Yeni Üyelik
31.
Bölüm

30. BÖLÜM

@mahinehar

 

BÖLÜM 30: LOVE SEKTÖRÜ

 

 

John Steinbeck'in Gazap Üzümleri kitabında dediği gibi: "Bir insana dengesini kaybettirip sonra da normal davranmasını beklemeyiniz." dediği yerde, benim haklılık payım ihtişamlı bir şekilde yerini alıyordu millet. Dün geceki kaostan sonra evde normal davranmamı kimse benden beklemesin lütfen. Güllük gülistanlık olan içimi, kaktüs ve metafora çevirdiler vallahi. Hepimize geçmiş olsun...

 

Mutfağa doğru geçtiğimde İpek masaya kahvaltılıkları bırakırken, Selin de telefonunda oyalanıyordu öyle.

 

"Günaydın kızlar."

 

"Günaydın Leyla. Ihlamur kıvamında bir çay için beş dakikana talibim." diyerek neşeyle şakımıştı İpek.

 

"Çay olsun da bütün dakikalarım senin olsun Uğur böceğim." dediğimde Bombacıya bakmıştım. Telefonuna iyice gömülmüş, hayattan kopmuşa benziyordu. Hafta sonu olduğu için bugün dersimiz yoktu ve herkes uykusunu güzel bir şekilde almış gibi duruyordu. Ev sessizdi ve ortada açlık oyunlarına dönen kampımızın diğer üyeleri yoktu. Aman ne güzel...

 

"Ne yapıyorsun Selin?" dediğimde dikkatini üzerime çekmek için vereceği cevaba kilitlenmiştim.

 

Selin kafasını kaldırmadan, "Paris'e gitmek istiyorum ben artık ya. Abi baksana, çok güzel değil mi Eyfel Kulesi?" dediğinde bana doğru göstermişti telefonu.

 

"Hayaller Paris, İtalya. Gerçekler öğrenci hayatı ve parasızlık..."

 

İpek belini tezgâha dayadığında bize doğru bakmıştı. "Eyfel Kulesi, dünyanın yedi harikasından biri olmayı hak ediyor bence. Cidden çok güzel. Orada olmayı herkes senin gibi ister tabii ki Selin." dedi tekrardan işine kaldığı yerden devam ederken.

 

"Konusu açılmışken sen hiç gittin mi Paris'e Uğur böceğim?" diye sormuştum. Milyarder çocuğu gitmeyecek de bizim gibi züğürtler mi gidecekti arkadaşlar?

 

"Hayır, ama gitmek isterdim ben de." Ana, gitmemiş lan. Zengin olsam ilk işim dünyayı gezmek olurdu. Siz sormadan ben söyleyeyim ilk nereye gideceğimi millet. Tabii ki İTALYA...

 

"Bir gün birlikte gidebilir miyiz acaba? Bu harika bir hayal değil mi sizce de kızlar?" Göktaşı dünyanın 32 bin kilometre yakınından geçtikten sonra bi'100 yıl daha dünyayı tehdit etmeyecek olması kadar imkânsız bir şeydi senin de hayalin bombacı. Üzgünüm...

 

"Çok da abartmayın bence."

 

"O nedenmiş?" diye sormuştu İpek.

 

"Sizin ölüp bittiğiniz Eyfel Kulesini dolandırıcı Victor Lustig iki kere hurdacıya satmış. Valla adamı tebrik etmek lazım." dediğimde gülmüştüm.

 

"Bunu ilk kez senden duyuyorum Leyla." dedi Selin şaşkınca bir bana bir de elinde tuttuğu Eyfel Kulesi resmine bakarken.

 

"Ben de öyle." diyende İpek olmuştu.

 

"Sizin gibi ben de şaşırmıştım bu bilgiyi duyunca." dediğimde gözlerimle sağı solu süzüyordum bir yandan.

 

"Niye öyle etrafına bakıyorsun sen Leyla?" dedi fark eden Selin.

 

"Hiç. Pelin nerede? Sesi çıkmıyor?"

 

"Selvi ve Pelin erkenden çıkıp gittiler."

 

"Nereye?"

 

"Bilmiyorum." diyerek masadan kalkmıştı Selin. "Bence bir süre denk gelmeseniz iyi olur Selvi ile Leyla." Benden bir beklentisi olan varsa, Allah kurtarsın. Ben çatlağın tekiydim millet...

 

"Doğruyuz diye sevilmiyoruz edebiyatını kessin birileri artık. Yanlışız diye de sevilmezdik. Bence benim de kaderim bu Bombacı." diyerek çatalımla oynamaya başlamıştım.

 

"Olan oldu artık. Ağzımızın tadı kaçmasın Leyla. Sen onu boş ver de söyle bakalım, bugün ne yapalım?"

 

"Bilmiyorum, ama keyifsizim ben Selin. Bir şey yapacak hâl yok yani ben de."

 

"Hadi, ama Leyla, mızıkçılık yapma. Az havamız değişsin biraz." dediğinde kedi gibi bakmıştı kâküllü yârim. Shrek'te ki çizmeli kedi gibi bakma insafsız...

 

"Bakma öyle, tamam." demiştim gülmemek için kendimi zor tutarken. "İpek sen de bize katılsana?"

 

"Şey... Agresif belam, benim bugün başka bir işim var." dedi çekinerek penceren dışarıya doğru bakmaya çalışan İpek. Aklınızdan ne geçiyor bilmiyorum, ama sakin kalacağım canlarım...

 

"Ne işin var?" dediğimde iştahla yemeğimi yemeğe başlamıştım.

 

"Doruk bana araba sürmeyi öğretecek." dediğinde duyduğum şeyle yemek borumda beni ölüme götürecek bir boğulma dürtüsü yaşamıştım. Nefes alamadan öksürmeye çalışırken Selin panikle ayağa fırlamıştı.

 

"Eyvah! Leyla benim yüzümden boğuluyor." diye yaygara koparmaya başlamıştı İpek. Kefenimi alamadan el birliği ile hak yoluna yolcu edersiniz beni he? Bittin ulan EROS! Bittin...

 

Selin, "Bağırmayı bırak da sırtına vuralım İpek." diye gürlemişti.

 

"Ulan. Boğuluyorum. İmdat." diyerek kesik kesik konuşmaya çalışmıştım.

 

"Sus biraz Leyla! Tavana bak, tavana bak." diye söylenmişti kâküllü yârim. Selin'in direktiflerini dinleyerek kendime geldiğimde, yüzümde oluşan sıcaklık sayesinde ter atmıştım. İpek hâlâ sırtıma canla başla vurmaya devam ediyordu. Evrene gönderdiğim mesajlar Kenan Evrenden sekip, İpek Acar'a paslanıyordu galiba. Darbe üstüne darbe yiyorum şu anda millet!

 

"Ulan öldürecek misin beni? Dursana!" diye cırlamıştım kendimi kurtarırken.

 

"Çok korktum Leyla. İyi misin?" dedi telaşla Çeyrek milyarderim.

 

"Ulan var ya öte tarafı yoklayıp geldim iki dakikada he." Ruh halimi sabit tutamayacağım bu saatten sonra dostlarım...

 

Selin alnında biriken terleri siliyormuş gibi o güzelim parmaklarını üzerinden geçirmişti. "Aklım çıktı Leyla. Biraz dikkat etsene yemek yerken."

 

"Senin mi aklın çıktı? Yoksa benim mi Bilge kız? İpek araba sürmek için Doruktan ders alacakmış. Haberin deliliğine bakar mısın?" Valla herkes şu saatten sonra kafayı yememek için aklına sahip çıksın. Psikiyatri ücreti cep yakıyor millet!

 

"Ne var bunda Leyla? Ne güzel işte öğrensin kız."

 

"Hayır, olmaz! Doruk adam akıllı ders falan veremez İpek'e."

 

"Doruk çok iyi araba kullandığını söyledi, ama bana." demişti İpek usulca.

 

"Görmeden bilemem Uğur böceğim. Araba sürerken sana hava atar bu dangalak şimdi. Sonra hastanelik olursunuz Allah korusun." diyerek elimi masaya üç kere vurmuştum. Dağlara, taşlara amanın... "Hem nereden çıktı birdenbire bu araba sevdası?"

 

"Normal sohbet ediyorduk biz öyle. Konu arabaya gelince çok sevdiğimi ve sürmek istediğimi söylemiştim ben de. O da bana öğrenmek ister misin diye sorunca hayır diyemedim Leyla." Fırsatçı orangutan ne olacak! Bilgisayar bölümü okumasaydı tam bir girişimci olurmuş bu Eros. Fırsatçı girişimci düzeltelim...

 

"Niye bana gelmedin sen İpek?"

 

"Ne için agresif belam?"

 

"Araba için tabii ki hayatım. Başka ne için olabilir?"

 

"Ne?" dedi iki arkadaşımda aynı anda.

 

"Sen araba kullanmayı biliyor musun Leyla?" diye sormuştu İpek'ten hemen önce Bombacım.

 

"Dedemin 90'dan kalma bir traktörü vardı." dedim rahat bir şekilde sırtımı yaslarken. "Onu sürdüm birkaç kez. Eğer araba sürmek sayılırsa evet, ben de biliyorum kızlar."

 

"Traktör mü?" dedi İpek hayretle bana bakmaya devam ederken.

 

"Birkaç kez mi?" diyende Selin olmuştu. He, ne olmuş?

 

"Ne? Olamaz mı?"

 

Selin yerine geçip oturmuştu. "Kamera şakası değil mi bu? Evet, evet. Şaka..."

 

"Öyledir kesin Selin. Leyla işte, her zamanki şakaları." diyende sandalyesine oturan İpek olmuştu.

 

İki dostuma anlamsız bakışlar atarken hâl ve hareketlerini de izlemiştim beraberinde. "Sizce şaka yapar gibi bir halim mi var?" diye çıkıştım.

 

Selin sakince, "Karşımda Leyla var değil mi İpek?" dedi.

 

"Evet, ta kendisi var Selin."

 

"Amma abarttınız he. Sanki ne dedim? Şunu söylemeden edemeyeceğim İpek. Bu Eros sana vurgun galiba?" dediğimde bu seferde Çeyrek milyarderim öksürük krizine girmişti. Ya Allah! Vakit intikam alma vaktidir diyerek Diriliş Ertuğrul kadrosuna seçilemeden coşkuyla çağlayan gücümü bir kenara bırakıp, ölümle burun buruna gelen arkadaşımı kurtarmaya çalışmıştım. Göz devirme...

 

"Helal be! Helal..." diyerek sırtına doğru Osmanlı vuruşumu sergilemiştim. İnşallah ciğeri ağzına gelmemiştir!

 

İpek kendine gelip, "Bu da nereden çıktı agresif belam?" dedi teklemeye devam ederken. Seri bir şekilde piyangodan...

 

"Birdenbire öyle söylenir mi Leyla? Allah seni ne yapmasın!" diye kaşlarını çatmıştı Selin'de.

 

"Ne be? Doruk sürekli İpek'in etrafında gidip geliyor. Sence neden?"

 

"N- neden?" diye kekeleyerek konuştu İpek.

 

"Sana yanık. Başka açıklaması yok."

 

"Cidden mi?" diyerek ayağa fırlamıştı Uğur böceğim. Ne oluyor lan? "Biliyordum, biliyordum..."

 

"Neyi?" dedik bu seferde aynı anda Selinle.

 

"Doruk'un bana karşı bir şeyler hissettiğini." dedi İpek aptalca gülümserken. Lan biricik kardeşimi Love sektöründe kaybetmek üzereyim ben? Aşk-meşk sektörü bu ikiliyi kaldıramaz. Vinç çağırın!

 

"Sen de ona karşı bir şey hissediyor musun peki İpek?" diye aniden sormuştu Selin.

 

Uğur böceğim ve ben aynı anda, "Hayır!" demiştik.

 

Selin bir bana bir de İpek'e bakmıştı göz devirerek, "Birincisi bizi yeme istersen İpek. Bariz senin de bu çocuğa bir şeyler hissettiğin belli. İkincisi Leyla sen nereden biliyorsun İpek'in, Doruk'a karşı bir şeyler hissetmediğini?"

 

"Onun başı bağlı da ondan. Hiçbir şey hissedemez kimseye Bombacı."

 

"Başım mı bağlı?" diye elini saçlarına doğru götürmüştü İpek. Selin ile ona saf saf bakarken, "Ha, tamam. Hayatında başka biri olanlara söylenen bir kelimeydi bu değil mi?" dediğinde sırıtmayı kesip, "İyide benim hayatımda başka biri yok ki, başımda bağlı olsun?" diye gürlemişti.

 

"Var, İpek var." dediğimde Selin anlamıştı neyi direteceğimi. Tahmini olan?

 

"Aman Leyla ya."

 

"Ne?"

 

"Ne oluyor kızlar? Biriniz bana da bir şey söylesin?"

 

Selin, "Leyla şimdi Fettah diye tutturacak İpek, izle." dedi çay almak için yerinden kalkarken.

 

"Fettah mı?" diye gülümsemişti Uğur böceğim. "Küçük kardeşin mi?"

 

"Evet, çocuk sana âşık. İpek de İpek diyor başka bir şey söylemiyor."

 

"İyide o İpek ile aşk yaşayamayacak kadar küçük Leyla. Bırak dalgayı. Sen neden istemiyorsun onu söyle?" Herkesin Fettah'tan beklentisi neydi hemen ötün siz de millet...

 

"Doruk'un sevgisinden emin değilim ve ona da güvenmiyorum. Ya, İpek'i üzerse?"

 

"Üzeceğini sanmıyorum. Bana karşı oldukça kibar ve centilmen." diye araya girmişti İpek. Hani Eros'a karşı bir şey hissetmiyordun sen? Anlatınca ağzından bal damlıyor hanımefendi!

 

Selin yakalamış gibi sinsice gülmüştü. "Ha, yani bir şeyler hissediyorsun sen de?" dedi.

 

İpek'in eli ayağı birbirine girerken, "Bilmiyorum. Yani..."

 

"Bak gördün mü Selin? Bir şey bilmiyor kız."

 

"Bir dur Leyla öğreniriz."

 

"Doktor musun sen? Neyi öğreneceksin lan?"

 

Selin sandalyesine otururken, "Bak İpek. Doruk'un adı geçince, onu görünce ve seninle konuşunca yüreğin pır pır ediyor mu?" Pır pır ne lan? Kalbin 32. Kata kan pompalıyor mu diye sor sen önce! Göz devirme...

 

Çeyrek milyarderim düşünür gibi elini istemsizce kalbinin üzerine koymuştu. "Sanırım ilk gördüğüm andan beridir böyle Selin. Kalbim sürekli hızlanıyor Doruk'u görünce."

 

Selin parmaklarını şaklatıp, "Tanı konmuştur. İpek böceğin âşık olmuş Leyla." dedi.

 

"Aşk mı?" dedik ikimizde aynı anda birbirimize bakarken. Lan o aşk değildir. Karın şişkinliğidir, gazdır... Ne be? Vücut böyle tepki verince gaz kalbe vuruyor millet hiç şaşmaz. Bunlar aşkı, gazla karıştırıyor...

 

"Ay, inanamıyorum ya! Ben şimdi ciddi ciddi âşık mı oldum Doruk'a?" diye ayaklanmıştı İpek. Hayır, at böyle saçma düşünceleri kafandan İpek'im, böceğim. Aşk-meşk yok. Hepsi yalan dolan! Edis, Yalan şarkınla yetiş imdadıma aslanım...

 

"Ha, şöyle. İkinizde bunun farkında olun da gerisi hallolur." dedi rahatça Selin.

 

"Doruk açılacak mı sizce bana?"

 

"Belli olmaz, ama bana göre Leyla'nın korkusundan bekliyordur."

 

"Leyla mı?" dedi İpek bana bakarken.

 

"Bak gördünüz mü? Baldızından korkan damat mı olur ulan?" diye hiddetle söylendim. Ne dedim lan ben az önce? Püüü... Allah beni kahretmesin emi!

 

"Kimsenin senin gibi baldızı yok ki Leyla. Çocuk ne yapsın?" dedi kahkaha atarken Selin.

 

"Söylediğimi geri alıyorum." dedim kollarımı çiçek şeklinde dolarken. "Erkek adam korkar mı be?"

 

"Söz konusu sen isen korkar. Doruk'un senden korktuğuna bahse girebilirim, ama ispatlayamam şu an." dedi Selin keyifle. Donuma kadar alınır eğer aksini iddia edersem millet. Kaybedeceği hiçbir bahse girmezdi VİKİNG Leylanız. Rahat olun...

 

"Ben şimdi araba sürmeye nasıl gideceğim Dorukla? Kalbim daha da hızlandı! Elim ayağım titrer bu duygulardan sonra." diye araya girmişti dünyası üç yüz beş yüz olan İpek.

 

"Hiçbir şey olmaz." demişti Selin. "Kraliçeler gibi gideceksin Doruk'un yanına. Gerçi Leyla'nın korkusu olmasa çocukta, şu aşamaları ışık hızıyla geçerdiniz de neyse..."

 

"Höst ulan! Işık hızı-mışık hızı nedir? Ağırdan alsınlar. Ben Doruk'a hemen kaptırmam Çeyrek milyarderimi!" dediğimde kapımız çalmıştı. İpek kalkıp kapıya doğru gitmişti heyecanla. Delikten baktığında Doruk'u görmüş olacak ki çığlık atmıştı.

 

"Geldi, geldi..."

 

"Kim geldi lan?" diye ben de bakmaya gitmiştim. Oklu Arizona Eros'u gelmiş!

 

İpek panikle, "Açma, açma." diye paniklemeye devam etmişti.

 

"Beklerken mecazen değil de gerçekten ağaç olsaydı Eros Bey, bu kapıyı hiçbir güç açtıramazdı zaten bana İpek'im böceğim." Kökten temiz bir iş olurdu millet kabul edin...

 

"Ben aynadan kendime bakıp geliyorum." diyerek odamıza Usain Bolt edasıyla koşup gitmişti. Vay anasını avradını sayın seyirciler...

 

İpek'i takmadan kapıyı açmaya hazırlanırken, "Sakın bir şey yapma Leyla." diye uyarı yemiştim kâküllü yârimden.

 

"Tamam, be." dediğimde sinsi sinsi gülmüştüm. Sizce ben yerimde durur muydum?

 

Kapıyı açtığımda otuz iki diş sırıtan Doruk, "Günaydın Leyla." dedi.

 

"Sana da günaydın küçük enişte." dediğimde Doruk yüzüme aval aval bakmıştı. YEDİ BELA VİKİNG BALDIZINA MERHABA DE ENİŞTE BEYCİĞİM!

 

'HAYLAZ LEYLA İŞ BAŞINDA!' adlı neon yazılar gururla belirir. Teşekkürler millet. Beni iyi tanıyorsunuz...

 

 

Loading...
0%