@mahinehar
|
BÖLÜM 22: ABARTILAN YABANCI
Bir Japon inanışına göre, eğer uyuyamıyorsanız, uyanmak istediğiniz yerde değilsinizdir. Ben de artık kendi evimde ve odamda uyanmak istemeyen biriydim millet. Selvi'nin eşyalarının gözüme gözüme battığı yetmiyordu, bir de bu abartılan yabancı çıkmıştı sorun diye karşıma. Ben artık hiçbir yere sığamıyordum. Teraslı ve manzaralı bir ev istiyorum. Mümkün mertebe kirasını başkası ödesin. Göz devirme... Yorgun argın eve geldiğimde Pelin ve İpek hem tedirgindi hem de surat asıyorlardı onlara neden bu olayı anlatmamıştım diye. Kendilerince haklı olabilirlerdi; ancak bu kadar abartılıyor olması beni deli ediyordu hâlâ. Zaten çalıştığım her dakika, geçmişte yaşadığım o korkunç olayı bana hatırlatıp durmuştu bu saçmalık. Kendimi böyle bir şeyin olmayacağına ikna ederek, her seferinde bıkmadan usanmadan kesinlikle mümkün olmayacağını tekrar tekrar yeniletip durmuştum beynime.
Kelleyi yastığa koyan her bireyin başına gelirdi, tavanı izlerken gerçekleşmeyecek senaryolar. Benim kafamda beliren tek şey, güzel bir gelecek hayaliydi arkadaşlar. Olumsuz şeyleri asla düşünmüyoruz millet. Düşünsenize okul bitmiş, mesleğimi elime almışım, kendi paramı kazanıyorum falan. Allah'ım, harika bir hayal değil miydi cidden? Yerimde bir sağa bir sola hayallerimin verdiği sevinç ve heyecanla dönerken lanet odamın kapısı yeniden hızla açılmıştı. Ulan yavaş be! Canıma yetti nedir bu?
"Leyla!" diye bağıran Pelin'in sesi eko yapmıştı odanın duvarlarında.
"Ne var lan manyak? Bir gün olsun düzgün aç şu kapıyı. Vallahi boş bulunduğum her an ödüm patlıyor!" diye dişlerimi sıkmıştım söylenirken.
İpek, "Bu gece konuşmasak iyi olur Pelin. Lütfen gelir misin salona?" dedi sesi Baytar'ın ardında ürkek çıktığında.
Pelin, kapının önünden bir-iki adım atmıştı içeriye doğru. "Hayır! Bu gece konuşacağız bu olayı İpek. Ve sen..." dedi bana doğru işaret parmağını doğrultan Baytar, "Hemen bize bir açıklama yapmak zorundasın. Seni salonda bekliyoruz Leyla." diyerek çekip gitmişti. Aman çok tırstım!
Kurtuluş yoktu anlayacağınız dostlarım. Ne olacaksa olsun artık! Bıkkın bir şekilde yatağımdan kalkarak terliklerimi giymiştim. Odamdan çıkıp, salona girdiğimde Selin, Pelin, İpek ve Selvi ciddi bir şekilde oturuyordu. Kasvete bak? Kimin cenazesi vardı acaba? Göz devirme...
"Buyur, geldim Pelin Hanım." diyerek koltuğa atmıştım kendimi. "Ne duymak istiyorsun?"
"Bize her şeyi açıklamanı istiyorum Leyla. Yaman'ın söyledikleri neydi öyle? Neden bizim hiçbir şeyden haberimiz yok?"
Selin oflayarak, "Size zaten söyleyecektik bu olayı Pelin. Leyla'nın üzerine bu kadar çok gitme lütfen." dedi kızaran gözlerini üzerime diktiğinde.
İpek, "Yani senin bu olaydan haberin vardı, öyle mi anlıyorum Selin?" dedi kırgın çıkan sesiyle bakan Uğur böceğim.
Pelin, "Bizi yok sayıyorlar işte İpek. Bir tek Selin'in haberi olduğuna göre, açıklayacak pek bir şey de kalmıyor." dedi sinirli hali devam eden Baytar.
"Bize tepki göstermeden önce bir dinler misin lütfen Pelin?" dedi sesini yükselterek konuşan Selin. Valla sessiz sakin kızı bile yoldan çıkardı bu Baytar! Helal olsun...
Selvi, "Kızlar karışmak istemezdim, ama sakin bir şekilde halledebilir misiniz?" diyebilmişti usulca. "Pelin sen de bir sakinleş güzelim. Hiçbir şey birbirinizi kırmaya değmez." O-o, Yasal soyguncuya bakın siz?
"Tamam, sustum." dedi ardına yaslanan Pelin. "Anlat bakalım Selin..." Her an patlamak üzere olan yanar dağ seni!
"Yaren abla ve Rıfat ağabeyin mahallede kavga ettiği gün, Leyla tuhaf bir yabancı gördüğünü söylemişti bana. Ben de kuruntu yaptığını ve mahalleden biri olduğunu, ardından fazla takılmaması gerektiğini söylemiştim. Yani üzerinde pek durmamıştım Leyla'nın yaptığı gibi. Hata yaptığımın farkındayım; ancak böyle bir şeyin olacağına ihtimal vermemiştim. Ta ki, o siyah kapüşonlu çocuk, yeniden Leyla'nın karşısına çıkana kadardı. Ben bunu Leyla ile konuştuğumda, onunla bir ilgisi olabileceğini söylemiştim zaten. Tıpkı sizin de yaptığınız gibi. Gördüğünüz üzere hanımefendi benimle-"
"Benimle bir alakası yok işte." diye araya girmiştim sabırsızca Selin'in sözünü keserken. "Hepiniz öyle düşünüyorsunuz, ama ben sizin gibi düşünmüyorum. Bakın yeniden diyorum, benimle bir alakası yok!"
"Tanımadığın biri neden sana saldırıyor o zaman?" demişti yeniden alevlenen Pelin.
"Ya, Allah Allah! Kızım belki hırsızdı? Belki başka bir şey için oradaydı. Ben de ona sen kimsin, ne istiyorsun dediğim için panik olup saldırmışta olabilir. Ne bileyim yani?"
Selvi, "Bunu dedin diye sana saldırmış olması garip zaten Leyla." dedi yüzüme bakarak. "Hiç mantıklı gelmiyor." Bana mantıklı bir şey söyleyin o zaman siz de!
İpek, "Sen onunla yeniden nasıl karşılaştın Leyla? Ve sana ne yaptı da dövdün?" dedi hayretle.
"Ya beni anlamak mı istemiyorsunuz nedir? Eve gelirken gördüm o kişiyi yeniden. Kim olduğunu ve ne istediğini söylediğimde bana sert bir hamle yapacakken, darbesinden kurtulup kendimi savundum hepsi bu. Sonra o züppe Yaman geldi ve çocuk da ellerimden kaçıp gitti. Tam da enseliyordum onu! Eğer o çıkmasaydı bir anda karşıma, şu an biz bunları konuşuyor olmazdık. En azından kimdi, neciydi öğrenmiş olacaktım ve bu mesele böyle büyüyüp boğazıma girmeyecekti." dedim sinirle.
"Biz bunu zaten sizinle konuşacaktık kızlar dediğim gibi. Leyla sizi endişelendirip korkutmak istemiyordu sadece, ama sonradan ikna ettim onu sizlere söylemek için. İster hırsız olsun ister Leyla'ya takan biri. Hepimiz tehlike altındayız her gün biliyorsunuz. Ve hepimiz yine burada birbirimize sahip çıkmak için varız. Ailelerimizi bizleri birbirimize emanet etti. Leyla da sevdiğim en iyi şey, dövüşmeyi bilmesi ve kendini savunabilmesi ayrıca. Bu yüzden ondan bizlere kendimizi savunmamız için birkaç şey öğretmesini istedim." diye kızların yüzüne bakmıştı Selin.
"Ne demek bu?" diye araya girmişti Pelin.
"Şu demek, benim gibi sizlerde kendinizi her şeyden ve herkesten korumak için dövüş sanatlarını bilip, öğrenmeniz gerekiyor. Üstüne üstlük bir de benden." dediğimde hepsi yüzüme saf saf bakmıştı. Öyle bakmayın, ben de bu durumdan memnun değilim. Göz devirme...
"Yani senin gibi dövüş mü yapacağız biz şimdi?" dedi hayretle İpek.
"Evet, Uğur böceğim."
"Vay be! Aşırı havalı duruyor." dedi gülerek. "Ben kabul ediyorum."
Selvi, "Ben de isterim." dedi hiç düşünmeden. "Asla kaçırmam böyle bir şeyi." Sen eksik kalma zaten dolandırıcı!
Selin, "Ben dünden razıyım." dediğinde hepimiz Pelin'e bakmıştık.
"Hiç öyle bakmayın! Ben Leyla'dan dövüş eğitimi almak istemiyorum. Başka biri yok mu? Ayrıca nereden çıktı birdenbire bu?" diye itiraz etmişti Baytar.
"Leyla'nın sürekli karşısına çıkan kişi her kimse, onun sayesinde böyle bir şeye karar verdik." dedi Selin.
"Karar verdin." diye düzelmiştim Bombacıyı.
"Sen bize öğretmek istemiyor muydun yoksa agresif belam?" dedi İpek boncuk boncuk bakarken.
"Hayır ya, öyle değil. İstemezsiniz diye düşündüm ben. Görüyorsunuz, Pelin dünden hazır itiraz etmeye."
"Ama biz üçümüz istiyoruz." dedi Uğur böceğim gülerek. "Eminim Pelin de düşünüp yeniden karar verecektir."
"Ortalıkta böyle biri dolaşırken savunmasız olmamız doğru olmazdı zaten. İyi düşünmüşsünüz kızlar." dedi Selvi keyifle. "E-e, ne zaman eğitim başlıyor?"
"Bence sabah hemen başlayalım." dedi ellerini birbirine tokalaştıran İpek. "Ne dersin Leyla?"
"Başıma bela diye sizi almak beni hasta etmeye yetecek güçlükte. Olur, kaçış yok nasılsa; ancak sizden şunu istiyorum kızlar." dediğimde hepsi bana odaklanmıştı.
"Siyah kapüşonlu çocuğun benimle bir ilgisi yok. Eğer biriniz kalkıp bunu yeniden söylerse sizi çalıştırmayı bırakırım haberiniz olsun."
"Ama Leyla..." diye hepsi bir ağızdan itiraz etmişti.
"Âmâsı, maması yok." dedim ellerimi havaya kaldırıp, "Herkes sabah saat altıda hazır olsun."
"Altı mı?" dedi gözleri fal taşı gibi açılan Selvi.
"Hayırdır? Şimdiden asi bir öğrenci olmaya mı karar verdin Selvi?" dedim onu gözlerime kıstırdığımda.
"Hayır da çok erken bir saat değil mi yahu?"
"Nesi erken? Anca çalıştırırım sizi. Hem, okulda var. Ders saatlerinizi ne çabuk unuttunuz?"
"Niye okuldan sonra çalışmıyoruz ki?" diye atılmıştı İpek.
"Çünkü okuldan sonra işe gitmem gerekiyor küçük hanım."
"Karar vermeden önce bin kez düşünmem gerekiyordu." diye fısıltıyla konuşmuştu Selvi.
"Duyamadım bir şey mi dedin?" dediğimde gülmemek için zor tutmuştum kendimi.
"Leyla sen uyanmakta zorlanan bir insansın. Nasıl her gün altıda kalkıp kızlara ders vereceksin?" diye sormuştu, sesi bir müddet çıkmayan Pelin. Aman efendim, Baytarcım beni mi düşünüyordu? Gözyaşım pıt!
"Sanırım haklı." diye onay vermişti Selin de. "Sekiz de kalkmak nerede? Altı da kalmak nerede? Ciddi bir uçurum var saatler arasında." E-e, hemen vazgeçelim zaten ben de bunu istiyorum!
"Sizin için o güzel uykumdan feragat ediyorum zalımlar. Öyle boş beleşe iş yapmam ben zaten." dediğimde keyifle sırıtmıştım.
"Kesin altından bir şey çıkacak bunun kızlar." diye bir anda parlamıştı Pelin. "Hissediyorum." Hah, şunu bileydin Baytar'ım!
"Haftalık üzerime düşen temizlik görevini ve çamaşır asma işlemini yapmam. Ve..."
"Ve?" diye aynı anda konuşmuştu kızlar.
"Erkek koğuşu ile mecbur kalmadığınız sürece konuşmayın ve eve almayın. Anlaştık mı?"
"Sen delirmiş olmalısın Leyla!" diye hırlamıştı Selvi. Hoşt la!
"Bunu benden isteme. Yamanla eski dostuz biz. Onunla neden konuşmayacak mışım ki? Saçmalık..."
"Sana bir şey diyen mi oldu? Sen diğer söylediklerimi yap. Yamanla ne halt yersen de ye, ama bu eve onlardan biri asla adım atamaz. Ok?"
"Onlar bizim kapı komşularımız Leyla. Nasıl konuşmadan duracağız?" diye araya girmişti yeniden Pelin.
"Bu söylediğinden şunu anlıyorum Baytar Hanım. Sen de benden eğitim almak istiyorsun?"
"Evet, ama şartlar uygun değil."
"İşinize gelirse." diyerek kestirip atmıştım.
"Bu karar olmadı Leyla. Diğerlerine tamam deriz, ama bu biraz aşırıya kaçıyor." demişti kâküllü yârim.
"Sanki çok büyük bir şey istedim sizden? Tamam, kim ne yapmak isterse onu yapsın, ama ev olmaz tamam mı? Onları bir daha bu evin içinde görmek istemiyorum."
"Neden birdenbire böyle bir şeye karar verdin sen?" diye sordu Selvi.
"Yamanla başından beri iyi geçinemedi Leyla. Ondan ve Doruk'tan pek hazzetmiyor." dedi benim yerime konuşan Pelin.
"Ben erkeklerin hiçbirinden hazzetmem. Bir tek onlara mahsus bir şey değil bu."
"Neden erkeklerden hazzetmiyorsun?" diye sormuştu yeniden Selvi. Meraklı Melahat sayısında artış var sayın seyirciler... Ulan harbiden neyden kaçsan başına o gelirmiş. Göz devirme...
"Çünkü onlara güvenmiyorum ve..."
"Ve?"
"Sana açıklama yapmak zorunda değilim Selvi. Sevmiyorum işte."
"Tamam şampiyon. Sakin ol..." Sinirlenince niye sakin ol diyorsunuz? Sakin olacaksam niye sinirleneyim?
"İyi o zaman ben de size katılacağım." demişti Pelin. "Leyla gibi o aptal kişinin kim olduğunu ben de merak ediyorum. Bu olayı açıklığa kavuşturalım."
"Hep birlikte dikkatli olacağız. Akşamları kimse eve geç gelmesin. Ya da tek başına evden çıkmasın. Ne olur ne olmaz tamam mı, gençler?" dedi annemiz olan Selin.
"Ama Leyla çalıştığı için geç bir saatte eve dönecek. Onu ne yapacağız?" diye söylenmişti İpek.
"Siz beni merak etmeyin. Ben başımın çaresine bakabilirim. Hadi herkes yataklarına artık. Sabah hepinizi erkenden bekliyorum." dediğimde salondan çıkmak için oturduğum yerden kalkmıştım.
"Orada dur!" demişti Pelin. "Selin ile seni işten almaya biz geliriz."
"Yok artık!"
"Pelin haklı canım. En azından o yabancı kişinin kim olduğunu öğrenene kadar seni gelip biz alalım. İtiraz yok. Hadi herkese iyi geceler." diyerek yanımdan geçip gitmişti Bombacı. Kızların hepsi salonu terk ettiğinde arkalarından inanamıyor gibi bakınmıştım.
"E-e, ama cidden yok artık! Selin baksana bir?" diyerek söylene söylene peşinden gitmiştim kâküllü yârimin.
'ÇARŞI PAZAR'IN KARIŞMASINA AZ KALDI' adlı neon yazılar ufukta süzülmeye başladı. Bakalım bizi neler bekliyordu?
|
0% |