@laylaparadise
|
🌹Merhaba nasılsınız? 🌹 Lütfen kitabımı okurken beğendiyseniz.Beğeni ve yorumlarınızı heyecanla bekliyorum... 🌹İyi Okumalar...
Biraz ilerlediğimde, annemin sesini duydum.Tam annemin sesine doğru koşmaya başlarken, arkamdan babamın sesi: "Gülüm!!! Neredesin kızım?" Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Hızla babamın sesinin olduğu yere doğru adımlarken, başka bir ses duydum. Kafayı yemek üzereydim. Ağabeyim sesleniyordu: "Sesime gel abim, neredesin?" Hangi yöne gidecektim? Ellerimi saçlarıma götürerek çekiştirdim. Etrafımda dönerek, çığlık attım. "Anne, baba ,ağabey buradayım!!!! Sesime gelin korkuyorum!! " Sesler kesilmişti. Hıçkırıklarım durmuyordu. Sonra ağabeyimi gördüm, ona doğru koştuğumda birden yok oldu. Neler oluyordu? Sonra aynı şey babamda oldu. "Anne!!! "diye bağırdım. Tekrar seslenecekken biri tam arkamdan, "Gülüm buradasın. " dedi. Döndüğümde ise bu kişi Aslandı. Ona doğru koşup yakasına yapıştım. "Bak," dedim, "Ailem senin yüzünden beni duymuyor, her şey senin yüzünden oldu her şey." Göğüsünü yumruklamaya başladığımda, nefes nefese yattığım yerden fırladım. Ağlamaya başladım,kapı birden açıldı ve teyze koşarak bana sımsıkı sarıldı. "Ne oldu kuzum,neden ağlarsın? Anlat hele Zümrüt teyzene ," iç çektim. Zümrüt teyzeye "Ben öldüm mü ? Teyze, neden hâlâ buradayım? Annem babam nerede? Neler oluyor ?" Teyze ellerini yüzüme götürerek; "Ne dersin kuzum, tövbe diyesin. Yaşıyorsun ya " Nasıl anlatabilirdim ki derdimi bu kadına? Sustum!!! Gözyaşlarımı durduramıyordum. "Hadi yavrum, biraz daha uyu. Koca gece ateşler içinde yandın. Hadi yavrum" Bedenim çok yorgundu. Başımı yastığa koyduğum gibi uyudum. Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Yattığım odanın dışından fısıltı şeklinde sesler geliyordu. Yavaşça yerimden kalkarak kulağımı kapıya dayadım. Bir erkek sesi geldi. Oğlu olduğunu tahmin ediyordum. Oğluna, "Oğul, bu kız meczup mudur acaba ?" dedi. Bu kadının derdi neydi Allah aşkına. Ya gevura benzetirdi, ya da deliye. Gözlerimi devirdim. Acaba kendi benim yerimde olsa ne yapardı? Sonra oğlu "Sen ne dersin ana , meczup muymuş?" dedi. "Oğul, bugün bana hangi yıldayız dedi. Bir de üstü başı da bir değişik. Hiç böyle bir fistan görmediydim." Daha fazla dayanamayıp ,kapının kulpuna uzandım. Açtığımda ise bir şeye çarptım. Kafam ve burnum resmen sızlamıştı.Sağ elimi kafama doğru götürerek, gözlerimi çarptığım şeye çevirdim. Ama bu insandı. Bu adam resmen kocamandı ve aynı zamanda da çok yakışıklıydı. Aman ne diyorum ben Allah aşkına. Yüzüm yavaş yavaş yanmaya başladı. O kadar dikkatli inceliyordu ki, beni biraz utandım. Tekrar göz göze geldiğimizde "Özür dilerim ağabey" dedim. Birden kaşlarını çattı. Çarptığım için mi kızdı diye düşünürken, "Kimsin necisin Hatun? "dedi. Ağzım açık bir şekilde bana hatun diyen adamı inceledim. Ne diyecektim ki ? "Şey, abi ben başka bir zamanda kaza geçirdim,sonra gözlerimi burada açtım." desem, o da annesi gibi beni deli ilan edecekti.Allah'ım yardım et. Tekrar gözlerine baktığımda çekingen ve kızarmış yanaklarım hoşuna gitmiş olacak ki dudağı kıvrıldı. Tarih bilgim olmayan bana, "Hangi düşmanlar?" dese mal gibi yüzüne bakakalırdım. Kafasını salladı. "Anam ve babam rahmetli oldu.Başka kimsem yok.Köylüler de beni köyün çobanıyla evlendirmeye kalktı. Bende kaçtım." Allahım yalana bak ya ,ne olur inan, ne olur inan. Sonra konuşmasına müsaade etmeden, "Merak etme ağabey ,size yük olmam, birazdan giderim." Nereye gideceğimi bilmiyordum ki. Çaresizce gözlerine bakıp, "Bir iş bulurum, kalacak da yer " dedim. "Kuzumu hiçbir yere göndermem. Öksüz yetim başına bir hal gelir oğul." Doğru söylüyordu, ya başıma bir hal gelse. Hemen oğlunun gözlerine bakıp teyzeye hak verircesine başımı salladım. Bu halime gülümsedi. Zümrüt teyze sözlerine devam etti, " Sorana da emmi kızı deriz he oğul" "Adın nedir hatun" Nedense bu adamın yakınında rahat edemiyordum. "Gülüm," diye fısıldadı. "Senin adın ne ağabey? dediğimde, sanki az yakınımdaymış gibi biraz daha yaklaştı.Yalnız bu yakınlığı o da çok bulmuş ki kendini iki adım geri çekti. "Benim adım Tuğrul." Dikkat ettiğim diğer husus farkında olmadan nefesimi tutmuş olmamdı.Bu durum beni heyecanlandırdı. "İstesen de yollayamazdım seni. Eğer ki bu kadar Ocak'ta, benim ocağıma yolladıysa Rabbim bir hayır vardır." Doğru söylüyordu. Sonuçta yollarımızın kesişmesi kaderin bir yazgısıydı. Kötü insanların da evinde uyuyor halde olabilirdim. Kafamı sallayarak, "Sağ ol ağabey, her şey için teşekkür ederim." Tekrardan kaşları çatıldı. Acaba ona ağabey demem, rahatsız mı ediyor? Ama benden büyüktü. Saçmalama dedim kendi kendime, Aslan da senden büyüktü. Abi deme lazım olur hesabı, sevgili oldun. Aklımı bu düşüncelerden hemen uzaklaştırdım. Zümrüt teyzenin seslenmesiyle, göz temasımızı kestik. Yanımıza gelerek "Kuzum al bu fistanları giy yavrum. Giydiklerin buraya uygun değil," dedi. Kafamı salladım.Bana verdiği kıyafetlerin rengi çok güzeldi. Hemen bana verdikleri odaya giderek, önce pembe fistan dedikleri şalvarı giydim. Üzerine beyaz renkte değişik bir bluz giydim. Bu kıyafetler bana, çok yakışmıştı. Sonra heyecanla odadan çıktığımda Tuğrul'la göz göze geldik. Göz teması çok kurmadan giydiklerimi Zümrüt teyzeye heyecanla gösterdim. Kıpkırmızı olduğuma emindim. Oy kuzum ne kadar da güzel oldun!" Hayal kırıklığı ile yüzüne baktım.Zümrüt teyzeye bakarak " Evde de mi böyle gezeceğim yani?" dedim. Şaşırdı. "Tabii ki yavrum, sonuçta sen bir genç kızsın, Tuğrul'la nikahınız düşer günahtır" Tuğrul'la göz göze geldiğimde, kalbim öyle hızlı çarpıyordu ki, yanaklarımın kıpkırmızı olduğuna emindim.Teyzeye bakarak kafamı salladım. Sonrasında aklıma gelenle dudaklarımı ısırdım. Bunu denemem gerekiyordu. Hızla Zümrüt teyzeye döndüm. İkisi de bu ani hareketimi beklemediklerinden şaşırdılar. Teyzeye bakarak "Bir şey soracaktım da" dedim. "Hani nikah düşer dedin ya teyze," bir yandan da çaktırmadan Tuğrul'a bakıyordum. Nikahla ilgili soruyu duyunca ciddileşen Tuğrul'u göz ardı ederek devam ettim. "Tuğrul ağabey benden büyük sonuçta, ağabey diyorum, yine de nikah düşer mi? Aslında cevabı biliyordum. Sırf Tuğrul'un tepkisini merak ediyordum.Tahmin ettiğim gibi kaşlarını çattı. Hışımla ayağa kalkarak , üzerime doğru yürüdü. "Tabii ki düşer kızım, öz ağabeyin değilim ya " diyerek kapıyı vurup çıktı. Verdiği tepkiye ikimiz de şaşırıp kalmıştık. Akşam yemeğine Tuğrul gelmemişti. Bulaşıkları yıkayarak teyzeden müsaade istedim. Yorgundum ne kadar normal görünsem de annemi , babamı, ağabeyimi çok özlemiştim. Üstümü çıkardım. Giyinik yatamazdım ki hiç. Nasıl olsa odaya kimse girmezdi. Sabah horozun sesi ile uyandım.Yatağımda gerinerek hızla üstümü giyindim. Bugün nedense kendimi çok iyi hissediyordum. Gülücükler saçarak teyzemin yanaklarına sulu öpücük kondurup, arkasından sarıldım. O kadar çok şey borçluydum ki bu teyzeye, burada kaldığım sürece onu annemden ayırt etmeyecektim. Kapıya yaslanıp bizi izleyen Tuğrul'u gördüğümde gülümseyerek, " Hayırlı sabahların olsun Tuğrul" dedim. Ellerimdekini sofraya taşıdım. Arkamda şaşkın bir Tuğrul bıraktığıma emindim. Gülümsedim. Artık ona ağabey demeyecektim. Bunu istemiyorsa ısrar etmeye gerek yoktu.Hayat kısaydı ve ben aileme kavuşmak için bir yol bulmam gerekiyordu. O kazada ölmediysem komadaydım. Zümrüt teyze ve Tuğrul konusuna hiç girmiyorum.Komada derin bir uyku da rüya görüyor olabilirdim. Ya da öldüm ve bu ikinci şansımsa, bir daha ölene kadar ikinci şansımı iyi değerlendirecektim... |
0% |