@laylaparadise
|
🌹Arkadaşlar, oylamayı unutmayalım lütfen. Yani, bu kadar zor olmamalı diye düşünüyorum. 🌹İyi Okumalar...
Hayat dedikleri gibi, gerçekten de garipti. Hayaller kurduğunuz kişiyle değil de, o hayalleri başkasıyla hayata geçirmek gibi... Ya da ondan başka kimseyi sevemem, deyip de, sevebileceğimiz ihtimali olduğu gibi...
Bir keresinde izlediğim belgeselde, bir amcaya sordular. "Teyzeyi sevdin demi aldın?" Amca bir an geçmişe gitmiş, gözlerinde beliren anılarla, gülümsemişti. "Sevdalandım aldım" der. Dinlediğim yarım saatlik röportajda bir kere bile "aşk" cümlesini duymamıştım. Ya sevdim ya da sevdalandık. Bizim gözümüzde büyüttüğümüz "aşk" aslında bu insanların sevdasının yanında bir hiçti. Tuğrul"un bana olan bakışları, o amcanın geçmişine olan bakışlarıyla aynıydı. İç çektim. "Sevda" diye fısıldadım. O sanki ateşti ve beni yakıyordu. Daha önce de aşk duygusunu yaşamıştım, ama Tuğrul'un gözlerinde gördüklerimi görmemiştim. Bu adam çok başka bir şeydi. O hissettiği duyguları bakışlarıyla bana gösteriyordu. Peki benim duygularım? Evet, Tuğrul'a boş değildim ama ya bu yakınlık hissim burada kimsesizliğimden kaynaklanıyorsa? Ya da onu sığınak olarak görüyorsam? Hayır, dedim kendi kendime. Bahar geldiğinde yaptığı imalarda Tuğrul'u kıskanmış, Bahar'ın üstüne atlamamak için kendimi frenlemiştim. Kimse, sevmediği biri için bu duyguları bu kadar içten yaşamazdı. Zamana bırakmak en iyisiydi; eğer ki hissettiklerim sevdaysa, bu adama kolay gelsin!!! Zira ona yaşatacaklarımı o bile tahmin edemezdi. Duygularımı açık bir şekilde yaşamayı severdim. Dudaklarım kıvrıldı. Aman Allah'ım, bu adam her yönden deneyimsizdi ve ne kadar çekingen olsa da aramızdaki bu çekime karşı koymaya zorlanıyordu. Kıkırdadım. İlk gün çeyizim serilmişti. Dün ise gelin hamamım vardı. "Tuğrul" diye fısıldadığımda, dün bana söyledikleri geldi aklıma. "Teninin her bir zerresine kurban olurum hatunum. O yüzden kendini nazar edecek gözlerden esirge." Kıkırdadım. Sanki bunları söylememiş gibi, Zümrüt teyzeme yakışır bir edayla kendimi sergilemiştim. Camıma isabet eden taşla heyecanla aşağı indim. Zira bu gece tekrardan Çınar ağacına gidecektik. Avludan dışarı çıktığımda Tuğrul ile göz göze geldik. Bana olan bakışları hem anlamlı, bir o kadar da özlem doluydu. Onu bir gün görmemiş özlemiştim.Kendimi geri çekmeyecektim. Bu hissettiklerim sevdaysa, iliklerime kadar yaşamak istiyordum. Yaşayayım ki yaşatayım. Tuğrul'a bakarak "Seni özledim" dedim. Bana öyle bir baktı ki ,utançtan ölebilirdim. Bana yaklaşarak, "Tuğrul'un canı sana kurban hatunum. Lakin bir bilsen sana olan özlemimi." Bu adam güzel seven adamlardandı. Hızla pelerini üzerime geçirerek atına doğru ilerledik. Beni kolayca atın üzerine oturturdu. Kendisi de hızla bindiğinde, hemen göğsüne yaslandım. Kendimi böyle daha güvende hissediyordum. Hızla atına komut vererek, yola çıktık. Bu adam beni hem geriyordu hemde heycanladırıyordu. Yaşlı çınar ağacına geldiğimizde attan inerek ,hızla beni de indirdi. Beraber çınarın ağacının altında otururken, bir cesaretle dizlerine uzandım. Beklemediği bu hareketim karşısında şaşırmış gözlerle, bana yukarıdan baktığında Adem elmasının oynadığını gördüm. Belki de ilk defa bir kadının dizlerine yattığının şaşkınlığıydı. Onu zorladığımın farkındaydım, lakin ben de zorlanıyordum. Onu arzulamam normal miydi? Ellerini yüzümde gezdirdiğinde, dudaklarıma değen parmağını öptüm. Parmakları hareket etmeden dudaklarımda dondu kaldı. Dudaklarımı dilimle ıslattığımda, parmağına değen dilimle yutkundu. Göz temasımızı hiç kesmeden öylece birbirimize bakıyorduk ama hiç iyi değildik. Kıpkırmızı yüzüyle gözlerime bakarak, birden ayaklandı ve beni kucağına alarak resmen ağacın gövdesine dayadı. Nefes nefeseydik. Ne yapacağını, nasıl hareket edeceğini bilemiyor gibiydi. Gözleri gözlerime tutunduğunda, "İçim değişik oluyor hatun, sen beni yakıyorsun," dedi. Yutkundu, yutkundum. İçimdeki bu his bana heyecan veriyordu. Benim için de her şey ilkti. Sadece ona yakın olmak istiyordum. Çünkü Tuğrul'a yakınken sanki hayatımda her şey normalmiş gibi geliyordu, tamamlanıyordum. Sonra gözlerim dudaklarında takılı kaldı. Onu öpmenin nasıl bir his olduğunu merak ettim. Konuşmasına fırsat vermeden, hızla dudaklarımızı buluşturduğumda bir süre kalakaldı. Kararmış gözlerle baktığında, "Beni durdurasın hatun" dedi. Dudaklarıma resmen saldırdı.O kadar sert ve hızlı öpüyordu ki yetişemiyordum. Kocaman vücudu ile beni resmen esir almıştı. Nefes almak için ayrıldığımızda ikimiz de darmadağınıktık. Alnını alnıma dayadığında, "Gidelim" dedi. Nefesi nefesime karıştı. "Yoksa duramayacağım." Kendini geri çektiğinde, ayakta durmakta zorlandım. Kafamı aşağı yukarı sallayarak onayladım. Atının yanına vardığımızda beni kucaklayarak atına oturturdu. Bu hissi sevmiştim. Bu adam resmen ayağımı yerden kesiyordu. Eve doğru yola çıktığımızda, az önce yaşadıklarımız gözlerimin önünden gitmiyordu. Utandım. "Az önce hiç utanıyor gibi değildin," diyen iç sesimle yerin dibine girdim. Bazen kendime gerçekten şaşırıyordum. Eve geldiğimizde birbirimize bakamıyorduk. Tekrardan gözleri gözlerime tutunduğunda; "En yakın zamanda düğün olsun hatun. Zira bende sabır bırakmadın." Kıkırdadım. Kıkırdama sesimi duyduğunda, dudağı kıvrıldı ve ben o kıvrılan dudağına yapışmamak için kendimi zor tuttum. Hiçbir şey söylemeden hızla eve girdim. Onu gerçekten çok zorluyordum.
Sonrasında, Sabah saatlerinde uyandığımda hızlıca kahvaltı yapıp, teyzemle Han'a doğru yola çıktık. Her şeyim hemen hemen hazırdı. Sadece birkaç kıyafet ve birkaç içlik eksiğim vardı. Han'a vardığımızda tezgahları tek tek dolaşmaya başlamıştık. Buradaki hemen hemen her şey büyüleyiciydi. Diğer tezgaha bakmaya geçtigimizde, Bahar'ın annesi Sare teyze ile duraksadık. O günkü davranışımdan sebep bana sıcak bakmasa da yine de selamladım. Teyzemle konuşurken,bir yandan da tezgahları inceliyordum. Birden Sare teyzenin, "Bahar da Tuğrul'la beraber" dediğinde teyzemle göz göze geldik. Teyzem kaşlarını çatarak, "Hayır olsun Sare, neden beraberler" Bana bakışlarında ima vardı.Bu kadını iyi bir insan olarak görüyordum. Ama o da kızı gibi, kalbi fesattı. Bana bakarak," Kuzum ayağını burktu.Tuğrul da onu kucaklayıp şifacıya götürdü.Yavrum acısından mahvoldu. Ben de şifacının istediği bir otu bulmaya gidiyordum." Mahvolmuş, gebersin. Dilimi ısırdım ve teyzeme baktığımda halen daha kaşları çatık Sare teyzeye bakıyordu. "Ben artık gideyim komşum. Şu otu da bir an önce bulayım da kızımın ağrısı hafiflesin." Yanımızdan gittiğinde teyzeme şifacıyı sordum. Söylediği yer yakındı.Teyzemin itirazlarına kulak tıkayarak hızla şifa haneye gittim. Burası da kocaman bahçesi olan, mimari yapısına hayran kalınabilecek kadar güzeldi. Hızla avludan geçerek içeri girdim. Bir teyzeye rastladığımda onun da şifacı olduğunu anladım. "Selamünaleyküm teyzem. Arkadaşım ayağını burkmuş da annesi yanında durmam için yolladı." Tebessüm ederek, "ismi nedir kızım arkadaşının?" dedi. Tebessüm ederek "Bahar " dediğim anda, "Üçüncü çadıra bak yavrum. Beyi de yanında galiba? " Beyi!!! demesiyle kaskatı kesilmiştim. Tuğrul'u beyi mi sanmışlardı? Hızla dediği yere doğru ilerledim. Perdeyi hafif araladığım da , boylu boyunca uzanan Bahar, hüngür hüngür ağlarken, Tuğrul ona geçeceğini söylüyordu. Kadının dediği kadar vardı. Görenin kocası sanması normaldi. Bahar ile göz göze geldiğimizde bir an duraksadı. Şeytani gülümsemesiyle Tuğrul'un elini tutup, "Dayanamıyorum çok acıyor" dedi. Tuğrul ne yapacağını bilemez bir şekilde sağa sola bakarken, benimle göz göze geldi. İkisinin birleşmiş ellerine dalarken, merak edip baktığım yere gözlerini çevirdiğinde, ateşe değmiş gibi hızla elini çekti. Bir an evvel gitmek istiyordum ama yerimden de kıpırdayamıyordum. Az evvel konuştuğumuz şifacı teyze, içeri gelerek, "Eşiniz için, anası otu getirdi " dediğinde hızla gözlerime baktı. Gözlerimden firar eden o gözyaşını takip ettiğinde yutkundu. Daha fazla duramayacaktım. Neden hep aynı şeyleri yaşıyordum? Anlıyordum, yardım etmek istedi ama o kadını sevmediğimi bile bile nasıl böyle samimiyet kurabilir. Şifacı kadın böyle bir samimiyet görünce, beyi sanması normaldi. Koşarak avludan çıkarken, Tuğrul'un da arkamdan geldiğini biliyordum. Tam avludan çıkmak üzereyken teyzemi gördüm. Ne haldeydim bilmiyorum ama teyzem beni gördüğünde çığlık attı. "Kurban olduğum söyle anana biri canını mı yaktı kuzum?" deyip ağlamaya başladığında bu kadının merhametli kalbini öpmek istedim. "Ana " dedim içli ve kırık sesimle, "Baharı Tuğrul'un zevcesi zannettiler. Söylesene bu kadar yakın olmasaydı beyi zannederler miydi?" "Ana," diye ilk defa sesleniyordum teyzeme. O da benimle ağlıyordu. Acımla ortak olmuşçasına, karşıdan adımı seslenerek gelen oğluna kaşlarını çatarak bakıyordu. "Ben gidiyorum, çok kırgınım ana hakkını helal edesin." Sözlerim üzerine hızla bakışlarını bana çevirdi. Kafasını onaylamaz şekilde sağa ve sola sallayarak, "Hiçbir yere gidemezsin ,Tuğrul bey gitsin gerekirse ben kuzumu hiçbir yere göndermem." Tuğrul hızla yanımıza geldiğinde göz göze gelmemek için her şeyi yapıyordum. "Hatunum," dedi. Çok kırgındım ve konuşmak istemiyordum. Hışımla Zümrüt annem kolumdan tutarak beni arkasına aldı. Çatık kaşlarıyla Tuğrul'a bakarak, "Söz bozulmuştur Tuğrul bey varıp gidesin yoluna. Benim sana verecek kızım yoktur," dediğinde hızla anasına döndü. "Anlamadım, sen ne dersin ana?" Zümrüt teyze de en az benim kadar öfkeliydi. Tekrar kelimelerini bastırarak, "Söz bozulmuştur," dedi. Hızla kolumdan tutarak resmen arkasından beni sürükledi. Ve devam etti. "Benim guzuma kısmet çok." Tuğrul 'un surat ifadesine bakmaya korkmadım değil. Arkamda duran bu kadına bir kez daha minnettardım...
|
0% |