@laylaparadise
|
🌹Merhaba arkadaşlar, İnşallah kitabımı beğenirsiniz. 🌹Desteklerinizi ve beğenilerinizi eksik etmeyin lütfen... 🌹İyi Okumalar...
Gözyaşlarıma engel olamıyordum. Üstelik eve de geç kalmıştım. Sevdiğim canıma can gördüğüm adam ve yanında samimi olduğu, mahallemizdeki Yonca'yı o fotoğraf karesinde görene kadar. Neler oluyordu? İçime düşen ateş, kalbimi sızım sızım sızlatıyordu. "Annem beni biraz idare etsene Serap ailesi ile kavga etmiş, mesaj attı. İçim rahat etmez, bir yanına gidip geleyim." Biraz düşündü. Gözyaşlarım aktı, akacaktı. Ben de bir tuhaflık olduğunu anlamasına rağmen, "Git ama fazla geç kalma,biliyorsun geç saatte kim için olursa olsun dışarıda olmandan hoşlanmıyor baban" dedi. Evden çıktığım gibi Serap'ı aradım. Ağlamama bir türlü engel olamıyordum. Neyse ki beni fazla bekletmeden telefonu açtı. Konuşmama fırsat vermeden, "Gülüm, nerdesin? Sakin ol, olur mu?" dedi. Derin bir nefes alarak, "Nasıl sakin olabilirim Allah aşkına Serap, neredesin? Hâlâ oradalar mı?" İç çekti. "Hani söylemiştim ya sana, ağabeyim sonunda beni kız arkadaşıyla tanıştıracaktı. Sonra bir mekâna geldik. Ağabeyime lavaboya gideceğimi söyledim. Kuytu bir masada gördüm onları. Aslan abi pek samimi davranmasa da Yonca içine düşecek gibiydi." Derin bir iç çektim. "Serap" dedim. "Artık her şey bitti. Ben onu o kızdan hoşlanmadığımı söyledim. Artık hiçbir açıklama beni ikna edemez." İkimizin arasında derin bir sessizlik oldu. Aramızda yaş farkı vardı. Aynı mahallede ağabeyim Ahmet'in en yakın arkadaşıydı.Onun sevgisini çok zor kabullendim. Ama sonrasında onu çok sevdim. Serap sessizliğe dayanamamış olacak ki, "Buraya mı geleceksin gülüm "dedi. Asla ve asla gidip kendimi düşüremezdim. "Hayır asla gelmem. Hadi kapat telefonu, böyle insanlara ancak telefonda veda edilir. Alsın Yoncasını , mutluluklar" dedim. Sandalye sesi duydum. "Hiç itiraz etme, iyi değilsin, yanına geliyorum" diyerek telefonu kapattı. "Gülüm " dedi. Dişlerimi sıkarak, "Gül'ün öldü Aslan"diye yanıtladım. Derin bir sessizlikten sonra, "O ne biçim söz kızım ne diyorsun sen ?" buruk bir tebessüm oluştu dudaklarımda, "Aslan" dedim. "Nerede ve kiminle olduğunu biliyorum. Artık hiçbir açıklama beni ikna edemez." Derin bir nefes aldım. Sevdiğim, değer verdiğim bu adama çok kırgındım. "Sana dedim. O kızdan hoşlanmadığımı söyledim. Sen inat eder gibi, o kızı uzak tutmadın kendinden. Sana Yonca ile mutluluklar. Bir daha karşıma çıkma ,arama, beni görünce yolunu değiştir.Bilirsin benim huyumu, bitti dersem geri adım atmam." Derin bir nefes daha aldım. Benim için ne kadar zor olsa da , beni düşürdüğü bu durum, kabul edilemezdi. "Bitti" dedim. Masa devrilmesi gibi bir ses geldi. Sonrasında ise; " Saçmalama Gülüm, neredesin?" Daha fazla tahammül edemeyerek telefonu kapattım. Hızla gözlerimi silip nerede olduğuma baktım. Etrafıma insanlar doluştu. Birileri ambulansı arayın diye bağırıyordu. Bir kadın yaklaştı, iyi olup olmadığımı soruyordu. Bilmiyordum sadece başımda ve kalbimde acı vardı. Ayaklarımın canı çekiliyordu sanki.Kadın cevap alamayınca çantamın fermuarını açıp telefonumu eline aldı.Bir tepki veremiyordum.Bu arada ambulansın sesi geliyordu.Yanımdaki kadın birine haber veriyordu ama,kimle konuştuğunu anlayamıyordum. "Üç deyince aynı anda kaldırıyoruz." Sesler gittikçe anlamsız hale gelmeye başladı. Ambulans'taki doktor "Beni duyuyor musun? Eğer duyuyorsan gözlerini kırp"dedi. Kırpmamla; "Bilinci açık, tansiyonu çok düşük ve kafasındaki kanama çok fazla. Ayrıca sağ kolda kırık ve omurgada çatlaklıklar olabilir. Hava bağlayın!!!" Ölüyor muydum? Annem,babam,ağabeyim kahrolurlardı.Ya Serap kardeşim dediğim can dostum. Aslan o umurumda bile değildi. Hastaneye gelmiştik. "Acilen emarı hazırlayın!!!" Belirli bir süre sonra artık bilincim gitmeye başladı. "Acilen ameliyathaneyi hazırlayın." Hızla beni emar odasından çıkardıklarında annemin feryadı doldurdu kulaklarımı. Babamın kahrolmuş yüzü , ağabeyimin haykırışları. Serap hızla yanıma geldi ,ama ne söylediğini anlayamıyordum. Aslan ise şok olmuş ,gözlerinde yıkılmışlık vardı. Hissediyordum bu ameliyattan çıkmak benim için bir mucizeydi. Allah sanki bana son kez sevdiklerimi görmem için fırsat tanımıştı. Daha fazla bilincimi açık tutamadım, ve derin bir karanlığın boşluğuna kendimi adeta bıraktım. Sonrasında küçük bir evde gözümü açtım. Çok eski bir ev gibiydi. Yanı başımda tuhaf giyinimli bir teyze,bana bakarak; "Gızım iyimisin? dedi. " İyi miydim? Yavaşca yer yatağından kalktım. Çevreyi inceleyerek teyzeye baktım."Ne oldu bana ,ben neredeyim?" Teyze içini çekerek, "Kuzum, benim oğlum ve arkadaşları seni ormanda buldu. Geldiğinde ateşin çok yüksekti. Sabaha kadar ateşini düşürmek için başından ayrılmadım." Teyze üstüme başıma baktı." Yabancı mısın sen kızım? Üstün başın pek bizim buralara benzemiyor. Anan, baban neredeler tez haber verelim." Aniden yataktan fırladım. Annem ve babam meraktan ölmüştür herhalde. Bir yandan da teyzeye cevap verdim." Yok teyze Elhamdülillah Müslümanım ben." Allah aşkına bu kadın nerede yaşıyordu da bana yabancı kadın muamelesi yapıyordu? Teyzeye tekrardan dönerek ellerini öptüm."Yardım ettiğiniz için teşekkür ederim. Annem ve babam beni merak etmiştir. Gitmeliyim.Tekrardan teşekkür ediyorum," dedim. Hızla kapıya doğru yol aldım. Dün akşam giydiğim terlikleri ayağıma geçirerek, evin avlusundan dış kapıya ilerledim. Çok şirin bir avluydu. Ve kapıyı açtığımda ise, gördüğüm görüntü ile yerimde dondum kaldım. Aman Allahım!! Burası da neresi? Çok eski zamanlardaki gibiydi. İnsanların kıyafetleri, konuşmaları bile değişikti. Hızla korkarak kapıyı kapattım. Sırtımı kapıya dayayarak gözlerimi yumdum. İçimden üçe kadar sayıp tekrardan kapıyı açtım. Görüntü değişmiyordu. Gözlerim doldu ve içimdeki endişe gittikçe katlanıyordu. Bana tuhaf bakan teyze ise ne yaptığımı anlamaya çalışıyordu. Teyzeye dönerek yutkundum. "Teyze hangi yıldayız "dedim. Ne olur iki bin yirmi dört desin diye dua ediyordum. Anlamayarak bana baktı. "Gızım iyimisin? Hangi yılda olacağız, bin dörtyüz atmış" Tek dileğim uyandığımda bu saçmalığın bitmesiydi... |
0% |