Yeni Üyelik
26.
Bölüm

25. BÖLÜM

@mahinehar

 

BÖLÜM 25: SUSMAYAN EROS

 

 

 

Son bir ayıma manevi tazminat davası açsam, kesin kazanırım millet. Karşımda beliren Meksika dalgasına parmak ısıttıracak arkadaşlarıma nasıl bir tepki vereceğimi kestiremezken, deminden beri beni izleyen Melih'e kaymıştı bakışlarım. Onu izlediğimi fark ettiğinde, elindeki fotoğraf makinesi ile uğraşmaya devam etmişti. Kızlara ve Doruk'a ısınma hareketleri yaptırırken, bir yandan Eros' un, İpek ile olan haşır neşirliği gözüme gözüme batıyordu. Bir çarpıcam amel defteri kapanacak he! Geldiği günden beri Uğur böceğimi etkilemeye çalışıyor kızıl kafa! Ulan ben senin...

 

"Doruk, biraz ciddiyet lütfen!"

 

"Ne yaptım ki hocam?" Afet öğretmen gibi, hoca camide. Hoca camide desem mi? Maksat gıcıklık olsun...

 

"İpek ile birlikte takımın kondisyonunu düşürüyorsunuz."

 

İpek böceğim, utançla başını eğerek, "Ben mi?" dedi. Sen de rahat durmuyorsun. Ah, ah...

 

"Tamam, Leyla. Benim yüzümden İpek'e bir şey söyleme. Daha dikkatli olacağım." diyerek hareketlerine devam etmişti Eros. Hele hareketlere hele! Yaklaşık yarım saat sonra çuvallayan takımı durdurup onlara biraz etkili teknikler hakkında bilgi vermeye başladım.

 

"Öğrenciler başlangıçta etkili yumruk ve tekme atabilmeyi öğrenmelidir. Olası bir saldırı anında karşınızdaki kişinin en savunmasız yerleri burun, göz, kulak, boğaz, göğüs boşluğu, parmaklar, kasık ve dizlerdir. Bunu unutmayın. Taekwondo da etkili, iki tane uygulanan teknik vardır. Bunlardan biri, AP- Chagi: Genelde antrenman çalışmalarında uygulanan bir tekniktir. Oldukça etkili bir teknik olduğunu söylemeliyim. Rakibinize karşı denediğinizde doğru bir savunma tekniği uygulamış olacaksınız yani. İkincisi, YOP- Chagi: Merkezi bölgelerde büyük etki yaratan bir tekme tekniğidir. Doğru tekniğe hâkim olabilmeniz için yoğun bir antrenmandan geçmeniz gerekli arkadaşlar bunu bilmeniz gerek. Eğer bu tekniği doğru uygularsanız normal bir tekmeden katbekat üstün olduğunu göreceksiniz."

 

"Vay canına Leyla! Harika anlattın. Sıradaki teknik ne?" diye ağzı açık bir şekilde bakıyordu Doruk. Bu susmaz artık...

 

"Boksta etkili teknikleri söyleyeceğim Doruk."

 

"Evet, hatırladım. İpek senin aynı zamanda Kick Boks yaptığını söylemişti. Anlat hadi, dinliyoruz." dediğinde içimden ya sabır çekiyordum millet. Onları kabul etmekte hata mı yapmıştım sizce?

 

"Boksun temel mantığı ayaklar yerine kolların merkez olmasıdır. Aynı zamanda sokakta dahi etkili olunabilecek dövüş tekniklerini barındırması tabii ki. Bu sebeple de faydalanabileceğiniz teknikler; doğru gard alma pozisyonundan geçiyor. Doruk gelir misin?" dediğimde kendini işaret eden Eros'a başımla onay vermiştim. Eğitim bahanesine Eros'u evire çevire dövsem mi acaba? Nihahaha! Güzel fikirdi, kabul edin...

 

"Ne yapacaksın?" diye sordu merakla.

 

"Üzerinde hareketi göstereceğim tabii ki. Başka bir şey yapmayacağım yani korkma." dediğimde Melih'in gülme sesini işitmiştik hepimiz.

 

Doruk, "Ne diye gülüyorsun? Sen de bize katılsana Melih?" diyerek ters ters bakmıştı Hacker Bey. "Ayrıca ben korkmuyorum Leyla." dedi bana doğru bakarak gerilirken.

 

"Böyle iyiyim. Sizi çekmek daha keyifli." dedi makinesini yeniden eline alan Melih. Bir magazincimiz eksikti zaten! Göz devirme...

 

"Her neyse, dersimiz kaynatmayın lütfen." diyerek Doruk'a hareketleri yapması için talimatlar vermeye başladım. "Omuz genişliğinde bacaklar açılarak gard pozisyonu almalısınız. Sağ kol vurmaya hazır konumda biraz önde bulunmalı. Sol kol ise yüzü koruyacak kadar üstte kalmalı. Doğru zaman takip edilerek de gard pozisyonundan yararlanarak etkili yumruklar atabilirsiniz böylelikle." dediğimde Doruk havaya girerek bir yumruk atmıştı.

 

"Nasıldım?" dediğinde İpek ve kızlar küçük çaplı bir alkış tutmuştu. Hangi sirkte çalışıyor bu kardeşimiz? Göz devirme...

 

"Ne bu hareketler şimdi?" Dişisini etkilemeye çalışan Arizona kertenkelesine bakın siz. Hiçbir fırsatı da kaçırmıyor!

 

"Neden ki, kötü müydü?"

 

"Berbat denmeyecek kadar idare ederdi. Şimdi geç, otur yerine." dedim kaşlarımı çattığımda. Öhö, öhö! İpek'e bakın hele, nasılda izliyor oklu Eros'u.

 

"Kroşe, aparkat ve direk vuruşlar: Boksun temel teknikleridir gençler. Aynı zamanda boks sporunun vazgeçilmez dövüş teknikleri arasında bulunur. Ben çok severim." dediğimde Doruk yeniden dalmıştı. Son duasını etmesi için, son on saniye...

 

"Bilmez miyiz? Yaman'ın üzerinde aniden yaptığın hareketi hatırlıyorum Leyla." dedi gülerken. "Harikaydın ve Yaman o gece dövdüğün çocuğu güzelce patakladığını da anlatmıştı. Emin ol, orada olmayı çok isterdim. Kaçırdığım tek şey bu olduğu için hâlâ üzgünüm diyebilirim." Bunlar evde sürekli benden mi söz ediyorlardı? Tövbe...

 

"Sessiz olmazsan, Leyla seni pataklayacak gibi duruyor Doruk." demişti yan taraftan izleyen Melih.

 

Doruk güldü. "Sanırım haklısın dostum." diyebildi eliyle ağzını fermuar şeklinde çekerken. Mahalle karıları gibi çene çalıyorlar resmen! Dersim sabote ediliyor. Ben daha ne kadar sabredeceğim bunlara? 'VİKİNG LEYLA DA PEYGAMBER SABRI DEDİKLERİ ŞEY CİDDEN VAR!' adlı neon yazılar zirvede. Valla sizi seviyorum dostlarım. Teşekkürler...

 

"Alooo! Sizi buraya dersimi bölün diye kabul etmedim ben. Azıcık sessiz olun da geri kalan sözümü bitirebileyim."

 

"Tamam." demişti Eros ve Melih bir ağızdan.

 

"Aparkatların güç aldığı merkez noktası kol ve bacaklardır. Özellikle bacak kaslarından faydalanarak güçlü aparkat rakibinize uygulayabilirsiniz. Aynı durum kroşe için de geçerlidir. Direk vuruşlar içinse kol ve omuz kaslarını geliştiren antrenmanların sık sık yapılması da gerekecek. Sağ direk ve sol direk vuruş tekniklerinin en önemli ayrıntısı kol gücüdür. Dolayısıyla gelişimi destekleyen kondisyon çalışmaları yapmaya devam etmelisiniz. Anlaşıldı mı?"

 

"Anlaşıldı." demişti hepsi bir ağızdan.

 

"Bugünlük dersimiz bu kadar, dağılabilirsiniz." dediğimde Melih'in yanına gitmiştim. Kızlar bana bakarak eve döneceklerini söylemişlerdi. Ben de onlara hemen arkalarından geleceğimi söylemiştim, ama önce bir şeyi kontrol etmem gerekiyordu tabii.

 

"Bakabilir miyim?"

 

"Neye?"

 

"Bizi çektiğini söylemiştin. Resimlere bakabilir miyim yani?"

 

"A-a, tabii. Al..." diyerek kamerayı bana doğru uzatmıştı Melih.

 

"Güzel ders veriyorsun. Daha önceden böyle bir deneyimin oldu mu?" diye sormuştu beraberinde.

 

"Hayır, hiç olmadı. Bu ilk..."

 

"İlk kez anlatıp öğrettiğine bakılırsa, zamanında dersine iyi çalışan biri varmış karşımda desene?"

 

"Bu konuda mütevazı olmayacağım. Çalışkan biriyimdir."

 

"Belli oluyor."

 

"Sen neden katılmıyorsun bize?"

 

"Dövüşmek bana göre değil de ondan."

 

"Neden?"

 

"İnsanları incitebilecek şeylerden hazzetmiyorum, çünkü." dediğinde gülümsemiştim istemsizce.

 

"Ne oldu?"

 

"O incitmek istemediğin insanlardan kendini bir şekilde koruman gerek. Herkes sandığımız gibi çıkmıyor bazen. Olaya hassas bakmamalısın."

 

"Bu senin düşüncen. Ben böyle şeyler öğrenmek istemiyorum. İnsanların konuşarak da bazı şeyleri halledebileceğini düşünüyorum."

 

"Konuşarak mı?"

 

"Evet."

 

"Sen de eski beni görüyorum nedense." dediğimde Melih afallamıştı. "İnsan güvendiği ve sevdiği birinden darbe alınca senin gibi düşünemiyor; ne yazık ki Melih."

 

"Bununla neyi kastettin?"

 

"Gayet açık aslında."

 

"Sevdiğin ve güvendiğin biri canını mı yaktı?"

 

"Evet."

 

"Üzüldüm, böyle bir şey daha önce yaşamadım ve seni anlıyorum desem yavan kalır Leyla."

 

"Beni anlayamazsın. Hem de hiçbir zaman." dediğimde gitmek için ardıma dönmüştüm.

 

"Merak ettim. Eski Leyla nasıl biriydi peki?" dediğinde karşımda Yaman'ı bulmuştum. Gözlerim her ne kadar buğulansa da bana yaşatılan şeyleri unutmam için yılların geçmesi gerekecekti.

 

O kehribar harelerin içine bakarak, "Hayat doluydu, neşeliydi ve insanlara güvenebileceğini düşünecek kadar aptal biriydi." diyerek yanlarından çekip gitmiştim.

 

 

 

🍀🍀🍀🍀

 

 

YAMAN EROĞLU

 

 

 

Leyla'nın son söylediklerini duyduktan sonra içim paramparça olmuştu. Hayat doluydu, neşeliydi ve insanlara güvenebileceğini düşünecek kadar aptal biriydi. Maviye çalan yeşil harelerini uzunca gözlerime dikerek, ruhumun en derinlerinde var olan yaralı benliğime neşter vuracak kadar acı doluydu sözleri. İşte o zaman Leyla'nın ne yaşadığını, neden çevresine ve insanlara yıkılması zor bir duvar örmek istediğini merak etmiştim.

 

Bir insan sevdiği birinin acı çekmesini ve yok oluşunu görmek istemezdi elbet. Sevdiği birinden darbe alıp ihanete uğramasını hiç katmıyorum bile. Ancak hayat hiçbir şeyin adil olmadığını bizlere yaşatarak gösteriyordu bunu. Güvendiği insanlar içinden yara alanlar önce kız kardeşim olmuştu, şimdide Leyla...

 

Bana tıpkı onu, kardeşim Süveyla'yı hatırlatıyordu. Leyla'nın da başına bir şey gelmesini istemiyordum. Başından beridir onunla yıldızım barışmadı; ancak bu biraz da onun inadından ötürüydü. Aradaki buzları her ne kadar eritmek istesem de o buna bir türlü yanaşmıyordu. Bana karşı ördüğü duvarları yıkmak isterken, zarar görmesinden endişe ederek ona sert davranmıştım sanırım. Leyla ile çok yakın değildik ve işlerine bu kadar karışmam doğruda gelmiyordu; fakat Süveyla'yı hatırladığım ve etkisinde kaldığım için kendime mâni olamıyordum bir türlü. Sıkıntıyla oflayarak kararan gökyüzüne baktım. Leyla iyi bir kızdı ve ben artık onunla aramdaki buzları eritip arkadaş olmak istiyordum. Ne yapmam gerekti ne?

 

Muhtemelen çalıştığı yerin yakın bir Kafesine giderek tesadüf eseri oradaymışım gibi yapsa mıydım acaba? İnatçı keçi kesin inanmazdı da neyse. Onu düşününce yüzümde oluşan tebessümde neyin nesiydi böyle? Komik bir kızdı ve beni her seferinde ilginç cevapları ile kendine hayran bıraktırıyordu. Bir de üzerine kendini koruyabilmesi için dayattığı savunma görülmeye değerdi. Onu sinir etmeyi gerçekten sevmeye başlamıştım. Yakın olsaydık şayet, güzel vakit geçirebileceğimizden hiç şüphem yoktu. Melih, Serhan ve Doruk ile konuştuğu kadar benimle konuşsaydı, biz şu anda bu halde olmazdık.

 

Ben neden duruyordum? Gidip onunla yeniden buzları eritmek için konuşsam iyi olacaktı. Yerimden hızla kalkarak dışarı çıkmıştım. Leyla'nın çalıştığı iş yerine kısa bir sürede geldiğimde içeri giremedim. Biraz bekledim ve ne diyeceğimi düşünmeye başladım. Aptal Yaman! Ya yine seni kovarsa ne olacak? Kafamı kaşırken dükkânın önüne Leyla gelmişti. "İyi geceler patron. Yarın görüşürüz." diyerek yürümeye başlamıştı. Düşün oğlum, düşün...

 

Tam ona seslenecektim ki birden durarak kaldırıma oturmuş, ayağının tekini kaldırarak dizlerine dayamıştı. Sanırım ayakkabı ayağına vurmuştu ve canı acıyordu. Yüzünü ekşittiğini gördüğümde hemen ardımda kalan nöbetçi eczaneden krem almaya gitmiştim. Bu barışmak için güzel bir bahane olabilirdi. Kremi aldığımda geri döndüm ve Leyla bıraktığım yerde değildi. Eve doğru giden yolu hızla takip ettiğimde bir kargaşa sesi hâkim olmuştu kulaklarıma. Sesin geldiği yere baktığımda Leyla'nın geçen sefer denk geldiği siyah kapüşonlu kişiyle boğuştuğunu görmüştüm.

 

"Leyla!" diyerek bağırdığımda yanına doğru hızla koştum. Bana doğru aniden bakınca adamın elindeki bıçağı görmem bir olmuştu. "Dikkat et!"

 

Leyla son anda kötü bir darbeden kurtulup yere atmıştı kendini. Siyah kapüşonlu kişi hızla koşarak uzaklaştığında Leyla'nın yanına varmıştım nefes nefese kalırken. "İyi misin? Bir yerine bir şey oldu mu?"

 

"İyiyim." dediğinde kolunu tuttu ve dirseğinin kanadığını görmüştüm.

 

"Kolun kanıyor!"

 

"Aşırı tepki verme. Bir şeyim yok Yaman."

 

"Ne demek yok? Bu şerefsiz sürekli senin karşına çıkmaya başladı. Kim bu yabancı kişi, kim? Elinde bıçak vardı Leyla gördüm. Ya sana bir şey yapsaydı?"

 

"Ben iyiyim diyorum. Kim olduğunu da bilmiyorum ve artık bağırmasan mı?"

 

"Neden bu kadar inatçısın sen? Niçin söz dinlemiyorsun? Bıçak gibi delici aletler gördüğünde kaçmalısın. Böyle şeylerle savaşmaya çalışma artık. Bir sıyrıkla kalmaz bu iş, daha kötü yaralanacaksın, yoksa!" diyerek ayağa kalkmasına yardım etmiştim.

 

"Bana neden bu kadar karışıyorsun sen?"

 

"Gözümle gördüğüm bir şey yüzünden sırt çevirmemi isteme benden Leyla. Öylece yanından geçip gidemezdim, öyle değil mi?"

 

"Aksine, beni görünce çekip gitmelisin Yaman."

 

"Sen delirmişsin Leyla."

 

"Ne işin var bu saatte dışarıda senin? Beni mi takip ediyorsun sen, yoksa?"

 

"Hayır, seni takip ettiğim falan yok. Sadece..."

 

"Sadece ne?"

 

"Seninle aramızdaki buzları eritmek için yeniden konuşmaya gelmiştim iş yerine. Ne diyeceğimi bilemediğim için biraz bekledim. Sonra sen çıktın ve ben de ardından geldim."

 

"Neden yanıma gelmeyi değil de sapıklar gibi ardımdan takip etmeyi seçtin?" Sapık mı? Ben mi? Hadi, ama...

 

"Ayakkabının ayağına vurduğunu fark ettim. Canını acıttığını görünce, eczaneden senin için krem almaya gitmiştim." diyerek elimdeki kremi gösterip Leyla'ya uzatmıştım. Yüzüme garip garip bakınca gülümsemeye çalıştım. "Bakma öyle, yanına gelebilmek için güzel bir bahaneydi." dedim. Aptalın tekisin sen Yaman! APTALIN TEKİ!

 

"Teşekkür ederim." diyerek elimden almıştı kremi Leyla. Hayret neden bir tepki vermedi acaba? Benim tanıdığım Leyla, kremi elimden aldığı gibi başımda paralardı. Acaba ben mi çok ön yargılıydım ona karşı? Yoksa onda değişen bir şeyler mi vardı?

 

"Garip." dediğimde yüzüme yeniden bakmıştı. İçerden konuşmadım mı ben? Lanet olsun!

 

"Garip olan ne?"

 

"Bir şey söyleyip yapmadan kabul ettin. Ona şaşırdım. Kafanı bir yere vurmadığına emin misin?"

 

Güldü. "Hayır, bir yere vurmadım, ama sen vurmuş olabilir misin? Çünkü ben kavgacı bir insan değilim." dedi. İlk defa onunla bu kadar yakından konuşma fırsatı bulmuştum. Bunu bozmadan devam etmeliydim. Hadi Yaman, yapabilirsin...

 

"Bize pek öyle gelmedi de."

 

"Hey..."

 

"Tamam, tamam. Kızma hemen."

 

"Kızmıyorum."

 

"Peki." Hadi oğlum devam et. Bir şeyler söyle.

 

"Seninle barışmak istiyorum Leyla. Yani düzgün bir arkadaşlık kurmak istiyorum. Geldiğimizden beri bir dikiş tutturamadık."

 

"Senin yüzünden Yaman. Baştaki tavrın ve bana karışman böyle olmamızı körükledi."

 

"Haklısın, ama sen de bana karşı hiç yapıcı davranmadın."

 

"Sen de haklısın."

 

"Özür dilerim." dediğimde yüzüme şaşkınca bakmıştı Leyla. "Buna bir son verelim mi?"

 

"Olabilir, ancak bundan önce sana bir sorum var."

 

"Söylemen yeterli. Senin için cevaplarım Leyla." dediğimde biraz düşündü ve sıkıntıyla oflamıştı Sakar Hanım.

 

"Bir sorun mu var?"

 

"Hayır, bunu sormak ne kadar doğru olur bilmiyorum, ama söylemesem de kafamı kurcalamaya devam edecek gibi. Ben açık sözlü biriyim Yaman ve pat diye söylemem hoş olmayacak."

 

"Ben izin veriyorum. O yüzden söyle ve kurtul Leyla."

 

"Bana karşı olan tutumun geçmişte bir şeyler yaşadığın için miydi?" diye sorduğunda bakışlarımı ondan kaçırmıştım. Suskunluğum onu rahatsız etmiş olacak ki, "Melih bana karşı olan tutumunun bir şeyler yaşamış-"

 

"Ne kadarını biliyorsun?" diyerek Leyla'yı omuzlarından tutup sarsmıştım. "Melih sana ne dedi?"

 

"Hiç, hiçbir şey... Sadece, canımı yakıyorsun bırakır mısın kolumu Yaman?" diyerek tepki göstermişti Leyla. Kendimi kaybetmeden önce sakinleşmeye çalıştım. Ellerimi üzerinden çektiğimde kendime lanetler yağdırdım.

 

"Özür dilerim. Leyla, ben..."

 

"Daha sonra konuşuruz Yaman. Ben gitsem iyi olacak." diyerek yanımdan ayrılan Leyla'ya cevap vermek için dudaklarımı aralamıştım.

 

"Ben değil, kardeşim yaşamıştı. Süveyla..." dediğimde Leyla ardına dönerek gözlerini kocaman açtı. Sanırım gerçeğimle yüzleşme vaktim gelmişti...

 

Loading...
0%