Yeni Üyelik
50.
Bölüm

49. BÖLÜM

@mahinehar

BÖLÜM 49: ÇİFT BULUŞMASI VE YENİ BİR YARIŞMA VAKASI

 

 

Dostoyevski ne güzel söylemiş: 'Eğer ertelediğin şey mutluluğun ise kaybedeceğin şey; koca bir hayat olur. O sebeple insan; sevmeli, affetmeli, özür dilemeli ve her şeyi ile hayatı kabul edip yaşamalıdır...' Ben de her şeyi ile yaşamı kabullenip hayatımı yaşamaya kaldığım yerden devam etmiştim Yamanla. Karşıma çıktıktan sonra birlikte bu raddelere gelebileceğimizi hiç düşünmemiştim açıkçası. Karakterlerimiz apayrı olsa bile, biz yine de birbirimizi tamamlamayı çok iyi bir şekilde başarıyorduk. Bu binaya geldiği zamanı ve Eleni Hanım'ın dükkânında karşılaştığımız o ilk an daha dün gibi aklımdaydı. Kötü bir başlangıç yapmıştık Yamanla, ancak şimdi o, benim her şeyim olmuştu ve bütün eksik yanlarımı tamamlayan yapı taşım gibiydi adeta. İyi ki dediğim insanlardan biri olması da güzel getirilerin en özeliydi şüphesiz.

 

Haftanın son günüydü ve cuma günleri izin günüm olarak değiştiği için okuldan direkt eve gelmiştim. Akşam gezmesi için İpekle hazırlandığımızda, bir yarım saate kadar evden çıkacaktık. Selin düşünceli bir şekilde odanın bir köşesine sindiğinde bakışlarım aynı zamanda evin diğer kalan üyelerinin üzerindeydi. "Agresif belam, Doruk ne zaman gelirsiniz diye soruyor." dedi küçük el aynasından saçlarını düzeltmeye çalışırken.

 

"Patladı bu da he iyice. Az sabretsin, ne bu acele?" dediğimde çantamı düzeltmeye devam etmiştim.

 

Pelin, "Çocuk haklı. Artık çıkın evden Leyla." diye göz devirdi. Bir sen eksiktin zaten Peliniko. Sana ne oluyorsa? Hıh...

 

"Biz ne zaman evden çıkıp bir yere gitmeye çalışsak, bunu her seferinde bayağı geç bir şekilde hazırlanan Baytar mı söylüyor lan bana?" diye çıkıştım. "Bence sen hiç konuşma."

 

Hazır cevap Pelin, "En azından ben acele ediyordum Leyla. Sen ise sallana sallana hazırlanıyorsun. Bunu kabul et." dedi ağzını eğerken. Yok ya...

 

"Hadi oradan be." dediğimde yüzünü buruşturan Selvi'ye kaymıştı bakışlarım. Bir roket fırlatmama müsaade etmediniz ya şu Baytar'a millet. E-e, aşk olsun size de...

 

Selvi, "Bir sap olarak biz kaldık seninle Pelin. Biz ne zaman böyle hazırlanıp sevdiceklerimizle buluşmaya gideceğiz?" dedi elindeki kahve kupasıyla huzursuzca olduğu yerden kıpırdarken. Hele dünya gündemine bile oturtmaya hazırlandıkları dertlerine bakın siz canlarım. Göz devirme...

 

Pelin hayıflanıp, "Sanırım hiçbir zaman Selvi." dedi. "Bize eli yüzü düzgün adamlar denk gelmiyor; ne yazık ki." dediğinde bir yandan da Selin'e bakarak konuşuyordu. "Aşkını itiraf eden erkeklerle doldu etrafımız, ama bazıları hâlâ susmayı tercih ediyor. Biz anca ıskalıyoruz. Her şey şans meselesi..." diyerek Bombacının dikkatini çekmeye çalıştı.

 

Selin, "Bana laf mı çarptın sen?" diye sordu kafasını Baytar'a doğru çevirdiğinde.

 

"Günaydın..." diyerek bekletmeden yanıtlamıştı onu. "Kızım, sen ne diye hâlâ Melih'ten kaçıp duruyorsun ki? Bak, insanın kapısını aşk bir kere çalar. Bunu unutma ve elden kaçırma şu çocuğu." Görende sanır 40 yıllık ilişki koçu. Peh...

 

"Ağzın iyi laf yapıyor, ama icraata gelince sen de tık yok Pelin." diye ciyakladım. Evdeki herkesin bir maziye sahip olması ve sütten ağzı yananların yoğurdu üfleyerek yemeye çalışması? Her şey gelirdi de böylesi hep mi kalırdı tepemizde orası meçhul millet...

 

"Kelin ilacı olsa kendi başına sürermiş." diyerek kahkaha atmıştı Selvi. "İğne, iplik tutmayı becerebilirim, ama kendi söküğümü asla dikemem. O yüzden ben bir şey söylemiyorum kızlar." deyip aradan sıyrılmıştı Yasal soyguncu. Ulan ciddi ciddi bu kızı da sevmeye başladım ben ha. Dobraydı ve bir şeyi yapamayacağını bile bile doğrusunu söylemekten asla çekinmiyordu. Aferin lan sana... Millet şok! 'TROLLENDİK!' adlı neon yazılar yeniden sahalarda. Nihahaha!

 

Selin, "İnsan gönül yarası alınca bir daha asla karşısına onu ciddi anlamda seven biri çıkmayacak diye düşünüyor." dediğinde buz gibi çıkan sesi, odanın dört duvarında eko yapmıştı sanki. "Güven duygusundan mahrum, yaşanacak her şeyden korkarak çekinen ve duygularını bir kez daha yanlış bir insanda harcama endişesi... Bunlar benim için birer sorun. Aklım karmakarışık ve ben de ne yapacağımı bilmiyorum." demişti usulca. Sövmek istemiyorum. Hayır, sövmek istemiyorum...

 

Hepimiz birbirimizin yüzüne bakınca gözlerim istemsizce dolmuştu. Onu çok iyi anlıyordum. Hayır, onu bu odada bulunan kızlar ve bu sorunu yaşayan herkes çok iyi anlıyordu. Çantamı sehpanın üzerine yavaşça bırakıp Bombacının yanına giderek hafiften dizlerimin üzerine çökmüştüm. Elimi kalbinin üzerine koyarak, "Burası sana ne yapmanı söylüyorsa onu dinlemelisin Selin. Aşkın kalbe nasıl düştüğünü hiçbir şekilde bilemezsin. Ansızın ve çok hızlı gelişen bir duygu, çünkü bu. Biliyorum, bu garip hislerin ve cevabı olmayan soruların seni nasıl bir karanlığa sürüklediğini; ancak hayatın her şeye rağmen devam ettiğini ve bazı şeyleri ertelemek için hayatın çok kısa olduğunu göz ardı etmemelisin. Beni anlıyorsun değil mi?" dediğimde içimden bir şeyler kopup gitmişti sanki.

 

Pelin, "Leyla söylediklerinde çok haklı." dediğinde burnunu çekmişti.

 

"Hem de her bir kelimesinde." diyerek onay dolu bir sesle desteklemişti İpek'te.

 

Selin gözlerinden taşmak üzere olan yaşların akmaması için tavana bakmıştı. "Senin mutlu olman beni de mutlu ediyor biliyorsun değil mi Leyla?" diye içi acıyarak konuştu.

 

"Biliyorum," dediğimde içinde bulunduğumuz durum canımı sıkmıştı. "Kimsenin mutluluğu senin mutluluğun etmez ama Selin. Önemli olan kendinsin. Bunu unutma." dedim tarazlı çıkan sesimle.

 

Selvi yaygara koparmaya hazırlanan bir boksör gibi, "Yeter be bu kadar hüzün dalgası. İpek, ağlamaktan makyajın akmak üzere. Leyla, sen de hemen toparlan. Yaman ve Doruk'u daha fazla bekletmeyin artık." dediğinde aniden ayağa fırladım. My best love! Kör olasıcalar, bizi lafa tuttular iyi mi?

 

"Eyvah! Biz onları unuttuk lan resmen." deyip panikledim. Ulan bu resmen bendim öyle mi?

 

İpek aceleyle toparlanmış, "Eyvah ki ne eyvah. Doruk söylenip duracak şimdi." diyerek makyajını tekrardan kontrol etmeye başladı. Hele bir söylensin dişlerini sökerim ben onun. Göz devirme...

 

Selin'e baktığımda içim sızlamıştı ve onu böyle bırakıp gitmek istememiştim doğrusu. Ellerinden tutup, "Melih iyi biri. Ona ve kendine yeniden bir şans vermelisin Selin." dediğimde Pelin söze atlamıştı.

 

"Tabii ki bir şans verecek. Yok, öyle kenara çekilip kabuğuna girmek falan. Vallahi bu sefer zıvanadan Leyla değil, ben çıkarım bilmiş ol Selin." diyerek diş bilemişti şimdiden Baytar. Bana sataşmasa patlardı zaten! Şahit olun millet, şahit...

 

"Adımı anmasan öleceksin değil mi?"

 

"Sensiz yapamıyorum Leyla, anla..." deyip dibimde bitmişti. "Hadi artık gidin siz." Ne lan bu? Sanki bizi evden kovmaya çalışıyor haspam. Sen kimi, kimin evinden kovuyor- KESTİK!

 

"Ama Selin'i böyle bırakıp-"

 

"Leyla..."

 

Selin yüzüme bakıp, "Ben iyiyim canım. Siz eğlenmenize bakın. Dediklerini de düşüneceğim." diyerek kalender bir gülüş atmıştı. Hele bir düşünme, hele bir harekete geçme, ben sana neler yapıyorum o zaman gör bak Bombacı. Göz devirme...

 

Selvi, "Ayrıca bizde Selin'in arkadaşlarıyız. Onu iyice silkelemek benle Pelin'in de işi. Bunu unutma ve artık merak etme Leyla." diyerek göz kırpmıştı. İyi niyetimin kullanma süresi bitmek üzere. Eksi Leyla modunu aktif etmek için son 10 saniye...

 

"Lan bari eve döndüğümde tek parça halinde bulayım dostumu. Söz konusu siz ikinizseniz işin boyutu çok büyük bir faciaya neden oluyor." dediğimde gülerek dış kapıya doğru ilerlemeye başladım kızların yönlendirmesiyle.

 

Pelin, "Kendinden söz ettin herhalde Leyla?" dediğinde elini kapı pervasıza dayamıştı. "Bu evde faciaya sebep olan biri varsa o kişi senden başkası değil; ne yazık ki."

 

"Kalıp seninle çene yarıştırmak isterdim, ama sevgilim kapıda beni bekliyor Pelin. Sana ayıracak zamanım kalmadı maalesef. Hadi güle güle." diyerek merdivenlere doğru yönelmiştim.

 

"Tam bir cadısın biliyorsun değil mi?" dediğinde arkamı dönmüştüm.

 

"La Befana cadısı soyundan gelen bir varis ararlarsa senin adını vereceğim yetkililere." deyip güle güle inmeye devam etmiştim.

 

İpek arkamdan gülüp aşağıya indiğinde Pelin'in uğultuları üst katta kalmıştı. "Siz iflah olmaz bir ikilisiniz agresif belam biliyorsun değil mi?" diyerek inmişti son basamaktan sahanlığa.

 

"Pelin'i delirtmek hoşuma gidiyor." dediğimde Yaman ve Doruk'u aramıştı gözlerim. "Ayrıca bunu çok iyi biliyorum." deyip aracın içinde öylece beklediğini gördüğüm erkek arkadaşıma doğru bakarak gülümsemiştim. "Bunlar iyice turşuya benzemiş İpek. Hadi biz de daha fazla kızdırmadan bir an önce binelim şu arabaya." diyerek yanlarına doğru yürümeye başlamıştık.

 

 

 

🍀🍀🍀🍀

 

 

Sakin kalanın, sabırlı olanın, iyi niyetle düşünenin işi rast gider derler hep. Bunların hepsini bir arada yapmak Dorukla olduktan sonra biraz zor geliyordu açıkçası bana millet. Anlık değişen ruh halimle, dünyayı dar ettiğim bir günümdeyim diyememekte zordu benim için maalesef ki. Beraber bir şeyler yapacaktık; ancak Eros ve Uğur böceğimin önce hangisinden başlayacaklarına karar verememeleri ve mıy mıy bir şekilde hareket etmeleri tahammül noktamı artık sıfıra indirmişti. İş başa düştü! Kolları sıvama vakti geldi de geçiyor millet! 'BOKSÖR LEYLA, EROS'U TOKAT MANYAĞI YAPMAK İÇİN HAZIRLANIYOR!' adlı neon yazılı tabelalar huzurda. Nerde? Yumruk atıp tokat manyağı yapmak yok arkadaşlar. Bu emsalsiz çıkmaza müdahil olacağım azıcık. Siz de var ya... Pes vallahi, pes!

 

"Yahu ne var yani bir şey üzerinde mutabık kalsak? Siz ikiniz..." dediğimde Doruk ve İpek irkilerek bana doğru bakmıştı. "Ben karar vereceğim ne yapacağımıza. Siz de artık bir susun bence." İtiraf ediyorum, Eros'u dövsem daha makbule geçerdi. Göz devirme...

 

"Bir gondol kaosu daha yaşamak istemem bak ben Leyla. Ne seçeceksin?" demişti ilk önden harekete geçen Hacker. Dünyanın en korkunç ve yüksek zirvesinde seni yalnız başına bırakıp gelseydik keşke Eros! Bir susmadın gittin be.

 

Biraz düşünür gibi yapıp, "Önce Bowling oynayalım. Daha sonra da sinemaya gideriz olmaz mı?" demiştim Yaman'a bakarak.

 

"Seninle her şeye varım ben." dediğinde, kalbimi bir kez daha kazanışına şahitlik etmiştim aynı zamanda. "Ben kabul ediyorum."

 

"Sen Bowling oynamasını biliyor musun Leyla?" diye sormuştu Doruk. Bu ne biçim bir soru lan böyle? Dinime küfreden Müslüman olsa bari dedirtiyor bana resmen bu çakal!

 

"Niye sen bilmiyor musun küçük enişte?"

 

"Ben biliyorum da İpek ve senin daha önce Bowling oynadığınızı hiç duymadım sadece."

 

İpek birden sevgilisine göz devirip, "Oradan bakınca bir şey bilmiyor gibi mi duruyorum ben sence Doruk Efendi?" Ah ulan! Şu verdiğim dersler sabote edilmeseydi Yasal soyguncu ve Baytar tarafından, Uğur böceğim uçan tekme atmayı çoktan öğrenir, yetmezmiş gibi bir de şu boş konuşan Havucun sıfatına çakardı güzelim tekmeyi. Mük bir hayaldi millet, kabul edin siz de çabuk...

 

"Aşkım ben onu demek istemedim."

 

"Ya ne demek istedin Doruk Bey?"

 

Başı sıkışan Eros, "Yaman, bir yardım etsen ya da el atsan diyorum kardeşim. Orada öylece durup Leyla'ya bakma istersen." diyerek yardım dilemişti. Beter ol aptal âşık...

 

"Sevgilimi bu işe karıştırma. Nasıl dağıttıysan öyle toparlamaya çalış küçük Eros!"

 

"Sevgilim mi?" diyerek tepki veren Yaman'a bakmıştım hemen ardından. Doruk'un söylenmesine odaklanması gerekirken o benim dediğime kilitlenmişti birden.

 

"Evet, ne oldu ki?"

 

"Hiç, kulağa çok hoş geliyor da."

 

"Hı, öyle mi?"

 

"Öyle." dediğinde Doruk aramızdaki bu büyülü havayı çok geçmeden bozmuştu. Sinir stres sahibi bir pamuk şeker olduğumu hatırlatmamda büyük fayda var şu Eros'a yeniden millet. Aksi halde çift buluşmasında katil oldu diye manşetlere düşmek istemem ben şimdi akşam akşam. Göz devirme...

 

"Çift olarak takılacaktık sözde biz gençler. Ne bu böyle aranızda fısır fısır konuşmalar. Aynı gemide olduğumuzu sanıyordum."

 

"Aynı gemideyiz, ama sen dümencisin Eros. İpekle yalnız kalmak istediğin her an bize kalleşlik yaptığını ve yanımızda olsan bile böyle davrandığını unutma bence sen. Hadi yürüyün önden bakalım. Bizi bekleyen bir oyun var."

 

"Hemen de kız Leyla. Oluyor mu, ama böyle?" dediğinde İpek koluna girip yönlendirmeye çalışmıştı Doruk'u.

 

"Artık susacak mısın sen?" diyerek kaşlarını çatmış, hızla yürümeye devam etmişlerdi birlikte.

 

Yaman ellerimden tutup, "Seninle şu an kaçma fikri aklımdan bir türlü çıkmak bilmiyor Leyla." dedi. "Ne yapsak, ben de Doruk'un yaptığı gibi sevdiğimle yalnız kalmak istediğimi haykırıp kaçırsam mı seni acaba?"

 

"Ya, Yaman..."

 

"Çift buluşması bir krize dönüşmeden bunu fırsata çevirmem gerekiyor. Başka ne yapayım güzelim."

 

"Seninle yalnız bir şeyler yapmak inan benim de çok hoşuma gidiyor canım, ama biliyorsun ki bunu İpek'e asla yapamam. Her zaman yapmak istediği şeyler arasında benim ve onun sevgilisi ile birlikte bir şeyler yapma düşüncesinden söz edip duruyordu. Tabii zamanında bu tarz şeylere kapalı olan ben, bu düşünceden fellik fellik İpek'i kırmadan kaçmaya çalışırdım. O yüzden bugünlük sabredelim mi seninle birlikte? Hadi gel..." dediğimde Yaman birden ellerimden sıkı sıkı tutup hareket etmemi engellemişti.

 

Yüzüne doğru baktığımda, "Ne oldu?" diye sordum.

 

"Sen benimsin. Başkası ile bir şeyler yapacak olman düşüncesi hiç hoşuma gitmedi Leyla."

 

"Kıskandın mı sen beni?"

 

"Evet." dedikten sonra beni kollarının arasında alıp yürümeye başladı. "Seni herkesten ve her şeyden kıskanıyorum ben güzelim."

 

"Kıskanç bir sevgilim varmış desene?" dediğimde gülüşerek Bowling salonuna girmiştik hemen ardından. İpek eline aldığı Bowling için yapılmış özel topları parmakları için denediğinde hâlâ oynayamayız gibi bakan Doruk'un bakışları ise üzerimizdeydi.

 

İpek'in yanına usulca gidip, "Uğur böceği, ne dersin şunları alt edelim mi?" dedim heyecanım Alp dağlarının zirvesini bile aşarken.

 

"Ben de sana bir yarış başlatalım mı diye soracaktım Leyla, ama bunu çift olarak değil, takım olarak oynayacağız. Sen ve ben, Yaman ve Doruk. Nasıl fikir?"

 

"Harika! Bana uyar bebeğim. Dünden hazırım ben zaten Eros'u şişlemeye."

 

"Bu sefer kesinlikle hak etti Leyla. Sevgilim diye ona acıyacağımı sanıyorsa yanılıyor." dediğinde ciddi bir duruştan sonra sahte bir gülüşle Doruk'a bakmıştı. "Bekle sen, bekle..."

 

"Lan sen harbiden bizim Uğur böceği misin?" diye sorduğumda biraz şaşırdığımı itiraf etmeliyim sizlere millet. İpek neler diyordu öyle? Ben doğru mu duyuyordum? ABAVVV...

 

"Evet, benim. Ne oldu ki Leyla?" Neler olmuyor ki çiçeğim...

 

Doruk yanımıza gelip, "Hadi karşılıklı oynayalım. İpek sen benimlesin." dediğinde bir top almıştı o da eline.

 

"Seninle olduğumu kim söyledi? Ben Leyla ile aynı takımda olacağım. Sen de Yaman enişte ile oynarsın Doruk. Hadi bakalım, başlayalım."

 

"Sen ciddi misin?"

 

"Söylediğin lafı sana yedirmekte nasılda kararlı görüyor musun Eros?"

 

"İpek, aşkım bak, öyle söylemek istemediğimi çok iyi biliyorsun."

 

"Gardını al Doruk Efendi. Bowling nasıl oynanırmış sana göstereceğim."

 

"Hay dilim kopsaydı da senin için bir şey demeseydim ben." diyerek Yaman'ın seslenmesi ile yanına doğru gitmişti. "E-e, nesine oynuyoruz?" diye sorduğunda pis bir gülüş atmıştım.

 

"Kaybeden takım, hesabı öder."

 

"Siz iki lokma ile doyuyorsunuz zaten. İstediğinizi söyleyebilirsiniz." dediğinde İpek ve Yaman birden uğultu yapmıştı. Ben boğazına düşkün bir Viking olarak biliniyorum seni budala! Hokus pokus, Eros' un cebini boşaltikus. Nihahaha!

 

"Bunu hiç söylemeyecektin Doruk." diyen ilk isim İpek olmuştu.

 

"Ne oldu ki?"

 

"Abi sevgilim diye demiyorum, ama Leyla sağlam yiyor. Benden söylemesi."

 

"Ne kadar abartabilir ki?" dediğinde bana ufaktan bir bakış atmıştı. "Çok hızlı bir tepki verdim sanırım."

 

"Hem de baya hızlı." dediğimde gülerek oynamak için ilk önce hareket edip topu oyun hattının sonunda bulunan kukalara doğru gönderdim.

 

'KAZANAN KİM OLUR BİLİNMEZ AMA KAYBEDEN BÜYÜK DARBE ALIR MİLLET!' adlı neon yazılar yine ve yeniden göklerde... Bilirsiniz, ben zengin züppelere hep ayar olurdum millet. Eros' un da bir zengin bebesi olduğunu bildiğimize göre, bu oyun sizce kaçar mıydı benden? ASLA...

Loading...
0%