Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@laylaparadise

 

🌹Merhaba arkadaşlar.

Lütfen!!

Beğenenler için diyorum. Bölümleri oylar mısınız?? Desteklerinizi bekliyorum. Şimdiden teşekkür ederim.

🌹Seviliyorsunuz...

🌹İyi Okumalar...


Yatağıma yattığımda yine aynı düşüncelerle boğuşuyordum. Nedenlerim çoğalmış, keşkelerim ızdırap vermeye başlamıştı.

Bilinmezliğin ortasında kalmıştım. Belli etmesem de bu belirsizlik içten içe beni tüketiyordu.

"Araf " diye fısıldadım.

Zira arafta olan tek şey ruhum değildi. Aklım da araftaydı. Ve bu zamanda gözlerini açan ben, aklımı, ruhumu ve belki kalbimi de Tuğrul'a emanet edecektim.

Derin bir nefes aldım; içim daralmıştı. Cama doğru ilerlediğimde, camdan tık diye bir ses geldi.

Bir an duraksadım. Tekrar aynı sesi bir kez daha duyduğumda, penceredeki tülü biraz aralayıp aşağı baktığımda Tuğrul'la göz göze geldik.

Heyecanlanmıştım.

"Aşağı gelesin hatun, söyleyeceklerim var."

Oldu paşam, hemen. Yahu bu kafayı mı yedi? Gecenin bu saatinde. Zaten Zümrüt teyzenin uykusu hafifti. Bizi bu saatte yan yana görse utancımdan ölürdüm.

Omuz silktim. Kaşlarını yukarı kaldırdı. Zaten bu lanet kaş kaldırma şeysini de bir ben yapamıyordum.

"Hatun!! Hayde."

Kaşlarımı çatarak, " Yahu Zümrüt teyzem demedi mi nikaha kadar gelme diye, şimdi yan yana görürse bizi yanlış anlar. Buradan söyle işte."

Gözlerini sabır diler gibi kapatıp açtı. Ve kaşlarını iyice çatarak;
"Hatun hemen inmezsen, ben oraya gelir seni kucaklayarak buraya getiririm."
Yutkundum!!!

Pencereyi hızla indirip, üstüme başıma bakmadan hızla aşağı inmeye başladım. Bu adam deliydi; dediğini yapabilecek kapasite onda mevcuttu. Zaten beni de akıllısı bulmazdı.

Yavaşça dışarı çıktığımda, çocuk gibi ayağımı yere vurmam tamamen benim salaklığımdı.
Yaptığım bu hareket ona değişik gelmiş olacak ki önce bakakaldı, sonra kalın sesiyle kahkaha attı.
Aman ne güzel.

Sonra bu deli adamın kahkası yavaş yavaş kayboldu ve yeniden kaşlarını çatarak baştan aşağı beni inceledi. Gözleri karardı,yüzü kızardı. Bu koca adam, bukalemun gibi resmen renk değiştiriyordu.

Kıkırdadım.

Yavaş adımlarla üzerime gelmeye başladığında;
"Sen beni deli ediyorsun, hatun" dedi. "Nasıl bu halde gelirsin yanıma?"

Üstüme baktım Zümrüt teyzemin bana verdiği, nine geceliği vardı. Biraz büyüktü ve hiçbir yerim görünmüyordu. Uzun belime kadar olan saçlarım salıktı. Bu adam normal değildi.

Tuğrul'a bakarak, "Sen zaten delisin" dedim. Ama yine de ne olur ne olmaz diye cilveli bir şekilde gözlerimi de kırpmayı unutmadım.

Derin bir nefes alıp elindeki pelerine benzer şeyi bana uzattı.Anlamaz gözlerle alıp üzerime geçirdim. Çok büyüktü, içinde resmen kaybolmuştum. Bana bakarak dudaklarını birbirine bastırdı.

Sanki dibimde değilmiş gibi, biraz daha yaklaştı. Nefesimi tuttum. Gözlerime uzunca bakıp elleriyle pelerini düzeltip şapka kısmını kafama geçirdi. Daha sonra iki adım geri gidip, yetmezmiş gibi bir de böyle inceledi.

Yavaş yavaş nefesimi verdiğimde;
"Gidelim" dedi. Vallahi hiç itiraz etmeye niyetim yoktu.Uzun zamandır evden dışarı çıkmamıştım. Bana da bu değişiklik iyi gelecekti.

Tek sorun Zümrüt teyzeydi. Tuğrul'la gittiğimi özellikle de bu saatte, anlamamalıydı.

Oldu ki öyle bir durum oldu. Tuğrul'a kolay gelsin.
Anında beni zorla götürdü, teyzem moduna girerdim. Yalan da değildi,zira bu adam beni bu gece götürmeyi kafasına koymuştu.

Hızla ilerlediğimizde gördüklerimle kocaman gülümsedim. Tuğrul 'a bakarak "Ya!! Atama bineceğiz" dedim.

Çok heyecanlanmıştım. Tabii bu heyecan Tuğrul'un suratını görene kadar sürdü. Ben tam bir aptaldım.Bu zamanda arabaya binecek değildik ya. Adam tabii ki şaşırır.

Çaktırmadan normale dönmeye çalıştım.
Tuğrul heybetli vücudu ile ata atladığında, benim jeton yeni düşmüştü. Burada iki at vardı.Ne yani, arkasına almayacak mıydı beni? Haydi!!

Merakla bana bakan yüzüne baktım.Gayet normal bir şeymiş gibi "Ama ben ata binmeyi bilmiyorum ki," dedim.


Kaşlarını çattı. "Bilmiyorsun" dedi.

Başımı salladım hızla. Sırf biliyormuş gibi yapıp, elimi kolumu kıramazdım. Sonrasın da hemen devam ettim;
" Ben bir kere attan düştüm ve o zamandan beri hiç tek binmedim."

Başını salladı ve ellerini uzattı, heyecanla ellerimi tutarak beni önüne oturttu.
Yutkundum.

Heyecandan kalbim duracaktı.

Beni göğsüne çekti. Ben ellerimle ata tutunurken, o tek elini belime sardı.
Resmen vücudumu ateş basmaya başladı. Zira Tuğrul'un da iyi bir durumda olduğunu düşünmüyordum.

Atla etrafta bir tur dönüp, hızla gideceğimiz yere doğru yola çıkmıştık. Yol boyunca ne o konuştu ne de ben.

Beni ormanın içinde devasa bir çınar ağacının olduğu çok güzel bir yere getirmişti. Aman Allahım dedim kendi kendime, burası resmen cennetti.

Hızla attan indiğinde , beni de kucaklayıp indirdi.
Beraber ağacın altına oturduk. Belirli bir süre ikimizden de ses çıkmadı. Ne konuşacağını merak ederken;

"Ben sana sevdalandım," dedi. Beklemediğim bu itirafla, kalbim titredi.
Yutkundu ve sözlerine devam etti.

"Biliyorum," dedi, "Sen bana sevdalı değilsin, olsaydın hissederdim." Derin bir nefes daha aldı.

"Bil istedim. Eğer bir gün sen de bana sevdalanırsan, ben de bilmek isterim hatun."

Gözlerim doldu.

"Tuğrul ben..." dediğimde , cümlemi tamamlamama izin vermedi.

"Şimdi değil hatunum. Bu gece sadece ben anlatacağım sevdamı."
Düşündüm bir an, bu zamanda sevda ne kadar kıymetliydi.Bu insanların kalbi kirlenmemiş, düşünceleri lekelenmemişti.

O benim için doğru kişiydi, lakin zaman yanlıştı.
Bu adamı sevecektim. Onun gibi tertemiz, ömürlük.

Ve bir gün aynı çınar ağacında ona olan sevdamı, bu sefer ben anlatacaktım...

Eve geldiğimizde, beni tekrardan kucaklayarak attan indirdi. Üzerimden pelerini çıkartarak,
"Git artık hatun, yoksa seni bırakmayıp,tekrardan götüreceğim."

Kıkırdadım.

Bu koca adamla biraz oynamaktan zarar gelmezdi değil mi?
Saçlarımı sağ omuzumda topladım.
Açılan boynuma gözleri kaydı.

"Tuğrul," dedim. Hemen gözlerime baktı.
Dudaklarımı dişlediğimde,
"Bu gece bana olan sevdanı dinledim," dedim.

Sevda kelimesini duyduğu an gözlerini dudaklarımdan çekip, tekrar gözlerime baktı.

Bu adam hem şaşkın ,hem de çok tatlıydı.
Ahh ah, dedim kendi kendime, çekiceğin vardı benimle Tuğrul bey.
Neticede iki bin yirmi dörtten gelen benle nasıl baş edecekti?

Yavaş yavaş, yaklaşmaya başladım. Göz temasını kesmeden biraz daha yaklaştığımda, ona doğru uzandım. Refleksle biraz boyunu indirdi. Bir sır verirmiş gibi,yanağımı yanağına hafif değdirerek, kulağına doğru;

"Bir gün benim sevdamı da bileceksin."
Sıcak bir nefes verdiğimde kaskatı kesildi.

"Bileceksin diyorum, zira ben sana sevdamı yaşatarak anlatacağım."

Dediğimde yutkundu. Hemen iki adım gerileyerek, sanki onca şeyi yapmamışım gibi,

"Allah rahatlık versin beyim," diyerek hızla evin avlusuna girdim. Kahkaha atasım geldi, surat ifadesi anlatılacak gibi değildi.

Bu uzun yolculuk beni yormuştu. Hızla yatağa girip, hiç zorlanmadan uykuya daldım...

🌹

Sabah erken saatlerde ayaktaydım. Burada hayat çok erken saatlerde başlıyordu. Zümrüt teyzemle yemeklik hazırlarken, kapı sert bir şekilde çalmaya başladı.

Teyzemle göz göze geldiğimizde merakla, kapıya koştuk.
Kapıyı açtığımızda gördüklerimizle şok geçirdik.

Aman Allahım, bu adam gerçektende deliydi. Dün geceki masum oyunum, Tuğrul'un gözünü karartmış olacak ki, kapıdaki yeniçeriler ve ellerindeki ,çeyizliklerle teyzemle resmen şok geçirmiştik.

O kadar çok çeyiz vardı ki, bu adam hangi ara bu kadar şeyi halletmişti?
Bütün çeyizlikleri içeri koyduklarında, Tuğrul da elleri dolu bir şekilde gelmişti.

O hayran bırakan gülümsemesiyle önce benimle göz göze geldi. Sonrasında ise annesine,

"Gelinimin çeyizleri hazırdır ana. Tez nikah yapılsın"

Dediğinde teyzemle ikimiz göz göze geldik. O kadar şaşkındık ki ah dedim kendi kendime, adamın ayarlarıyla oynarsan, böyle de çeyizini dizer.

Bu durum Zümrüt teyzemin hoşuna gitmiş olacak ki,

"O halde tez elden nikah olsun, oğul."
Artık şaşırmamaya karar vermiştim. Nikah yakındı.
Tuğrul ile göz göze geldiğimizde bana attığı gülümseme hiç masum gelmese de gülümsemiştim.

Allahım inanamıyorum. Ben Gül Kurtoğlu, yakında evleniyordum...


 

Loading...
0%