@mahinehar
|
BÖLÜM 12: DAVETE İCABET
Yunanistan Leydisinin evi, Kafenin hemen üstündeydi. İş yeri ve evi aynı binada olduğu için kendini şanslı olanlar listesinden sayıyordu Eleni Hanım. Kafeye girdiğinizde samimi bir ortam karşılıyordu sizi. Duvarda yer alan Kız Kulesi tablosu, çeşitli resimler ve magnetler oldukça göz alıcı duruyordu her zamanki gibi. Beyaz masalar ve renkli çiçeklerin ahengi insanı evindeymiş gibi rahat hissettirmesi de çabasıydı. Eleni'nin Kafesi her haliyle oldukça güzeldi. İçeriye girdiğimizde yemek masası Kafenin ortasına kurulmuştu. Kalabalık olacağımız için sanırım Eleni tercihini Kafesinden yana kullanmıştı. Zaten evi ve iş yeri arasında bir fark yoktu Eleni'ye göre. Kendi zevkine göre döşediği için evini ve iş yerini ikisi de ona evindeymiş gibi hissettiriyordu.
Geldiğimizi gören Eleni, "Hoş geldiniz kizlar." dedi keyifle. Bu kadının bitmek tükenmek bilmeyen enerjisine hayranım daha önce söylemiş miydim?
Biz de otomatikman bir ağızdan, "Hoş bulduk." dedik gülüşerek.
"Yapılacak bir şey var mı Eleni Hanım?" diye sormuştu İpek ayaküstü oturmadan hemen önce. Mutfak nerede İpek orada millet. Artık biliyorsunuz...
"Ochi méli*" (Hayır tatlım.) dedi Eleni tebessüm ederek.
"Peki." dedi oturmak için kendine bir sandalye çeken İpek.
Eleni, "Sizler masaya oturun lütfen." dedi içeriye girmeden. "Çocuklarda birazdan gelirler herhalde. Ne diyordu sizler? Elleri kulaklarindadirlar şimdi." diyerek gülmüş, mutfağa girmişti. Masanın üzerinde mezeler ve salatalar hazır bir şekilde duruyordu. Günün yorgunluğunu acımasızca üzerimde hissediyordum. Ayrıca Selin ile yaşanan o tatsız olay gözümün önünden geçince aç olduğum cidden hatırıma bile gelmemişti; ancak şu an baskın bir mide açlığı kendini oldukça belli ediyordu Leylanıza.
"O-o, kızlar bizden önce gelmiş beyler." dedi Doruk gülerek Kafeye girdiğinde. "Herkese merhaba." Varan bir sayın seyirciler. Elleri kulağından çok, aşna fişne için oklarının üzerinde gezinen bir adet Eros Doruk. Göz devirme...
Hemen ardından, Serhan ve Melih de görünmüştü. Gözlerim Yaman'ı aramıştı, ama o henüz ortalıkta yoktu. Pek umursamadan gülüşerek sohbete başlayan Doruk ve İpek'e dikkat etmiştim. Geldiğinden beri Fettah'ımın yâri ile yakından ilgileniyordu yerden bitme! Sen ilerle bakalım, yolun sonunda Azrail'in Leyla seni karşılayacak nasılsa!
Eleni mutfaktan çıktığında başını girişe doğru çevirmişti. "Hoş geldin Yamanciğim." dedi masaya doğru ilerlerken.
Kafamı Yaman dediği için o tarafa doğru çevirmiştim. Başıyla selam verip ona ayrılan sandalyeye yerleşmişti bitkin bitkin o da. Kehribar hareleri benim üzerimde gezindiğinde bakışlarımı istemsizce kaçırmıştım. Ne bakıyorsun lan? Dönsene önüne oğlum!
Eleni masaya getirdiği yemekleri güzelce koyduktan sonra, "Uzun bir zamandir yalnizim çocuklar. Sizlerle kalabalık bir aileymiş gibi yemek yemek çok güzel olacaktir." İç çekişi duyulmuştu. Sanırım ailesine olan özlemi, ülkesine olan hasreti yoklamıştı benliğini. Ben de evimi ve ailemi özledim cidden. Ah anam, ah babam... 'MA AİLE GURBETGİLLER!' adlı neon yazılı tablolar ufaktan yükselişte!
"Bizlerde öğrenci olarak gurbetteyiz bir nevi leydi Eleni. Sizinle yemek yemek, annemizle oturup yemek yiyormuş hissi veriyor inanın." dedi Pelin onu rahatlatmak için. Vay, Baytar vay... Biraz daha konuşsa, tabana kuvvet yapıp, anamın kucağına atacaktım kendimi. Göz devirme...
"Teşekkür ederim canim. Bunu duymak beni mutlu etti. Sizlere güzel şeyler yaptim. Umarım beğenirsiniz." dediğinde masaya konulan yemeklere iştahla bakmıştım. Duygusal baskıdan çok, açlık hissi ile dolup taşmak üzereydim. Nereden başlasam, nereden?
"Eminim çok güzellerdir Eleni Hanım." dedi Doruk. "Musakka sanırım bu."
"Mousakka." dedi Eleni onaylarken. "Bizim oranın meşhur mezelerinden."
"Musakka ne ara Yunan mezesi oldu?" diye Selin'e doğru eğilerek konuştum kararsız bir şekilde.
"Şştt." demişti uyarır bir tonda. Bir şey dese ölecek zaten!
"Musakka, Arap, Türk ve Yunan kültüründe yer alan bir yemektir." diye araya girmişti Pelin. Çokbilmiş! Böcek falan mı var lan, yoksa dibimizde? Sanki beni duymuşta cevap vermişti Baytar bozuntusu.
"Evet, tatlim. Ortak yemeklerimiz çok sizinle." dedi keyifle Eleni.
"Biz yemek niyetine tüketiyoruz. Yunanlar meze olarak tüketiyormuş bak, bak." Olacak şey mi?
"Duyacak şimdi seni sus Leyla." Aman be Bombacı!
"Başlayın bakalım." dedi Eleni. Tabak çatal sesleri aynı anda havaya süzülürken ben de çatalımı önümde duran çöp şişe batırmıştım. Keyifle ağzıma götürmüş, zil çalan karnımı tatmin ettirmek yapacağım en iyi şeydi şu an için.
"Suvlakiyi beğendin mi Leylaciğim?" diye şakıdı Eleni. Tam ağzımı açıp cevap verecekten İpek atılmıştı.
"Popüler Yunan street-food yemeklerinden bir tanesi. Tavuk veya domuz etiyle yapılıyor diye biliyorum doğru mu?" Ne dedi? Ne dedi? Domuz eti mi? DOMUZ MU?
"Do- domuz mu?" dedim bildiğiniz böğürerek elden çatalımı düşürürken. Herkes kafasını çevirip bana doğru bakmıştı. Şu an ne kadar rezil olduğumu kendime bir zaman sonra hatırlatmak farz oldu! "Ne domuzu?" Yaban domuzu Leyla. Püü ulan bana!
"Nadiren de olsa kuzu etiyle de yapılır İpekciğim." demişti Eleni. Bana dönerek, "Korkma yani Leylaciğim. Bu kuzu etiyle yapildi." Soluğu kilisede alana kadar kovalardım seni kuranıma Eleni! Tövbesteyşın! Yemek yiyeceğiz diye dinden çıkıyorduk az daha iyi mi?
"Değişik isimler mevcut." diye konuştu Melih. Sen yaşıyor muydun ya kardeş? "Hemen hemen Türk yemekleri ile aynı. Zaten yıllardır tartışılıp duruluyor bu yüzden. En çok da olay konusunun şampiyonu Baklava."
"Baklava Türk tatlısıdır net!" diye araya girmiştim. Aferin bana! Savunmacı modunu mahalle karıları gibi açmıştım. Selin dirseği ile beni dürtmüş, yeni bir Yunanistan Türkiye krizine mahal vermemek için öldürücü bakışlarını üzerimde gezdiriyordu.
"Biz de diyoruz ki Yunan tatlisidir. Neyse, boş verelim bunlari çocuklar. Papucaika yiyin sizler en iyisi. Sonra da biraz sizden konuşalım." dedi Eleni gergin bir şekilde gülümseyerek. Anam bu da bildiğimiz patlıcan dolması ya! Karnıyarığa da benziyor bak. Farkı, üzerindeki beşamel sostu sadece. Suvlaki, Mousakka, Papucaika da ne oluyor lan? Teker teker gelin!
"Papucaikanın yanına dilimlenmiş feta peyniri olmazsa olmazımızdır." dedi Eleni tadına bakarken.
"Birçok yemeklerinizde kullanılıyor feta peyniri." dedi İpek. Gastronomi dünyasının gözü yaşlı! Teoriler Everest zirvesi, uygulamalar 404 not found!
"Evet, canim."
"Dünya mutfağı ilgi mi hep çekmiştir. Farklı lezzetleri keşfetmeyi severim." dedi Doruk salatasından yiyip İpek'im, böceğime bakarken. Senin amel defterini kapatmak farz oldu Eros!
"Kesinlikle katılıyorum." diye onaylamıştı Serhan da. "Ben de bayılıyorum farklı lezzetlere." Bunlar nerenin kıçı boklu beyzadeleriydi acaba?
"Size de yazık valla he." dedim keyifle yemeğe devam ederken. Dokunmayın çok fenayım!
"Neden?" dedi kaşları havalanan Yaman. Konuşmak için beni mi bekledin sen züppe!
"Bir nedeni yok. Kızlara nazaran kendinize bakmanız biraz zor da ondan. Hele bir de öğrenciyseniz. Her şeyinizle de annelerinizin ilgilendiğini var sayarsak..."
"Ne alaka?" dedi kabul etmez bakışlar atan Yaman. Kel alaka!
"Acizlik akıyor sizlerden illa duymak mı istiyorsun?" 'LAFI GEDİĞİNE SOKAN VİKİNG LEYLA!' adlı neon yazılar yavaşça göklere!
"Güçsüz olan, beceremeyen ve kendini yeterli görmeyen kişilere aciz denir. Biz kendimize bakabiliyoruz yani. Sen onu aciz olan erkeklere söyle istersen!" diye homurdandı. Şimdide biz senin bildiğin erkeklerden değiliz diye söyle de düşüp bayılayım bay megaloman!
"Ferman yazsaydın Yaman Bey?" dedim öldürücü bakışlar atarken. "Savunmanız yetersiz bulundu. Dava düşmüştür!" Çaprazımda oturduğu için masadaki diğer kişiler bir Yaman'a bir bana bakıyordu. Maç izliyorlar sanki! Bu ne zevk almak ayol?
"Erkeklere laf atıyorsun, ama beceriksiz kızlarda var. Mesela sen, sakarsın..." dedi keyifle sırtını yaslarken. Sakar mı? Bilseydim üzerine o gün su yerine kezzap dökerdim angut!
"Önemsiz kazalar yapan kişilere sakar denir. Demek ki sana attığım su önemsiz bir şeydi. Bakıyorum da sen ülke meselesine çevirmişsin, o kadar zoruna gittiğine göre! Tahmini NATO'ya ne zaman başvuru yaparsın?" GOL! GOL! GOL!
"Tatsız bir yanlış anlaşılmaydı." dedi Serhan elini hareket edecek olan Yaman'ın elinin üzerine koyarken. "Leyla, bilerek yapacak bir kıza benzemiyor zaten. Öyle değil mi?" Beni bilmezsin sen. Bazen bebeksi bir prenses, bazen de fevri bir serseri!
"Tabii, canım. Leyla asla bilerek yapmaz hiçbir şeyi." dedi Pelin boğazını gıcık otururken. Herkes yerime konuşmaya nasılda hevesli. Senin adın Leyla mı kız Baytar?
"Haklısın." diye onay vermişti Doruk da. "Ayrıca şakacı, kelime haznesi geniş ve çok iyi tekme atabilen biri. Kendini tehlikelere karşı savunarak koruması da takdire şayan." Kara mambaya bak sen? Hangi dağda kurt öldü? Yağcılarda inecek var millet!
"Tekmenin tadına bakmış gibi görünüyorsun?" dedi Selin Doruk'a gülerek baktığında. Bingo!
"Hayır, ben değil, ama Yaman az daha bakmak üzereydi." dedi sanki yanlış bir şey söylemiş gibi dilini ısıran Doruk.
"Ne zaman?" dedi herkes bir anda. Gelmez ayın çarşambası millet! Adam inanmıyordu Taekwondo yaptığıma. Benim de o an yaptığım tek şey, o koca burnunun dibine havalı bir şekilde tekmemi kaldırmak olmuştu. Bir şey olmuş muydu? Hayır, olmamıştı. Göz devirme...
"Öyle bir şey olamazdı zaten." dedi Yaman kendinden emin bir şekilde. "Spora gittiğimiz de göstermeye çalıştı Küçük Hanım kendince meziyetlerini." Titreyen babamdı zaten karşımda Yaman Efendi!
"İlahi çocuklar." dedi Eleni tebessüm ederek. "Leyla çok asabi ve asi görünse bile, içinde çok yufka ve yürekli bir kız çocuğu yatıyor. Güzel anlaştığınızı görmekte hoşuma gitti. Böyle devam edin." Güzel anlaşma mı? Biz nerede güzel anlaşıyorduk abi? Birbirimizi topa tüfeğe tutmadığımız kalmıştı!
Pelin, "Komşularımız iyiler. Güzel güzel anlaşıyoruz Eleni Hanım merak etmeyin." dedi. Külliyen yalan. YALAN!
"Biz İpekle çoktan iyi anlaşmaya başladık." dedi Hacker Doruk. Ona ters ters baktığımı görünce, "Leyla ile de aynı şekil. Öyle değil mi?" Bekle sen... Hayatına yeni bir sürüm getireceğim oğlum senin. Sonra sürüm sürüm sürüneceksin Eros Doruk!
Eleni'nin gözü üzerimdeyken, "Evet, öyle." dedim adeta tıslarken.
Hep birlikte usulca(!) yemeğimize kaldığımız yerden devam etmiştik. Sohbetler açılıp kapanıyordu sürekli. Yaman'ın rahatsız edici bakışları yüzünden Kafe'nin sağına soluna sığamıyordum ben de. Yemek faslı bitince sofrayı toplamak için hareket eden İpek ve Doruk Eleni Hanım'a yardım etmeye başladı. İpek'i hadi anlıyorum da sana ne oluyordu lan zampara Eros?
Serhan ve Pelin bir köşede sohbetlerine kaldığı yerden devam edince, Melih ve Selin de boşta kalan kartonları atmak için birlikte dışarı çıkmışlardı. Orta direk şaban olarak ortalıkta kalanda bendeniz Viking Leylanızdı millet.
Yaman pastalara bakarken Eleni Hanım'ın mutfaktan çıkıp onun yanına doğru gittiğini gördüm. Duyamadığım birkaç şey söyledikten sonra ona bir şey verdiğini Yaman'ın ise ağzına götürerek tadına baktığını görmüştüm. Eleni gülerek bana doğru bakıp yanına çağırmıştı. "Leylaciğim gelir misin?" Yanındaki füze uzaya fırlasaydı da öyle gelseydim bari Yunanistan Leydisi...
"Efendim Leydi Eleni?" dedim el mahkûm yanlarına giderek.
"Yaman'a kendi özel tarifimden yaptığım bir kurabiyeyi yedirdim. Onun hoşuna gitmiş. Bakalım sen de beğenecek misin? Tadına bakmak ister misin?"
"Olur." dediğimde uzattığı kurabiyeyi ağzıma götürdüm. Hafif ve yumuşaktı. "Güzelmiş gerçekten. Neden raflarınıza eklemiyorsunuz?"
"Tereddütlerim vardi açikçasi. Üzerinde biraz daha çalişip öyle sunmak istedim herkese canim. Siz de beğendiğinize göre artik Kafe de satişa sunabilirim."
"Beğendim ben." dedi Yaman bana doğru bakarak.
"Ben de." dediğim an birden başım dönmüştü sanki. Eleni sevinerek diğer çocuklara tattırmak için ayrılmıştı yanımızdan. Yaman'a baktığımda onu ve çevremdeki birçok şeyi bulanık görmeye başlamıştım. Sanırım bugün çok fazla yorulmuştum ondandı; ama ters giden bir şeyler vardı. Gittikçe daha da başım dönmeye başlamıştı. Bir yere tutunmak için hareket edecekken sendelemiştim olduğum yerde.
Yaman kolumdan tutarak, "İyi misin Sakar?" diye sordu. İyi olsaydım o atmadığım tekmeyi şu anda yüzüne yemiş olurdun! Son pişmanlık neye yarar?
"İyiy-" diyemeden dilimde bir uyuşma hissetmiştim. Olamaz, yoksa?
"Neyin var? İyi görünmüyorsun Leyla?" dediği an nefesim kalmaya başlamıştı. Elimi boğazıma götürüp tişörtümün yakasını çekiştirdim. Yaman beni kendine doğru çekerek ayakta durabilmem için destek olmuştu.
Selin, "Neler oluyor?" dedi yanıma geldiğini endişeli sesinden anlarken.
"Bilmiyorum." dedi Yaman hızla. "Birdenbire oldu."
"O birden böyle olmaz. Bir şey yedi mi?"
"Kura-" diyemeden "Fıstı-" demeye çalıştım zoraki. Allah'ıma bu sefer haşeratın sülalesi üzerimde halay çekecekti kesin. Beyaz ışıkları görüyorum... BEYAZ IŞIKLARI GÖRÜYORUM!
"Allah kahretsin! Ona ne verdin Yaman?"
"Ben değil, Eleni Hanım bize bir şey tattırdı." dedi Yaman bağırarak. Herkes başımıza toplandığında gözüm kimseyi göremeyecek kadar kararmıştı.
"Kurabiye verdim Selin. Neler oluyor Tanri aşkina?" dedi Eleni korkuyla.
"İçinde fıstık var mıydı?"
"Evet, hamurunda ve yağında var."
"Leyla'nın fıstığa alerjisi var! Alerjik şok yaşıyor şu anda. Onu hemen hastaneye götürmeliyiz." dediği an bilincimi yitirmek üzereydim ve gördüğüm son yüz, Yaman'ın korkuyla irileşen kehribar hareleri olmuştu. |
0% |