Yeni Üyelik
23.
Bölüm

22. BÖLÜM

@mahinehar

 

BÖLÜM 22: SAKLI KENTTE HATIRALAR

 

 

“Soluklan biraz lütfen aşk, yüreğimi denetliyorum.”

 

Tepelerden esen rüzgâr, enerjisini akıllardan çıkmayan yolların puslu kıtasına iz beliyordu. Dönüşler engebeli, dertler ise koşarak uzaklaşıyordu ateş almış düzlükten. Gafletten uyanan gözler, soluklanmak için ciğerleri yokluyordu. Hatıralar, şuh bir esinti ile hayalet sürücü kimliğine bürünmüştü çoktan. Siyaha bulanan sevgi, gitgide nidasını çizgili ufka kazımaya devam etmişti. Öylece baktık bu şehrin merkezinde duran hatıralara. Şuh bir esinti eşliğinde nefes almadan tutkuyla izlemek düşmüştü payımıza...

 

 

•*•*•*•*•

 

 

 

"Hümeyra, dursana bir dakika." dedi merdivenlerden yavaşça inen Melis.

 

Aşağıdaki portmantonun önünde duran Hümeyra, ardından ismini dillendiren Melis'e doğru bakarak, "Rahat bırakın artık beni." dediğinde sinirli bir şekilde ayakkabısını giymek için önüne doğru eğilmişti.

 

"Bunu sen mi diyorsun?"

 

"Evet, çünkü ne diyeceğini biliyorum Melis. Oysa ben size, bu lanet konuyu kapatmanızı söylediğimi çok iyi hatırlıyorum!"

 

"Hayır, ama ben aklından geçen şeyi söylemeyecektim ki sana."

 

Hümeyra omuz silkmiş, "Ne söyleyecektin o zaman?" diye sormuştu usulca.

 

"Bu hafta sonu mezarlığa gidelim mi?" diye soran Melis başını önüne eğmiş, sıkıntıyla parmaklarıyla oynamaya başlamıştı. Bu haline içim parçalanırken, olduğumdan yerden öylece arkadaşıma bakmakla yetinmiştim.

 

Hümeyra da kalbinin derinliklerinde hissettiği çaresizliği yürek sevgisiyle taçlandırmış olacak ki karşısında küçük bir kız çocuğu gibi duran Melis'e, "Bu da soru mu? Tabii ki de gideriz Çimen göz." demişti merhametle.

 

Arkadaşlarımı o an sadece izlemekle yetinmiştim. Konuşmamın aslında hiç gereği yoktu. Gözlerimde dirilen ifade her şeyi anlatmaya yetiyordu nasılsa. Günlerdir mezarlığa gitmek isteyen Melis'i oyalayıp durmuştum. Bir parça olsun yaşadığımız şeylerden uzakta, huzurla vaktini geçirmesini istemiştim dostumun. Her geçen gün kafasını başka şeylere yormaya çalışıyordum; fakat bugün söylediği şeyden sonra artık gerçeklerle yüzleşmem gerektiğini sonunda anlamıştım. Hümeyra dalgınlaşarak duygusal davranmış, Melis'e evet diye onay verdiğinde, 'Bu işten kaçış yok.' demiştim çaresizce kendi kendime düşünürken. Melis'in bana seslendiğini fark etmemiş, bu konu yüzünden bir hayli dalgınlaşmıştım.

 

"Asi, Asi?" diye seslendiğinde elini, yüzümün etrafında bir tur sağ tarafa doğru, hemen ardından bir turda sola götürüp getirmişti Melis.

 

Bir anda irkilip, "Hı, efendim?" dedim bana doğru bakan iki arkadaşıma cevaben.

 

"Nereye daldın sen öyle?"

 

"Dalış yapmaya meraklı bir denizkızı olup çıktı bu sayko Melis'im." demişti Hümeyra bana doğru gülümserken.

 

"Denizkızı... Dalış konusunda senin kadar profesyonel değilim Oburum." diyerek karşılık vermiştim.

 

"Tamam, açma şu konuyu. Arada tavanlara bakıp tavaf ettiğim doğrudur." dedi Hümeyra yeniden bakışlarını tavanda gezdirirken. Tarih tekerrürden ibarettir diye boşuna denmiyormuş cidden.

 

"Ne diyorsun kızım sen?" diyerek anlamadan Hümeyra'ya tuhaf tuhaf bakan Melis olmuştu.

 

"Hiç... Aman, haydi her şeyi boş verelim de yemeğe gidelim bir an önce. Ben iyice acıktım!" dedi Hümeyra eliyle karnını tutup huysuzca söylenirken.

 

"Kızım, ben senin iyice korkunç bir canavar olduğunu düşünmeye başlıyorum, haberin olsun. Sen hiç doymak nedir bilmiyor musun cidden?"

 

Obur hızla göz devirip, "Asi, sabah olmuş farkında mısın? Sence acıkmam gayet normal bir şey değil mi?" dedi ihtiyatsız bir şekilde bana doğru diş bilerken.

 

"Bence normal olmayan başka şeyler var. Mesela senin şu, kuyu dibini andıran miden gibi." dediğimde olduğu yerden ufak çaplı bir kahkaha atmıştı Melis'te.

 

"Asi, bugün dükkân yüzünden bayağı erken kalktık. Sizinkiler hâlâ uyuyordur, güzelim. Biz en iyisi hep birlikte dışarıda kahvaltı yapalım."

 

Ben daha ağzımı açıp dostuma cevap verememiştim ki Hümeyra hızla, "Olmaz!" diyerek kesin bir dille reddetmişti Melis'in teklifini.

 

"Ne demek olmaz?" dedi kaş çatarak karşılık veren Melis. "Senin dediğinle mi hareket edeceğiz biz Hümo?"

 

"Ben çay ve simitle doyamam asla kızım. Sağlam kahvaltı yapmam lazım. Bana ne, ben kesinlikle gelmiyorum." dediğinde çoktan mırın kırın etmeye başlamıştı Hümeyra.

 

"Şükret haline Hümocum. Simit neyine yetmiyor? Gezip geliriz zaten çabucak. Hem fazla da sürmez. Eve dönünce bol bol tıkınırsın."

 

Kollarını bağdaş kurarak birbirine dolayan Hümeyra cevap vermemişti. Bizim Obura doğru gülerek, "Melis, en iyisi biz düzgün bir kahvaltı yapmaya gidelim. Yoksa bu Oburu doyurmadık diye ömür boyu zırlar ensemizde." dediğimde Melis'in kulağına ufaktan eğilmiş, "Hem fazla sese gelemeyen sensin. Hümeyra'yı da iyi biliyorsun, bayağı geveze biri. Çenesi bir düşerse var ya, susturacağız diye akla karayı seçeriz demedi deme. Aç olunca çekilmez olduğunu sen de ben de çok iyi biliyoruz. Ben dayanırım, ama Obur asla açlığa dayanamaz."

 

Bana doğru şüpheyle bakan Hümeyra suskunluğunu bozarak, "Ne diyorsun la sen orada öyle?" diye şüpheyle süzmüştü beni.

 

"Hiç..." dedim dostum Melis'in yanından seri hareketle geriye doğru çekilirken.

 

"Küçük Hanım!" dedi parmağını kaldıran Hümeyra, aynı zamanda yüzümde de gezdirmeyi ihmal etmeyerek üzerime doğru yürümeye başlamıştı hafiften.

 

"Çabuk söyle, ne dedin sen Melis'e?"

 

"Ay, yok bir şey diyorum Hümo. Gelmesene üzerime."

 

"Var, var. Hakkımda konuşuyordun değil mi? Gel buraya çabuk, yolacağım seni Asi!" demişti bana doğru atılarak yaklaşan kana susamış sevgili dostum. Melis'in arkasında yerimi alıp aceleyle omzunu tutarak Hümeyra'nın elinden sıyrılmaya çalışmıştım can havliyle. Yerinde duramayan bize, daha fazla tahammül edememişti Melis.

 

"Kesin artık!" diye aramıza girmişti. Boynunda kabaran damar gözüme çarptığında korkuyla sıçramıştım.

 

"Aman be, çekil önümden Vicdansız Kraliçe! Bırak da şunu iyice benzeteyim. Dili baya uzamış bu küçük hanımın!" diyerek bana doğru pis pis bakmıştı Hümeyra.

 

"Dilim nerede uzamış? Aha, yerinde duruyor." diyerek dilimi çıkarmış, arkadaşıma göstermiştim uslu bir kız olmaktan çok uzakken.

 

"Bak bir de dalga geçiyor. Gel buraya!" diyerek tekrardan bana doğru atılmıştı Hümeyra.

 

"Ay yeter! İkinizi de alacağım ayağımın altına sonunda. Bir susun be!" diye çemkirmişti Melis.

 

"Susmuyorum, susmayacağım. Susa, susa bu hâle geldik!" diyerek tepki gösterdiğimde Melis'in yanından hızla uzaklaşarak isyan etmiştim, kendimi güvenli bir şekilde garantiye alırken.

 

"Ben şimdi ikinize gösteririm." demişti Melis, ayağından çıkardığı terliği ilk önce bana doğru fırlatırken.

 

Hümeyra'ya da dönerek diğer pabucunu eline almıştı Çimen göz. Bunu yaptığını gören Hümeyra, "Bırak elindeki terliği evlat!" dediğinde parmağını silah şekline getirip Melis'e doğru kaldırmıştı.

 

"Dayı, arkan çok mu sağlam? Yemişim tehdidini!" diyen Melis, elinde duran son terliği de Obura doğru hızla fırlatmıştı.

 

Terliğin darbesi ile tiz bir çığlık atan Hümeyra, "Lan yavaş atsana! O nasıl terlik fırlatmak öyle vicdansız? Ordu geçmişin mi var senin, nedir anlamadım ki? Tövbe, tövbe tam isabet ulan!" dedi, sırtını acıyla tutarak kızmaya yer arayan Hümeyra.

 

Etrafıma temkinli bir şekilde bakarak dudaklarımı aralamıştım çabucak. "Oburiks, istersen biraz daha bağırda, ev ahalisi komple uyansın! Ne dersin?" demiştim fısıltıyla diş bilerken.

 

"Beni delirtmeden önce düşünecektin lan. Borazan yok mu, Borazan? Derhal elime verin, derhal!"

 

"Ulan bu diline az hâkim olsan ölürsün değil mi?" dediğimde Hümeyra'nın yanına koşup ağzını elimle kapatmıştım. Biz ne diyoruz? Hanımefendi ne yapıyordu yahu!

 

"Bırak beni! Bırak beni diyorum sana Asi..." diyerek yerinde debelenip durmuştu Hümeyra.

 

Melis ikimize doğru bakarak, "Allah'ım, neydi benim günahım kurban olduğum?" dedi yakarırcasına ellerini havaya doğru kaldırdığında.

 

"O konuyu hiç açma. Çarşı pazar karışmasın." diyerek kaşla göz arasında ellerimden kurtulmuştu Hümeyra.

 

"Bre densiz! Senin ne haddine ki, Melis Babadağ'ın sözünün üstüne söz söylersin?" demiştim iyice havaya girdiğimde.

 

Melis daha fazla dayanamayarak, "Bana bakın zırtopları? Daha fazla çemkirmeyin, yoksa sizi felfena yaparım! İkinizde derhal önüme düşüyorsunuz! Bir an önce gidelim artık. Eğer biraz daha devam ederseniz, her an istemeyeceğimiz şeyler yaşanabilir." demişti öfkeyle kaşlarını çatarken.

 

"Kahvaltı?" dedi elini ağzına korkuyla kapatan Hümeyra.

 

Melis olduğu yerde ters ters bakmıştı bizim Obura. "Asi, bir ara hatırlat da şu Oburiks'i hastaneye götürelim. Midesini alsınlar da hepimiz kurtuluşa erelim." dedi, çıkışa doğru yürümeye başladığında.

 

Ardından keyifle gittiğimde, "Hay, hay efendim." diyerek gülmüş, ellerimi de havaya eğlenir bir şekilde kaldırmıştım. İkimize ters ters bakan Hümeyra, arkamızdan taklidimizi yaparak peşimizden gelmişti.

 

 

 

•*•*•*•*•

 

 

Ömer ve Kayahan konaktan çıktıktan sonra arabaya binmişlerdi. Yol boyu konuşan ikili sonunda kahvaltı yapacakları yere gelmişlerdi. Yeni açılan yöresel kahvaltılık çeşitlerinin bulunduğu bir mekândı burası. Arabayı uygun bir yere park edip, birlikte araçtan inmişlerdi. İki genç adam içeriye girerek beklemeye başladıklarında aynı zamanda kısa kısa sohbet etmeye de devam etmişlerdi.

 

 

•*•*•*•*•

 

 

Ben ve Melis önden giderken Hümeyra da arkamızdan gelmeye devam ediyordu. Sabahın erken saatleri olduğu için etrafta pek seste yoktu üstelik. Usulca çarşıya doğru yürüyor, Melis ile dükkân için kısa bir konuşma yapıyorduk kendi aramızda.

 

Konuşmama son verdiğimde arkama doğru dönmüş, bizim Obura bakmıştım. "Hümo, şu bahsettiğin dükkân tam olarak çarşının neresindeydi kanka?" diye sormuştum.

 

Hümeyra elindeki broşüre bakmaya devam ettiğinde hiç kafasını kaldırmamıştı. "Yeni açılan bir kahvaltı dükkânının oralarda." dediğinde ona doğru bıkkınlıkla göz devirmiştim.

 

"Aklın fikrin yemekte. Dalga mı geçiyorsun sen benimle? Ne o öyle elinde tutarak kafanı bir türlü kaldırmadığın şey? Ver şunu da bir de ben bakayım." diyerek almak için yeltenmiştim, hızlı bir refleksle elinden kaptığım broşürü.

 

"Ya kızım ne dalgası? Verir misin şu broşürü bana?" dedi itiraz dolu bir sesle serzeniş yaptığında.

 

"Vallahi pes ya! Öldürecek bu kız bizi Melis. Kahvaltı menüsüne bakıyor. Sonunda aklını peynir ekmekle yedi bizim Obur."

 

"Hiç şaşırmadım." dedi yürümeye kaldığı yerden devam eden Melis. "Neyse, gidip derhal doyuralım şunu Asi. Yoksa biz bununla daha çok uğraşır dururuz bacım."

 

Biraz daha yürüdükten sonra bir kahvaltı salonuna gelmiştik. İçeri girdiğimizde cam kenarında bir masa seçmiştik kendimize. Hümeyra ve Melis yan yana otururken, ben de tek başıma kalarak ikilinin karşısındaki sandalyeye oturmuştum. Siparişlerimizi verdikten sonra, artık sabırla masaya gelmesini beklemeye başlamıştık.

 

 

•*•*•*•*•

 

Ömer ve Kayahan kahvaltılarını yapmaya çoktan başlamışlardı. Çayını yudumlayan genç adam hoşnut dolu bir sesle, "Cidden güzel bir yermiş burası. Ben çok beğendim." dedi arkadaşına doğru gülerek baktığında.

 

"Hoşuna gittiyse arada kaçamak yapalım mı buraya, ne dersin dostum?" diyerek ağzına attığı domatesi keyifle çiğnemişti Kayahan.

 

"Olur, valla kardeşim." diyerek onaylayan Ömer, yumurtasına uzanmıştı.

 

Arkalarındaki masada duran Ömer ve Kayahan'ı fark etmeyen Hümeyra ve Asi ikilisi de yemeklerini yemeye başlamışlardı. Asinin arkası tam olarak Ömer'e dönük olduğu için bu sebepten ötürü genç adamı net bir şekilde göremiyordu. Aynı şekilde Kayahan'ın da sırtı Hümeyra'nın yüzüne dönüktü. Onlarda birbirlerinden habersiz bir şekilde yemeklerini yiyorlardı.

 

İştahla yemeğini yiyen Hümeyra'ya bakan Asi, "Yavaş ye, boğulacaksın." dedi çayından bir yumdum aldığında.

 

"Yavaş yiyorum zaten." diyerek umursamadan cevap vermişti Hümeyra da.

 

"Öyle bir yiyor ki bu Hümo, tok olanı bile acıktırır Asi. Çocuğun olsa sevilmez." diyerek gülmeye başlamıştı Melis.

 

Aynı şekil gülerek karşılık veren Asi, "Haklısın, ama biz Oburumuzu böyle de çok seviyoruz Meliscim." dediğinde tebessüm ederek keyifle dostuna bakmıştı.

 

"Beni konuşturmaya çalışmanız çok gülünç kızlar. Ama size asla pirim vermeyeceğim." dedi yemeğine kaldığı yerden devam eden Hümeyra. Sucuklu yumurtaya ekmeğini banarak lokmasını ağzına olduğu gibi iştahla götürmüştü. O sıra Kayahan oturduğu sandalyesinden kalkarak lavaboların olduğu tarafa doğru hareket etmişti. Başını kaldırarak genç adamı fark eden Hümeyra, karşısında Kayahan'ı görünce aniden öksürmeye başladı.

 

Bunu gören Asi, "Al işte, dedim değil mi ben sana yavaş ye Hümeyra diye!"

 

Genç kız durmadan öksürüyor, Melis'te yerinden bir ok gibi kalkmış, arkadaşının sırtına doğru vuruyordu. "Helal be helal." diyerek vurmaya devam etmişti aynı hızda tempo tuttuğunda.

 

Nefes almaya çalışırken aynı anda Ömer'i de karşı masada gören Hümeyra, "Lannn!" demişti boğuk boğuk.

 

"Ne oldu be?" diyerek karşılık veren Asi paniklemişti iyice. Ağzındaki lokmayla konuşmaya çalışan Hümeyra öksürüğü arasından,"Omor." diyebildi. "Omor..."

 

Asi anlamayarak, "Ne?" dedi tekrardan hunharca öksüren arkadaşına doğru baktığında.

 

Hümeyra kaş göz işareti yaparak son kez, "Ömer... Ömer burada, hemen arkanda!" dedi.

 

Asi arkasını dönünce masada duran Ömer'i görmüştü. Bir an dışarıya doğru bakan Ömer camdan başını önüne doğru çevirdiğinde Asiyle göz göze gelmişti. Hümeyra gibi genç kızda öksürmeye başladığında bütün olup bitene anlamayarak bakan Melis sinirle konuştu.

 

"Lan yavaş olsanıza. Ne oldu ikinize birden? Orkestranın öksürük senfonisini mi üstlendiniz bilerek?" dedi sinirlenmeye devam ettiğinde. Aynı hızla Asinin yanına gitmiş, onun da sırtına vurmuştu. "Helal, sana da Asi, helal. Al, su iç." dediğinde elindeki su dolu bardağı hızla dostuna uzatmıştı.

 

Asi suyu içince biraz olsun kendine gelebilmişti. Aynı şekil Hümeyra da suyunu içtiğinde hafiflemişti öksürüğü. Toparlanan genç kız, "Ne işi var bunların burada lan?" dedi hiddetle olduğu yerde kasılırken.

 

"Nereden bileyim ben? Koskoca şehirde seçtiğin yere bak." dedi Asi de arkadaşının gözlerine doğru ateşle püskürdüğünde.

 

"Seçilmem, seçerim dediğim güne-" diyemeyen Hümeyra'nın sözünü arkadaşı Asi kesmişti.

 

"O güne ben de. Neyse..." dedi kafasını sağa sola sallayarak başını önüne eğmeye çalışan Asi. İkili sıkıntılı bir nefes çektiklerinde çocukların isimlerini dudaklarında dinlendirmişlerdi.

 

"Kayahan... "

 

"Ömer... "

Loading...
0%