Yeni Üyelik
4.
Bölüm

3. Bölüm: peri kızı

@m1sslav1n1a

"Biliyor musun, her şeyden haberim var ama bazı şeyleri bilmek istemiyorum"

-Tolstoy-

 

 

8 sene önce

 

Çocuklar toplanmış bahçede oyun oynuyorlardı. Aras, Neşe ve Eylül ise oyun oynamak yerine bir masaya oturmuşlardı. Eylül masanın üzerinde boyama yapıyordu, Aras kitap okuyordu Neşe ise boş boş oturuyordu.

 

Neşe elini Aras'ın kulak deliğine sokmaya çalışınca Aras derin bir nefes aldı, "rahat dursana be Neşe" dedi sinirle, Neşe ise omuzlarını silkti "Duramam, canım sıkılıyor." Diyerek karşılık verdi.

 

"Senin canın sıkılıyorsa benim kulağım ne yapsın?" Diye sordu Aras, bir yandan da kitabın sayfasını değiştirdi.

 

"Oyun oynayalım." Dedi ellerini önünde birleştirerek. "Çok sıcak Neşe, bu sıcakta oyun oynarsak bayılırım" küçük kızı başından savmaya çalışıyordu fakat nafile.

 

"O zaman denize gidelim." Dedi bu sefer küçük kız, derin bir nefes aldı Aras. "Nasıl götüreyim ben seni denize Neşe?" Diye sordu.

 

Neşe tekrardan omuzlarını silkti, "babam götürür bizi." Dedi bu sefer. "O zaman bana değil babana söyle!" Dedi umursamazca, kitabın sayfası tekrardan çevirdi. Neşe'nin dediği şey imkansızdı çünkü babası onu 2 ay önce terk etmişti.

 

Küçük kız en son pes edip masadan kalktı, "çok sıkıcısınız, odama gideceğim ben!" Küçük adımlarını hastanenin girişine yöneltti, Aras ise arkasından baktı. Eylül'ün umurunda değildi, o çizimine odaklanmıştı ve kimseyi umursamıyordu.

 

Aras yine kıyamamıştı küçük Neşeye, kitabını masanın üzerine bırakıp o da kalkmıştı masadan. Bir yandan oksijen tüpünü sürüklüyordu bir yandan koşmaya çalışıyordu. Asansöre geldiğinde derin derin nefes alıp düğmeye bastı.

 

Kapıya geldiğinde tık tıklayıp içeriye girdi. Neşe yatağın üzerine oturmuş açtığı çizgi filmi izliyordu. Aras sessizce yatağın kenarına oturdu. "Küstün mü bana?" Diye sordu Aras, Neşe cevap vermedi. "Gıdıklarım bak." Diye tehdit etti bu sefer Aras, Neşe kafasını çevirip Aras'a baktı.

 

"Küsmedim ama konuşmayacağım."

 

"Kaç saniye boyunca?"

 

"En az 1 saat."

 

"Çok değil mi ya? Benim canım sıkılır"

 

"Benimde canım sıkılmıştı ama benimle oynamadın."

 

"Ama hava çok sıcak, koşunca nefesim kesiliyor." Ses vermedi Neşe. "Konuşmayacak mısın?"

 

Konuşursa olmazdı, en az 1 saat boyunca susmalıydı.

 

"Tamam hadi gel oynayalım." dedi Aras Neşenin elini tutarak, nefesi kesilecekti, göğsüne bıçak saplanmış gibi canı acıyacaktı belki ama Neşenin sessizliği daha çok acıtırdı onun canını.

 

"İstemem." Bedi Neşe, Winx perilerinin dönüşüm sahnesini izliyordu, yerinde de duramıyordu, onlar dönüşürken Neşe de sanki dönüşecekmiş gibi kımıldanıyordu yatakta.

 

"Ne yapmak istersin peki?" Diye sordu bu sefer Aras. Neşe yerinde sabit bir şekilde durdu ve düşünmeden hızlıca cevap verdi. "Yüzmeye gidelim."

 

"Ama ben nasıl götürebilir ki seni?"

 

"Babam götürür bizi."

 

"Sen yüzmeyi biliyor musun ki?"

 

"Babam biraz öğretmişti ama unuttum."

 

"Tamam ben sana öğretirim yüzmeyi ama bir şartım var."

 

Küçük Neşe sevinçle Aras'ın gözlerinin içine baktı. "Ne şartı?" Diye sordu

 

"Bana hiç bir zaman küsmeyeceksin ve benimle hep konuşacaksın." güldü Neşe ardından kafasıyla onayladı.

 

"Söz mü? bak hiç küsmeyeceksin, hep konuşacaksın benimle."

 

"Söz, hiç küsmeyeceğim sana, hep de konuşacağım seninle." Aras'ın yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu.

 

"Sende söz ver, bana yüzmeyi sen öğreteceksin."

 

"Söz, sana yüzmeyi ben öğreteceğim."

 

Günümüz

 

Kardelen Neşe kandemir

 

Oturduğum yatakta sağa sola kıpraştım, kalemi ağzıma yasladım ve düşünmeye başladım. Aklıma gelen bir başka hayalimi de kağıda geçirdim, bir sürü hayalim vardı aslında fakat kalemi elime aldığımda hepsini unutuyordum.

 

Babamı eskiden çok seviyordum fakat bizi terk ettiği günden itibaren, ona karşı duyduğum tek duygu nefretti. Söz vermişti ve sözünü tutmamıştı ama onu yine de görmek istiyordum. Eskiden olduğu gibi annem ve babamla güzel bir yemek yemek istiyordum.

 

Kalemi dudaklarımdan çekip yazmaya başladım.

 

'Anne ve babamla akşam yemeği yemek'

 

Kağıda bakıp gülümsedim. Annem odaya baskın yapar gibi girdiğinden kağıdı ve kalemi yorganın altına sokuşturdum.

 

"Neşe, elbisen gelmiş." Dedi heyecanla ardından koşar adım ilerleyip yatağın kenarına oturdu, dikleşip annemin elinde ki kargo poşetine baktım.

 

"Kalk dene hemen bakalım" dedi poşeti elime tutuşturdu. Heyecanla yataktan kalktım.

 

"Ay çok heyecanlandım" dedim annemin elinden poşeti aldım, koştura koştura lavaboya girdim. Elbiseyi poşetinden çıkarttım havaya kaldırdım inceledim. Tek kelime ile mü-kem-mel.

 

Göğüs dekoltesini çekiştirirken içeriye birden annem girdi, "aay," dedi dolu gözleriyle, ardından elini ağzına götürdü. "Çok güzel olmuşsun güzel kızım." Dedi, bir şey söylemeden dönüp aynadan kendime baktım tekrar.

 

Aynaya baktığımda gördüğüm Neşe çok farklıydı. Büyümüştü, artık winx izlemiyordu, artık güçlüydü, kendi ayakları üzerinde durabilirdi. omuzlarımı dikleştirip kendime bir kere daha baktım. Her şeye rağmen büyümüştüm, her şeye rağmen kendi ayaklarımın üzerinde durmuştum.

 

"Dekoltesi fazla mı sanki?" Dedim aynadan kendime bakarken, annem kafasını sağa sola salladı "hayır güzel kızım, çok güzel olmuşsun."

 

Gülümsedim "teşekkür ederim anne, her zaman yanımda olduğun için çok teşekkür ederim." dönüp anneme sıkıca sarıldım. "Ne demek güzel kızım, ben her zaman senin yanındayım."

 

Gözlerim doldu, annemin bu denli güçlü olması beni gururlandırdı. Gözyaşlarımı sildim ardından annemden uzaklaştım. "Bu kadar duygusallık yeter, benim Eylül'ün yanına gitmem gerek." Dedim kafasını olumlu anlamda salladı.

 

Yorganın altına sakladığım kağıt ve kalemi aldım "onlar ne?" Diye sordu annem "gelince anlatırım kraliçem." Dedim ve odanın kapısını açıp dışarı çıktım. Hemen karşı odanın kapısını tık tıkladım.

 

"Gel." Diye seslendi Eylül, kapıyı açıp içeri girdim. "Tadaa" dedim etrafımda dönüp elbiseyi göstererek. "Vaav" dedi Eylül şaşkın bir şekilde süzdü beni.

 

"Taş gibisin be..." Dedi yataktan kalkıp yanıma geldi, elimden tutup etrafımda döndürdü. Güldüm hatta kahkaha attım. "Eyvallah bacım, sana yeni maddeler getirdim." Dedim kağıt ve kalemi salladım.

 

"Getir getir, bende sana bir tane madde getirdim." Şaşkınlıkla baktım "vay be sen ve hayal kurmak, bak çok şaşırdım şimdi." Güldü.

 

"İlk sen söyle." Dedim heyecanla "benim madde biraz uzun ama..." Daha çok heyecanlandım. Kolundan tutup yatağa oturttum, bende yanına oturdum. "Dinliyorum." derin bir nefes alıp elini önünde birleştirdi "ben galiba aşık oldum." Şaşkınlıkla ağzım açıldı "lan bu dört duvar arasında tahminen 14 saat içerisinde kimi nerede gördün de aşık oldun?" Dedim hayretler içerisinde.

 

Güldü, tırnaklarını avucuna geçirdi. "Senin sağ yan odana bu sabah bir kız çocuğunu yatırdılar saat 7 civarı bir şeydi." Aras'ın eski odası demeye dili varmamıştı. "Onun abisi sanırım, böyle siyah saçlı gamzesi var ve sürekli gülüyor çok tatlı biri." Durdum ve düşündüm. "Küçük kızı tarif et bir de." Aklıma dün hastaneye yeni gelen çocuk gelmişti.

 

"Böyle siyah saçlı bir kız, çok tatlı ama çok çekingen, benimle pek konuşmadı abisinin arkasına saklandı." Gülümsedim yüksek ihtimalle benim dün gece konuştuğum çocuktan bahsediyordu. "Sana bir haberim var," gözlerini kıstı "ben dün gece gördüm sanırım senin bahsettiğin kişiyi ama onların yanında bir de kumral bir adam vardı." Durdu biraz düşündü "kumralı arabada gördüm gibi ama arabadan inmedi." Kafamı aşağı yukarı salladım. Aynı kişiden bahsediyorduk.

 

"Nazlı hemşireyle birlikte hoş geldin demeye gideli mi?" Diye sordum sırıtarak, hevesle kafasını aşağı yukarı salladı "evet, bu nasıl benim aklıma gelmedi." Hızlıca yataktan kalktı "hadi gidelim." Güldüm, bende yataktan kalktım "Sen nazlı hemşireyi bulup ikna et bende üstümü değiştirip çocuğa çikolata gibi bir şey alayım." Kafasını aşağı yukarı sallayıp koşar adım odadan çıktı. bende peşinden gülerek çıktım odadan.

 

kendi odama girdiğimde annemin gözleri bana döndü, "hayırdır kızım erken döndün?" Kocaman gülümsedim ve dolabın başına geçtim "anne galiba her şey güzel oluyor, hayatım düzeliyor gibi." Annem burukça gülümsedi. "her şey düzelecek tabi güzel kızım." dedi dolan gözlerini odada gezdirdi. yapma anne girme bu yükün altına, biliyorum ben her şeyi öyle dolu gözlerle bakma etrafa dedi iç sesim ama bunu dışa vurmadım. "Anne..." Dedim titreyen sesimle, gözleri beni buldu dolabın yanından ayrılıp annemin yanına oturdum.

 

"Söyle güzel kızım." Dedi annem, kucağın da birleştirmiş olduğu ellerini tuttum. "Anne eğer başaramaz ve ölürsem arkamdan çok ağlama olur mu?" Diye sordum, annemin gözleri anında doldu "ne biçim söz o öyle!" dedi sinirle, ellerini kaldırıp öptüm. "Anne bana söz ver ağlamayacaksın tamam mı?" Diye sorduğumda bir şey demedi "söz ver anne." Dedim bu sefer annem anında kafasını iki yana sallayıp ellerini ellerimden çekti "asıl sen söz ver ölmeyeceksin." Dedi annem, gülümsedim. "Ölmemek için çabalayacağım anne." Eğip yanağını öptüm, kalktım ve tekrardan dolabın başına geçtim.

 

"Eylül kızım nasıl?" Diye sordu anne oturduğu yerden beni izlerken "iyi." Dedim ardından güldüm "aşık olmuş." Dedim, annemin ağzı şaşkınlıkla açıldı "kime?" Diye sordu "yan odaya gelen kızın abisine." Dedim sırıtarak, annem şaşkınlıktan açık kalan ağzına elini götürdü. Elime siyah şortumu ve beyaz tişörtümü aldım, ardından Winnie the poon çizgi filminde olan ayılı maskemi aldım. "detay gir çabuk." Oturduğu yerde dikleşti, onun bu hareketine güldüm. "İşim var akşam dönünce anlatırım söz." Dedim gülerek. Elimde ki kıyafetlerle lavaboya girip üstümü değiştirdim.

 

Maskemi taktım telefonu ve cüzdanımı elime aldım. "Anne ben çıktım." Annem gözlerini üstümde gezindirdi , ardından gülümsedi "hadi bir tanede sen bul öyle gel." Dedi gülerek, kaşlarımı çattım "unut onu." Dedim dışarıya çıkarken annem "aman..." Dedi sonunu uzatarak. Annem söylenmeye başlamadan odamın kapısını kapattım. Telefonu açıp hızlıca WhatsApp'a girdim, hızlıca Eylül'e yazdım.

 

Çocukluğum

 

siz: neredesin kuzum?

 

Çocukluğum: nazlı hemşirenin yanın da, çok dikkat çekmemek için iki üç kişiyi daha ayarladım. Bir anda gidersek anlaşılır

 

siz: tamam güzelim, bensiz girmeyin bekleyin kapının önünde, kantine iniyorum şimdi

 

çocukluğum: tımam

 

Mesajını beğenip telefonu kapattım, cebime koydum. Asansöre binip düğmeye bastım, kantin katında durduğunda asansörden indim. Hızla içeriye girip etrafa bakındım, gördüğüm oyuncak bebekle gözlerim hevesle büyüdü. İlerleyip bebeği elime aldım.

 

Aklıma Aras'ın bana hediye ettiği bebek gelmişti, burukça gülümsedim. Elime büyük boy bir meyve suyu ve çeşit çeşit çikolatalar aldım. kasaya gidip parasını ödedim ardından bebeği hediye paketine yerleştirdim. Koşar adım asansöre gittim, çıkacağım katın düğmesine bastım ve sabırsızlıkla bekledim. Kapı açılır açılmaz asansörden indim. Odaya doğru ilerlediğimde kapının önünde bekleyen kalabalığı gördüm.

 

"Neşe abla geldi." Dedi defne, gülümsedim. "Yettim gardaşlarım yettim." Dedim gülerek yanlarına doğru koştum. "heh tamamsak tıklatıyorum kapıyı." dedi eylül, kafamla ona onay verdim, kapıya vurmak için elini kaldırdığı an kapı birden açıldı. "Tövbe bismillah." Dedi Deniz korkuyla bir adım geri çekildi, Eylül ise eli havada öylece kaldı, bense nefes alış verişimi düzenlemeye çalışıyordum. Kapıyı açan adam gözlerini bizim üstümüzde gezdirdi ardından tek kaşını havaya kaldırdı 'ne oluyor burada' der gibi. Nazlı hemşire hızla olaya müdahale etti.

 

"Merhabalar, biz hem geçmiş olsun demek hem de hoş geldiniz demek için gelmiştik." Dedi, adam bir adım geriye gitti ardından kapıyı açtı "buyurun tabi hoş geldiniz." Eylül kafasını bana çevirip gülümsedi, onu mutlu görmek beni de gülümsetti.

 

Hepimiz tek sıra hallinde içeri girdik. Oda da toplam 8 kişiydik iyi ki takmıştım maskemi. Yatağın üzerinde yatan kız çocuğu bana baktığında hızla gülümsedi. "Nasılsın altın kalpli kız?" Diye sordum göz kırparak, Öcü gibi dikilen siyah saçlı adamı yok saymaya çalışarak yanından geçtim ve kızın yanına gittim, yatağının kenarına oturdum. "iyiyim ama bazen buram acıyor." Dedi elini göğsünün üstüne götürdü, burukça gülümsedim "daha iyi olacaksın merak etme." dedim yanağını okşayarak. "O elinde ki ney?" diye sordu, gülümseyip poşeti önüne koydum. "aç da gör bakalım." Elini poşete uzatacakken gözleri siyah saçlı adama gitti izin ister gibi baktı "aç bakalım prenses." Dedi adam gülümseyerek.

 

Kız hevesle poşette ne var ne yoksa yatağın üstüne döktü, gözlerini çikolatalarda gezdirdi ardından hediye paketini eline aldı ve büyük bir hevesle onu da açtı içinde ki bebeği görünce gözleri parıldadı "teşekkür ederim." Dedi çekingenlikle, gülümsedim "sadece bana değil o ablaya da teşekkür et." Dedim fısıltıyla ardından Eylül'ü gösterdim.

 

Eylül küçük kıza bakıp tebessüm etti. Nazlı hemşire siyah saçlı adamla kızın durumu hakkında konuşmak için kenara çekti. Eylül kızın diğer yanına oturdu "merhaba." Dedi gülümseyerek, gülümsemesine karşılık gülümsedi kız çocuğu. "Tanışmak ister misin?" Diye sordu bu sefer, kız çocuğu kafasını aşağı yukarı salladı "benim ismim Eylül peki ya senin ismin ne?" Diye sordu Eylül, kız çocuğu çekingenlikle ilk önce siyah saçlı adama ardından bana baktı, tebessüm ettim.

 

"Benim ismim Marin." Dedi aynı çekingenlikle, gülümsedim ismini daha yeni öğreniyordum. "Diğerlerinin de ismini bilmek ister misin?" Diye sordu Eylül. Marin her birinin üstünde gezdirdi gözlerini ardından kafasını olumlu anlamda salladı.

 

"Bak tatlım şu tatlı kızın ismi Defne, şu yakışıklının ismi de Deniz." Ardından duraksadı ve Goncaya baktı, yüzü anlık olarak ekşidi ama hızla topladı ifadesini. Goncadan nefret ediyordu çünkü hastanede ki en büyük shipini bozuyordu.

 

"Şu arkadaş da Gonca." Dedi kısa tutarak, Gonca gözlerini devirdi ve ellerini göğüsün de bağladı. Marin'in gözleri bana döndü "bu güzelliğin iki ismi var fakat biz Neşe diyoruz." Dedi Eylül, gülümsedim ve Marin de gülümsedi. "Diğer ismin ne?" Diye sordu, gerildim, yutkundum ve bakışlarımı kaçırdım.

 

Diğer ismimden hiç hoşlanmıyordum, o ismimi babam koymuştu bana, babamın elinin değdiği hiç bir şeyden hoşlanmıyordum ben. Aslında çok güzel bir anlamı var ismimin ama sevmiyordum işte, kimsenin de bilmesini istemiyordum. Ben Neşeydim beni Neşe olarak tanımlarını istiyordum, Kardelen olarak değil.

 

"Geçmiş olsun, hoş geldin ufaklık." Dedi Gonca ardından Nazlı hemşireye döndü "benim randevu saati geliyor gitsem iyi olur." dedi ardından Deniz'e bakıp gülümsedi "görüşürüz." Bakışları bize döndü, Eylül elini kaldırıp güle güle der gibi salladı, Denizde aynı şekilde elini salladı, gonca odadan çıkmak için kapıya yöneldi, kapıyı açtığında duraksadı.

 

"Yanlış odaya mi geldim?" Diye sordu bir adam, siyah saçlı adam kapıya yaklaştı. "Hayır biraderim, hoşgeldine gelmişler." Dedi, kısa bir sessizlikten sonra kapı kapandı. "Abi?" Dedi Marin kısık bir sesle, kumral saçlı adam görüş açımıza girdiğinde tekrardan "abi." Dedi ve kocaman gülümsedi.

 

"miniğim..." Dedi kumral saçlı adam ardından yatağa doğru yaklaştı, oturduğum yerden kalkıp hızla o dar alandan çıkmaya çalıştım. kalabalıklar ve yabancı insanlarla yakın temas hiç hoşuma gitmezdi. Kumral saçlı adam benim kalktığım yere oturdu ve kızın serum takılı elini tuttu. "Biliyor musun abi benim yeni insanlarla tanıştım." Dedi kız hevesle, abisi gözlerini oda da gezdirdi "hımm öyle mi yaptın, kimmiş yeni tanıdığın o insanlar?" diye sordu kumral adam ardından eğilip kızın ellerini öptü. bu hareketi bana babamı hatırlatmıştı.

 

acaba o da bırakacak mı bu küçük kızı? ne zamana kadar sürecek sevgisi? yoksa kandırıyor mu kızı ? kim sever ki zaten bizim gibileri? zihnimde dönüp duran bu sesleri susturmak istiyordum ama başaramıyordum. Ortam çok havasız gelmeye başlamıştı ve göğsümde hafif bir sızı vardı, her şey yolundaymış gibi yapmaya devam ettim.

 

"Defne abla ve Deniz abi," dedi solumda duran Defne ve denizi gösterdi parmağıyla ardından bana baktı "bu da Neşe abla," dedi gülümsedi ardından abisine biraz yaklaştı ve fısıldadı "gözleri çok güzel değil mi abi?" Diye sordu, gülümseyerek ona baktım. kumral saçlı adam adam gözlerime baktı ardından kardeşine döndü o da kardeşi gibi bir şeyler fısıldadı ama o Marinden daha sessiz fısıldadığı için ne dediğini duyamadım.

 

Marin gülümseyerek kafasını kaldırdı aynı şekilde kumral saçlı adam da gülümsedi, Marin kafasını Eylül'e çevirdi "bak bu abla da Eylül, biliyor musun abi bana bebek almışlar." Kutuda duran bebeği eline alıp abisine gösterdi. kumral saçlı adam gülümsedi "teşekkür ettin mi peki?" Diye sordu. Marin gözlerini Eylül'ün üzerinde gezdirdi. "Teşekkür ederim Eylül abla." Dedi gülümseyerek, Eylül'e baktım o da tebessüm etti ardından "rica ederim prenses." Dedi, siyah saçlı adama baktığıma gülümseyerek Eylül'ü seyrediyordu. oldu bunlar oldu, hadi hayırlı olsun dedi iç sesim.

 

Göğsümde hissettiğim başka bir ağrı ile yüzümü buruşturdum elim göğsüme gittiğinde Deniz bana baktı "İyi misin?" diye sordu fısıltıyla kafamı onaylar gibi yukarı aşağı salladı. "Bende sizi abilerim ile tanıştırayım mı?" Diye sordu Marin, Eylül kafasını aşağıya yukarıya salladı "tanıştır bakalım." Dedi gülümseyerek. Marin ilk önce kumrala baktı "bu Gökay abim," dedi adından siyah saçlıya baktı "bu da Mervan abim." Dedi gülümseyerek "memnun olduk abileri." dedi Eylül "bizde memnun olduk Eylül ablası." Dedi Mervan yüzünde hafif bir gülümseme ile.

 

Göğsüme giren şiddetli ağrı ile nefesim kesilmişti resmen, Nazlı hemşirenin dikkatinden kaçmamış olacak ki beni bir güzel süzdükten sonra "iyi misin güzelim? Betin benzin attı." Dedi Eylül kafasını bana çevirip yüzümü inceledi. Artık olan her şeyden korkuyordu çünkü öleceğimi sanıyordu her an ölecekmişim gibi hissediyordu ve tabi bu onu korkutuyordu.

 

"İyiyim, biraz hava alacağım sadece." Kapıya doğru yöneldim "gelmemi ister misin?" Diye sordu Eylül "gerek yok devam edin siz." O kadar plan yapmıştık benim yüzümden batsın istemiyordum. Eylül beni kafasıyla onayladı. Odadan çıktım kendi odama girmek için kapıyı açtım. Televizyon izleyen annem kafasını bana çevirip baktı, göğsüme tekrardan bir ağrı saplandı öyle bir ağrıydı ki nefesimi kesmişti, çığlık bile atamamıştım, tek yapabildiğim şey dizlerimin üstüne yığılmak oldu.

 

Annem korkuyla oturduğu yerden kalktı "Neşe!" diye bağırarak hızla yanıma çöktü. "Doktor, hemşire!" Diye bağırdı tekrardan. Her şeyi duyup görebiliyordum fakat hiçbir tepki veremiyordum, nefes alamıyordum ve hareket edemiyordum. Annem ağlayarak en son "kimse yok mu lanet olası hastanede!" Diye bağırdı.

 

Bir kapının hızla açıldığını duydum ardından Nazlı hemşireyi gördüm daha sonra ise Eylül'ü "Neşe!" diye bağırdı o da annem gibi ama ben yine bir tepki verememiştim. "Sakin olun." Dedi Nazlı hemşire, gözlerim kapanmaya başladı ve gözümden bir yaş süzüldü. Canım çok acıdı, canım babamın bizi terk ettiği günden daha çok acıyordu.

 

"Bana bak Neşe, canın çok acıyor biliyorum ama gözlerini kapatma tamam mı güzelim?" Diye sordu Nazlı hemşire. Ölmek istemiyordum bu şekilde ölmek hiç istemiyorum. Annemin kucağında, en yakın arkadaşımın gözleri önünde. Hayır bunu kesinlikle istemiyordum. Nazlı hemşire bir yandan bana müdahale ederken bir yandan da diğer hemşirelerden yardım istiyordu.

 

Anneme baktım son kelimem "ağlama." Oldu çünkü biliyordum er ya da geç ölecektim ve annem kendini heba edecekti. Gözlerim karardı ve en son Eylül'ün sesini duydum "sözün var Kardelen Neşe kandemir! Ölemezsin sözün var ölmemelisin, sözün var beni yalnız bırakamazsın!" Eylül haykırırcasına söylemişti bunları ve bir yandan da hıçkıra hıçkıra ağlıyordu sesler uğultu gibi gelmeye başladı. Son gördüğüm manzara Eylül'ü zorlukla tutmaya çalışan Mervan oldu.

 

O karanlığın içinde Aras'ı gördüm, o tam karşımda bana bakıyordu. "Aras..." Dedim titreyen sesimle gözümden akan bir damla yaşı sildim elimin tersiyle. Bana öylece bakmaya devam etti, "canım çok yanıyor Aras." Dedim gözümden bir başka yaş süzülürken "senin de canın çok yandı mı?" Bana doğru bir adım attı "özür dilerim," dedi ve bir adım daha attı "sana verdiğim sözleri tutamadığım için çok özür dilerim peri kızı." Gözümden bir başka yaş daha süzüldü. "Ben artık izlemiyorum o saçma çizgi filmlerini Aras büyüdüm ben." Dedim bu sefer. Aras'a her zaman benimde winx perisi olduğumu söylerdim o da beni sürekli peri kızı diye çağırırdı yanına. "Sen ne kadar büyüdüğünü söylersen söyle peri kızı, senin buran hala eski Neşe." İşaret parmağını göğsüne dokundurdu.

 

"Geri dönmen gerek peri kızı, seni bekleyenler var. verdiğin sözler var." Dedi benden bir adım uzaklaştı. "Sözlerin ne önemi var artık Aras?" Kafasını iki yana salladı "hayır peri kızı sözler senin için her zaman önemlidir." Dedi ve bir adım daha geri gitti "artık hiç bir önemi yok çünkü sen yoksun." Kafasını yine iki yana salladı "ben senin burandayım peri kızı." İşaret parmağını kalbinin üzerine bastırdı. "Onlara geri dön peri kızı ve sözlerini tut, eğlen. ölmeden önce bitir o listeyi." Dedi bir adım daha attı ve yok oldu. o an kalbimde yine aynı acıyı hissettim..

 

Ölüyor muydum? Ne oluyordu? Neden canım bu kadar çok acımıştı?

Loading...
0%