Yeni Üyelik
16.
Bölüm

15. BÖLÜM

@mahinehar

BÖLÜM 15: DUYGULARIN RİTMİK DANSI

 

 

“Asrın nişanı parmağımdan yüreğine müebbet.”

 

 

Batum güneşi, yerini henüz izafi sanrılı karanlığına teslim etmemişti. Tepelerden göz kırparak, bulunduğu mekândan etrafına parıltılı bir kutup yıldızı gibi ışıldıyordu. Silueti tenine dönük güllere temas eden parmakları köhneleşmişti Ömer'in. Asi, ona doğru yaklaştıkça, ritim değiştiren yüreği oyun oynuyordu sanki kendisine. Gölgesine takılan hareleri, heyecanla gülümsüyordu.

Sonu olmayan bu virdimin, tek dermanıydı sükût. Asi, telefonda konuştuğu kişinin Ömer olduğundan emin olmak için Karagüllerin olduğu tarafa doğru ilerliyordu. Ela gözlerini, Ömer'in dönüşüyle onun koyu kahve harelerine bulamıştı. Ömer'in kendi kendine bir şeyler fısıldadığını fark eden Asi, ona doğru dönmesiyle aslında tam olarak algılayabilmişti sözlerini.

"Tıpkı sen gibi kokuyor."

Yanlış duymamıştı. Duyduğu şeyle irkilmiş, olduğu yerde öylece Ömer'i izlemeyi seçmişti. Kıpırtısız gözbebeklerini tuhaf bir seziyle kahve dolu dünyaya kaptırmıştı. Dudakları titremiş, kelimeler ise birkaç saniye arayla dilsiz sözcüklerini şekillendirmişti.

"Anlamadım?" dedi, genç adama doğru anlamsız bir şekilde bakan Asi.

Bir an başka dünyaya dalış yapan ve yaşanan her şeyi akışına bırakan Ömer, genç kızın yanında öylece durmuş, yüzüne sirayet eden tuhaflıkla bakan Asiyi sonunda fark edebilmişti. Afallayarak, 'Ne yapıyorum ya ben?' demesi için her ne kadar geç kalmış olsa da iç sesini susturup, üstün körü konuyu kapatmaya çalışmıştı.

"Şey, tıpkı papatya gibi kokuyor." dedi, kekeleyerek çıkan sesine engel olamayıp küfre tabi tutarken.

"Hı?" dedi bir an anlamaya çalışarak tebessüm eden Asi.

Ömer, genç kızın neye güldüğünü sormak için konuşmaya yeltendiğinde bir yandan karşısında ona içten bir şekilde tebessüm eden genç kızın gülüşüne kapılmıştı. Hâlâ gülümsemeye devam eden Asi olduğu yerde genç adama doğru bakmış ve dudaklarını aralamıştı. "Bunlar gül bir kere. Nasıl oluyor da papatya kokabiliyorlar?" diye sormuştu, kıkırdamaya devam ettiğinde.

"Bilmem." diye omuz silkmişti Ömer. "Bana öyle geldi. Ne yani, olamaz mı?"

"Olur, olur da. Yaptığın bu karşılaştırmanın biraz garip kaçtığını itiraf edebilirim."

"Neden garip kaçıyormuş bayan çokbilmiş? Papatyaları güllerden daha çok seviyorumdur belki?" dediğinde kendine inanamayan Ömer, içten içe mantığına, hazır cevap oluşuna çoktan söylenmeye başlamıştı bile.

"Bir erkek ve çiçek sevgisinden söz ediyorsun?" diyerek imalı bir bakış atmıştı Asi. "Üstelikte papatya seviyor öyle mi? Türünün tek örneğisin o zaman Ömer Behramoğlu. Bence her ihtimale karşı müzede sergilenmen lazım." dediğinde bir kez daha gülmüştü.

"Papatya ruhlu olduğum için olsa gerek." diye çıkışmıştı Ömer, ne dediğini kendi bile bilmezken. İç sesine küfürleri sıraladığında, 'Ulan tüküreyim böyle işe. Ne saçmalıyorum lan ben?' diye söylendiğinde o an için aklını peynir ekmekle yemek üzere olan aptal bir âşıktan fazlasıydı.

"Papatya ruhlu mu? Siz Behramoğluları cinssiniz galiba?" dedi gülmesini kahkaha tufanına sürükleyen Asi. "Bu dediğine kendin bile inanıyor musun?"

"Evet." dedi ve eklemişti Ömer. "Papatyaların kalbi vardır. Üstelik papatya ruhlu insanlar da az bulunur. Kıymetimi bil ve benimle daha fazla dalga geçme istersen?" dediğinde savunma manevrasını Asinin tepkisini ölçmek için ustaca sergilemişti.

"Affedersin de neden senin kıymetini bilecekmişim ben? Ne münasebet?"

"Hayat kıymetini bilecek insanlarla yaşamak için daha güzel de ondan küçük hanım. Sana söylerken biraz latife yapmış olabilirim. Dediğin gibi ne münasebet sen benim kıymetimi bilebilesin? Haklısın..." dedikten sonra bu sefer Ömer gülmeye başlamıştı.

Sinirlenen genç kız, "Neye gülüyorsun sen?" diye sormuştu kaşlarını çatarak.

"Yüzünün aldığı şekle gülüyorum." dediğinde işaret parmağını Asinin yüzüne doğru kaldırarak daire şeklinde bir tur gezdirmişti. "Ve yanağına bulaşmış olan o küçük lekeye."

"Ne lekesi? Ne var ki yüzümde?" diyerek eliyle göremediği yüzünü hızla ovalamaya başlamıştı Asi. Masum bir kız çocuğu gibi karşısında duran genç kızın, gittikçe bu tatlı haline gülen Ömer, Asi' ye yardım etmek için yanına biraz daha yaklaşmış ve kuruyan dudaklarını da beraberinde aralamıştı.

"Müsaade eder misin?"

"Neye?" demeye kalmadan, elmacık kemiğinin hemen altında duran çamur lekesini temizlemeye başlamıştı Ömer. Dokunuşuyla olduğu yerde öylece donup kalmıştı Asi. Tarifsiz duygular yaşayarak, kafesinden kaçmaya çalışan bir kuş gibi tekliyordu yüreği. Giderek atışları hızlanmış, karnında kanat çırparak uçuşan bir şeylerin hissiyle kala kalmıştı öylece. Eli ayağı birbirine dolanan Asi, aniden bir adım geri çekilmişti. Bunu yaparken de panikle sağına soluna doğru bakmıştı. Kendini toparlayarak Ömer'e öfkeyle bakıp birden hiddetlenmişti.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen?" diye ikaz ettiğinde panikle etrafına göz gezdirmeye devam etmişti.

Anlamsız bakışlarını Asi' ye diken Ömer, "Ne yapmışım yine? Alt tarafı yüzündeki lekeyi temizlemene yardımcı oldum. Bunu yaparken suç mu işlemiş oluyorum ben şimdi?" dedi, cebinden çıkardığı mendili Asi' ye doğru uzatırken.

Mendili bir hışımla alan Asi, "Kargoculuğa mı başladın?" diye sormuştu, yüzünü hızla silmeye çalıştığında.

"Ne alakası var küçük hanım?"

"Burada, Karagül tarlasında ne işin var o zaman senin?"

"Pardon da. Benim bildiğim sınır ve gümrük kapılarında sorgu sual olur. Mahkemeler de olur, ne bilim savcılar, polisler falan sorgular. Sen savcı mısın da beni sorguya çekiyorsun? Bunun seni ilgilendireceğini hiç düşünmüyorum bayan çokbilmiş." dedi kollarını birbirine dolayarak keyifle Asi' ye bakan Ömer.

"Aksine ilgilendirir." dedi meydan okurcasına konuşan Asi. "Benim tarlamda olduğunu unutma. Ayrıca ben tıp okuyan bir öğrenciyim. Hukukla falan işim olmaz." dediğinde yüzünde hâlâ leke varmış gibi temizlemek için olduğu yerde debelenmişti Asi.

"Eyvah ki ne eyvah." diyerek hayretler içinde kalmış gibi yapmıştı Ömer.

"Ne oldu?" diye sormuştu, aniden şaşırıp kalan Asi de.

"Yani şimdi bizim hayatımız, senin gibi bir cadının ellerinde mi olacak? Desene biz şimdiden yanmışız." dediğinde gülmeye başlamıştı Ömer. Öfkeyle bakan ve yüzü kızaran Asi' yi sinir etmekten oldukça keyif aldığını fark etmişti o an. Bu duygu dürtüsüne daha sonra karar biçeceğine anlık hüküm verdiğinde Asinin alev alan gözlerine bakmakla yetinmişti.

"Bana baksana, sen çok fazla olmaya başladın!" dedi gerilmeye başlayan Asi.

İkilinin hüsran dolu çatışmalı konuşmasını, iki kişi daha pürdikkat gözlerle izliyordu, hiçbir şekilde farkında değillerken. Bu kişiler, Ömer'in arkadaşı Kayahan ve Asinin biricik dostu Hümeyra'ydı.

Suskunluğu bölen ses, Kayahan'a aitti. "Bu ikisi ne zamandır böyleler?" diye sordu.

Hümeyra umutsuz bakışlarla, "Ne sen sor ne ben söyleyeyim." diye söylenmişti.

"Komik duruyorlar. Sence de öyle değil mi?"

"Gülecek kadar komik olduklarını düşünmüyorum. Aksine bana göre bu ikili yakında soğuk bir savaş dizisinde oynamaları için her an teklif bile alabilirler."

"Ahaha. Soğuk bir savaş dizisi mi?"

"Evet, neden bu kadar çok tepki verdin ki?" diye sormuştu Kayahan'a bakmadan konuşan Hümeyra.

"Sen daha komiksin de ondan." diyerek karşılık vermişti genç adam.

Duyduğu şeyle Kayahan'ın yüzüne bakan Hümeyra, "Sen de çok kibarsın bakıyorum?" dedi.

"Kusura bakma, hemen kendimi tanıtayım. Benim adım Kayahan." dediğinde elini Hümeyra'ya doğru uzatmıştı genç adam.

Tutmakla tutmamak arasında kalan genç kız, uzatılan ele tuhaf bir bakış atmış ve soğuk bir sesle, "Ben de Hümeyra." demişti, Kayahan'ın elini havada asılı kalmasını sağlayıp, donuk bakışlarını tekrardan arkadaşının üzerine doğru dikerken.

Eli havada asılı kalan genç adam, gülümsemiş ve hiç gücenmeden yavaşça indirmişti. "Sen benden daha kibarmışsın ya." demişti, o da Ömer'e çevirdiği bakışlarıyla genç kızı iğnelerken.

Hümeyra hiçbir şekilde aldırmadan, "Ay, ben daraldım. Bu ikisi böyle didişmeye devam ederse eğer, her an birbirlerine girişebilirler vallahi." diye endişeli bir şekilde çıkmıştı sesi.

"Bence şu an izlemesi daha keyifli. Bana göre sen bu işe hiç karışmamalısın. Ne de olsa ikisi de yetişkin insanlar. Aralarındaki problemi kendileri de halledebilirler." diyerek öneride bulunmuştu Kayahan.

Hümeyra ani bir tepkiyle, "İstersen çekirdek getireyim sana, ne dersin? Keyifliymiş miş! Şuna bak? Dalga mı geçiyorsun sen benimle? Ben arkadaşımı yerde bulmadım!" diyerek birden parlamıştı Hümeyra.

"Ben de arkadaşımı yerde bulmadım herhalde küçük hanım. Ne malum, tırnaklarını Ömer'in yüzüne geçirmeyeceği arkadaşının?"

"Hah, ne diyorsun sen be? Asi kavgacı bir kıza mı benziyor sence?"

"O, değil. Ama sen bir hayli kavgacı birine benziyorsun."

"Valla karde-" diyemeden sözünü genç adam kesmişti.

"Kayahan..."

"Kayak mısın, kâbus musun? Her neysen o! Bahsettiğin tırnakları, benim sayemde her an yüzünde tablo diye gezdirebilirsin bak. Yerinde olsam, gardımı düşürmeden tetikte olurdum!"

"U-u... Sinirlenince bayağı tatlı biri oluyor muşsun sen." dedi karşılık verdiğinde yaptıkları konuşmadan oldukça keyif alan Kayahan.

"Densiz! Sen şimdi görürsün..." diyerek kapı ardında duran sopayı almaya kalkışan Hümeyra'yı, Asinin gür çıkan sesi durdurmuştu.

"Siz ikiniz tartışıyor muydunuz?" diye şüpheyle sorduğunda, hızla Hümeyra'nın yanına gelmişti.

"Sizin kadar etkili olduğumuz söylenemez efendim." diyerek karşılık vermişti alayvari bir şekilde Hümeyra. Ömer ve Kayahan olduğu yerden iki genç kıza bakıp gülmüştü.

Bunu fark ederek arkadaşına iki adım atan Asi, "Kızım, neyin var senin?" diye sormuştu, onlara doğru bakan iki genç adamın üzerinde göz gezdirirken.

"Şu moloz yığınına haddini bildirecektim. Hiçbir şeyim yok benim Asi." dedi öfkeyle Kayahan'a doğru öldürecekmiş gibi bakan Hümeyra.

"Sakin ol. Sakin..."

"Asi, vallahi maça çıkan boksörler gibi hissediyorum kendimi şu an. Bırak da yere sereyim şu kendini beğenmişi!"

Hümeyra'nın sözlerinden sonra kendini tutamayıp gülümsemişti Asi. "Delirdin mi sen? En acilinden kendine geliyorsun kızım. Boş ver, şu çocuğu yere sermeyi." dediğinde Asi' yi duymazlıktan gelerek Ömer ve yanında sırıtan Kayahan'a hiddetle bakmıştı Hümeyra.

"Siz ne diye hâlâ burada öylece dikiliyorsunuz? İşiniz bitmedi mi?" diye sormuştu, ölümcül bakışlarını bu sefer Ömer'in de üzerinde gezdirdiğinde.

"Kovmaya amma da meraklıymışsın sen ya. Bizlere bir çay ikramın falan yok mu? Halfetililer ne ara misafirlerine böyle davranmaya başlar oldu?" dedi, Kayahan bıyık altı gülmeye devam ettiğinde.

"Herkese benden çay, ama Şakir'e çay yok!" demişti sözünü noktalayan Hümeyra.

İkilinin konuşmasını izleyen Ömer, "Bırak kardeşim, biz en iyisi seninle çay bahçesine gidelim." dedi.

"Olur, kardeşim gidelim. Yoksa bu gidişle hanımlardan fena dayak yiyeceğiz gibi görünüyor." diyerek yüzündeki tebessümü aniden silmişti Kayahan.

Arkasını dönüp giden Hümeyra'nın ardından Asi de arkadaşının peşine düşmüştü, koşturarak seslendiğinde. "Bekler misin beni de Hümeyra?" diye söylenerek ilerlemeye devam etmişti. Hızla çekip giden kızların arkasından bakan Ömer ve Kayahan gülerek araçlarına doğru ilerlemiş ve sonunda binmişlerdi.

Kontağa anahtarı takan Kayahan, "Daha önce hiç bu kız gibisini görmedim ben Ömer." dedi camın ardından kızların gittiği yönden gözlerini alamayan genç adam.

"Sen mi, ben mi?" diyerek aynısını Asi için dillendiren de Ömer'di. Kayahan bakmayı bırakıp, aracın yönünü yola doğru çevirdiğinde az önce yaşananlara kıkırdayarak gülmeye kaldıkları yerden devam etmişlerdi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%