@mahinehar
|
BÖLÜM 23: GÖNÜL GAMMAZ ÇIKTI
“İkinci el umutlar tükendi oyun sahası yüreklerde.”
Neyi feda edeceğini bilseydin, korkardın bu dürtüden. Bay pas geçiren nidalı gönül, felâketine ramak kala omuz silkmişti ufak çaplı rüzgârına. Uzaklaşıp ufuklara yelken açan umudun güzergâhıydı yüreğimiz. Rotamız belirsiz, bedevi bir biz. Yalın ayak yürüyerek, ardımızda iz bırakamayan bir hiçmişiz...
•*•*•*•*•
Oluşan kargaşadan hemen sonra Hümeyra ile yan yana oturmaya başlamıştım. Ömer ve Kayahan'ın olduğu tarafa endişeyle tırnaklarımızı kemirerek bakıyorduk. Melis, ikimizi irislerine hapsederek ters ters bakmaya öylece devam etmişti. Hümeyra kolumu dürttüğü gibi birdenbire koala gibi de yapışmıştı. "Asi, bir an önce kalkıp gidelim buradan!" demişti iki genç adamı göz hapsinde tutmaya temkinli bir şekilde devam ettiğinde.
Pürdikkat Hümeyra'nın ne dediğini dinleyerek anlamaya çalışan Melis, ona doğru hiddetle bakmıştı. "Nereye?" diye sordu sitemkâr çıkan sesiyle. "Otur oturduğun yerde ve yemeğini yemeye devam et Obur."
"Ne demiş Gülşen ablamız? Soğudu havalar burada. Acil emergency yazılı çıkış kapısı neredeyse, o tarafa uçalım bebek."
Hümeyra'nın açılıp kapanan dudağına bakan Melis, "Asi, bu kız yemek yiyince bile kafası gidiyor görüyor musun? Bence sorunun midesi ile alakası olduğunu pek düşünmüyorum artık. Sorun burada." dediğinde eliyle kafasına hafifçe vurarak işaret yapmıştı Melis. Bana tekrardan bir bakış atmış, "Hastane şart mı?" diye sormuştu.
"Hayır!" diyerek itiraz dolu bir sesle panikleyip ayağa fırlamıştım ben de. Melis'e bakmadan Hümeyra'nın yaptığı gibi kolunu tutup, "Acele et Obur, derhal gidiyoruz buradan!" demiştim.
İkimize anlamsızca bakan Melis işaret parmağını hızla bize doğru kaldırarak, "İkinizde kıpırdamayın!" dedi dişlerini sinirle sıktığında.
Kalktığımız gibi yerlerimize olduğumuz gibi sinmiş, sanki köşeye kıstırılmış bir kedi gibi irkilerek Melis'e doğru bakmıştık. Şu an bölük komutanından tekmil yiyen itaatkâr erlerden bir farkımız yoktu. "Ne oldu size birdenbire böyle? Az önce hiçbir şeyiniz yoktu." demişti Melis, ses tonuna dikkat etmeye çalıştığında.
"Şey, şey..." dedi benim yerime söze bodoslama dalan Hümeyra. "Arkanda yaklaşmakta olan yabancı bir cisim var." dediğinde Melis, Oburun dediğiyle ardına doğru dönmüş ve gelenin Kayahan olduğunu fark etmişti. Genç adam masamıza doğru ilerlerken tebessüm etmiş, nezaketen "Afiyet olsun." diyerek baş selamı vermişti.
Kayahan'a bakan Melis, ne olduğunu sonunda anlayarak etrafına aceleyle bakmış, Ömer'in de burada olacağını bilerek gözleriyle aramaya devam etmişti. Hemen arkasındaki masada Ömer'in olduğunu gören Çimen göz, şimdi anlamıştı ikimizin birden yaptığı saçma ve anlamsız boğulma hareketlerini. Yüzünde garip bir gülümseme peyda olurken, "Teşekkürler." dedi gülümsemeye çalışarak Kayahan'a doğru baktığında.
Kayahan bakışlarını sadece Hümeyra'nın üzerinde mandallayarak, "Nasılsın?" diye sormuştu.
"İ-iyiyim, s-sen nasılsın?" dedi kekelerken cevap vermeye çalışan Obur da. Hümeyra'nın titreyerek çıkan sesine içten içe küfrettiğine yemin edebilirdim; ancak ispatlaması şu an için imkânsız gibi bir şeydi.
"Bende iyiyi-" diyemeden sözünü ben kesmiştim duruma müdahale etmeye çalıştığımda.
Kayahan'a bakıp, "Biz de iyiyiz, sağ ol." diyerek aniden söze atılmış, varlığımı belli etmek istercesine yüzüne doğru bakmıştım. Hümeyra masanın altından bana bir tekme savururken çıkmak için can atan tiz sesimi ustaca yalayıp yutmuştum.
Kayahan serzenişimi görüp, bana doğru dönmüştü. "Ah, kusura bakma Asi. Sen nasılsın?" diye sormuştu utanarak.
Masanın altında kalan ayağımı tuttuğumda, "Artık iyi miyim, değil miyim inan ben de bilmiyorum." demiştim acıyla.
"Anlamadım?" dedi Kayahan şaşırarak kaşlarını havalandırdığında.
Göz devirip, "İyiyim, iyiyim." dedim yüzümü buruşturmamak için özenle çaba sarf ederken.
"Şey, bulabildiniz mi dükkânı?" dedi ayaküstü soran Kayahan.
"Sen nereden biliyorsun aradığımızı?" dedi Melis şaşkınlıkla ona doğru baktığında.
Kafasını hafiften kaşıyan Kayahan, "Bana da Hümeyra söylemişti. Ben de bildiğim bir yeri ona önermiştim aslında. Bu yüzden merak ettim." dedi Çimen gözlümüze sanki yanlış bir şey söylemiş gibi korkuyla baktığında.
Melis, her an Hümeyra'yı asacakmış gibi bakmış, gözlerinin alev alan yerlerine kilitlemişti sanki. Bir kaşının tekini havaya doğru kaldırıp, "Demek Hümeyra söyledi sana?" diye sordu alayla.
"Evet."
Melis intikam almak istercesine, "Valla biz söylediğin yeri bir türlü bulamıyoruz Kayahan. Müsaitsen bize biraz yardımcı olabilir misin?" dediğinde yüzünün şekli domatesi andıran Hümeyra'yı zerre takmıyordu. Ona göre gün, intikam alma günüydü.
"Olur, tabii neden olmasın?" dedi sevinerek Melis'e bakan Kayahan da.
Hümeyra ile bir ağızdan, sanki daha önceden bu repliğe çalışmışız gibi, "Hayır!" demiştik ikimizde aynı anda.
Melis ve Kayahan hızla ikimize doğru şaşırarak bakmıştı. Aynı anda konuştuğumuz için ikimizde birbirimize doğru bakmış, "Ne halt edeceğiz biz şimdi?" demiştik fısıltıyla.
Melis, Kayahan'a hafiften dönerek, "Sen arkadaşının yanına git. Biz de hemen geliyoruz birazdan." dedi durumu toparlamaya çalıştığında. Kayahan onaylayarak gittiği sıra, Melis ikimize ters ters bakarak dönmüştü.
"Şaşkalozlar! İki dakikada kendinizi öldürüyordunuz bu herifler yüzünden."
"He, sen çok biliyon demi?" diyerek söze atılan ilk isim Hümeyra olmuştu. Tabii bunu alaya alarak yapmıştı. Canına susamış Obur, ne olacak.
"Bana bak, o yediğin yemekte bile geberip gitmedin. Ama ben şimdi seni kendi ellerimle boğazlarım he. Ne olduğunu anlamadan hık diye gidersin öte tarafa Hümeyra. Beni sakın kışkırtma!"
"Ne diye çağırıyorsun Kayahan'ı?" demişti öfkeyle soluyarak çemkirmeye devam eden Oburiks.
"Niye? Artık bir önemi var mı? Senin için bitmiş bir konu değil miydi bu mevzu? Haksız mıyım Asi?" dediğinde onaylamam için topu bana atmıştı Çimen göz.
"Ben bir şey bilmiyorum." diyerek kendimi geri çekmiştim. Alfa hamleler benden sorulur...
"Evet," dedi yutkunurken Hümeyra. "Benim için bir önemi yok, olamaz da."
"Güzel. O hâlde bir sorun, itiraz falan da kalmadığına göre gidebiliriz artık." dedi Melis yerinden kalkarak çıkışa doğru yürümeye başladığında.
Hümeyra koluna aldığı çantasıyla bana doğru dönmüştü. "Sen de ne diye öyle bakıyorsun Asi? Yürüsene hadi." dedi çıkışa doğru yürüyüp, Melis'in ardından sinirle takip etmeye çalışırken.
Dışarıda, kapının önünde aracıyla duruyordu Kayahan. Bizim dışarı çıktığımızı görünce, "Çok fazla uzakta değil aslında. Buyurun, gidelim." dedi sakince bizi aracına davet ettiğinde.
Birdenbire Ömer'e bakıp, "Buda mı bizimle gelecek?" dedim karşımda duran Ömer'i işaret ettiğimde.
"Yani bir sakıncası yoksa-" diyemeden Kayahan'ın cümlesini tamamlamasına izin vermeyen Ömer sözü devralmıştı.
"Bu değil, benim bir adım var bayan çokbilmiş."
"Benim de bir adım var, bay çokbilmiş."
"Asi." dedi kaşlarını çatarak sinirlenen Ömer.
"Ömer." diyerek aynı karşılığı şaşmadan ben vermiştim.
"Kayahan!" diyerek bu seferde Hümeyra burnundan solumuştu. Hepimiz dönüp onun yüzüne doğru ifadesiz bir şekilde bakmıştık. Kayahan bakışlarını Ömer'den çekerek adını dillendiren Hümeyra'ya dönmüştü.
"Buyurun, benim?" dedi bu isim sayma işleminden büyük keyif alarak gülümsediğinde.
"Biz kendimiz de gidebiliriz diyecektim. Ne diye öyle bakıyorsunuz hepiniz birden şimdi?" dedi ona bakmaya devam eden imalı bakışlarımız karşısında Hümeyra.
"Sahada paslaşma vardı. Sen de araya giren bir forvet oldun küçük hanım. Gözlerimizin sana çevrilmesi sence de gayet normal değil mi?" demişti gülümseyen Kayahan.
"Maçtan çok horoz dövüşü gibiydi." demişti alayla bakan Obur da. Dayılanan dayılana."
"Senin gibi mi?" dedi Kayahan gülerek ona doğru bakmaya devam ettiğinde.
"Ben nerede dayılandım?"
"Küçük Hanım, sakın bana ilk tanışmamızı unuttuğunu söyleme. Beni neredeyse bir sopayla dövmediğin kalmıştı. Gerçi, artık böyle bir durumda söz konusu bile olamaz. Seninle güzelce anlaşabileceğimizi düşünüyorum." demişti Hümeyra'nın gözlerinin içine doğru samimiyetle bakarken.
"Ne münasebet! Sen kimsin ki benimle anlaşacaksın? Bu dünyada seninle bir başıma kalacağımı bilsem bile, ben yine de seninle anlaşamazdım." dedi Hümeyra serzenişini uç noktalara taşımak için gereksiz bir çaba içerisine giriştiğinde.
"Eyvah, eyvah." diyerek bizim Obura doğru hayretle bakmıştı Kayahan.
Tepkisini gören Hümeyra kollarını birbirine çiçek şeklinde dolamış ve göz ucuyla, "Ne oldu?" diye sormuştu.
Hiç bekletmeden yanıtı vermişti Kayahan da. "Eski fabrika ayarlarına çoktan dönmüşsün sen." dedi kahkaha atarak.
"Şartellerimi attırma bak, yangın çıkar yoksa!" diyerek karşılık vermişti Hümeyra.
'O, yangın içimde be zaten gülüm.' diyemeden dudaklarını oynatmayı bırakmış, iç sesiyle masa başına oturmuştu sanki Kayahan. Bu çocuk ciddi ciddi bizim kıza bir şeyler hissediyor olmalıydı. Şu hallerine de bakın...
"Bakma öyle."
"Nasıl bakıyorum ki?" diye sormuştu Kayahan.
Hümeyra sözlerini olduğu gibi yutmuştu. Sorduğu sorular karşısında sanki dili dönmemişti. Ömer ve ben de onlar birbirleri ile çekişirken son vermiştik tartışmamıza. Olduğumuz yerden öylece Kayahan ve Hümeyra'yı izliyorduk.
Suskunluğunu hiç fark etmeden bozarak, "Bu ikisi-" diyemeden sözümü Ömer devralmıştı.
"Âşık."
Şaşırarak karşısında duran adamın ağzından dökülen sözleri beyin süzgecimden geçirmiştim. "Ne diyorsun sen?" diye sormuştum.
"Âşıklar diyorum. Kötü bir şey demedim ki."
"Sen gelsene şuraya." diyerek Ömer'i az öteye çekmiştim.
Ömer kolundan tutarak çekiştiren bana gülerek bakmıştı. "Beni köşeye mi sıkıştırıyorsun sen bayan çokbilmiş?"
Onu hiç takmamıştım ve ne dediğini direkt kendi sorumla alt etmiştim. "Kayahan'ın hisleri gerçek mi? "diye sorduğumda bunu ciddi anlamda merak ediyordum. Tamam, belki dışarıdan az da olsa belli ediyor olabilirdi; ancak önemli olan Kayhan'ın ne dediği ve ne hissettiğiydi. Sonuçta arkadaşımı boş bir rüyanın içinde bırakamazdım öyle değil mi?
"Peki, Hümeyra'nın hisleri gerçek mi?"
"Soruma soruyla karşılık vermesen iyi edersin. Cevap ver bana hemen." dediğimde öfkeyle nefes alıp vermiştim.
"Burada soruları ben sorarım diyorsun yani bayan çokbilmiş?"
"Evet. Bir itirazın mı var?"
"Tabii ki." demişti Ömer. "Bence bu konuyu burada konuşmayalım Asi. Hiç uygun bir zaman değil çünkü. Şu ikisi birbirini yemeden yanlarına gidelim diyorum. Yarın buluşup konuşalım bu durumu olur mu?"
"Ne münasebet?" dedim itiraz dolu bir sesle. "Seninle tek başıma bir yere gidip konuşmam ben asla."
"Ne o, korktun mu?" dedi bana doğru yaklaşan Ömer. Aramızdaki mesafeyi yarıya indirdiğinde yeniden aralamıştı dudaklarını. "O cesur, gözü kara kıza ne oldu?"
"Neden korkacak mışım?" dediğimde istemsizce bir adım geriye doğru çekilmiştim.
"O zaman buluşuyoruz." diyerek arkasını dönüp bana da söz hakkı tanımadan gitmişti Ömer.
Öfkeden ayağımı yere vurarak, "Ukala, fırsatçı." diye bağırdım.
Söylediğimi duyarak yanıma gelen Melis, elindeki telefonu cebine koymuş, "Kim ukala kız?" diye sormuştu.
Hiç düşünmeden arkasından öldürecekmiş gibi baktığımda, "Ömer." demiştim tereddüt etmeden.
"Yine ne oldu?"
"Anlatırım sonra. Artık gidelim mi?"
"Olur." dediğinde Melis'le birlikte araca doğru ilerlemiştik. Kısa süren yolculuktan sonra arabadan inmiş, karşımızda duran dükkâna bakmıştık. Burayı bize öneren Kayahan olduğu için ilk konuşan o olmuştu.
"Aslında biraz elden geçmesi lazım. Daha sonra güzel görüneceğine eminim." dedi hayretler içinde kalan bizlere doğru gülünç bir bakış attığında.
"Dalga mı geçiyorsun sen bizimle?" dedi aniden parlayan Hümeyra.
"Haddime değil, Hümeyra Hanım. Kızmasan olmaz mı?"
"Ne diyor la bu? Burası enkaz altında kalmış Balçova'ya benziyor. Burayı adam etmemiz zor abi. Bana bir dükkân önerdiğinde ben de düzgün bir şey sanmıştım Kayahan. Burası resmen Hititlerden kalma bir yer be!"
"Senin şu benzetmelerin beni benden alıyor. Senin gibi bir laf cambazını, daha önce hiçbir yerde görmedim ben." diyerek yürümüştü kapıya doğru Kayahan.
Hümeyra ağzı açık bir şekilde cevap vermesini dinlemeden giden Kayahan'ın ardından, "Laf ebenim senin-" derken ona doğru hızla atılmış, ağzını tutar tutmaz bana doğru bakmasını sağlamıştım.
"Hi, Obur! Çocuk yardım ediyor bize işte. Ne diye ona çemkiriyorsun? Yum şu gözünü, açma artık şu ağzını bir süre." dedim uyarırcasına.
"Fazla oluyor. Tahammül sınırlarımı tarumar etmeye devam ederse silahlar çekilir, sana diyeyim Asicim."
"Tamam, tamam. Sen sakin kalda biz kurşunları yemeyi tercih ederiz." dedim gülerek baktığımda. "Aslında pek de kötü durmuyor ha, ne dersin Melis?" diye sormuştum Çimen göze baktığımda.
Tuhaf bir şekilde etrafına bakınan Melis, "Bilemiyorum ki." dedi kararsız bir şekilde bana bakmaya devam ettiğinde.
İkilemde kaldığını gördüğümde Hümeyra'ya doğru yaklaşıp, "Moral bozukluğu sebebisin ya resmen. Azıcık yardımcı olmayı dener misin lütfen Hümeyra? Başka bir çaremiz varmış gibi konuşuyorsun üstelik." diyerek kızmıştım.
"Ne yaptım sanki? Haksız mıyım lan ben? Şuranın haline bak bir? Üflesem her an dökülüp, uçacak bir yer haline gelir burası Asi."
"Hümo el birliği ile düzeltiriz. Sen böyle yapmaya devam edersen, biz nasıl Melis'e yardımcı olacağız?" demiştim mantıklı bir şekilde konuştuğumda.
"Tamam, çekil şöyle kenara. Konuşayım ben kraliçem ile."
Melis'e yaklaşan Hümeyra elini beline atmış, dükkâna alıcı gözüyle şöyle bir bakmıştı. "Aslında pek de fena bir şeye benzemiyor. Tutalım bence burayı Melis. Sonra boya, tamirat derken hallederiz el birliği ile ne dersin?" diye sorduğunda dükkânı olduğu gibi süzmeye devam etmişti.
Melis, destek olmaya çalışan Hümeyra'ya inanamayarak bakıp, "Az önce gömüyordun burayı. Şimdi ne değişti Hümo?" diye sordu.
"Hı?" diyerek kaşlarını kaldırmıştı Hümeyra da ne diyeceğini bilemez bir haldeyken.
"Hı, ya." dedi başını Hümeyra'ya doğru kaldıran Melis. "İşte öyle kalırsın." Durumu acil toparlaması gerektiğini düşünen Hümeyra hamle yapmak için hareket etmişti.
"Aman canım. Ben o moloz yığınına inat olsun diye şey ettim." Başını yan tarafına doğru çevirerek, "Külkedisinde de olduğu gibi, bir kabak, bir tekerlek yeterlidir bence burayı saray yavrusuna çevirmeye." demişti ağız arasından gülerken.
Kankamın benzetmelerinden sonra söylediklerini duymuş ve Melis'in arkası dönmesini fırsat bilerek bizim Obura doğru el çabukluğuyla çimdik atmıştım. Hümeyra çimdiğin etkisiyle tiz bir çığlık atmıştı. Bunu duyan Kayahan ve Ömer yanımıza doğru hızla koşmuştu.
Melis'te anlam vermeye çalışarak korkup gelmişti. "Ne oldu Allah'ın cezası yine? Bir yerine bir şey mi oldu?" diye sormuştu aynı zamanda panikle.
Kayahan, korkuyla seri bir adımla hızla Hümeyra'nın dibinde bitmişti. "Ne oldu, iyi misin?" dedi endişeli gözleri ile bakmaya çalıştığında.
"Tamam, sakin olun. Bir şey yok." dedi durumu kontrol altına almaya çalışırken kolunu sıvazlamaya devam eden Hümeyra.
"Bir şey yok mu? Peki, koluna ne oldu? Neden öyle tutuyorsun?" dedi mantıklı bir açıklama yapmasını bekleyen Kayahan.
"Seni ilgilendirmez. Git başımdan." demişti canı yanan Hümeyra.
Sebep olduğum şeye bakarak içimden, 'Allah beni kahretmeye.' diyerek fısıldamıştım. Kayahan'a doğru döndüğümde, "Kramp girmiş koluna, geçti şimdi. Merak etme." dedim.
Ama Kayahan bu söylediğinden hiç tatmin olmamış gibi hâlâ Hümeyra'ya bakmaya devam etmişti. Dükkânın sahibi olan Şeker Hanımda bu süre zarfında gelmişti. Odak noktamız içeri giren kadına sabitlendiğinde, bir an önce bu işi konuşup bitirmek istemişti Melis. Kısa süre içerisinde anlaşma yolunu bularak uygun bir fiyata dükkânı tutmuştuk. Geriye kalan tek şey ufak çaplı bir tamirattı sadece. Onu da elbirliği ile halledeceğimiz kesindi artık. Ömer ve Kayahan yeni dükkân için Melis'i tebrik etmiş, Çimen gözümde güzel bir şekilde teşekkür etmişti.
Kayahan, araca doğru ilerleyerek arkasına doğru döndüğünde, "İsterseniz sizi gideceğiniz yere kadar bırakabiliriz?" dedi centilmen bir şekilde.
Hümeyra ve bana kalmadan yanıt vermişti Melis. "Teşekkürler, yeterince yardımcı oldun zaten Kayahan. Biz kendimiz daha sonra da gidebiliriz. Anlayacağın bir süre daha buradayız, siz gidin." demişti minnet dolu bir sesle.
"Pekâlâ." diyerek memnun bir şekilde gülümsemişti Kayahan da. Yanımızdan tam giderken, "Yardıma ihtiyacınız olursa, lütfen çekinmeden söyleyin. İyi günler." dileyip, Şeker teyzenin de elini öpüp araca doğru ilerlemişti.
"Kurtulduk sonunda." diyerek rahat bir şekilde nefes almıştı Hümeyra.
Obura bıkkın bir şekilde bakarak, "Ne kurtulma ama?" diyerek Melis'in yanına gitmek için hareket etmiştim. Hümeyra da elini kaldırarak ardımdan takip etmişti beni. |
0% |