Yeni Üyelik
5.
Bölüm

4. BÖLÜM

@mahinehar

BÖLÜM 4: PRENS FOS ÇIKTI

 

Yerimde saydım bak kalbim karıştırır aklımı.

Tenimde nemlik var elimde yaş gibi anladım.

Ansızın göz göze geldim bir bak, bakışları nimet nimet.

Kim bilir belki de peşinde kimler kimler var.

Aklımı aldın sen ver geri nolur nolur.

Yardım et yarab sen gözleri boncuk boncuk.

Saçları bal rengi yanakları allana allana.

Tatlı mı tatlı ah kalbimi ver geri boşluk var.

 

KESTİK! Ne oluyor lan? Beynimin içinde dönen, benle zerre alakası olmayan bu şarkıyı da kim dolamıştı dilime? Acil kendini toparla Leyla, acil! Go, go, go! Duygusallıktan fayda yok. Vakit, itlik serserilik vakti...

Adını henüz bilmediğim bir adamın kollarında düşmek üzereyken hayata tutunan bir dal gibiydim o an. Az önce ne olmuştu öyle? Türk Kara Kuvvetleri Komutanlığına haber salın en acilinden. Boylu boslu, çevik mi çevik kaçak bir askeri burada resmen yahu! Onu inzibatlar değil, ben yakaladım üstelik ben, Viking Leylanız... Kız Bordo Bereli olmasın mı, dediğinizi duyar gibiyim. Yok, artık millet, daha neler? O Bordo Bereli ise, ben de İngiliz Ordusu Generaliyim! Gözlerimin içine bakan hareler kehribar rengindeydi. Bu adam hâlâ neden beni tutuyordu ki?

Sorduğu sorusuna hitaben dudaklarımı hızla araladım. "Sana kafa atmakla, özür dilemek arasında gidip geliyorum; ama halledeceğim." Mezar var mı mezar? Açında içine gireyim hemen! İstihbarat teşkilatından Aysel ve Serpil pencere ardından bizim röntgenlerimize kadar çekemiyorlarsa benim de adım Leyla değildi!

Zerre anlamayan genç, "Ne? Kafan mı güzel kızım senin?" dedi melül melül bakmaya devam ederken. 'YASAKLI KELİMEYİ KULLANDI!' adlı neon yazılar ekranları süslemeye devam ediyor! Ne demiştim size daha önce? Asla sevmezdim birinin bana 'kızım' diye hitap etmesini!

"Derhal bırak beni, ayaklı gazetecilere haber olmamız an meselesi gaval!" deyiverince etrafına baktı hızla. Erkek cemiyetinden asla hazzetmezdim!

Beyaz atlı prens dedik, genel olarak dağ ayısı çıkmıştı bu bildiğiniz. Birdenbire beni bırakmadı mı arkadaşlar? Ulan madem bırakacaksın en başından beri ne diye kahramanlık taslıyorsun sen? Hayata tutunmaya çalışan dalınız olan Leyla, amele sümüğü gibi yere yapışmıştı hızla. 'VİKİNG LEYLA YERDE!' Bulutlu anime karakterleri huzurda!

"Bunu sen istedin. Ayrıca gaval derken?" dedi tepemden bakmaya devam ederken.

"Ulan ben şimdi senin! Gava-" diye küfürü alnına yerden kalktığım gibi yapıştıracaktım ki, Selin beni tutarak hızla ağzımı kapatmıştı. Kiradan bana düşen pay riskte olmasaydı, şecere-i külliyene methiyeler diziyordum şu an keyifle dağ ayısı!

"Sövgü yok!" dedi centilmenlikten uzak olan kalasa dönerken. "Ne istemiştiniz, ben yardımcı olayım size?" dedi nefes nefese kâküllü yârim. Ben mi? Yerimde debeleniyordum öyle işte.

"Çalışanınız üzerime pis suyu boca etti. Şikâyetçiyim! Bu üzerimdeki pantolon ne kadar haberiniz var mı? Sizin bir aylık maaşınız." İşte burada ipler geriliyordu millet!

Selin'in ellerinden kurtulup, "Sana pantolonunun fiyatını soran mı oldu lan pezo? Onun değil, ama senin karakterinin fiyatı bariz belli!" dedim artistler gibi. Bu işin hakkını iyi verdiğimi söyleyin hadi. 'TAŞ ALTINDA KALIR, LAF ALTINDA KALMAZ LEYLA!' adlı neon yazılar gözüme güzel görünmeye başladı bugün. Thanks...

"Siz böyle suçu özründen büyük ve ağzı bozuk çalışanlarınızı nasıl hâlâ işinizde tutabiliyorsunuz?" demişti dağı bile delecek bakışlarıyla. Ne beyaz atlı prensi ne Kara Murat'ı arkadaşlar? Bu bildiğiniz pabucumuzun prensi çıktı ayol! Ambalaja bakıp paket seçerseniz böyle olur işte. Göz devirme...

"Oradan bakınca işçiye mi benziyoruz?" dedi Pelin de sinirlenerek. Vay be Baytar'ım, bir gün seninle böylesine bir olaydan ötürü aynı safta mı yer alacaktık biz he? Kaderin cilvesine bak!

İpek, "Uzatmayalım isterseniz beyefendi. Olan oldu. Ayrıca kelimelerinize de dikkat edin." dedi. 'YÜREK YEMİŞ İPEK BÖCEĞİ!' adlı neon yazılı anime karakterli tabelalara bakıp gururlanmamak elde değil. Çeyrek milyarderim, Fettah'ımın biricik gelini. Allah'ım, ağlayacağım...

"Aynen," diye onaylamıştı Selin. "Bize hakaret etmenize gerek yok. Buranın işçisi de değiliz biz zaten."

"Yaman!" diye seslendi tanıdık bir ses. Hepimiz sesin geldiği yöne doğru bakınca bize doğru yaklaşanın Doruk olduğunu görmüştük. "Komşularımızla tanıştın demek sen de sonunda?" NE YAMAN MI? Kameralar nerede? Ne tarafa bakmam lazım? Şaka değil mi bu? ŞAKA!

"Komşu mu?" dedik hepimiz bir ağızdan. Ağır çekimde herkes birbirine bakıyor millet. 'EROR İZ COMMİNG!' anime karakterli neon yazılar bir kez daha zirvede. İşi çıraklıktan, ustalığa taşıyorsunuz artık helal!

"Bu muydu gelecek olan arkadaşınız?" diye sormuştum hemencecik.

"Evet, Leyla."

"Hay ben böyle işin içine tü-"

Selin, "Sövgü yok!" dedi kaşlarını çatarken.

"Sövgü yok!" dedim ikna olmaya çalışan boksörler gibi. Benden neyi istiyordu farkında mıydı acaba? Kimine argo, oysa bana göre de şiir gibiydi küfür.

"Sanırım kötü bir başlangıç yapmışsınız." dedi Doruk ev arkadaşını süzerken. Keşke üzerine kızgın yağ dökseydim bu İngiliz beyzadesinin!

"Şu ayaklı felaket yaptı işte. Ve bu yaptığını da temizleyecek!" dedi adının Yaman olduğunu kabul etmekte zorlandığım nevale.

"Sen önce adam olmasını öğren. O işi sonra hallederiz."

"Ben gayet kalıbımın adamıyım kızım!"

"Senin o kalıbında kek yaparım lan ben!"

"Gençler, gençler sakin olun." diye araya girmişti Doruk. Çekilmeyecek bir sinema reklamı gibisin Eros Doruk, çekil aradan!

"Bezirgân Hayvanat Bahçesini arar mısın Pelin? Sanırım, hayvanat bahçesinin kapısını açık unutmuşlar. Kaçak bir Ayı burada şu an." dedim gözlerimle Yaman denilen çocuğu öldürürken.

Kazazede, "Durma Doruk, ara hemen sen de deliler hastanesini. Baksınlar bakalım bir eksik var mı?" dedi alayla gözlerimin içine bakarken. Eros Doruk aptal olmuş bir şekilde bir ona bir bana baka baka harcanıyordu aramızda. Bozuk para gibi Hacker harcıyoruz millet, bizdeki lüks kimsede yok...

"Ben sizin posta güvercininiz değilim gençler. İki medeni insan gibi konuşun aranızda." dedi geri çekilirken Doruk. Sana araya girme demiştik...

"Merak etme," dedim Yaman'a bir-iki adım yaklaşırken. "Görevliler sayım yaptıkları zaman, senin eksik olduğunu fark ettikleri an, ışık hızıyla burada biteceklerdir."

"Kızım senin kafada bir şeyler harbiden eksik." dedi eliyle başına doğru yavaşça vuran Yaman.

"Ben de aynısını senin için düşünüyordum. Onu da seni öldürerek mezarını kapattığım an, eksik olan tahtalarını çakacağım üzerine!"

"Kirlettiğin pantolonumun ücretini öde hemen!" dedi inat etmeye devam eden Yaman. Bence sözcük darağacı imha edilmişti ben tarafından. Diyecek sözü kalmadığı için, sürekli aynı şeyleri tekrarlıyordu papağan gibi anlayacağınız.

"Hint kumaşı sanki!" dedim sinirle karşısında diklenirken.

"Bak kızım..." deyince elini omzuma atmıştı Yaman denilen çocuk. Hayatının hatasını yaptın! Bana canının istediği gibi dokunabileceğini mi sanıyordu acaba? İŞTE ŞİMDİ BİTTİN SEN, BİTTİN!

"Bunun için hiçbir zaman üzgün olmayacağım Yaman Efendi. Benden günah gitti!" der demez omzumdaki kolundan kurtulup, karnına hedef alarak sert bir şekilde yumruk atmıştım. 'BOKSÖR LEYLA YAPTIĞI İŞİN HAKKINI VERDİ SONUNDA!' neon yazılar tabela borsasını sallamaya devam ediyor! Sizlere siyah kuşağa sahip olduğumu söylemiştim değil mi? Göz devirme!

Selin, "Leyla!" diye bağırdı.

"Agresif belam!" diye çığıranda İpek olmuştu hemen ardından. Pelin'e gelecek olursak dost muydu, düşman mı belli değildi millet. Yaptığım ani harekete başparmağıyla onay vermişti resmen. VAY BE!

Acıdan iki büklüm olarak kasılan Yaman zerre umurumda değildi. Kendini bir şey sanan insanlardan nefret ederdim. Sanki parasını çalmışımda hırsız muamelesi yapıyordu bana zengin bebesi. BANA, BANA? LEYLANIZA!

"Ne yaptığını sanıyorsun sen kızım?" dedi kıvranarak kendini düzeltmeye çalışan dağ krosu. Bak hâlâ 'kızım' diyor!

"Aksiyon ve gizem-gerilm kategorisinde test yürüyüşü yapıyorum. Peki, ya sen?"

"Bu yaptığını ödeyeceksin!" dedi işaret parmağını bana doğru kaldıran Yaman. 'KOMUTAN LOGAR, YABANCI BİR CİSİM YAKLAŞIYOR SINIRLARINIZI İHLAL EDEREK!' adlı neon yazılı anime karakterli bulutlar uçuşta! Canına susamış bir dingil daha! TEHDİT HE?

"Ödeye ödeye bir hallolduk zaten. Varsın bu da gelsin, işlemez bana! Senden korkan senin gibi olsun lan çakma prens bozuntusu!"

Yaman, "Sen ne biçim bir şey çıktın böyle?" dedi.

"Fabrikadan halka saygılarla sunar. Bir dahakine paranla övünmeden önce iyice düşün! Bu uyarıydı sana Yaman Efendi. Yoksa feleğin tokadını öyle bir çakarım ki sana, kendine gelene kadar gününün yarısı biter. Duydun mu?" dedim kızlara bakıp içeriye girmelerini kaşımla işaret ederek. Hepsi beni ikiletmeden Kafe'ye girmişti sağ olsunlar. Ben de arkama bakmadan peşlerinden devam etmiştim. Yarın sabah mahalle manşetinde gündemde biz olurduk artık! Zira yeterince malzeme vermiştik piyasaya...

"Seninle yıldızımız bir türlü barışmaz; ama tebrik ederim, güzel vuruştu Leyla." dedi Baytar sırıtarak. PELİN AKTÜRK VİKİNG LEYLANIZI TEBRİK Mİ ETMİŞTİ? Hemen sağa sola bakın millet, hemen! Taş mı yağıyor, yoksa gökten aşağıya?

"Hi!" dedim elimi hızla ağzıma kapatırken. Kızlar ne olduğunu anlamadan yanımda bitmişlerdi.

"Ne oldu Leyla? Elin mi acıyor, yoksa?" dedi İpek böceği. Ah benim masum kelebeğim ah!

"Hayır, ama cebim acıyor artık." dedim can çekişirken.

"Ne oluyor be yine buna?" demişti Pelin anlamayarak.

Selin, "Ah ulan bir anlasam?" dedi iç çekerken.

Kızları duymazlıktan gelip elimi kameranın olduğu tarafa diktim. Hepsi başını çevirip işaret ettiğim yöne bakmıştı. "Leydi Eleni yeni kiracısına bunu yaptığımı görünce, fiyatı sinirden zirveye çekip piyasayı sallamaz değil mi kızlar?" dedim ağzımı su aygırları gibi açarken.

"İşte şimdi pilimiz bitti!" dedi Pelin elini yüzüne kapatarak. GAME OWER!

"Bu Kafeyi havaya uçurman için hangi malzemeler lazım sana Selin? "dedim hızla analiz ederken ciddi ciddi.

"Delirme Leyla. Bomba hazırlama uzmanı değilim ben!" Mesleğine ihanet etmeyen yeni nesil göz alıcı millet!

"Öğrenci adama imkânsız de geri çekil, Bombacı Kimyager."

"Belamızı aramayalım bence." dedi Selin masaya otururken. Aklı başında insanın hali bir başka oluyordu cidden!

İpek, "Eleni Hanım görmez ise kamera kayıtlarını hiçbir şey olmaz." Bir gün severek elimde kalacak Fettah'ımın gelini. Ah, masum böceğim ah! Hayat sandığın gibi tozpembe değil be yavrum...

"Çok düşük bir ihtimal bu." dedi Pelin. "Eleni sürekli kontrol ediyor kameraları. Belki de çoktan bakmıştır bile."

"Nasıl?" dedi Selin şaşırarak.

"Telefonuna bağlı dükkânın kamerası da ondan." Biz teknolojisi cahilleri tabii nerden aklımıza gelecek böyle bir şey? Fırıldak bir zekâya sahipti bizim Baytar.

İpek, "İmha edelim hızla. Bakmamıştır bence Eleni daha." dedi aklıma koyduğu şeyle. Kızın içinden azılı bir suçlu yatıyor sanki! Kafa zehir...

"Güzel fikir, tuttum." dedim onaylarken.

"Resmen Leyla'ya çekmeye başladın İpek." dedi Selin de hayretle. "Hayır, hayır bunu düşündüğünü söyleme sakın bana Leyla!" dedi bakışları hızla beni bulurken. Bingo!

"Kesin şu saçmalığı hemen! Maskeli beşler setinde değiliz. Aklınızı başınıza alın. Çok aksiyon filmleri izliyorsunuz. Bundan sonra akşamları erken yatılacak. Film izlemek size yasak!" Abarttık mı biraz ne? Annemiz Selin'den terlik sinyalleri geliyor da...

Eleni, "Çok Efendi çocuk bunlar. Sevdim onlari kizlar ben. Ya siz?" dedi içeri girerken. Anlaşılan Kleopatra'mız henüz bir şey görüp duymamış. Yarın sabah duyması kaçınılmaz bir sona davetiye artık.

"Ya, öyle Eleni Hanım." dedi Selin.

"Ben aynı şeyleri düşünmüyorum. Biraz sorunlu tipler." dedim olumsuz bir şekilde.

"Hadi, ama tatli kiz. Kiskandin mi, yoksa?" dedi Eleni cilveli bir şekilde bana bakarken.

"Sizin ilk göz ağrınız biziz. Üzerimize gül koklamayın Leydi Eleni. Valla alınırız, yoksa. Öyle değil mi kızlar?" Maksat vakit kazanmaktı. Gerçekleri söylemek zorundayım. Başkasından duymasından iyidir öyle değil mi? "Leydi Eleni bizi harcamaz erkek koğuşu için değil mi?" dedim beklentiyle yüzünde göz gezdirirken.

"Leyla, yoksa sen bir şey mi yaptin kizim?" dedi aniden. İkinci telapat olma yolunda ilerleyen bir diğer adayım, Yunanistan Leydisi canlar...

"Bir şey değil ya, küçücük, mini minnacık bir şey yaptım sadece." dedim parmağımla gösterirken.

"Sen hiç uslu bir çocuk olmayacak misin Leylaciğim? Ne oldu? Ne yaptin yine?"

İpek, "Yeni gelen çocuğa yumruk attı." demişti birdenbire. İspiyoncu Uğur böceği!

"Ti? *" (Ne?) dedi hayretle Eleni.

"Bizi aşağılamaya çalıştı, ama." dedi savunma modunu açan Pelin de. VAY BE! Beni şaşırtmaya devam ediyorsun Pelin...

"Kizlar siz komşu olacaksiniz. Anlaşmaya çalişmayi deneyin lütfen. Mümkün mertebe sevmeyi de." dedi Eleni sakince. Gider mafya ile anlaşmaya otururum, ama bu denyolarla değil.

"Zoru istemeyin benden valla Eleni Hanım. Kızları bilmem, ama ben erkekleri sevmiyorum..."

"Sen nasil birini seveceksin çok merak ediyorum Leylacim." Bunu herkes merak ediyor sanırım. Göz devirme!

"Valla ben hayatıma mülakatla insan alacağım artık." dedim sakince. Hepsi bir anda gülüştüler.

"Her neyse, olan oldu." dedi Selin araya girerken.

"Ev kirası işini konuşalım bence artık. Erkek koğuşundan daha önemli meselemiz var, çünkü." dedim sandalye çekip otururken. Kaçış yok!

Korktuğumuz başımıza gelmemişti çok şükür. Eleni fazla üzerimize gelip sıkıştırmadan anlaşabilmiştik sonunda. Tabii bize gözdağı vererek yapmıştı bunu orası ayrı. Dükkânda geri kalan işleri çabucak bitirip evimize dönmüştük hep birlikte nihayet. Ne gündü, ama? Bütün yorgunluğumu alsın diye ocağa hemen bir çay suyu koydum. Resmen enerjimi sömürmüştü o çocuk. Bütün olanları düşününce bir göz devirmedim de değil hani. Göz devire devire iki gün zor kapatacağım ben de bu gidişle artık he! Çay suyu kaynayınca hemen kalkıp demledim. Mutfak kapısında paytak adımları ile İpek belirmişti.

"Ne yapıyorsun?" diye sormuştu kapı pervazına yaslanınca.

"Çay içeceğim. Sen de ister misin?"

"Hayır, ben kahve alayım en iyisi. Senin bu çay sevdan ne olacak böyle Leyla?" dedi bir fincan çıkarırken.

"Tiryakisi olduğum tek şey. İçmezsem çenem ve başım birlikte yasak konser veriyor, yoksa. Asla bırakamam çayı. Herkes ayrılır, ama ben ve çayım asla."

"Mümkün değil yani diyorsun?"

"Tabii ki." derken nazar kovalamak için elimi masaya vurmuştum. "Elem tere fiş kem gözlere şiş." dedim kahkaha atarken.

"Konuşma da doldur bana da oradan bir bardak çay Leyla Hanım." dedi Selin başını tutarak içeri girerken.

"Hay, hay kâküllü yârim. Ne o? Senin başın mı ağrıyor?"

"Sayenizde. Bir de soruyorsun."

"Beni bilirsin aşko. Bazen bebeksi, bazen de fevri biriyim."

"Ya, ne denemezsin. Çocuğa nasıl yumruk atmaktı o öyle?" Nakavt ettim arsızı işte daha ne?

"Ama her yaptığıma mantık ararsanız biz ilerleyemeyiz ki."

"Leyla!"

"Tamam, tamam al." dedim çayı önüne koyarken. "İç bakalım, bir güzel alsın baş ağrını."

"Sendeki gibi bende de işe yarar mı?"

"Dene ve gör." dedim çayımdan bir yudum alırken. İlaç içmek bir yere kadardı millet. Bu işler sakin kafayla dinlenip çay içmekten geçiyordu birazda. Şaşmaz bir altın kuraldır bu. Not alın lütfen... 'ATTI VE TUTMADI!' adlı neon yazılı anime karakteri yükseklerde! Bakın ayıp oluyor, ama. Göz devirme...

Birlikte sohbet edip gülüşmeler havada uçuşurken, aklımda sadece Yaman denilen çocuk vardı. İkide bir karşıma çıkıp uzaktan bana nanik yapıyordu haspam. Kendi kendime, Allah işimizi nazardan, yolumuz düşmandan, kapımızı da erkek koğuşundan uzak eylesin inşallah diye söylendim yine içerden içerden. Bunlarla daha çok uğraşırsınız. Sürekli başınıza bela diye gelecekler dediğinizi işittim millet. Hadi ama... Gelecekleri varsa görecekleri de var!

'VİKİNG LEYLA KILICINI KUŞANDI!' neon yazılı bulutlu anime karakterleri tabelaları yükseklere çiviledi! Ben hazırım. Peki ya siz?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%