@mahinehar
|
BÖLÜM 28: SESSİZ ARAMA
Kalanlarla gülüp eğlenmek varken, gidenlerin ardından üzülmek mi? İşte bu benim lügatımda yoktu millet! Yaklaşık yarım saattir bana derdini anlatan Aylin yüzünden beynim kazana dönmüştü. Niye herkes derdini bana anlatıyordu? Türbe miydim ben? Evdekilerin sorunları yetmezmiş gibi bir de bu çıkmıştı başıma! Göz devirme...
"Biraz daha konuşmaya devam edersen, bu son konuşmam olur seninle haberin olsun ay parçası!" dediğim an, kafeteryadan elimde çayımla dışarı doğru yürümeye başlamıştım. Aylin'in pes etmeye niyetinin olmadığı peşime düşmesinden belliydi. İçini dökmeden beni rahat bırakmamaya kararlıydı dert küpü! E-e, bir yere kadardı, ama artık millet. Kafa bu! Hard Disk öyle doldu ki kaldırmıyor artık bazı şeyleri...
"Ya kızım. Niye durduk yere sinirleniyorsun sen şimdi?"
"Durduk yere mi?" dedim kaşlarımı havalandırırken. "İçim şişti be. Sus diyorum da susmuyorsun."
"Evet." diyerek umursamadan yüzüme bakmaya devam etmişti Aylin. "İyi de anlatacaklarım daha bitmedi ki?" Ben bittim, ama küçük Emrah modunun yeni versiyonu!
"WhatsApp'ım bile dert dinleme hattına döndü. Bir rahat verin artık." dediğimde hızla bana çarpan biri yüzünden elimdeki çayımdan olmuştum. Ulan ben senin...
Yalın, "Özür dilerim Leyla. Görmedim seni." diyerek irkilmişti. "Bir şey olmadı ya?" Sorular ve yaşanan olayların anlamsız boyutlara ulaşmasına ne demeli?
"Görünmez falan mıyım nedir? Nasıl koşmak bu ulan? Hiç mi önüne bakmıyorsun sen?" Çayım, güzel çayım...
Aylin, "Yandım demiyorsun da hâlâ kızmaya yer arıyorsun Leyla ya! İyi misin?" Değilim! Siz beni artık bir salsanız mı?
"Bugün birileri ters tarafından kalkmış anlaşılan?" dedi Yalın zoraki gülümsemeye çalışırken. Çiçekler açan yüzünün son filiz kıpırtılarına şahit olacak bu güççük sıfatım paparazzi bozuntusu!
"Tahminen ne zaman sevgilin ve sen barışıp beni salarsınız?" dediğimde Yalın ve Aylin ikilisi önce birbirlerine, sonra bana doğru bakmışlardı. Kestik!
"Ne diyorsun sen Leyla?" diye çıkışmıştı Aylin. "Ben Yalın ile anlaşamıyorum artık. İlişkimiz bitti! Sana sabahtan beri ne anlatıyorum ben?" Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış atasözünün geldiği o muazzam nokta. Tavşan dağa küsme artık, dağ gönül almasını bilmiyor...
"Asıl sen ne diyorsun Aylin? Ne demek ilişkimiz bitti?" dedi şaşırırken Yalın kazması. "Bu yüzden mi telefonlarıma bakmıyorsun sen?"
"Beni kıskandırmaya çalışmayacaktın! Böyle terk edilirsin işte."
"Sana abartıyorsun demiştim. Böyle bir şeye takıldığına inanamıyorum şu anda Aylin." Erkeklerde sanıyorlar ki barıştıktan sonra küs olmalarına sebep olan konular bir daha asla konuşulmayacak. Hayır efendim, bir on yıl daha konuşacaksınız o konuları. Siz ne diyorsunuz?
"O zaman ben de gidip erkek arkadaşlarımla vakit geçireceğim. Senin kıskanmaya bile hakkın olmayacak Yalın Bey!"
"Böyle bir şey yapamazsın Aylin!"
"Niyeymiş? Sen yaparken iyiydi!"
"Gençler, gençler. Çok sağlam tövbeler edip, yepyeni günahlar işlemek üzereyim sizin yüzünüzden haberiniz olsun. Sorununuzu kendi aranızda halleder misiniz lütfen? Ben sizi çekmek zorunda değilim!" dediğimde aptal âşıkları kendi hallerine bırakıp hızla tabanları yağlamıştım. Ulan yetti be! Evde bizim kızların aşk hayatı, burada da Yalın ve Aylin manyakları... Love panayırına dönüyor iyice etrafım he! 'İLİŞKİ KOÇU OLMA YOLUNDA İLERLEYEN BİR ADET LEYLA YAMAN.' adlı neon yazılı tabelalar zirveye! Yapmayın, etmeyin canlar. Allah korusun...
Kampüsten çıkmadan bahçedeki bir bankta oturmuştum. Elim yanmaya başlayınca göz devirip parmaklarıma hafifçe üflemiştim. Ulan resmen bütün aksilikler beni buluyordu. Etrafıma bakarak sinirle üflemeye başlamıştım yeniden parmaklarımı dudaklarıma doğru götürürken. Neyse ki acısı fazla rahatsız etmiyordu beni. Öyle bakmayın, canım. Benim de canım tatlıdır dostlarım...
Telefonum çalmaya başlayınca kim arıyor diye bakmak hiç içimden bile gelmiyordu. Allah bilir, Pelin yine hangi şeye itiraz ederek esip gürleyecekti. Patla valla açmıyorum! Ancak ısrarla çalmaya devam eden telefonumu hiddetle çantamdan çıkarmıştım. Ulan Baytar, hele saçma bir şey olsun, seni memleketin Sivas'a kadar kovalarım kuran çarpsın! Arayanın kim olduğuna baktığımda isimsiz bir numara görünüyordu ekranda. Şaşırarak Pelin'in olmadığını görmüştüm. Daha fazla bekletmeden yanıtlamıştım gelen çağrıyı.
"Alo?" dediğim halde hiçbir ses yoktu. "Kimsiniz? Alo?" diyerek ikinci kez konuştum; fakat herhangi bir ses yine yoktu. Telefonu kapatıp çantama koyacaktım ki yeniden çalmaya başlamıştı. "Alo?" dediğim halde hiçbir şekilde ses yoktu. "Dalga geçecek başka birini bulun isterseniz? Ses etmeyecekseniz arayıp durmanızın da bir anlamı yok!" diye söylenirken kapatmıştım sinirle telefonumu. Hayret bir şey ya! Konuşmayacaksanız ne diye ararsınız arkadaşım?
Son dersim bitince işe gitmek için ayrılmıştım kampüsten nihayet. Yolda giderken Yeter teyze beni aramıştı. Keyifle telefonu yanıtlamıştım. "Efendim, patron?"
"Derslerin bitti mi?"
"Evet, bitti. Ben de yoldayım şimdi. Birazdan orada olurum Yeter teyze."
"Kızım bugün işe gelmene gerek yok. Dükkânı erkenden kapatmak zorunda kaldım ben, çünkü." dedi telaşla.
"Neden? Bir sorun mu var Patron?"
"Halim'in kardeşi rahatsızlandı biraz ondan canım. Ben de arayıp haber vermek istedim sana."
"Anladım. Geçmiş olsun, Yeter teyze. Arayıp haber verdiğin içinde sağ ol. Sonra görüşürüz o zaman."
"Görüşürüz yavrum." dedikten sonra kapatmıştık telefonu. Bugün işin olmaması nedeniyle evime gitmekten başka çarem yoktu; ne yazık ki. Yolda giderken bana rast gelen Nuri mikrobu görmek isteyeceğim en son kişi olabilirdi şu saatten sonra. Resmen karşıma geçerek sırıtmıştı pişkin pişkin.
"Bakın burada kimler varmış? Leyla..." dedi kollarını iki yana doğru açarken.
"Belanı bulmak istemiyorsan kaybol hemen!"
"Dünya aslında ne kadarda küçükmüş öyle değil mi, sinirli kız?"
"Haklısın. Senin gibi karaktersizleri her köşe başında görebileceğimiz kadar küçükmüş dünya."
"O-o, ağzın iyi laf yapıyor küçük hanım. Tıpkı yumruklarının tesiri gibi." dediğinde etrafımda dönmeye başlamıştı aç köpekler gibi Nuri iti.
"O kadar korkaksın ki, yerine karşımıza çıksın diye adam tutup gönderiyorsun seni budala. Bizi o küçük aklınla korkutabileceğini mi sanıyorsun?"
"Diğer kızlar ürkek bir ceylan gibiler, ama sen öyle değilsin Leyla. O deli cesaretin ve kendinden emin duruşun, dik başlılığın ve çekiciliğin beni deli ediyor."
"İğrenç bir adisin biliyorsun değil mi? Kapımıza bir daha asla kimseyi gönderme, yoksa pişman olursun!"
"Sizi takip etmesini ben istemiştim o kişiden doğru. Gözüm her zaman üzerinizde olmaya devam edecek. Benden kurtulabileceğini düşünme asla. Selin'den ayrılacağımı sanıyorsan da yanılıyorsun. Onun kalbini yeniden kazanacağım Leyla."
"Denemesi bedava diye boşuna dememişler. Selin senin gibi karakter yoksunu birini sence affeder mi? Bunu yapmayı nasıl düşünüyorsun hâlâ?" dediğimde aramızdaki mesafeyi yarıya indirerek beni duvara doğru kıstırmıştı Nuri.
"Nasıl yapacağımı ilk senin üzerinde denememi ister misin?" diyerek parmağını saçlarımdan kaydırarak üzerime doğru eğilmişti. Kendimi yana doğru yatırıp parmağını koparacak şekilde tutmuştum. Öfkeyle dizimi hızla Nuri'nin kasıklarına doğru geçirmiştim. Sen kimsin be? Kimsin ki bana dokunuyorsun!
Parmağını sertçe kapattıktan sonra kolunu ters çevirerek, "Senin gibi birinin ölmesini çok isterdim! Bir daha bana yaklaşırsan seni mahvederim! Duydun mu?" diyerek yere doğru sert bir şekilde iteklemiştim onu. "Selin'in etrafında görürsem eğer seni, kendini mezarda bulursun lan! Uzak dur bizden. Bu sana yaptığım son uyarım..." dedikten sonra hızla yürümeye başlamıştım Nuri'yi ardımda bırakarak. Koşar adımlarla mahalleye doğru gitmeden bizim parkın oraya kadar gelmiştim. Eve girmeden kendimi toparlayıp gerilen sinirlerime hâkim olmam gerekiyordu. Aksi halde kızlar yine ne oldu diyerek tepemde biterlerdi, yoksa. Nuri'nin yakınlaşması ve iması midemi bulandırdığı için beraberinde başımda dönmeye başlamıştı. Allah kahretsin ki geçmiş sürekli karşıma çıkıp duruyordu! Bedenim korkuyla titrerken gözümde kararmaya başlamıştı. Nefes alışverişlerim hızlanırken, sanki kalbim göğüs kafesimden firar edecek kadar delice çarpıyordu. Ardımdan bana dokunan bir el hissettiğimde irkilmiştim.
"Dokunma, bana!" diyerek geri çekildiğimde karşımda Yaman'ı bulmuştum.
Yaman korkuyla, "Sakin ol Leyla. Benim, Yaman. Neyin var?" diyebilmişti.
"O. Bana. Dokundu. Bana. Dokundu." dediğimde göz pınarlarıma saldıran ıslak gözyaşları görüş mesafesini yarıya düşürürken bilincim istemsizce kapanmıştı.
🍀🍀🍀🍀
YAMAN EROĞLU
Dışarıdaki işlerimi hallettikten sonra eve dönmek için spor yaptığımız parkın oradan geçiyordum. Karşıya geçmek için hareket ettiğimde, Leyla'yı da gideceğim tarafın yönünde görmüştüm. Neden buradaydı acaba? Normalde şu anda işte olması gerekmiyor muydu? En iyisi yanına giderek sormak olacaktı; ancak tuhaf bir şey olduğunu fark ederek durmuştum olduğum yerde. Leyla buradan bakınca iyi görünmüyordu ve sanki nefesi kalıyormuş gibi hafifçe eğilmiş kalbini tutuyordu; yoksa alerjisi mi tutmuştu yine? Korkuyla yanına doğru hızla koşarak sırtından tutmuştum onu. Leyla öyle bir geri sıçramıştı ki ürkerek, "Dokunma, bana!" demişti hiddetle doğrulurken.
"Sakin ol Leyla. Benim, Yaman. Neyin var?" dediğimde gözleri dolmaya başlayan Sakar hanıma bakmıştım. Hareketleri o kadar ürkütmüştü ki beni ne yapacağımı şaşırmıştım. Ta ki, ağzından dökülen sözcükler dumura uğramama sebep olurken.
"O. Bana. Dokundu. Bana. Dokundu." dediğinde gözleri kapandı ve aniden kollarıma yığılmıştı.
"Leyla! Leyla!" diye ne kadar bağırıp debelensem de nutkum tutulmuştu dudaklarından dökülen son sözcükler yüzünden. Yoksa... Yoksa Mert denen o çocuk mu bir şey yapmıştı Leyla'ya? Beynime üşüşen rahatsız edici soruları bir kenara atarak Sakar hanımı kucağıma alıp dengemi kaybetmeden bir banka oturtmuştum. Etrafımıza doluşan birkaç kişi telaşla bir şeyler demeye çalışmıştı. Hiçbirini duyamaz hale gelip sadece Leyla'yı ayıltmaya çalışıyordum. Sakar hanım, iki dakika sonra kendine gelerek gözlerini açmıştı. Çok şükür!
Beni görür görmez, "Yaman..." diyebilmişti yavaşça.
"Evet, benim. İyi misin Leyla? Seni hastaneye götürmemi ister misin?"
"Hayır, Yaman. Ben iyiyim."
"Beni çok korkuttun. Alerjin yeniden nüksetti sandım." dedim telaşla.
"Alerji değil, iyiyim." diyerek kendini toparlamaya çalışmıştı.
"Ama sen hiç iyi görünmüyorsun." dediğimde etrafımıza toplaşan insanlar dağılırken gözlerim hâlâ onun üzerinde geziniyordu endişeyle.
"Derin derin nefes al ve bana ne olduğunu söyle. Neden bu haldesin?"
"Tansiyon, tansiyonum düştü." dedi aceleyle geçiştirmeye çalışarak. Hayır, başka bir şey vardı!
"Mesele bu değil Leyla. İkimizde neyin ne olduğunu biliyoruz öyle değil mi? Lütfen bir arkadaşın olarak bana ne olduğunu doğru düzgün anlatır mısın?"
Gergindi ve gözyaşları durmadan akmaya devam ettiği için yüzünü hırpalayarak silmeye çalıştı. "Ben... Ben..."
"Sana dokunan Mert miydi?" dediğimde gözleri aniden gözlerimi bulmuştu. Korku, panik ve yaşadığı şeyler yüzünden okunabiliyordu sanki. Yumruklarımı olabildiğince sıkarak gerilmiştim. Bu konuya o kadar canım sıkılmıştı ki, Mert şu an karşımda olsaydı öldüresiye döverdim onu Leyla'ya yaşattıkları için. "Neden susuyorsun? Sana ne yaptı o adi?"
"Mert değildi." dediğinde omuzlarında duran ellerimden yana doğru kayarken kurtulmuştu.
"Ama böyle olmanın sebebi o adam ve seni onu düşünmeye iten kişi kimdi?"
"Nuri'ydi. Selin'in eski erkek arkadaşı."
"Şu siyah kapüşonlu adamı tutan şerefsiz mi?" dediğimde dişlerimi sıkmıştım.
"Evet." dedi başını onaylayarak sallayan Leyla. "Takıntılı bir psikopat olduğunu sonunda belli etti."
"Ne dedi sana?"
"Zırvalayıp durdu işte. Kendince beni tehdit ediyor."
"Polise gitmekte fayda var Leyla. Böyle biri her türlü pisliği yapabilir."
"Pislik..." dediğinde maviye çalan yeşil harelerini gözlerime dikmişti. "Mide beyinden akıllıdır. Çünkü mide kusmayı bilir, beyin her pisliği yutar diyor Cengiz Aytmatov. Beynimizin en kötü özelliği iyi de olsa kötü de olsa bir şeyleri içeride tutup dışarıya atamaması oluyor. Görmezden gelsen olmuyor. Az düşünsen de para etmiyor. Kaçmak istesen bile kaçacak yerin dahi yok. Yaşadıkların ve yaşatılanların hepsi hapisteki bir mahkûm gibi zihninde her zaman. En kötüsü de ne biliyor musun? Unutmuyorsun. Hayır, unutamıyorsun. Benim sorunumda bu."
"Unutmak için bir şeyler denedin mi, peki?" diyerek istemsizce dökülmüştü sözcükler ağzımdan.
"Her yolu denedim. Bunu başardığımı sanmıştım. Ta ki, şu zamana kadardı. O da kendini kısa bir sürede gösterdi zaten. Nuri bana yaklaştığında..."
"Sus." diyerek kaşlarımı hiddetle çatmıştım. "Sana yaşattığı bu şey yüzünden onu öldürmemek için kendimi zor tutuyorum."
"Ben de Mert'i..." dediğinde daha da çok kasılmıştım. Öfkem kinimi beslerken, bir yandan kız kardeşim aklıma geliyordu. "Hiçbirine değmiyor Yaman. Bana yaşattıkları belki hâlâ zihnimde kendine yer edinmiş olabilir; ancak hayat her şeye rağmen devam ediyor."
"Bununla yaşamak zorunda değilsin. Hiç kimse böyle yaşamak zorunda değil Leyla."
"Zorunda olmadığım tek bir şey söyle bana?" dediğinde susmuştum. "Kolay değil Yaman hem de hiç kolay değil. Ben sadece pes etmeden devam etmek istiyorum hepsi bu. Ayrıca lütfen kızlara bu durumdan söz etme olur mu? Bir arkadaşın olarak senden rica ediyorum."
"O zaman sen de bana söz ver. Her ne olursa olsun senin de bana gelip her şeyi söylemeni istiyorum. Tek başına hiçbir şeyle uğraşmak zorunda değilsin Leyla. Beni anlıyor musun?"
"Yaman lütfen."
"Hayır, Leyla. Ben sana yardımcı olmaya çalışıyorum. Sen de biraz bana yardımcı olur musun lütfen?"
"Ne istiyorsun tam olarak?"
"Güvenini..." dediğimde yüzüme bütün kapılarını kapatacakmış gibi bakmıştı Leyla. "Şans ver lütfen. En azından bana bir şans ver."
"Bunu neden yapayım?"
"Çünkü..."
"Çünkü?"
"Bizden birilerine yeniden güvenebileceğini göstermek istiyorum."
"Başkalarına ihtiyacım yok." dedikten sonra sıkıntıyla bir iç çekmişti ayağa kalkarken. "Tamam, öyle olsun. Sadece sana bir şans vereceğim Yaman. Bana ne kadar güvenilir biri olduğunu göster. Umarım beni hayal kırıklığına uğratmazsın."
"Asla. Teşekkür ederim Leyla." diyerek ben de ayağa kalkmıştım. "Sana eve kadar eşlik etmemi ister misin?"
"Olur." dedikten sonra hemen ardından Sakar hanımı takip etmiştim. Hâlâ sinir bütün bedenime hâkimdi ve ben o Nuri denen itin hakkında gelecektim. Ne olursa olsun Leyla'nın bu hale düşmesine sebep olduğu için onu asla affetmeyecektim. Benim adım Yaman. Yaman Eroğlu. Bundan sonra kimse Leyla'ya ben varken asla zarar veremeyecek!
'BEYAZ ATLI PRENS KILICINI KUŞANDI!' adlı neon yazılar gururla zirvelerdeki yerini almaya devam ediyor. |
0% |