@mahinehar
|
BÖLÜM 35: KARŞILAŞMA
Heykel gibi duruşuyla ve keskin bakışlarıyla Dünya'nın en ürkütücü kuş türü olarak bilinen Doğu Afrika Shoebıll Leyleği gibi bakıyordum etrafıma millet. İpek erkenden kalkmış, bir yandan hazırlanıyor, öte yandan telefonda fısır fısır konuşuyordu. Göz devirip ne diyor diye dinlemek için dediklerine kulak kabartmıştım. Viking Leylanız, pişman olmadığı gibi iflahta olmazdı canlarım. Adımın geçtiği her yerde kulaklarım anten telleri gibi uzardı...
"Leyla bize çok kızacak dersi asıyoruz diye Doruk." Ne diyordu lan bu? Ders asmak eşittir, benden kaçmak demek! Ulan ben şimdi sizin... "Ne?" diye çığıran İpek'e, açıkta kalan tek gözümün izin verdiği kadar bakabiliyordum. Hoşnutsuz homurtular yükseltirken, yalandan fısır fısır konuşmaya kaldığı yerden devam eden arkadaşıma, ölü taklidimi mükemmel bir şekilde icra etmeye çalışarak dinlemek için allem edip kalem etmeye devam etmiştim.
"Kapıda ne işin var? Ne demek hemen çık? Of Doruk ya. Kapatma, hayır! Bu çocuk neden bu kadar çılgın?" diyerek söylenen İpek, telefonuna doğru kaşını çatmıştı. BİZİM İPEK KAŞ ÇATTI? Abavvv! Duyulacak şey değildi doğrusu... Panikle toparlanıp ses yapmadığını düşünen Uğur böceğime içten içe tebessüm etmiş, gidişine ses etmemek için kendimi türlü metotlarla ayaküstü ikna etmeye çalışmıştım. Aklınızdan ne geçtiğini çok iyi biliyorum canlarım. Sanırım onu ve girişimci Eros'u göz ardı etmeliydim bugün için. Yaman'ı düşününce aklıma gelen şeyle bazı şeyler dank etmeye başlamıştı şu andan itibaren. Buluşma vardı. BULUŞMA... İpek odadan yavaşça çıktığında ben de direkt kalkıp üzerimi değişmek için harekete geçmiştim; ama birdenbire o müthiş kapı hızla açılınca ödüm kopmuş, kendimi yatağa atmıştım çabucak. İmdat! Cenaze hizmetleri... Benim ödüm artık sizlere ömür. Zaman mühim, derhal gelip kaldırın mevtayı! Göz devirme...
"Olamaz, Allah'ım sana geliyorum!" diye feryat ettiğimde, elinde tuttuğu kupa bardağıyla beni seyreden Selin'e ters ters bakmıştım kendimi hızla toparladığımda. Bittin sen! Ölümlerden ölüm beğen şimdi...
"Lan, yoksa sende mi, o Viyana kapısına dayanan Osmanlı neferi, çakma Pelin'e merak saldın he? Nedir bu kapı ile alıp veremediğiniz şey?" diye çıkışmıştım panik ve korku duygusu peyda olurken. "Sakince açsanız şu lanet kapıyı, ölür müsünüz?" İmkânsız ve hayallerde kalacak bir umudun son kırıntılarına şahit oluyorsunuz...
"Mahi Devran Sultan gibi asaletle girdim ben, oysa odamıza tatlım. Hayırdır? Sabah sabah nereye böyle hepiniz?" dedi keyifle kahvesinden bir yudum alan kâküllü yârim. Sherlock Selin iş başında!
"Hepiniz derken?" Bilmezlikten gelirken kendini kaybetti dersiniz millet. Göz devirme!
"İpek az önce çıktı. Sen nereye böyle alelacele diyorum?" Hız eşittir Leyla lafını şu an için geri alıyorum arkadaşlar. Saygılar...
"Alelacele?" diye dalgalı bir kıkırtı firar etmişti dudaklarımdan. "Acele ettiğim falan yok. İşlerim var bugün." Ufak atta civcivler yesin! Kendimle alıp veremediğim neydi tam olarak? Göz devirme...
"Duyduklarıma mı, yoksa senin bu kaçak göçek hazırlanmana mı inanayım küçük hanım?"
"Kaçak göçek ne demek lan? Görende diyecek kanunlara karşı geliyorum."
"Kanunlara karşı geldiğin doğru." dedi yüzü ciddi bir hâl alırken Selin'in. Hangi kanunlar? Hammurabi Kanunları... 'VİKİNG LEYLANIN ŞARTERİ TAKILI KALIRSA.’ adlı neon yazılar ufuktan kuzeye doğru süzülürse. Teessüf ederim millet!
"Hı?" diye kaşlarım havalanmıştı. "Ne demek istedin sen şimdi?"
"Erkek koğuşu yasakları ve Yaman..." Benim koyduğum, ama hiçbirimizin uymadığı yasalar. Hı, hı evet...
"N-ne olmuş ona?"
"Bak gördün mü? Nasıl da kekeledin hemen. Onunla buluşacaksın sen de değil mi?" Bu kızın beni korkuttuğunu daha önceden sizlere söylemiş miydim?
"Y-yo ne buluşması? Nereden çıktı şimdi bu?" Allah'ım sen günahlarımı affet. Yakma yarabbi...
"İpek'i de demin yakaladım. O da senin gibi tıpkı böyle kekeledi işte. Siz kesin birlikte bir şeyler çeviriyorsunuz?" Dolap olmadığı kesin! Doruk, İpek, Yaman ve ben birlikte bir şeyler çevireceğiz öyle mi? Düşüncesi bile korkunç...
"Uğur böceğini basıp sonra bana mı geldin? Nesin sen? Mit? Ajan? FBI?" Dikkat dağıt Leyla! Dikkat dağıt...
"Hiçbiri. Sadece şaşırdığım şeyler oluyor şu an bu evde."
"Ne gibi?" diye sordum panik havamı üzerimden atmaya çalışıp hazırlanmak için kıyafetlerimi çıkarırken.
"İpek evden bildiğin Dorukla kaçtı. Ve sen, dersini ekeceğini bile bile onun gitmesine göz mü yumuyorsun?"
"Ne var bunda?" İç konuşmalarımın % 95'i küfürden oluşmakta sayın seyirciler...
"Ne mi var? Sen kimsin ve derhal Leyla Yaman'a ne yaptığını söyle?" diyerek şoke olmuş Bilge küpüme göz devirmiştim.
"Benim ben, Leyla. Abartma istersen Selin."
"Tarihe not düşmek lazım. Sen Dorukla firar eden İpek'e hiçbir şey yapmadın resmen. Bunun bir sebebi olmalı?"
"Bir sebebi yok." dedikten hemen sonra ayna karşısına geçerek saçlarımı düzeltmeye başlamıştım. BEN! AYNA! İYİ GÖRÜNÜYON HACI MODU! VE İÇ ÇEKİŞLER! MÜKEMMELİZ!
"İnanmıyorum!"
"N- ne oldu?" dedim korkuyla sıçrarken.
"Sen kendine aynadan bakıyorsun şu an Leyla. Kesin biri ile buluşacaksın kesin!" Bindik bir alamete, gedeyoz gıyamete! Amanenn...
"Selin Hanım, sizin bugün yapacak başka bir işiniz yok mu Allah aşkına? Mahalle bekçileri gibisiniz de sabah sabah!"
"Beni başından savmaya mı çalışıyorsun sen?" diyerek gözlerini olabildiğince kısmıştı arkadaşım. "Seni benden başka kimse iyi tanıyamaz Leyla Hanım. Dökül çabuk..."
"Aman be, tamam." Bu hayatta eninde sonunda teslim olduğum tek insan Selin'dir millet. Kesin bilgidir, yayalım lütfen...
"Ne tamam?"
"Dediğin gibi Yamanla buluşacağım. Bahsi geçen şahsı on ikiden vurmana şapka çıkarıyorum müsaadenle sevgili dostum."
"Ne!" diye çığlık atan kâküllü yârimin üzerine atlayıp dudaklarını ellerimde kapatmıştım. Benden pembe panter gibi Viking panter de olurmuş millet. Göz devirme...
"Delirdin mi lan! Şimdi tepemize üşüşecek düşman üyeler senin yüzünden!"
"Kim kimi davet etti? Nereye gidiyorsunuz? Nasıl oldu? Ne zaman çağırdı? Seni tehdit mi etti lan, yoksa?" diyerek gözlerini kısmıştı avına odaklanmış bir kartal gibi. Birden gözlerini yuvalarından çıkaracak kadar da kocaman açmıştı aynı zamanda. "Zorladı mı, yoksa? Ay, inanamıyorum. Susma kızım anlatsana!" diye kükremişti bildiğiniz. Bir sus be, bir sus! Taramalı tüfek mübarek...
"Dün Yaman iş yerime geldi." dedim göz temasını kurmaktan çekinirken. "Yemek yemeğe, o ara söyledi işte."
"Ne söyledi?"
"Lunaparka gidelim mi dedi."
"Lunapark mı?" dedi Selin bütün kötü teorilerini zirvesinde terk ederken. "Sen de kabul mu ettin?"
"Evet."
"Neden lunapark?" İşkillenme kraliçesi ne olacak...
"Bilmiyorum." deyip kestirip attım.
"Leyla!"
"Valla bilmiyorum. Neyse, bu bilgiyi gizli tutuyor ve çeneni sonuna kadar kapalı tutuyorsun anlaştık mı?"
"Olabilir."
"Hı?"
"Evet."
"Hı?"
"Yahu, anlaştık tamam." dedi bıkkınlıkla Selin. "Ne deyim, iyi eğlenceler o zaman."
"Aman ne eğlenmek. Allah bilir yine neler olur?" Ben de kaos kraliçesi oluyordum bu kısımda canlarım. Sevgiler...
"Yaman'dan başından beri ben de hazzetmiyorum, ama özünde iyi çocuk. O yüzden iyi düşün iyi olsun tatlım. Dur..." dedi Selin beni iyice süzüp gözlerimin içine bakarken, "Canını sıkarsa bas tekmeyi gitsin kız. Anlaştık mı?"
"Delisin sen." diyerek çantamı alıp odadan çıkmıştım. "Bunu aklımda tutacağım."
Ardımdan seslenen Selin, "Tıpkı senin gibi şekerim. Bana zamanında sarf ettiğin sözleri sana geri iade ediyorum işte. Fena mı?" deyip dil çıkarmıştı.
Ayakkabılarımı giyip gülümsediğimde Selin'e takılıp öyle gitmeyi düşündüm birden. "Aslında dediğine katılıyorum ben de dostum." dedim kollarımı bağdaş kurarak. Ben yok muyum ben?
"Hangi dediğime?"
"Bu evde bir şeyler olduğuna dair..."
"Ne gibi şeyler?"
"Sen ve Melih..." dediğim an Selin'in gözleri kocaman açılmıştı. Bingo!
"Düşündüğün gibi bir şey yok Leyla!"
"Kesin öyledir. Size de iyi eğlenceler o halde küçük hanım." diyerek dil çıkarmış, ardımdan itirazla seslenen arkadaşıma gülüp merdivenlerden inmiştim hızla.
Dışarı çıktığımda kapıda bekleyip etrafıma bakındım. Mobese kamerası görevi gören Aysel ve Serpil'e basılmadan topuklamak en iyisi. Derin bir nefes alarak ortak buluşma yerine doğru yürümeye başlamıştım çabucak. Her zamanki spor yaptığımız yere giderken, ardımdan beliren kalın ses, sinirlerimi germişti iki dakikada.
"Sizi gitmek istediğiniz yere kadar götürebilirim isterseniz hanımefendi?"
Hiç bakmadan, "İşine bak!" diye söylendim.
"Sert kız, bir dönüp baksan olmaz mı?"
"Ben şimdi senin!" diyemeden sözümü yutuvermiştim o an. Karşımda otuz iki diş sırıtan Yaman vardı, çünkü. Bu çocuk tam olarak zengin züppesi mi? Beyaz atlı prens mi, henüz çözebilmiş değilim millet! Şakacı Leyla diye bakmayın sizde öyle canlar...
"Sen miydin?" Öyle değil... Sen miydin kör olasıca diyeceksin! Kıkır kıkır sesler gökyüzüne. Nihahaha...
"Evet, hadi atla."
"Neden arabayla gidiyoruz?"
"Neden mi? Seni bugün yormak istemiyorum da ondan. Ayrıca gideceğimiz yer uzak."
"Star Lunapark o kadar uzak değil ki."
"Bir sorun mu var Leyla?"
"Hı? Hayır, yok."
"Ben neden varmış gibi hissediyorum?"
"Sana öyle geliyordur."
"İnanmış gibi yapmamı ister misin?"
"Çok makbule geçer. Hadi gidelim."
"Peki."
🍀🍀🍀🍀
Yaman arabayı durdurduğunda etrafıma şöyle bir bakmıştım. "Burasıda neresi?" dedim araçtan inip kedi gibi bakmaya devam ettiğimde. Perili köşk! Büyülü Şato! Hiçbiri Leyla, hiçbiri...
"Acıkmadın mı?" dedi Yaman parıldayan dişlerini bütün heybetiyle göz önüne sererken. "Ben çok acıktım da."
"Aç değilim." der demez karnım guruldamış, utançtan başımı önüme eğmiştim. Beni yarı yolda bırakanlar listesine midemi de ekliyorum canlar...
"Biliyor musun? Hiç iyi bir yalancı değilsin. Dil başka bir şey söylese bile vücut kendini işte bu şekilde ele veriyor. Hadi gel..." diyerek elimden tuttuğu gibi içeriye doğru götürmüştü Yaman beni. El-elimi tuttu! Sakin olun lan! Tansiyon ve kalp eror iz comming...
Köşe başında bir masada verdiğimiz kahvaltılık siparişimizi beklerken, ellerimle oynamaya başlamıştım Polyana gibi. "E-e, Leyla anlat." dedi Yaman pürdikkat beni izleyip rahatsız edici sessizliği bozarken.
"N-ne anlatayım?" Kekeme Leyla diye piyasayı sallama tanıtım günlerine hepiniz HOŞ GELDİNİZ!
"Herhangi bir şeyde olur. Ayrıca neden bu kadar gerginsin?" Ulan çok mu belli ediyordum? Ben niye geriliyordum ki hem? Niye böyle şeyler benim başıma geliyor niye? İç ses atakta!
"Yo, ne gerilmesi? Hah, oradan bakınca öyle mi geliyor sana?" Saçmalamaya başladık. Güzel, çok güzel!
Garson masayı donatırken, "Rahat olmanı istiyorum hepsi bu." dedi Yaman sakince. "Karnımızı doyurduktan sonra çıkarız hemen tamam mı?"
"Olur." dedikten sonra başımı tabağıma gömüp yemeğimi yemeğe başlamıştım. Bir saniye olsun kafamı kaldırıp etrafıma bakmıyordum utancımdan; fakat tanıdık bir ses başımı o yöne çevirmem için beni ikna ediyordu sanki. Yamanla bir anda göz göze geldiğimizde, ikimizde sesin geldiği tarafa doğru bakmıştık. Ne görelim millet? Doruk ve İpek kıkır kıkır gülüyor ve yan yana oturuyorlardı. Buyur buradan yak! Siz nereden çıktınız lan? PİYANGODAN! Ana...
Yediğim lokma kursağımda takılı kalınca, beni şiddetli bir öksürük tutmuştu beraberinde. "Leyla iyi misin?" diye Yaman dibimde bitmişti hafiften sırtıma vurmaya başlarken.
"Bu ikisinin burada ne işi var?" dedim su içip kendime gelmeye çalışarak.
"İnan bana şu an bu soruyu ben de kendime soruyorum."
"Haberin mi vardı, yoksa Yaman?"
"Valla yoktu. İnanmıyorsan Doruk'a soralım." dedi Yaman yapmaması gereken bir şeyi yapıp Eros'a doğru seslenirken. "Hacker, bir baksana?"
Kızıl kafa bize doğru bakınca, "Vay canına dostum, senin burada ne işin var?" demeye kalmadan beni de bizzat görünce, "Yani ikinizin?" diye düzeltmişti yanımıza doğru huşu içinde yaklaşırken.
"Bu soruyu benim size sormam gerekmiyor mu?" dedim ayağa kalkıp İpek'e de ters ters bakarken. Bırak bu ne işiniz var burada ayaklarını diyen Netafet Hoca! Ne? NETAFET Mİ? İç sese bak sen? Benimle âşık mı atıyorsun sen? Ulan ben şimdi senin...
"Dersi bir günlüğüne astık diye herhalde bize kızmazsın Leyla?" dedi Doruk sevimli bir şekilde bana bakarken. Bu çocuğa sempatiklik falan beslemem neredeyse imkânsız millet! Çeyrek milyarderimi baştan çıkardı, çünkü! Göz devirme...
"Demek ki bugün birlikte bir şeyler yapan bir biz değiliz." dedi Yaman ortamı yumuşatmak için sohbet açarken. Onu bunu bilmem millet, ama bu yumuşatma çabası ufaktan benzin döküp yakmaya gidiyor sanki. İTFAİYE İMDAT! Burası duman altı olmak üzere. Help...
"Siz ikiniz ezeli düşmanlar gibiydiniz. Birlikte bir şeyler yapmanız kulağa tuhaf geliyor açıkçası." dedi Doruk masamıza otururken. Çivili tahtaya oturup kalkamayasın emi! Çenen bir türlü çıkmadı gitti senin!
"Tuhaf olan şey, sizinle burada karşılaşmak bence Doruk." dedim gözlerime hiddetle kıstırdığımda Eros'u.
"Agresif belam, istersen birlikte oturup kahvaltı edelim. Ne dersin?" dedi İpek masum bir şekilde kolumu tutarken. Her şey senin hatırın için İpek'im, böceğim; yoksa kim ki bu Havuç?
Hep birlikte oturup yemek yemeğe başlarken, aynı zamanda birbirimizi de düşman askerlerin savaşta önce hangimiz adım atar düşüncesi ile süzüyorduk. "Bugün ne yapmayı düşünüyorsunuz peki?" diye sormuştu Eros. Ay sana ne maydanoz!
"Lunaparka götüreceğim Leyla'yı." dedi Yaman keyifle çayından yudum alırken. Ay bununda ağzı gevşek çıktı iyi mi? Ne diye malumat veriyorsun komşu bey!
"Ne! Lunapark mı?" diye şoke olmuştu İpek. Ne oldu la?
Hepimiz ona doğru bakarken, "A-a, şey..." diye teklemişti birden Uğur böceğim neye uğradığını şaşırarak.
"Ne kanka?" dedim ona doğru ateş saçan gözlerimle. "Sakın tekleme!" diye fısıldamayı da ihmal etmemiştim.
"Harika... Yani mükemmel!" Abartma, abartma...
"Kimin fikriydi bu?" diye araya girmişti yeniden Doruk. Tutmayın beni millet, öldüreceğim Eros'u!
Yaman gülüp, "Benim tabii ki." dedi.
"Dostum ben de seni kadın ruhundan anlayan biri sanıyordum." der demez uyarır tonda dirsek darbesi yemişti Yaman'dan. Ben olsam topla tüfekle dalardım Eros'a komşu bey! Sen nasıl dayanıyorsun?
"Neden? Nesi var Lunaparkın?" diye çatalımı sert bir şekilde zeytine saplamıştım. Sinyaller sağlı sollu oklu Eros'a... Sen kadın ruhundan çok mu anlıyorsun sanki kro!
"Bir şeyi yok Leyla. Hadi, ama öyle bakma, beni korkutuyorsun."
"Korkmalısın da." dedim göz teması kurmaya devam ederken. "İpek haricinde kaç kız arkadaşın oldu?" dedim bombayı ortalığa infilak etmesi için atarken. Es, sela...
Doruk, bu sorudan sonra öksürük krizine girmişti. "Nereden çıktı şimdi bu?" diye sordu aynı zamanda İpek'e de kaçamak bir bakış atarken. Bahane kuyusundan!
"Kadın ruhundan çok iyi anlaman bir tecrübe eseri olsa gerek." diye odunu vermişti sonunda İpek. İşte benim kızım! Yürü be, kim tutar seni...
"Aşkım biraz fevri davranmıyor musun şu an?" Aşk-maşk sen ne ayaksın oğlum?
"Bu konuyu daha sonra konuşacağız seninle Doruk." dedi İpek sessizce. "Biz de sizinle Lunaparka gelelim mi Leyla?" diye sormuştu aniden.
"Hayır!" diyerek Dorukla aynı anda itiraz etmiştik. Sana ne oluyor mikrop Eros?
"Ama neden?"
"Sevgilin daha eğlenceli bir yere götürsün seni." dedim hızla.
"Lunapark bence daha eğlenceli. Ne dersin, gidelim değil mi Doruk?" diye sormuştu İpek.
"Ama ben seni başka bir yere..." diyemeyen Doruk olayı çabucak kabullenip, "Leyla ve Yaman isterse neden olmasın?" demişti geri vites yapmaya devam edip ter atarken. Sen daha çok terlersin bekle!
"Eksik kalmalısın!" Ne be? Asla alttan alıp taviz veren bir tip olamam şu an!
"Gençler, bence birlikte gitsek daha iyi olur." demişti Yaman duruma müdahale ederken. "Hep birlikte güzel vakit geçiririz."
"Katılıyorum. O zaman bir an önce yemeğimizi bitirip kalkalım." demişti İpek'te heyecanla. Doruk'a öldürücü bakışlar atmaya devam ederken, bugünün bir an önce bitmesi için Allah'a dua etmeye başlamıştım yalvar yakar.
|
0% |