@mahinehar
|
BÖLÜM 20: PAİNTBALL OYUNU
17 yıl hasta olarak kaldığı akıl hastanesine yönetici olarak geri dönen kadın, Marie Balter'in izinden bendeniz Viking Leylanız da adım adım ilerliyordu millet. Bana sormadan yerime karar vermekte ne demekti? Baytar iyice sınırlarını aşıyordu ve ben bunu artık görmezden gelemezdim. Kendimle olan kavgam bitince hepsinin hayatı ile oynayacağım net! Erkek koğuşunun tam karşımızdaki daireye taşınması yetmemişti, bir de Paintball oyununu mu çıkarmışlardı başımıza? Bunlar ufaktan ne yapmaya çalışıyordu acaba? Hayır, bu durumdan bir tek rahatsız olan ben miydim ne? Kızlar nasılda sevinçliydi oyun oynayacakları için. Bana sorsanız gitmemek için bir ton sorun dizerdim bu saçmalık yüzünden de neyse... Zaten kızların kafa dağıtmak istemesini görünce insan bir şeyde yapamıyordu. Özellikle de ben...
"Leyla üzerimdeki kıyafet nasıl olmuş?" diye sormuştu Selvi. Kimin içindi acaba bu süslenme telaşı? Göz devirme...
"Ayna sana söylüyor zaten. Bana neden soruyorsun?" dediğimde yerinde sayan yeni ev arkadaşımın yanına gitmiştim. "Bak, ne yazıyor orada."
Selvi dudaklarını aralayıp, "İyi görünüyorsun hacı yazıyor." dedi şaşkınlıkla. Fosforlu kalemle, büyükçe ben yazmıştım bu motive edici yazıyı millet. Mükemmel yazımı her gördüğümde kendimi harika hissediyordum da. Yo... Ne kafayı yemesi?
"Başka sorun?"
"Bunu sen mi yazdın?"
"Evet, ne olmuş?"
"Değişik cidden." dedi Selvi aynanın önünden geri çekilirken. "Acayip bir kızmışsın harbiden Leyla." Nesli tükenmek üzere olan bir canlıydım. En acilinden müzeye kaldırın beni!
"Nesi değişik? Mis gibi işte. Kimseye minnetinin olmadığı söylüyor. Daha ne istiyorsun?" dediğimde odadan çıkıp banyoya yürümüştüm. Selin de hemen ardımdan banyoya girmişti.
"Leyla?"
"Hı?"
"Bugün sadece eğlenmeye bak olur mu? Sorun çıksın istemiyorum hayatım."
"Tamam." diyebilmiştim isteksizce. Ellerimi yıkadıktan sonra havluyla kurulamıştım. Selin'in yanından geçerek mutfağa gitmiştim. O da hemen ardından beni takip etmişti. Bu halin nedir Leyla demeyin sevgili dostlarım. Ben, isteksiz bir şekilde yaptırılan her şeye karşı böyle kapı duvar olabiliyordum!
"Bu halin çok garip." dedi sandalye çekip karşıma oturan Selin.
"Ne varmış halimde?" diyerek kahvaltımı etmeye başlamıştım. Ne yok ki? Ayıp oluyor, ama...
"Sesin soluğun çıkmıyor." dedi araya giren Pelin. "Neden itiraz edip sorun çıkarmıyorsun?" Sizi sahada kurşunlayacağım da ondan. Asıl sesim orada yükselecek benim!
"Fırtına öncesi sessizlik!" dediğimde Selvi de mutfağa gelmişti. Pelin, Selin ve İpek ses etmeden kahvaltı etmiş, ara ara gözlerimin içine bakıp durmuşlardı. İpek'in telefonuna gelen mesajla bize dönerek, arabanın hazır olduğunu söylemişti.
"Ne arabası?" dedim anlamaya çalışarak.
İpek boğazını temizleyip dudaklarını aralamıştı. "Doruklar bir servis ayarlamış hepimiz için. Paintball sahası şehrin dışına doğru uzak bir yerde olduğu için birlikte gidip gelelim diye böyle ayarlama yapmışlar."
"Ne kadar ince düşünmüşler. Kesin bu fikir Yaman'a aittir." dedi nispet yaparcasına Selvi.
"Bilmiyorum, ama güzel düşünmüşler." dedi İpek de.
"E-e, hadi öyleyse, ortalığı toplayıp çıkalım." dedi ayaklanan Pelin.
Hep birlikte servise binmek için sonunda evden çıkmıştık. Erkek koğuşuyla selamlaşma merasimi bitince araca binmeye başlamıştık. Ben Selin ile aynı yere geçmiştim. Pelin ve İpek ise aynı yere oturmuştu. Selvi deseniz Yaman'ın yanına gitmişti tabii ki. Yaklaşık kırk beş dakika sonra oyun oynayacağımız sahaya gelince araçtan inmiş, özel tulum kıyafetlerimizi giymek için hazırlanmaya geçmiştik. Saha görevlisi hepimiz hazır olunca bize kuralları anlatmak adına brifing için toplamıştı.
"Paintball bir strateji oyunudur gençler ve dürüstlük üzerine kuruludur. Oyun sırasında dipçikle birbirinize vurmaya çalışıp aynı şekilde birbirinizin üzerine atlamayın lütfen. Namluyu yere bakacak şekilde tutun her zaman. Sakın yüzlerinize doğru hedef almayın Allah korusun kör olabilirsiniz. Emniyet düğmesi solda yani bu kapalı anlamına gelir. Emniyet düğmesini çekince sağda kırmızı bir şey göreceksiniz bu da atış yapabileceğiniz anlamına geliyor. Silahlarınızda 200 adet mermi vardır. Mermileriniz bittiği takdirde yeniden talep edebilirsiniz. Lütfen 5 metre mesafeden hedef alarak rakibe ateş açmayın. Bu tehlikeli ve kurallara aykırıdır. Bu sebeple canınız da ayrıca yanabilir. Orta sahada duran bayrak için yarışacaksınız ve karşı takımdan 2 kişiyi vurduktan sonra; ancak o zaman bayrak için hareket edebileceğinizi de unutmayın. Onun dışında vurulanlar el kaldırıp tekrardan başlangıç noktasındaki kulübelerine giderek baştan başlayabilirler. El kaldırana kesinlikle ateş etmiyorsunuz. Eğer el kaldırdığı halde atış yapılırsa puanı karşı takıma vereceğim. El kaldırmanızı görmem gerekiyor; çünkü buna göre oyunun skorunu takip edeceğim. Aynı şekilde dinlenmek isterseniz de el kaldırabilirsiniz ve dinlenme alanına geçebilirsiniz. Silahlarınız da sıkıntı olmaması için arada bir sallayın ki mermiler sıkışmasın ağızda. Onun dışında hiçbir şey yapmayın. Başka sorusu olan?"
"Kaç kişilik bir oyun olacak peki?" dedi Doruk görevliye bakarak.
"Paintball oyunu iki takım arasında oynanır. Kişi sayısı her takım için 4 ile 12 kişi arasında olabilir. Bakıyorum siz erkekler 4 kişisiniz, kızlarda 5. Sayınızı eşitlememiz gerekiyor. Bir kişiyi bizden sizin takıma ekleyebiliriz isterseniz?"
Serhan, "Harika olur da. Biz neden karışık oynamıyoruz gençler?" dedi gülerek.
"Asla olmaz!" dedim itiraz ederken.
Yaman, "Nedenmiş o?" dedi kaşlarını çatarak.
"Çünkü ben öyle istemiyorum beyefendi."
"Senin isteğin doğrultusunda hareket edecek değiller, öyle değil mi?"
"İpek ve Selin sizin tarafa geçmez asla." dedim sinirlenerek kızlara baktığımda. Pelin ve Selvi ne halleri varsa görebilirlerdi!
Doruk, "İpek bizim tarafta oynamak istemez misin?" diye sordu sakince. Ulan Eros... Birazdan iflahını keseceğim zaten oynaşma boşu boşuna Arizona kertenkelesi!
"Olabi-" diyemeden bana bakmıştı İpek. "Leyla nasıl isterse, öyle yapalım biz en iyisi." Direkten dönmek diye buna derim!
"İsterseniz bir kura çekelim aramızda?" diye öneri de bulunmuştu Melih. Herkes böylesinin daha adil olduğunu düşünerek kabul etmişti. İsimlerimizi bir kâğıda yazarak birinci takımın oyuncularını belirlemek için kura çekmeye başlamıştı Serhan. Tam 5 tane kâğıdı hızla çekerek okumaya başlamıştı sırayla.
"Birinci takım: Leyla, Doruk, İpek, Selin ve Melih." demişti Serhan. Ne dedi ne dedi? Kim kim vardık şimdi biz takımda? Allah'ım düşüp bayılacağım!
"İkinci takım: Yaman, Selvi, Pelin, Ben ve görevli bir abimiz. Şimdi oldu mu?" dedi tebessüm ederek.
"Ne olması be?" dedim hiddetlenirken. Sırayla dizilen takımlara bakarak Yamanlara dönmüş, "Bunlar Allah'ın lütfu." bizim tarafa da bakarak, "Bunlar da Allah'ın cezası." dedim öfkeyle.
Selin beni tutarak susturmaya çalıştı. "Sakin ol Leyla. Oyunu almaya bakalım biz. Böyle olmasını onlar istedi. Yapacak bir şey yok." Ne demek yok? Oyun başlayınca göreceğiz!
"Evet, bunu onlar istedi!" Hepsini ezeceğim birazdan!
Doruk ve Melih bizim tarafımıza gelerek, takımları ayıran kırmızı yelekleri üzerlerine geçirmişlerdi. Yamanlar da mavi yelekleri giyinmişlerdi hemen ardından. Elimdeki silaha bakarak sinirle kurulan takımlara içerden sövmeye başlamıştım. Ne de olsa Selin işitmiyordu söylediklerimi. Nihahaha!
Doruk silahını çekerek İpek ile şakalaşmaya başlamıştı. "Leyla daha önceden oynadın mı sen? Çünkü dün Pelin bize sen ve Selin'in boya oyununu çok sevdiğinizi söylemişti." Her söylenene inanırsan halin yaş o zaman Eros Efendi!
Selin sakince, "Hayır, biz daha önce hiç oynamadık." dedi gülerek.
"Ben de hiç oynamadım. Bu ilk olacak, ama Melih ve diğer çocuklar daha önceden oynamışlar. Yani bizden tecrübeliler." dedi yüzünde rahatsız bir ifade varken.
Melih donuk bir sesle, "Merak etme, ben sizi korurum." dedi oturacak bir yer ararken kendine.
"Leyla dövüş sanatlarında iyisin. Silah oyununu bilmemen beni tedirgin etti bak şimdi; oysa ben biliyorsun sanıyordum." İçten pazarlıkçı seni!
"A-a, bu ne?" dedim silahın emniyetini açarak Doruk'a nişan alırken.
Tedirgin olan Doruk, "Leyla yapma sakın." dedi korkarak. Hiç söz dinler miydim millet? Asla!
Ateş ettiğimde Eros birden ciyakladı ve gülerek yüzüne bakmıştım. "Eli silah tutandan korkacaksın asıl. Merak etme Hacker Bey. Ben hepsini kurşuna dizeceğim. Hâlâ tedirgin misin?" diye de sormayı ihmal etmemiştim.
"Hayır..." diyebilmişti zoraki bir şekilde konuşan Doruk. Biz yerimizde dururken bir silah sesi daha yükselmişti. Bu seferde Pelin yanlışlıkla Serhan'ı vurmuştu.
"Herkes takım arkadaşını vuruyor abi. Desenize kıran kırana bir mücadele olacak aramızda?" diye kahkaha atmıştım. Keyfim yerine gelmeye başlamıştı bile! Sanırım eğlenceli olacaktı bu Paintball oyunu...
Görevli tekrardan konuşmak için yanımıza gelmişti. "Verilen süre, her bir set için 15 dakikadır ve toplamda 3 set olacak gençler. Ayrıca molalarda 5'er dakikalık dinlenme de vereceğim sizlere. Puanlama sistemimiz, takımların anlaşmalarına göre değişiklik gösterebilir, ancak Paintball puantajı genellikle şöyledir; Vurulan kaptan 5 puan. Vurulan oyuncu 1 puan. Bayrak ise 10 puan. Oyuncular, oyun başlarken kendi kalelerinin arkasında durmak zorundadır. Oyun Başhakemin takım kaptanlarından OK alması, dikkat uyarısını müteakip başlama düdük sesiyle başlar. Düdük sesinden önce ateş etmek tehlikeli ve kesinlikle yasaktır. Vurulma paintball mermisinin direk temasıyla olup, merminin bir engele vurup, dağılıp oyuncuya sıçraması halinde geçersizdir. Oyun sırasında vurduğunu veya vurulduğunu hisseden oyuncu, hakemlere kendini ve rakip oyuncuyu kontrol ettirmelidir. Bu sırada oyun hakemin düdük sesiyle durdurulur. Bu anda oyuncular bulundukları yeri değiştiremez ve ateş edemez. En önemlisi oyun esnasında kasklarınızı asla çıkarmayın. Anlaştık mı?"
"Anlaştık." dedik hepimiz bir ağızdan. Saha görevlisi hepimizin düzgün giyinip hazır olup olmadığımızı da kontrol ettikten sonra yerlerimize geçmemizi söylemişti sonunda. Kırmızı takımın kaptanı ben iken, Mavi takımın kaptanı Yaman olmuştu. Yedim ulan sizi!
Boya topu atışlarından kaçınmak için cephelere geçip saklanmıştık. "Çök, çök, çök..." dedim benim takımdaki heyecanlı varlıklara. "Şimdi arkadaşlar, kıskaç taktiği ile hepsini bitirip oyunu kazanacağız tamam mı?"
Doruk, "Kıskaç taktiği de ne Leyla?" diye sormuştu merakla. Bari burada sus be!
Elimle başına hafifçe vurup, "Sağlı sollu saldıracağız yani. Çok kolay olacak." dedim sinsice gülerek.
Melih, "Daha önce oynamadığına emin misin sen cidden Leyla?" dedi bana tuhaf tuhaf bakarken.
"Tabii ki oynamadı. Bunu neden sürekli sorup duruyorsunuz?" dedi ürkerek etrafına bakan kâküllüm.
"Bu elimdeki şey beni korkutmaya başladı." dedi bir yandan da İpek.
"Uğur böceğim, o elindeki Standart oyun silahlarından biri olan Tippmann custom 98'dir. Korkmanın sırası değil ayrıca. Bu oyunu kesinlikle erkek koğuşunu bırakmıyoruz!" dedim hiddetle.
Doruk, "Erkek koğuşu mu?" dedi hayretle. "Valla şu anki halin Allahtan öbür tarafta değilim dedirtiyor bana Leyla. Bizden hiç mi hazzetmedin sen?" GoPro kamerası kayıtta olmasaydı kaskında, ben daha neler derdim neler çalı çırpılı Eros!
Termal camlı paintball maskelerimizi indirmeden önce, "Bizi siz davet ettiniz hatırlatırım. Bu bir savaş ayrıca." dedim keyifle. "Tabii ki karşı takımda kim olursa olsun tuş edeceğim. Ben gördüğümü tuş ederim haberiniz olsun."
Melih gülerek, "Neyse, ne. Hadi hazır olduğumuzu hakeme bildir de başlayalım bir an önce." dedi. Sabırsız şey seni!
Onay verdikten sonra düdük çalmış ve herkes yerini almak için hareket etmişti. Doruk bir anda ayağa kalkınca vurulmuştu. "Kaptan beni vurdular." dedi şok olurken. Ulan geri zekâlı!
"Hay ben senin..." diyemeden Selin göz ucuyla bana bakmıştı. Aman be! "Aşağı çömelsene." dedim sakince. "Niye birden amuda kalkıyorsun sen oğlum?"
"Heyecan yaptım. Bir daha olmaz..." dedi yerine geçerken Doruk.
Siper alanından Melih bana bakarak, onu korumam için savunmamı istemişti. Ben koruma ateşini mavi takıma açtığımda, Melih yakına giderek kendine yer kapmıştı. Selin de hemen çaprazımdaki siper alanında atış yapıyordu. İpek'i korumak için baktığımda, hemen yanında Doruk'un yer aldığını görmüştüm. Ulan kaşla göz arasında nasıl gittin sen oraya he?
"Ben çok korktum. Oynayamayacağım galiba." dedi İpek ağlak bir sesle.
"Merak etme, ben seni koruyacağım." demişti Doruk onu teselli ederken. Lan sen kendine daha bakamıyorsun! Nasıl Uğur böceğimi koruyacaksın aptal! Fettah'ım burada olsaydı, kadınını Sultan Süleyman gibi efsane bir şekilde korurdu. Göz devirme...
"Doruk! Ayrılsana kızın yanından. Vurdurtmak mı istiyorsun lan hepimizi?" diye bağırmıştım.
Saha görevlisi Mavi takımdan birinin vurulduğunu söylemişti. Kaldı bir kişi. Ulan Pelin, seni göreyim de indireyim ben bir an önce! İntikam alacağım İNTİKAM! 'VİKİNG LEYLA'NIN GÖZÜ DÖNERSE!' adlı bulutlu anime karakterli neon yazılar yerini aldı!
Karşımda duran bir kişiyi görür görmez hemen ateş etmiştim. Görevli ikinci kez Mavi takımdan birinin vurulduğunu söylemişti. Bayrak yarışı için işte şimdi kapışabilirdik. "Doruk ben bayrağa doğru gideceğim. Kolla beni..." dedim atlarken. Kaçmaya çalıştığımda ateş açılmıştı üzerime birden. Ulan Eros neredesin sen? Okta iyiyken, kurşunda nakavt ettirirsin sen adamı mal herif!
"Özür dilerim Leyla. Geç ateş ettim." dedi bağırarak.
"Ulan bayrağı alıp geldiğimde topuğuna sıkacağım senin!"
"Eyvah sinirlendi!" dedi sesini duyduğum Doruk. Melih benim bayrağa ulaşmam için ateş açmıştı ona yaptığım gibi korumalık ederken. Hızla bayrağı almış havaya kaldırmıştım deliler gibi. 1-0 yapmıştık şimdiden. Saha görevlisi oyunu durdururken, Yaman'ın takımından hoşnutsuz homurtular yükselmişti. Doruk, İpek, Selin ve Melih sevinç nidaları atarken 5 dakikalık dinlenme arasına girmiştik biz de.
"Lan Doruk! Neden beni korumadın sen?" dedim silahın dipçiğini ona doğru savururken.
Kaçmaya çalışan Hacker bozuntusu, "İlk oyunumdu bu Leyla. Olacak o kadar." dedi normal bir şeymiş gibi bahsederken.
"Olacak o kadar mı? Lan seni bana ceza olarak mı verdiler! Düzgün oyna bak Doruk. Kaybedersek seni memleketine kadar kovalarım haberin olsun!"
"Senin savaşçı prenses Zeyna'dan farkın yoktu. İlk kez oynamana bakılırsa, baya iyi iş çıkarıyorsun Leyla." dedi gülmeye çalışıp ortamı yumuşatmak isteyen Doruk. Zeyna eşcinseldi seni budala! Ne demeye çalıyorsun sen?
"Biri şunu gözümün önünden alsın. Allah'ıma kurşuna dizeceğim takım arkadaşım diye bakmadan he!" dedim öfkeyle.
Melih, "Gel şöyle abi." diye çekmişti Doruk'u yanına. "Sessiz ol."
5 dakikalık dinlenme molası bittikten sonra ikinci set için hepimiz yeniden yerlerimizi almıştık. Hazır olduğumuzu bildirmeden oyuna başlamak için takımımdakilere ne yapması gerektiğini söylemeye başladım. "Melih sen her zamanki yerine. Selin sen de bölgene geç." dediğimde İpek ve Doruk'a bakmıştım. "İpek sen de..." diyemeden bacağımda lanet bir acı hissetmiştim. Siktir!
"Beni. Vurdun. Resmen. İpek!"
"Leyla! Bilerek yapmadım vallahi." dedi etrafımda gidip gelerek. "Çok acıyor mu?"
"Ulan kapattır şunun emniyetini çabuk. Ne yüzüme aval aval bakıyorsun sen Doruk!" diye bağırdım.
"Tamam, tamam." dedi İpek'in elindeki silahı alırken.
"Mavi takımı görünce ateş edin! Beni ve takımımızdan başka birini vurmayın Allah aşkına! Kan dökülecek bakın, yoksa." dedim dişlerimi sıkarken. "Doruk."
"Evet?"
"Sen sakın İpek'e yaklaşma. O başının çaresine bakabilir. Bayrağa odaklan yeter."
"Zor olacak, ama..." dediğinde delici bakışlarımı görür görmez, "Tamam." diyebilmişti yerine gitmek için hareket ederken.
"İpek, sadece bayrağa gelmek için hareket eden kim varsa sık gitsin. Senden tek istediğim bu." dediğimde Uğur böceğim yeterince korkmuş olacak ki dikkati dağılmıştı. Yüzünü yüzüme doğru sabitlediğimde, "Did you understand me?" dedim gülmeye çalışarak.
"Yes, my aggressive scourge." İşte budur! KORKUN BİZDEN MAVİ TAKIM! KORKUN!
Hazır olduğumuzu bildirip, başlamak için düdük sesini beklemiştik. Nihayet ikinci set oyunu da başlamıştı hakemin çaldığı düdük sesiyle. Olduğum yerden karşı takımın hareketlerini izleyip birini vurmayı bekledim. Selin onu korumam için bağırırken, ben de ateş açmıştım Mavi takıma. Doruk yerini terk ettiği için en azından karşı takımdan birini indirip öyle vurulmuştu.
"Ah! Vuruldum, vuruldum..."
"Bağırma da geç kaleye, yeniden başla." dedim milletin gülüşme sesini işitirken.
"Kaptan vuruldum. Çok kalabalık değiller. Biri topal, öteki ise sakat. Fazla dayanamazlar. İşleri bitti. İşleri bitti." dedi havaya ardı ardına ateş açtığında. Sakin ol Leyla sakin...
"Arkadaşım ne yapıyorsun sen?" dedi saha görevlisi mikrofonuyla bağırdığında. Oyun durmuştu.
"Eğlenceli olsun az dedim." diye başını önüne eğmişti Doruk.
Kızıl başlı belayı ensesinden tutarak, "Vurayım mı lan seni? He, söyle vurayım mı?" dedim hepsi bize yeniden güldüğünde.
"Vurma ne olursun." dedi eliyle ayaklarını kapatmaya çalışan Doruk.
"Geç arkaya deli etme beni. Sana söyleneni yap!"
"Peki."
Oyun kaldığı yerden devam ettiyse ne oldu? Tabii ki ikinci seti aptal Doruk yüzünden kaybetmiştik yine. Birinci setin hevesi ve sevinci pıs olup sönmüştü kaybettiğimiz için. Eros'a öldürerek baktığımda Yaman ve takım arkadaşları alayla yanımıza gelmişti.
Selvi, "Bence son set bizim. Hiç şansları yok." diye kahkaha atmıştı. Büyük konuşma diye hiç mi kimse seni uyarmadı la?
"Kusura bakmayın çocuklar." dedi Serhan hiç mahcup olmamış gibi. "Karşı takımda olmanız sizi vurmayacağımız anlamına gelmiyor. Yani bittiniz..."
Melih, "Vay be! Sizden korkan sizin gibi olsun aslan parçası."
"Ev arkadaşıyız biz ne diyorsun sen öyle Serhan?" diyende Doruk olmuştu.
"Siz kime şekil şu kul yapıyorsunuz lan?" dedim silahımı doğrulturken Mavi takıma.
Pelin, "Ne o, bizi vuracak mısın Leyla?" dedi ürkmüş gibi yaparak. Şeytanın yardakçısı ne olacak!
"Dinime vururum sizi! Serhan'ın da dediği gibi, karşında takımda olmanız sizi vurmayacağımız anlamına gelmiyor." dedim kaşlarımı çatarken. Beni az tanıdıysanız hiç şakamın olmadığını anlardınız dostlarım!
Selvi alayla, "Ev arkadaşlarını vuramazsın sen Leyla." dedi. Biri bana sen bunu yapamazsın desin yeter millet!
Hiç acımadan Selvi'nin baldırına ateş etmiştim. Aramızda 4 metreden az bir mesafe vardı. "Delirdin mi sen? Ne yaptığını sanıyorsun!" diye kükremişti Yaman. Görende sanır babasını vurdum! Sen hayırdır? Ne bu tepkiler?
"Beni kışkırtmasaydı o da!" dedim geri çekilirken. "Al, bu da senin için." dediğimde Yaman sırtını dönmüştü. Mermi sırtını koruyan yeleğe isabet etmişti. Tüh... Kötü atış!
Yaman kehribar hareleriyle gözlerimin içine bakarak, "Kaptan olarak seni vuracağım ve o 5 puanı alacağım Leyla. Son seti kazanmana asla izin vermeyeceğim!"
"Bırak 5 puanı züppe! Ben seni ve takım arkadaşlarını indirip üzerine bayrağınızı alarak tarih yazacağım bu sahada. Bekle ve gör!"
"Yap bakalım yapabilirsen!"
"İzle!" dedim sırıtarak. "Sadece gülüşümü yakala Yaman. Öfkem ağır gelir sana." diyerek yanlarından ayrılmış 3. set için yerlerimizi almıştık.
"İpek, siyah boyayı ver hemen bana."
"Al Leyla." diyerek cebinden çıkarmıştı İpek böceğim.
Selin, "Bu ne şimdi?" dedi hayretle.
"Karşı takımı hak yoluna göndereceğim." dedim boyanın içine iki parmağımı daldırıp yüzüme parmak izini havaya giren askerlerin yaptığı gibi çekerken.
Doruk, "Savaş iyice kızıştı." dedi ellerini tokalaştırıp gülerken. "Bu son set ve asla kaybetmemeliyiz!" Günaydın! Lan daha önceden neredeydin sen yürek yemiş?
Melih'e bakıp, "Bunun fabrika ayarlarında sorun var değil mi?" dedim gülmemeye çalışırken. "Güncellenirken interneti kesilmiş sanki."
"Öyle de denilebilir." dedi Melih. "Doruk evimizin neşesi. Onun sayesinde birbirimize girmeden yaşayabiliyoruz."
"Bunu duyduğuma sevindim. Neden daha önceden söylemiyorsunuz bunu Melih?" dedi Doruk sevinçle.
Melih, "Cıvıtma! Bu oyunu kazanalım ve asla saçma hamleler yapma Doruk." diye uyarmıştı Eros'u.
"Tamam."
Hep birlikte 3. set için yerlerimizi almadan daha önceden yaptığım gibi komutlarımı vermiştim. Düdük çaldığında herkes yerini bir bir almıştı. ASIL SAVAŞ ŞİMDİ BAŞLIYOR!
Melih koşarak başka yere geçtiğinde Selin hemen Mavi takımdan birini vurmayı başarmıştı. Doruk ve İpek bayrağa yaklaşanı engellemekle uğraşırken, ben de Yaman'ı indirmek için yerimden ayrılmıştım. Tabii ki her söylediğimde haklıydım ben! Aksini düşünerek iddia eden?
Yaman hırsına yenik düşüp yerinden çıktığı anda onu hemen vurmuştum. Selvi onu korumak için yetişememişti, tıpkı Doruk'un yaptığı gibi; ancak tek fark vardı: ben vurulmamıştım. Nihahaha! Mavi takımdan bir kişinin daha vurulduğunu söyleyen saha görevlisi bayrak yarışı için hareket etmemiz gerektiğini de hatırlatmıştı bu şekilde. Yaman başlangıç noktasına yeniden giderken, ben ve Melih siper almış, Pelin ve Selvi'yi indirmek için hareket etmiştik. Tabii ki karşı takımda bizim tanımadığımız, ama çok iyi oynayan bir adam daha vardı. O Selin'i vurduğunda ardıma dönüp Doruk ve İpek'e bakmıştım. Allah aşkına neredeydi bunlar?
"Lan Doruk! Neredesin de ateş etmiyorsun?" diye bağırdım.
"Buradayım. Ne oldu?" Elinin körü!
Selin, "Sen ve İpek bayrağı kontrol ederken, aynı zamanda bizi de vurmaya çalışanları indirmeniz gerekiyor. Neden sesiniz çıkmıyor." diye bağırarak başlangıç noktasına gitmişti kâküllü.
"Tamam, sorun yok. Bir daha olmasına izin vermeyiz."
Melih, "Son set oğlum. Ne demek bir daha izin vermeyiz? Düzgün oynayın ikinizde!"
"Eve gidince sıkar kendine artık! Bana bak, hele bir kaybedelim bu oyunu Allah yarattı demem bütün kurşunları sana boşaltırım Doruk!"
"Abi siz iyice manyak oldunuz burada." diye yarı bir sesle konuştu Doruk.
"Ne diyorsun sen oradan vıdı vıdı he?" diye ciyakladım ateş altında iken. "Lan konuşmada indir şu adamı Doruk, yoksa ben gelip seni ciddi ciddi vuracağım!"
Yaman görüş alanımdan uzaklaşınca Doruk sonunda adamı indirmişti. "Vurdum! Valla vurdum abiyi." diye çığlık atmıştı.
Melih hemen Pelin'i saf dışı bırakırken, ben de bayrağa doğru koştum. Almak üzere iken Yaman beni vurmaya çalıştı; ancak mermi engele çarptığı için sıyırmıştı şükür. Eğilip ona doğru son bir hamle yaptığımda sonunda vurmuştum yeniden onu. Bayrağı alıp deliler gibi bağırmıştım. Saha görevlisi maçın bittiğini ve bizim kazandığımızı söyleyince takım arkadaşlarım yerlerinden çıkarak maskelerini indirmişlerdi.
Sevinç nidaları sahanın ortasında yükselirken, hepimiz birbirimize sarıldık. Yaman elinde tuttuğu silahı yere hırsla atınca, Pelin ve Selin'e dil çıkarmıştım çocuklar gibi şen şakrak. "Naber? Kaybettiniz..." diyerek boynuma atılan Doruk'a şaşırıp kalmıştım.
"Ayrıl ulan! Ne yapıyorsun sen?"
"Harikaydın Leyla. Hiç Paintball oynamamış biri olarak çok güzel idare ettin." demişti kızıl kafa.
Melih, "Doruk haklı. Ayrıca lider bir ruha sahipsin. Güzel bir şekilde yönettin bizleri. Tebrik ederim." diyerek gülümsemişti.
"Boşuna bunca zaman Call of Duty: Modern Warfare oynamadım ben!"
"Vay canına bu çok iyi!" diye sevinmişti yeniden Doruk. "Yeteneklerin azımsanmayacak kadar mükemmel Leyla."
Yaman ve takım arkadaşları yanımıza gelerek bizi tebrik etmişlerdi. Bükemediğin eli öpeceksin demişler Yaman Efendi! Melih ve Doruk Serhan'a söyledikleri için alay edip takılırken, Selin ve İpek ise Pelin ve Selvi'yle alay ederek gülüştüler.
"Sana demiştim." diyerek bozuk atan Yaman'a bakmıştım.
"Neyi?"
"Sadece gülüşümü yakala. Öfkem ağır gelir sana." dedim göz kırparken. Yaman'ın yanından ayrılırken, ardımdan kudurarak bakmıyorsa benim de adım Leyla değildi! ALDIN MI BOYUNUN ÖLÇÜSÜNÜ YAMAN ZÜBBESİ? ALDIN MI HE?
|
0% |