Yeni Üyelik
49.
Bölüm

48. BÖLÜM

@mahinehar

 

BÖLÜM 48: KAVUŞMALARLA GELEN MUTLULUK

 

Kürk Mantolu Madonna'da geçen o muhteşem cümle: Ancak seni üzmekten korkan birinin yüreğindeysen eğer, ait olduğun yerdesin demektir. Ben de artık ait olduğum bir yüreğin kapılarını çalmış, sevdiğim adama olan duygularımı itiraf etmiştim sonunda. Tabii bunu her ne kadar delirerek yapmış olsam da yine de mutluydum; çünkü biliyordum ki Yaman, hayatımda yer alacak olan en doğru insandı. Beni üzmekten ve kırmaktan ölesiye korkan, saçımın teline bile zarar gelsin istemeyen sevecen bir adamdı. Nihayet benliğimi örse örse saran bunaltıcı düşüncelerin gamlı iplerinden sıyrılmış, anne karnında yeniden hayat bulan bir bebekten farksızdım şu an. Hiçbir kötü düşünce, kaygı ve korkular beni ürkütmüyordu artık. Bunca zaman her şeyin üstesinden bir başıma gelmiştim. Ailemin desteği, tükenmek nedir bilmeyen inadımla geleceğime tertemiz bir sayfa açarak yön vermeye çalışırken, çıktığım bu zorlu yolda bana yoldaşlık edecek olan Yamanımda benimle birlikteydi artık. Daimiydi ve sonsuzdu...

 

Mertten kesinlikle hiçbir şekilde korkmuyor, beni yıkmasına da müsaade etmiyordum. Tek korkum vardı: o da Yaman'ın zarar görmüş olabileceği düşüncesiydi. Çok şükür ki böyle bir şeyde olmamıştı. Yaman iyiydi ve hiçbir şeyi yoktu. İçim bir nebze olsun rahatladığında benim kadar rahat hissetmeyen bir diğer isim ise, sevdiğim adamdı kesinlikle. Yaman'ın öfkesi dinmediğinde onu sakinleştirmek için elimden geleni yapmıştım; ancak yaşanan şeylerden habersiz olan diğer arkadaşlarım da sonunda bütün gerçeği öğrenmişlerdi; ne yazık ki başıma gelen bu talihsiz olaydan sonra. Polis memurları geldiğinde şikâyetim üzerine onlar tarafından karakola götürülmüş, Mert ve o siyah aracın içinde gelen, yüzlerini karanlık yüzünden hiçbir şekilde göremediğim iki kişi hakkında şikâyetimi bildirmiş, sonunda da ifademi vermiştim çok geç olmadan. Emindim ki bu olaydan sonra hiçbir şekilde bana yaklaşamazdı Mert. Çünkü yanımda değerli arkadaşlarım ve beni korumak için elinden geleni yapmaya çalışan sevdiğim adam vardı. Ben yalnız değildim, hiçbir zamanda yalnız olmayacaktım...

 

Memurun odasında çıktıktan sonra dışarıda beni bekleyen kızlara ve erkek cephesine bakmıştım. Yaprak gibi herkes bir tarafa sinip savrulmuş, öylece benim çıkmamı bekliyorlardı. Öfkesi ve endişesi halen yüzünde belli olan Yaman'a baktığımda, derinden bir şeyler düşündüğünü buradan bile görebiliyordum. Ah, karşı komşum ah...

 

Dudaklarımı aralayıp geldiğimi haber vermek adına boğazımı tıkırdatmıştım. Hepsi aynı anda bana doğru baktığında biraz tuhaf olmuştum açıkçası. "Bakmayın öyle, ben gayet iyiyim." dediğimde Yaman dikkatini toparlayıp üzerime vermiş, Pelin ise yine öfkeyle söze dalmıştı.

 

"Neler yaşamışsın da bizim haberimiz yok Leyla. Neden her şeyi en son biz duyuyoruz?" En son babalar duyarı bile geçemedin daha Peliniko. Ne diye elinden dünya rekorunu çalmışım gibi çemkiriyorsun sen bana? Göz devirme...

 

Selin onu kolundan hafifçe tutup, "Şimdi hiç sırası değil Pelin. Kendine biraz hâkim ol. Burası bu tip konuları konuşabileceğimiz bir yer değil." dediğinde İpek şefkatle bana bakmıştı. Kâküllü yârim, Bilge küpüm, Çeyrek mafyam. Yerim seni, yerim...

 

"Agresifim, tatlı belam, iyi misin?" Ah benim masum kelebeğim. Ah kazma Doruk'un süper star aşkı...

 

"Evet, iyiyim. Hem de çok iyi." diyerek Yaman'a bakıp olabildiğince gülümsemiştim; ancak o çatık kaşlarını üzerime göndermekte ısrarcıydı. Eh, nasılsa biraz sonra görüşürüz seninle beyefendi...

 

Serhan, "Sana, bizleri korkutmaktan vazgeçeceğin zamanların gelmesini iple çekiyorum dediğim de aslında ben bundan bahsetmemiştim küçük hanım. Sence geri mi almalıyım sözümü?" dedi munzurca gülümserken. "Çünkü böyle dedikçe sen başka kaoslarla karşımıza çıkıyorsun da."

 

"Cidden kusura bakmayın çocuklar. Ben böyle olsun istemezdim."

 

"Hadi, ama Leyla, sana takıldığımı biliyorsun." dedi Serhan, olayı yanlış anlaşılmaması için açıklığa kavuştururken. "Ciddiye alma her söylediğimi."

 

Pelin, "Bir dakika ya. Bir şeyi cidden merak ediyorum ben." dedi. "Bu olayı kimler biliyordu da bize söylemedi?" diye sordu kollarını birbirine dolayarak tehlike sinyalleri verirken.

 

Selvi, "Hangi olayı Pelin?" demişti yeni bir soruyu olduğu gibi Baytar'a yöneltirken.

 

"Tabii ki Yaman'ın, Leyla'yı sevdiğini?" dediğinde ortalığa bomba niyetine atmıştı sorusunu.

 

Serhan, "İyi de kendin de şahit oldun zaten. Daha ne diye soruyorsun ki sen bunu Pelin?" diye söylenirken, Baytar hemen ardından elini beline dayamıştı.

 

"Sorumun cevabı bu değildi tamam mı? Ben Leyla'nın aşkını itiraf ettiğine şahit oldum o kadar."

 

Serhan hiç bekletmeden, "Tamam da Yaman zaten hislerini Leyla'ya itiraf etmişti. Sen bu gece o itirafın tekrarlanan kısmına şahit oldun sadece." Vizyona giren bir aşk filminin, korsan versiyonu olarak piyasaya sürülmüş gibi hissediyorum kendimi bunlar yüzünden millet. Göz devirme...

 

Pelin birden Serhan'a dönüp, "Sen arkadaşının kör kütük âşık olduğunu biliyordun ve bana söylemedin öyle mi?" Aha, ikinci kanka krizi yükleniyor... %90

 

Serhan, "Eyvahlar olsun. Pelin'in gazabından biri beni kurtarsın çabuk." dediğinde bizim Baytar ona ağzını açık bir şekilde baktığında, ihanete uğramış gibi üzerine doğru yürüyüp peşine düşmüştü ve Serhan da işi hızla kaçmakta bulmuştu.

 

Selin arkadaşlarının ardından göz devirip, "Bunların hepsi de iyice çocuklaştı be." diyerek söyleyene söylene arkalarından takip etmişti onları. Arkadaşlarım etrafta koşuşturan bu tatlı ikilinin ardından giderken, ben de Yaman'a doğru yürümeye başlamıştım. Yanına gittiğimde omuzuna usulca dokunmuş, gözlerinin içine bakmıştım. "Seni böyle surat asarken görmeye hiç alışık değilim ben. Gülsene biraz."

 

"Nasıl böyle hiçbir şey olmamış gibi davranabiliyorsun sen Leyla?" dedi bakışlarını kaçırıp kirpiklerini üst üste kırpıştırırken. "Ya sana bir şey olsaydı? Ya o adam gelmeseydi-"

 

"Şşt, böyle bir şey bir daha asla olmayacak. Senin yanındayım. Artık daha iyiyim ve güvendeyim. Korkmana gerek yok Yaman."

 

"Var..." dediğinde gerginliğini bütün uzuvlarımda hissedebiliyordum. "O herif seni kaçırmayı göze almışsa bunu yeniden yapacak demektir Leyla. Bu saatten sonra artık daha da dikkatli olmamız gerekiyor. O şerefsiz yakalanana kadar hiçbir yere yalnız başına gitmiyorsun. Duydun mu beni?"

 

"Benim dövüştüğümü neden her seferinde unutuyormuş gibi davranıyorsun sen?" diye sormuştum zoraki bir şekilde güldüğümde. "Biliyorsun, ben kendimi her şeyden ve herkesten koruyabilirim..."

 

Yaman'ın kavisli kaşları çatık gezmeyi bırakıp birden aynı hızla inmişti. "Şöyle bakma bana Leyla..." dediğinde onunla uğraşmak ve biraz olsun gerginliğinden sıyrılabilmesi için rahatlatmayı hedeflemiştim.

 

"Nasıl bakıyorum?" diye sorduğumda bir kaşımı havaya kaldırıp, tek gözümü de olabildiğince kısmıştım. "Böyle mi?"

 

Yaman güldüğünde, "Yapma şöyle." dedi. "Komik görünüyorsun."

 

Bir kez daha yüzümü şekilden şekle sokarken, Yaman gülmeyi bırakıp gözlerimin içine şefkatle bakmıştı. "Sana bir şey olursa ben yaşayamam Leyla. Daha yeni sana kavuşmuşken, bir kez daha kaybetmeyi göze alamam. Ne olursun anla beni." dediğinde boğazıma bir yumru oturmuştu. Sessizleştiğimi ve bakışlarımı kaçırdığımı fark eden Yaman, "Bir sorun mu var?" diye sormuştu hemen ardından.

 

"Mert'in sana zarar verebilmiş olduğunu düşündüğümde çok korktum ben Yaman. Sanki bir daha ciğerlerime nefes dolmadı. Kalbim atmayı bıraktı ve beynim düşünmeyi durdurdu. Ne yapacağımı şaşırdım. Bu yüzden seni çok iyi anlıyorum. Ona göre hareket edeceğim ve seni bir daha asla korkutmayacağım."

 

"Söz mü?" diye sorduğunda başımı hafifçe sallayıp, "söz..." dedim.

 

"İyi o zaman. Bana güzel bir söz verdiğine göre, artık içim rahat bir şekilde uyuyabilirim bu gece. Hadi gel, eve dönelim." dediğinde birdenbire durup yüzüme bakmıştı.

 

Neden durduğunu anlamak için dudaklarımı aralamıştım. "Ne oldu?" diye merakla sorduğumda dudaklarını birbirine bastırıp gözlerime bakmıştı.

 

"Şey Leyla..."

 

"Evet, Yaman."

 

"Ellerini tutmama izin verir misin diye soracaktım." dediğinde sanki saçma bir şey söylemiş gibi kafasını kaşımış ve tekrardan yüzüme bakmıştı. "Tamam, boş ver. Unut gitsin..."

 

Yaman öne doğru atılıp giderken, adımlarımı hızlandırıp sol bileğinden tutup yakalamıştım ellerini. "Yaman Eroğlu, Leyla Yaman'ın ellerini sonsuza dek tutacağına dair söz veriyor musun?" diye sorduğumda utangaç bir sesle de kıkırdamıştım.

 

Dudakları kıvrıldı ve bana o iç yeşerten gülüşünü bahşetti. "Leyla..." Adımı onun huzur veren sesinden duydukça içim bir hoş oluyordu resmen. Bu aşk değil de neydi?

 

"Bu kadar kolay kurtulamazsın. Söz ver..." dediğimde Yaman artık iyice rahatlamışa benziyordu.

 

"Senden kurtulmak isteyen kim?" dediğinde parmaklarımız birbirine sıkı sıkı kenetlenmişti. Aslında şu an yanaklarıma bir ateş bastığını asla inkâr edemezdim. Yaman gözlerimin içine bakmaya devam ettiğinde, "Söz..." dedi ve birlikte evimize dönmek için karakoldan gülüşerek ayrılmıştık...

 

 

🍀🍀🍀🍀

 

 

Sabah erkenden uyanmış, içimde uçuşan kelebeklerin kanat çırpması için kalbimin pencerelerini aralamıştım. Engin ve ucu bucağı olmayan bir okyanusun sahil kenarında ayaklarımı sulara çala çırpa yürüyordum sanki. Güneş tam olarak bugün benim gözlerimde doğmuştu. Artık umudun pırıltısı yüzümün her santiminde geziyor, güvenin o muazzam duygusu ise sevdiğimin bakışlarında gizliyordu kendini. Yamanla birlikteliğimin üzerinden tam tanıma 1 ay geçmişti ve beni bu dünyada mutlu etmeyi başarabilen ender adamlardan biriydi artık o. Kedime olan güvenimi kaybetmemem için ikimiz adına o kadar çok çaba sarf ediyordu ki, bir kez daha hayatıma girdiği için şükretmiştim. O benim için bu kadar çok uğraşırken ben de elimden geleni yapıyor, sevgimi ona başka hangi şekilde gösterebilirim diye uğraşıyordum; çünkü Yaman, sevilmeyi sonuna kadar hak eden bir adamdı. Hiçbir şekilde geçmişi aramıza duvar niyetine set şeklinde ördürmüyordum. Bütün endişelerimden arınmış bir şekilde bu kadar çok sevilmenin tadını çıkarmaya başlamıştım. Ne diyeceğinizi biliyorum canlarım. Aşkın sokağından bile geçmeyecek bu deli kız, kör kütük âşık oldu şimdi. Evet, evet...

 

Neşeyle kalkıp mutfağa girdiğimde Selvi'nin bitik, Pelin'in ise surat astığını görmüştüm. "Günaydın millet. Hayırdır, yüzünüzden düşen bin parça?" diye sorduğumda kendime bir sandalye çekip oturmuştum hemen. Kurt gibi açım! Ne zaman doydun ki diye vole çakmayın hemen siz de millet. Göz devirme...

 

"Yeni girdiğim işte patron canımızı okuyor Leyla." dedi gözlerinin feri iyice çöken Selvi. "Bazen onu öldürmek istiyorum..." dediğinde salataya hırsla çatalını saplamıştı. Manyaklıklarda çıtayı zirvede bırakmak bile bazen işe yaramıyordu millet. Yasal soyguncuyu da parasızlığın, yoksulluğun, çilekeş öğrenciliğin yolunda kaybettiğimize göre, herkese kocaman bir hayırlı olsun...

 

"Şu an ne kadar ürkütücü göründüğünün farkında mısın Selvi?" diyen ilk isim İpek olmuştu. Önüme taze ve demli bir çay bıraktığında garip bir şekilde yüzüme de bakıyordu.

 

"Korkma Uğur böceğim, ısırmaz..." dediğimde kahkaha atmıştım ve Pelin Hanım beni direkt bozmak için aralamıştı o şirret ağzını.

 

"Sabahları genelde tersinden kalkan bir tek sen olmuyorsun bu evde Leyla. Biraz sessiz ol, düşünüyorum..." diyerek elini alnına dayamıştı. Görende diyecek büyük bir devlet başkanı da başında sorunlar eksik olmuyor. Peh...

 

"Bu aralar hepimiz düşüncenin karabatağına düşmüşüz gibi görünüyor." dediğimde çayımdan keyifle bir yudum almıştım. Ortamı biraz yumuşatalım değil mi?

 

Pelin bakışlarını üzerime diktiğinde, "Niye, sen ne düşünüyorsun ki öyle kara kara Leyla?" diye sormuştu.

 

Boğazımı temizleyip, "Nikola Tesla odasında ölü bulunduğunda masasında ışınlanmaya dair notları vardı." dedim büyük bir heyecanla. "Ama FBI notlara el koymuş ve hiçbir şekilde açıklama falan yapmamış. Ben de diyorum ki kendi kendime, acaba Tesla ışınlanmayı ciddi ciddi bulmuş muydu?" Bakmayın canım öyle siz de ters ters. Aranızda bunu hiç düşünmeyen kaç kişi kaldınız? Göz devirme...

 

İpek, "Üzerinde ciddi bir çalışma yapmışsa eğer ve bu muazzam bilgiyi de FBI saklamışsa, Tesla demek ki ışınlanmayı bulmuştu Leyla." dediğinde o da heyecanla ellerini birbirine vurmuştu devamında. "Vay canına! Bir düşünsenize, buradan gitmek istediğiniz bir yerlere ışınlandığınızı? Bu harika bir şey olurdu!" Ben direkt İtalya'ya ışınlanırdım. Peki ya siz?

 

Pelin bize doğru bakıp emsalsizce başını sallamıştı. "Umutsuz vakalar sizi. Böyle bir şey nasıl mümkün olsun? Çok hayalperestsiniz cidden." dedi yeniden suratsız bir ifadeyi yüzüne maske niyetine taktığında. Tam bizim Baytar'a diş bilemek için cevap verecektim ki, Selin'in çığlık atan sesini duymuştuk hepimiz. Bombacı ve çığlık atmak mı? Koşun lan, koşun...

 

Ben önde, diğer kızlar arkamda hızla olduğu yere, banyoya doğru koşmuştuk. "Ne? Ne oldu?" diye bağırdım panikle kapıdan rüzgâr gibi geçtiğimde. "İyi misin lan?"

 

Selvi, "Böcek mi gördün, yoksa Selin? Hani nerede? Pelin, çabuk bana vilada sopasını ver." dediğinde temizlik savaşçısı gibi savunma modunu aktif etmişti Yasal soyguncu. Hayda, bir bu eksikti...

 

İpek korkuyla çığlık attığında bu sefer hepimiz aynı anda arkamıza bakmıştık. "Ne böceği? Bu evde böcek mi vardı? Ay ben çok korkarım!" Bir dur be! Bir dur...

 

"Ulan..." dediğimde elimi böğrüme doğru yapıştırmıştım. "Aklımı aldınız lan sabah sabah. Böcek varsa ne olmuş yani? Hallederiz." Dünya yansa bu modu sürekli aktif ederdim ben millet. Asla değişmezdim asla...

 

Selvi paniklemeye devam edip, "Ne kadar rahatsın sen Leyla ya. Böcek diyoruz böcek. Evi köşe bucak silip süpürüyorum ben her zaman. Bu eve ben var olduğum sürece hayatta böcek falan giremez!" Yasal soyguncunun çocukluğuna inilmesi gerektiğini düşünüyorum ben artık millet. Temizlikle bu kadar kafa bozmak hiç hayra alamet bir şey değil, çünkü. Göz devirme...

 

"Ödlekler sizi. Hadi senle İpek'i anladım. Selin ne alaka ulan? Bir Kimyager öğrencisi, nasıl oluyor da böcek gördüğü için bu kadar yaygara koparır ki?" dediğimde bizim Bombacıya dönmüştüm hayretle.

 

Selin sinirle, "Böcek falan yok İpek. Bir sakin olun siz de lütfen." diye çemkirdi. Bunu az önce çığlık atan biri mi söylüyordu bize?

 

"Ne o zaman?" diye soran Pelin kaşlarını çatmıştı her zaman yaptığı gibi.

 

"Melih..." deyip durakladı.

 

"Ne olmuş ona?" diyen Selvi elindeki sopayı duvara doğru yaslamıştı.

 

"Ulan, yoksa..." dediğimde Selin onay verip kafasını sallamıştı. Best friend olarak en iyi ben anlardım tabii ki neler döndüğünü...

 

"Evet, beni arkadaşı olarak görmediğini ve sevdiğini söyledi."

 

"Hele bizim Kibar Feyzoya bak sen? Yere bakan, yürek yakan sessiz hayalet şey ne olacak. İyi, iyi. Hiç şaşırmadım. Nasıl olsa böyle bir şeyi hepimiz bekliyorduk." dediğimde Selin bozularak bana bakmıştı. Ne be? Yalan mı? Hıh...

 

"Leyla!"

 

"Ne?" dediğimde dil çıkarmıştım ve o sıra Pelin ters ters bana doğru bakmıştı. Yine başlıyoruz millet. Sıkı tutunun...

 

"Bu evin önceden Spartaküs filminden çıkma olduğu zamanları özlüyorum deli gibi ben." dediğinde Selvi gülerek atlamıştı hemen söze.

 

"Niye, şimdi ne değişti ki?"

 

"Niyesi var mı be? Ev şu anda pembe panjurlu aşk yuvasına doğru esefle gidiyor." dediğinde birdenbire kapımız çalmıştı. Hepimiz birbirimize bakarken paniklemiştik. Sorunlar, sorunlar...

 

"Ulan mahalle kapıya dayandı çığlıklarınız yüzünden." dediğinde kapıya doğru aceleyle gidip sinirle açmıştım. Sizce kim geldi dersiniz millet? Tabii ki eli oklu Eros Doruk! Ve sevdiceğim Yaman...

 

Hacker bozuntusu, "Neler oluyor? İpek iyi mi?" diye sormuştu korkuyla.

 

"Ulan ciddi ciddi, harbiden âşıksın bizim Uğur böceğine sen değil mi?" diye sorduğumda, içeri bakmaktan vazgeçip dikkatle yüzüme bakmıştı Doruk.

 

"Köpek gibi hem de Leyla. Niye, şüphen mi vardı?" diyerek hızla içeriye doğru bakmaya çalışmıştı yeniden. "Nerede İpek? Neden çığlık attı?" dediğinde ardı ardına sorularını sıraladığında, bana bir bayılma gelmişti ki sormayın millet. Artık şüphem yok aşkolar. İnandım aşkına da sevgisine de. 'VİKİNG LEYLA UĞRAŞMAYI BIRAKIRSA!' adlı neon yazılar hızla göklere. Parantez açalım aşkofişkolar, şimdilik...

 

"Karşı dairede oturduğunuz halde bizim evimizi bu kadar karıştırmayı nasıl başarabiliyorsunuz siz?" diye sormuştum. Viking'iniz tam zırhını kuşanmıştı ki, kılıcını çekmekten son anda Uğur böceği için vazgeçmişti. Bütün gözler yaşlı...

 

"Anlamadım?" dediğinde İpek kapıya gelmişti. "Güzelim, iyi misin?"

 

"Evet, iyiyim."

 

"Neden bağırdınız o zaman?" diye soran da Yaman olmuştu. Hayatım, sen bir dur. Kötü bir şey olduğu yok...

 

"Melih," deyip durmuştum. "Selin'e abayı yakmış..."

 

"Leyla!" diye içeriden bir bağrışma duyduğumda sesimi çıkarmadım bir daha.

 

Herkes güldüğünde ben de Yaman'a doğru yürümüş ve büyük bir gülümseme ile "Günaydın." demiştim.

 

"Günaydın, küçük hanım. Bizi korkuttunuz."

 

"Korkulacak bir şey yok ya." dediğimde Doruk sevdiceği olan bizim İpek'e iyice sırnaşıp yapışmıştı etiket misali. Dört yüz dört seni ne olacak. Göz devirme...

 

"Akşam dışarı çıkıyoruz öyle değil mi?" diye sordu daha sonra.

 

İpek gülerek, "Nereye gideceğiz ki?" dedi hevesle Eros'a bakmaya devam ederken.

 

"Bilmem, bir şeyler yapalım istiyorum birlikte." Oha, ne dedi lan o? Doğru mu duydum? Eros ve birlikte bir şeyler yapmak mı? Dünya tersine mi döndü lan yoksa, hiç haberim yok. Göz devirme...

 

"Bunu sen mi söylüyorsun Doruk?" diye bakmıştım yüzüne aval aval şaşırırken. "İpekle sürekli yalnız kalmak isteyip birlikte bir şeyler yapmak isteyen adama ne oldu?" Sizlere ömür... Nihahaha!

 

"Tam karşında duruyor Leyla." dedi kelle paça gibi sırıtırken. Tüh, hâlâ yaşıyor ulan... "Sizinle gezince fark ettim, çift olarak daha önce bir şeyler yapmadık. Ne dersiniz, bu akşam şu zinciri kıralım mı?" Senin zincirler çok farklı yerlerden kırılmış be Hacker. Geçmiş olsun...

 

"Bu harika olur!" diyerek şakımıştı Uğur böceğim. "Ben varım..." Yapma be gözünü sevdiğim. YAPMA...

 

Yaman, "Bana da uyar." dediğinde hepsi bana doğru bakıp ne diyeceğim diye öylece bekliyorlardı. "İyi bakalım. Ben de kabul ediyorum, ama abuk sabuk şeyler istemem haberin olsun Doruk." demiştim ilaveten uyarırcasına.

 

Havuç bana doğru gülerek eğilip, "Herkesi karşıma alırım Leyla, ama seni asla." dediğinde hep birlikte gülmüştük söylediğine. "O halde anlaştık gençler. Akşam görüşürüz." diyerek yanımızdan ayrılıp dairesine girmişti. Hayret, önden gitmezdi halbuki Eros. Hayırdır?

 

Yaman da bana güzel bir gülüş attığında eve doğru geri geri adım atmış, çelik kapıya varmıştı. "Hazır olduğunuzda haber verirsiniz güzelim tamam mı?" dedi.

 

Ben de başımı onay verircesine sallayıp içeri girmiş ona doğru kapı ağzından bakıyordum. "Olur..." dediğimde ikimizde sonunda kapıları kapatmıştık.

 

'HAVADA AŞK KOKUSU VAR!' adlı neon yazılar yeniden göklerde. Evet, millet evet. Havada aşk kokusu var...

 

 

Loading...
0%