@mahinehar
|
BÖLÜM 24: DÜŞÜNCE SELİ
Acele işe şeytan, benim işime ise ipini koparan herkes karışıyordu millet. Okuldan hemen çıktıktan sonra koştura koştura çalışmaya işe gelmiştim. Ayyaş Burak ve dedikoducu Aysel ve Serpil beni yine delirtmek için ellerinden geleni en iyi şekilde yapmışlardı. İlk iş günüm olduğu için sipariş üstene sipariş verip durmuşlardı çatlaklar. E-e, bana biri desin, bunlar bu kadar yiyecekleri alıp ne yapacaktı? İçeride kimi besliyorlar? Ejderha falan mı? Sangal, Bükrek, Celbegen, Badraç ve Büke... Acaba hangisi? Göz devirme... 'TÜRK MİTOLOJİSİNİN ŞARTLARINI ZORLAYAN BİR ADET VİKİNG LEYLA GRURLA SUNAR!' adlı neon yazılı bulutlu anime karakterler göz kırpıyor...
Onca siparişten sonra iş yerine geri döndüğümde masaları düzeltmeye başlamıştım. Yeter teyze yanıma gelerek, "Kızım, sizin binaya sipariş var." dedi.
"Bizim mi? Kimmiş siparişi veren patron?"
"Sizin karşı komşularınız yavrum. Beş dakikaya hazır olur. Sonra alıp götürürsün tamam mı?"
"Tamamdır." dediğimde işime kaldığım yerden devam etmiştim. Melih'in söylediği şey, kafamı allak bullak etmeye yetmişti. Yaman acaba ne yaşamıştı? Neden sürekli bunu düşünüyordum bilmiyordum da. İçten içe ne kadar rahatsız olup sinir olsam da aynı zamanda merakta ediyordum.
"Leyla sipariş hazır." diyerek bana doğru seslenmişti patron.
Paketi kaptığım gibi yemekler soğumasın diye hızlı bir şekilde yürümeye başlamıştım. İş yeri ve ev arasında şükür ki o kadar uzak bir mesafede yoktu. Bizim binaya geldiğimde, içeri girdim ve merdivenlerden çıkarak Yamanların kapısını çalmıştım. İçeriden boğuk bir ses yükselmişti.
"Kim o?"
"Yeter kahvaltılık ve et restoranı. Siparişiniz var." dediğimde kapıyı Yaman açmıştı. Buyur, buradan yak!
"Leyla?" Adriana Lima'yı mı bekliyordu acaba? Tövbe, tövbe... He, ben Viking Leyla. Göz devirme!
"Buyurun siparişiniz." dedim elimdeki paketi uzatarak. Göz teması kurma Leyla. ASLA GÖZ TEMASI KURMA!
"Biz sipariş falan vermedik." dedi Yaman düz bir sesle. Oyun mu oynuyorlar lan benle?
"Atalar caddesi, Turan sokak, No: 23 Daire: 6. Adres burası ve nasıl oluyor da siz sipariş vermemiş oluyorsunuz?" dedim kaşlarımı çatarak. Gel de sakin kal şimdi!
"Bir yanlışlık olmalı." dediğinde kapı ağzına Doruk gelmişti.
"Hayır, yanlışlık yok. Siparişi ben verdim." diyerek iştahla elimdeki paketi almış ve ücreti uzatmıştı.
Yaman'a bakmamaya özen göstererek kapının önünden ayrılmak üzereydim ki, Eros yeniden seslenmişti. "Leyla, bu sabah sana söylediğim şeyi hâlâ kabul etmemekte kararlı mısın?" diye sormuştu.
"Evet, kararım kesin. Seni dövüş sanatlarında çalıştırmak istemiyorum."
"O zaman beni kabul etmen için ne yapmam gerekiyor?"
"Hiçbir şey, çünkü ne yaparsan yap kararımdan dönmeyeceğim."
"Öyle peşin hüküm verme istersen? Sen kabul edene kadar size sürekli sipariş verdirtirim, yoksa." demişti Doruk.
"Sen beni tehdit mi ediyorsun?"
"Hayır, kendimi sana kabul ettirmeye çalışıyorum Leyla."
"Bir kere söyledim ve defalarca tekrar etmek istemiyorum Bay Hacker. Hem ayrıca o kadar sipariş veremezsin. Hadi afiyet olsun." diyerek çıkıp gitmiştim yanlarından. Demez olaydım millet!
Doruk mikrobu en az beş kere sipariş vermiş ve ben de tam beş kere kapısına gitmiştim. "Lanet olsun! Senin derdin ne?" dedim kapıda yeni bir paketi elimde tutarken. Sinir krizi yükleniyor... %95
"Korkmaya başladım." dedi Doruk sırıtması yok olurken.
"Korkmalısın da!"
"Hadi, ama Leyla, kabul etsen ne olur ki?" dedi kedi gibi. Bunu düşünmek bile istemiyorum! Peki ya siz millet?
"Asla!" dediğimde Serhan ve Melih belirmişti Eros' un hemen ardından.
"Bizi bu eziyetten kurtar Leyla. Mutfak pişmiş tavuk ve köfte doldu. Kabul etmezsen Doruk bunu yapmaya devam edecek gibi duruyor." dedi Serhan yüzünü ekşiterek.
"Devam mı edecek? Bu adam öğrenci ve bütün birikimini beş seferde harcamıştır kesin. Daha sipariş mipariş veremez bu Hacker bozuntusu."
Melih güldü. "Söylemesi ayıp, ama aramızdaki en zengin velet Doruk." dedi. İpek ve Doruk... Zengin bebeleri tencere kapak he? Yıllardır dönerek beni bulmayan kapağa da yazıklar olsun millet! Bu nasıl bir şans böyle?
"Düzeltmek istiyorum," diyerek araya girmişti Eros. "Önce Yaman, sonra ben geliyorum bu bahsettiğin sıralamada dostum." dedi keyifle böbürlenirken. Jeff Bezos şu andan itibaren çalışmayı bırakırsa ve her gün bir milyon dolar harcarsa, parasının bitmesi üç yüz bir yıl sürecekmiş. Acaba İpek ve bu sümüklü Eros baba mirasını harcamak isterse, ne kadar bir sürede bitirirlerdi paracıkları? Aklımda delice sorular...
"Mısır'da dedelerin var sanırım Doruk Efendi?" Fiziken ayakta olsam da psikolojikmen bataktayım artık arkadaşlar... Bu bilgiden sonra hayatımı sorguluyorum net!
"Hayır, yok, ama güzel espriydi Leyla. Şimdi söyle, ne diyorsun?"
"Canı dayak istiyor bu zengin beyzadesinin galiba? İstersen dükkânı satın al, asla kabul etmeyeceğim seni." Parayla her istediğini satın alamayacağını kimse buna söylemedi mi? Niye hep böyle şeyler bana kalıyor niye?
"Melih bir şey desenize abi." dedi Doruk her iki arkadaşına baktığında. "Bana hiç yardımcı olmuyorsunuz."
"Leyla lütfen bir kez daha düşün." demişti Serhan. "Eminim bunu çok istediği için bu kadar ısrar ediyor Doruk. Karar vermeden önce düşünemez misin biraz daha?" diye sormuştu.
Melih, "Serhan'a katılıyorum. Kestirip atmadan önce bir kez daha düşün Leyla." dedi.
"Bir şartla kabul ederim." dediğimde Doruk sevinmiş, Melih ve Serhan yüzüme ne diyeceğim diye bakmıştı.
"Sen de gelirsen öyle Doruk'u kabul ederim Melih."
"Ben mi?"
"Evet, sen."
Doruk, "Melih kabul eder ya." dedi hevesle. "Değil mi kanka?"
"Benim yerime konuşma Havuç!"
"Ama..."
"Âmâsı yok. Ben bunu daha önce hiç düşünmedim. Neden beni de istiyorsun Leyla?" diye sormuştu.
"Doruk tek başına aramızda kalmasın ve beni deli etmesin diye. Arkadaşının tek parça halinde evine dönmesini istemez misin?"
"Evet, isterim de bunun başka bir sebebi olabilir mi?" Var seni zekâ küpü!
"Hayır, yok. Bunu Serhan içinde diyebilirdim, ama onun alerjisi var. Antrenmanlar ona iyi gelmez. Yaman desen, onu görmek istemiyorum dersimde. Zaten sürekli didişip duruyoruz ve bunu siz de çok iyi biliyorsunuz. Geriye bir tek sen kalıyorsun yani Melih. Benim şimdi gitmem gerek, düşünme sırası siz de. Eğer gelmek istersen sabah altıda kapıda ol. İyi akşamlar..." diyerek ardımda şaşkın ve bir o kadarda meraklı üç insan bırakmıştım. Bunlardan biri de kesinlikle bizim profesördü canlar. Söylediklerime kendim bile inanamadım, ama Melih onu birazda ne için çağırdığımı anlamış olacaktı. Bir taşla iki kuş! Yaman ile ilgili gerçeği öğrenmesem içim asla rahat etmeyecekti millet. Ne yapayım başka?
İşe geri dönerek kaldığım yerden çalışmaya devam etmiştim. Aklım her ne kadar teklifimi kabul edecek mi acaba Melih düşüncesi ile dolsa da bunu yarın sabah elbet öğrenecektim. O yüzden üzerinde fazla düşünmeye gerek yoktu. Her şey sabah belli olacaktı... 🍀🍀🍀🍀
Peygamber sabrının ne anlama geldiğini ben dört kız arkadaşım ile öğrenmiş oldum artık millet. Günde beş kere gülüyordum. Üçü sinirdendi, ikisi ise, kendi halime. Yorgun bedenime aldırmadan ders vermek için sabahın kör saatinde uyanmıştım. Gelin görün ki, tepemde dikilip fosur fosur uyuyorsun diye çemkiren Selvi Hanım ve kurallarını kabul ettik Leyla diyen Bombacım hâlâ uyuyordu. İpek ve Pelin'in yanına gittiğimde onlarda bilmem kaçıncı rüyalarını görüyorlardı. Kaldırmak için boğazını yırtan ve bu eziyete kendini ateşe atar gibi atlayan bendeniz Leyla kalmıştı mal gibi... Sinir aldırma operasyonu yaptırmak istiyorum. Allah aşkına ben artık pamuk gibi olmak istiyorum! PAMUK MU? Göz devirme...
Sinirle söylenerek, "Kalkın lan!" diye kükremiştim. Bizim odaya askerlerin şafak operasyonu baskınına gider gibi dalmıştım. "Kalk, kalk, kalk, kalk..."
Selin, "Ne oluyor lan?" diye tek gözünü açmıştı yataktan fırlarken. İ went crazy Bombacı!
"Tövbe bismillah! Ne oluyor ya?" diyende Yasal soyguncu olmuştu.
"Kalkın çabuk, derhal..." dediğimde Selvi ve Selin başını yastığa bıkkınlıkla geri koymuştu. "Pelin ve İpek siz de hemen kalkın." diye gürlemiştim evin içinde bildiğiniz.
"Sabahın körü ya! Sabahın körü..." diye söylenerek gelmişti odaya Baytar. "Ne bağırıyorsun? Ne bu şamata?"
"Siz antrenman yapmak için neden ayakta değilsiniz hâlâ? Ne bu kaytarmalar daha ikinci günden?" diyerek söylenmiştim.
"Vicdansız her gün bu saatte uyanmak ne kadar zor sen biliyor musun?"
"Bana ne. Baştan kabul ettiniz. Ayrıca bak, siz beni uyandırmadan ben kendim kalktım, ama bazıları hâlâ fosur fosur uyusun!" dedim Selvi'ye doğru sesimi yükselttiğimde.
Başına kadar çektiği çarşafı indiren Selvi, "Lütfen beş dakika daha Leyla'ya. Lütfen..." diyerek örtüyü yüzüne geri çekmişti.
"Ben anlamam arkadaşım. Beş dakikaya herkes binanın çıkış kapısında olsun."
"Beş mi? Lan nasıl hazır olalım hemen biz o kadar dakikada?" dedi Selin yataktan çıktığında.
"Ben geldim. Ben hazırım Leyla." diyerek telaşla odaya dalmıştı İpek. Keşke bu manyaklarda az senin gibi olsaydı Uğur böceğim! Ama nerde?
"Bir dakika da dünyada neler oluyor Selin Hanım haberin var mı?"
"Ne olabilir ki? Her zamanki şeyler." diyerek yatağından çıkmıştı Selvi de.
"Geçtiğimiz bir dakika içerisinde, 116 kişi evlendi. 46,200 fotoğraf Instagram'a yüklendi. Yaklaşık 120 insan hayatını kaybetti. 250 bebek dünyaya geldi. Google'da yaklaşık 3,5 milyon arama yapıldı. 58 uçak seyahat yapmak için havalandı. 489,270 tweet, Twitter'a atıldı ve 2,5 milyon kg çöp üretildi hanımlar. Siz hâlâ ne oldu diye sorun?"
"Vay canına! Hepsinin bir dakika da olması müthiş değil mi sizce de?" diyerek kulağının arkasına bir tutam saçını sıkıştırmıştı İpek.
"Müthiş olan bir şey varsa o da Leyla'nın bu ilginç bilgileri, nefes almadan şak diye bizlere sıralamasıdır İpek." dedi Selvi üzerini giyinmeye başladığında.
"Ben aşağıya iniyorum. Siz de bir an önce hazırlanıp gelin." diyerek uyardığımda, "Gel İpek, nasıl olsa sen hazırsın. Birlikte inelim." dedim.
Aşağı indiğimde etrafıma göz gezdirip kollarımı çiçek şeklinde dolamıştım. Acaba Doruk ve Melih de gelir miydi? Kızları beklerken bir yandan onları kapı ardında görmeyi ummuştum. İpek bana doğru bakarak, "Hâlâ sinirli misin?" diye sordu.
"Biraz agresiflik var, ama hâlâ bebeksi ve sakinim Uğur böceğim."
"Hah, kızlarda geldi sonunda." dediğinde bakışlarımı bina girişine dikmiştim. Sanırım beklemenin bir âlemi yok. Gelmeyecekler...
"İki ayağımızı bir pabuca koydun resmen Leyla." dedi söylenmeye başlayan Pelin. "Geldik işte hadi gidelim bir an önce."
"Bekleyin az."
"Neden?" diye sormuştu Selin.
"Bunu size daha önce söylemedim..."
"Neyi?" dedi merakla Selvi.
"Şey..."
"Ney?" diye yeniden araya girmişti Pelin.
"Doruk ve Melih de gelecekti." dediğimde İpek'in ağzından ufak bir çığlık kaçmış, diğer kızlar ise benim ne dediğimi anlamamış gibi donup kalmışlardı.
"Hani, neredeler? Niye hâlâ gelmemişler?" diye üst üste sormuştu Uğur böceğim. Fettah'ım, senin minik kuşun ciddi ciddi elinden uçmak üzere. Bir adet Havuç Eros Bey'e kaybediyoruz göz göre göre!
Pelin boğazını temizleyip, "Neden geliyorlar Leyla?" dedi bir kaşını havaya kaldırdığında.
"Dövüş Sanatları Eğitimi almak istiyor Doruk. Siz de dün şahit oldunuz. Israr edip durdu ben de sonunda kabul ettim."
"Onlarla bir arada olmak istemiyordun hani sen?" diye söylenmişti Selvi. Sen kapa çeneni!
Selin, "Nereden çıktı bu Leyla?" diye yanıma gelmişti. "Bir sorun mu var?"
"Hayır yok. Dün çalışırken Doruk yine benden eğitim almak istediğini söyledi. Kabul etmedim tabii ki. O da eğer ders vermeyi kabul etmezsem, üst üste sipariş vereceğini söyledi. Yapamazsın dediğim için yaptı ve ben de üst üste kapısına gitmek zorunda kaldım bu inadım yüzünden."
"Parası biterdi illa. Ne diye kabul ettin?" diyerek sakince fikir yürütmüştü Pelin.
"Bitemez..." Adamlarda bok gibi para var anasını satayım!
"Ne bitemez Leyla?" dedi İpek.
"Senin gibi o da bir milyarder çocuğu da ondan Uğur böceğim." dediğimde Doruk ve Melih kapıda görünmüştü.
"Selam gençler." diyen Doruk enerjisinden hiçbir şey kaybetmemişti yine. Herkes ardına dönerken ben de kafamı gökyüzüne kaldırıp sabırlar dilemeye başlamıştım.
'SABRIN SONU MERAK EDİLİYOR!' adlı neon yazılar gökyüzünü süslemeye devam ediyor. Hep birlikte göreceğiz millet. HEP BİRLİKTE GÖRECEĞİZ! |
0% |