Yeni Üyelik
19.
Bölüm

18. BÖLÜM

@mahinehar

 

BÖLÜM 18: KAOS KAPIDA

 

 

Dedesinin doğum gününü, füze atarak ve dünyayı tehdit ederek kutlayan tek lider Kim Jong Un' un tehlikeli hareketinin iki katı, bendeniz Leylanız da kendini göstermeye başlamıştı sonunda millet. Safları şimdiden sıkılaştıralım lütfen. Zira Selvi hanımı bu evden sürmek için Scud Füzesi bile az gelirdi bana o derece yani. Bu gidişle Google arama motoruna ben de düşerdim artık. Kim Jong Un'a karşı rakip Felakettin Köyünden Leyla Yaman diye! Eve geldiğimde Selvi'yi odamda yan gelip yatarken bulmak bütün şalterlerimi attırmıştı. Selin, sırf benim için Pelin'in odasına Selvi'yi gönderme çabalarına girişerek başarısız olmuştu. Baytar, gıcıklık yaparak kendi odasından ayrılmak istemediğini söylemiş, kızı bizim odamıza paslatmıştı. O attığın topu güzelce karşılayıp kalene doğru Fatih'in topu gibi yollamazsam bana da Leyla demesinler! Sanki gel diye ölüp bitiyordum ben de ardından. Koynumda yılan besleyecek değildim! Yapsaydım şayet bundan sonrası enayilik seviyesi olurdu. Aklımdaki planları devreye sokmak için artık kimse beni tutamazdı. Bunu onlar istedi. Ağam, kurbanın olam yapma etme diyene kadar kâbusları olacaktım! 'MAHO AĞA KIZDI?' adlı neon yazılı tabelalar huzurda!

 

Gece herkesi odasına gönderdikten sonra sabahın köründe kalkmak için direkt uyumuştum. Erken kalkan yol alırmış diye boşuna dememişler! Hafta sonu olduğu için okulda yoktu mis gibi. Derin bir uykuda olan ev halkını geçtim, hedefimde yasal soyguncu Selvi vardı. Mission completed yazısını ekranlarda görene kadar uyumak haramdı artık bana! Yerimden kalkmadan yatağımın yanında duran küçük komodinin üzerindeki telefonuma uzanmıştı elim. DJ'lerin en iyi parçalarından birini açıp ortalığın anasını ağlatamaz mıydım sizce? Elbette yapabilirdim! Müzik listeme girer girmez bangır bangır çalacak bir parça oynatmadan önce, kardeşim Şahikadan arakladığım ses bombasını da ayarlamıştım güzelce. Ellerimi başımın altına götürerek rahatça sinsi sinsi sırıttım. İnsan kudurtmak adlı çalışma yükleniyor... %95

 

Müziğin sesini son ses açtığımda yerinden bir ok gibi kalkan Selvi ve Selin ödleri koparak uyanmıştı. Ben, yattığım yerden parçanın enerjisi ile yavaşça ayaklanmış, dans etmeye başlamıştım. Selin saçı başı dağılmış bir şekilde hayretle yüzüme bakıyordu. Selvi deseniz, bardamı sabahladım ne oluyor der gibi anlamsız bakışlar atıyordu. O aklına sahip çık; yoksa böyle almaya gelirler!

 

"Ne oluyor lan?" diyerek odaya dalmıştı Pelin. Neler olmayacak ki!

 

Ardından beliren İpek ise, beni görür görmez dayanamayıp dans etmeye başlamıştı. "Harikasın Leyla. Sabah sabah bu ne güzel enerji?" dedi. Asla sorgulamaz. Direkt oyuna ayak uydurarak katılırdı Uğur böceğim.

 

Hoplayıp zıplayarak yanına doğru gitmiştim ben de. "İş buldum iş. Onun sevinci ve enerjisi bu Çeyrek milyarderim." Külliyen yalan! Tamam, biraz haklılık payımda olabilirdi şimdi şey etmeyelim millet. Göz devirme!

 

"Leyla Yaman!" diye bağıran Pelin'i duymazlıktan gelip oynamaya devam ettim. O da öfkeyle telefonumu aldığı gibi müziği kapatmıştı. "Lan manyak! Ne yaptığını sanıyorsun sen bu saatte?"

 

"Saatin nesi varmış?" dedim diklenerek.

 

Pelin gözlerini kısıp üzerime yürüdü. "Nesi mi var? Sabahın körü ve sen asla uykundan kalkmazdın normalde. Bu ne şimdi?" Hayda! Keyfim ve kâhyası sorgulanıyor yahu. Sa-na-ne!

 

"Her şeyin bir ilki varmış Baytar Hanım!" diyerek horozlar gibi diklenmiştik yeniden kaşla göz arasında.

 

"Selvi'ye ayıp ediyorsun farkında mısın?" diye yeniden araya girmişti Baytar.

 

Selvi, "Yok, canım. Olur mu öyle şey? Kız iş bulmuş sevinmekte haklı." demişti bizim yasal soyguncu kedi gibi. Gerçek yüzünü göster sen, ne bu ayaklar!

 

Pelin, "Bunu bir kenara yazdım Leyla. Aynısını aptal bir çalar saat yapmayacağına göre, ses sistemi üzerinden saldırı yapacağım ben de." Hodri meydan ulan!

 

"Elinden geleni ardına koyma!" diyerek hırlamıştım odamı terk eden Pelin'in ardından. Senden korkan senin gibi olsun!

 

İpek, "Uyandığına göre demli bir çaya ne dersin Leyla'm?" dedi neşeyle.

 

Şaşırarak, "Hazır mı?" dedim aşkla. En tatlı sabahlar benim için çayla başlar...

 

"Tabii ki hazır. Hadi gel, gidelim." dediğinde peşinden gitmiştim Uğur böceğimin. Mis gibi tavşankanı çayımı yudumlarken İpek'in gülümsediğini fark etmiştim. Yalnız bunu telefonuna bakarak yapıyordu. Ulan yoksa? Gülümseme, aptal gibi bakışlar, yerinde duramayan insan hareketleri... Lan yoksa, yoksa...

 

"İpek!" diye adını dillendirdim yüksek sesle.

 

"Ay, ne oldu?"

 

"Sen neye gülüyorsun öyle tek başına?"

 

"Şey, şey... Yok, bir şey agresif belam."

 

"Ne demek yok? Var, var..." diyerek hızla ardında bitmiştim. "Kiminle yazışıyorsun sen?"

 

"Hiç kimse ile." dediğinde bir mesaj gelmişti telefonuna. Bildirim panelinde Eros Doruk'un adını görünce ağzım açık kalmıştı. Ulan bu ne ara virüs gibi yayılmıştı Çeyrek milyarderimin telefonuna? Hangi ara ya? Hangi ara! Elden gidiyor lan Uğur böceğim, elden gidiyor resmen!

 

"Hiç kimse öyle mi?" dedim kaşımın tekini havaya doğru kaldırınca.

 

"Sandığın gibi bir şey yok. Sadece arkadaşız." dedi utanan İpek.

 

"Ne lan o?"

 

"Ne, ne Leyla?"

 

"Yanakların pembeleşti." dediğimde istemsizce ellerini yüzüne kapatmıştı İpek.

 

Tedirgin bir şekilde, "Sıcak... Evet, evet. Hava çok sıcak. Bir de çay içiyoruz ondan oldu." dedi eli ayağına dolanmaya devam ederken İpek'in.

 

Selin, "Ama sen çay içmiyorsun ki İpek?" diye yanımıza gelmişti.

 

"Ben daha önceden içtim. Hararet yaptı sanırım." diyerek hızla çıkmıştı mutfaktan Çeyrek milyarderim. Ulan resmen kaçtı ya bu!

 

"Acilen Hacker olmayı öğrenemem gerek." dedim Bombacıya bakarken.

 

Selin, "Senin bilgisayarlarla işin yok ki. Hacker olup ne yapacaksın Leyla?" dedi kendine de çay doldururken.

 

"İnsan hackerleyeceğim."

 

"İnsan mı?"

 

"Evet. Eros Doruk'u bütün öldürücü virüsleri yükleyip ortadan kaldıracağım. Nasıl fikir?"

 

"Çıldırmış olmalısın."

 

"Erkek koğuşu atağa geçmiş lan! Etrafımızı kuşatıyorlar. Savunma modunu aktif etmemiz gerek. İşe İpek ile başlamışlar baksana."

 

"İpek ne alaka?"

 

"Doruk. İpek'in. Telefonuna. Sızmış." dedim üzerine basa basa. "Acilen kurtarma ekiplerimi devreye sokmam lazım."

 

"Gördük nasıl kurtulma çalışması yaptığını!" dedi çayından bir yudum alan Selin.

 

"Kurtulma değil, kurtarma diyorum ya sana." dediğimde hemen çakmıştım ne demek istediğini Selin'in. "Selvi..."

 

"Kızım hiç acımanda mı yok bana? Bir şey yapmadan önce haber verir insan. Selvi yüzünden beni ne diye harcıyorsun sen?"

 

"Üzgünüm." diyerek kollarımı boynuna dolamıştım. "Ne yapıp edip onu ya odamızdan defedeceğiz ya da evimizden; yoksa başka yolu yok."

 

"Ha, durmayacağım diyorsun yani?"

 

"Kesinlikle." dediğimde bana bakan hareleri ardımda duran kişiye kaymıştı. Selin fal taşı gibi açtığı için gözlerini, ben de bu kime bakıyor diye dönmüştüm ardıma. Dönmez olaydım!

 

Allah'ım ya rabbim bu neydi böyle? Yüzsüz biri ardımda öylece durduğunda duvara doğru sıçramıştım korkudan. "Ebe-ebe-ni." Felç oldum ambulansa sevk edin beni derhal!

 

"Korkma kız, benim Selvi." dedi kahkaha atıp masaya otururken. "Maske yaptım yüzüme. Güzellik şart hayatım."

 

"Ne-ne bu?" dedim kekelerken.

 

Pelin, "Senin bir kız olarak yabancı olduğun şeyler bunlar tabii. Nereden bileceksin? Dur tanıştıralım, Tuvalet maskesi. Diğer adıyla Yüz eldiveni de deniyor." dedi sandalye çekip otururken.

 

"Tuvalet maskesi mi?" dedik aynı anda Selin ve ben. Yalnız olmamak ne güzel!

 

"WhatsApp kız grupları kadar daha tehlikeli bir şey yok." dedim başparmağımı dişlerime götürürken. Korkudan öldüm be resmen!

 

"Neden?" dedi Selvi. Seni güzel olduğuna kim inandırdıysa fena kandırmış!

 

"Çünkü orada çirkin olma şansın yok. Aha, Pelin'i ele geçirmişsin sen çoktan."

 

"İyi de Pelin zaten güzel bir kız. Benim söylememe gerek yok ki?"

 

"Biraz daha gaz versen bu halini bırakıp, Deepika Padukone'ye benzediğine inandırırsın sen zaten. Şimdi gördün mü büyülü dünyanızın ne kadar tehlikeli olduğunu?"

 

"Çok makara bir kızsın sen ya Leyla." dedi Selvi yüzündeki maskeye dikkatle kontrol ederken. "Aslında sana da bir maske verelim. İster misin?"

 

"Hayır!" dedim işaret parmağımı kaldırarak. "Aklınızdan bile geçirmeyin."

 

"O neden?"

 

"Yüz balonu, aman tuvalet maskesini yüzüme koydurtmam asla. Bu iğrenç..."

 

Selvi baktı ki benden hayır yok, Selin'e dönmüştü. "Bence sen hayır demezsin."

 

"Benim dışarda yapılacak işlerim var. O yüzden çıkmam gerek." dedi bir anda ayaklanan Selin.

 

Pelin kaçarcasına gitmek isteyen arkadaşına bakıp, "Bu kılıkla mı? "dedi.

 

Giydiği Mickey Mouse gecelik takımıyla oldukça tatlı görünüyordu Bombacı. "Tabii ki hayır. Şimdi üzerimi değişmeye gidiyordum." dedi mutfaktan çıkarken. Selvi ve Pelin yüzüme avanaklar gibi bakarken bir kez daha korkmuştum.

 

Kaçan Bombacının ardından seslenip, "Bekle beni de Selin. Ben de geliyorum." diyerek hızlıca terk etmiştim mutfağı.

 

 

 

🍀🍀🍀🍀

 

 

 

YAMAN EROĞLU

 

 

 

 

"Hey, hey, hey!" diyerek yatağımdan kontrolsüz bir şekilde yere düşmüştüm.

Leyla'nın yaptığı uygulamalı savunma hareketleri rüyama girmişti sonunda. Dün gecenin yeniden aklıma gelmesiyle saçlarımı hiddetle kaşımıştım. Kızın karşısında aptal gibi kalmıştım lan resmen. O sergilediği hareketlerinde de çok iyiydi. Hayır, hayır mükemmeldi! Bir de kalkıp 'Tek ayakla hamle yapmak basit kalır yani.' diye inanmayarak söylemiştim kıza. İlk defa böyle birisi ile karşılaşmıştım. Dün gece dışarıda karşısında hiçbir şey yapamadan durmama ne kadar sinir olsam da bunun sebebi birdenbire adımı haykırdığında ona bakmam ve üzerime doğru hamle yapması yüzünden kaskatı kesilmemdendi. Kalkıp bir kıza karşılık verecek değildim öyle değil mi? Hâlâ gözümün önündeydi yaptığı hareketler. Etkilenmiş miydim? Tabii ki hayır. İnkâr ettim. Tamam, tamam etkilendim! Bu kızdan etkilenmeyecek tek bir erkek gösterin bana?

 

"Yaman kardeşim, iyi misin?" diyen Serhan'ın sesini duydum. Yerden hızla kalkıp odadan çıktım. Salona girdiğimde Melih kitap okuyor, Doruk ise telefonuyla ilgileniyordu.

 

"Günaydın."

 

Hepsi bir ağızdan, "Günaydın." diyerek karşılık vermişlerdi bana.

 

"Ne oldu az önce?" diye sormuştu merakla Serhan.

 

"Hiçbir şey." dedim omuz silkerek.

 

Serhan gülümsedi. "Sanki karşında biri varmış gibi bağırdığını duydum da ben?"

 

"Bu dediğine ben de katılıyorum dostum." diyende Doruk olmuştu.

 

"Leyla..." dedim bakışlarımı iki arkadaşımdan kaçırırken. "Ona bağırdım."

 

"Leyla mı?" diyerek kitaptan başını kaldıran Melih'e dikmiştim gözlerimi hemen ardından. Bu herifin dikkatini neden Leyla çekiyordu ki?

 

"Evet, ne oldu?" dedim yüzünde en ufak bir ifade ararken.

 

Melih, "Bu soruyu sana sormak lazım. Sen söyle asıl, ne oldu?" dedi kitabını kapatırken. Sana ne lan!

 

"Evet, Yaman ne oldu? Leyla burada, odanda olmadığına göre anlat." diye beklentiyle bakmıştı yüzüme Serhan. Odam mı? Benim odam da mı? Lanet düşünce çık aklımdan!

 

"Bu kız harbiden dövüşmesini iyi biliyor." dediğimde sırıtan Doruk'a baktım.

 

"Neye gülüyorsun sen Havuç?"

 

"Daha yeni mi öğrendin oğlum?" dedi alayla.

 

"Dün geceden sonra evet." diye onay vermiştim ben de.

 

"Dün gece mi?" diye aynı anda sorup saçma bir tepki vermişti çocuklar.

 

"Evet." diye tekrardan onay vermiştim hepsine.

 

"Nasıl?" dedi Doruk şaşırırken. "Leyla'dan dayak yediğini söyleme sakın bize Yaman?"

 

Melih suskunluğunu bozarak, "Zaten daha önce de yemişti." dedi sırtını koltuğa yasladığında.

 

"Bu da ne demek?" diye araya girmişti Serhan.

 

"Bizim bilmediğimiz neler dönüyor burada çocuklar?" dedi haylaz bir şekilde bakan Doruk.

 

"Leyla'nın evinden kaçıyordu en son. Kız buna terlik atacağım diye benim kaf-"

 

"Kafana fırlattı." dediğimde tamamlamıştım Melih'i. "Yanlış anladı beni Leyla o gün. Her neyse, konumuz bu değil."

 

"Konu Leyla'dan yediğin dayak. Devam et." diye kaşlarını çatmıştı Doruk.

 

"Dayak yemedim. Sadece..." dediğimde derin bir nefes almıştım. "Bana savunma hareketlerini bedenime dokundurmadan gösterdi, hepsi bu."

 

"Nedense hepsi bu değil gibi duruyor?" dedi Serhan işkillenirken. "Şüpheli..."

 

"Şüpheli bir şey varsa o da Leyla'nın sokağın ortasına birini dövmesiydi." dedim rahatsızca kıpırdadığımda.

 

"Leyla birini mi dövdü yani?" dedi Doruk heyecanla.

 

"Evet."

 

"Vay be! Orada olmayı çok isterdim."

 

"Şapşal." diyerek kafasına yastık fırlatmıştım Doruk'un.

 

Serhan elini çenesine götürerek, düşünceli bir şekilde "Leyla neden durduk yere sokağın ortasında birini dövsün ki?" diye sordu.

 

"Bak, bunda çok haklısın dostum." dedi Doruk ayağa kalkıp onay vererek. "Biri ona karışmadığı sürece kimseye bir şey yapacak birine benzemiyor asla Leyla."

 

"Aynısını Leyla'nın arkadaşı, Selin de söyledi. Nedenini ben de bilmiyorum, ama çocuğu evire çevire dövdü kız yeminle."

 

"Acaba kimdi?" dedi Doruk merakla.

 

"Bilmiyorum."

 

"Sormadın mı?" dedi Melih yeniden dudaklarını aralarken. "Bunlar olurken senin elin armut toplamış gibi duruyor da." Canına susamış serseri!

 

"Leyla da kim olduğunu tanımıyor. Ayrıca bana gerek kalmadan o işi kendisi hallediyordu zaten." dedim dişlerimin arasından tıslayarak.

 

"Yani sen dayak yemedin?" diye sormuştu hayretle bakan Serhan.

 

"Abi, neden dayak yiyeyim? Çok mu istiyorsunuz pataklanma mı nedir?"

 

Doruk, "Sana neden öyle davrandı o zaman Leyla?" diye sordu.

 

"Kesin bu dingil bir şey yapmıştır Leyla'ya." dedi Melih. Ulan ben senin!

 

"Hiçbir şey yapmadım. Ona her şeye karışmamasını ve kendini korumasını söyledim. Bir de..."

 

Doruk başını bana doğru eğerek, "Bir de ne?" dedi.

 

"Tek ayakla hamle yapmak basit kalır." dedim ona.

 

Serhan kahkaha atarak, "O da savunma hareketlerini senin üzerinde denedi ve-"

 

"Kız olabilirim, ama aynı zamanda bir profesyonelim. Yani kendimi herkesten ve her şeyden koruyabilirim." diyerek Leyla'nın her bir kelimesini taklit ederek söylemiştim bizim çocuklara.

 

"Vay, çok havalı be! Sen böyle anlatınca keşke orada olsaydım düşüncesi ağır basıyor şu an ben de." dedi Doruk ellerini birbirine tokalaştırdığında.

 

"Kes şunu." dedim ikinci bir yastığı kapıp yüzüne doğru fırlatırken.

 

Serhan, "Peki neden tanımadığı birini dövdü ki bu kız?"

 

"İşte bunu ben de merak ediyorum adamım?" diye baktım yüzüne. "Bu çok tuhaf geldi cidden, ama üstelemeden yanlarından çekip gittim. Sonuçta işlerine karışamazdım."

 

Melih, "Sapık falan olmasın? Belki de Leyla'ya takan biridir?"

 

"Eğer öyle ise, bu ciddi bir mesele o zaman Melih." demişti Serhan.

 

"Öğrenmenin tek bir yolu var." diyerek araya girmişti Doruk. "Kızlara sormak."

 

"Bunu nasıl yapacaksın ki?" dedim Doruk'a baktığımda. "Çok zor duruyor."

 

"Hadi, ama adamım, ben bir Hackerim. Bilgi öğrenmek bu kadar zor olmasa gerek, öyle değil mi?" dediğinde hepimiz birbirimizin yüzüne bakmıştık.

 

Loading...
0%