Yeni Üyelik
21.
Bölüm

20. BÖLÜM

@mahinehar

BÖLÜM 20: AŞK KALBE DÜŞÜNCE

 

 

“Göremediğim sen, sükuta izdivaç eder misin?”

 

 

Üç genç kız, eskiden de olduğu gibi neşeli birlikteliklerini yakalayarak kendileri için bir hayli zor geçen günü artlarında bırakmışlardı. Melis, gitmekten son anda vazgeçmiş, iki dostu için Halfeti'de kalmayı tercih etmişti. Hümeyra'nın öfkesi son bulduğunda yüreğini, dostuna attığı tokadın pişmanlığında yakmıştı. Asi ise endişe ve ruhunu sarıp sarmalayan kederi defetmişti benliğinden. Eve gidecekleri gün, Melis'in teyzesini arayarak olanı biteni anlatmışlardı. Suna Hanım her ne kadar kızmış olsa da Melis kararlı bir şekilde tepkisini ortaya koymuş, ona karşı duyulan öfkenin gerçekliğini göz ardı etmişti. Yaşanan onca şeyin yola gireceğine olan inançları tam iken, umarım her şey daha da zorlaşmazdı üç silahşorlar için.

 

•••••

 

Günler sonra...

 

Bedenleri ve ruhları adeta titreten serin rüzgâr, enerjisini mekanik titreşimlerle etrafında tempo tutturarak estiriyordu. Halfeti'de bir gün bitimi daha yerini karanlığa teslim ederken, akşamın kısık çıkan sesi, huzur sokaklarını inleterek süzülüyordu dört bir tarafa. Odamda oturmuş, dünyadan iyice koparak mahzun bir şekilde kitap okuyordum. İçimdeki tarifsiz hisler, aynanın yansımasında kendini belli ederken telefonuma gelen mesaj sesiyle girmiş olduğum dünyadan çıkmıştım çabucak. Kimden geldiğini bilmediğim mesajı kontrol etmek için telefonu elime almıştım. Mesaj sahibinin Hümeyra'ya ait olduğunu gördüğümde bekletmeden gelen mesajı açmıştım.

-Kapının önündeyim, aşağıya gel çabuk.

Bir an anlamayıp elimde tuttuğum telefona doğru kaşlarımı havalandırarak, arkadaşımı bekletmeden nazik bir şekilde yazmaya başlamıştım.

-Hangi kapı Hümo? diye yazıp gönderdiğimde beklemem saniyeler sürmemişti ki, alelacele atılan yeni bir mesaj sesini daha işitmiştim.

-Perili köşkün kapısı.

-Perili köşk mü?

-Asi, adamı hasta etme! Çığlık atacağım yoksa ben, birazdan bak. Sonra sesime bütün mahalle kalkacak. Demedi deme dostum.

-Bizim kapıda mısın?

-Evet, Asi. Sizin kapının önündeyim. Böyle yeşil renkli, çiçek desenli çelik bir kapı. Etrafında floresan ışıklar var. Tanıdık geldi mi? Babamın kapısı değil ya kızım. Anlasana, sizin kapının önündeyim. Başka kimin kapısında duracağım lan bu saatte?

-Kapıda ne işin var Hümeyra?

-Tuz almaya geldim. Ne lan bu sorgu sual? Aşağıya insene gümrük memuru!

-Tamam, bekle, geliyorum...

Odamdan çıkmadan hemen önce akşamın bu saatinde ne oldu acaba diye düşünerek elimde tuttuğum telefonu yatağa atmış, merdivenlerden aşağıya doğru hızla inmiştim. Dış kapıyı açtığım sırada elinde valizi ile duran Hümeyra'ya şok kalmış bir şekilde bakmıştım. Ne yani, Melis'ten sonra bu seferde Hümeyra mı ben gidiyorum diyerek aklımı alacaktı? Yine neler oluyordu be?

"Yok, artık!" diyerek kapıyı açtığım gibi arkadaşımın suratına bir anda geri kapatmıştım. Korktuğum şey, başıma bu akşam mı gelecekti yoksa? Olamaz ya, olamaz...

Her zaman sinirlenince yaptığı gibi dilini içerden yanağına sürterek göz deviren Hümeyra'nın silueti gözlerimin önünde saniye arayla belirmişti. Kapattığım kapının ardından Oburun göz deviren bakışlarını buradan bile görebiliyordum. O sırada dostum iki kez yavaşça kapıyı tıklatarak açmam için vurmuştu. Yaslanmış olduğum kapıdan tıkırtı sesiyle yummuş olduğum gözlerimi aralamıştım. 'Hayır, bu gerçek olamaz.' diyen iç sesimi dinlemiştim bir süre. En sonunda kapıyı tekrardan açtığımda, gerçekten elinde tuttuğu valizi ile duran Hümeyra'ya bakmıştım. Gözlerime inanamazken aynı zamanda ellerimle gözlerime basınç yapmış, iyice ovuşturmuştum gerçekten karşımda duruyor mu diye. Bazı şeylere inanmakta güçlük çekmek cidden bu kadar mı zordu?

"Şaka değil mi, şaka?" diyerek bakmaya başlamıştım yüzüne bizim Oburun.

"Asi, sen beni gördüğünü sanıyorsun, ama ben aslında yoğum." dedi, kollarını birbirine çiçek şeklinde dolayarak başarılı bir şekilde taklit yapan Hümeyra.

"Burhan Altıntop şov." demiştim dostuma göz devirip, aynı zamanda içten içe gülümserken.

"Hümeyra Çolak style. Ne o, beğenemedin mi?"

"Beğenmek ne kelime, bayıldım!" diye söylenmiştim göz devirmeye devam ettiğimde Hümeyra'yı izlerken.

"Hâlâ ayık olman gerekmiyor, ama?" diye yandan bir bakış attığında keyifle dudaklarımı aralamıştım.

"Kapının önünde iki-seksen yatabilirim istersen? Senin için o zaman tatmin edici olur mu?"

Güldü ve aniden ciddiyetini olduğu gibi üzerine kuşanmıştı. "Bırak şimdi imambayıldı hareketlerini Asi. Tut şu valizin ucundan da içeri gireyim." demişti eve alelacele girmeye çalışan dostum.

"Bir dakika, nereye?" diye sorduğumda şaşırarak Obura doğru bakmıştım.

"İçeri geçeceğim lan. Ne demek bir dakika? Sen başıma iyice one minuteci mi oldun?"

"Ben şu an rüya görüyorum değil mi? Evet, evet... Kalkınca hepsi geçecek." demiştim hâlâ inanmakta zorluk çekerken.

"Ulan ben şimdi sana gösteririm!" demişti koluma sertçe çimdik atan Obur.

Hümeyra'nın yaptığı hareket yüzünden canım epey yandığı için ufak çaplı bir çığlık atacakken, sevgili arkadaşım son anda eliyle ağzımı kapatmıştı. "Küçük Hanım! Sesini edersen hiç iyi şeyler olmaz. Elimi şimdi ağzından yavaşça çekeceğim. En ufak bir hareketinde sana eşlik eder, orkestra şefi edasıyla ritim tutarım bas bas. Sonra dikizci Semra teyzeye malzeme olur, kaçacak delik ararız Halfeti'den okey?" dediğinde elini yavaşça ağzımdan çekmiş, ters ters yüzüme bakmıştı. Olayın şokunu henüz üzerimden atmamıştım ki, cidden karşımdaki kişi Hümeyra mı diye bakmadan edememiştim.

"Adam öldürmüşte, bana yakalandığın için ortadan kaldırmaya çalışan bir seri katil gibi davranıyorsun şu an Hümo. Tebrik ederim, çok iyiydin!"

"Abi susmuyorsun ki bir türlü. Car car konuşuyorsun sürekli tepemde. Yok rüya, yok şaka, yok bilmem ne. Şimdi de seri katil. Başka diyeceğin bir şey kaldı mı cidden Asi?"

"Elinde neden valiz var?" diye şüpheyle sorduğumda tekrardan yüzüne doğru ciddiyetle bakmıştım. "Neden kapının önündesin? Ve ned-" diyemeden tahammül edememiş olacak ki Hümeyra, öfkeyle beni kenara doğru iteklemişti. "Allah'ına bir çekil Asi." diye söylendiğinde Hırsızlar gibi sağına soluna doğru iyice bakmış, ses tonuna dikkat ederek konuşmayı seçmişti. "Ev ahalisi uyuyor değil mi?"

Ben de ona ayak uydurup aynı şekil fısıldayarak konuşmuştum. "Evet de neden hırsızlar gibi sessiz sedasız konuşuyoruz biz?" diye sormuştum gizemli bir şekilde.

Ahşap merdivenlerden yukarıya doğru hareket eden Hümo, "Gıcırdayan merdiveniniz senin kadar ses çıkarmıyor lan. Ne çok soru sordun be gece gece." dedi odama doğru ilerlediğinde. Ben de hemen arkasından merdivenlerden çıkmış, sakince yürümüştüm. Odaya girdiğimizde rahat bir nefes alarak yatağa atmıştı kendini Hümeyra. Onu hâlen anlamakta güçlük çekerken haliyle izlemeye de devam etmiştim.

Dayanamayıp, "Gecenin bir yarısı elinde valiz ile ne yapmaya çalışıyorsun sen Hümocum?"

"Gecenin bir yarısı mı? Saat 22:20 Asi, nerede gece olmuş? Her neyse, millet uyanmasın diye mesaj attım ben sana. Zaten sayende mesaj attığım için bin pişman oldum. Zile hunharca bassaymışım keşke, öyle daha iyi olurmuş."

Bütün kötü teorileri zirvesinde terk edip daha önceden bahsi geçen şeyi hatırlamıştım. Acaba olabilir miydi? Aklıma gelen ilk şeyi, dudaklarımda dillendirmiştim. "Yoksa sizinkiler Konya'ya gitti de tek başına mı kaldın?" diye sormuştum.

"Evet, öyle oldu." diyerek onay vermişti Hümeyra. Bingo! "Biliyorsun, günlerdir konuşuluyordu bu durum. Sonunda bizimkiler gittiler işte. Yalnız başıma uyumamak için çıkıp geldim ben de size. Tırsıyorum lan evde tek başıma." dediğinde gülerek ona doğru bakmıştım.

"Ödlek seni."

"Beni elimde valiz ile görünce o ödün başka bir yerine karıştı da neyse." dedi bana eşlik ederek gülmeye başlayan Hümeyra.

"Korktum tabii. Yine mi başlıyoruz dedim kendi kendime? Melis'ten sonra anca gelebildim ben kendime zaten. Kusura bakma yani Hümocum."

"Ulan keşke ben gidiyorum deseydim de ikinci bir aksiyon daha yaşasaydık hep birlikte. Fena olmazdı ha, ne dersin?"

"Oldu, başka emrin? Allah bir daha göstermesin o günleri kızım. Ben böyle bir olayı, bir daha asla yaşamak falan istemiyorum. İkinizde yerinizde durun, yoksa sizi çok fena yaparım! Şakası bile hoş değil Oburiks."

Hümeyra beni iplemeden midesini düşünmüştü yine ve yeniden. "Yemek var mı yemek? Valizi toplayacağım diye efor sarf ettim resmen lan. Midem açlıktan kazınıyor vallahi Asi. Bir şeyler versene bana."

"Abi yuh ya! Sahiden midende ne var senin? Kurt mu besliyorsun anlamadım ki bir türlü? Yok yemek falan."

"Ne demek yok? Açım diyorum sana. Zühre teyze saklama kaplarına koymuştur şimdi bir şeyler. Git bak var mı, yok mu diye hadi."

"Kapta da yemek yok." dediğimde Hümeyra iyice sinirlenmişti.

"Asi!"

"Tamam, tamam." diyerek odadan çıkıp, aşağıya doğru inerek mutfaktan birkaç şey almış, tekrardan yukarı kattaki odama indiğim gibi geri çıkmıştım. İştahı hiç kapanmayan Hümeyra büyük sabırla gelmemi bekliyor olmalıydı. Zira içeriye girdiğimde getirdiğim şeyleri elimden çabucak almış, sanki günlerdir yemek yememiş gibi kıtlıktan çıkmışçasına yemek yemeğe başlamıştı. Ben de bu halini her zamanki gibi hayretler içerisinde izlemiştim.

"Obur seni. Ye de patla emi!"

"Yemekten kim ölmüş ki, ben de öleyim lan?" dedi boğuk boğuk çıkan sesiyle cevap vermeye çalışan Oburiks. "Hadi fazla konuşmada aşağıya in ve derhal kapıyı aç."

"O nedenmiş?"

"Melo geldi de ondan." dedi hızla ağzına bir lokma atan Hümeyra.

"Gece gece ne oluyor? Toplama kampına döndü ev iyice. Melis'in ne işi var burada, bu saatte? Teyzesi bir yere mi gitti?"

"Hayır." dediğinde Hümeyra'nın telefonuna mesaj sesi gelmişti. "Bak Asi, Melis bana mesaj atıyor. Kıza yemek yiyorum diyorum. Onun dediği tek şey, 'Zıkkım ye emi, açsanıza kapıyı!' oluyor." Bir daha mesaj geldiğinde Hümeyra ağzındaki lokma yüzünden boğulurcasına, "Aman be patlama! Asi, koş. Bir an önce aç şu kapıyı. Melis aşağıda ateş püskürüyor resmen." demişti panikle.

"Hay Allah'ım, hay Allah'ım." diyerek çabucak aşağıya inmiştim aceleyle. Melis'in öfkesi yukarıda tıkınan Hümeyra'nın sinirine benzemezdi asla. Kapıyı açtığımda, "Sizi bana sayıyla mı verdiler?" diyen Melis'e, kaşlarımı çatarak bakmıştım. Kimsenin benim sinirimden de haberi yok üstelik.

"O zırtopu nerede?" diye sormuştu Melis hiddetle.

"Kim? Ne?"

"Hümeyra Asi tabii ki, Hümeyra. Kim olacak başka?"

"Yukarıda, odamda ve bildiğin gibi yine tıkınıyor. Hadi çıkalım biz de." dedim yavaşça merdivenleri çıkmaya başladığımızda. Odaya girdiğimizde Hümeyra'nın hâlâ yemek yediğini görmüştük. Melis'in geldiğini gören kıtlıktan çıkmış arkadaşım, ağzı dolu bir şekilde konuşmaya çalışmıştı.

"Oo, kraliçem, hoş geldin. Söylediğim ne varsa hepsini aldın değil mi?"

"Seni öldüreceğim! Şunu al, bunu al dedin iki saat boyunca tazmanya canavarı. Para mı ver çabuk."

"Pos makinası var mı? Kredi kartı geçiyor mu?" dedi dilini dişlerinin arasına kıstırarak gülümseyen Hümeyra.

"Allah yarattı demem, seni severek öldürürüm Hümo!"

"Sev beni Melom, sev..."

"Yok, ben döverim bunu. Tutmayın beni!" dediğinde Hümeyra'ya atılan Melis'i aniden ben tutmuştum.

"Kızlar, sakin olur musunuz lütfen?" diye uyardığımda Melis'e hızla bir bakış atmıştım. "Bunun nesi var ya? Ne oldu bu deliye böyle Melis? Sen biliyor musun?" diye sormuştum.

"Âşık olmuş bu salak."

"Ne? Ne?" diyerek çığlık atmıştım olduğum yerden hayretler içerisinde kaldığımda.

"Sus lan, sus! Ne diye bağırıyorsun?"

Sesimizi duyarak gelen annem, endişeli sesiyle kapıya vurmuştu. "Asi kızım, iyi misin?" diye seslenmişti.

"Eyvah, basıldık." diyerek ellerini havaya suçluymuş gibi kaldıran ilk isim Hümeyra olmuştu.

Annem baktı benden ses gelmiyor, direkt odanın kapısını aralayarak içeriye doğru başını uzatmıştı. Melis ve elleri havada duran Hümeyra'yı görünce bayağı şaşırmıştı.

"Kızlar?" dedi yavaş adımlarla içeriye doğru girdiğinde.

Melis havada hâlâ asılı kalan Hümeyra'nın ellerini saniye arayla indirmişti. "Şey, evet. Biziz, Zühre teyze." dediğinde aniden bağıran bana göz devirmişti. Bu sefer kesin bittim!

"Hoş geldiniz." dediğinde kuşkuyla bana doğru bakmıştı annem. "Asi, neden bağırdın sen öyle kızım?" Aynı zamanda kolundaki saatine de bakmıştı değerlim. "Oo, siz ne zaman geldiniz kızlar? Saat bayağı geç olmuş yahu."

"Şey anne, bir şey yok." dedim gevelerken.

"On dakika oluyor değil mi, biz de geleli Asi?" demişti Melis, bir an önce sıyrılmak için bu işten.

"Hıı..." diye tepki verdiğimde çabucak toparlamaya çalışmıştım durumu, Melis kaş göz işareti yaptığında. "Evet, evet öyle oldu."

Uyku sersemi olduğu her halinden belli olan annem, daha fazla uzatmadan çıkmıştı odadan. Hemen ardından keyifle şarkı mırıldanan Hümeyra'ya takılmıştı gözlerim. Melis'e yaklaşarak, "Ciddi olamazsın? Bu kız ne zaman bu hâle geldi?" diye sormuştum bir cevap beklerken Hümeyra'ya bakmaya devam ettiğimde.

"Kayahan'la çıkmaya başladıkları günden beri."

"Ne diyorsun sen be?" diye sesim yükseldiğinde Melis, bana yeniden öldürecekmiş gibi bakmıştı.

"Bir megafon işini daha iyi görür öyle değil mi Asi?"

"Pardon." dediğimde dudak bükmüştüm hızla. "İyi de Melis, bu kız bir kaşık suda boğmak istiyordu o çocuğu. Ay, Allah'ım ne olmuş bizim Obura böyle? Şunun yaptığı hareketlere baksana hele?"

"Asi, ben âşık oldum Kalas'a." diye mırıldanan Hümeyra, şarkıyı söylemeye kaldığı yerden devam etmişti.

"Kankam elden gidiyor lan!" diye veryansın ettiğimde birden panter gibi Hümeyra'nın üzerine doğru atlamıştım hızla.

"Kendine gel, sen Hümosun! Âşık olmak ve sen mi? Aynı kefeye bile koyulamazsınız kızım. Hem de Kayahan'la öyle mi?" diye söylendiğimde hâlâ şoktaydım. Biri beni en acilinden kurtarsın...

"Büyük aşklar nefretle başlar." diyerek karşılık vermişti, elinde tuttuğu paketleri sağına doğru bırakırken Melis.

"Ulan teşekkür için bir çay içmeye gittiniz, o kadar. Ne ara âşık oldun Hümo sen?" demiştim bir yandan kara kara düşünürken.

"Elektrik almış çocuktan." dediğinde gülmüştü Melis. "Sonunda çarpıldı."

"Trafoya bağlarım gerekirse Hümeyra'yı. En acilinden kendine gelmesi lazım Melis. Alışık değilim bu kızın şu hâline ben."

"Sence faydası olacak mı? Yanında duran yabancı cisim, çoktan uçuşa geçmiş durumda. Ömrümü yedi istediklerini yapacağım diye be. Âşık olmak hiç yaramadı bu kıza Asi. Vallahi biz çoktan yandık, diyeyim ben sana." derken Hümeyra'ya doğru bakmıştı yeniden Melis.

"Yandık ki ne yandık. Aşk kalbe çoktan düşmüş!" diye mırıldanmıştım şarkı söyleyen Hümeyra'yı izlemeye ben de kaldığım yerden bakmaya devam ettiğimde.

Gece o bitmeyen gece

Her gece her gece güne gebe

Her sabah uyanıp hasretinle

Dualar edip tekrar yatıp

Allah'a yalvarıp yalvarıp

Gittiğin yerlerden dön diye

Güneş doğsa da hep karanlık

Yüreğimdeki bu dargınlık

Yüzünü görmeden geçmiyor

Aşk haklıyı seçmiyor

Gel ne olursun gel

Gurura direnmedim seviyorum

Geceler buz gibi, yüreğim köz gibi

Kalp ağrısı geçmiyor

Aşk haklıyı seçmiyor

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%