Yeni Üyelik
37.
Bölüm

36. BÖLÜM

@mahinehar

 

BÖLÜM 36: MUTLULUK

 

 

“Bir başkasına kör olan bana, gözlerini yumduğun doğru mu?”

 

 

İki hafta sonra...

 

 

 

Sayısız dileklerin kabulüne şahit olunan hayatlarda engebeli yollar bir nevi düzlüğe teslimdi. Onca yaşanmış şeyden sonra güzellikler, çok geçmeden Halfeti'de kendini göstermeye başlamıştı. Hümeyra ve Kayahan çiftinin nişan telaşı sarmıştı herkesi. Heyecanın dibini yaşayan kızlar, birazda olsa endişeden ölme deyimini tatmışlardı. Hümeyra'nın ailesi, başlarda Kayahan'la olan birlikteliğine katı bir dille karşı çıkmışlardı. Lakin iki gencin birbirlerini gerçekten çok sevdiklerini görüp şahit olduklarında, olaya sıcak bakmaktan başka çareleri kalmamıştı; ne yazık ki bu zorlu geçen iki hafta sürecinde. Tabi bu zaman diliminde Kayahan, sevdiği kızın ailesiyle konuşmuş, kızlarını ömrü boyunca koruyup kollayacağını ve her zaman sevip, sayacağını aynı zamanda yanında olacağını söylemişti. Ahmet Bey, sıcak bir gülümseme bahsettiği genç adama teşekkür etmiş ve içi rahat bir şekilde kızını vermişti. Şimdi yarınki nişan telaşı için heyecanlı bir bekleyiş başlamıştı.

 

"Asi?"

 

"Efendim, Melis?"

 

"Hümeyra nerede?"

 

"Karşında oturuyor işte."

 

"Allah, Allah. Nedense hiç belli olmuyor da. Ondan ötürü sana sormak istedim." dedi ters ters dostuna bakan Melis. "Görüyorsun değil mi? Nasılda aklı bir karış havada. Bizi bile dinlemiyor!"

 

"En iyisi kendi hâline bırakmak tatlım." demişti Asi de gülerek. "Hümo ile asla uğraşılmaz. Bunu bildiğini düşünüyorum."

 

"Hayır, efendim uğraşılır! Dünyadan merkez üssündeki Obura..." diye seslendiğinde arkadaşı tepki vermemiş, genç kızda birkaç kez daha tekrarlamaya çalıştığı anonslardan hemen sonra, Hümeyra sonunda duymuş, gözlerini kısarak iki dostuna doğru bakmıştı.

 

"Merkez üssü dinlemede." dedi daldığı kuyudan hızla çıkıp karşılık veren genç kız.

 

"Oo, şuradaki robot sonunda konuştu Asi. Dünyamız istila altında, sen de fark ettin mi?" dedi alayvari bir şekilde dostuna parmak sallayan Melis.

 

"Robot mu? Kanka o kadar unvanım var benim. Ne oldu hepsine, suyu mu çıktı?" diye söylenmişti itiraz dolu bir sesle arkadaşına doğru bakarken Hümeyra.

 

"Deminden beri tavana bakıyorsun kızım. Robot gibi durmuş, hiçbir şey yapmadan öylece oturuyorsun. Bizim değil, senin nişanın var yarın. Diyorum ki artık kendine mi gelsen?" diye ciddi olmadan kızmıştı Melis.

 

"Ben nişanlanıyorum değil mi?" diye inanamadan aptal bir sırıtışla kızlara doğru bakmıştı Hümeyra. Melis, beklemediği bu cevaptan hemen sonra olduğu yerden aniden fırlamıştı.

 

"Asi, bu sefer kesinlikle kaybettik biz Hümoyu. Aha da beyni en sonunda eror verdi. Hayati fonksiyonları devre dışı kalmış. Ben bu gidişattan aşırı derecede korkmaya başladım dostum." diyerek ne yapacağını bilemeden yakınmıştı Melis.

 

"Bana göre de hâlâ şokta olmalı bu kız Melis." demişti Asi de dostuna karşılık verirken.

 

"Neyin şoku bu Allah aşkına şekerim? Cidden hiç normal görünmüyor."

 

"Vadeli, üç aylık koma paketi istiyorum kanka." demişti daha sonra Hümeyra dalgın bir şekilde mırıldandığında.

 

"Sana bir çarparım görürsün komaya girmeyi!" diyerek sinirli bir şekilde üzerine doğru yürümüştü Melis.

 

"İki hafta içerisinde resmen üç kez istendim ya ben! Rekor kesinlikle ben de olmalı öyle değil mi kızlar?" diye sorduğunda Asi ve Melis birdenbire kahkaha attılar.

 

"Ahmet amcamın yerinde olsaydım şayet, hiç düşünmeden verirdim seni. Böylelikle ne sen şok yaşardın ne de biz bu hâline katlanmak zorunda kalırdık. Öyle değil mi Asi?" dediğinde dostunun onay vermesi için beklemişti Melis.

 

"Aynen canım." diyerek onaylayan Asi de gülmeye başlamıştı.

 

Bunu gören Hümeyra, "Ulan beni öyle kolay mı buldunuz da direk veriyorsunuz siz? Benden kurtuluyorsun diye hiç öyle sevinme Melis Hanım. Her gün başının etini yemek için yanına geleceğim!"

 

"Ben de diyordum ki Allah benim belamı nasıl verecek? Seninle demek ki." dediğinde içeri giren aile büyükleri kızlara oyalanmamalarını söylemişti. Üstelik daha yapılacak çok işleri vardı. Bu tatlı telaş içerisinde oradan oraya koşuşturmaları keyif verici bir şeydi aynı zamanda onlar için. İşin sonunda herkesin omuzlarına tatlı bir yorgunluk çökecekti ve bu Hümeyra için kesinlikle yapılmaya değerdi.

 

Gece, örtüsünü gizemli bir şekilde kente doğru serdiğinde yorgunluktan bitap düşmüş üç beden, odalarında dinleniyordu. Birden Hümeyra yerinden bir ok gibi fırlayarak telefonunu aramaya başlamıştı. Bunu gören Melis ve Asi az önce sızlanan arkadaşına hayretler içinde kalarak izliyorlardı.

 

Melis daha fazla dayanamayarak, "Deli dana gibi ne arıyor bu kız yine böyle?" diye sormuştu Asi' ye anlamayarak baktığında.

 

"Hiçbir fikrim yok." diyerek omuz silkmişti genç kızda.

 

"Hümo ne arıyorsun?" diye sormuştu Melis, elini omzunu ovalamak için atarken.

 

"Telefonumu arıyorum. Sen gördün mü?"

 

"Niye arıyorsun?"

 

"Kalasım aramış olabilirde ondan."

 

"Kalas mı? Çocuk duysa kim bilir ne söyler be?"

 

"Tontişim diyeyim o halde?"

 

"Yeminle midem kalkmak için izin istiyor resmen benden. Ciddi anlamda sevme şeklinde sorunlar olduğunu düşünüyorum Hümeyra." demişti yüzünü buruşturan Melis.

 

"The Kalas diyorum, kırmızı ışık yakıyorsun. Tontiş diyorum, sarı bülteni devreye sokuyorsun. Ne söylememi bekliyorsun Melocum, anlamıyorum ki seni!" demişti genç kız dostuna doğru hiddetle baktığında.

 

"Seninle uğraşamam. Bütün günümü zaten yedin bitirdin." dedi şikâyet dolu bir sesle konuşan Melis.

 

"Yedin bitirdin derken bir acıkma hissi sezdim midemde bak şimdi. Ben bugün yemek yedim mi?" diye sorgular gözlerle iki dostuna doğru bakmıştı Hümeyra.

 

"Asi, şuna söyle, acilen bizimle dalga geçmeyi bıraksın. Nişanlı, koskoca kız demem, vallahi alırım ayağımın altına!" dedi öfkeden köpüren Melis.

 

"Ne yaptım yahu ben yine?" dedi Hümeyra sonunda aradığı telefonu bulurken.

 

"Bir de soruyor? Yavrum, evladım yemek yedin tabii ki. Sen, bu saate kadar aç duracaksın öyle mi? Ulan her şeyi unutursun, ama yemek yemeği asla be!"

 

"O zaman niye açım ben?

 

"Ne zaman doydun ki?" dedi sinirle yastığa kafasını gömen Melis. İkilinin konuşmasını dinleyen Asi, oturduğu yerden öylece kıkırdamaya devam ediyordu. Hümeyra aniden çığlık atarak ortalığa doğru veryansın etmişti. Melis ve Asi olduğu yerden korkuyla sıçramıştı.

 

"Ne oldu kız?" diye sormuşlardı bir ağızdan.

 

"Tam tamına, on cevapsız arama ve yirmi beş mesaj..." dedi şaşkınlıktan açılan ağzını eliyle kapatan Hümeyra.

 

"Ulan böyle mi tepki verilir? Yüreğimiz ağzımıza geldi!" dedi bağırırken Melis. Hümeyra güldüğünde mesaj yazacağını söyleyerek hızla yerine oturmuştu. Ortam sakin bir hâl alınca, Hümeyra iki dostuna doğru bakıp dudaklarını aralamıştı.

 

"Kıyafet olarak ne giyeceksiniz? Karar verdiniz mi?" dedi neşe dolu bir sesle.

 

"Karar verdim ben." diyen ilk isim Asi olmuştu. Hümeyra heyecanla elbiseyi görmek istediğini söylemişti hemen dostuna. Genç kız yerinden kalkarak dolabına yöneldi. Asi 'den sonra Melis'e bir bakış atarak, "Sayın kiopatra, peki ya sen?" diye sormuştu.

 

"Hiçbir şey..." dedi Melis oldukça rahat bir şekilde söylediğinde. Hümeyra kaşlarını çatmış, dostuna doğru sinirle bakmıştı.

 

"Ne demek hiçbir şey?"

 

"Bas baya..." dedi Melis, dostunu sinir etmekle iyice meşgul olurken. "Hiçbir şey seçmedim kendime."

 

"Lan bana bak? Kalk bir şeyler dene ve yarına hazır ol!" dedi hiddetle dostuna bakmaya devam ettiğinde.

 

"Ben değil, sen nişanlanıyorsun. Ayrıca bir daha bana karşı sakın emir kipini kullanma. Şimdi beni rahat bırak, uyuyacağım." demişti kafasına kadar örtüyü çeken Melis.

 

"Hayır, efendim, uyuyamazsın. Hazırlık yapacaksın dedim sana!"

 

"Yapmayacağım!"

 

"Yapacaksın!"

 

"Eşofmanlarımla katılacağım belki, niye karışıyorsun sen bana?"

 

"Eşofman mı, delirdin mi sen?"

 

"Deliyim gözü kara deliyim, yakarım Roma'yı da yakarım. Valla ben yakmadım." dedi elini havaya doğru alayla kaldıran Melis. Bu küçük gösteri genç kıza oldukça tanıdık gelmişti. Melis gülerek,"Hümo style..." dediğinde Asi kahkaha atarak eşlik etmişti ikiliye. "Seninle iletişim kurunca bize aynı bu şekilde davranıyorsun. Gerçi senin orijinal hâlin bu ya neyse... Bazen ne kadar sinir ediyorsun bizi gör istedim."

 

Hümeyra gülerek dostuna baktı. "Ne siniri ya? Oldukça tatlı oluyormuşum. Ee, başka hareketlerim var mı? Göster..." diye sordu, dostunun üzerinde bakışlarını hevesle gezdirdiğinde.

 

Melis göz devirerek, "Bu da mı gol değil?" dedi elini birbirine doğru sertçe çakarken.

 

Hümeyra, olduğu yerden kahkaha atmıştı. "Kartal gol, gol, gol. Kartal gol, gol, gol." dedi tezahürat yapmaya devam ettiğinde.

 

"Bir holigan olmadığın kalmıştı. O da sonunda oldu işte." demişti Melis göz devirdiğinde. Ekledi, "Hadi uyuyalım artık. Ben çok yorgunum, yarına dinç bir şekilde uyanmamız gerek." dediğinde onu onaylayan Asi olmuştu. Üç genç kız oldukça bol kahkahalı geçen saatlerden sonra kendilerini uykunun kollarına teslim etmişlerdi.

 

 

•*•*•*•*•

 

Gün ışığı, heybetli beyaz bulutların arasından Halfeti'ye göz kırpıyordu. Beklenilen gün, nihayet gelip çatmıştı. Telaş, heyecan, korku ve tüm duygular tuhaf bir şekilde iliklere kadar hissediliyordu bugün. Zorlu geçen günlerin ardından kimse Adnan'ın kardeşi Ömer'i burada olduğu için yadırgamamıştı. Sonuçta o, Kayahan'ın biricik dostuydu ve bir suçu da yoktu üstelik. Ağabeyinin faturasını o ödemek zorunda değildi zaten. Ömer bu saçma fikri ne zaman düşünse, yüzü kızarıyor, adeta nefesi kesiliyordu. Ama İshak Bey ona asla kötü davranmıyordu. Aksine, ona oğlu gibi yaklaşmış, çok sevmişti genç adamı. Kayahan ve Ömer giydikleri takım elbiseleriyle oldukça yakışıklı görünüyorlardı. Bu özel günde sevgili dostunun yanında olduğu için çok mutluydu Ömer. Aynı şey Melis ve Asi içinde geçerliydi. Herkes İshak Bey'in bahçesinde toplanmış, mütevazı ve sade bir nişan töreni için bekliyorlardı. Kayahan'ın gözü her yerde sabırsızca sevdiğini arıyordu.

 

Oldukça heyecan yaşayan genç adam dostuna doğru dönerek, "Kalbim yerinden çıkacakmış gibi hissediyorum." dedi heyecanı devam ettiğinde. "Bu nasıl bir hismiş böyle?"

 

"Sakin ol kardeşim." demişti usulca dostunu uyaran Ömer de. "Nasıl bir his olduğunu pek bilmiyorum, ama buradan bakınca güzel bir şeye benziyor."

 

"Bu işler ne zormuş be Ömer. Gerilim filminin tam ortasında kalmış gibi hissediyorum kendimi." dedi genç adam kasılırken.

 

"Ee, oğlum ne sandın?" dedi gülümseyen genç adam. Gözü, kapıdan çıkan Asi' ye doğru takıldığında yüreği tuhaf bir şekilde atmaya başlamıştı Ömer'in. Ona olan ilgisinden bahsettiği günden sonra Asi, ondan köşe bucak kaçıyordu. Her fırsatı kaçırmadan değerlendirerek onun yanına gidiyordu Ömer de. Asinin ne kadar inatçı olduğunu biliyordu genç adam. O ne kadar inatsa, Ömer de ondan daha inattı kuşkusuz. Kaçan kovalanır hesabı peşine düşüyordu her seferinde Asinin. Tam hareket edecekken ardından gelen Melis ve Hümeyra'ya dönmüştü bütün gözler. Oldukça şık görünen Hümeyra'ya bakan Kayahan'ın dili tutulmuş gibiydi. Biraz sonra parmağına yüzüğünü takacak kıza donmuş ve hipnoz olmuş bir şekilde bakmaya devam etmişti.

 

Ömer dostunu dürterek, "Kardeşim iyi misin?" diye sormuştu gülerek baktığında.

 

"İyiyim..." dedi gözleri hâlâ genç kızdayken Kayahan da. Hümeyra yanına doğru geldiğinde ona birkaç adımda yaklaşarak, "Çok güzel görünüyorsun." dedi yüzüne hafiften bir sıcaklık yayılırken.

 

"Niye bu kadar yakışıklı yaptın kendini sen?" demişti aniden kıskançlık krizine giren Hümeyra. Aralarında geçen tatlı konuşmaya şahit olan Melis, dostu Asi' ye doğru döndü.

 

"Asi, yeminle bu kızda hiç ümit yok. Adama bildiğin, direkt hesap soruyor. Allah, enişte beyciğime bu saatten sonra sabır versin inşallah. Bu bela başka bir şeye benzemiyor." demişti bir yandan gülmeye başlayan Melis.

 

"Bu ikisi, tanıştıkları günden beridir böyleler hayatım. Ben artık bir şey söylemek istemiyorum." dedi geri çekilirken Asi.

 

"Senin için hazırlandım, alt tarafı bir takım elbise güzelim. Ne var bunda? Hem sen beni kıskandın mı?" diye sormuştu gülümseyerek sevdiği kadına bakan Kayahan.

 

"Seni kendimden bile kıskanıyorum ben." demişti utangaç bir şekilde konuşan Hümeyra da.

 

"Şuna da bakın siz? Hümeyra Hanım utandı mı? Allah'ım, gözümle görmeseydim eğer, cidden bunun olacağına asla inanmazdım." dedi Melis'te şaşkınlıkla.

 

"Ben insanım tamam mı? Herhalde olacak o kadar." dedi kısa kesen Hümeyra. Olaya şahit olanlar bir kez daha gülmüşlerdi.

 

İki genç, yüzüklerin takılacağı yere doğru heyecanla ilerlemişti. Güzel bir konuşma faslından sonra yüzükler parmaklara takılmış, dualar eşliğinde kurdele kesilecekken Melis adeti yerine getirerek, eline aldığı makası tutmuş ve onları izleyenlere doğru bakarak, "Makas kesmiyor." demişti tebessümle.

 

Her şey usulüne uygun bir şekilde görülüp yapılmıştı. Nişan en sonunda gerçekleşmiş, iki sevdalı muradına ermişti. Oldukça mutlu görünen ikili tebrikleri kabul ederek aile büyüklerinin elini öpmeye başlamıştı. Sıra kızlara geldiğinde Hümeyra'nın gözleri hızla dolmuştu. Melis her an ağlayacakmış gibi bakan arkadaşına, "Baştan anlaşalım Obur, ağlamak yok." dedi sarılırken kardeşine.

 

"Mutluluktan akıyor gözyaşlarım. İyi ki yanımdasınız. Asi, sen de gel." dedi üçlü bir sarılma gerçekleştirmek isteyen Hümeyra. "Ağladığımda ve zor zamanlarımda hep yanımda siz vardınız. Mutluluktan havaya uçtuğum zamanlarımda da yine yanımda siz vardınız. Dilerim, bundan sonra da hep böyle olur inşallah." demişti hıçkırarak.

 

Melis, "Aa, sulu göz diye Asi' ye laf atardın sözde sen Hümeyra. Şimdi kalkmış, ağlayan sen mi oluyorsun? Her an makyajın akabilir bak, istersen daha fazla ağlama. Kayahan bu çirkin hâlini görürse hiç hoş şeyler olmaz." dedi güldürmeye çalışırken dostunu.

 

"Başlarım makyaja kanka ya, saldım gitti. Sizden önemli değil zaten. Ayrıca görürse görsün, ne yapayım? İki dram yaşıyoruz şurada! Bundan sonra anca namazda sağına, soluna bakabilir o. Bilmem anlatabildim mi?"

 

"Oo, valla ben anladım da anlaması gereken anladı mı bilemedim." dedi gülmeye başlayan Melis.

 

"Anlatırız kanka, sanki bizim için sıkıntı mı?"

 

"Değil, değil de daha işin başındayken bu kadar ürkütme istersen adamı?"

 

"Ne yaptım ya sanki?"

 

"Bir şey yapmadın canım. Ne yapmış olabilirsin ki sen zaten?"

 

"Ne yapıyorsam sevdiğimdendir." dedi aniden çıkışan Hümeyra.

 

"Deli seni. Nişanlandın, ama hâlâ çocuksun." demişti bir kez daha dostuna sarılan Melis.

 

Kayahan nişanlısının yanına gelerek, "Müsaadenizle, müstakbel eşimi kaçırabilir miyim?" dedi izin isterken.

 

"Müsaade sizin." diyerek yanlarından uzaklaşmıştı Melis'te. Asinin yanına gelen genç kız, "Ben ikramlıklara bakıp geleyim en iyisi." dediğinde onun da yanından geldiği gibi uzaklaşmıştı.

 

Asi de ardından, "Ben de yardım edeyim sana." diyerek sesli konuşmuş, arkadaşının peşinden gitmişti. Ömer'in ona yaklaştığını görünce hemen uzaklaşmak istemişti aklınca.

 

Bunu fark eden Ömer gülümseyerek, "Köşe kapmaca oynuyoruz demek bayan çokbilmiş? Öyle olsun, şimdilik kaç bakalım." dedi sırasını beklemek için masasına geri oturduğunda.

 

Hiçbir aksilik yaşanmadan nişan yapılmış, aileler kendi aralarında sohbete dalmış, güzel bir şekilde kaynaşılmıştı. Unutulmaz bir gün olarak hafızalara kazınacaktı belli ki bugün. Herkes, her şeyden oldukça memnundu. Ömer, bütün akşam boyunca gözlerini bir türlü Asi 'den alamamış, sürekli onu izlemeye devam etmişti. Dışarıya doğru çıktığını görür görmez o da hemen peşinden gitmişti. Komşusu Asrın Hanımı geçiren Asi, ardına doğru döndüğünde karşısında Ömer'i görmeyi hiç beklemiyordu. Afallayarak olduğu yere çivi gibi çakılmıştı.

 

"Neden benden kaçıyorsun?" diye sormuştu Ömer, bakışlarını genç kızın üzerinde hızla gezdirirken.

 

"Kaçtığımı kim söyledi?"

 

"Beni görmezden geliyorsun. Sana olan sevgimi ilan ettiğimden beridir kaçıyorsun benden Asi. İstemiyorsan söyle, daha fazla rahatsız etmem ben de seni." dediğinde ağzından dökülenlere kendi bile inanamamıştı. Sahiden Asi ona hayır derse, peşini bırakacak mıydı Ömer? Kendisiyle çelişirken beraberinde yumruğunu da sıkmayı ihmal etmemişti.

 

"Seni görmezden gelmiyorum. Sadece, sadece..."

 

"Ne? Sadece, ne Asi?"

 

Ela gözlerini koyu kahve deryasına dokunduran Asi, "Ağabeyinin yaptıklarından sonra-" diyemeden sözünü Ömer kesmişti.

 

"Bundan dolayı mı istemiyorsun?"

 

"İstemediğimi de nereden çıkardın?"

 

"Sorun ne o zaman?"

 

"Sorun ağabeyin. Bu birlikteliği asla kabul etmeyecek. Ailenle aranın bozulmasını istemiyorum ben Ömer. Üstelik benim ailem ne der, hiç düşündün mü? Biz istiyoruz diye onları bir şeylere zorlayamayız. Bu yanlış! Umarım beni anlıyorsundur." dedi başını önüne usulca eğen genç kız.

 

Asinin onca lafının arasından seçebildiği tek şey, ilk defa ona böyle içten bir şekilde Ömer demesiydi belki de. Ona doğru bir iki adım atarak kolundan tutup kendine doğru çekmişti Ömer. "Beni istiyor musun, sen onu söyle?" dedi genç kızın gözlerinin içine doğru beklentiyle baktığında.

 

"Evet..." dedi başını önüne yeniden eğen Asi oldukça kızarırken. Elleriyle sevdiğinin çenesinden tutarak yüzüne doğru bakmasını sağlamıştı Ömer de.

 

"Ben de seni istiyorum ve seviyorum Asi." dedi genç kıza naifçe sarılırken. O an nereden bilebilirdi ki Ömer bu büyünün aniden bozulacağını, karabulutların ansızın üzerlerine doğru çökeceğini. Uzaktan onları izleyen Hande her şeyi olduğu gibi net bir şekilde duymuştu.

 

Yanlarına doğru gelerek, "Ömer..." diye bağırdı. Neye uğradığını şaşıran genç adam, ardına döndüğünde karşısında Hande'yi görmeyi hiç beklemiyordu.

 

"Hande?" dediğinde şaşkınlıkla ikisini izleyen Asi, az önce adının Hande olduğunu öğrenen kıza dönerek, "Siz de kimsiniz?" diye sormuştu.

 

Hande nefretle Asi' ye doğru bakarak, "Ben Ömer'in sevgilisiyim!" dediğinde Asi başına darbe almış gibi olduğu yerde sendelemişti. Duyduğu şeyin doğruluğunu iyice idrak etmeye çalıştığında birkaç kelime daha dökülmüştü dudaklarından.

 

"S-sen ne dedin?"

 

"Sağır mısın? Ben Ömer'in sevgilisiyim diyorum! Asıl sen kimsin?" dediğinde Asi dolmuş gözleriyle Ömer'e doğru içinden kopup giden bir şeyle bakmıştı.

 

"Sana inanamıyorum!" diyerek orayı hemen terk etmişti genç kız. Ömer her ne kadar peşinden adını dillendirse de faydasızdı artık. Asi çoktan eve girmişti...

 

Loading...
0%