Yeni Üyelik
25.
Bölüm

24. BÖLÜM

@mahinehar

 

BÖLÜM 24: KATRAN YÜREKLER E DOK

UN

 

 

 

“Yarım kalan şarkılar gibi yarım kalmıştı, duygularımız.”

 

 

 

Karanlık...

 

Puslu matem...

 

Alaca sessizlik...

 

Ufak çaplı bir karartı sarmıştı nidalı şehri. Gerdanına ziftin elli tonu ihtişamlı bir şekilde takınmıştı. Gökyüzünü, o sonsuz maviliği mordan pembeye çalan ufkun bekçisi parıltısını serpiştiriyordu adeta saklı kente.

 

Katran karası gece, sinsi bir hastalık gibi ilerliyordu matemin gammaz çıkan serzenişine. Akıl sarsıcı tenhalık eski Halfeti'nin gür çıkan sesini, yorganıyla örtbas ediyordu sanki. Sardıkça ısıttı, ısıttıkça yakmıştı düşleri. Âdemoğlu kendi köşesinde inzivaya çekilmiş, derince soluklanarak, yarıçaplı baskın düzenlemişti sis kaplı hayallerine.

 

İnsan azizim, insan... Bestelenmiş ruhunun doktoru, öğretmeni, bekçisi ve aynı zamanda hâkimidir. En çok da kiralık katili...

 

Bir gecede düşler, ansızın katline ferman biçerek acıyı yaşatır sinesinde. Kemiklerle kuşanmış yüreğini yumruklayarak kanatır, bir mum yakar perçemli penceresine. Kuşatılmış mabedi, isyan başlatır çaresizliğine. Aşka düşüş devam ettikçe köhneleşmiş yüreklerde, pervasızca yellenecekti har. Kor alevler, böylelikle ebediyete kadar yanmaya devam edecekti. Sol yanındaki devrim, nihavent savaşına politikacılar gibi ustaca hâkim olacaktı. Yandıkça yanacak, yaktıkça yakacaktı...

 

 

•*•*•*•*•

 

Hümeyra ile birlikte eve dönmüş, odamıza doğru çıkmıştık bitkinliğimiz, son enerjimizi de sömürürken. Bütün gün yapılacak şeylerin listesini çıkarmış, bir türlü karar veremeden öylece vazgeçip durmuştuk. En sonunda neyi nereye koyacağımızı, boyanın rengi vb. ıvır zıvır işleri hallederek birlikte aynı noktada karar kılmıştık. Melis, heyecanla evine gitmiş, içindeki tarifsiz mutlulukla gününü tamamlamıştı. Ben de onun böyle mutlu olduğunu gördükten sonra biraz olsun rahatlamıştım. Yerde iki-seksen yatan Hümeyra'ya bakmıştım, yorgunluğu bedenimde ve ruhumda baskın bir şekilde hissederken.

 

"Titrek, iyi misin?"

 

Hümeyra olduğu yerden kıpırdayarak, "İyiyim de titrek derken?" dedi bana doğru kaşlarını çatarak baktığında.

 

"Bugün elin ayağın birbirine dolandı Kayahan'ı görünce. Ondan bahsediyorum."

 

"Kim, benim mi?" diyerek yattığı yerden aceleyle doğrulmuştu Hümeyra.

 

"Evet, senin. Başka kimin olabilir zekâ küpü?"

 

"Rica ediyorum Asicim, bana istediğin kadar Obur de, başka bir şey de. Ama sakın titrek deme."

 

"Sebep Obur Hanım?"

 

"Yani kızım, şimdi titrek falan benim gibi delikanlı bir kıza ters anlıyor musun?"

 

Yatağımda eğlenerek kahkaha atmış, "Delikanlı mı?" dediğimde ağız arasından gülmeye devam etmiştim.

 

"Evet, racona ters abi titrek-mitrek. Yürek mi yedin lan sen? Bana dediğin şeyin farkında mısın? Duymayayım bir daha yoksa-"

 

"Yoksa ne ha?" diyerek kaşlarımı çatarak Hümeyra'ya doğru baktım. Arkadaşımın da ne kadar gözü kara ve dediğim dedik biri olduğunu gayet iyi biliyordum. Cesur kızdım aslında Hümeyra'ya göre. O benim aksime bazı şeyleri asla göze alamıyordu. Hümeyra da olan şey ben de yoktu. Ben de olan şey ise Hümeyra da. Uzandığım yerden kalkıp sevgili dostuma döndüm.

 

Hümeyra birden, "Kanka, çarşı pazarı karıştırmanın sırası değil şu an. Biz ne yapacağız onu söyle sen şimdi?" dedi konuyu kapatırken.

 

Dolabıma yönelerek eşofman takımlarını çıkarmış, hemen ardından hararetli bir şekilde konuşan Obura doğru bakmıştım. "Hangi konu hakkında ne yapacağız Hümo?" diye sordum.

 

"Bu Kayahan ve Ömer hep yolumuza çıkıyor. Nereye dönsek, gitsek oradalar. Ondan bahsediyorum."

 

Eşofman takımımı yatağın üzerine bırakarak, askılığımda duran birkaç kıyafetimi gözden geçirmiştim. "Halfeti küçük bir yer Hümeyra. Aksi bir şey beklenmezdi öyle değil mi?"

 

"Öyle, öyle de. Ne bileyim, istemiyorum onu görmeni." dedi, yavaşça sesi fısıltıya dönen Hümeyra.

 

Hâlâ elbiselere bakmaya devam ettiğimde, "Kimi?" diye sordum Hümeyra ile göz göze gelmemeye çalışarak.

 

"Ömer'i..."

 

Hümeyra'nın, Ömer bahsinden sonra aniden duraksayarak ardıma doğru dönmüştüm. Omzumun ardında kalan arkadaşıma bakmadan aklıma gelen anı düşünmüştüm hızla. Bugün Ömer'le aramızda geçen konuşma gözlerimin önüne yeniden gelmişti.

 

'Ne münasebet? Seninle tek başıma bir yere gidip konuşmam asla ben!'

 

'Ne o, korktun mu? O cesur, gözü kara kıza ne oldu?'

 

'Neden korkacak mışım?'

 

'O zaman buluşuyoruz.'

 

Zihnimde dalga dalga yayılan görüntüleri, sinirle ellerimin tersiyle iteklemiştim. Ne yaptığımı gören Hümeyra, onu dinlemediğimi ve başka âlemde olduğumu çabucak fark etmiş, sonunda bana bakıp seslenmişti.

 

"Alo, kime diyorum? Dünyadan uzay şantiyesinde bulunan Asi' ye. Merkez kırk beş kırk, cevap ver." dedi güldüğünde benden bir tepki beklemeye başladığında.

 

Kendimi toparlayıp hemen ardıma doğru dönerek, "Ne oldu?" diye sormuştum usulca.

 

"Asıl sana ne oldu, küçük hanım?"

 

"Hiç... Hiçbir şey olmadı." dediğimde eveleyip gevelemiştim. Bu durumu aleyhime çevirip Hümeyra'ya haince baktım. "Sen Kayahan konusunu kapattın bir çırpıda. Ama nedense bana hiç kapanmış gibi gelmiyor?" dedim sorgu dolu gözlerle Obura doğru bakarken.

 

Hümeyra eline telefonunu alarak, "Solumdaki devrim, kendime gelene kadardı." dedi alttan bir bakış attığında.

 

"Kendine gelene kadar mı? Farkında mısın, elin ayağın birbirine dolanıyor? Bütün gün ondan bahsettin. Hem de çocuğa onca laf atarak. Bence sen onu hâlâ önemsiyorsun ve en önemlisi, âşıksın..." dedim Hümeyra'nın vereceği tepkiyi beklemeye koyulurken.

 

"Âşık değilim!" diyerek hiddetle kestirip atmıştı Hümeyra.

 

"Sen mi? Duyda inanma! Geçen bana Asi, ben âşık oldum Kalas'a diyen kimdi kızım?" dediğimde Hümeyra'nın o günü, aşkını itiraf ettiği anı hatırlamasını sağlamıştım.

 

"Âşık olduğumu sanmıştım. Ama-"

 

"Âmâsı ne?"

 

"Değildim, âşık falan değilim! Konuyu kapat Asi." dediğinde giderek artan gerilimi azaltan ses çalan telefonuma aitti. Hümeyra ile olan konuşmama parantez açarak, masanın üzerinde duran çantama uzanmıştım; fakat ben telefonumu elime alana kadar ses birden kesilmişti. Kimin aradığına bakınca isimsiz bir numara olduğu için tanıyamamıştım. Numaraya tekrardan göz gezdirip, "Kim ki bu?" diye sormuştum kendi kendime.

 

Burun kıvıran Hümeyra, "Kim, kim?" dedi üzerini değiştirirken.

 

"Arayan kişiyi tanımıyorum." dediğimde elimdeki telefonu masaya bırakıp gidecektim ki, bu sefer bir mesaj sesiyle irkilmiştim. Telefonumu yeniden elime alarak gelen mesajı açmıştım.

 

-O telefona neden bakılmıyor?

 

-Sen de kimsin?

 

-Bay çokbilmiş.

 

"Ömer..." diyerek sinirle solumuştum olduğum yerden. Arkamı döndüğümde Hümeyra'nın odada olmadığını fark etmiştim. Banyodan sesler gelince orada olduğunu anlayarak bir oh çekmem bütün stresimi azaltmıştı sanki. Öfkeyle ve panikle mesaj kısmına girerek cevap yazmaya başladım.

 

-Sen nereden buldun benim numaramı?

 

-Kayahan'dan. O gün kendin aramıştın hatırlarsan? Ben de ondan aldım numaranı. Yine başladın bakıyorum?

 

-Neye?

 

-Sorgu memurluğuna bayan çokbilmiş.

 

-Ne istiyorsun, bay çokbilmiş?

 

-Yarın Gerdanlığın oraya gel. Saat üçte...

 

-Yapma ya?

 

-Yine ne oldu?

 

-Emrivakilerden hiç hoşlanmam.

 

-İkimizde arkadaşımız için orada olacağız. Seni zorla getirmiyorum bayan çokbilmiş. Teklif var, ısrar yok. Gelmiyorsan da eyvallah...

 

Telefona bir saniyeliğine bakmayı bırakıp sakince düşününce, bunu Hümeyra için yapmam gerektiğine karar vermek için kendimi ikna etmem gerekiyordu. Mantığım her ne kadar hayır dese de yüreğim dostumun iyiliği için evet demişti.

 

-Peki, yarın üçte Gerdanlıkta olacağım.

 

-Güzel, o zaman iyi geceler bayan çokbilmiş.

 

-İyi geceler, bay çokbilmiş.

 

 

•*•*•*•*•

 

İki genç kız geceyi yorgun bir şekilde atlatmıştı. Sabaha aydınlık bir güneşe maruz kalmamak için yakamoz olup kıyıya doğru yüzmeye başlamışlardı rüyalarında. Sabah olmuş, dağların arasından göz kırpan Batum güneşi sisli havayı delerek hâkim olmaya çalışıyordu, engebeli tepeciklerdeki yamaçlara.

 

Hümeyra yerinden hayıflanarak kıpırdadı, "Asi, şu lanet guguk kuşunun sesini kapat. Yine mi unuttun lan?" diyerek yastık fırlatmıştı dostuna.

 

"Bilerek açtım. Zıngırdasın tepende diye." demişti Asi de kızarak. "Kalk haydi, malzemeleri al ve Melis'in dükkâna git bir an önce. Seni bekliyor..."

 

"İntikam mı alıyorsun? Hem neden sadece ben gidiyorum? Sen gelmiyor musun?" diye sordu bir gözünü açarak sızlanmaya başlayan Hümeyra.

 

"İntikam alıyorum Oburiks. Beni telefonla uyandırıp bağıran sendin, ne çabuk unuttun?" dedi Asi karşılık verdiğinde. Ve sonra ekledi. "Halletmem gereken birkaç şey var. İşlerimi bitirip yanınıza öyle geleceğim."

 

"Bana ne, ben de geleceğim." dedi Hümeyra mızıkçılık yaparak doğrulduğunda.

 

"Göbeğin bana mı bağlı kızım? Gidip geleceğim işte abartma." dedi genç kız üzerini kontrol edip şalını düzeltirken.

 

"Lan, baksana bir sen bana?" dedi Hümeyra ayağa doğru kalktığında. Asi bir an şaha kalkan Hümeyra'ya bakıp, "Ne yapıyorsun sen?" diye sormuştu.

 

"Asıl sen ne yaptığını sanıyorsun lan? Gözlerime inanamıyorum!" diyerek göz kapaklarını kırpıştırıp ovuşturmuştu aceleyle genç kız. "Bu ne hâl, düğüne falan mı gidiyorsun?"

 

"Kimin düğünü? Ne saçmalıyorsun yine sen Allah'ına Hümo?"

 

"Hayriye teyzenin evde kalmış kızı, Bahar'ın düğünü tabii lan. Başka kimin olacak?"

 

"Ayıp Hümeyra ayıp. Evde kalmış falan, hiç yakışıyor mu sana? Ayrıca ne varmış hâlimde çok mu abartılı?" dedi Asi, kıyafetine tekrardan şüpheyle baktığında.

 

"Bir içim su olmuşsun kızım, kıskandım! Normalde kendine pek bakmazsın sen. Şaşırdım doğrusu..."

 

"Yok artık. Nasıl kendime bakmıyorum ben? Haftada üç kez cilt maskesini bana zorla yaptıran sen değil misin?"

 

"Kendin diyorsun işte deli. Ben de olmasam Melis ve senin kendinize bakacağınız yok." dedi gülen Hümeyra. "Ah, benim gibi dostlar, iyi ki varlar öyle değil mi Asi? Hadi söyle..."

 

"Kendine bakmak bu değildir. Ve biz senin kadar kokoş değiliz." diye çıkıştığında son sorusuna cevap vermemesinin nedeni Hümeyra'nın daha fazla şımarmasını sağlamamaktı aslında. Yoksa hiçbir şekilde kimse Hümeyra'nın önünü tutamıyordu.

 

"Kokoş mu? Hiç güleceğim yoktu Asi." dediğinde arkadaşının boğazına girmeyi bırakıp asıl dikkatini çeken şeye yönelmişti Hümeyra. "Giydiğin mavi, salaş boydan elbisen ve makyajının duruluğu ile oldukça göz alıcı görünüyorsun. Sana mavi çok yakışıyor demiştim öyle değil mi? Ayrıca o iş neymiş, merak ediyorum?"

 

"Hiç... Hiçbir şey." diyerek gevelemişti yine bir şey saklamayı asla başaramayan Asi.

 

"Hı, hı. Eminim hiçbir şeydir Asim." demişti keyifle kahkaha atan Hümeyra. Asi, ona takılmaya başladığını anlayan dostuna yanında duran yastığı hızla fırlatmıştı. Darbeyle yatağa savrulan, bilakis uçan Hümeyra, olduğu yerden gülmeye devam etmişti.

 

Asi, "Seni çok pis gıdıklardım dua et, işim var." diyerek parmak sallamıştı arkadaşına bakmamaya çalışarak.

 

"Bir şey yapamazsın ki. Asi bana hiçbir şey yapamaz ki." diyerek gülmüştü, onu kışkırtmak için bütün yolları deneyen Hümeyra da.

 

"Çocuksun, çocuk." demişti başını haylaz bir çocuğa sahip olan anne edasıyla sallayan Asi.

 

"Dışımız sorunsuz olsa da içeride incin top oynuyor. En güzeli çocuk olmak, deli dolu yaşamak. Hayatı fazla tiye almamak." dedi bilge bir edayla konuşan Hümeyra.

 

"Geç sen dalganı, geç. Dikkat et, hayat seninle dalga geçmesin he?" dedi karşılık verdiğinde Asi. "Neyse, haydi kalk. Biraz daha konuşmaya devam edersek, Melis postumuzu yüzmek için kapıya dayanır Hümeyra bak, demedi deme."

 

"Korkmuyorum ondan. Sıkıysa gelsin." demişti yürek yiyerek cevap veren Hümeyra. Birden telefonu çalmaya başlayınca eline alıp kim arıyor diye bakmıştı. "Eyvah lan, eyvah." dedi veryansın ederek aniden ayağa fırladığında.

 

"Ne oldu?"

 

"Vicdansız Kraliçe arıyor."

 

Korktuğu şey başına gelince Oburun, kahkaha atan kişi Asi olmuştu. "Melis'i ne diye kaydettin öyle sen be? Hem sen az önce yürek yemiş gibi meydan okuyordun, ne oldu?" diye de sormuştu alayla.

 

"Duydu mu lan yoksa? Burada kamera falan var da benim mi haberim yok?" dedi ürkerek etrafını süzmeye başlayan Hümeyra.

 

"Saçmalama. Aç hadi, kızmasın daha fazla Melis." demişti onu ikna etmeye çalışan Asi de. Hümeyra elinde tuttuğu telefonu boğazını temizleyerek yanıtlamak için megafona vererek açmıştı.

 

"Alo?"

 

"Kızım sen neredesin? Ağaç oldum burada ağaç! Bak kıtır kıtır doğrarım seni Hümo. Nerede kaldın kızım sen? Yoksa daha çıkamadın mı evden?" dedi nefes almadan taramalı tüfek gibi konuşmaya başlayan Melis.

 

Hümeyra korkudan, "Taksi, taksi." diyerek yolda olduğuna dair taklit yapmaya başlamıştı. "Az bekle gülüm. Taksici emicelere el sallıyorum. Az kaldı, ben evden çoktan çıktım bir kere. Yavaş lan hödük!"

 

"Ne oldu kız?" diye sormuştu panikle Melis'te.

 

"Beni eziyordu az daha ayının biri. Bak sana geleceğim diye magandaların elinde canımdan olacağım Melis. Sakin sakin bekle beni sen tamam mı? Asla kızmabirader, beş dakikaya oradayım." diyerek Çimen gözün bir şey söylemesine fırsat tanımadan bir hışımla telefonu kapatmıştı Hümeyra. Bütün olanlara şahit olan Asi, ağzı açık bir şekilde izlemeye devam etmişti Hümeyra'yı. Konuşması biter bitmez arkadaşına doğru korkuyla bakmıştı Hümeyra da.

 

"Oha be! Ayakta alkışlıyorum seni Hümo, cidden bravo." dedi yarı şok, yarı öfkeyle konuşan Asi.

 

"Kes lan! Benim acil giyinmem lazım. Melis'in gazabından koru beni ya rabbim." diyerek banyoya doğru hızla koşmuştu Hümeyra.

 

Hümeyra'nın o haline gülen Asi, aşağıya inmek için kapıya doğru yol almıştı. Odadan çıkmadan hemen önce ardına doğru dönmüş, "Ben çıkıyorum artık Hümeyra. Sizinle butikte görüşürüz." diye seslenerek odadan çıkmıştı.

Loading...
0%