemedim.

 

Kollarımı boynuna doladığımda üzerime eğildi.

Ensemde ki elini yatağa bastirdigina yerinde hafif doğruldu.

 

Diğer eli ise yine enseme giderek başımı hafif yataktan uzaklaştırdı.

Alt dudağımı dudakları arasına aldığında incitmeden öptü ama sonra birden ısırdığında

Dudaklarım arasından bir inilti koptu.

 

Sonra ısırdığı yere tekrar bir öpücük kondurdu ve devam etti beni kendimden geçirmeye.

 

Eli başımı yastığa tekrar yerleştirdiğinde boşta kalan eli belime ilerledi, oradan bacağıma yavaş yavaş okşarken eli ile bacaklarımı ayırıp arasına girdi.

 

Dudakları yanağıma oradan yine boynuma ilerledi.

Bacaklarımın arasına yerleştiğinde kendini bana bastırması ile inleyip belimi havalandırdım.

 

Boynunda ki damarlar belirginleştiğinde ondan da hırıltılı bir ses koptu.bir elim boynundan ayrılıp göğüsüne yerleşti.

Yavaş yavaş aşağıya inerken sıkı ve bilmem kaç kat olan kasların üzerinde durdu.

 

Vücudu gerildiginde dudakları tekrar dudaklarımın üzerine sertçe kapandı.

Yine onun büyüsü ile başka bir evrene ışınlandım sanki.

 

İçimde bir ateş bütün vücudumu kavuruyordu.

Dudaklarım, kalbim ve kasıklarım yanıyordu resmen.

 

İçimde büyük bir ihtiyaç vardı ona karşı.

Dil darbeleri beni benden alırken kapının çalınması ile nefes nefese birbirimizden ayrıldık.

 

Gözlerimiz birbirine kenetlenirken benimki telaş ile irileşti ama onun ki bıkkınlıkla devrildi.

 

"Sikecem artık bu piçi" diyerek üzerimden kalkıp yan tarafa attı kendini ama beni de tekrar kolları arasına almayı unutmamıştı.

 

"Mir gitmen lazım" dedim ondan ayrılmaya çalışırken ama bir bacağını bacağıma kenetledi ve beni daha sıkı tuttu.

 

Başı boynumda kendine yer bulurken dünya umurunda değildi.

"Boşver çalar çalar gider" diye mırıldandı.

 

"Saçmalama kalk hadi" dediğimde,

"Saye uyandın mı güzelim ?" Diyen Uraz'ın sesini duydum.

 

"Piç kurusu" diye homurdanan Mir'in ağzını elimle kapatıp.

"Duş alıp geliyorum!" Diye seslendim.

 

"Acele et kahvaltı hazır" dediğinde merdivenden inen ayak sesleri duyuldu.

Derin bir nefes alıp Mir'in göğüsüne sakladım başımı.

 

İkimiz de cenin pozisyonunda duruyorduk.

"Karaca" dediğinde,

"Efendim" dedim.

 

"Beraber duş alalım bence, yorulmanı istemem ben seni keselerim" dediğinde güldüm.

"Pamuğu da Uraz tıkar sana ne dersin" dedim gülerken.

 

"Hatırlatma şunu!" Dediğinde kolları arasından zorla çıktım.

"Hadi kalk artık, nasıl gideceksin?" Diye sordum.

Oda büyük bir "Off" çekerek ayağı kalktı ve koltuğun üzerinde ki gömleğine uzandı.

 

Evet kasları ile vedalaşma vaktiydi.

Kollarını yavaşca gömlekten geçirdiğinde ona doğru ilerledim.

 

Elleri düğmelere gittiğinde ondan önce davranıp iliklemeye başladım.

Pür dikkat beni izliyordu ve yüzünde sevdigim gülüşü vardı.

Son düğmeyi de iliklediğimde yüzüne baktım, parmak uçlarımda yükselip dudaklarına minik bir öpücük kondurdum ama yer ile ayaklarımın buluşmasına izin vermedi ve belimi yine tek eli ile kavrayıp ayaklarımın yer ile bağlantısını keserek yüzünün izasında durdurdu beni.

 

"Öyle bir gün gelecek ki, kimse senin yanından ayrılmama sebep olamayacak, seninle uyanacağım sadece. Bu sabah gibi ve o günden sonra ki bütün sabahlar gibi" dediğinde aynı şekilde o da dudaklarıma bir öpücük kondurdu.

 

Tebessüm ettiğimde beni yavaşça yere indirdi ve gömleğini pantolonun içine yerleştirdi.

Sonra ceketini alarak kapıya ilerlediğinde gözlerim iri iri ona baktım.

 

"Mir" diye hemen koşup kolunu tuttum.

Anlamayarak yüzüme baktığında,

"Ne yapıyorsun" dedim şaşkınlık ile.

 

"Ama bir karar ver gideyim mi yoksa kalayım mı?" Dedi.

"Ben onu mu diyorum, neden kapıdan çıkıyorsun?" Diye sordum.

 

"Nereden çıkmam gerekiyor?" Diye sordu kaşlarını kaldırıp.

"Nereden geldiysen oradan" diye cevap verdim.

Gözleri pencereye takılınca kafasını sallayıp reddetti hemen.

"Olmaz" dedi.

 

"Neden?" Diye sordum.

"Çıkana kadar kaç kere düştüğümü biliyor musun sen?" Diye sorunca gülüşümü zorla bastırdım.

 

"Düştün mü?" Diye sordum.

"Hayır ama düştüğümü hayal ettim sürekli" dediğinde kahkaha attım.

 

"Mir saçmalama, abim görür oradan inersen" dedim onu pencereye doğru sürüklemeye çalışırken.

"Karaca valla düşerim bak" dedi kendini kurtarmaya çalışırken.

 

"Bişi olmaz ben bakıyorum sana" dedim.

Sanki akşam karanlığında çocuğumu bir yere gönderip "korkma ben sana bakıyorum" diye teselli ediyordum.

 

Pencereye vardığımızda bana melül melül bakıyordu vazgeçmem için.

"Hadi ama" dediğimde küçücük pencereye kendini sığdırmaya çalıştı, onu ite ite zorla pencerenin dışına çıkardığımda bir süre bekleyip aşağıya baktı.

 

Aklıma gelen düşünce ile "Mir" diye seslendim.

Ona baktığımda alnında oluşan ter damlaları ile karşılaştım.

"Sen yüksekten mi korkuyorsun?" Diye sordum.

 

Cevap vermeyip tekrar aşağıya baktığında kahkaha attım.

Adam koskoca mafya ama yükseklik korkusu vardı.

 

"Gülme, zaten zor durumdayım" dediğinde daha da çok kahkaha attım.

O pencerede sıkışık dururken ben pervaza yaslanıp karnımı tutarak gülmeye devam ettim.

 

"Karaca bak kapıdan çıkarım görürsün" diye tatlı bir tehtid etti.

"Tamam tamam ama akşam nasıl çıktın peki?" Diye sordum.

 

"Seni düşünerek çıktım herhalde, yavrum ben 1 hafta araba yolculuğu yapmış biriyim sırf uçağa binmeyeyim diye" dediğinde içim eriyerek baktım.

 

"Ya seni yerim ama sen benim için en büyük korkun ile mi yüzleştin gecenin bir vakti" dedim ellerimi yüzüne

yerlestirip yanaklarını öperken.

 

Ama bir el silah sesi duyulunca Mir "Siktir" diyerek az kalsın geriye doğru düşecekti ama onu yakalarindan tutarak kendime çektiğimde sıkı sıkı tutundu bana, bir eli pencereye tutunurken diğer eli bileğime sarılmıştı.

 

ve sonra Uraz'ın,

"Ulan ırz düşmanı!" Diye gürleyen sesi ile ikimizde yutkunup aşağıya baktık.

 

Uraz elinde silah ile bize bakıyordu.

"Adamı düşürecektin ne yapıyorsun!" Diye bağırdım.

 

"Adam zaten düşecek oradan merak etme sen!" Diyerek oda bağırıp kaşlarını çattı.

 

"Bana bak Uraz! Eğer bu adam buradan düşerse yemin ederim seni bu pencereden sallandırırım" diye bağırdım yine.

 

"Karaca sinirlendirmesen mi?" Diyen Mir ile gözlerim onu buldu.

 

Adam resmen ecel terleri döküyordu.

"Merak etme, bir şey olmayacak" dedim onu teselli ederken.

 

Gözleri yine aşağıya takıldı sonra bana dönüp umutsuzca onayladı.

"Lan Mir" diye seslenen Uraz'a baktık ikimizde.

 

Az önce sinirliydi ama şimdi şaşkınlıkla bakıyordu bize.

"Ne lan!" Dedi Mir öfkeyle sonuçta buraya çıkmasının sebebi Uraz dı.

 

"Lan sen nasıl çıktın oraya? Senin yükseklik korkun var" dedi Uraz.

 

Abim bile biliyormuş ama bende tık yoktu.

 

"Keyfimden değil herhalde piç kurusu, senin yüzünden!" dedi aynı öfke ile.

 

Uraz birden sırıtmaya başlayınca silahını kaldırıp Mir'in ayağının hemen altına ateş etti.

 

"LAN!" Diye kükreyen Mir ile bende,

"URAZ!" diye bağırdım.

 

Sonra hemen Mir'i tutup iceriye çekmeye çalıştım, oda geri girmek için çabaladı ama adam Herkül gibiydi ve içeriye şuan giremiyordu.

 

Allahım, sevgilim pencere kenarında asılı kaldı.

 

Sen ona yardım et.

Amin.

 

Karan, Duru ve Beren de dışarıya çıkıp neler olduğunu sordular Uraz'a ama gözleri bizi bulunca kendilerini yere atarak gülmeye başladılar.

 

Onlara kınayıcı bakışlar atmaktan başka bir şey yapamadık.

 

"Atla lan aşağıya, yoksa bir daha ki kurşunu götüne yersin!" Dedi Uraz kahkaha atarken.

 

"Lan şimdi seni-!" Diye devam edecekti ama aklına gelen pozisyonu ile yutkunup bana baktı.

 

"Karaca" dedi.

 

"Mir" dedim ağlamaklı bir sesle.

 

"Senin uğruna ölmek herzaman ilk tercihim olur ama pencere kenarında ve yüksekte olması malesef son tercihim bile değil" dedi.

 

"Yani?" Diye sordum.

 

"Yani kusura bakma ve eğer bir yerim kırılırsa abinin belasını sikerim!" Dediğinde konuşmama fırsat vermeden aşağıya doğru atladı.

 

Onun korku ile bağırışına benim de korku ile bağırışım karıştı.

Adam resmen aşağıya doğru süzülerek uçtu.

 

"MİR!" diye çığlık attım ama sırt üstü yere yapışmasını görmek istemediğim için gözlerimi kapattım.

 

Bir kaç saniye sessizlik oldu, sonra,

"ŞİMDİ SİKTİM BELANI!" diye bağıran Mir ile hemen gözlerimi açıp ona baktım.

Ayakları üstünde dimdik duruyordu ve Uraz'a bakıyordu.

 

Uraz, ben ve diğeri ise şaşkınlık ile ona bakıyorduk.

 

"Lan!" Dedi Uraz şaşkınlıkla.

 

"Bismillahirrahmanirrahim, adamın içinden örümcek adam çıktı" dedi Beren.

 

"Gel lan Buraya!" Diyerek Uraz'a doğru giden Mir ile kahkaha attım.

 

Uraz arkasına bakmadan bahçede koşmaya başlayınca Mir de koştu.

 

"ONU ORTADAN KALDIRMANA İZİN VERİYORUM!" diye bağırdığımda Uraz hemen,

 

"SAYE ABİN BURADA ÖLÜMDEN KAÇIYOR SEN NELER DİYORSUN!" dedi ve eve doğru koştu.

 

"KESİNLİKLE ORTADAN KALDIRACAĞIM SEVGİLİM!" diye bana cevap veren

Mir de arkasından eve girdi.

 

Koşa koşa aşağıya indiğimde Mir Urazı koltuğa yatırmış ve üstüne oturmuştu.

Bizimkilerin yanına gidip onlara eşlik ederek kahkaha attım.

 

Uraz Mir'in ellerini tutmaya çalışırken,

"Oğlum şaka yaptım valla, dur lan!" Diye çırpınıyordu.

 

Mir ise, "kes lan, öyle şaka mı olur!" Diye daha da hırslanıyordu.

 

 

 

 

 

 

DEVAM EDECEK...

OY VERMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN LÜTFEN 🤍⌛

 

 

 

Loading...
0%