@mahinehar
|
BÖLÜM 38: RUHLARIN YENİLGİSİ
“Zihnim koca bir dehliz nereye dalsam tekinsiz.”
Buruk yüreklerin tebessümü ağır olurmuş, boynu bükük duran ruhlarda. Asi, acı gerçeklerin ağırlığında santim santim ezilirken, ruhu yenilginin rövanşında kıpırtısız kalmış bir yapraktı sanki. İki dostuna uyumak istediğini söyleyerek gözlerini yummuştu. Aslında uyumuyordu genç kız. Bu zamana kadar yaşanan her şey, gözlerinin zaman tünelinden geçip benliğinin ıssız sokaklarına doğru perde aralıyordu. Düşündü, düşündükçe çıkmazlarda kaybolmaya başlamıştı. Olan biten her şeye olduğu gibi anlam vermeye çalıştığında böyle yapması, kendini sorgulamaya itip durmasına engel olmuyordu kuşkusuz. Ne yani, her şey boş muydu şimdi? Ömer'in sevgisi sahte miydi? Hiç mi onu sevmemişti? Bunları hak edecek ne yapmıştı ki Asi? O kız, Hande... Kimdi ve neciydi? Ne zamandan beri birliktelerdi? Tonlarca biriken cevapsız soruların ezici mülkiyetinde sıkıntıyla iç çekmişti Asi. Her şey bitmişti işte, buraya kadardı. "Yaşandı ve bitti!" dedi fısıltıyla dudaklarını dişlerken. Elleriyle yüzünü sıvazladı, "Allah'ım, sen aklıma mukayyet ol..." diyerek oturduğu yerden sıkıntıyla kalktı.
İki dostunu uyandırmamaya özen göstererek odanın kapısını aralamış, sessizce çıkıp gitmişti genç kız. Merdivenlerden inerek bahçe kapısına doğru yönelmişti aynı hızla. Temiz hava iyi gelir düşüncesiyle atmıştı kendini dışarıya Asi. İstemsizce kasıldı, yüreği sanki bir burgacın içine hapsolmuş gibiydi. Nefes almaya çalıştıkça, aslında daha da boğulduğunu hissetmişti. Aklına üşüşen Hande'nin sözleri, katliamına ferman biçiyordu sanki.
'Ben, Ömer'in sevgilisiyim!'
Elleriyle alnına düşen saçlarını çekiştirmişti hızla Asi. Bir süre bahçede oradan oraya tur atmış, olanları hazmetmekte büyük bir savaş vermişti. Bu süre zarfında Ömer'in aramalarına, mesajlarına cevap vermiyordu genç kız. Deminden beri deli gibi volta attığını fark ettiğinde, böyle boş boş durmaktansa aklına gelen ilk şeyle mutfağa doğru ilerlemişti. Kafasını dağıtsa iyi olacaktı...
•*•*•*•*•
Ömer, hızla aracından inerek kapıyı sertçe çarpmıştı. "Neden ha, neden cevap vermiyorsun Asi!" diyerek elini aracının ön kaportasına doğru hızlıca geçirmişti. Onu ardından takip eden Kayahan, sonunda genç adamın yanına geldiğinde durumun vahameti onu da ansızın endişeye sürüklemişti. Seri aralıklarla vurmaya kaldığı yerden devam eden Ömer'i birden tutmuştu.
"Yapma kardeşim, bu kadarı da fazla. Eğer böyle yapmaya devam edersen büyük zarar göreceksin!"
"Ben zaten zararın en büyüğünü yaşadım Kayahan. Şimdi ne olacak, sen söyle? Asi, bana cevap bile vermiyor. Delireceğim bu gidişle!" dediğinde hiddetle dostuna doğru bakmıştı genç adam.
"Yaşanan o olaydan sonra bunun olması gayet normal kardeşim. Bence kendine eziyet etmeyi bıraksan, çok daha iyi edersin. Bu işin astarı ne, sen önce onu bana anlat hele? Hande denen o kızın dedikleri doğru mu?" dediğinde arkadaşına sorgulayan gözlerle bakmıştı Kayahan.
Ömer sıkıntıyla, "Hepsi doğru... Hiçbir şekilde yalan yok." dediğinde Kayahan şaşkınlıkla arkadaşını izlemişti.
"Ben Ankara'dayken onunla, yani Handeyle tanıştım. Başlarda güzel başlayan ilişkimiz, son zamanlarda çekilmez bir hâl almaya başlamıştı. Ona değer veriyor, seviyordum. Fakat bu sevgi, benim için arkadaşlıktan öteye geçmedi. Bunu fark ettiğimde Handeyle aram, zaten gittikçe açılmış ve sonunda bozulmuştu. O asıl gerçeği hiçbir şekilde görmek istemiyordu. O iyi değildi ve ben de uygun zamanı bekliyordum. Hande o haldeyken aramızdaki konuyu gündeme getirerek onu daha fazla sıkıntıya sokmak istemedim. Ben, cidden böyle olsun istemezdim. Gerçekten ona karşı hiçbir şey hissetmiyorum Kayahan. Ben Hande'yi değil, Asiyi seviyorum. Benim için bu saatten sonra o var anladın mı?"
"Ben ne söylersem, söyleyeyim boş bilader. Zaten önemli olan benim anlamam değil, Asinin anlaması. Bir an önce onunla oturup konuşman lazım. Asi' ye gerçekleri anlattığında seni anlayacaktır."
"Nasıl ha, sen söyle nasıl? Telefonlarıma bile bakmayan kız, sence bu saatten sonra yüzüme bakar mı?"
"Sen onu seviyorsun, o da seni. Asi, eninde sonunda seni dinleyecek Ömer. Nasıl olsa kaçarı yok artık bu işin. Haydi gel, eve götüreyim seni. Yarın bu işi, birlikte hallederiz." diyerek Ömer'i sakinleştirip eve gitmeye ikna etmişti Kayahan.
•*•*•*•*•
Halfeti'nin sabah güneşi, bu esrarengiz vilayete parıltısını bütün güzelliğiyle saçtığında uykudan aralanan gözlere de huzuru aşılıyordu. Melis ve Hümeyra gece Asiler de kaldığı için yer yatağı yapmak zorunda kalmış, tek kişilik bir yatak olduğu içinde biri başını bir tarafa, öteki ise tam tersine gelecek vaziyette koyup uyumuşlardı. Haliyle gece boyunca birbirlerine çarpmaları kaçınılmaz olmuştu.
Melis gözünü açmadan, "Ah, başım..." diyerek sızlandığında kendine gelmiş, darbeyi aldığı tarafa doğru bakınca da Hümeyra'nın ayağını görmüştü. "Ulan, hay ben senin ayağına! Bütün gece boyunca Ronaldo gibi top şov yaptın be!" dedi genç kızı hızla dürterek uyandırmaya çalıştığında.
Hümeyra bir gözünü açarak, "Ne oluyor ya?" dediğinde kirpiklerini hızla kırpıştırdı.
Melis göz devirerek, "Elinin körü oluyor Obur." dedi öfkeyle.
"Orası, neresi oluyordu tam olarak Meliscim?" diye sordu uyku sersemi bir şekilde bakmaya çalışan genç kız.
Melis olduğu gibi hâlen uykulu olan Hümeyra'ya hak ettiği çimdiği atmıştı. Müthiş bir çığlıktan sonra kolunu tutan genç kız, "Ebeni..." dediğinde araba farı gibi açılan gözlerine Melis'in ateş püskürten hareleri ziyaret etmişti.
Dostunun ağzından yarım çıkan lafı yenileyen Melis, "Evet, Hümo ebemi? Haydi susma da devam et." diyerek vereceği cevabı beklemişti.
"O kadını sevdiğimi bilmeni isterim dostum." dedi el kaldırarak sakince konuşan Hümeyra.
"Nedense bana başka bir şey söyleyecekmişsin gibi geldi?"
"Hayır, söylemeyecektim. Hem zaten ne haddime!" diyerek yerinden kalktığı anda bir veryansın daha gelmişti ondan. "Lan, Asi nerede?" diye sorduğunda boş yatağa bakmaya devam etmişti Hümeyra.
"Aşağıdadır belki?"
"Bu işte bir iş var." diyen Hümeyra'ya bakmıştı Melis'te boş gözlerle.
"Ne işi olacak be? Sen de sabah sabah Sherlock Holmes oldun başıma he cidden." dedi gülerken genç kız.
Hümeyra yatağa yaklaşarak elini üzerinde gezdirmişti. "Sıcak değil, çok uzaklaşmış olmalı." dediğinde Melis kahkaha atmasını engelleyememişti.
Genç kız, "Henüz sıcak, fazla uzaklaşmış olamaz değil miydi o? Yoksa ben mi yanlış hatırlıyorum Hümeyra? Zira şu an söylediğin şey asırlık senaryoyu zora sokuyor da." dedi gülmeye devam ettiğinde.
"Hümeyra burnuna dolan güzel kokuların rayihasına kapılarak, "Mis gibi kokular geliyor. Zühre teyzem yine döktürmüş olmalı." dedi kokuyu iştahla içine doğru çektiğinde.
"İyi de onlar bugün kalkıp eski Halfeti'nin oraya gideceklerdi. Şu an evde olmaları imkânsız."
"Lan!" diyerek iki adımda Melis'in sırtına doğru yapışan Hümeyra olmuştu. "Tırsmaya başladım, kim ola ki?" dedi arkadaşının arkasından kapıya doğru korkuyla bakan genç kız.
"Ödlek seni! Çık arkamdan da gidip bir bakalım."
"Yok, asla olmaz! Ben böyle daha iyiyim. Sen önden git, ben de arkandan gelirim. Haydi, ilerle." dediğinde Melis göz devirerek merdivenlere gelmişti. Hümeyra ve Melis birlikte aşağıya inerek mutfaktan gelen seslere doğru yürümeye başlamışlardı. Hümeyra dostunun omzuna vurarak, "Korkma Şaban, ben arkandayım." demişti Şener Şeni anmadan ilerlemeyen genç kız.
"Hay Allah'ım!" diyerek mutfağa girmişti sonunda Melis. Gördükleri manzara karşısında bir oha çekmeleri epey kısa sürmüştü.
Asi, hararetli bir şekilde hâlen pasta ve poğaça yapmaya devam ediyordu. Hümeyra dostuna doğru şaşırarak bakmış, "Savaş mı var? Bunca hazırlık ne için?" diyerek kaptığı bir poğaçayı ağzına doğru götürmüştü. Melis, dirseğiyle vurduğunda Hümeyra omuz silkmiş, dostuna ters bir bakış atarak sandalye çekmişti. Asi kızların geldiğini fark ettiğinde gülümsedi.
"Günaydın kızlar. Kahvaltı masası dışarıda hazır." dediğinde Hümeyra, bildiğiniz böğürmüştü.
"Ne! Bir de kahvaltı mı hazırladın? O kadar poğaça ve pastayı ne yapacaksın? Pastane zincirimi kuracaksın lan?" diyerek boğuk boğuk konuşmuştu.
Melis duruma müdahale ederek, "Asi, güzelim dursan mı artık?" dedi korkuyla dostuna bakmaya devam ettiğinde.
"Durma gülüm, devam et. Gömün beni buraya." derken bir poğaça daha alıp ısırmıştı Hümeyra. "Aşırı lezzetli olmuşlar. Eline sağlık tatlı belam." dediğinde Asi peynirli olanı da uzatmıştı genç kıza.
Melis ayağıyla arkadaşına gelişigüzel bir tekme savurunca, acı içinde kıvranan Hümeyra ters ters bakmıştı. "Delirdin sen de herhalde? Kafasını dağıtmak için bunca şeyi yapmış Asi. Eğer bir an önce durmazsa, mutfak bu gidişle iyice taşacak Hümeyra. Senin de canına minnet zaten." dedi öfkeyle kızarken.
Öksürerek yerinden bir ok gibi fırlayan Hümeyra'yı fark eden Asi, "Melis, sırtına vur şu Oburun, boğulacak yoksa." dedi telaşla bakan genç kız.
"Ne hâli varsa görsün. Bir gün zaten şu pisboğazı yüzünden boğularak öleceğini hepimiz biliyorduk. Ha şimdi, ha sonra? Ne fark eder?" dediğinde kendine bir sandalye çekip oturmuştu Melis'te. Asi bir iki adım da Hümeyra'ya doğru ilerleyince aniden düzelen genç kız, az önce onca lafı sarf eden dostuna doğru hiddetle bakmıştı.
"Vay, feleğin asorti kırık camının gülü vay! Vicdansız Kraliçe hanımcım, adınızın hakkını fazlasıyla veriyorsunuz yine farkında mısınız? Bak gördün mü, Asi durdu işte." diyerek sırıttı.
"Üçkâğıtçı fırıldak! Sanki bilmiyordum ne yapmaya çalıştığını? Boğulma numarasına girişmeden hemen önce kaş göz işareti yaptın."
"Bana bak lan, doğru söyle? Cidden boğulsam, seni beni kurtarır mıydın?"
"Bunu sağlam bir kafayla düşünmem lazım."
"Ama boğuluyorum. Düşünmenin sırası mı?"
"Bana mı sordun boğulurken?"
"Ulan boğuluyorum işte ne sorması?"
"Senin çenen zaten her türlü düşük. Üstelik her şeye de bir lafın var. Sen bunu o zaman da sorardın kesin, bundan oldukça eminim." diyen Melis'te eline bir poğaça alıp ısırmıştı.
"Biz orada, öte tarafa nalları dikiyoruz. Haspamın dediğine bak?" diye söylenmeye başladığında sus işareti yapan Melis, dostuna Asi' ye doğru bakmasını sağlamıştı. İki genç kız arkadaşını üzgün ve bir hayli düşünceli görünce ne yapacaklarını bilemez olmuşlardı.
Hümeyra yine durmayarak, "Terapi sonucu sıfır, Asi seri üzgün... Mutlu kalan bendeniz mülteci Hümo." dediğinde arkadaşına doğru ilerlemişti.
"Tatlım, sen versene şu leğeni. Otur bakalım şuraya da iki dakika." dedi sakince bakmaya devam ettiğinde.
"O salak Hande yüzünden kendini üzmeye değer mi?"
"Neden her şey beni buluyor? Neden hep ben?" deyip sorgular gözlerle bakmış, sonunda tutmaktan yorulduğu gözyaşlarını dökmüştü Asi.
"Şştt. Ağlamak yok. Sen merak etme, kökünü kazıyacağım ben zaten o ikisinin. Seni üzmek neymiş hepsine göstereceğim!" diyerek sarılmıştı dostuna Hümeyra.
"Hayır, bir şey yapma sakın. Bırak böyle kalsın Hümeyra. Ben o ikisinin adını bile duymak istemiyorum artık. Ömer devri benim için bitmiştir!"
"Buna cidden kendinde inanıyor musun, Asi?" diyen de Melis olmuştu.
"Sanırım, hayır..."
"Çocuk oyuncağımı lan bu işler? Ne demek seni seviyorum deyip, başka kızlarla birlikte olmak? Ortalık malı o zaman bu çocuk!" dediğinde öfkesi şaha kalkmak üzereydi artık Melis'in.
"Oha lan! Yavaş gel, agresif kraliçem." dedi Hümeyra dostuna şaşırarak baktığında.
"Senin deyiminle şu an kendimi freni patlamış kamyon şoförü gibi hissediyorum Hümo." diyerek sinirden gülmüştü Melis. Asi de dayanamayarak eşlik etmişti arkadaşına.
Hümeyra aklına gelen güzel bir fikirle ayaklanmıştı. "O zaman ilk önce kahvaltı yapılacak, daha sonra doğruca benim çocukların yanına gideceğiz." diye öneride bulunmuştu.
"Beni öldürsen oraya gelemem ben." diyen ilk isim Melis olmuştu. "Çocukların sesini kaldıracak bir havada değilim şu an."
"İtirazın reddedilmiştir! Benim çocukların yanı, kafa dağıtmak için güzel bir yere bir kere. Hem bunca şeyi ne yapacağız biz? Tek başımıza yiyecek halimizde yok, kalkıp onlara götürürüz. Şimdi durduk yere Zühre teyzeyle papaz olmayalım." dediğinde dostu Asi de ilgiyle arkadaşına bakıyordu. Ondan beklediği onayı aldığında hep beraber doğruca, bahçeye kahvaltıya yapmaya gitmişlerdi.
Üç genç kız, ellerindeki kaplarla evden çıkmak üzereyken Hümeyra'nın telefonu çalmıştı. Arayan kişi nişanlısı Kayahan'dı. Nereye gittiklerini öğrenince yanında duran Ömer'e göz kırparak tebessüm etmişti genç adam. Şimdi her iki tarafın rotası da aynı istikametti. Çok geçmeden Hümeyra'nın önceden çalıştığı yere giderek ellerinde tuttukları paketleri açmış, çocuklarla güzelce paylaşmışlardı. Asinin harika bir şekilde vakit geçirdiğini gören Hümeyra ve Melis onu izliyordu.
"Asiyi buraya getirmekle iyi yaptın Hümeyra. Baksana, nasılda mutlu oldu." demişti izlemeye devam eden Melis.
"Daha da mutlu olacak. Onun benim gibi bir dostu var tamam mı?" dediğinde göğsünü kabartarak gerilmişti Hümeyra.
Gülerek izleyen Melis espri yaparak, "Millet, şöyle yer açında Hümeyra Hanımın egosu otursun." dediğinde ikisi de gülmeye başlamışlardı.
Küçük çocuklardan biri Hümeyra'nın ve Melis'in yanına gelerek kendini sevdirmeye çalıştı. Melis çocukları sevmediği için uzaktan bakmakla yetiniyordu sadece. Çocuk seslerine gelemediği için bazen birlikte geldikleri bu yerden en erken ayrılan, deyim yerindeyse kaçan kişi Melis oluyordu. Uzaktan aracın içinden bahçeyi gözleyen Kayahan ve Ömer sessizce etrafa bakıyorlardı. Ömer daha fazla dayanamamış ve dudaklarını aralamıştı.
"Onunla nasıl konuşacağım?"
"Bir yolunu buluruz kardeşim." diyen Kayahan, çoktan düşünmeye başlamıştı.
"Yok, kardeşim. Böyle olmaz..."
"Buldum! Hümeyra'dan yardım isteyeceğiz. O kesin bize yardım eder." dedi heyecanla şakıyan Kayahan.
"Beni görse, bir kaşık suda boğacak olan sevgili nişanlından mı söz ediyorsun sen Kayahan? Lütfen bu fikri kendine sakla..."
"Haklısın, beni bile paralar valla. O zaman bu yardımı Melis'ten isteriz biz de?"
"Yanaşacağını hiç sanmam..."
"Kaçır o zaman kızı Ömer! Ne kaldı lan geriye?" dediğinde Ömer dostuna gülümseyerek bakmıştı.
"Sakın aklımdan geçeni yapacağını söyleme bana Ömer?"
"Hah, şunu bileydin." diyerek araçtan inerek yürümeye başlamıştı Ömer. Kayahan da onunla birlikte hareket etmişti hızla. Vaz geçirmeye çalıştıkça Ömer daha çok bilenmişti bu fikir karşısında. Asiyi kaçıracaktı öyle mi?
"Bir bu eksikti! Hay ağzıma eşek arısı soksun." dedi kendi kendine kızan Kayahan. Ömer'i yolundan döndüremeyeceğini anladığında her şey için artık çok geçti.
Hümeyra bir an dikkatini bahçenin dışına verince nişanlısı Kayahan'ın geldiğini görmüştü. Gülümseyerek yanına doğru gitmek için kapının dışına doğru ilerlediğinde hemen yanında Ömer'i de görünce sinirlenmişti.
"Ne işi var bunun burada?"
"Bak, bir dakika dinle beni Hümeyra." dedi sakince Ömer.
"Seni dinleyecek bir dakikam, hatta bir saniyem bile yok Ömer Efendi! Geldiğin gibi git buradan hemen! Asiyi daha fazla üzmene, asla müsaade etmeyeceğimi de bil!" dedi dişleri arasından tıslarken.
"O üzmek isteyeceğim son kişi. Onu nasıl sevdiğimi bilmiyorsun!"
"Başlatma lan sevgine! Hangi sevgiden söz ediyorsun sen? Git bu palavralarını Handeciğine anlat!"
"Asiyi görmeden, onunla konuşmadan şuradan şuraya gitmem!" dedi inatla genç kıza bakan Ömer.
Dışarıdan gelen yüksek seslere odak noktasını veren Asi, gelenin Ömer olduğunu anlamıştı. Yükselen seslerden sonra eli ayağı birbirine dolanmıştı. Ne diye gelmişti ki? Ne için buradaydı Ömer? Hemen kendine çekidüzen vererek dışarıya doğru yanlarına gitmişti Asi. Ömer'in son dediğine cevap veren oydu şüphesiz.
"Seninle görüşmek istemiyorum. Şimdi çek git buradan!" dediğinde gayet ciddi bir şekilde bakmıştı Asi genç adamın yüzüne. Bu hâline şaşıran Hümeyra bozuntuya vermeden arkadaşına destek olmuştu.
"Onu duydun, git artık!" dediğinde kaşlarını çatarak buna sebep olan Kayahan'a da ters ters bakmayı da ihmal etmemişti. Nişanlısına bakmaya devam ettiğinde dudaklarını aralamıştı. "Sana gelince moloz yığını, sen de bittin!"
"Hümeyra, gülüm..."
"Sus Kayahan!"
İkisinin didişmesi arasında birbirlerine bakan Asi ve Ömer hazin bir sonun, sararan bir çiçeğin kokusunda restleşiyorlardı. Ömer, buruk bakışlarını her seferinde Asi' ye doğru dikince ister istemez onun da yüreği parça parça oluyordu.
'Asim benim, asi meleğim. Bu yürek bir tek senin için böylesine delice attı. Bir tek sana deli divane oldu. Çok sevdim, seni kaybetme korkusu yaşadım. Bu kadar çok yaklaşmışken yüreğine, seni asla bırakıp gitmem ben bir yere. Gerekirse sürükleyerek götüreceğim seni buradan! Ama önce beni dinleyeceksin.' Ömer kendi kendine konuşurken yapacağı şeyi bir an önce hızla devreye sokmaya karar vermişti. Didişen iki nişanlıya aldırmadan söze girmişti.
"Asi, seninle konuşmam lazım. Lütfen dinle beni?"
"Bizim konuşacak bir şeyimiz kalmadı Ömer. Dün gece zaten her şey olduğu gibi son buldu, anladın mı?"
"Sana beni dinleyeceksin dedim!" dediğinde Asinin kolunu sert bir şekilde kavramıştı genç adam.
"Bırak kolumu Ömer!"
"Seni bir kez buldum ben. Asla da kaybetmeye niyetim yok!"
Asi kolunu kurtarmaya çalışırken Hümeyra'da yardımcı olmaya çalışmıştı. "Bırak lan arkadaşımı!" dediğinde Kayahan onu tuttuğu gibi kendine doğru çekmişti.
"Biz karışmasak daha iyi olur gülüm." dedi Hümeyra'yı tutmaya devam eden genç adam.
"Sana bırak kolumu dedim!" diyerek Ömer'e okkalı bir tokat atmıştı Asi. Genç adam daha fazla dayanamayarak Asiyi tuttuğu gibi omzuna almıştı. Allah'tan sabah saatleri olduğu için ortalıkta pek kimse de yoktu. Yoksa hiç kimse bu görüntüye hesap verecek güçte değildi.
"Bırak beni! Eşkıya mısın sen?"
"Evet, eşkıyayım! Senin eşkıyanım ben bayan çokbilmiş!" dediğinde Asiyi araca koyduğu gibi hızlıca uzaklaşmıştı oradan Ömer. |
0% |