@mahinehar
|
BÖLÜM 23: DÖVÜŞ SANATI EĞİTİMİ HAZIRLIĞI
Leyla...
Leylaa...
Leylaaa...
Leylaaaa...
Millete zart perisi, zurt perisi gelir. Bana da gele gele, adımı üst üste dillendiren ev arkadaşlarım gelir iyi mi? Bunlar peri de değildi. İnsanı deli etmesini çok iyi bilen insanüstü varlıklardı arkadaşlar. Bunu kendi aramızda netleştirmiş olalım. Rüyamın yine en güzel yerinde içine edilmiş, sabahın kör bir vaktinde uyandırılmıştım. Hayır, bu düzen hep böyle mi sürecekti? Ben babamın evinde daha rahattım ulan! Aniden gelen, gençliğim bitiyor farkındalığı ne yapmam gerek?
Odamın kapısı yine büyük bir gürültü ile açılmıştı ve ben içeriye hızlıca doluşan dört genç arkadaşıma yarı açık gözlerimle bakmaya çalışmıştım. "Katil olayım diye canını dişine takan ev arkadaşları mı? Valla her kulada böylesi nasip olmaz. Helal olsun he size de. Yine ne oldu?" dedim bıkkınlıkla yataktan doğrulduğumda. Kafam kazan sevgili arkadaşlar...
"Ne mi oldu?" dedi kollarını bağdaş kurarak birbirine dolayan Pelin. "Sabahın altısında herkes hazır olsun diyen kız nerede?" Kimden söz ediyordu bu manyak? Senden Leyla. Ben mi?
Selvi, "Fosur fosur uyuyorsun resmen. Biz hepimiz seni beklerken ağaç olduk Leyla." diye kaşlarını çatmıştı. Meyve verseydin de bir işe yarasaydın bari Yasal soyguncu. Göz devirme...
"Beni neden bekliyordunuz ki siz?" dedim anlamsız bir şekilde bakarken. Ulan ben rüya görmüyor muydum? Ciddi ciddi bunlara eğitmenlik mi yapacaktım ben şimdi? Dün gece yaşanan şeyler gerçek miydi, lan? HEPSİ GERÇEKTİ! Someone pinch me please...
"Neden mi bekliyorduk? Agresif belam sen tam olarak uçmuşsun. Bize kendin söylemiştin sabah altıda herkes hazır olsun diye?" dedi arkadan bakmaya çalışan İpek. Evet, evet... O hayatıyla oynayan çatlak bendim!
"Ben bunu söylerken, ciddiye alıp o saatte kalkmazsınız diye düşünmüştüm." Oysa koşullarım kışkırtıcıydı...
"Resmen bizimle dalga geçiyor Leyla. Görüyorsun değil mi Selin?" dedi ters ters bakan Pelin. Dalga denizde demekte para etmiyordu artık bu Baytar'a.
"Kızlar bir durun." dedi sakince Selin. "Leyla bir kere kabul ettin ve bunun geri dönüşü yok. Ayrıca koyduğun kuralları da yerine getireceğiz hepimiz. Hadi şimdi kalk ve üzerini giyin. Bir an önce savunma dersine başlayalım." Ne kadar istekliler lan! Kıyamet kopmaya yakın desenize...
"Saat kaç?" diye sormuştum kalkarken.
"Altı buçuk." dedi Selin duvara yaslandığında. "Buçuk dakika borçlusun bize." Esprine banarım senin Bombacı!
"Ulan çabuk olun hemen çıkalım evden. Anca derslere gideriz biz." diyerek ne giyeceğim diye düşünmeden yeni eşofmanlarımı geçirmiştim üzerime. Yaklaşık on dakika sonra hepimiz aşağıya inmiş, hazır bir şekilde bina giriş kapısının önünde duruyorduk.
"İstikamet, Veli Ağa parkı. "dedim komut verirken.
"Veli Ağada ne işimiz var?" diye başlamıştı soru yağmuruna Selvi. Sorgu makinesi mübarek!
"Hoca benim çocuğum. Hocalar sorgulanmaz. Hoca ne derse o yapılır. Bakma öyle yüzüme. İstikamet Veli Ağa Parkı. Marş marş..." Otoritemi sarsacak bir şey yapmasına izin vermeyeceğim asla. Benim çöplüğümde benim kurallarım geçerlidir o kadar!
Park, oldukça büyüktü ve içinde bir insanın yararlanabileceği tesisler ve spora dair her şey mevcuttu. Hep birlikte derse başlamadan önce, ısınma hareketlerini ve gereken egzersizleri yaptırmam gerekiyordu bu aşırı istekli doğa varlıklarına.
O yüzden kızlara dönerek, "Evet hanımlar. Öncelikle sizi çalıştırmadan önce, ısınma egzersizleri yaptırmam gerekiyor." Acaba dışarıdan bakınca nasıl görünüyordum bu bebeler ile? Göz devirme...
"Neden direkt hareketlere geçmiyoruz?" diye sormuştu Pelin. İkinci bir sorgu makinesi daha...
"Çünkü Baytar Hanım, ısınma ve esneme egzersizlerini kaslarına yeterince yaptırmazsan, ani bir hareket sonucunda yırtılma oluşabilir. Sonunuz, hastanede ameliyat masasında biter. Bunu hiçbirimiz istemeyiz öyle değil mi? Şimdi bırakın da soru sormayı, önce koşmaya başlayın. Beş tur..."
"Beş mi?" diye itiraz etmişti Selvi. Yavaştan ve çok ağır bir şekilde kollarımı sıvazlıyorum. Hiç acelem yok millet! 'VİKİNG LEYLA SABIR EDERSE!' adlı neon yazılar omza!
"Hoca bana taktı baba ya, demen için bütün sebepleri hazır ediyorsun Selvi şu an. Bilmem farksa mısın? Artık sorun çıkarmasanız mı diyorum?" Güççük Ahmet seni!
Pelin, "Kıpırdamaya başla Selvi. Biraz daha sinir olmaya başlarsa Leyla, bize eziyet etmek için başka şeyler de yapar." dedi koşmak için hareket ettiğinde. Kafa zehir!
Kızları koşturduktan sonra esneme hareketlerini yaptırmak için önce göstermeye başlamıştım onlara eşlik ederek. Pelin ve Selvi o kadar mız mız olmuşlardı ki, ufaktan tepem atmaya başlamıştı artık. İpek daha kırılgan, naif ve çalışmakta zorlanır diye düşünmüştüm ben, oysa. Ama gelin görün ki, diğerlerinin aksine gıkı bile çıkmıyordu kuşumun. Oy sana kurban olsunlar!
"Siz ikiniz..." dedim sinirle Selvi ve Pelin'e seslendiğimde. "Düzgün yapın şu egzersizleri! Vücudunuzun güzelce esnemesi lazım. Ne o, öyle sallapati hareketler yapmalar falan?" Biraz daha devam ederlerse benden günah giderdi millet!
"Leyla çok yorulduk biz, ama." dedi Selvi yorgun argın. Hele hareketlere bak hareketlere?
"Yoruldunuz mu? Daha hiçbir şey yapmadınız hâlbuki." dedim göz devirerek. Doğduklarına pişman olmamaları için son on saniye...
"Yapmadık mı?" diye atarlı bir şekilde sesini yükseltmişti Pelin. "Deminden beri ne yapıyoruz biz?" Tutmayın beni!
"Sadece koştunuz." dedim dişlerimin arasından. "Daha dersin ilk gününden başladınız sorun yaratmaya. Durmak yok. Öğreneceğiniz çok şey var daha."
"Niye daha ne yapacağız ki biz?" dedi İpek gözlerini kocaman açtığında. Sende mi, Brütüs? Bu lafın ne kadar anlamlı olduğu gerçeği? Roma senatosunu hiçe sayan tavrı ile senatoya ayak basan imparator Sezar, senatörlerin üzerine yürümesi ile bıçak darbeleri almıştır. Sezar'ın ölümüne neden olan bıçak darbesi ise Brütüs tarafından yapılmıştır. Sezar Brütüs'ü gördüğü anda ise, darbeyi yemeden ''Et tu Brutus'' Türkçe karşılığı, sen de mi Brütüs demiştir. Ulan İpek...
"Size direkt savunma hareketi gösteremem ben. Şimdi birden yaparsanız, sakatlık geçirirsiniz siz. Sonra uğraş dur. O yüzden birkaç gün esneme egzersizleri ve ısınma hareketleri yapacaksınız. Arada da ufak ufak dövüş hareketleri göstereceğim size."
Selvi, "Bence Leyla bize ne öğreteceğini tam olarak bilmiyor." diye gülmüştü kızlara doğru baktığında.
Pelin yüzünü buruşturup, "Bunu demeseydin iyiydi." dedi sesi kısık bir şekilde çıktığında.
"Selvi?"
"Efendim, Leyla?"
"Bir adım öne çık."
"Neden ki?"
"Gel sen bir." dediğimde Selvi korkarak Pelin'in yüzüne bakmıştı.
Yanıma geldiğinde, "Sağ kolunu kullanarak beni iteklemeye çalışır mısın?" dedim.
"Neler oluyor?" dedi Selvi anlamayarak. Birazdan görürsün!
"Dediğimi yaparsan anlarsın." dediğimde Selvi sağ koluyla beni iteklemeye çalışınca, hareketini nötrleştirip hafiften yana doğru kaymıştım. Sağ kolunu havaya doğru kaldırarak tuttuğumda, hızla sol kolumla müdahale ederek onu canı acıyana kadar yere bakacak şekilde eğmiştim. "Ne öğreteceğimi biliyorum hanımefendi. Şimdi daha açık oldu mu?"
"Bırak beni, canımı acıtıyorsun!"
Selin, "Bırak kanka kızı." dedi.
"Agresif belam yapma." diyende İpek olmuştu.
"Eğer bir şeyler bilseydi, kendini benim elimden nasıl kurtaracağını da anlardı o zaman." diyerek Selvi'yi iteklemiştim. "Her şeyi sineye çekerim, ama Leyla bir şey bilmiyor kelimesine göz yumamam. Laflarına dikkat et!"
"Ne yaptın öyle sen?"
"Krav Maga." dedim ters ters bakarak. "Kick boks, Judo, Aikido, Karete, Taekwondo gibi yakın dövüş hareketleri öğreteceğim size. Başka sorun veya şüphen var mı?"
"Yok, ben sadece şaka yapmıştım." dedi Selvi.
"İyi, bir daha bana şaka yapmayacağını öğrenmiş oldun. Ne güzel." dedim yerimde durarak. "Hadi devam edin esneme hareketlerine."
Kızlar egzersizlerine devam ettiğinde, "Antrenman, kastan ziyade hızı artırmaya yönelik olmalıdır. Kondisyon artarsa eğer, antrenman sürenizde artacaktır ve daha iyi verim alabileceksiniz dövüş sanatlarında. Güç egzersizleri yapmanızda da fayda var. Fiziksel güç her şeyden önemlidir. Karşınızdaki insan her ne kadar güçlü bile olsa, fiziksel gücünüz yerinde ve iyiyse size hamle yapan insanı rahat bir şekilde zorlayabilirsiniz. Merkezi bölge çalışması, yani karın kaslarınızın da dayanıklık kazanması gerek." dedim hepsiyle tek tek göz teması kurmayı ihmal etmeden.
Pelin, "Bu işi çok ciddiye aldın sen." dedi egzersize devam ettiğinde.
Selin, "Ben bile bu kadar iyi anlatarak bizleri zorlayacağını düşünmüyordum Leyla." demişti gülerek.
"Kızlara katılıyorum." diyende İpek olmuştu.
"Ben her işimi ciddiyetle yaparım ve sizin de benim gibi kendinizi korumanızı istiyorum."
"O-o, bakın burada kimler varmış?" diyerek yanımıza doğru gelen Doruk'a bakmıştım. Yanında Melih ve Yaman züppesi de vardı. Bir siz eksiktiniz zaten!
"Dur, sen söyleme. Ben tahmin edeyim. Spor yapmaya gelmiştin." dedim göz devirerek.
"Geldik." diye düzeltmişti Melih. "Bizi görmezden mi geliyorsun Leyla?"
"Hayır." dedim kestirip atınca.
"Ne yapıyorsunuz böyle?" dedi Doruk İpek'e baktığında. Armut topluyoruz. Oradan bakınca ne görüyordu acaba?
"Öğrencilerimi konuşturup dikkatlerini dağıtmasana."
"Öğrenci mi? Ne öğrencisi?" dedi merakla Havuç kafa.
"Dövüş sanatlarını öğretecek Leyla bizlere." dedi yerinden doğrulan İpek. "Öğrenmeden önce verim alabilmemiz için egzersiz yapıyoruz."
"Vay canına Leyla. Ders verdiğini bilmiyordum. Ben de katılabilir miyim? Yani bana da dövüş sanatlarını öğretebilir misin?" Ne dedi ne dedi? Yok, artık...
"Sen mi?" dedi ev arkadaşlarımın hepsi bir anda. KURALLAR... Tabii ki sizin de aklınızdan geçmişti söylediklerim. Göz devirme...
"Evet, bir sorun mu var?" diye kaşlarını havalandırmıştı Eros. Sorun sizsiniz! SORUN SİZSİNİZ...
"Şştt! İpek, yerine dön hemen. Kızlar siz de bozmadan devam edin hadi." dediğimde bakışlarım yeniden Doruk'u bulmuştu.
"Ben erkek öğrencilere ders vermiyorum." Yo, yalan değildi ve her şey ortadaydı yol arkadaşlarım. Sizler her şeye şahitsiniz nasılsa...
"Neden?" dedi araya giren Yaman. Sana ne zibidi!
"Şu arkadaşa söyler misiniz, ona açıklama yapmak zorunda değilim."
Melih, "Dostum kız diyor ki-"
"Sakar Hanıma, başkalarına gerek kalmadan benimle direk konuşmasını söyler misiniz?"
Doruk, "Leyla, Yaman diyor ki-"
"Arkadaş kendini Kaf dağında sanıyor galiba? Ben buzdan soğuk bir insanla muhatap kuramayacak kadar sıcacığım. Ona böyle söyleyin."
Melih, "Bilader kız-"
"Sıcak ise, neden bize soğuk davranıyor? Kapı komşusuyuz sonuçta. Yabancısı da değiliz. İletin lütfen."
Doruk, "Leyla-"
"İşi düşmeyen şeylere burnunu sokanlara karşı tepkim hep böyledir. Ayrıca onu komşum olarak görmediğimi de iletin lütfen." dediğimde Doruk ve Melih homurdanmıştı.
"Siz ikiniz bizi aranızda futbol topu gibi paslaşmayı bırakır mısınız, artık lütfen?" demişti yakınan Eros.
"Neyse, ne. İstenmediğim yerde durmam zaten ben." diyerek koşarak yanımızdan uzaklaşmıştı Yaman. Melih, Doruk ve ben olduğumuz yerden gidişini izlemiştik.
"Dün yaşanan şeyden ötürü böyle isen Leyla, sana bir daha karışmaz Yaman. Ama seni düşündüğümüzü ve iyiliğini istediğimizi de unutma."
"Kusura bakma Melih. Ben de böyle bir şey yaşamak istemiyorum sizinle; ancak Yaman'ı ilgilendirmeyen şeyleri konuşması rahatsız edici. Ona bazı şeyleri söylediğim halde diretiyor ve beni savunmasız gösterip kendince söyleniyor. Buna hakkı yok."
"Haklısın, ama o da yaşadıklarından ötürü böyle tepki göstermiş olabilir." demişti Melih.
"Anlamadım? Ne yaşadı ki?"
Söylememesi gereken bir şeyi ağzından kaçırdığını fark eden Melih, "Boş ver. Siz devam edin en iyisi kaldığınız yerden." diyerek o da Yaman gibi uzaklaşıp gitmişti yanımızdan.
Yanımda duran Doruk'a baktığımda, "Ben de ne kastettiğini anlamadım. O yüzden öyle bakma Leyla." dedi. "Bana öğretmeyecek misin? Hâlâ bir cevap bekliyorum." diyen Doruk'u duyamayacak kadar kafam Yaman'ın ne yaşadığını düşünmekle dolup taşmaya başlamıştı. Az önce ne olmuştu öyle? Yaman'ın bana olan tutumu, yaşadığı şeyler yüzünden istemsizce mi oluşuyordu yani? Bunu neden deli gibi öğrenmek istiyordum ben? NEDEN...
'SAKLI KALAN GERÇEKLER GÜN IŞIĞINI ARALAMAYA BAŞLIYOR.' adlı neon yazılar gökyüzünde belirmeye başladı...
|
0% |