@mahinehar
|
BÖLÜM 5: TAŞINMA
İtalya gibi bir yerin tatil rüyasında olmak mı? Bugüne kadar gördüğüm en güzel rüyalardan biri şayet bu olsa gerek; ancak gümleyen bir şey beni girmiş olduğum hülyadan sarsmak için oldukça inatçıydı. Bu da neyin nesiydi böyle şimdi? Gözlerimi zoraki bir şekilde araladığımda, aynı ses bu sefer daha şiddetli yankılanmıştı odamda. Yine neler oluyordu kim bilir? Bombacı Kimyager mi bir şey yapıyordu acaba? Bir gün gelecek hem kendini hem de bizi uzaya roket niyetine fırlatacak bu kız görün bakın millet! 'ŞAKACI LEYLA.' adlı neonlu yazılar ekranlarda görünmeye başladı. Sağ olun ya...
Güm...
Güm...
Güm...
Sanki biri dibimdeki duvarı yıkıyor gibiydi. Kaşlarım hiddetle çatılırken yatağımdan kalkıp duvara doğru baktım. Odaya göz gezdirdiğimde Selin yerinde yoktu. Allah aşkına bugün günlerden Pazar! Millet evinde istirahat ediyor. Bu nasıl bir gürültü ki uyku muyku, hülya mülya bırakmadı biz de lanet! Ulan Selin, inşallah sen değilsindir... Henüz ne olduğunu anlayamadan odamın kapısı gürültü ile açıldı. İçeri giren Baytar bozuntusu Pelin'di. Yavaş ulan, yavaş. Yüreğimi hoplattın!
"Leyla..."
"Ne oluyor lan?"
"Bunu görmen gerek."
"Neyi?"
"Dilim varmıyor söylemeye. Görsen daha iyi olur. Salondalar..." diyerek kapı önünden geldiği gibi kaybolmuştu Pelin. Panikle neler oluyor diye bakmak için depar atmıştım olduğum yerden olay mahalline doğru. Bir ağlama, dozu yüksek bir sümkürttü sesi nabzımı dörtnala sürmüştü çoktan. Allah bilir neye şahit olacaktı bu zavallı gözlerim birazdan? Salonun girişine vardığımda gözüme çarpan manzara, kanımı dondurmaya yetmişti sayın seyirciler. Ne göreyim? Selin'in saçı başı dağılmış, yüzü gözü ağlamaktan şişmişti. Uğur böceği yanında durmuş, yüzünde acı çekiyormuş gibi bir ifade ile sözde teselli niyetine dibindeydi bizim Bombacı Kimyagerin.
"Ne oluyor yahu? Sabah sabah nedir bütün bu olanlar?"
"Sen haklıydın Leyla." dedi Selin burnunu çekerek.
"Tövbe bismillah. Hangi konuda haklıymışım ben?" Haklı olduğunda başına bir şey gelen var mıydı aranızda millet? Şayet ben artık öyle düşünmeye başladım da. Sonum yazılıyor nokta com...
İpek, "Erkekler konusunda." dedi yarı ağlamaklı bir sesle. Buluttan nem kapsın yeter vallahi Uğur böceğimize gözyaşlarını dörtnala salmak için.
"Ne oldu ki?"
"Nuri bizim kızı aldatmış!" dedi İpek birden. Yavaş gel be yavaş! Pelin kılıklı, dost görünümlü çeyrek düşmanlar sizi. Canıma kastları var bu ikisinin; yoksa başka bir açıklaması olamaz bu yürek ext etme işleminin!
"Ne! O pezo ne yapmış ne yapmış?"
"Sen hep haklıydın diyorum ya Leyla. Erkek milleti değil mi? Topu aynı bu şerefsizlerin. Ben bunların kök-"
"Lan!" diye Selin'in dibine doğru gülle topu gibi fırlayıp girmiştim resmen. Parmaklarımı dudaklarına kapatıp, "Sövgü yok." dedim onun da bana her zaman yaptığı gibi hiddetli bir göz teması kurarken. Tarih tekerrürden ibarettir. Evet, evet...
"Sövgü var!" dedi olduğu gibi ağlamaya devam ederken.
"Yaklaşık kırk beş dakika oldu ağlıyorlar Leyla. Ne yapmamız gerek?" dedi Pelin'de hüzün dolu bir sesle. Kafam durma noktasına gelmişti. Bir de yetmezmiş gibi binanın içinde yankılanan bu ses beni deli etmeye yetiyordu açıkçası. Profesör Moody gibi sağa sola delici gözlerle bakmaya başladım dudaklarımı aralarken.
"Allah'ım, ahirete kadar başka sınava girmek istemiyorum. Niye her şey üst üste geliyor kurban olduğum?"
"Leyla?"
"Baytar'ım, büyüyünce unutur." dediğimde hepsi birden bana ters ters bakmaya başladı. "Aşkım kapışmaktan bir randevu talep etmemiz aylar sürer mi sizce?"
Hepsi bir ağızdan, "Ne?" dediler. Kızlar şok!
"İclal Aydın peki?" dediğimde hepsi yeniden beni öldürecekmiş gibi bakmaya devam etmişlerdi. Beyin nöronları ateş etmeye hazır! "Tamam, tamam... Şöyle yapalım, Serdar Ortaç'a ne dersiniz?" İleri hücum...
"Ben topla diye geldim yanına. Senin yaptığına bak Leyla!" dedi Pelin öfkeyle. Bu artist bana sesini yükselttikçe damarlarım ufaktan fink atmaya başlıyor millet demedi demeyin... 'SAKİN OL ŞAMPİYON!' adlı neon yazılı anime karakterler bulutlu tepelerdeki yerini aldı.
"Ne desem kırmızı ışık yakılıyor, ama olmuyor böyle gençler."
"Sarı bültene ne oldu?" dedi İpek merakla.
"Uğur böceği, kıyametlik bir olay henüz yaşanmadı. Federallerimi ayağa kaldırmanın bir âlemi yok."
"Ama bu Selin'in kıyameti Leyla! "dedi Pelin kendini koltuğa hızla atarken. İtiraf ediyorum, azıcık duvardan duvara vurmalı kendini bu Baytar. Koltukta neyin nesi duvar dururken? Öyle değil mi? Hiç...
"Size Serdar Ortaç diyorum kızlar, Serdar Ortaç." diye ellerimi birbirine doğru şaklattım sanki yeni bir buluş yapmışım gibi. "Siktir etmesini ve gelişine ters vurmasını çok güzel bir şekilde uygulayacak bombacımız ondan sonra hemencecik."
"Ne yapmayı düşünüyorsun?" dedi Selin burnunu çekerken beklenti dolu bakışlarını üzerime mandallamayı ihmal etmeden hemen önce.
"Tamam, hazır olun. Hemen geliyorum." diyerek bir koşu odama gidip karaoke için mikrofonu kapıp geldim yanlarına yeniden kızların. Selin'i yerinden kaldırıp sandalye üzerine oturtup Pelin'i sağına İpek'i ise soluna gelecek şekilde ayarladım. Hepsi bana tuhaf tuhaf bakarken deminden beri çıkan ses yeniden ortama sızmıştı sinsi bir gaz gibi. Bu gürültüyü çıkaran elime geçince selası okunacak! Hiç şüpheniz olmasın arkadaşlar...
"Allah aşkına bu tükürdüğümün sesi nereden geliyor böyle?"
"Yeni kiracılar..." dedi İpek. "Yaman denilen çocuk odasında ufak bir değişiklik yaptırıyormuş." İstihbaratın hangi kanaldan geldiğini söylememe gerek var mı? EROS DORUK!
"Ufak bir değişiklik mi? Mahalle ayağa kalktı onların yüzünden. Elbet sorarım hesabını ben bunun. Uykumda en güzel rüyamın içine etmek ne demekmiş görecek o kendini bir halt sanan züppe!" 'VİKİNG LEYLA BURNUNDAN SOLUYOR!' adlı neon yazılar, fiyakalı bir şekilde ufukta süzülmeye devam ediyor.
"Onlarla sorunsuz geçinmeye bak." dedi Pelin kaşlarını çatarken. "Eleni Hanımla papaz olmayalım yeniden Leyla." Benimle azıcık sorunsuz yaşamayı düşündü mü acaba bu lüle?
"Tamam, sessizlik lütfen." diyerek Selin'e odaklanıp gözlerimi kıstım. "Depresyonda mısın? Hiç dert değil, çünkü Serdar Ortaç sana bu durumdan nasıl kurtulacağını anlatacak. Bir: değmez..." dedikten sonra şarkının can alıcı yerinden söylemeye başladım deliler gibi yüksek sesimle ortalığı inleterek. Kızlara da bana eşlik etmesini kaş göz işareti ile de ihmal etmemiştim.
Değmez, aşklara değmez Yaşlara değmez Gönlüm ağlar, gözyaşım silinmez
"İki: seni üzeni hemen hayatından at gitsin."
Sana bir önerim olacak; hayatından Mikropları at
Biraz eğlendikten sonra iyi gelmişti bu Selin'e. En azından salona girdiğim andaki dağılmış halinde değildi kâküllü yârim. Sana bunu yapanın helvasını yemezsem bana da Leyla demesinler!
"Sen tam bir delisin Leyla." dedi Pelin alayla. Günde kaç kere duyuyorum bu lafı. Az yenilikçi olun da başka şeyler düşünün Pelin Hanımcım. Göz devirme!
"Yalnız olmadığımı düşünüyorum."
"Ha, tabii unutmuşum."
"Neyi?"
"İpek'i ve Selin'i de kendine benzettiğini. Acaba yeni ev arkadaşımız da sana benzer mi?" Canına susamış Baytar yapmışlar benden söylemesi arkideşler.
"Gezme Ceylan bu dağlarda seni avlarlar." diye bağırmaya başladım evin içinde yeniden. Pelin'e tehlikeli adımlar attıktan sonra birdenbire susup, "Türünün tek örneğisin ve başkalaşım geçirmiyorsun. Seni vampirlere yem mi etsem acaba?"
"Çatlak seni."
"Baytar bozuntusu."
"Leyla!"
"Pelin!"
"Kızlar, kızlar..." diye araya girmişti Uğur böceğim. Götü boklu Erostan sonra bizim İpek, yürek yiyen bir insana dönüşmüştü kuşkusuz. Fettah borsasının kaybetmesine izin vermemeliyim! İZİN VERMEMELİYİM! Yeminle Yüzüklerin Efendisindeki Smeagol gibi hissettim kendimi. O yüzüğün peşinde kıymetlim diye gezerken, ben Fettah'ım kaybetmesin diye yana yakıla Uğur böceğinin etrafında geziniyordum.
"Ne oldu İpek?" diye kısa bir an bakışlarını üzerimden çekmişti Pelin.
"Bugün sizin değil, Selin'in günü. Cidden hiç yardımcı olmuyorsunuz şu an ona." dediği an ikimizde Selin'e bakmıştık. Ağır çekimde kızın depresyonunun ağırlığını ölçmüştük resmen. 'KRİZ MASASI HAZIRLANMALI, KIZ CEPHESİ OHAL İLAN ETMELİ!' adlı neon yazılar belirdi yeniden.
"İkinci bir emire kadar âşık olmayı sizlere yasaklıyorum."
"Ne?"
"Sen ciddi misin Leyla?"
"Hiç olmadığım kadar evet İpek'im, böceğim."
"Niye bu kadar şaşırıyorsunuz? Şu Selin'in haline bakın abi. Aşk denilen şey adamı deli eder, insanlıktan çıkarır. Aşk köleliktir, köle olmaya son!" diye cırlamıştım resmen. 'LEYLA YARGI DAĞITIRSA ADLI ÇALIŞMA İFTİHARLA SUNAR.' adlı neon yazılı tablolar hevesli zirvelerde görünmeye yine ve yeniden.
"İç işleri bitmedi, sıra özel hayatımıza mı geldi?" diye itiraz etmişti Pelin.
"Ne o? Yeni bir Playboy mu var, yoksa hedefinde?"
"Ne Playboy'u kızım? Bu kadarı da fazla diyorum sadece. Frene bas azıcık frene!"
"Fazla mı? Leyla aldatıldım diye yanıma gelme, yoksa kafanı kırarım Pelin! Ben de geri vites yok ayrıca."
"Böyle bir şey olacağını sanmıyorum." dedi kollarını çiçek şeklinde dolayan kibirli tosbağa.
"Âşık olmak güzel bir şey." dedi kendinden emin bir sesle İpek. Görümcene gel bebeğim, görümcene gel! Tek âşık olacağın adam FETTAH OLMALI FETTAH! Keklenmek bu kadar kolay olmamalıydı sayın seyirciler. Göz devirme...
"Resmen attığım yemi yediniz be!" diye senaryoyu kesip attım iki dakikada.
"Yem mi?" diye atıldı Selin. Sonunda be! Günaydın Küçük Hanım!
"Alo... Kendinize gelin ulan bir an önce! Bak Selin, o şerefsiz Nuri yüzünden burada ağlaman o güzelim, çok değerli zamanından çaldırıyor bilmem farkında mısın? Takma kızım! Kalk hayatına kaldığın yerden devam et. Üzülme, ağlama, uğruna değmeyecek insan için heba etme kendini. Değer mi be ha, söyle? Değer mi?" Hollywood yıldızı olma yolunda emin adımlarla ilerliyor Viking Leylanız. Nuri bittin NURİ!
"Dünkü çayda bir şey mi vardı?" diye hemen atılıp sormuştu Pelin. MORFİN VARDI, RAHATLADIN MI? KAFA ÜÇYÜZ BEŞYÜZ NE YAPÇAN?
"Hayır. Demli bir çaydanlığı tek başına bitirdi sadece her zamanki gibi." dedi sorun yokmuş gibi bakan Selin.
"Bence çarpmış bizim Leyla'yı. Sizce?"
"Her zamanki hali." diye geçiştirmişti Selin direkt beni.
"Emin değilim." diyerek dikkatle yüzüme doğru bakıyordu İpek de.
"Sana yasak İpek âşık olmak." diye işaret parmağımı ona doğrultup sinsi sinsi güldüm makaraya devam ederken. Pelin'e istemsizce bakıp, "Sen ne halin varsa görebilirsin Peliniko."
"Peliniko mu?"
"Beğeneceğini biliyordum." diye göz kırptım kafamdaki şerro Nuri için işkence sahnelerini bir yandan yazarken.
"Baytar deyip duruyordun. Bu isim üretme de nereden çıktı? Canımı al daha iyi. Resmen işkence bu!"
"Elimi senin pis kanına bulamak mı? Parmak izim bile olmadan adam öldürmeye ben buna derim işte. Zayıf noktan bu olduğu için sürekli seni vuruyorum ya. Kolla kendini." diyerek dil çıkarıp koltuğa attım kendimi yorgun argın. 'SERİ KATİLE BAĞLAMA YOLUNDA İLERLEYEN BİR ADET LEYLA!' adlı neon yazılar yürek yemişti. Ah güzel uykum benim, ah bahtsız ben! Güne nasıl başladım ben böyle? Devamı gelmesin böylesinin Allah'ım.
"Ay, ben unuttum yine ya." diye yakınmıştı İpek. "Neden hatırlatmıyorsun Pelin poğaça hamurunu?"
"Allah!" diyerek ok gibi fırlamıştım yerimden. "Poğaça mı dedin sen? Neyli yaptın? Peynirli olduğunu söyle bana."
"Bence artık D ve B12 vitamini alma vaktin geldi de geçiyor İpek. Sana Leyla'yı çağırmadan önce söylemiştim zaten; ama sen öyle bir anda kaptırdın ki Selin'in davasına kendini, umurunda olmadı uyarı ateşim."
"Ayıp olacak çocuklara. Hemen gidip fırına vereyim poğaçaları." Kime ayıp oluyormuş? Ayrıca çocuk mu? Benim bilmediğim neler dönüyordu yine?
"Kime diyorum Uğur böceği? Ulan beni takmadı ya bu?" diye söylenerek baktım kızlara. "Ceylan gibi seke seke gitti resmen mutfağa. Neyden söz ediyor?"
"Yeni kiracılar için yapıyor senin uğruna ölüp bittiğin poğaçaları. O yüzden hemen heveslenme Leyla." dedi Selin ifadesiz bir sesle. Dost acı söyler adlı ilke söz bu. Nerede görsem tanırım. Göz devirme!
"Erkek koğuşu için mi? Biz dururken onlar için mi yapıyor?" Ay, ben nerelere gidim? NERELERE!
"Komşuluk ilişkileri diyoruz biz buna." dedi saçlarını reklam çekimindeymiş gibi savuran Pelin. Sanki bana olmuş Kleopatra!
"Senin gibi komşum olsun binayı ateşe veririm ben!" diye bıyık altı mırıldanmıştım.
"Efendim?" dedi Pelin duymazlıktan gelip bana salça olmaya devam ederken.
"Senden bir tane daha olsa diyorum. Türkiye'nin hepsine yeterdiniz en iyi komşucular olarak. Ne dersin?"
"Bak dalgana sen Leyla Hanım."
"Dalga denizde Pe-li-ni-ko-!" diye şeytanca sırıtarak mutfağa doğru yol almak için yanından saçlarımı savuraraktan geçmeyi ihmal etmemiştim çakma Kleopatra'mızın yaptığı gibi. Birden zilimiz çalınca kaşlarımı çatarak kapıya baktım. Oflayıp puflayarak açtım bekletmeden gelen kişiyi. Sabah sabah görmek isteyeceğim son kişi sendin Eros Doruk!
"Günaydın." dedi pişmiş kelle gibi sırıtarak.
"Gün size aydı. Hayırdır, dakika bir gol bir?"
"Çok açık sözlüsün Leyla." dedi omuzlarımın üzerinden hemen karşıdaki mutfağımızda duran İpek böceğimi görmeye çalışarak. Senin o gözlerini oyarım lan götü boklu Eros Doruk!
"Lafı gediğine sokmayı seviyorum diyelim. Ne vardı?"
"İpek poğaça yapacağını söylemişti. Onları almaya geldim. Kendisi nerede?" The person you are calling cannot be reached at the moment, please try again later. ADAMIM!
"Burası Saraçhane poğaçacısı mı Doruk?"
"Anlamadım?" dedi kaşları havalanırken. Anlatayım yavrucum, anlatayım EVLADIM!
'İŞTE ŞİMDİ BİTTİN SEN EROS DORUK!' adlı neon yazılar hızla belirdi. Haklısınız millet. İşte şimdi BİTTİ! |
0% |