Yeni Üyelik
35.
Bölüm

34. BÖLÜM

@mahinehar

 

BÖLÜM 34: GEÇMİŞİN KORKUSU

 

 

 

Korku, zaten yeterince kötü bir histi; ama onu daha da kötü kılan, benliğimize ve hayatımıza verdiği zarardı. Benim de korkumun bir adı vardı: Mert...

 

Dudaklarım, Yaman'ın endişeli bakışları arasında yeniden aralanmıştı. "Ne istiyorsun benden?"

 

"Seni..." demişti hiç bekletmeden sorumu yanıtlayan geçmişimden bir parça. "Ne istediğim gayet açık değil mi?" Küstah!

 

"Hastasın sen! Benden uzak durmanı söylemiştim. Ne cüretle beni yeniden rahatsız edersin?"

 

"Beni iyi dinle Leyla! Hiçbir şey bitmiş değil, biz yeniden birlikte olabiliriz. Seni ne kadar sevdiğimi biliyorsun?"

 

"Bildiğim tek şey, bana vermiş olduğun zarar. Bir daha beni arama Mert!" dedikten sonra telefonu hızla yüzüne kapatmıştım. Yüreğim bir burgacın içine hapsolmuş gibiydi sanki. Bedenim kasılırken dudaklarım ve ellerim tir tir titriyordu. Saplantılı bir insanın sevgi adı altında verdiği zararlar azımsanmayacak kadar ciddiydi. Bir daha aynı şeyleri yaşamak istemiyor ve Mert'ten olabildiğince uzak durmak istiyordum. Bunca zamandır ondan kurtulduğumu düşünerek içim rahat bir şekilde kaldığım yerden devam edebilmiştim hayatıma; ancak kendimi toparlayıp yeniden hayatıma yön vermişken, onun elini kolunu sallayarak gelip beni tekrardan darmaduman etmesine izin veremezdim!

 

"Leyla..."

 

Dakikalardır bana seslenip duran Yaman'a kaymıştı bakışlarım. "Efendim?"

 

"Terliyorsun..." dedi elinde tuttuğu peçeteyle anlımı silmeye çalışarak. Yaman o kadar yakınlaşmıştı ki bana, kehribar harelerinin o muazzam renginde kaybolacağımı sanmıştım bir an.

 

Bakışları alnımda biriken ter damlalarında gezerken, aniden gözlerime de kaymıştı. "Her ne olursa olsun yanında olduğumu unutma. Korkmana hiç gerek yok Leyla. Her zaman senin yanında olacağımı bil yeter tamam mı?" Bu yakıcı temas yüzünden birdenbire kendime çekidüzen verip etrafıma bakarak ayağa kalkmıştım. Hayır! Bildiğiniz olduğum yerden fırlamıştım...

 

"Teşekkür ederim. Ben eve gitsem iyi olacak." dedikten sonra elimdeki müzik kutusuyla hızla binaya doğru girmiştim. Yaman ardımdan seslenerek gelirken ani hareketim yüzünden başım dönmüş, görüş alanım bulanıklaşmıştı. Sendeleyecekken belimden destekleyip tutmuştu beni Yaman. Sahne tekrarı diyoruz biz buna. Yaman cidden beyaz atlı prens miydi millet? Evet! Evet! Evet! Kulağım sağır mıydı lan benim? Bir kere söyleseniz olmuyor mu? Göz devirme...

 

"Tam bir baş belasısın. Biliyorsun değil mi?"

 

"Evet, hem de en tatlısından." dediğimde gözüm kararmaya devam etmişti.

 

"Sarsıldığının farkındayım Leyla ve bu konuyu şu an konuşmak istemeyeceğini bildiğimden, kendimi tutuyorum ben de o yüzden." demişti Yaman. "Hadi gel, sana eve kadar eşlik edeyim."

 

"Çocuk değilim. Kendim de çıkabilirim değil mi karşı komşum?"

 

"Arkadaşın olarak sana destek olmak istiyorum. Bir kere de itiraz etmesen olmaz mı? Şimdi sus ve uslu bir kız ol Leyla."

 

Her ne kadar kötü bir başlangıç yapmış olsak da birlikte, Yaman aramızdaki bu saçmalığa son verip benimle iyi geçinmek için elinden geleni yapmak istiyordu. Sonsuz desteğini gitgide üzerimde hissederken, onun atmış olduğu adımlara karşılık vermem gerekiyordu artık benim de. Dediğini dinleyip yardımıyla merdivenlerden yukarıya doğru çıkmıştım.

 

Dairemizin kapısına geldiğimizde, "Senden bir şey rica edebilir miyim?" diye sormuştum Yaman'a.

 

Beklentiyle yüzüme baktı ve dudaklarını araladı. "Tabii ki. Her zaman Leyla."

 

Elimde tuttuğum müzik kutusunu gösterip, "Benim için bunu çöpe atar mısın? Onu evimde görmek istemiyorum." dedim mahcup çıkan sesimle.

 

"Olur. Senin için ortadan kaldırabilirim." diyerek müzik kutusuna uzanmıştı eli. Bakışlarım bir saniyeliğine ahşaptan yapılmış atlıkarıncaya kayınca tereddüt etmeden Yaman'a vermiştim.

 

"Ayrıca, kızların bundan haberi olsun istemiyorum." diye de ekledim.

 

"Aramızda kalır, sorun olmaz, ama onların Mert'ten haberi yok mu?" dedi şaşırarak bana bakan Yaman.

 

"Hayır, ailem dışında kimsenin haberi yok. Bilsinler istemedim açıkçası. Geçmişin sürekli irdelenmesi zihinsel sağlığım açısından iyi bir şey değil."

 

"Haklısın. Geçmiş geçmişte kalır, ama şunu unutma Leyla: Sen güçlü bir kızsın. Sana bu konuda güvenim sonsuz. Sadece..." dediğinde düşünceli bir hali vardı ve ben de yüzüne alık alık bakmıştım.

 

"Sadece ne?"

 

"Boş ver. Hadi sen geç içeri ve güzelce dinlen."

 

"Ben iyiyim merak etme. Zaten okuldan sonra işe gideceğim."

 

"Bugün gitmesen olmaz mı?"

 

"Neden?"

 

"Şey..."

 

"Merak etme, karşıma çıkamaz o."

 

"Bundan emin olamazsın Leyla. Adam adresini biliyor ve sana gönderdiği-"

 

"Yaman..."

 

"Tamam, peki. Bir şey olursa bana haber ver yine de lütfen olur mu?"

 

"Peki." deyip içeriye girmiştim. Kapıyı kapatır kapatmaz sırtımı çeliğin serinliğine bırakıp yavaşça yere çömelmiştim. "Beni alt etmene müsaade etmeyeceğim Mert! Senden kurtulmak için elimden geleni ardıma koymadım. Şimdiyse yeniden bana zarar vermene izin vermeyeceğim." diyerek mırıldanmış, olduğum yerden kalkmıştım. Salona girdiğimde kanepeye uzanıp sancılı düşüncelerin yakama yapışmasıyla cebelleşmeye terk edilmiştim, geçmişteki korkuların puslu sanrıları arasında.

 

 

 

🍀🍀🍀🍀

 

 

 

Küçükken büyüdüğümde ne olacağım diye düşünürken, bunların arasında ziyan olacağım aklıma hiç gelmemişti millet. Okuldan erken çıktıktan sonra eve uğrayıp öyle dışarı çıkacaktım; ancak yine bir kargaşa hâkimdi evimizde ve ben sıyırmadan hemen önce hızla işe gitmeliydim. Göz devirme...

 

"Leyla." diye cırlayarak dibimde bitmişti düşman askeri Pelin.

 

"Hı?"

 

"Hı değil, efendim!" Bela aranıyor...%86

 

"Bana bak Baytar, inan seni ve Selvi'ni çekecek havamda değilim bugün."

 

"Hayırdır ne oldu yine?" Beni değil, evde dönen kargaşayı sorgula sen önce! En alasından göz devirme...

 

"Sen bana dair sorular sormazdın. Asıl sana hayırdır?" No mercy millet!

 

"Vurdumduymaz biri değilim ben. Aşk olsun Leyla." Tövbe de şom ağızlı! Aşk-meşk bizden uzak olsun...

 

"Tabii canım, kesin öylesindir." No forgiveness canlar!

 

"Ağzını eğerek konuşma benle Leyla. Sana bir şey söyleyeceğim." I don't know gypsy language Baytar!

 

"Daha sonra konuşalım Pelin. Şimdi işe gitmem gerekiyor. Bak, geç kaldım." dedikten sonra ayakkabımı giymiş, seri bir şekilde hareket etmiştim.

 

"Ne olur, iki dakika dinlesen? Ölür müsün?" diye çıkışmıştı Pelin.

 

"En son dinlediğimde hakkımdaki yalanlar methiyesini Orhun abidelerinden bile daha uzun tutmuştun Baytar. Valla sana da bravo he!" diyerek alkış temposuna girişmiştim kısaca.

 

Gözlerini 365 derece döndürmeye yer arayan Pelin, "Allah bilir hangisinden söz ediyorsundur sen şimdi?" dedi. Suçu özründen büyük lafı böyleleri için söylenirdi değil mi canlarım? Evet, deyin bari de hepimizin içi rahat etsin!

 

"Selvi sana karşı olan tutumundan ötürü rahatsız olmaya başladı. Onunla adam akıllı konuşup özür dileyin birbirinizden ki, biz de evde bir rahat yüzü görelim artık." Etme bulma dünyası lafını illa söyleyeceğim. Ba-na-ne...

 

"Nedense hâl ve hareketleri bu dediklerinin tam tersini haykırıyor bana Baytarcım? Kusura bakmayın, ama rüyanızda görürsünüz o muhteşem anı. Havada bulut, sen Leyla'nın karizma şeklindeki enayiliğini unut." diyerek ardıma dönmüş, merdivenlerden inmiştim çabucak. Pelin ardımdan ne kadar seslense de takmamıştım onu.

 

Dışarı çıktığımda işe gitmek için güzergâhımda yürümeye başlamıştım. Birdenbire köşeden Yaman çıkagelmişti. "Bu ne güzel bir tesadüf Leyla." dedi sırıtırken. Hislerimde asla yanılmazdım millet. Neden söylediğinin tam aksini düşünüyorum şu anda ben?

 

"Bana doğruyu söyle Yaman. Tesadüf değil, bilerek karşılaşmak istedin benimle değil mi?" Atışlar serbest! Go, go, go...

 

"Hayır, Leyla. Ben sadece buradan geçiyordum o kadar." dedi ellerini yarı yarıya kaldırarak tesadüfmüş gibi davranmaya devam ederken.

 

"Eminim öyledir." dedim onu ardımda bırakıp işe gitmek için alelacele yürümeye çalışarak. Peşimden gelen Yaman'a yandan bir bakış atıp, "Sen eve gitmiyor muydun?" diye sordum.

 

"Birden acıktığımı hissettim. Şimdi evde yemekte yoktur. En iyisi sizin lokantada yemek yiyip karnımı doyurayım."

 

"Niye bizim lokanta? Başka yerlerde var." dedim bilerek üzerine gitmek isterken.

 

"Sizin meşhur köfte ekmek dururken, başka yerde ne işim var benim Leyla? Ben Yeter teyzenin el lezzetini benimsedim ayrıca. Ağzımın tadı bilmediğim yerlerde durduk yere bozulmasın şimdi."

 

"İyi bakalım, öyle olsun Yaman Efendi." dediğimde birlikte dükkâna doğru yürümüştük.

 

İçeri girer girmez selam verip önlüğümü giyerek iş başı yapmak için kollarımı sıvazlamıştım. "Patron hastanız nasıl oldu?" diye de sormayı ihmal etmemiştim.

 

"Allah'ıma şükür, iyi kızım." dedi keyifli bir şekilde Yeter teyze. Hemen ardımdaki masada oturan Yaman'ı gözleri ile işaret ederek, "Şu yakışıklı çocuğumuz ne istiyormuş öğren de gel bakalım." dedi.

 

"Köfte ekmek." dedim rahat bir şekilde peçeteliğe peçete koyarken.

 

"Gidip sormadan nasıl bildin kızım?"

 

"Yolda gelirken birlikte geldik ve köfte ekmek yemek istediğini, senin de el lezzetini benimsediğini söyledi bana teyzem, oradan biliyorum."

 

"Geçen seferki kargaşayı hesap edersek, şu an iyi anlaşıyorsunuz galiba? Muhabbetler güzel ilerlemiş gibi görünüyor?"

 

"Komşumuz olunca, haliyle bir yerden sonra muhabbet ilerliyor teyzem."

 

"Ama bu çocukta bir şey var yalnız Leyla."

 

"Nasıl yani? Ne gibi bir şey olabilir ki?"

 

"Nasıl desem?" diyemeden Yeter teyzenin sözünü Halim amca devralmıştı.

 

"Sanki senin peşinde gibi kızım..." Mert kazması yüzünden peşimde olduğu doğru, ama senin kastettiğin peşin deyi ben anlamak istemiyorum patronum, bir tanem...

 

Yeter teyze kocasına kaşlarını ciddi bir şekilde çatmıştı. "Siz erkekler yeri gelince nasılda anasının gözü oluyorsunuz. Bak, aklın hemen nereye gitti Halim. Sen faturaları yatırmaya gitsene bakalım." dedi otoriter bir sesle.

 

"Hemen de suçlamaya başla zaten hanım. Faturaları daha sonra yatırırım. Ben Leyla kızımla konuşuyorum şimdi." diyerek evin reisi havasına bürünmüştü iki dakikada. Allah iç savaş çıkmasa iyidir he millet!

 

Olayın büyümesine müdahale ederek, "Bahsettiğin kişi benim gibi asi bir belayı çekecek kadar sabırlı bir insan değil yalnız. Ayrıca o benim arkadaşım. Bana hiçbir şekilde o gözle bakmayacağını biliyorum. O yüzden Halim amca, bence sen yanılıyorsun." dedim masa silmek için elime toz bezini alırken. 'VİKİNG LEYLA PEŞİN HÜKÜM VERİRSE!' adlı neon yazılar yeniden zirvelere... Ya ama hayır ya! Yapmayın, etmeyin gençler...

 

"Bu gözler ve hisler asla yanılmaz kızım. Sen arkadaşım dersin belki, ama genç adam sana o gözle bakmıyordur. Nereden bilebilirsin ki?" diye gülümsemişti. Aklıma delice düşünceler getirtmeyin gözünüzü sevdiklerim...

 

Yeter teyze köfteleri hazır ettikten sonra Yaman'ın masasına götürmem için elime tutuşturmuştu. "Sen siparişi götür en iyisi yavrum. Halim amcan yaşlandıkça iyice dedikoducu ve sevgi koçu oldu başıma." dedi ikazla dolu bakışlarını eşinin üzerinde gezdirirken.

 

"Yaşlanıyor olabilirim, ama hâlâ sana deliler gibi âşık bu adam Hanım."

 

"O-o, Halim amca senin gibi sadık adamlar kaldı mı be bu hayatta?" dediğimde Yeter teyze direkt söze girmişti.

 

"Bakma sen ona Leyla. Ben aradığım ilgiyi genç iken bulamadım. Yaslanınca da gösterilen ilgi sadece bayar." diyerek sinirle tezgâhın arkasına doğru gitmişti söylene söylene.

 

İkisine birden gülerek arkamı döndüğümde, Yaman'ın beni izlediğini fark etmiştim. "Ben en iyisi biraz daha ilgi göstermeye gideyim karımın yanına. Kızması yanıma gel demekte oluyormuş bir nevi kızım." diyerek yanımdan ayrılmıştı Halim amca.

 

Ben de siparişi masaya bırakmak için yürümüştüm. "Buyurun, köfte ekmeğiniz." dedim aklımda hâlâ onun için saçma düşünceler dönerken. Yok, artık Leyla! Düşünme asla böyle şeyler. Düşünme...

 

"Aman efendim, bu ne resmiyet?" dedi Yaman gevrek gevrek güldüğünde.

 

"Müşterilerimize düzgün davranırız biz restoranımızda. Ne olmuş?"

 

"Hiç... Arada buraya gelsem iyi olacak. Hem yemekleri güzel hem de nezaketli davranılıyor. Bu harika..."

 

"Sizlerden böylesine geri dönüşler almak çok güzel. Afiyet olsun..." diyerek dişlerimi sıkarak konuşmuştum gergin gergin. Ulan ne oluyor?

 

"Acı biber turşunuz varsa alabilir miyim?"

 

"Sen acı biber yemezsin ki?"

 

"Anlayamadım?" dedi Yaman kaşlarını hafifçe çatarken.

 

"Şey efendim, acı biberimizi hassas müşterilerimize vermiyoruz." Lan ne diyordum ben öyle? Hassasta nereden çıktı? Ulan Leyla...

 

"Hassas mı?" diyerek kahkaha atmıştı Yaman. "İlahi Leyla, acı biber yemediğimi kim söyledi ki sana?" Leylekler bay... Aman be, artık bir şeyde diyemiyorum ben buna. Göz devirme...

 

"Biraz bekleteceğim sizi..." diyerek ardıma dönmüş, acı biberi kaptığım gibi Yaman'ın yanına dönerek önüne koymuştum. "Başka isteğiniz?"

 

"Su da alabilir miyim?"

 

Yeniden dolaptan bir su çıkarıp önüne bırakmıştım. "Buyurun suyunuz."

 

"E-e, bir de light kola rica edebilir miyim?" Ölümüne susamış karşı komşum seni!

 

Göz devirip dolaptan istediğini çıkarıp onu da önüne bırakmıştım. "Buyurun diyet kolanız. Başka bir arzunuz var mıydı?"

 

Düşündü, düşündü... "Benimle Lunaparka gelir misin Leyla?" Oha! Ne dedi lan o öyle?

 

"Lunapark mı?"

 

"E-evet." dedi kendisinin bile ne dediğinden haberi olmayan Yaman Efendi.

 

"Bu da nereden çıktı?"

 

"Bilmem, öyle esti söyleyiverdim." Öyle esti rüzgârlarına, tersime doğru estiğini söyle bir dahakine prens bey. Göz devirme...

 

"Aklına eseni yapacak birine de benzemiyorsun hâlbuki."

 

"Beni daha tam olarak tanımıyorsun, ama sen Leyla. Bence peşin hüküm vermesen iyi olur. E-e, ne diyorsun? Gidiyor muyuz?"

 

"Bilmiyorum ki. Ayrıca biz çocuk muyuz? Lunaparka gitmekte ne demek?" Elini sallasan ellisi bahanelerine hoş geldiniz. Lunapark sevilmez miydi be? Hele ben hastasıydım!

 

"Ne varmış?" dedi köfte ekmeğinden kocaman bir ısırık alan Yaman. "Her insanın içinde sakladığı bir çocuk vardır. Senin yok mu?"

 

"Var da..."

 

"E-e?"

 

O masum çocuklar er ya da geç zarar görüyor diye içeri kapanıp susturuluyor zaten. Kendimle olan konuşmamı kenara iterek, "Tamam, öyleyse. Gidelim." dedim çok düşünmeden.

 

"Anlaştık o zaman. Yarın hazır ol, ben gelip seni evden alırım."

 

"Yarın mı?" diyerek birden tepki göstermiştim.

 

"Bir sakıncası mı var?"

 

"Okul var Yaman. E-e, sonra da iş..."

 

"Çalışkan olduğunu biliyorum, ama biraz stres atsak fena olmaz Leyla. Bir kereliğine benim için okulu asamaz mısın?" Senin için mi? Düşünmem lazım...

 

"Bilemiyorum..." Nazlar kraliçesi Viking Leyla gururla sunar...

 

"Hadi, ama Leyla." Bakma len öyle ciğerci kedisi gibi insafsız!

 

"İyi be, tamam." dedim elimi havaya kaldırıp boşlukta sallayarak.

 

"Süper! İşte şimdi daha da iştahla yemek yiyebilirim. Sağ ol."

 

"Afiyet olsun da yavaş ye bari. Boğulacaksın." diyerek ardıma dönmüş, işlerime kaldığım yerden devam etmiştim Yamanla geçireceğim zamanı düşünmemeye çalışarak.

Loading...
0%