Yeni Üyelik
53.
Bölüm

52. BÖLÜM

@mahinehar

 

BÖLÜM 52: ACI DOLU BİR HAYKIRIŞTAN DOĞAN KURŞUN SESİ

 

 

"Konuşulmayan acı, kalbi parçalar..."

 

•William Shakespeare

 

 

Yazar'dan...

 

 

Gökyüzünde ardı ardına çakan şimşekler, yaşanacak derin bir olayın meydana gelmesine engel değildi şüphesiz. Yaman işlerini hallettikten sonra eve dönmek üzere hiç kimsenin bulunmadığı, yalnızca tek tük geçen arabaların olduğu sokaktan seri adımlarla ilerliyordu. Birdenbire sokağın ortasında aniden beliren siyah pantolonlu, üzerinde deri siyah bir ceket bulunan adam yolunu kesmişti. Kavisli kaşları çatılan genç adam, neler olduğunu anlamamıştı başta. Gecenin ilerleyen saatleri içerisinde böylesine bir durum onun başına mı gelecekti? Pervasız hareketleri yüzünden sarhoş olduğunu düşünüp hiç karışmadan yoluna devam etmek istemişti Yaman. İşte tam da o anda tanımadığı kişi ona doğru seslenmişti.

 

"Bugün karşına çıktım; ancak sen görsen, öldüreceğin bir adamın yanından öylece hiçbir şey olmamış gibi çekip gidiyor musun?" diye söylendiğinde Yaman olduğu yere çivi gibi çalışmıştı. Doğru mu duymuştu? Ona bunları sarf eden adam ölesiye öldürmek istediği biri miydi? Kim olabilirdi ki? Neden karşısına bu şekilde çıkmıştı?

 

Yaman ardına dönerek, "Ne saçmaladığını sanıyorsun sen? Kafan mı güzel kardeşim senin?" dedi derin bir nefesi ciğerlerine doğru çektiğinde.

 

"Beni hâlâ çıkaramadın mı?" diyerek öne doğru atıldığında yanıp sönen bir sokak lambasının altında gölgeli yüzü aydınlanmıştı.

 

"Hayır, kimsin sen?" diye soran Yaman ellerini ceplerinden çıkarmıştı. "Ne istiyorsun benden?"

 

"Ne istediğim gayet açık ve net değil mi?" dediğinde uğultulu bir gülüş peyda olmuştu yüzünde. Kararan gözleri, moraran gözaltları her şeyi aşikâre belli ediyordu birazda. "Leyla'yı sana yar edeceğimi mi düşündün?" Bu cümleden sonra Yaman artık karşısında kimin olduğunu anlamıştı. Damarları gerilirken, saniye arayla yumruklarını sıkmıştı olduğu yerde.

 

"Sensin o, değil mi? Soysuz Mert..."

 

"Ağır ol. Sen bana hakaret edecek yetkinliğe sahip değilsin adamım!"

 

Yaman öfkeyle üzerine doğru yürüdüğünde, "Leyla'ya yaşattıkların yetmedi mi? Ne istiyorsun hâlâ ondan sen ha, ne?" diye bağırıp yüzüne bir yumruk salladığında Mert sert bir şekilde yere düşmüştü. Aslında bu yumruğu atmasına bu gecelik izin veriyordu tehlikeli düşünceleri.

 

Mert dudaklarının kenarından akan kanları elinin tersiyle silip kahkaha atarak yerden doğrulmaya çalıştığında, "Elinden gelenin en iyisi bu mu?" diye bağırmıştı Yaman'a bir yumrukta o sallarken. "Bu gece istediğin kadar bana vurabilirsin. Ölüme giderken vereceğin enerjiyi bizzat görmek istiyorum." dedi hırlayarak çıkan sesi.

 

Yaman hızla doğrulup Mert'in üzerine doğru atlamıştı öfkeyle. Birlikte yere doğru kapaklandıklarında ardı ardına yumruk indirmişti yüzüne. "Amacın ne ulan senin! Amacın ne? Ne istiyorsun sen hâlâ bizden? Ne!" diye bağırdığında Mert dayanamayıp Yaman'ın darbelerinden kurtulmak için onunla boğuşmaya çalışmıştı.

 

Yaman'ın üzerine doğru çıktığında bu sefer yumruk atma sırası ona gelmişti. "Leyla'ya sahip olmak! Onu benden başka kimse böylesine delice sevemez. Anladın mı?"

 

Yaman altından çevik bir şekilde çıkıp boğuşmaya devam ettiğinde, "Sen hastasın! Ona yaşattıklarından sonra sana döneceğini mi sanıyordun hâlâ, budala herif!"

 

"Sen aramıza girmiş olmasaydın eğer, Leyla ile yeniden bir şansım olabilirdi." dediğinde iki kişi daha sokakta belirmişti ve yanlarına doğru geliyorlardı. Adamlarına dur işareti yapan Mert pis bir gülüş takınmıştı ayriyeten yüzüne. "Her yolu denedim; ancak Leyla bana dönmeyi hiçbir şekilde kabul etmedi. Sevgisine sahip olamadığım bir kadının nefretine sahip olmayı yeğlerim." dediğinde Yaman ona tiksinerek bakıyordu.

 

"O zaten senden nefret ediyordu. Daha ne yaparak bunu ileri bir seviyeye taşıyabilirsin ki?" dediğinde ürkünç bir şekilde gülümsemişti. Mert bu gülüş karşısında deliye dönerken, Yaman dudaklarını tekrardan aralamıştı. "Benimle olduktan sonra bu nefretin esamisi dahi kalmadı artık onda. Geçmişi, yaşattıklarını ve seni unuttu. Bizim önümüzde güzel bir hayat var. Senin olmadığın, sonsuza dek dahi olmayacağın bir hayat..."

 

Kendine bu söylenenlerden sonra hâkim olamayan Mert, "Gebertirim lan seni! Gebertirim..." diye bağırdığında adamlarına Yaman'ı tutmaları gerektiğini söyleyip karnına doğru yumruk atıp tekme savurmaya başlamıştı. Yüzü gözü kan içinde kalan genç adam iğreti bir gülüşle yeniden yüzüne bakmaya devam etmişti.

 

Ağzında biriken kanı yere tükürdükten sonra, "Hiçbir halt yapamazsın sen artık bize! Geberecek biri varsa o da sen olacaksın bu saatten sonra!" diye bağırdığında, onu tutan adamlardan kurtulup Mert'e saldırmıştı. Üzerine yapışan ellerden kurtulmak için iki adamı da savurmuştu Yaman. Mert kontrolden çıkan planını rayına oturmak için ve etrafta başka kimseye yakalanmamak adına belinde duran silahına doğru uzanmıştı hızla. Kafasına koyduğunu yapacaktı bu gece. Bu işi olduğu gibi bitirip kayıplara karışacaktı ona hiçbir şey olmadan.

 

"Dur dedim!" diye bağırdı önce. Fakat Yaman adamlarını dövmeye devam etmişti süratle kendini kaybederken. Mert havaya bir el ateş ettiğinde, genç adam irkilerek durmuştu. "Sana dur demiştim!" dediğinde namlunun ucunu artık genç adamın bedenine doğru hedef almıştı.

 

"Delirmişsin sen! Bırak elindeki o silahı." dedi gözünü kırpmadan Mert'e bakan genç adam.

 

"Delirdim! Beni siz ve hiçbir şey olmamış gibi devam ettirdiğiniz mutluluğunuz delirtti. Her gün izledim ben sizi hem de her gün. Leyla'nın hiçbir zaman bana şefkatle bakmayan gözlerini, senin gözlerine dikişini izledim. Sıcaklığını bir türlü hissedemediğim ellerini senin ellerine verişini seyrettim. Ben bu kirli duyguların altında ezilirken, siz bitmek bilmeyen mutluluğunuza baktınız! Hiçbir şey olmamış gibi hayatınıza devam ettiniz. Bir zamanlar sadece bana ait olan kadının, artık senin oluşuna şahitlik ettim lan ben. Bunlar ne demek biliyor musun sen? Beni sakın hafife alma! Hiçbir şey yapmadan öylece duracağımı mı sandınız? Buna kendi çapımda bir son vermenin zamanı çoktan gelip çatmıştı zaten. Yapacağım en iyi şey, bu saatten sonra seni hem Leyla'dan hem de bu hayattan koparmak olacak. O benim kalbimi nasıl söktüyse yerinden, ben de onun kalbini sökeceğim yerli yerinden. Seni öldürürsem eğer, Leyla'dan sonsuza dek intikamımı almış olacağım! Son duanı et Yaman..." dediğinde gözünü kırpmadan tetiği çekmişti Mert.

 

Yaman bedenini yarıya doğru indirip yavaşça yanına yaklaşmaya çalışmıştı, Mert delirmiş gibi konuşurken. O sıra gözünü karartan Mert, "Yaklaşma!" diyerek kükredi. Genç adam sokağın sonuna doğru istemsizce bakıp arkasına döndüğünde yoldan geçen birilerini aramıştı bi' çare gözleri. Aklında sadece Leyla vardı. Sevdiği olan kadın... Böyle mi bitecekti? Sahi, onların hikâyesi burada, bu şekilde mi sonlanacaktı? Sevdiği kadını bugün son görüşü müydü cidden? Aklı çıkmazların eşiğinde savrulup dururken zaman acımasızca işliyordu.

 

Mert'e doğru baktığında nihai sonunu kabullenmişçesine dudaklarını aralamıştı genç adam. "Belki sıkacağın bir kurşunla ölebilirim bu gece, ama sen hiçbir şekilde Leyla ile birbirimize olan bağımızı koparamayacaksın Mert. Bizi ayıramayacaksın. Bunu asla yapamayacaksın şerefsiz!" diye bağırdığında Mert çılgına dönüyordu her bir cümlesinde. Bunu fark eden Yaman, belli bir kaçış yolu bulabileceğini düşünüp devam etmişti sözlerine. "O beni seviyor, ben de onu!"

 

"Kes!" diye haykırdı delice bakan gözleriyle Mert. "Kes sesini tamam mı? Daha fazla konuşma!"

 

"Aramıza nefretin giremeyecek!"

 

"Sus diyorum sana! Sus..." diye çığırından çıkan Mert, kontrolünü kaybetmişti sonunda. Saniyeler ile yarışan Yaman, fırsattan istifade hızlı düşünüp üzerine çabucak atlamak için silaha yönelmişti. Bu delice cesareti yüzünden şans eseri silah patlamadan eline geçirmişti tabancayı. Birbirleri ile bir kez daha cebelleşen ikili arasında tartışma hız kesmeden devam ediyordu. Yaman zorlukla aldığı silahı Mert'in ulaşamayacağı bir yere doğru fırlattığında yüzüne yumruk atmaya başlamıştı hemen ardından.

 

"Bizi. Asla. Ayıramayacaksın. Sen! Leyla'ya. Bir. Daha. Zarar. Veremeyeceksin! Buna. İzin. Vermeyeceğim..." diyerek kesik kesik konuştuğunda, yumruk atmaktan vazgeçip Mert'in üzerinden kalkmıştı nefes nefese kalan genç adam. Yerde kendinden geçen Mert'e son kez bakıp bitkin bir şekilde cebinden çıkardığı telefona birkaç numarayı tuşlamıştı. Kısa süren konuşmasının ardından polisleri çağırdığını anlamıştı Mert. Yaman tiksinerek ona doğru baktığında, "Ömür boyu hapiste çürüyeceksin!" dedi. "Amacına ulaşmana asla müsaade etmeyeceğim!"

 

O sıra Mert öksürürken kendine gelmeye çalışıyordu bir yandan da. Yaman ayakta duracak takati kalmadığını anladığında, sırtını duvara doğru yaslamak için geriye doğru adımlamıştı. O sırtını soğuk duvarların esaretine bıraktığında ansızın gök gürledi ve acı dolu bir haykırış sokaklardan yüreğine doğru dökülüp aktı. "Yaman..."

 

Genç adam başını hızla doğrultup korkuyla yerinden sıçradı. "Leyla..." dedi aralanan dudaklarının girdabı andıran derin karanlığının kenarından.

 

Bu acı dolu sesle yerinden kıpırdayan bir diğer isimse Mert olmuştu. Yaman kontrolden çıkıp şarampole yuvarlanan bir araç gibi savrula savrula koşmuştu sesin geldiği tarafa doğru. Onun burada ne işi vardı? Leyla nasıl olurdu da buraya gelirdi? Mert'ten onu uzak tutmak için delice koşmaya devam etti dizleri bedenini taşımakta zorlanırken.

 

Genç adam bir sağına bir soluna doğru bakarken, Leyla'nın geldiği yönü görmek için ısrarla odaklanmaya çalışıyordu. Zihni alabora olurken, kalbi göğüs kafesini terk edecekmiş gibi çarpıyordu. Genç kız solunda kalan yolun, karanlığa gömülü tarafında belirirken Yaman ona doğru endişeyle bakmıştı. Saniye arayla etrafına bakmaktan vazgeçen Leyla, önüne doğru dikkatini verdiğinde Yaman'ı tam karşısında bulmuştu. Gözleri korkuyla açıldığında yüzü dehşet içinde kalmıştı. Sevdiği adama koşan genç kız haykırarak bir kez daha, "Yaman!" diye hitap etmişti.

 

Genç adam ona doğru usulca yürüdüğünde bitkindi. "Senin burada ne işin var?" diye sorduğunda Leyla düşmek üzere olan Yaman'ı tutmuştu. "Burası senin için tehlikeli bir yer!"

 

"Ne oldu sana?" diye ağlamaklı çıkan sesiyle destek olmuştu sevdiği adama sarılan genç kız. "Özür dilerim, özür dilerim Yaman. Hepsi benim suçum, her şey benim yüzümden oldu!" dediğinde, genç adam elini dudaklarının üzerine koyarak Leyla'yı susturmuştu.

 

"Şştt. Benim hiçbir şeyim yok güzelim. Hem sen neden özür diliyorsun ki?" dediğinde Leyla'nın yüzünü avucunun içiyle kavramıştı. "Ağlama..."

 

"Başına gelenlerin tüm sorumlusu benim de ondan. Ben, ben böyle olsun istemedim Yaman! Gerçekten istemedim..."

 

"Biliyorum güzelim, biliyorum. Ama böyle bir şey için kendini suçlayıp durma lütfen. Bu yeterince kalbimi parçalıyor zaten." dediğinde Leyla hıçkırarak ağlamaya başlamıştı.

 

"Şu haline bak? Neler oldu böyle?" dediğinde Yaman gerçeklerin hatırına gelişiyle Leyla'ya korkuyla bakmıştı. "Senin burada olmaman gerek. Hemen eve dön Leyla. Hem de hemen!"

 

"Hayır! Hiçbir yere gitmiyorum ben. Seni burada öylece bırakıp gidemem ben Yaman. Bunu yapamam..." dediğinde genç adam Leyla'yı sakinleştirmek için hızla sarılmıştı.

 

"Bana bir şey olmayacak güzelim, merak etme." dedi kulağına doğru fısıldadığında. "Bu hesap artık daha da uzamadan kapanmalı Leyla. Seni sonsuza dek o adamdan kurtarmak için elimden geleni yapmama izin vermeni istiyorum, lütfen. Benim için önce güvenliğin önemli. Şu an ne kadar delirdiğimi tahmin bile edemezsin. Lütfen artık git..." dediğinde Leyla kafasını sağa sola itiraz ederek sallamıştı.

 

"Bunu yapamam diyorum sana! Seni bırakıp gidemem, neden anlamak istemiyorsun? Ya sana kötü bir şey olursa? Polisleri aramamız gerek!" dediğinde el çabukluğu ile telefonuna uzamıştı Leyla. "Mert'i daha önceden şikâyet etmiştik biz zaten. Polislere bırakalım bu işi. Sen benimle birlikte eve dön. Lütfen..."

 

Yaman genç kızın elindeki telefonu indirip, "Ben zaten polisleri aradım güzelim. Birazdan burada olurlar. Dediğim gibi, önce senin güvenliğin daha önemli benim için. O herifle bir daha asla karşı karşıya gelmeni istemiyorum." dediğinde Leyla gözleri dolu bir şekilde Yaman'a bakıp tekrardan sarılmıştı. "Güzelim bak, sana söz veriyorum, yanına tekrardan geri döneceğim ve artık hiçbir şey için korkup tedirgin bir şekilde yaşamaman için elimden geleni yapacağım. Sen sadece beni dinle. Lütfen artık eve git..."

 

"Beni bu hayatta korkutan en büyük şey ne biliyor musun Yaman? Verilen sözler... O sözler yerine getirilmediğinde kalbim bin parçaya ayrılıyor. Lütfen beni paramparça olmuş bir halde bırakıp gitme..." dediğinde hâlâ genç adama sarılı bir şekilde olduğu için gördüğü şey kanını dondurmaya yetmişti genç kızın. Yaman'ın sırtı dönük olduğu için neler olduğunu bilmiyordu; ne yazık ki. Leyla dumura uğramış bir şekilde elinde silah tutan Mert'e dehşet içinde bakıyordu.

 

"O minik kalbin artık benim. Sahip olduğum bu eşsiz dünya için bütün verilen sözleri yakıp yıkıp yine sana gelirim ben güzelim. Korkma artık, hiçbir şey için korkma. Ben yanındayım..." dediğinde Leyla harekete geçen Mert'in hamlesini ağır çekimde izliyor gibiydi. Deliye dönmüş Mert'in gözleri her şeyi yapabileceğini haykırdığında, Leyla'nın aklında sadece tek bir şey vardı. Yaman'ı ne pahasına olursa olsun korumak...

 

Genç adamla saniye arayla göz göze gelirlerken, yüzündeki sırıtış içinde bir şeylerin kopmasına vesile olmuştu sanki. Mert, tetiği hızla çektiğinde sıktığı kurşun Yaman'a isabet etmesin diye bedenini bir tur etrafında çevirmişti Leyla. Bu hareketi ile Yaman arkasında kalırken, o kendini alev topu olmuş kurşunun önüne doğru atmıştı. Sevdiği adamı körpe bir şekilde sıkılan kurşundan korumak adına geriye doğru atmıştı atmasına; ancak kurşunun hedefi yalnızca kendisi olmuştu.

 

Sırtından isabet eden mermiyle sendeleyen Leyla, Yaman'ın gözlerinin içine bakmıştı. Genç adamın yüzüne kan sıçrarken, "Hayır... Hayır..." diye inlemişti. "Leyla!" diye avazı çıktığı kadar bağırdığında Mert, genç kızın yaptığı hareket sonucu kendisinin vurulduğunu görmüştü. Dizlerinin üzerine çöktüğünde silah elinden kayıp düşmüştü öylece. O sıra polis siren sesleri sokağı inlettiğinde, Yaman delirmiş gibi bağırıyor, Leyla'yı düşmesin diye tutmaya çalışıyordu.

 

Genç kızı sıkıca tutup sarstığında ev arkadaşları ve kızlarda bağırarak yanlarına doğru koşmaya başlamıştı. "Neden yaptın? Bunu neden yaptın Leyla!" diye bağırdığında sesi artık içeri kaçmış gibi kısık kısık çıkıyordu Yaman'ın.

 

Leyla kesik kesik nefes aldığında, gözlerinden yaşlar akmaya devam ediyordu. Sol elini kaldırıp Yaman'ın yüzüne dokundurduğunda genç adam hızla tutmuştu parmaklarını. "Göz göre göre seni vurmasına müsaade edemezdim. Sana bir şey olmasına dayanamazdım ben Yaman." dedi zoraki bir şekilde konuşmaya çalıştığında. "O yüzden üzülme lütfen..."

 

Yanlarına gelen kızlar Leyla'nın vurulduğunu gördüğünde çığlık atmaya, bağırıp çağırmaya başlamışlardı. "Ambulans! Ambulansı arayın..." diye kükremişti birden Yaman.

 

Serhan hızla telefonuna davrandığında Melih ve Doruk kızları sakinleştirmeye çalışıyordu bir yandan. Yaman kucağında duran sevdiği kadına baktığında, "Sana bir şey olmayacak Leyla. Dayan..." dedi gözyaşlarına hâkim olmakta güçlük çekerken. Polisler Mert'i yakalarken, bu işe ortak olan diğer iki isim çoktan kaçmışlardı olay mahallinden. Leyla'yı istemeyerekten olsa vuran Mert, kendinde değildi.

 

"Yaman..." dedi öksüren Leyla. "Beni dinle."

 

"Hayır, konuşma Leyla. Gücünü bu şekilde tüketme lütfen. Seni hastaneye götüreceğim. Kurtulacaksın, sen yaşamaya devam edeceksin..." dediğinde etrafına bakmıştı delice. "Nerede kaldı bu lanet ambulans! Nerede?" diye kükremişti yeniden.

 

Serhan, "Aradım, yoldalar. Birazdan burada olurlar kardeşim." dedi hırsla ellerini saçlarından geçirdiğinde.

 

"Böyle bekleyemeyiz! Göremiyor musunuz o kan kaybediyor." diye sonunda ağlayarak bağırdığında Leyla elinden tutmuştu Yaman'ın.

 

Bilinci kapanmak üzere olan genç kız, "Bana söz ver." dedi fısıltıyla.

 

Yaman dikkatle bakıp, "Ne için söz vereceğim güzelim?" demişti gözlerinin denizi andıran maviliğinde kaybolduğunda.

 

"Bana ne olursa olsun, sen yaşamaya devam etmelisin Yaman. Bunun sözünü şimdi ver lütfen."

 

"O nasıl söz? Ne olursun böyle konuşma Leyla." diye hıçkırdı genç adam. "Ben sensiz bir hiçim bilmiyor musun? Sensiz bu hayatta nefes alamayacağımı da çok iyi biliyorsun. O yüzden böyle konuşmayı bırak lütfen. Kendini daha fazla yorma artık. Sana bir şey olmayacak!"

 

"Hayır," dedi öksürük göğsüne dayanılmaz bir ağrı yaydığında genç kızın. "Hayata artık küsmeni istemiyorum ben Yaman. Kendi kabuğuna çekilip, dünyanı karartmanı istemiyorum. Benim için yaşamalısın. Söz ver bana şimdi. Lütfen..."

 

Genç adamın göz bebekleri titrediğinde, "Söz verirsem eğer, benim de kalbim tıpkı seninki gibi paramparça olacak Leyla. Korkuyorum anlıyor musun? Korkuyorum..."

 

Genç kız kan kaybederken, yüzü bembeyaz kesilmişti. Bilinci gidip gelirken dudaklarını son kez aralamıştı. "Üşüyorum Yaman. Çok üşüyorum." dediğinde, genç adam yumruğunu sıkmıştı. "Canım acıyor, uykum çok geliyor." dedi.

 

"Hayır! Uyuma sakın Leyla. Aç gözlerini, aç..."

 

"Seni seviyorum Yaman." diyen Leyla o an gözlerini dünyasına kapatırken, Yaman panikle onu uyandırmayı denemişti hızla.

 

"Hayır, güzelim. Hayır! Uyumamalısın sen şimdi. Aç gözlerini lütfen Leyla, yalvarırım aç..." diye boğazı yırtılana kadar bağırdığında, genç kızın eli yere doğru ruhu bedeninden ayrılmışçasına düşmüştü. Bu düşüşle orada olan herkes haykırıp ağlamaya başlarken, Yaman kendini artık kaybetmişti.

 

Loading...
0%