Yeni Üyelik
2.
Bölüm

1. BÖLÜM

@mahinehar

 

BÖLÜM 1: ZÜĞÜRTLÜK

 

 

LEYLA YAMAN

 

 

Şayet bir üniversite öğrencisiyseniz, hayat sandığınız kadar basit değildir sizin için. Kargaların bile uyanmadığı bir saatte derse yetişmek için okul yolunda olmanız gerek. Bu yetmezmiş gibi kıl kuyruklu, envai çeşit karaktere sahip akademisyenlerle başınız belada demektir. Meteliğe kurşun atmanız bir kenara, mülteci kampına dönen öğrenci evinde kıt kanaat yaşamınızı idam ettirmeniz isteniyordur. Üniversite hayatını ballandıra ballandıra anlatanlar şu an karşımda olsaydı, şüphe yok ki yumruğumu yüzünde tablo diye gezdiriyor olurlardı. Her şeyin böyle boka saracağını bilseydim, Üniversiteye gitmek yerine Survivor'a katılırdım daha iyi. Şöyle dönüp bakınca, bulunduğum konumun Survivor 'dan pek farkı yoktu ya neyse... Saydığım ve saymaya devam edeceğim dertlerin sahip olduğu öğrencilerden biri de bendeniz Leyla Yaman sevgili millet.

 

Babasının prensesi, annesinin, 'Allah'ım ne yaptıkta bu müsveddeyi başımıza verdin?' dediği evlat sıralamasındaki yerini assolistler gibi alan, kod adı: Viking Leyla olan ben... Bakmayın öyle canım. Tepelerinizde yanan bulutlu anime karakterlerinde 'BELA!' diye beliren neon yazılı tabloyu görebiliyorum. Göz devirme!

 

Sen kimsin? Özelliğin ne Leyla? Neler yapıyorsun, diye sorarsanız cevap çok basit. Adam öldürme, hırsızlık, dolandırıcılık, madde kullanımı... Ne fesatsınız yahu! Saymaya devam ettiğim şeylere gözlerinizi fal taşı gibi açmış bir şekilde inanacaktınız nerdeyse. E-e, yuh! Cidden bunları yaptığımı düşündünüz mü? Bir göz devirme daha! Anime karakterli neon yazılarınız bayraklarını göklere çeksin lütfen, 'MASUM BU KIZ!' diye.

 

Sosyoloji bölümü okuyan bir afettim. Afet dediysem öyle hemen beklentinizi yüksek tutup, aklınıza podyumda asil bir şekilde yürüyen manken bir kız belirmesin. Tezler çürütülsün, hafıza kaybına uğramadan beklentili bilgiler fifti-fifti atılsın lütfen! Ailemin ve arkadaşlarımın başına gelmiş bir doğa afetiydim ben. Serseri kombinine sahip, erkek Fatma gibi ortalarda gezen ve bir gün Özel Dedektif olmak isteyen Viking Leyla var karşınızda. 'DEDEKTİF LEYLA.' tabloları neon yazılı anime karakterlerle belirtildi. İkiletmeme izin vermeden bildiğinizi okudunuz resmen. Thank you...

 

Meteliğe kurşun attığımız evimizde dört kız kalıyorduk. Gerçi bu mülteci kampının ilk sahibi, Gastronomi bölümü okuyan arkadaşım İpek Acardı. Acaba bizim gibi fakir birileri ile daha önceden bir arada kalmış mıydı? Merak konusuydu doğrusu. Uzun saçlara ve grimsi gözlere sahipti. Beyaz teninde yer edinerek adeta çiçek gibi açan çilleri ona yakışan tek şeydi. Babası, sanırım Sakıp Sabancı'nın ya torunuydu ya da ta kendisi oluyordu. İpek böceğim ise onun saf kızıydı belli ki bu şatafatlı dünyada. Ah be kahpe hayat! Bizim suçumuz neydi ha? Tamam, tamam...

 

Hayatta maddiyat sorunu yaşamazdı İpek. Bizim gibi çulsuz muydu? Asla! Bir de üzerinde çalıştığı, çeşitli berbat soslarla kobay faresi olarak kullanmıyorsa bizi, benim adım da Leyla değildi! Hemen ardından Kimya öğrencisi olan arkadaşım, Selin Aksöz Suriye kampına gelen ikinci ev sakiniydi. Sakin... Hiç ona uyan bir kelime olmadı da neyse... Badem gözlü ve kâküllü yârimdi. Ona böyle hitap etmemin sebebi, sürekli kimya deneyleri yapıyor olmasıydı. Elementlere bizden daha fazla vakıf olduğu aşikârdı ve bela konusunda bana en yakın isimdi şüphesiz. 'BEST FRİEND.' neon yazılı bulutlu anime tabloları asıldı. Bir teşekkürü daha hak ettiniz...

 

Beni sorsanız? Üçüncü sırada yerini alan bir manyaktım işte. Öyle anlatılacak pek fazla özelliğimde yoktu. Yalan... Son olarak, kayıtlarda tanıştığım bir diğer arkadaşım, Veterinerlik öğrencisi Pelin Aktürk vardı. Ela gözlere ve koyu kahve saçlara sahipti aynı zamanda. Kendisinden hiç hazzetmezdim. Benden güzel olduğunu da kabul etmiyorum zaten. Aksini söylemenize asla gerek yok. Tehlikeli bakışlar!

 

Hepimiz öğrenim kredisi alıyorduk. Dediğim gibi, İpek hariç. O doğuştan altın tepsiyle gelmiş ebesinin kucağına. Geri ödemeli olarak KYK borcuna sahip olanlar biz garibanlardık bir nevi. Doğalgaz mı kesilmedi? Elektrik mi kesilmedi? Su mu çekilmedi, anlatamam size. Bir öğrencinin yaşayacağı alfa olayları, biz üst üste yaşamıştık işte açlık oyunlarına dönen kampımızda. Tahmin etmesi zor değil tabii. Bu hikâyede yanan tek isim İpek oluyordu şüphesiz. Kurban... Bizim sürekli biriken borcumuz yüzünden illallah etmesi an meselesiydi de diyorum ya, saf bu kız. Böhh desen, kuyruğunu kıstıra kıstıra kaçacak yer arardı kendisi.

 

Kızlarla bir araya gelmiş, acil kurul toplantısı hazırlamıştık. Gecenin bir yarısı olduğu için uyku bandı başımda, saç baş dağınık, sorsanız dünya umurumda değildi zaten. Diyorum ya, Survivor'un hakkını asıl biz veriyoruz diye. Acun ağabeye buradan sesleniyorum: Abi, bizi de Survivor'a alsana? Testten geçirmene gerek yok asla! Zira her türlü zorluğa alışkın bu bünyeler. Saygılar...

 

Ulusa seslenişim bittiğine göre, yarın kapımızda gazeteciler yatıyor olacaktı. Hayaller ve hayatlar... Gelelim asıl ülke meselesine aday olacak sorunumuza. Böyle olmuyor, yapamıyoruz diyerek eve bir öğrenci daha almak istemişti kızlar. Bana göre bir bela eksik kalmalıydı da neyse... Sesinizi duydum! 'Bela olarak yetiyormuşsun zaten!' diye. Aşk olsun! Tövbe, Allah'ım çok tövbe. Aşk meşk bizden uzak, musibeti belalara sandalye çekelim bir zahmet. Çok da alçak gönüllüyüz... Çağırmasam da gelip beni buluyor zaten o namusuz; ama cidden alınmak üzereyim size millet. Eli bıçaklı civciv bakışı!

 

Neden diye sorsanıza bana siz? Korkmayın canım, sorun hadi.

 

'Neden Leyla?'

 

Zaten evde dört manyak vardı, beşinciye ne hacet he? Alo, kendinize gelin! 'HAPI YUTTUK!' neon yazılı öd korkusu şu an sahada baskın çıktı.

 

"Açlık oyunları bitsin diye salavat zinciri oluşturuyorum. Var mısınız benimle dostlarım?" diye masaya yatırdım önerimi bir an önce bitmesini umarak bu lanet toplantının.

 

"Varım..." diyen ilk isim İpek olmuştu. Bu kız harbiden saf. Eli yüze kapatma emojisi.

 

Bana ters ters bakan Pelin, "Azıcık da olsa ciddi olmayı denesen diyorum Leyla?" dedi bıkkın bir sesle.

 

"Dalga geçme." diyerek esneyende Selin olmuştu aynı zamanda.

 

"Hiç öyle bakma Baytar Hanım." dedim yerimden doğrularak kızlara göz gezdirirken. "Bizim başımıza ne geldiyse özgüvenden geldi. Birimizde çıkıp demedi ki, biz bu işleri beceremiyoruz. O zaman bunların hiçbiri başımıza gelmezdi. Haksız mıyım?"

 

Hepsi bir ağızdan "Leyla!" diye ikaz dolu bir sesle uyarı ateşi açmışlardı. O ürkek diye bahsettiğim İpek bile, kuyruğuna basınca her an sokacak akrep gibi bakıyordu şu anda bana. İPEK? AKREP? Ne kadar alakasız şeyler...

 

"Tamam, gençler sakin. Ben oy hakkımı yeni bir ev arkadaşı kararına vole atarak topukluyorum." diyerek arkamı döndüğüm sırada cidden bir ağızdan koro halinde, "Leyla Yaman, olduğun yerde kal!" dediler. 'SIÇTIN!' neon yazılı anime karakterler izinsiz bir şekilde huzurda çekildi. Cidden aynı anda konuşmak için ant mı içmişti bunlar?

 

"Ne var ulan?"

 

Pelin, "Hâlâ konuşuyoruz, nereye?" dedi kaşlarını çatarak.

 

"Paşa gönlüm bilir." dedim omuz silkerek. Asi ve huysuz bir kişiliğe sahip olsam da aynı zamanda da soğukkanlı bir yapım vardı. Birazcık da az ucundan yani, ağzım bozuktur. 'KÜFÜRBAZ DEDEKTİF!' yazılı neon bulutlu anime karakterleri sahnede. Sizlerde koro halinde çalışmaya karar verdiniz sanırım? Neyse... Uykusuzluk benim asla dayanamadığım bir şeydi. Gecenin bir yarısı kalkıp beşinci Kraliçe Elizabeth'i konuşacak halimde yoktu, keyfimde.

 

"Taht oyunlarına çevirdin iki dakika da olayı." dedi Selin dudak bükerek. Bu kız harbi benim zihnimi okuyordu kesinlikle! Cidden o gözlükleri takınca bilim insanı olduğuna kim inanırdı ki? Şirin bir şekilde gözüme göründüğü için, kâküllü yârimi severek öldürmeyi ayrıca istiyordum; ama ona bile takatimin olmayacağını bildiğimden dolayı göz devirdim.

 

Pelin kızdı, "Otur şuraya. " dedi yanından kalktığım yeri işaret ederek. "İpek sen de kalk hepimize kahve yap. Konuşacak çok şey var daha." diyerek komutan gibi sağa sola emir yağdırmaya başlamıştı. Emir kiplerinden nefret ederdim! Bana emir mi verdi o?

 

"Allah aşkına kimden neyi istediğinin farkında mısın?" dedi Selin, aniden atılıp müdahale etmeye çalışırken.

 

"Korkulacak biriymişim gibi ne diye hareket ediyorsunuz siz?" dedi konunun muhatabı İpek alınırken.

 

"Korkunun korkusu senden korkuyor zaten İpek böceğim. Allah'ına sen mutfaktan uzak dur." dedim Selin'e dönerken. "Ben kahve istemiyorum. Çay koy sen en iyisi kanka." dedim Pelin'in tam aksine, ricada bulunurken.

 

"Hayır, efendim. Sana çay yasak!" dedi işaret parmağını bana doğru uzatan Pelin. Bu kız harbiden gel beni öldür diyordu. Damarımda halay çek lütfen Leyla diye anırıyordu bildiğiniz!

 

"Bana bak Baytar bozuntusu! Şırıngadan sana cesurluk serumu mu enjekte ettiler de yürek yemiş gibi hareket ediyorsun?"

 

"Yürek değil, ama biraz daha böyle devam ederse birbirimizi yemeğe başlarız Leyla! Hiçbir şey olmamış gibi hareket etmeni bir türlü hazmedemiyorum ben!"

 

"Soda var Allah'a çok şükür dolapta Pelin. Meteliğe kurşun atsak da temel ihtiyaçlarımızı karşılayabiliyoruz.

 

"Bırak sen çayı, kahveyi Selin. Hazmedemeyenlere soda getir en iyisi." dedim dişlerim arasından tıslayarak.

 

"Düzgün konuş!" dedi Baytar bozuntusu bana parmak sallayarak. BANA? PARMAK SALLAMAK? İŞTE ŞİMDİ BİTTİN BAYTAR PELİN!

 

"O parmağı alır senin bir tarafına-"diye üzerine yürümüştüm ki, İpek böceğim bir anda, "Leyla kızın evden kaçıyor!" diye bağırdı telaşla. Sen ne ara ortadan tüydün de felaket tellalı gibi haber yapmaya başladın ha İpek böceğim?

 

Tarihe parmak basacak horoz dövüşüne benzeyen diklenmemiz gün yüzüne vurmadan, usul usul gelemediği gibi tarihine geri karışınca, belasını benden bulmaya niyetli olan Baytar'ı salonun ortasında bırakarak, hızla banyoya doğru koştum.

 

Arkadaşlar ne göreyim? Çamaşır makinesi firarda! 'ÇAMAŞIR MAKİNASI KIZIN MI YANİ?' adlı yeni bir neon yazı belirdi tepelerde. Bu bayrağın vidası elinizde bozuldu değil mi? Bozuldu, bozuldu... Habire karşıma çekip çekip duruyorsunuz da. Göz devirme!

 

Selin'e bizim evin anılarından birini anlattığım güne lanet olsun ulan! Ne zaman bunu İpek'in ağzından duysam, sövgü yağdırıyorum sağa, sola ve Selin'e!

 

"Ben senin gibi makinanın ta-"

 

"Sövgü yok!" dedi hiddetle Selin.

 

"Sövgü yok!" dedim ağzımı fermuar çeker gibi çekerek.

 

"Ne yani, böyle hiçbir şey yapmadan duracak mısınız yerinizde?" dedi hayrete kapılan İpek. Tam bir ödlekti. Bunu söylemiş miydim daha önce sizlere?

 

İpek'e olduğum yerden bir bakış atarak, "Bize gerek kalmadan, balkona çamaşırları asmaya gidiyor işte biricik kızım. Daha ne istiyorsun?" dedim alayla gülerek.

 

Selin bozularak, "Olaysız bir gün Allah'ım. Ne olur, olaysız bir gün." diye yakardı makinanın üzerine hiç düşünmeden atladığında. Biz daha tam olarak ne yaptığını anlamamışken o makinanın üzerinde elektrik akımına kapılmış gibi aralamaya çalıştı dudaklarını. "Ne-öyle-ba-kı-yor-su-nuz? Yar-dım-et-seni-ze!" dedi güç bela heceleyerek konuşan Bombacı. Deliydi, tıpkı benim gibi. Komik miydi? Bence şu an hayvan gibi gülebilmem için komik bir sebepti içinde bulunduğumuz bu durum.

 

"Ay ben korkarım!" dedi İpek, dehşetle açtığı gözlerini Selin'e dikerken. Kendi itiraf etti gördünüz. Ne yapacağınızı biliyorsunuz millet. Aynı anda, neonlu yazılar omza! 'ÖDLEK İPEK!' İş birliğiniz için thank you bebekler.

 

"Baytar'ı çağır, o dili uzayan Baytar'ı! Yardıma gelsin." dedim Selin'e yardım etmek için hareket ederken. İpek bir koşu banyo kapısından kaybolurken, zilin çaldığına yemin edebilirim; ama ispatlamak için pek müsait değildim.

 

"Kim geldi?" diye söylendim makinanın beni titretmesine izin verirken. 'TİTREK LEYLA.' anime karakterler iflah olmaz bir şekilde yeniden zirvelerde. Utanmazlar sizi!

 

"Bu eve kesinlikle bir Makine Mühendisi lazım. Sizin gibi işe yaramazlar değil!" dedi bize hayretle bakarak fişi çeken Pelin. Makine bedenimizin siperi altında tıngır mıngır hareket kabiliyetini en aza indirmeye başlarken, gözlerimi devirerek Pelin'e baktım.

 

"İşe yaramaz senin ebendir lan! Ağlaman için popona vuracağına, ağzına iki tane çaksaydı, karşımda böyle konuşuyor olmazdın. Sonuçta ikisi de ağlama sebebi nereden baksan." dedim öfkeyle.

 

İçerideki kapışmalarımızı duyarak banyo kapısına gelen Eleni Hanım, hiç şaşırmamış gibi baktı bizlere. "Neler oluyor kizlar? Yine makinami yürüdü evden?" dedi bütün tatlılığıyla. Onun o, yetmeyen türkçesine hayranım. Bütün sinirlerimi alıp götürmüştü konuşması. En azından Dikizci Ayten ve Dedikoducu Serap teyze gibi değildi Eleni Hanım. Tam bir Yunanistan Leydisiydi!

 

"Emektar ruhsal bunalımda be Eleni Hanım. Canı sıkılınca, işte böyle hava almak için iki turluyor arada evin içinde. Öyle değil mi len kırık?" Makine ile konuşmam peki? Bana cevap veriyor olması peki? Yo ne delirmesi...

 

"Ti? *" (Ne?) dedi, Eleni Hanım. Kadın benim benzetmelerime hâlâ alışamadı tabii. Bir anda yüzüme bakıp olayı anlayınca gülümsemişti haliyle. "Yaramaz kiz. Sen çok akilli ve tatli bir çocuksun."

 

Ben ve tatlı olmak? Acı biberle, sütlü nuriye'nin bir araya gelmesi gibi imkânsız bir şeyden söz etti az önce Eleni Hanım. Kanmayın! Beni az çok tanıdınız zaten. 'ANİME KARAKTERLERİ ARDINA SIĞINAN GİZLİ HAYRANLARI, SORU İŞARETLERİNİ ÇEKTİ.' Sağ olun ya! Ayıp oluyor cidden...

 

"Bu saatte sizi buraya getiren şey nedir Eleni Hanım?" dedi Selin kendimle olan konuşmama parantez açarken.

 

"Ah Selinciğim, yârin için sipariş yetiştirmem lazim. Düşündüm de bizim kizlar yârdim eder sana Eleni dedim ve geldim. Bana yârdim edersiniz öyle değil mi?"

 

"Tabii." dedi İpek yüzünde kocaman bir sırıtışla hızla atılırken. Allah aşkına kafasına kim koydu bunun aşçı ol diye? O kişiyi hemen bulup bana getirin! Resmen keriz gibi inandırmışlar bizim kızı.

 

"Valla ben yokum Eleni Hanım. Zira yemek yapmasını değil, yiyip tıkanmasını bilirim ben anca. İşine yaramam yani. Sana faydamdan çok zararım dokunur. Al bu Kimyacı ile Baytar bozuntusunu götür. İpek böceği zaten dünden hazır mutfağa girmeye."

 

"Bak Baytar deyip durma bana Leyla! Veteriner olacağım ben. Bu ikisini birbirinden ayırt et artık!" dedi çemkiren Pelin.

 

"İkisi aynı şey değil mi la? Ayırt etmesi gereken kişi sensin asıl. O sesini de yükseltme bana!"

 

"Yükseltirsem ne yaparsın?"

 

"Sen çok olmaya-" diyemeden Leydi Eleni'nin ikaz dolu sesini işitmemiz geç olmadı.

 

"Kizlar size doyum olmuyor cidden; ancak itiraz istemiyorum. Hepiniz yârin bana yardima geliyorsunuz." dediğinde hepimizin üzerinde tek tek göz gezdirmişti Eleni Hanım. Mahkeme heyeti olumsuz olduğumuzu görür görmez silahını kuşandı haliyle. "Ev kirasini peşin isterim, yoksa ona göre." dediğinde hepimizin bir tarafları tutuşmuştu. İpek hariç... Onun tuzu kuru. Sebebini biliyorsunuz. Göz devirme!

 

Eleni'nin bizim ev sahibemiz olduğunu söylememiştim değil mi? Artık öğrendiniz arkadaşlar. 'İŞ BAŞA DÜŞTÜ!' neon yazılı anime karakterler yine göklerde. Bir kez daha thank you canlarım. The end...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%