@laylaparadise
|
🌹 Merhaba, umarım bölümü keyifle okursunuz. 🌹Arkadaşlar son bölüme kadar okuyup, oylama yapmayan arkadaşlarım gerçekten destelerinize ihtiyacım var. Lütfen oylama yapalım. Destek veren herkese çok teşekkür ederim...
Tuğrul 'dan, "Söz bozulmuştur." Dakikalardır yerimde donuk bir şekilde bu kelimeyi anlamlandırmaya çalışıyordum. "Söz bozulmuştur," aklım başıma yeni yeni gelmeye başladığında hızla peşlerinden gidiyordum ki, "Tuğrul gardaşım sultanımız seni huzuruna bekler," diyen Göktuğ ile yerimde kalakaldım. Bizler cihan sultanımızın gölgesinde, nice seferlere giden, "Delilerdik." İslam'ın sancağı altında, canımız pahasına, gelecek nesillerdeki gardaşlarımıza, bacılarımıza, evlatlarımıza canımızı kurban etmiştik. Biz deliler vatan toprağımıza delilircesine sevdalıydık. Atımla saraya geldiğimizde, can gardaşım "Göktuğ'a" beklemesini söyleyerek, sultanımın huzuruna hızla adımladım. Kapısına geldiğim de ağaların haber vermesi ile huzuruna çıktım. Sultanım beni gördüğünde gülümseyerek, " Yaklaşasın Tuğrul " dedi. Sultanımın izni ile yaklaştım. Hızla ayaklanarak yanıma geldi. "Hazırlıklar nasıl gidiyor aslanım?" Gülümsedim. Sultanımızın bana Allah'ın aslanı diye hitap etmesi beni gururlandırırdı. "Sultanım hazırlıklarımız tamamdır. Emriniz üzerine bizler önden giderek, emrettiğiniz gibi, ordumuza öncülük edeceğiz." Heybetiyle, ceylan derisinden özel olarak çizdiği yerleri son bir kez daha üstünden geçerek müsaade istediğimde, eliyle gitmemi işaret etti. Başımı eğerek tam çıkıyordum ki, "Gözlerin hüzünlü bakar aslanım, hayır olsun bir derdin mi vardır?" Kırık bir tebessüm yolladım. Zira benim derdime çare yoktu. Ben amansız ilacı olmayan bir sevdaya kurban olmuştum. Sultanıma dönüp, "Benim derdimin çaresi yoktur Sultanım. Sadece bir ceylan da vardır çaresi, lakin o da kırgın bakar gözlerime." Arkasına dönerek tahtına doğru ilerledi. "Ceylanlar ürkektir, güven vermezsen sevmeyi bilmezsen mutlak hep kaçar." Tahtının gizli bir bölmesinden, küçük bir kutu çıkardı ve bana uzattı. Merakla aldığım kutuyu açtığımda benim hatunum kadar narin bir yüzük gördüm. Minnetle Sultanıma gülümseyerek baktığım da, Eliyle gitmemi işaret ettiğinde, hızla huzurundan ayrılarak, atımın yanına gittim. Göktuğ'un sorularını yanıtsız bırakarak, ana ocağıma doğru yola çıktım. Sevdamın peşinden gitmeli, kırılan kalbinden öpüp onarmalıydım. Eve yaklaştıkça ona olan özlemim daha da artıyordu. Bu kadın benim gibi deliyi, sevda dan iyice delirtmişti. Evin önüne geldiğimde kapıyı sert bir şekilde tıklattım. Kapıyı açan anamı görünce yüzüm düşmüştü. Keza anam da geldiğimden hiç memnun görünmüyordu. Burnumdan soluyarak anama döndüm, "Ana, ne demek sözü bozmak?" aklıma geldikçe deli damarım daha da atıyordu. Devam ettim, "Ne demek benim gızıma kısmet çok, ana?" Anam kaşlarını çatarak, üzerime doğru gelmeye başladı. "Oğul!!! " Elimi kaldırdım. "Ana sen beni bilmez misin? Senin oğlun yanlış yapmaz." İyice delirmiştim; ne demek benim gızıma kısmet çok, aklıma geldikçe iyice deliriyordum. "Gülüm!!!!" diye seslendim. Zira bir de benim gözlerime bakarak konuşmalıydı. Seslenmemle ayaklarını yere vura vura karşıma geldi. Sinirlenince ayaklarını yere vuran bir hatun benimki olmalıydı. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Üzerine doğru hızla yüreyerek, gözlerinin tam da içine baktım. "Sözü bozdun öyle mi?" Yutkundu. "Anlatasın hatun. Bakmayasın yüzüme, hayde." Kaşlarını çatıp, parmağını sallayarak üzerime doğru yürüdü. Bu kadının bu hali içimi daha da çok harlıyordu. " Niye bağırıyorsun, Tuğrul Bey?" Arkama doğru baktı. Az kalsın arkamda biri var diye arkama bakacaktım. Sonrasında devam etti. "Aaa zevceniz, nerede? Göremedim de." Bu kadın tam on ikiden vuruyordu. Okçu birliğine alsak düşmanın haline acırdım. Vay ! Haline Tuğrul dedim kendi kendime. Onun gibi ben de karşılık verdim. "Karşımdasın ya, hatunum." "Hıh," dedi. Allahaşkına, bu kadının tepkileri beni bitiriyordu. Zira şuan onu konuşturmadan, dudaklarına yapışmamak için, kendimi zorluyordum. "Yoo," dedi. " Ben Bahar hanım dan bahsediyorum. Anladın mı? " Nasıl anlamayacaktım ,gayet anlayabileceğim şekilde noktalıyordu cümlelerini. Derin bir nefes verdim. Gözlerine bakarak, " Bak, hatunum, ayağını burkanın Bahar olduğundan bile haberim yoktu. Önümde birden düştü biri, ben de yardımcı olmak için şifahaneye götürdüm. Benim niyetimde kötü bir durum yoktur." Omuzlarını kaldırıp indirdi, bu kadın ne demek istedi şimdi? Verdiği tepkileri anlamlandıramadığımı anladığında, iyice dibime girip, "Bu seni onun beyi olduğunu söyledikleri gerçeğini değiştirmiyor. Aynısını benim için başka bir..." Elimi kaldırıp susturdum yüzüne bakıp, "O er dediğin adamın kafasını koparırdım" Hışımla üzerime gelerek sinirle " Canı deli ne olacak" dedi. Bu kadın benim ayarlarımla oynuyordu ama az kaldı delirmeme bilmiyordu. Ona bakarak, " Sen şimdik benim hatunum olmayacak mısın?" Dediğim de yutkundu.
"Olmayacağım " dediğinde, benim deli ayarlarım iyice bozuldu. Ona bakarak gülümsedim. "Öyle mi?" dediğimde , "Öyle " dedi bastırarak. Kafamı aşağı yukarı sallayarak, birden hatunumu yakalayıp omuzuma attım. Çığlık çığlığa bağrışlarını duymuyordum bile. Hızla atıma doğru ilerledim. Anamın arkamdan bağırışları umurumda değildi. "Bak bakalım ben seni nasıl hatunum yapıyorum" dediğimde, "Delii!!" diye çığlık attı. Evet delirmiştim. Kimse ama kimse, hatunum bile, beni ondan mahrum bırakamazdı. Atıma oturduğumuzda arkasına dönerek gözlerime baktı. Gözlerinden ateş çıkıcaktı sanki. Onun konuşmasına izin vermeden , "Hatunum boşuna dememişler, her şerde bir hayır vardır diye. Bu sayede nikahımızı erkenden kıydırıcağım, sonrasında " dedim daha da yaklaşarak, "Seni elimden kimse alamayacak" dediğimde ağzı açık bir şekilde bana bakakaldı... |
0% |