@m1sslav1n1a
|
Öylesine güzel bir gökyüzünün altında bu kadar kötü insan nasıl yaşayabiliyordu? -Dostoyevski-
Geçmiş Elinde ki küçük arabaya baktı Gökay, henüz daha 4 yaşındaydı. Mutluydu çünkü ilk defa bir oyuncağı olmuştu "bak annecim, bunu böyle yerde sürmen gerek." Dedi Mahigül Gökay'ın elinde ki arabayı yerde gezindirmesine yardım ederken.
Kocaman gülümsedi Gökay, heyecanlıydı. Bu onun ilk oyuncağıydı minik ellerini birbirine vurarak alkış yaptı, ardından tekrar arabayı tuttu.
Oğlunun bu mutluluğuna tebessüm etti Mahigül, bunca zamandır ilk defa onu bu kadar mutlu görüyordu. Ellerini oğlunun saçlarında gezindirdi.
"Vınvın anne." Dedi Gökay elinde ki arabayı kaldırıp Mahigül'e göstererek.
"Evet oğlum vınvın" dedi Mahigül oğlunun saçlarının arasına bir öpücük kondurdu. Hala iyileşmemişti dudağının kenarında ki yara ama önemli değildi çünkü şu an oğlu mutluydu.
Dışarıdan tıkırtı sesleri duyduğun da zorlukla yutkunmuştu Mahigül hızlıca ayağa kalkmış ve oğlunu kucağına alarak odasına doğru ilerlemişti hızlı adımlarla.
"Anne..." dedi Gökay anlıyordu artık olanları. Küçüktü ama büyümek zorunda kalmıştı. Ne olacağının farkındaydı.
"Oğlum..." dedi Mahigül odaya girer girmez kapıyı kapatmıştı hızlıca çünkü biliyordu olacakları kocası yine sarhoş gelecekti eve.
"Yine mi saklambaç oynayacağız anne?" Diye sordu Gökay annesinin omuzlarına tutunarak, griye çalan mavi gözleri dolmuştu yine. Sevmiyordu bu oyunu oynamayı çünkü bu oyunu oynadıklarında annesi yeni yaralarla geliyordu yanına.
"Evet annecim yine saklambaç oynayacağız." Dedi Mahigül aceleyle dolabın kapağını açıp Gökay'ı dolabın içine bırakmıştı.
"Anne," dedi Gökay elinde ki arabayı daha sıkı tutarak, zorlukla yutkundu Mahigül, sesinin kayıtlı olduğu MP3'ü aldı hızla oğlunun yanına ilerledi "efendim oğlum?" Dedi Mahigül bi yandan kulaklığı oğlunun kulaklarına takmaya çalışıyordu. "Anne bu sefer ben sayayım sen saklan." Dedi Gökay çaresizce.
"Mahi!" Diye bağırdı Nihat sendeleyerek girmişti eve, sarhoştu ayakta bile zor duruyordu. "Orospu karı nerdesin?!" Diye bağırmıştı hemen ardından. Duvardan tutunarak yürümeye çalışıyordu.
Doğru tahmin etmişti Mahigül olmaz anlamında kafasını salladı Gökay'a ardından şarkıyı son seste açıp dolabın kapaklarını kapatmıştı.
Korkuyordu Gökay elinde ki oyuncağa sıkıca sarılmış dolabın kapağında parlayan yıldızlara bakıyordu.
Korkunun ecele faydası yoktu illaki karşılaşacaktı Nihat ile ama Nihat odaya gelirse çocuğuna bir şey olur diye korkuyordu Mahigül.
Odadan çıktığında derin bir nefes aldı Mahigül ardından kapıyı üst üste kitledi anahtarı ise her zaman ki gibi kapının yanında duran saksının içine gömdü.
"Nerdesin ulan sikik karı!" Diye bağırdı tekrar Nihat, zorlukla bir nefes daha alıp kocasının yanına ilerledi Mahigül.
Salondaydı ayakta zar zor duruyordu, Mahigül'ü gördüğünde gülmüştü. Alkolün keskin kokusu gelmişti Mahigül'ün burnuna yüzünü buruşturmuştu istemsizce.
"Buradayım bağırıp durma." Dedi Mahigül kafasını eğmemişti her zaman olduğu gibi.
"Sana mı soracağım ulan bağırıp bağırmayacağımı!" Aksine daha çok bağırmıştı Nihat, yetmemiş elini hızlıca uzatıp Mahigül'ün boynunu tutmuştu.
Mahigül elini ne kadar geriye ittirmek istese de becerememişti umursamamıştı Nihat onun bu kurtulma çabasını hızla kendine çekip dudaklarını öpmüştü. İstemiyordu Mahigül tiksiniyordu ondan kendini geriye çekmeye çalışmıştı.
Nihat Mahigül'ün bu yaptığına sinirlenmişti dudaklarını ayırır ayırmaz Mahigül'ün yüzüne tüm gücüyle bir tokat atmıştı.
Gözyaşları içerisinde yere düşmüştü Mahigül eliyle dudağını silmeye çalıştı ama Nihat buna da izin vermeyip ellerini tuttu diğer eliyle ise saçlarından tutup zorla ayağa kaldırdı.
"Yapma..." dedi Mahigül dolu gözlerle, istemiyordu bu adam ile birlikte olmayı.
"Karımsın sen benim! Benimle birlikte olmak zorundasın!" Dedi Nihat ve okkalı bir tokadı tekrar yüzüne geçirdi ama düşmesine izin vermemişti bu sefer saçlarından tutuyordu.
Bu gün Mahigül'ün en kötü günlerinden biriydi. Daha henüz iyileşmemiş yaralarına yenileri daha eklenmişti. Sadece bedeninde değildi bu yaralar aynı zamanda ruhundaydı da.
Zaten morarmış olan elmacık kemiği vardı ama artık kaşı da patlamıştı.
Dizleri zaten yara bere içerisindeydi ama artık boynunda da bir el izi vardı.
Bedenin çeşitli yerlerinde morluklar vardı şimdi bir de üstüne işaret parmağı kırılmıştı.
O gün orada Mahigül ile zorla birlikte olmuştu Nihat.
Mahigül her fırsatta kaçmaya çalışsa da her fırsatta zorla tekrar yapıyordu aynı şeyi Nihat.
Üç saatin ardından sızmıştı Nihat Mahigül ise ağlamaktan kızaran gözleriyle bir an önce bu işkencenin bitmesini diliyordu.
Nihat'ın sızdığını fark eden Mahigül hızla onu yanından itekleyerek uzaklaştırmaya çalıştı, hıçkırıklar da eklenmişti artık ağlayışına.
Tekrar uyansın istemiyordu bu yüzden yanından kalkmaya çalıştı "Allah'ım ya benim canımı al ya da bunun yoksa ben artık dayanamayacağım" dedi Mahigül gözyaşları içerisinde.
Zorlukla yanından kalkıp odasına ilerledi sessizce odasına girip bir duş aldı. Mahvolan vücuduna baktı kendini tutamayarak hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.
Yaralarına değen su canının yanmasına neden oluyordu ama ses çıkartamıyordu Mahigül aksine suyun en sıcak kısmını açmıştı. kirli hissediyordu kendini bütün güçüyle elindeki lifle yıkamaya çalışmıştı vücudunu.
Bütün vücudu kıpkırmızı olmuştu ama Mahigül sadece sessizce ağlamaya devam ediyordu.
Gökay onca zaman dolapta sadece sessizce annesinin sesini dinlemişti her ne kadar istemese de orada tek başına korku içerisinde uyumuştu.
Günümüz Eylül'ün odasının önünde annem, Semra teyze, ben, Mervan ve Gökay nöbet tutuyorduk.
Yaşadığım son olaydan sonra ne Gökay'a bakabiliyordum ne de Mervan'a, hep aynı sahne dönüyordu beynimin içinde. Tepki veremiyordum ne yapacağımı bilemiyordum. O şokun üstüne birde Eylül'ün kriz şoku gelince hepten ne yapacağımı şaşırmıştım. Ne polisi aramak gelmişti aklıma ne de başka bir şey.
Nazlı hemşire odadan dışarıya çıkınca gözlerimi duvardan çekip Nazlı hemşireye baktım. "Uyandı mı?" Diye sordum hiç vakit kaybetmeden. Nazlı hemşirenin arkasından Yusuf doktor çıktı. "Uyandı uyandı, merak edilecek bir şey yok." Dedi Nazlı hemşire, inanmazdım kendim görecektim. Aras içinde sürekli aynı şeyleri söylüyorlardı çünkü. Cevap vermeden Nazlı ve Yusuf doktorun arasından geçerek içeriye girdim.
Eylül'ü görür görmez yanına koştum, sıkıca sarıldım, aynı zamanda azarlamayı da ihmal etmedim. "Geri zekalı, aptal beyinli, salak. Hani iyiydin? Yalancı!" Güldüğünü işittim, bir kolunu sırtıma doladı. "Bende seni çok seviyorum." Bir süre sessiz kaldıktan sonra geri çekildim. "Neler oldu bir bilsen..." Dedim, kapının önünden yalandan bir öksürük sesi geldi.
Kafamı çevirip baktığımda annem ve Semra teyze de içeriye girmişti Gökay ve Mervan kapı aralığında duruyorlardı. 'neler oldu neler' deyince de yalandan öksürmüştü Gökay anlatma der gibi baktı.
"Kızım.." dedi Semra teyze, dolan gözlerine aldırış etmeden geldi yanımıza, geri çekilip Semra teyzeye sarılabilmesi için yer açtım. Sıkıca sarıldı Semra teyze kızına. Kapının önünde bekleyen annemin yanına ilerledim, hemen arkamızda Gökay ve Mervan duruyordu.
"Konuşalım." Dedi Gökay fısıltı şeklinde, duymazlıktan geldim. "Sana diyorum!" Tekrar fısıldadı ve yavaşça dürttü, omuzumu silktim. "Konuşmak falan istemiyorum." Derin bir nefes aldı Gökay, sinirlendiğini hissedebiliyordum ama konuşmak istemiyordum, onunla yalnız kalmak hiç istemiyordum.
"Fikir sormadım." Bu sefer derin nefes alan ben oldum. "Askerin mi var senin karşında? bana zorla bir şey yaptıramazsın." çıkıştım sesim istemsizce yüksek çıkmıştı. Annemse bir bana birde Gökay'a baktı ardından sırıttı. "Semra hadi gel biz kantinden çay neyim alalım." Semra teyze oturduğu yataktan kalktı, kalkarken de kızının alnını öpmeyi ihmal etmemişti.
Sanırım annem bir şeyleri yanlış anlamıştı. "Alalım tabi ahiretliğim" dedi Semra teyze kalktığı yataktan annemin yanına doğru yürümeye başladı anı zamanda elinin tersiyle gözyaşlarını sildi. Eylül bana 'ne dönüyor bu aşağılık yerde' bakışını attı bense omuzlarımı silktim.
"Geçin hadi oğlum içeri ayakta kaldınız." Dedi annem kapının ağzından çekilip Gökay'a ve Mervan'a yer ayırdı. "Meşgul etmeyelim biz." dedi Gökay "ne meşgulü oğlum geç hadi geç geç." Gökay'ı yaka paça dışarı atar gibi içeri çekti Mervan ise kimseye temas etmemek için elinden gelini yaptı yavaşça girdi içeri. Annemler ise onlar içeri girer girmez çıktılar odadan kapıyı ise hızla kapattılar. Gökaydan uzaklaşmak için tekrar Eylül'ün yanına geçtim, yatağının kenarına oturdum.
yaktın bizi anne yaktıın.
"Anlat, hemen." Dedi Eylül saniyesinde, tam ağzımı açacaktım ki Gökay girdi araya. "Anlatılacak bir şey yok." Ters bir bakış attı Eylül. "Sana fikir sorulmadı pis katil!" dedim sinirle.
Korkuyor muydum? Evet.
Altta kalır mıydım? Hayır.
"Katil?" Dedi Eylül tereddütle. Gökay "Fazla konuşuyorsun." Dedi gözlerini kısarak. "Ne yaparsın? Beni de mi öldürürsün?" Sinirle kasıldı çenesi. "Bayılmayı ölmek sandın herhalde sen." Uyarır gibi baktı bana, Mervan ise bizle alakasız masanın üstünde ki küçük çikolataları yiyordu.
"Bayılmayı ölmek sanmayacak kadar çok ölüm gördüm ben!" Dedim daha çok diklenerek. "Sen ciddi ciddi adam mı öldürdün?" dedi Eylül hala inanamıyormuş gibi. "Evet." Dedim anında, bize doğru bir adım attı daha dik durdum. "Aptal cesareti mi var sende? Ölmek mi istiyorsun?" Diye sordu, itici şey. "Zaten ölecek olan bir insanı ölümle korkutamazsın." Dedim bu sefer. "Susmak için ne istiyorsun?" Dedi bu sefer. "Şantaj mantaj istemem ne olursa olsun polise gideceğim!" Eylül hala olayın şokunda olmuş olacak ki hala konuşmuyordu.
"Bunları yapmanıza yardım edersek?" Dedi Mervan masanın üstünde ki kağıdı yukarıya kaldırdı. Ölmeden önce yapılacaklar listesi duruyordu elinde. Eylül'ün gözleri bana döndü. "Bunları karşılayacak bütçenizin olmadığı aşikar." Dedi bu sefer.
"Hayır." Dedim tekrardan "tedaviniz için para gerekiyor?" Dedi bu sefer Gökay. Elimi tuttu Eylül gözlerimin içine baktı "olmaz Eylül adamı öldürdü diyorum, gözümün önünde adam öldürdü!" Derin bir nefes aldı Eylül "polise gidince ne olacak sanıyorsun Neşe? 3 ay hapis verirler, takım elbise giyer oradan da 2 ay indirim alır. Bize ne kimi öldürürse öldürsün umurumda değil, bize yaşama umudu sunuyor adam!" Şaşkınlıkla baktım Eylül'e "haksız mıyım?" Kafamı iki yana salladım "o adamın ailesi yok muydu Eylül? Empati kur, o adam senin baban olsaydı polise gitmek yerine parayı alır mıydın?" Sessiz kaldı.
"Adamın kafasında bardak kırarken öyle demiyordun?" Dedi bu sefer, "aynı şey değil!" Dedim karşı çıkarak. "Aynı şey! İkimizde o adamı öldürmek istedik, sen başarısız oldun ama ben başarılı oldum." Sessiz kaldım, birini öldürmek istediği için mi öldürmüştü? "psikopatsın sen! delisin." Dedim yüzümü buruşturarak. "Bazılarımız el bebek gül bebek büyümedi maalesef Neşe hanım." Dedi ciddiyetle.
Nereye düşmüştük biz? kim ulan bunlar?
"Anlaştık mı yani?" Dedi Mervan elinde tuttuğu kağıda bakınarak ben ses çıkartmadım, benim yerime Eylül konuştu. "Anlaştık."
Kağıda göz gezdirmeye devam etti Mervan bense Eylül'e sana inanamıyorum bakışları attım.
"Gece lunapark kapandığı vakit kendi kendimize aletleri çalıştırıp eğlenmek mi?" Dedi Mervan kınar gibi. Anında parmağıyla beni işaret etti Eylül. "Onun fikriydi." Şaşkınlıkla Eylül'e baktım.
"Hayal gücüne hayranım kaldım..." Dedi Mervan sırıtarak. "Güya anlaşma yapılacaktı, taşak geçiyor adam bizimle!" Dedim sinirle, daha çok güldü Mervan, Eylül ise omuzumu dürttü, huysuzca kımıldandım yerimde.
yarım saatin ardından derin sessizliği bozan Mervan oldu. "Evet programa baktık, yarın kafes dövüşü olabilir..." Eylül ile aynı anda aşağı yukarı salladık kafamızı. "Daha sonra kız kulesini gezebiliriz." Sessizce dinledik Mervan'ı, Gökay ise telefonla uğraşıyordu. "Sizin için bir balo organize etmeye çalışırız ama tarih veremiyorum şuan." Kocaman gülümsedi Eylül, elimi sıkıca tuttu. benimse aklım o öldürülen adamdaydı. Bir ailesi var mıydı? Yada bir çocuğu? Ne olacaktı geride bıraktıkları?
"Aşık olmak ve çocuk kısmına yapabilecek bir şey yok orası size kalmış bir olay" bir önünde duran tablete birde kağıda ardından devam etti. "Motor yarışı.." Gökay'a baktı "önümüzdeki hafta" dedi Gökay gözlerini telefondan ayırmadı, Mervan sessizce aşağı yukarı salladı kafasını.
"Bu yaşa kadar nasıl yüzme öğrenemediniz?" Sessiz kaldım "hastaneden çıkabilseydik belki öğrenebilirdik." Dedi Eylül bu sefer sessiz kalan Mervan oldu. "Sizin için bir hoca tutabiliriz." Konu kapansın diye sessiz kalmaya devam ettim. uzun bir sessizliğin ardından tekrar konuştu Mervan. "sizin için bir program hazırlayacağım, program bittiğin de size de gönderirim" usulca aşağı yukarı salladım kafamı. "gönderebileceğim bir numara?" Eylül ile bakışlarımız kesişti, sırıttım. "056********" ezberimde olan Eylül'ün numarasını söyledim hemen. "Bittiyse kalkalım artık." Dedi Gökay oturduğu yerden kalktı, peşinden de Mervan kalktı. i "Biliyor muydunuz?" Dedi Mervan kapıya doğru ilerlerken. " Antartika kıtası dışındaki tüm kıtalarda kargaya rastlayabilirsiniz." O sırıtarak kapıdan çıkarken Eylül yaptığı imayı anlamış ve yerin dibine girmişti.
Odadan çıktıklarında kendimi tutamayıp gülmeye başladım Eylül ise benim aksime "siktir, siktir rezil oldum." Mırıldanıyordu. "Oh oldu sana." Dedim daha çok güldüm bozuk olan moralim şuan düzelmişti. |
0% |