@mahinehar
|
BÖLÜM 16: ŞANSIN ZORLANMASI
Ben birinin başına gelebilecek hem en iyi hem de en kötü şey olabilirdim. Bu tamamen karşımdaki insana bağlıydı. Öyle ki, Pelin'in kendi kendine verdiği kararla eceline doğru yürüdüğüne hepiniz şahit olmuştunuz; yoksa kalkıp yeni ev arkadaşımızın Selvi'nin olacağını net bir şekilde dile getiremezdi. Öyle değil mi? Bu saatten sonra arkadaş katili olmamak elde değil. Toplantı yaptığımız gece yeni bir eve arkadaşı için onay verdiğimi ben de hatırlıyorum; ancak uyku halime yenik düşüp mantıksızca Selvi'den yana oy kullandığımı hatırlamıyorum millet. Kimse bana bunu yutturamaz. Konu tartışmaya kapalı! 'DEDEKTİF ÖFKELENDİ!' yazılı bulutlu anime karakterleri saha da!
Saba Tümer kahkahası atmam gereken yerde, sinir krizi geçirme eşiğine ucu ucuna gelmen peki? Yazık lan gençliğime! Ben istemiyorum abi yeni ev arkadaşı falan. Hele o kişi yasal soyguncu ise, hiç istemiyorum. Ne ondan hoşlanıyordum ne de seviyordum. E-e, yalan yok şimdi. Kalkıp tozpembe yalanlar zinciri mi oluşturayım? Çarpılayım mı istiyorsunuz millet? Tövbe...
Zindana atılmış bir mahkûm gibi bir o tarafa bir bu tarafa doğru volta atıp duruyordum. Herkes hazır kıta olmuş, eve gelecek olan Selvi hanımı bekliyordu. Neymiş efendim, karşılayacakmışım yeni ev arkadaşımı. Oldu... Başka isteğiniz? Şuradan şuraya gitmem asla. Baytar bozuntusunu düşündükçe bir kaşık suda boğmak istiyordum zaten. Nasıl bunu bana yapabilirdi nasıl? Kahpe Bizans soyu evimde yaşıyormuş da haberim yokmuş!
"Leyla." diye bağıran İpek'in sesini duymuştum. "Kahvaltı hazır olmak üzere. Bak o sevdiğin poğaçalardan da yaptım. Hâlâ gelmek istemiyor musun?" diye seslenmişti. Açlık grevi yapmama gerek yok bence. Öldürmeyen rabbim öğrenci hayatı yaşatıyor nasıl olsa.
"Bırak İpek, gelmesin. Bu seferde ben yiyeyim poğaçaları." diyen Pelin'in sesini duymuştum. "Çay da var mı, çay? Keşke beddualarım tutunca telefonuma bildirim gelse!
İnadımdan ödün verip hızla mutfağa daldım. "Dokunursan seni kurşuna dizerim Pelin! Onları bana yaptı Uğur böceğim. Sana değil!"
"Sonunda teşrif edebildiniz hanımefendi. Yüzünüzü gören cennetlik!" dedi kaşlarını çatarken. "Odana kapandın bir daha da geri çıkamadın." Seni öldürdükten sonra nereye gideceğin ile ilgilenmiyorum Baytar!
"Sebebini bildiğin şeyleri merak etmeyi ne zaman terk edeceksin?"
Bıkkınlıkla nefes alıp vermişti Pelin. "Fazla tepki verdiğini düşünüyorum Leyla. Kızın gidecek başka yeri yok. Neden anlamak istemiyorsun? Dün geceden beri dilimde tüy bitti sana durumunu açıklamaktan."
"Birlikte kaldığı ev arkadaşına ne olmuş?" Bahaneler kuyusundan bir yenisi! Seç, beğen, al...
"Anlaşamadıklarını söylemişti Selvi. Kavga edip durmuşlar sanırım." Meclisimizi karıştırmak için nur topu gibi bir aday! Ulan sanki biz anlaşabilecek miyiz?
"Neden?" diye sormuştu Selin.
"Nedenini ben de bilmiyorum. Sadece evi terk edip ardından yeni bir ev aramaya başladığını, daha sonra kampüsten bir arkadaşın ona bizim yeni bir ev arkadaşı aradığımızı söylediğini ve benimle iletişime geçtiğini belirtti hepsi bu."
"Sen de buyur gel dedin tabii." diye öldürücü bakışlar iletmiştim Pelin'e.
"Zor durumdaydı, kabul ettim ben de Leyla. Ne var bunda?" Ne yok ki? Sefer oğulları ile Telli oğulları gibi Yeşil vadi için savaş yapacağız. Gözün aydın olsun!
"Ben onunla anlaşamam asla Pelin. Sevmiyorum Selvi'yi!"
"Seninle ben de anlaşamıyoruz, ama bak bir aradayız yine. Ayrıca ne olursa olsun ben seni seviyorum. Sen de Selvi'yi sevecek ve ona ters davranmayacaksın. Baştan uyarıyorum seni." Sana olan sevgim, çeyrek altının düşüşü gibi şu an. DİPLERDEYİM!
"Emir kipiyle cümle kurma öz güveni sana nereden geliyor Baytar Hanım?" Vallahi kendimi şu an Nil'de tehdit edilen timsahlar gibi buruk hissediyorum. Bırak iki saatti, otuz saat nefessiz kalsam vız gelir bana!
"Kızlar yine başlamayın lütfen." dedi İpek sakin bir şekilde. "Olan oldu artık. Bundan sonrasını konuşmanın bir âlemi yok." Fay hattı olsam bu kadar kırılmazdım!
"Haklı." diye onaylayan ise Selin'di. "Leyla onu sevmiyor olabilirsin, ama ev giderleri ve kira için başka çaremiz yok. Katlanmak zorundayız." Gerçeklerin üzerime bir dağ gibi yıkıldığı o an... Zavallı gençliğim, bundan sonrası yok oluş, haberin ola!
Telefonuna gelen mesajı okuduktan sonra kafasını kaldırıp bize bakmıştı Pelin. "Selvi gelmiş, kapıda şu an." Rica ediyorum gençlere de artık huzur evi açılsın. Huzur muzur kalmayacak bu gidişle bizde de!
Zil çaldıktan sonra kafamı kapıya doğru çevirdim. Pelin kapıyı açmak için hareket ederken, İpek ve Selin de beraberinde ayaklanmıştı. Kırmızı halı serseydiniz First Lady'mize... Göz devirme! Bana sorsanız yer yarılsa da içine girsem modunu aktif etmiştim çoktan. Ne be? Kalkıp bir de karşılama töreni mi yapsaydım haspama! Kapıda bir hareketlilik olduğunda Selvi'nin sesini işittim. Haftaya devlet hastanesinden KBB'ye randevu olsam iyi olacaktı!
"Herkese merhaba. Günaydınlar şekerler." Sahtelik yükleniyor!
"Günaydın." dedi üç silahşorlarım aynı anda.
"Leyla yok mu?" dediğinde hepsi dönüp bana bakmıştı. Selvi kafasını biraz eğerek, "Aha, buradaymış. Naber bebek?" Samimiyetsiz şopar! Konuma gerek yok millet. DARDAYIM!
"Sana ne! Senden naber?" O neydi gız?
"Ne olsun ya? Ev arkadaşı çatlak çıktı. Soluğu burada aldım ben de işte." Leyla'nın deliler hastanesine hoş geldin!
"Burada da kimse sağlam değil."
"Ne?" diye afalladı yüzüme bakan Selvi.
"Ahahaha." Sahte bir kahkaha atmıştı Pelin. "Bakma sen Leyla'ya hayatım geç otur, bir şeyler ye." dedi bana kaş göz işareti yaparken. Daha çok oynar kaşın gözün bekle sen!
"Ay, kızlar sizi en azından tanıyorum. İçim biraz olsun rahat bu konuda. Beni kabul ettiğiniz için de ayrıca teşekkür ederim; yoksa çok zor bir durumda kalacaktım." Yapmacıklık nasılda akıyor ciğerini bildiğimden!
"Ne demek canım, zor zamanlar hepimizin kapısını çalıyor. Önemli olan o an yanımızda destek olan birilerinin olduğunu bilmek." diye tebessüm etmişti Pelin. Elit bir kişilik olduğuna inanıyormuş gibi yapsam mı? Yoksa bir an önce havası değişmiş bu yerden vınlasam mı?
Selvi, "Leyla beni görünce pek de sevinmişe benzemiyor sanki?" dedi başını önüne eğerken. Çok haklısın, çak bir beşlik!
"Alerjik şok yaşadığı için iyi değil bu aralar Leyla." diye atılmıştı Pelin. "Seninle hiçbir alakası yok yani." Sallıyorsun bari kontrollü bir şekilde salla be Peliniko!
"Geçmiş olsun. Şimdi durumun nasıl şekerim?"
"Ayakları güçlü olan bir Kartal tarafından duvara çarpılmış gibi hissediyorum." dediğimde hepsi bana bakmıştı. Ulan ne zamandır beraberiz. Bu bakışlar hiç mi değişmeyecek? Göz devirme...
"Anlamadım?" dedi birden Selvi. Yılanları diyorum, yılanları. 3310'da seviyorduk biz, çevremizde değil!
"Yok, bir şeyim. Yorgunum sadece." dediğimde masada duran çayıma uzanmıştım hırsla.
"Aman dikkat et güzelim. Alerji insanın başına bela oluyor vallahi." Ben nereden senin güzelin oluyorum lan? Ayrıca senin kadar bela olacak kimseyi tanımıyorum şu an! 'VİKİNG LEYLA KENDİNİ UNUTURSA.' adlı neon yazılar zirvelerde. Bu sefer haklısınız millet! Zira benden daha belalı bir tip yoktu bu piyasa da. Selvi de kimmiş?
"Hadi kahvaltımızı bitirelim. Sonra herkes dersine gider. Akşam da yerleşmene yardım ederiz Selvicim." dedi Pelin önüne bakıp yemeği ile ilgilenirken.
"Tamam, canım."
🍀🍀🍀🍀
Son kalan dersimde bittikten sonra eve gitmek hiç içimden gelmiyordu açıkçası. Ne yapacağıma karar veremeden bıkkınlıkla durağa doğru yürümeye başladım. Beynime üşüşen düşünceler bas bas bağıran pazarcılar gibiydiler. Her şeyi düşünüyor ve analiz etmeye çalışıyordum bu karmaşa içerisinde. Part-time iş bulmak da sıkıntı olmaya çoktan başlamıştı. Henüz ortada hiçbir şey yoktu ve ben iş bulamamıştım. En iyisi eve gitmeden biraz daha dolanıp iş aramaya çalışmalıydım; yoksa annemin diline düşer, ben sana demedim mi kelimelerinden kaçacak delik bulamazdım.
Dolmuşa binmekten vazgeçip, caddeye doğru yürümüş, esnafların olduğu çarşıya gitmiştim. Bir süre etrafta göz gezdirip dolanmıştım öylece. Dükkânın birinde iş ilanı görür görmez içeri girmiştim. Girmem ile çıkmam bir olmuştu. Zira bu iş bana göre değildi. Telefonum çaldığında gelen aramanın Selin'e ait olduğunu gördüm. Açıp açmamak arasında kararsız kalınca arama bitmişti. Gözlerimi yumup tekrardan açtım. Selin tıpkı benim gibi inat olunca yine aramıştı haliyle. Bu sefer bekletmeden açmıştım gelen aramayı.
"Efendim?"
"Neredesin sen?"
"Sokakta."
"Sokakta neredesin?"
"Ne oldu ki?"
"Merak ettim. Çoktan evde olman gerekiyordu. Neden yoksun?"
"İş aramaya çıkmıştım."
"Peki, bulabildin mi?"
"Hayır."
"Sıkma canını Leyla. Elbet bulursun."
"Bulacağım zaten." dediğimde derin bir iç çektim. "Sana bir şey söylemem gerek." Bunu İpek'e diyemedim, ama Selin ile her şeyimi paylaştığım için Yaman meselesini anlatmak istedim. Kafamı kurcalamaya devam etmesi yeterince canımı sıkıyordu zaten.
"Dinliyorum."
"Yaman denilen çocuk..."
"Bir şey mi yaptı sana, yoksa?"
"Hayır, öyle değil."
"Ne peki?"
"Çok saçma ya! Neyse, telefonda olmaz. Eve gelince anlatsam daha doğru olur sanki."
"Evde konuşabileceğimiz bir ortam olacağını sanmıyorum. Bence şimdi anlat."
"Nedenmiş o?"
"Selvi..." dedi çekingen bir sesle Selin. "Bizim oda da kalacak."
"Ne münasebet lan! Siz beni çıldırtmak mı istiyorsunuz?"
"Sakin ol Leyla."
"Sakin ol deme bana Selin! Evi terk etmemi mi istiyorsunuz siz? Selvi geldi, Leyla gitti mi olsun? Oh, ne ala!"
"Delirme bak. Evde tek büyük oda da sen ve ben kalıyoruz. İpek ve Pelin'in odası küçük. Mecbur böyle olması gerekiyor."
"Ben mecbur değilim arkadaşım! Onu odamda görmek istemiyorum. Evin diğer bölgeleri neyine yetmiyor? Kalksın salonda yatsın. Ben mi dedim eski ev arkadaşı ile âşık atsın?"
"Sence bu mümkün mü?"
"Mümkün. Kişisel alanıma girmesine müsaade edemem." Bir ipte iki cambaz oynamaz Bombacı!
"Eve geldiğinde bu konuyu konuşabiliriz."
"Geleceğimi sanmıyorum."
"Leyla, bak böyle yapma."
"Kapatmam gerek Selin. Ben diyeceğimi dedim. Sonra görüşürüz."
Selin'e cevap hakkı tanımadan öfkeyle kapatmıştım telefonu. Ne demek lan bizim oda da kalacak? Dünyada olmaz böyle bir şey. Eve gelmesine ses etmedim, ama söz konusu benim kaldığım odaysa, asla göz yumamam bu meseleye. Hiddetle yolda yürümeye devam etmiş, bizim caddenin oraya doğru gelmiştim. İçimden eve gitmek zerre gelmiyordu artık. Aklıma gelen düşünce ile Halim amca ve Yeter teyzenin yanına gittim.
Dükkânın önündeki masada oturan Halim amcaya selam verip Yeter teyzenin yanına geçtim. "Kolay gelsin."
"Sağ ol yavrum. Seni hangi rüzgâr attı buraya?" Balkanlar'dan Türkiye'ye esen, Selvi rüzgârları attı teyzem!
"Öylesine geldim. Sizi ziyaret etmemiz gerektiğini sık sık tembihlerdin."
"Evet, ama senin canın sıkkın gibi. Bir sorun mu var çocuğum?"
"İş bulamıyorum Yeter teyze. Malum, öğrenci olunca uyuşmuyor pek saatler." Eksik gedik yok ne varsa ortaya döker Leylanız!
"Kızım bana yardım et istersen. Akşamları kalabalık oluyor burası. Amcan ile yetişmekte zorluk çekiyoruz. Ne dersin?" Hızır gibi kadınsın be!
"Sahi mi?"
"Sahi ya. Sipariş götürecek biri de lazım hem. Bak, ne güzel oldu. Neden daha önceden söylemedin bana?"
"Ne bilim? Aklıma hiç gelmedi ki Yeter teyze."
"O zaman anlaştık. Burada bize akşamları yardım edeceksin. Gündüzleri biz halledebiliyoruz zaten."
"Çok sevindim. Benim şimdi bir işim mi oldu?"
"Evet, deli kızım. Bir işin oldu. Şimdi söyle bakalım aç mısın?"
"Kurt gibi hem de."
"Ben sana yemek getireyim o zaman. Sonra detaylıca konuşuruz olur mu?"
"Olur, Yeter teyze." dediğimde içim içimi yemeye başlamıştı. O kadar sevindim ki en azından biraz olsun elime Money geçecekti. Belki de Selvi ile aynı evde yaşamaktan kurtulur, başka bir eve çıkardım, kim bilir? Çok mu hız yaptım yahu? Hem, ben niye evimi terk ediyordum ki? Selvi denilen o cadı evimi terk etmeliydi. Gitmesi gereken kişi ben değilim o! Ulan Selvi, kaça kaça gitmen için elimden geleni ardıma koymayacağım. Bittin sen Yasal soyguncu! Burada sana yer yok... |
0% |