@lupher
|
Eğer beğenirseniz devamını getiririm fikrinizi belirtmeniz yeterli :) "Cidden Ankara’ya yatay geçiş mi yapacaksın?” diye konuşan ezgiyi hem dinliyordum hem dinlemiyordum. Bana nasıl oluyor o diye hiç sormayın inanın bende bilmiyorum. “Kırk kere söyledim kırk birinciye söylüyorum. Evet, Ankara’ya yatay geçişle gideceğim” bıkkınlık sesimden akarken ezgiye ulaşmıyordu bile. Ezgi gibi bir çenebaza ise bıkkınlık hiç uğramamıştı. “Nasıl Ankara ya? İstanbul’a gelmek için uğraşıyor millet ama bizim kız Ankara’ya gidiyor. Hem Ankara da deniz yok ki!” her şehirde deniz varmış gibi Ankarayı deniz yok diye kötüleyen insanları boğacaktım az kalmıştı valla. Sanki ülkenin diğer seksen ilinde deniz var bir Ankara da yok! “Öyle bir talebim yok zaten Ezgi deniz olmadan da yaşayabilirim orada. Sonuçta su şebeke hattı var değil mi Ankara’nın?” diye hesap sorarcasına ona baktım. Ankara’ya gitmeyeyim diye abartmadıkları özellik kalmamıştı. “Yahu orada her yer düz ova, toprak oraları sulamaktan sana su mu kalır?” yine gömecek bir Ankara özelliği bulmuştu Ezgi hanım. “Of Ezgi burada su sıkıntısı yaşamıyorsam Ankara da hiç yaşamam merak etme!” diyerek yerimden kalktım. Daral gelmişti yahu. Herkesin derdi aynıydı İstanbul’da kalmam. Bakkal Nuri abi bile ekmek alırken Ankara’ya gitmemem için kendince sebepler sıralamıştı. “Terasa kaçarak benden kaçabileceğini mi sanıyorsun?” diyerek terastaki oturma koltuklarından birine kendini attı. Gözlerimi kapatarak kafamı geriye attım. “Ankara dışında her şeyi konuşabilirsin ama Ankara yasak.” Diyerek ona tüm kapılarımı açık bıraktım. Artık Ankara diye kusacaktım. “Pekâlâ” diyerek bir iki saniye sustu malum geldiğinden beri Ankara diye öttüğü için ona da konu bulmak zor gelmişti. “Cengiz” dediğinde ağzımdan derin bir nefes verdim. Kafamı yatırdığım yerden kaldırarak ona ters bir bakış attım. “Çok aradın mı bu konuyu?” dediğimde kafasını hayır anlamında salladı. “Yok hemen aklıma geldi” dediğinde göz devirdim. Cidden şu sıralar kimle konuşsam konu ya Cengiz ya Ankara oluyordu. “Ankara’ya Cengiz yüzünden mi gidiyorsun?” dediğinde tip tip ona baktım. Tamamen hayır diyemezdim bu soruya çünkü biraz da olsa etkisi vardı. Ana etken hiçbir zaman o olmamıştı. “Hayır. Oradaki eğitim kadrosu buradakinden kat kat iyi yatay geçiş imkânım varken beni burada tutabilecek bir şey de yok Ezgi. O yüzden gidiyorum.” Dediğimde Ezgi hiçbir tepki vermeden beni dinlemişti. Bunu söylediğim bazı arkadaşlarım alenen inanmamışlardı ama cidden ana sebep o olmamıştı. “Peki gitmeden önce konuşacak mısın?” diye sakince sorduğunda derin bir nefes alıp gökyüzüne doğru baktım. Arada konuşmak isteyen tarafım çıkıyordu fakat abi dediğim tarafım bu itirafı gereksiz buluyordu. “Gözden ırak olan gönülden de ırak olurmuş Ezgiciğim. O yüzden hiç gerek yok!” diyerek bakışlarımı ona çevirdim. “Dikkat ette sen gönlüne işlemesin diye ırak olduğun kalbinde iyice düğüm olmasın” dediğinde ona tip tip baktım. “Ne demek şimdi bu?” cümlemle beraber yattığı yerde doğruldu. Sanki çok önemli bir şey söyleyecekmiş gibi tripe girdi. “Demek istediğim uzun yıllar mahallede olmayacaksın gelsen bile bir hafta iki hafta geleceksin geldiğinde ya Cengiz’in yanında başka bir kız olursa? O zaman düğümlenir kalırsın ortada ne ileriye gidebilirsin ne geriye yani diyeceğim o ki sende bu çocuk iyice işlemeden patlat bombayı öyle git.” Dediğinde bir duraksadım. Yanında bir kız görme işini hep kafam da ertelemiştim. Daha doğrusu ihtimal vermemiştim. Birkaç flörtü olsa bile daha ileriye gitmemişti cengiz. “Artık yaşı da geliyor eskisi kadar bu konulara uzak duracağını düşünme” diyerek arkasına yaslandı. “Söyleyince ne olacak? Kardeşi olarak görüyor ya beni?” sorar bir tarzda Ezgiye baktım. Kollarını göğsünde bağlayarak iyice yerinde yayıldı. “Muhtemelen reddedileceksin ama en azından kafan net olacak. Gerçekten gözden ırak olunca gönülden de ırak yapmayı becerebilirsin.” Dediğinde gözlerim karşı binanın çatısına doğru kaydı. Bir kuş çatının üstünde zıplayarak yol alıyordu. “Reddedilmeden yapamaz mıyım bu işi?” derken gözlerimi kuştan çekip almıştım. Keşke şimdiden Ankara’ya uçup gitseydim. Nefes alabildiğim nokta kalmamıştı bu mahallede. “Sanmıyorum içten içe hep umutlu tarafın olacak en iyisi sökülüp atılması Cano ama yine de son karar senin.” Diyerek oturduğu yerden ayaklandı. Bende onunla ayaklanırken bir yandan söyleniyordum. “Aklımı karıştır karıştır sonra son karar senin de “yalandan elimle omzuna vurdum. “E yalan mı seni zorla çıkmaza götürüp itiraf ettiremem” dediğinde sessiz kaldım. Bu konuyu biraz düşünecektim. Kapıya kadar sessizce gelmiştik. Kapıyı açtığımda yere eğilip ayakkabılarını giymeye başladı. “Umarım bir sonraki görüşmemizde Ankara’nın a’sını kullanmazsın.” samimiyetsiz bir şekilde güldüm. Omuz silkerek doğruldu. “Hiç öyle bir umudun olmasın çünkü sonuna kadar gitmene engel olacağım.” Diyerek kollarını bana sardı. Hemen karşılık verirken güldüm. “Artık Ankara zehirlenmesi yaşıyorum” dediğimde gülerek benden uzaklaştı. İki üç merdiveni hızlıca inerken bana bakıyordu aynı zamanda. “Eğer Ankara’ya gitmezsen Ankara gibi bir zehirlenme yaşamazsın” derken kendinden çok emindi. Sanki şu an hemen Ankara’ya okumaya gitmekten vazgeçecektim. Gülerek ona el salladım. “Aynen canım aynen” derken yüzümde alaylı bir gülüş vardı. O da gülerek uzaklaştı ve arkasını dönerek demir kapıdan çıktı. Derin bir nefes alıp bende kapıyı kapattım. Evde tek olmak cennetti hele yaz günü yalnız kalmak cenneti yaşamaktı. Koşar adım yukarı çıktım. Önce terasın kapısını sonra odamın penceresini kapattım. Ardından babamı zorla ikna ettirdiğim klimamı açtım. Kendimi yatağa bıraktığım gibi mesaj gelmişti. İşte zamanlama budur bebeğim. MAHALLE RADAR GRUBU Ali abi: Akşam çekirdek kola park? Abim: Oğlum herkes senin kadar boş beleş adam mı? Siz: Senden bahsediyorsak abi, evet 😏 Ali abi: Burçe aşk olsun abisi ben boş beleş insan mıyım? Siz: Estağfurullah abi 🤗 Olur mu öyle şey Ali abi: Şirinlik yaparak kurtulamazsın Burçe🤨 Siz: nasıl kurtulurum peki? 🥺 Ali abi: şöyle akşama güzelinden bir kek yap da bakarız o zaman😉 Siz: yapıldı bil🫡 Abim: ulan kırk tane dil döksem bana yapmazsın el alemin adamlarına döktür Burçe Siz: hak edene yapıyorsam demek ki 💅🏻 Ali abi: aldın mı cevabını maymun köpeysi 👊🏽 Ezgi: emoji kusacağım yeto Ekrem abi: önce Türkçeyi öğren çalı saçlı seni Ezgi: seni o kadar ciddiye almıyorum ki inanamazsın Ekrem abi: ay götüm 😒 Siz: ay durun bir gerginlik çıkartmayın tatlı tatlı konuşuyoruz Siz: hem araya kaynadı cips kola park? Kimler okeyse el kaldırsın. Siz: ✋🏻 Abim: ✋🏻 Ali abi: ✋🏻 Ezgi: ✋🏻 Ekrem abi: ☝🏻 Siz:? Ekrem abi: belki gelirim belki gelmem eli o Siz: 👍🏻 Ezgi: ay götüm 😒 Cengiz abi: ☝🏻 Siz: sende mi? Cengiz abi: yok ben ilkokul da böyle el kaldırıyordum geliyorum ben Siz: 👍🏻 Abim: salak bu çocuk Ali abi: bunu ben deyince haksız olan ben oluyorum ama Abim: triplenme lan it Ercoş🎀: sabah işe giderken leyla kahvehaneye gidiyordu 😏 Ercoş🎀: demedi demeyin yakında oğuz abiyle düğünlerinde halay çekeriz. Siz: ay ercoşş ilaç gibi geldin valla 🩷🩷 Siz: ee daha var mı sabah radarına yakalanan? Abim: Ercoş ne Burçe? Ercan abi diyeceksin 😡 Cengiz abi: Harbiden kızım o ne öyle? Ali abi: Burçe ne diyorsa haklıdır. Ercoş🎀: yok Burçem başka haber ama olsun terasındayım hemen 😉 Siz: ay sana kapım hep açık ercoşum😙 Siz: ayrıca abi sanan ne ya biz Ercan abimle böyle anlaşıyoruz kıskandın mı zoruna mı gitti paşam? Siz: Ali abimmm 🥹🥰🫶🏼 Abim: deli edeceksin beni deli Siz: olmuşsun zaten🤠 Abim: kaşınma istersen? Siz: kaşı sıkıysa? Abim: akşam Burçe yok hastanede olacak kemik kırıklarından dolayı Siz: akşam abimde yok kemik kırıkları olacak babamdan dolayı 🤭 Siz: hemen mesajı babama iletildi yaptım abicim hiç merak etme 🤓 Cengiz abi: çok fenasın Siz: ne yaptım ki? Hiçbir şey 😇 Abim: umarım babam bu mesaj için çağırmıyordur Burçe yoksa tüm hafta boyunca çekeceğin var benden Siz: desene senin de babamdan Abim: ya sabır ya sabır Gökçem🌸: ay ne konuşmuşsunuz be Siz: akşam cips kola park? Gökçem🌸: sen var mısın? Siz: yess Gökçem🌸: o zaman okeydir angara bebesi📿 Ali abi: angara ne alaga la? Cengiz abi: Ankara? Ercoş🎀: ne Ankaralı damat mı geliyor? 🫨 Ali abi: damat mı? Hayırdır oğlum? Ekrem abi: abisi @siz? Siz: ya şaka aramızda yok damat filan 🙄 Siz: hem olsa öyle bir gaf yapar mıyım ben? Siz: tövbeler tövbesi ASLA! Gökçem🌸: ercoş sen de abartmadan durma yani! Ercoş🎀: ne yaptım kız? Siz: aşk olsun ercoş birisi olsa ilk sana söyleyecektim ama yok demem artık sana 😞 Ercoş🎀: kız bilsem ağzım sıkı benim herkesin dedikodusu size sizin dedikodunuz kimseye 🤐 Ali abi: bizim de haberimiz olur değil mi Burçe kardeş? Siz: isteme günü mü? Olur abi tabii ayıp ediyorsun ☺️ Ekrem abi: biz öyle insanlar mıyız abisi? Değerimiz isteme günü mü öğrenmek? Siz: yok abi estağfurullah ben sevdiceğimin canını düşündüğümden 😄 Ali abi: merak etme sen onun canını biz düğün gününde bile sıkabiliriz icabında Siz: gelin güvey olduk bakın ortada fal yok yumurta yok boş verin siz beni de leyla abla niye her sabah oğuz abinin yanına gidiyor onu tartışalım?
Telefonu yanıma atıp tavanla bakıştım. Adamlar daha normal sevgiliye bile açık değilken ben cengiz abiyle sevgili olmayı düşünüyordum. Cidden yazık kafama. Telefonu elime geri alarak Ankara konusunun devamını okudu mu diye bakmaya girdim. Konuşmaları görmüştü. Ama hiçbir yorum yapmamıştı. Yani ben de ne zannediyorsam? O benim namusum diye olmayan aşkı birdenbire ortaya mı çıkacaktı? Ayrıca kimse Leyla olayını iplememişti. Ama neyse ki benim olayım da kapanıp gitmişti. Akşama kadar vakit öldürüp ilk önce yurt için çeşitli eşyalar bakmaya daldım. Ardından kıyafetler teknoloji aletleri derken Gökçenin mesajıyla uygulamadan çıktım.
Gökçem🌸: çok durdu mu ezgi? Siz: yok bir saat filan Gökçem🌸: ne yaptı oturup Cengizi mi güzelledi? Siz: yok be bir kere açtı konusunu hep Ankara’yı konuştuk Gökçem: içten içe gitmene sevindiğini bilmiyoruz sanki Siz: ay gökçe haksızlık etme kıza ya Gökçem🌸: aynen kardeşim haksızlık ediyorum neyse arkadaşına laf etmeyeyim Gökçem🌸: bu çamur saçlı için yazmadım zaten ben Gökçem🌸: akşam bir saat parka erken gidelim mi diyecektim Gökçem🌸: Salihle atıştıkta biraz Siz: tabi yavrusu gideriz erkenden dur saatini sorayım gruba Mahalle radar grubu Siz: akşam kaçta toplaşıyoruz? Ali abi: dokuz Siz: okeyy Sare: toplaşıyor muyuz ki? Ali abi: günaydın zilli Sare: park? Siz: 👍🏻 Sare: temam
Konuşmadan çıkıp hızla gökçeyle olan konuşmaya girdim.
Siz: sekiz de bizim mekandayım Gökçem🌸 mesajınıza “👍🏻” ifadesini bıraktı.
Hızlıca yataktan kalkıp elime kenarda duran süpürgeyi aldım. Eğer etrafa biraz çeki düzen vermeden evden çıkarsam annemim surat asacağını biliyordum. Hızlıca evi süpürürken annem sonunda gün toplantısından gelmişti. Ben de o sırada mutfağa geçip keki ve akşam yemeği için salatayı yaptım. Saatin yedi buçuğa doğru yaklaştığını görünce keki bir kontrol edip televizyon önünde el işi ören annemin yanına gittim. “Evi süpürdüm salatayı yaptım yemekler ısındı fırında da kek var akşam park için on beş dakikaya onu alır mısın?” dediğimde annem gözlüğünün üstünden bana baktı. “Şimdi nereye?” dediğinde saçımdaki tokayı açtım. “Önden bir gökçeyle buluşacağız.” Dediğimde bir süre suratıma bakıp kafasıyla beni onayladı. El işine dönerken her zamanki son cümlesini söyledi. “Akşama çok geç kalma” dediğinde o görmese de onu başımla onayladım. Hızlıca yukarda üstüme düz beyaz tişört ve mavi kot pantolonumu giydim elime de kot ceketimi alıp koşarak merdivenlerden indim. “Ben çıkıyorum” diyerek ayakkabılarımı giyindim annemden ise cevap gelmeden evden çıkmıştım. Telefondan abimle konuşmamıza girdim.
Siz: akşam gelirken keki alda gel Abim: 🖕
Umursamadan telefonu cebime atarak çıkmaza doğru yürümeye başladım. Park çıkmaza yakındı hem de çıkmazın oradaki bina boşaltıldığı için merdivenlerinde oturup çok rahat konuşabiliyorduk. Çıkmazın sokağına döndüğümde zaten Gökçenin çoktan geldiğini görmüştüm. Duruşundan tek sorunun Salih olmadığını anladım. Hızlıca yanına ulaştığımda fazla bir enerjiyle konuştum.” Merhabalar güzeller güzeli Gökçe hanım” dediğimde Gökçe güldü ama gülüşü buruktu. “Merhabalar asıl güzellik abidesi Burçe Hanım” dediğinde sırıttım. “Teşekkürler fakat sizin mutluluğunu gölge düşüren kimdir anlatın bakalım” diyerek kollarımı bacaklarımın çevresine sardım. “Salih babam annem okul sen zaten hayatımda bu oluşumlardan daha fazlasına yer yok” dediğinde burukça gülümsedim. “Yolla bakalım istediğini” diyerek tek elimi yanağıma yasladım ve tüm odağımı ona verdim. “Babam artık annemde kalmamı istemiyor. Annem senin Ankara’ya gideceğini söylemiş babama babam da İstanbul’da kalmak için nedenimin olmadığını ve kesinlikle yanına gelmemi istiyor işin kötü yanı annem de istiyor zorlanıyormuş benle yaşarken” dediğinde kaşlarım istemsizce havaya kalktı. Bir insan kızına açıkça git diyebilir miydi ya? “Neden zorlanıyormuş?” derken bile sesimdeki sinir belli oluyordu. Buna hakkım var mıydı bilmiyorum ama çok sinirleniyordum onlara. “Çok para yiyormuşum. Aldığı maaş boğazımıza yetmiyormuş. Sabah çıktığım akşam girdiğim saat belli değilmiş. Bana hâkim olamıyormuş korkuyormuş kötü yola düşmemeden” ağlayacak gibiydi. İçten içe bu haline üzülürken teselli cümlelerin boş olduğunu biliyordum. Sessiz kalarak içini dökmesini bekledim. Yere bakarak derin bir nefes aldı. Onların yerine de yine Gökçe utanıyordu. Her yük Gökçedeydi. “Sanki her gece başka adamın yatağındaymışım gibi imalarda bulundu bana inanabiliyor musun?” derken bana dönmüştü Gökçe. Gözleri boncuk boncuk dolmuştu. “Beni kendi zannediyor. Sırf babam para yetiremedi diye bu işlere bulaştı ya ben de buluşacağım zannediyor. Ben o değilim ki Burçe” derken gözlerindeki yaşlar süzülmüştü. “Biliyorum canımın içi biliyorum” diyerek bir kolumu onun omzuna sardım. “Babamı da böyle doldurdu büyük ihtimalle şimdi sen Ankara’ya yatay geçiş yapıyorsun ya bana diyor ki sen de Afyona yap yapamıyorum diyorum o zaman okulu bırak yanıma gel diyor ne yapacağım orada? Babaannemlerin yanında delireceğim mi?” derken gözyaşlarının hızı artmıştı. Hiç durmadan celallenerek devam etti konuşmasına. “Salihe anlattım durumu destek olur yanındayım der diye. Bana diyor ki afyona gidersen bu ilişki biter Gökçe. En küçük sıkıntı da beni yüz üstü bırakacak mısın yani dedim. Bana diyor ki sence ilişkimizi uzak ilişki yapmak küçük bir sıkıntı mı. “Derken ağlamaya devam etti. Sinirleri boşalmıştı. “Her şey o kadar üst üste bindi ki nefes alamadım bende. Sevdiğim adam bile benim için çaba göstermiyor. Ben annemden babamdan çaba bekliyorum” diyerek eliyle kafasına vurdu. “Salak kafam işte” dediğinde elini tuttum. Kafamı da omzuna koydum. Her Gökçeyle konuştuğumda hayatın sandığımız kadar toz pembe olmadığıyla yüzleşiyordum. “Az kaldı kendi hayatın için az kaldı canımın içi” diyerek kafamı kaldırıp başını öptüm. “İlişki de tek sıkıntı da bu değilmiş zaten yaz boyu çalıştığım için de sıkıntı çıkardı akşamları görüşüyorduk o da bir saat sen buna mı sevgililik diyorsun dedi bana.” Derken daha da sinirleri bozulmuş gibiydi. “Diyorum ya Gökçe Salih çocuk gibi sana iyi gelecek bir yönü yok” diyerek omzunu sıvazladım. “Dedin dedin de bu aptal kalp dinliyor mu?” derken yine en çok kendine sinirleniyordu. “Kendine sinirlenmekten vazgeç sen kalbin içinde kendin içinde her zaman en iyi seçimleri yaptın evet seçimlerin sonuçları her zaman sana iyi hissettirmedi ama onları yarım da bırakmadın Gökçe” diyerek omzunu sıvazladım. “Eğer bu kadar yarım kalmışların içinde sen de yarım kalsaydın daha çok acı çekerdin. Evet şimdi de acı çekiyorsun. Seni anlamam mümkünde değil ama ben hep senin yanında olurum canımın içi. Sen yeter ki kimseden vazgeçme” diyerek daha sıkı sarmalamaya başladım. “Sen olmasan zaten ben bu hayattan çoktan vazgeçmiştim.” Derken kafasını omzuma yasladı. “Şşt saçma saçma konuşma kına yakarım valla eline” diyerek ellini tuttum sıkıca. Burnu tıkalı bir şekilde güldü. “Nefret ederim kokusundan sakın” dediğinde bende güldüm. Bir süre öyle kaldık. Sessizce ağlamaya devam etti. En sonunda sakinleştiğinde biraz daha öyle kaldık. Omzuma yasladığı kafasını kaldırarak bana baktı. “Afyona gitmeyeceğim ama Salihten de ayrılacağım dediğin gibi bana iyi gelen özelliği kalmadı artık. Benim için fedakarlıklar yapmayacaksa ben de onun için fedakârlık yapmama gerek yok” dediğinde hepsinde kendinden emin görünüyordu. “Sen de Ankara da o psikolojiyi bitireceksin ve kendine yer açacaksın ikimiz beraber ev tutup çok mutlu olacağız” dediğinde genişçe gülümsedim. “Hah işte şöyle ya benim Gökçem bu işte bu yerim seni yer” diyerek yanaklarından sıkı sıkı tutup öptüm. Tam o sırada abim arıyordu. Saate baktığımda saatin çoktan dokuz buçuk olduğunu gördüm. Demek ki fazla dertleşmiştik. “Hadi hadi saat dokuz buçuk olmuş” diyerek oturduğumuz yerden kalktım. O da elimden destek alarak kalktı. “Ağladığım belli oluyor mu?” dediğinde yüzünü inceledim. Kafamı iki yana salladım. Saçını savurdu. “İşte budur benim güzel bebek suratlı yüzüm” diyerek önden yürümeye başladı. Her şeyiyle bu kıza bayılıyordum. Saçma saçma şeylerle sohbet ederek parka geldik. Abim beni görür görmez derin bir nefes alırken “Neredesiniz kızım ya iki saattir sizi bekliyoruz” dediğinde göz devirdim. “Abartma istersen arayalı 10 dakika oldu” dediğimde Cengiz abiden cevap gecikmemişti. “Sizin 10 dakikanız yarım saat ağaç olduk burada” dediğinde yine kalbimin ritmini bozmayı başarmıştı şerefsiz. Kalbim ne buluyordu ki bunda yeterdi valla. “Ağaç olurken kekleri götürmeyi ihmal etmemişsiniz ama” diyerek ortadan bir dilimde ben aldım. “Ellerine sağlık affedildin valla” diyerek yanağımdan bir makas aldı Ali abi. Ben de ona gülümseyerek cevap verdim. “Yine dışlanmışız hiç çağırmıyorsunuz bizi valla” diyen Ezgiye doğru baktım yine Cengizin yanına konumlandırmıştı kendini. Gökçe en çok bu huyuna sinir oluyordu. Benim ise umurumda olmuyordu. Şu an umurumda olan ise ağzına koca keki atan Cengizdi. “Özel hayatımı paylaşacağım kişiler arasında değilsin Ezgi” dediğinde bunun farkındaydım. Gökçe bunu dediğinde daha ses çıkmamıştı çünkü herkes az çok biliyordu gökçenin özel hayatını. “Sana mı anlatsın zaten götüm” diyen Ekrem abiydi kıkırdayarak ona baktım. Cidden yüz ifadeleri o kadar komik bir insandı ki hiçbir şey söylemese sadece mimikleriyle konuşsa beni gülme krizine sokardı. Yapmışlığı da vardı. “Senin benimle derdin ne ya?” diye huysuzlanan Ezgiye yüzünü buruşturdu. “Ne olacak be seninle derdim mümkünse selamımız sabahımız bile olmasın” diyerek eliyle kış kış yaptı. Yine kıkırdadım çünkü hareketleri hoşuma gidiyordu. “Kız palyaço mu oynuyor karşında ne kıkır kıkır?” diye bana yalandan kızıp kaşlarını çattığında daha çok güldüm. Hiçbir zaman ciddiye alamıyordum Ekrem abiyi. “Senin kadar güldüren yoktur şunu hayatta” diyen abimdi. Ağzımdaki kekleri temizlerken bir yandan da konuşuyordum. “Ne yapayım ama mimiklerin çok komik.” Dediğimde o da benle güldü. Eliyle beni gösterdi. “Ya müşteri geldi bize Burçe de bizim tabakları getirmiş dükkâna tamam mı?” diyerek yeni bir hikâyeye geçiş yaptığında tebessüm ettim. Çünkü hangi hikâyenin geleceğini biliyordum. “Adam da peltek abi teslimatla alakalı sıkıntı yaşamış ama sıkıntı kendi tarafında bizle alakası yok işte bende sert durmam gerekiyor adama yükselmeye filan çalışıyorum yok abi bu arkada kıkır kıkır” dediğinde sanki o anları yine yaşıyormuşum gibi yine kıkırdadım. Masadakilerle benle kıkırdarken Ekrem abi de siniri bozulmuş gibi güldü. “Adam boyu eksik boyu diyor ben diyorum seninkiler yanlış boru sipariş etmiş bu arkada gülmeye devam ediyor hayır bende kendimi tutamıyorum asaplarım bozuldu adam beni anlamıyor bir de üstüne peltek bağırsa da sinirlense de ciddiye alamıyorum bu da sanki inatmış gibi arkamda gülüyor” dediğinde gülümseyerek ona bakmaya devam ettim.“Adamı kovdum ben yallah filan diye döndüm buna kızacağım ne gülüyorsun diye yok bunun gülmesi arttı krize girdi benim de sinirlerim boşaldı ben de gülmeye başladım. Zar zor nefes alarak bana dedi ki abi siz de boru yok ki zaten abi boyu diyordu boyu o yüzden sinirlendi sana peltekliğinden değil cidden boyundan bahsediyordu adam diyerek gülmeye devam etti.” Dediğinde masadaki herkes güldü. “Lan salak anlamadın mı cidden?” diyen abimdi. “Yok abi ben adam üste çıkmaya çalışıyor zannediyorum meğerse bana anlatmaya çalışıyormuş bu zilli de gülmekten anlatamamış bana” dediğinde beni yine gülme aldı. Karşımda oturan cengiz abim ve ezgi üçlüsüne döndüm. “Adam diyor ki yahu uzun diyorum uzun boyu sıkıntılı boyu diyor Ekrem abi diyor ki hayırdır oğlum sen kimin malına nerede sıkıntı diyorsun adamın yanında boru bile yok yani adam diyor ki beni yanlış anladın Ekrem abi diyor ki dua et doğru anlamadım o boyu ile döverdim seni ben gülmeyeyim de kim gülsün?” derken gülmeye devam ediyordum. Diğerleri de gülünce. “Abi sıkıntı bizim kızda değil de sende gibi ne dersin?” dedi gökçe Ekrem abiye gülerek kafasını sağa doğru eğdi. “Sorma gökçe ya” dediğinde yine gülüştük. Abim bu sefer lafa atlayan oldu. “Ama bu deli hep böyleydi” diyerek eliyle beni gösterdi. Ardından yanındaki cengize sonra Ekrem ve Ali abiye baktı. “Hatırlamıyor musunuz lan aşağı mahalledeki Tolgayı dövmeye gidiyorduk bu zilliler de kızları da biz döveceğiz demişti. Bu salak arkada gülme krizine girmişti” diyerek beni gösterdi. Evet benim öyle özelliklerim vardı. Ciddi ortamlarda gülesim geliyordu. “Ama ne yapayım ya?” derken bile gülmemi zorla bastırdığım belli oluyordu. “Bir oyuncak araba için ağlayan altına kaçırdığını bildiğim abilerim adam dövmeye gittiğini görünce çok komiğime gitmişti.” Diyerek kendimi savundum hemen. Cidden de çok komiğime gitmişti. Yanımdaki Ali abi kolunu omzuma atıp kendine çekti. “Sonra bu zilli döveceğim dediği kızlarla oturdu evcilik oynadı.” Diyerek yanağımı sıktı. Zar zor yanağımı ondan kurtarırken omuz silktim. “Ben sizin gibi akılsız mıydım baktım biz iki kişiyiz onlar beş dedik niye evcilik oynamıyoruz?” dediğim de Ekrem abi güldü. “O ne güzel kavga alternatifi öyle ya” dediğinde gülümseyerek başımı salladım. “Ben buldum teveccühünüz” dediğimde abim bana bakarak göz devirdi. “Başkası bulsa şaşırırdım” dediğinde ona sadece dil çıkarmakla yetindim. Sonra uzun uzun sohbetler edildi. Cengiz’in gülüşünde susup sadece ona baktım. Ekrem abiye iki kere yakalandıktan sonra saçmalamaya başladım. Her zamanki park gecesini kapatırken ise bir daha tuzlu çekirdek alınmaması tembih edildi. Klişeydi ama yine tuzlu olan alınacaktı. Biz gökçeyle arkadan yürüyorduk herkes bizim önümüzdeydi. Tam gökçelerin evinin önüne geldiğimizde onu kendime çevirdim. “Sana bir şey söyleyeceğim” dediğimde gökçe şaşkınca bana baktı. “Olur evlenirim senle” diyerek dudaklarını öne doğru büzdü. Elimle dudaklarına vurarak güldüm. “Salak şimdi değil onun zamanı” dediğimde sırıtarak saçını arkaya attı. “Onunda zamanı var yani” dediğinde derin bir nefes verdim. “Ben haftaya cumartesi açılıyorum Cengiz’e” dediğimde aldığım tepki iki metre açılmış bir çene olmuştu. Yani sanırım bu arkandayım kardeşim benim demekti. Yani sanırım. |
0% |