@mahinehar
|
BÖLÜM 28: YANILMA HİSSİ
“Haykırma arzuma ket vurarak zincirlerime daha bir sıkı sarıldım.”
Bir bilinmezlik peyda olur, sinsi gecelere ansızın kahpece. Tavanla arandaki mesafe yarıya iner inmez, kasvet çökermiş insanın sinesine. Sen konuş, ben sessiz çığlığımla çehremi sarsarım dersin. En acısı da bu ya, telaffuz edilemez olduğunu söyler her defasında örtüsüz gece. Üşüyen bedenler mevcuttur bugün hislerde, üşüyen ruhtur esasen bencilce. Genç adamın yüreğini sarsan onun hareleriydi şüphesiz. Kayahan, vurgun yediği sevdasına bir türlü açılamadığı için kendine kızıyordu. İlk günden sonra hislerini rayına alamadan şarampole yuvarlamış, imkânsız gözüyle bakmıştı Hümeyra'ya. Aksi, sinirli, huysuz ve asabi olduğu için çekiniyordu genç kızdan. Zaten onu da etkileyen gözü kara ve hazır cevap oluşu değil miydi? Er ya da geç, kendine zaman verip hayatını onunla devam kararı almak için adım atacaktı kuşkusuz. Kafasına sokmuştu, Hümeyra ile bir yuva kuracaktı. Sahiden, bu çiftten nasıl bir aile olurdu? Kendisi de düşünmeden edemiyordu. Yer yer gülüp geçse de bu adımı atmaktan vazgeçmeyecekti. En büyük dayanağı kardeşi gibi gördüğü Ömer'di. Genç adam arkadaşına elinden gelen yardımı yapacaktı nasılsa.
Ömer elindeki çağ bardağını masaya bırakırken, "Bu kadar düşünme, elbet bir gün olur." dedi keder dolu bir sesle.
Kayahan arkadaşına sönük bakan gözleriyle yarım bir şekilde gülümsedi. "Elbet bir gün..." Nasılda iç çekmişti bu kelimeden sonra. "Sence olur mu kardeşim?" demişti daha sonra umutla baktığı dostuna.
"Olacağı varsa olur. Olmuyorsa da oldururuz." dedi karşısında moral motivasyon yoksunu arkadaşını neşelendirmeyi denerken. Başarmış mıydı? Tabi ki hayır! Kayahan iç çekmeye devam etmişti. Ömer iyice sıkıldığını belli ederek, "Oflamaya devam edeceksen kalkayım ben. Benim de içim şişti artık kardeşim." dedi uyarır bir tonda söylenirken.
"Sen hiç âşık oldun mu?" dediğinde Kayahan'ın bu sorusu üzerine olduğu yere çivi gibi çakılmıştı Ömer. Sahiden âşık olmuş muydu? Hande aklına aniden gelince aldığı nefes ciğerlerine battı. Onu seviyor muydu? Tabii ki de hayır! İlişkilerinin başlarında yürümeyeceğini biliyordu zaten genç adam. Ve bunu anlayınca Hande'ye defalarca kez izah etmeye çalışmıştı. Genç kız anlamak istemese de yüreğine söz geçirememiş, Ömer'i deliler gibi sevmeye devam etmişti.
Bu durumdan hoşnut olmayan Ömer burun kıvırarak, "Aşk nedir, bilmem ben. Daha önce hiç yaşamadım." dedi sıkıntıyla.
Kayahan pürdikkat baktığı kardeşine tek seferde, "Hiç mi?" diye sordu şüpheyle.
"Hiç..." dedi çayından bir yudum almak üzere, elini bardağına uzatan Ömer.
"Senin içinde böyle tuhaf bir his oluşmadı mı birine karşı? Veya ne bileyim, hiç mi bir kadına karşı bir şey hissetmedin?" dedi Kayahan dostuna şaşkınlıkla bakmaya devam ettiğinde.
Ömer'in düşünmesine gerek yoktu aslında. O da tıpkı Kayahan gibi ilk görüşte Asi' ye karşı bir şeyler hissetmişti. Bunu kendine itiraf edemiyordu sadece. Onu görünce titreyen yüreğini, kekeleyen dilini ve baş edemediği asiliği onun en büyük zaafı olmuştu. Hiç tereddüt etmeden döküldü ağzından kelimeler.
"Hissettim." dediğinde bakışları geceyi sarıp sarmalamıştı. "Sanırım böyle bir şey oldu." dedi beklentiyle yüzüne bakan genç adama doğru.
Kayahan arkadaşına bakarak dalga geçer gibi araladı dudaklarını. "Sanırım mı?" demişti bıyık altı gülmeye başladığında.
"Evet."
"Kim bu şanslı kız?" diye sormuştu, daha sonra kaşlarını havalandırıp imayla bakmayı ihmal etmeyen Kayahan.
"Neden öyle bakıyorsun?"
"Nasıl bakıyorum?"
"Böyle tuhaf." dedi işaret parmağını genç adamın yüzünde bir tur çeviren Ömer.
"Benim bir tahminim var aslında kardeşim." dedi bakışlarını Ömer'in üzerine sabitleyen genç adam. Ömer merakla bakındı arkadaşının yüzüne. Dilinden döküleceği isimle, yüreği göğüs kafesini deşecekti sanki.
"Kimmiş?" dedi sorunun cevabını bilerek dostundan duymak isteyen genç adam.
"Asi..."
Ömer bocalayarak bomboz renge büründü. "Asi mi? Bu da nereden çıktı şimdi?" dedi inkâr ederek panikle bakışlarını kaçırdığında.
"Çekiliş değil bu Ömer bir yerden çıksın. Belli zaten her şey." demişti soğuk bir tavırla Kayahan.
"Ne demek belli?" dediğinde aslında mantığı bu ifşayı derdest bir şekilde itiraz etmeye çalışsa da yüreği geçiş emrini vermişti çoktan. Mantık mı, yürek mi? İkisi arasında gelgit yaşıyordu şimdi Ömer.
Söze kaldığı yerden devam etmişti Kayahan. "Bizim Hümeyra ile aramızdaki problem ne sence?" diye sordu beklentiyle.
"İletişimsizlik." dedi hiç düşünmeden cevap veren Ömer de.
Kayahan göz devirerek, "Hayır." dedi.
"Ne peki?"
"Hep bir araya geldiğimizde illaki bir şey oluyor. Yani tartışacak bir şeyler kesinlikle çıkıyor Ömer. Tıpkı senle Asi de olduğu gibi."
Ömer'in gözlerinin önünden Asiyle yaşadığı anlar gelip geçmişti o an. Anlam vermeye çalışarak arkadaşına, "E-e?" diye baktı devam etmesini umarak.
"Yeminle kalaslık sende de var. Ben Hümeyra'yı seviyorum. Ve onunla uğraşmak hoşuma gidiyor. Sen de Asi ile aynı şeyleri yaşıyorsun. Hiç mi hoşuna gitmiyor? Onunla her defasında didişiyorsunuz. Sinirlendirmek ve her dediğine bir cevap yetiştirmek hoşuna cidden gitmiyor mu? Ona karşı bir şey hissetmediğine dair beni kandıramazsın dostum."
"Böyle bir şey yok." diyerek şiddetle reddetmişti Ömer.
"Bana göre var. Ben gördüğümü söylüyorum sadece." dedi ciddiyetle arkadaşına bakan Kayahan.
"Yanlış görüyorsun. Böyle bir şey söz konusu olamaz!"
"Neden?"
Ömer boş bulunmuş iyice kapana kısılmıştı sanki. Ne diyecekti sahiden bu soruya? Cevabını bildiği bir şeyi neden böyle gizleme çabasına girişmişti ki? Bıkkınlıkla dudaklarını araladı. "Benim hali hazırda bitmek üzere olan bir ilişkim var zaten Kayahan." demişti kararsız bir şekilde arkadaşına doğru baktığında.
"Anlamadım?" dedi genç adam bu yanıt karşısında afallarken.
"Bitmek üzere mi? Ama demin hiç âşık olmadım dedin bana Ömer. Bu nasıl bir ilişki?"
"Âşık olduğumu sandım, ben de yanıldım yani." diyerek öfkeyle karışık bir cevap vermişti Ömer.
"Aşkta yanılma yoktur. Hisler, seveni her zaman doğru yola çıkarır. Duygular sadece kalbin dediğine itaat eder. Aslında ikisi de birbirine mecburdurlar bana göre. Duygu olmasa yürek olmaz, yürek olmasa da duygu... Kendimden bildiğim için sana düşüncemi söyledim sadece ben. Çünkü kendimi sende de görüyorum kardeşim. Cidden hiçbir şekilde yanılma payı yok. Sence de öyle değil mi?"
"Değil." diyerek kestirip atmıştı Ömer. "Ben bir daha böyle şeylerle uğraşamam. Can sıkıntısından başka bir şey değil çünkü." dedi umursamaz bir tavırla.
Ne oluyordu bu adama böyle? İçinde cereyan eden şeyin adı belliyken, neden bu kadar inkâra davetiye yazıyordu? Kayahan bu konuşmanın sonunun gelmeyeceğini bilerek kısa kesmeyi seçti.
"Sen öyle diyorsan, yapacak bir şey yok. Demek ki yanılan bendim. Neyse ya, boş verelim." dedi omuz silken Kayahan.
Ömer gerilerek, "Konu sen ve Hümeyra kardeşim. Hiç olmayacak bir şeyi, bir daha dillendirme olur mu? Sen ve Hümeyra mutlu olun, biz de size bakıp sevinelim." dediğinde bakışlarını zemine doğru indirmişti.
Kayahan arkadaşına gülümseyerek teşekkür etmiş, daha sonra iki genç adam evlerine dönmek üzere masadan kalkmışlardı.
Anahtarı eline alan Kayahan, arkadaşı Ömer'e dönerek, "Yarın açılışa gidelim mi?" diye sormuştu.
Ömer kaşlarını çatarak, "Ne açılışı?" diye sordu anlayamadan.
"Kızların yeni butiğinden söz ediyorum."
"Açılış mı yapıyorlar?"
"Sonuçta yeni bir dükkân kardeşim. Tabii ki açılış olacak. İlk müşterileri olarak gidelim diyorum ben de."
"Oğlum, butik orası, butik. Her şey kadın üzerine dair. Gidip ne yapacağız biz orada erkek başımıza? Senin yüzünden rezil olacağız bak?"
"Bunu önceden düşündüm." diyen Kayahan keyifle Ömer'e doğru baktı. "Zeliha'yı da alıp öyle gideceğiz butiğe. O zaman sorun falanda kalmaz. Ne dersin?"
"İlla gidip göreceğim Hümeyra'yı diyorsun?"
"Evet." dedi otuz iki diş sırıtan Kayahan. "Özledim..."
"Zeliha gelir mi bilmem ki." dedi kısa bir an düşünürken Ömer.
"Gelir, gelir. Sen hatırlatmayı unutma sadece."
"İyi bakalım." dedi Ömer. Birlikte arabaya binerek usulca, gecenin koynunda yol aldılar.
•*•*•*•*•
Halfeti'de yeni bir gün doğumu daha. Işıltılı güneş, pencere aralarından uyuyan bütün bedenlere adeta göz kırpıyordu. Kısık kısık kırpıştırdığı kirpiklerini aralayarak yerinden doğrulmuştu Asi. Gece geç saatlere kadar film izledikleri için gözleri hafiften ağrıyordu. Yatağından kalktığında yerinde olmayan Hümeyra'yı aramıştı gözleri.
"Hümo?" dedi arkadaşına seslenerek oda da bir tur atan genç kız. Varlığına dair bir cevap gelmeyince tekrardan seslenmişti Asi. "Oburiks neredesin?"
Kapı aniden gür bir şekilde açıldığında Asi olduğu yerde korkuyla sıçramıştı. Başparmağını ön dişlerine hızla dayamıştı. Korktuğunda hep bu hareketi yapardı genç kız. Aniden gerildiği için öfkeyle karşısında her kim olursa olsun kızardı. Bugün de karşısında duran kişi Hümeyra'ydı. Gözlerini kısarak tehlikeli bakışlar atmıştı arkadaşına.
"Neler oluyor?"
"Kanka, Allah çarpsın sinirden kuduruyorum!"
"Ne oldu lan çeyrek mafya?"
"Ne olacak? Bu Melo, Tuti'yi kızgın tavaya atacağını söylüyor. Minik kuşum vicdansızın elinde tehlikede!"
"Hay senin kuşuna!" dedi gözlerini rahatlamak için yuman Asi. "Ne diye insan gibi girmiyorsun odaya sen? Aklımı aldın!"
"Benimki sanki çok yerinde de! Akıl mı bıraktı ben de o cadı?"
"Melis bir şey yapamaz Tuti'ye. Seni sinir etmek için öyle söylemiştir. O kadar acımasız değil ya bu kız?"
"Gaddar o, gaddar! Kızgın tava dedi ya, kızgın tava? Minik kuşum, Tutim kim bilir o vicdansızın ellerinde neler çekiyordur? Korkma güzelim, annen seni almaya geliyor, bekle..." dedi çantasına almak için kanepeye doğru koşan Hümeyra.
Asi, yerinden kalkarak aniden kolundan tutmuştu genç kızı. "Ya bir dur, sakin olsana kızım. Melis'ten söz ediyoruz? Alışması zor olacak kuşa tabii ki. Tuti’nin de maşallahı var zaten dili pabuç kadar. Kim bilir ne öttü yine bizim Çimen göze?" demişti arkadaşının sakinleşmesini umarken.
"Kafayı yedirtsin ona ben gidene kadar. Benim kuşum terbiyeli bir kuş bir kere. Pis pis ötmez tamam mı? Melis ona kızmıştır, çok duygusaldır benim yavrum. Üzerine gelinince savunmaya geçmiştir zavallı. Başka ne yapsın!"
"Tıpkı sen..." dedi Asi, delice baktığı arkadaşına doğru kaşlarını çatarken. Genç kız dudağını ısırarak gözlerini kısmıştı o an. "Şey, yani şey..."
"Ney, gülüm ney?"
"Zaten sana zor katlanıyordu. Siz de birken, iki oldunuz başına. Kızın alışması zor, ona da hak vermek lazım." dedi yavaşça geriye doğru adım atan Asi. Hümeyra, hiç düşünmeden genç kızın üzerine doğru ilerlemeye devam etmişti.
"Gelme diyorum, bak fena olur!"
"Ne yaparsın Asi Hanım? Anayasa mahkemesi başkanından hak mı talep ediyorsunuz bir de?"
"O kim la?"
"Ben..."
"Senden çok iyi mafya olur kanka. Çeyrek mafya, pardon." dedi gülen Asi.
"Mafya öyle mi? Kâbusunuz olacağım lan sizin!"
"Deli deli konuşma! Kuşu kurtarmaya gidelim, hâlâ oyalanıyorsun burada."
Hümeyra aniden beynine şimşek çakmış gibi durdu. "Asi lan, bir şey yapmaz değil mi Tuti'ye?"
"Yok, yok merak etme. Giyineyim de çıkalım bir an önce. Beklersin değil mi beni bir iki dakika?"
"Tamam, hadi acele et."
Hümeyra ve Asi evden çıkmış butiğe koşar adımlarla ilerliyorlardı. Asi nefes nefese kalınca, "Dur, bir dur Hümeyra." dedi yürümeyi aniden bıraktığında.
"Ne demek dur? Duramam ben Asi Hanım, duramam!"
"Bir şey fark ettim sen de."
"Neymiş o fark ettiğin?" dedi merakla arkadaşına bakınan Hümeyra.
"Deminden beri Tuti de Tuti deyip durdun. Ne yemek dedin ne de açlıktan ölüyorum diye serzeniş yaptın? Doğru söyle, sen bizim Hümeyra mısın?"
"Ta kendisiyim! Annelik yanım daha ağır bastı sadece kanka. Aklımdan yemek veya aç olduğuma dair bir şey geçer mi sence?"
"Yeminle sana çok yakıştı annelik. Bırak sen en iyisi Hümo ayaklarını. Yemek yerken ölecektin zaten bir gün. Biz de en azından artık bu korkuyla yaşamamış oluruz." dedi yürümeye kaldığı yerden keyifle devam eden Asi.
"Bu gidişle Melis yiyecek yemek diye Tuti mi. Susta, yürümeye devam et haydi!" dedi endişeli bir şekilde koşar adım ilerleyen Hümeyra.
Çok geçmeden ikili butiğe vardılar. Hümeyra kapıya ani bir refleksle uzanınca açılmadığını fark etmişti. Arkasına dönerek, "Nerede lan bu?" diye sormuştu hiddetle dostuna.
"Sana dükkânda olduğunu söylemedi mi bu kız?"
"Evet, ama niye kilitli bu kapı? Lan yoksa Tutiyi rahat rahat yemek için mekân mı kapattı bu manyak?"
"Saçmalama istersen Hümo?"
Hümeyra kapıyı delice yumruklamaya başladığında avazı çıktığı kadar bağırmıştı. "Vicdansız Kraliçe neredesin?"
"Elini inciteceksin şimdi yavaş olsana. Alacaklı gibi yumrukluyorsun resmen kapıyı!"
"Alacağım var zaten lan!" dedi hiddetle arkadaşına öldürecekmiş gibi bakan genç kız. "Deli etmeyin beni! Melis, kuşumu bana geri ver. Aç ulan şu kapıyı!"
Gürültüye gelen Melis, acele etmeden kapıya doğru yanaşmıştı. Gelenin Asi ve Hümeyra olduğunu görünce, her zaman yaptığı gibi göz devirmişti. Camın ardından sinirli bir bakış atarak, "Açmıyorum, ne yapacaksın?" diye sormuştu Hümeyra'yı ne kadar kışkırttığını bilmeden.
Hümeyra sakinliğini korumaya çalışarak, "Bak canım, bak güzelim. Açar mısın şu kapıyı?" dedi kendini dizginlemeye devam etmeye çalıştığında.
Melis inatla, "Hayır." dedi kararlı bir şekilde. "Asla açmayacağım!"
"Lan ben şimdi sana gösteririm!" dedi etrafına delice bakarak yerde duran koca bir taşı eline alan Hümeyra. Asi deliren arkadaşını izlerken bakışlarını camın ardından öylece seyreden Melis'e dikmişti.
"Dükkânı başına yıkacak! Açsana kapıyı, delirdin mi Melis?" dediğinde genç kız inadına son vererek kapıyı sonunda açtığında Asi, deliren arkadaşına dönmüştü hızla. "Sakin, Hümeyra sakin... Melis açtı kapıyı." dedi onu durdurmaya çalışarak.
Genç kız bir hışımla Melis'in yüzüne, "Nerede Tuti?" diye bağırdı. "Nerede benim kuşum?"
"Ne bağırıyorsun manyak? Aha, orada işte." dedi işaret parmağıyla masanın üzerinde duran kuşu gösteren genç kız. Hümeyra sevinç ve çığlıkla koşmuştu, kuşu Tuti’nin yanına.
"Harbi çocuk oldun sen de iyice Melis. Ne demek kuşu tavaya atacağım?" diye hesap sormuştu Asi, o da Tuti’nin yanına doğru giderken.
Renkli kuş Hümeyra'yı görünce, "Anne, annecim..." diyerek şakımaya başlamıştı.
"Kızım, beynimi kemirdi resmen! Başka ne yapsaydım?" diyerek savunmaya geçmişti Melis. "Hem ben ne yapabilirim kuşa? O kadar kötü biri miyim?"
"Ne kadar korkmuş benim miniğim, annecim deyip duruyor." dedi karşılık veren Hümeyra.
"Onun annesi benim de ondan çatlak dostum."
"Ne demek bu? Bir dakika ya! Şimdi bu kuşa anne, annecim demeyi sen mi öğrettin?"
"Evet, taklitçi değil mi bu şaşkaloz? Seni çiğ çiğ yerim anne, annecim diye diye kaçarsın dediğim için ötüyor bu zaten."
"O senin kuşun değil bir kere!" dedi annelik iç güdüsüyle aniden çıkışan Hümeyra.
"Ne demek senin değil? Bana sen almadın mı?"
"Evet." dedi sakince olduğu yerde dudak büken Hümeyra.
"Bilmende ne kadar güzel... Valla vır vır bütün gün tepemde zaten. Aç susuz bırakmayı düşünüyorum. Ciddi bir disiplinden geçmeli bu Tuti Efendi."
"Vicdansız, onu senden alacağım." dedi işaret parmağını Melis'e doğru kaldıran Hümeyra.
Melis iki adım atarak arkadaşının parmağını tutup indirdi. "Bana kafamı tutuyorsun sen?" diye sormuştu hiddetle.
"Yok, canım ne alaka? Yürek mi yemiş sanki?" diyerek araya girmişti Asi. Hümeyra onu olduğu gibi itekleyerek yavaşça koltuğa doğru savurmuştu.
"Yürek yedim ne yapacaksın?" dedi Tuti için kafa tutarken arkadaşına.
"Sana vermiyorum Tutiyi, inat değil mi arkadaş! Hadi Asi, gel birlikte kahvaltı edelim." diyerek arkasına bile bakmadan masaya doğru ilerlemişti Melis. Hümeyra ise olduğu yerde burun kıvırmış, kuşuna sevgiyle yaklaşmaya devam etmişti.
|
0% |