Yeni Üyelik
20.
Bölüm

19. BÖLÜM

@mahinehar

 

BÖLÜM 19: BELA GELİYORUM DEMEZ

 

 

 

İçimdeki ses, bazen al başını git diyor. Öte yandan gitsen ne olacak? Müge Anlı sonunda buluyor diyor! Şanssızlık burcuyum, yükselenimde bahtsızlık millet. Delirecek olmam kesinlikle içten değildi. Bunu sürekli dile getiriyorum farkındayım; ancak bu manyakların arasında huzurla yaşamak mümkün değildi. Sanırım şimdi Ferdi Tayfur'dan huzurum kalmadı şarkısını açarak, bağıra çağıra sokağın öte ucundan diğer ucuna gidebilirdim. Şu genç yaşımda sinir hastası olup beyin nöronlarıma savaş açtıran hayat, size neler yapmazdı canlar... Hayat mıydı beni çıldırtan? Yoksa dost görünümlü post olan Selvi ve Pelin miydi? Ah ulan! İçten içe kudurmama zemin hazırlıyorlar haberleri yok...

 

Evimden olduğum yetmedi, odamdan da olmuştum artık. Selvi'nin gelip yerleşmesi, bir de üzerine yetmezmiş gibi Pelin'in onunla birlik olması ve koruyucu melekliğini üstlenmesine ne demeliydi? Hele o maske neydi öyle? Kahvaltı etmemiştim vicdansızlar, kusacaktım neredeyse. "Ulan daha geleli kaç gün oldu da bizi şimdiden evimizden etti be!" diye çemkirdim Selin'e kıstığım gözlerimle bakarak.

 

"Evimizden olduğumuz falan yok." diyerek bıkkınlıkla konuşmuştu Selin. "Yapılacak işlerim vardı öyle çıktım evden ben. Asıl sana sormalı." Külahıma anlat sen Bilge kız!

 

"Sabah sabah mı? Hadi oradan Bombacı. Sen şuna kaçtım desene?"

 

Selin yürümeyi bırakıp, "Lanet olsun! Direnmeyeceğim, tamam. Kaçtık..." dedi kaşlarını çatarken.

 

"Kaçtık?" diye yüzüne baktım gözlerimi olabildiğince açarak. Yo... Ne kaçması? Dedektifiniz asla sıvışmaz! Aksini iddia eden? Sessizlik...

 

Selin, "Hadi, ama Leyla. Biz bizeyiz söyle gitsin." dedi yürümeye devam ederken. Haklılık payı arayan? Sessizlik...

 

"Tamam, ben de direnmeyeceğim. Kaçtık..." diye eşlik etmiştim yeniden kâküllü yârime. "Phantom - Operadaki Hayalet filminde oynayan Hayalet Erik'ten bir farkı yoktu o ikisinin."

 

Selin birdenbire bana dönüp güldü. "Komik duruyorlardı." dedi.

 

"Komik mi? Şebek gibi bir halleri vardı." dediğimde aklıma gelen şeyle olduğum yerde kaldım. "Allah! İpek kurban gidecek desene onlara? Evde bıraktık biz onu." Yok artık!

 

"İpek bizim gibi tabanları yağlamaz Leyla bunu biliyorsun?"

 

"Haklısın sanırım. İpek seviyordu böyle şeyleri."

 

"Aynen. O ve Pelin'e göre hayat bakımlarından ibaret." dediğinde unutmuş gibi yaparak işaret parmağını bana doğrulttu. "Ve anlaşılan Selvi'nin de öyle..."

 

"Hayat buysa, üstü kalsın diyeceğim, ama diyemiyorum."

 

Selin, "Neden?" dedi gülerek.

 

"Çünkü öğrenciyim lan. Bozuk para lazım oluyor." dediğimde Selin kahkaha atarak elini midesinin üzerine doğru götürmüştü.

 

"Acıktım ben."

 

"Sanırım ben de."

 

"Ne yapalım?"

 

"Simit alıp parka doğru yürüyelim biraz. Sonra bakarız."

 

"Olur." diyerek bir yerden simit almış, parka doğru yürümeye başlamıştık Bombacım ile. Ben dayanamayıp ucundan keserek ağzıma atmıştım simidin bir parçasını. Selin kızarak oturmam için sabretmemi söylese de ben yerimde duramamıştım. Birlikte bir banka oturduğumuz da derin bir nefes almıştı dostum. Düşünceli bir hali vardı ve bu hareket kabiliyetini etkiliyordu. Ağzımda lokma varken bir şey diyemedim; ancak onu gözlemlemeye devam etmiştim.

 

Selin, "Neden öyle bakıyorsun?" dedi.

 

"Hiç..." Dırım, dırım, dırım...

 

"Hiç mi?"

 

"Evet." diyerek bakışlarımı kaçırmış ardından yüzüne yeniden bakmıştım. "Aslında..."

 

"Çıkar şu ağzındaki baklayı Leyla." dedi sonunda gülümseyerek baktığında. "Bir şey sormak istiyor gibi bir halin var nedense?"

 

"Nasıl anladın?"

 

"Nasıl mı anladım? Sen benim arkadaşımsın Leyla. Attığın adımdan tut, her hareketine kadar anlarım ne demek istediğini senin." Best friend diye boşuna demiyorum millet!

 

"Nuri iti seni rahatsız etmiyor değil mi?" Hele bir rahatsız etsin!

 

"Bir-iki kere aradı." dedi Selin umursamadan.

 

"Ciddi misin?"

 

"Evet." dedi Selin simidinden bir ısırık daha alırken. "Ama..."

 

"Ama?"

 

"Açmadım."

 

"Neden?"

 

"Muhtemelen tehdit etmek amaçlı aramıştır. Ya da senin için de olabilir."

 

"Benim için mi?" dedim hayretle. "Neden ben?"

 

"Dövdüğün için olabilir mi tatlım?" Bingo!

 

"Yani bundan dolayı mı böylesin?"

 

"Neyim?" dedi Selin tuhaf tuhaf bakarak.

 

"Düşünceli..."

 

"Beni düşündüren şey aslında Nuri değil Leyla."

 

"Ne peki?"

 

"Şu iki kez denk geldiğin yabancı çocuk var ya..."

 

"Siyah kapüşonlu olan?"

 

"Evet." dedi simidi bırakıp bana doğru odaklandığında. "Kim olduğunu merak ediyorum. Bu tesadüf olamaz. Yani sürekli orada olması ve sana denk geldiğinde kaçması normal değil."

 

"Ben de merak ediyorum, ama bunu öğrenemeyiz gibi duruyor."

 

"Acaba sana takan biri mi?" diye konuştu Selin.

 

"Bana kim neden taksın ki?" diye yüzüne alık alık baktım kâküllünün.

 

"Sorun da bu. Bir şey bilmememiz."

 

"Doğal değil mi?" diye sırıtıp son lokmamı ağzıma götürmüştüm. "Hırsız da olabilir. Ne bileyim başka biri de ancak benimle bir ilgisi olacağını sanmam."

 

"Neyse, ne. Temkinli olmakta fayda var. Kızlara da bunu söylememiz gerek."

 

"Kızları korkutmanın bir âlemi yok Selin. Eğer bir daha gelirse o yabancı, güzelce pataklarım ve bu sefer elimden kaçırmam asla. Merak etme."

 

"Leyla! Kesinlikle böyle bir şey yapmıyorsun. Sana zarar verebilir." Bana mı? Leylanıza mı? Güldüm geçtim sayın seyirciler...

 

"Çok fazla endişe ediyorsun Selin. Bana kimse zarar veremez. Unuttun mu? Benim süper güçlerim var." dediğimde adeta bir kahraman edasıyla yumruklarımı sıkmıştım.

 

Selin ciddi bir şekilde çattığı kaşlarını indirip başıma vurmuştu. "Şapşal seni. Dövüştüğünü her defasında hatırlatmasan olmaz. Bak ne diyeceğim, aslında bize de mi öğretsen?"

 

"Bize derken?" Mükemmel bir şekilde anlamamazlıktan gelirdi Viking Leylanız.

 

"Kızları kastediyorum." diye yeniden koyu kahve gözlerini üzerime dikmişti Selin. "Bence çok güzel bir fikir bu."

 

"Değil..." dediğimde ayağa kalkmıştım. "Baytar ve Yasal soyguncuya ders mers veremem ben."

 

"Ya var ya sizinle ne yapacağım cidden ben? Ulan bana da yazık be!" diye sinirle ayağa fırlamıştı Selin de.

 

"Bu kadar tepki verme Bombacı."

 

"Az bile yapıyorum." dedi mız mız çocuklar gibi. "Bela bir iken, iki oldu. Bana da günah. Valla itiraz istemiyorum. Hep birlikte yapacağız bu işi Leyla."

 

"Hay ben böyle işin..." dediğimde Selin yüzüme dik dik bakmıştı.

 

"Sövgü yok!"

 

"Sövgü yok!" dedim tekrarlarken kankamı. "Yahu sen istiyorsun bunu. Peki ya kızlar?"

 

"Öğrenmenin tek bir yolu var." dediğinde gülümsemişti. "Kızlara sormak..."

 

 

 

🍀🍀🍀🍀

 

 

Halledeceğim, ama hangi birini millet? Yol boyu Selin'i isteğinden vazgeçirmek için ne yaptıysam olmamıştı. Keçi gibi bir inadı vardı ki sormayın. İnat konusunda keçilerden sonra ben geliyorum derdim bir de. Peh... Bombacı benden de beter çıktı. Şimdi düşününce aklıselim bir şekilde ben ve eğitmenlik? Kulağa hiç de hoş gelmiyordu yeminle. Daha önce kimseye bir şey öğretme gibi bir deneyimin içinde bulunmamıştım. Ve bu ilk olacaktı. Yani kızlar da kabul ederse olacaktı o da...

 

Selin ile eve geldiğimizde kapıyı açmak için çantadan anahtarımı çıkarmıştım; ancak tuhaf bir şeyler olduğu kesindi. Yüksek bir kahkaha sesi ve sohbet havası hâkimdi sanki. Şok kalmış gibi Selin'e bakarak, "Bana bu sesin bizim evimizden yükseldiğini söyleme sakın?" dedim hayretle.

 

"Üzgünüm Leyla. Galiba bizim evimizden geliyor bu ses." demişti Selin bana cevap verirken. Kapıyı açıp içeriye girdiğimizde ne görelim? Erkek koğuşundan Doruk, Serhan, Melih ve Yaman salondaydı. Bizim salonumuzda? Bizim evimizde? Kesinlikle bu bir rüya olmalıydı. Uyanmak istiyorum, uyanmak istiyorum. UYANDIRIN BENİ BU RÜYADAN ÇABUK! UYANDIRIN...

 

Pelin, "İşte Selin ve Leyla da geldi. Hoş geldiniz kızlar." dedi yüzünde sahte bir gülümsemeyle. Hoş mu geldik? Lan biz nasıl hoş görelim şimdi bu tabloyu? Açık artırma olsa direkt satar, bir lira bile almazdım lan karşımda beliren bu savsak resim için. 'İYİ PARA EDER BİR DAHA DÜŞÜN LEYLA!' adlı neon yazılar zirveye. Kafamı karıştırmayın lan! Ben mikseri rahat çırpacağınız geniş bir leğen değilim. Dar gelirim herkese dar...

 

"Agresif belam." diyerek hızla ayağa kalkan İpek yanımızda bitmişti. "Çay var. Sana bir bardak doldurayım mı?" dedi telaşla. ABD'nin 13 eyaletinde yasaklanan ve adı – Everclear – veya Şeytan Suyu olarak da bilinen dünyanın en sert içkileri arasında yerini paşalar gibi alan içkiden varsa verin bana! Zira kendime gelmem birkaç günü bulur anca bunlar yüzünden. Ben kendime bile gelmek istemiyordum lan şu an!

 

"Ne oluyor burada? Hepiniz toplanmışsınız, hayırdır?" dedim tek kaşımı havaya kaldırırken. 'VİKİNG LEYLA ZIRHINI KUŞANDI!' neon yazılar belirdi. Hiç üstümden inmemişti ki zaten millet!

 

Doruk yerinden rahatsız bir şekilde kıpırdayarak bana baktı. "Biz komşuyuz. Sizi ziyarete geldik Leyla. Ayrıca seni gördüğüme de sevindim." dedi neşeyle. Ben neden aynı şeyleri senin ve sizin için düşünemiyorum Eros Bey?

 

"Kendim çekeceğim diye demiyorum, ama muazzam bir çile beni bekliyor bu gidişle anladım." dediğimde hepsi yüzüme bakmıştı. Selin kolumu dürtükledi ve kaşlarını havalandırdı. Uyarı sinyalleri gelirse adlı çalışma...

 

Serhan'ın gülüşü yerini ciddi bir ifadeye bırakınca dudaklarını araladı. "Umarım bir sorun yoktur Leyla?" Sizden ala bir sorun mu vardı lan şu an?

 

"Yok..." dedi benden önce cevap veren Selin. "Leyla iş buldu ve yaklaşan sınav stresi yüzünden başarılı olamayacağından tedirgin sadece. Bilirsiniz, öğrenci halleri. Öyle değil mi tatlım?" dedi açtığı gözleri ile. Ben bir yönetmen değildim; ancak bütün oyuncular benim yaşadığım evin içindeydi arkadaşlar. Helal olsun! O nasıl çevirme şekli öyle Bombacım?

 

"Anlıyorum..." diye mırıldanmıştı Serhan.

 

"İş mi buldu?" diye araya girmişti bu sefer Doruk. "Hayırlı olsun. Nerede peki?" Meraklı Melahat!

 

"Yeter teyzenin yanında." dedim bıkkınlıkla. Gözüm Yaman'a kaydığında yüzündeki ifadeden hiçbir şey anlamıyordum. Soğuk bir duvardan farkı yoktu ve bu soğukluk o gün evime nasıl daldığını ruhuma işliyordu sanki. Adama bak, hâlâ rahat rahat oturuyor...

 

Melih, "Aslında biz sizi davet etmek için gelmiştik bir nevi." dedi. Sen doğruları konuş aslan parçası. Direkt şak şak şak yapıştır gelsin!

 

"Ne daveti?" diye sordum merakla.

 

Doruk heyecanla ayağa kalkarak, "Paintball oynama daveti tabii ki." dedi sevinirken.

 

"Hep oynamak istemişimdir bu oyunu." diye araya girmişti İpek heyecanla. "Yarın büyük gün desenize?"

 

"Yarın mı?" dedik aynı anda Selin ile. Bundan neden bizim haberimiz yok? NEDEN?

 

"Evet, yarın." demişti Serhan. "Pelin, boyalı silah oyununu sizin de çok sevdiğinizi söyledi. Bizi ekmezsiniz değil mi? Sonuçta yarın Pazar ve sınavdan önce iyi stres atılır." Sırtımdaki bıçaklar artık ağırlık yapmaya başladı millet! Cinnet geçirmeden önce son on saniye...

 

"Çok eğleneceğiz orası kesin." diyerek ellerini tokalaştırmıştı Selvi. Sen hayırdır la?

 

Yaman gülmeye çalışarak, "Aynen öyle Selvi. Güzel bir gün bizi bekliyor." dedi.

 

"Siz tanışıyor musunuz?" diye sormuştu Selin. Yo... Ne merak etmesi? Leyla'nın umurunda değildi asla bu züppe.

 

"Evet." diye doğrulamıştı Yaman. "İki senedir birbirimizi tanıyoruz." dediğinde elinde tuttuğu bir elmayı Selvi'ye fırlatmıştı. "Değil mi canım?" Canım? Bunu söylemeseydi iyiydi!

 

"Evet." dedi onay verirken Selvi. Vay anasını be!

 

İçten içe gülümserken aklıma bir şey gelmişti. Melih fark etmiş olacak ki sormuştu bana. "Neye gülüyorsun Leyla?"

 

"Pardon." dedim kendime çekidüzen verirken. "Yaman'ın attığı elma bana bir şeyi hatırlattı da."

 

"Neyi?" diye atılmıştı Doruk. Herkes yüzüme ne diyeceğim diye bakarken ben de fazla bekletmeden söyleyiverdim.

 

"Antik Yunan'da bir kadına elma fırlatmak evlenme teklifi anlamına geliyormuş da." dediğimde hepsi yüzüme aval aval bakmıştı. Puhahaha!

 

Yaman sinirlemiş olacak ki, "Bunun nesi komik?" diye sordu. Cidden soruyor musun sen? Komik değil, Trajikomik!

 

"Neyse, ne." dedim umursamazlık seviyemi üst levellere taşırken.

 

"E-e, ne diyorsun Leyla? Geliyor musunuz siz de?" dedi ayaklanan Melih.

 

"Gelm-"

 

"Geliyoruz tabii ki." diye sözümü kesmişti Pelin. Ben ona öldürücü bakışlar atarken, erkek koğuşu da gitmek için ayaklanan Melih'i takip etmişti.

 

Doruk, "Yarın için sabırsızlanıyorum. Seninle oynamak, baya keyifli olacak Leyla." dediğinde yüzüne bomboş baktım. Hepinizi kurşuna dizeceğim!

 

"Ben de sizi mıhlamak için sabırsızlanıyorum." dediğimde Pelin kolumu dürtmüştü. Seni de promosyon niyetine kurşunlayacağım Baytar!

 

Erkek koğuşu evimizi terk ettiğinde gözlerimle İpek'i, Selvi'yi ve Pelin'i hayali idam masasında asıyordum. Hepsi birden mutfağa geçince Selin de beni kolumdan tutup salona çekmişti. Ah ulan! Silahlar çoktan çekilmişti erkek koğuşu tarafından. Bana da hepsini kurşuna dizmek kalmıştı. OYUN BAŞLASIN! 'BELA GELİYORUM DEMEZ!' adlı neon yazılar büyük günü iple çekerek bekliyor...

 

 

Loading...
0%