@mahinehar
|
BÖLÜM 39: KAÇAK DUYGULAR
“Gözlerimin selameti için dilinin kemiğine sahip çık.”
Her şey bir çırpıda olup biterken bağrışmalara koşan Melis, olup bitenlere anlam vermeye çalışıyordu. Hümeyra'yı sevgili nişanlısı Kayahan'ın elinden kurtulmaya çalışırken bulduğunda oldukça şaşırmıştı.
Kaşlarını çatarak ikisine doğru bakan genç kız, "Neler oluyor, ne bu bağırışlar?" diye sordu telaşla anlamaya çalıştığında.
Birbirinden ayrılan ikili, cevap bekleyen Melis'e doğru yorgun bir şekilde bakmıştı. Hümeyra hırsla şalını çekiştirerek," Helenistik çağda ayı bakımı yapmaya çalışıyordum kanka." dedi hırsını henüz üzerinden atamadığında.
"Ha?" diyerek arkadaşını anlamaya çalışan Melis, bir anda Kayahan'ın üzerine atlayan Hümeyra'yı görünce, eliyle ağzını kapatmıştı.
"Dur, ne yapıyorsun sen Hümeyra? Ayrılın çabuk, vurmasana lan çocuğa!" dediğinde Hümeyra'yı kendine doğru çekmekte oldukça zorlanmıştı Melis. "Kızım delirdin mi! Nişanlına vurmak da ne demek? İyice gözün döndü senin, bir sakin ol." dedi harap olan Kayahan'a da aynı zamanda bakarken.
"Bırak kanka! Kayahan'ın kemiklerini bir güzel kırıp, daha sonra da toprağın yedi kat dibine gömeceğim! Arkeolojik kazıda bile bulamasınlar bu moloz yığınını!" demişti öfkeyle kükrerken.
"Seni bu kadar sinirlendirecek ne yapmış olabilir ki?" dediğinde tehditkâr bakışlarını Kayahan'a iletmişti Melis. "Hem, Asi nerede? Neden ortalarda görünmüyor?" diye etrafına bakarak sormuştu.
Kayahan bakışlarını kaçırarak, "Ömer'le gitti..." dediğinde Hümeyra, tekrardan boğazı yırtılırcasına bağırmıştı.
"Lan sen ne diyorsun? Asi kendi isteğiyle mi gitti sence?"
"Ne demek bu? Bir dakika, şu meseleyi bana düzgün bir şekilde anlatın çabuk!" diyen Melis oldukça gerilmişti.
Kayahan, "Bak güzelim, fazla tepki veriyorsun. Biraz sakin olmayı dener misin lütfen?" dediğinde öldürücü bakışlarını nişanlısına gönderen Hümeyra, ona doğru ürkütücü bir şekilde yürümeye başlamıştı, aynı zamanda tehlike sinyalleri verdiğinde. Bu hareketi Kayahan da korkunun alasını yaşatırken, Melis'te gülme isteği uyandırmıştı.
"Sen..."
"B-ben..." diyerek kekeleyen Kayahan, duvara doğru çarpınca, adımlarının son bulduğunu, kaçacak başka yerinin olmadığını fark etmişti.
"Kankasyonumu senin ne idüğü belirsiz denyo arkadaşın kaçırmadı mı? Ve sen, fazla tepki verdiğimi söylüyorsun bana öyle mi? Ömer'i buraya getirdiğin yetmiyormuş gibi bir de kız kaçırmasına yardımda yataklık ediyorsun he? Allah, tutmayın beni! Geberteceğim ben bu adamı! Genç yaşımda sevdiğinin katili olup, parmaklıklar ardında kapak model olarak aday gösterilmeme az kaldı lan!" dediğinde bir çığlıkta Melis'ten kopup gelmişti o an.
"Ne! Bütün bunlar olurken, siz ikiniz yalnızca izlediniz mi?" diye sormuştu hayretle Melis'te.
"Elim armut toplamıyordu herhalde. O sıra bir adet moloz yığını ile boğuşuyordum kanka. Rövanşın sonucu fifti-fifti. İşini bitirmem için bana sadece iki dakika ver." dediğinde bir kez daha Kayahan'ın üzerine yürümüştü genç kız. Melis delirmiş arkadaşını tutarken, Kayahan'a da acilen gitmesini söylemişti.
Hızla oradan uzaklaşarak giden nişanlısını izleyen Hümeyra, "Elime düşeceksin ne de olsa. Kaç, kaç bakalım şimdilik Kayahan Efendi!" diyerek ardından ateş püsküren Hümeyra, genç adamın çoktan gözden kayboluşunu izlemişti.
"Sakin ol, mübarek! Herkül gibisin resmen. Neredeyse kâğıt gibi ezecektin adamı. Kuyruğunu kıstırıp nasılda kaçıp gitti zavallı. Senin ellerinden çok çekeceği var vallahi."
"Bırak ya, kemiklerini kırıp köpeklere yem etseydim keşke!"
"Az önce toprağın yedi kat dibine sokacaktın. Arkeolojik kazıda bile bulamayacaklardı. Ne oldu da fikrin değişti birden? Valla korkulur senden Hümeyra. Verilmiş sadakası varmış enişte beyciğimin." diyerek gülmeye başlamıştı Melis.
"Tarih bilimine merak saldım şu sıralar. Acayip şeyler öğreniyorum kanka. Allah'ına sen neye gülüyorsun öyle lan? Asi kaçırıldı diyorum sana Asi! Kendine bir an önce gel de kurtarma operasyonu kapsamında tutuklama için kelepçe şov yapalım."
"Orada dur... Nasıl götürdüyse geri getirir, ikinci başına buyruk enişte beyciğim. Bana bak, sizin bu sevdicekler promosyon olarak sunulmuş sanki sizlere. Nerede değişik insan varsa ikinizi buluyor Hümo. Sana da garip gelmiyor mu?" dediğinde Hümeyra ciddi olamazsın bakışları atıyordu dostuna.
"Bedava döner ayran dağıtan var da benim mi haberim yok? İlk sıraya randevu mu aldın da sen bu kadar rahatsın lan? Asi elden gitti, göz göre göre kaçırıldı kız diyorum!" dedi daha da hiddetlenen Hümeyra.
"Eninde sonunda konuşacaklardı zaten. Ha şimdi, ha sonra. Ne fark eder Hümeyra? Biraz kabaca bir davranış olmuş, kız kaçırma şeysi. Ama yapacak bir şey de yok. Sonuçta Ömer zarar verecek bir insan değil. Yakında gelirler, merak etme. Hem sen de biraz sakinleş. Böylesi hepimiz için daha iyi olur." diyerek çantasını kapan Melis, gayet ciddi olduğunu göstermişti aynı zamanda arkadaşına.
"Ulan ben kaçırılsam zil takıp oynarsın o zaman kesin sen."
"Fazla konuşmada yürü, gidelim."
"Nereye ya? Sana bir şey diyorum, delirtme beni Melis!"
"Yürü Obur, yürü." diyerek dostunu takmamakta oldukça ısrarcıydı Melis'te.
•*•*•*•*•
"Dur dur arabayı, ineceğim ben!" diyerek öfkeyle solumuştu Asi.
"Önce beni dinleyeceksin sen küçük hanım."
"Hah! Sen kimsin ki dinleyeyim ben senin sözünü? Dur dedim sana! İneceğim diyorum!" diyerek direksiyona müdahale etmeye başlamıştı Asi.
Ömer onu engellemeye çalışırken, "Kaza yaptıracaksın bana, delirdin mi?" dedi boğuşmaya devam ettiklerinde.
Yolunda seyreden kamyonun açısına aniden girdiklerinde direksiyonun hâkimiyetini sağlamaya çalışan Ömer, hızla frene yüklenmişti. Çığlık atan Asi elleriyle yüzünü kapatınca, frenin sert basılması sonucu başını ön tarafa doğru vurmuştu. Emniyet kemerini takmadan çıktıları bu yol, az daha ölümlerine sebep oluyordu, genç kızın yapmış olduğu müdahale yüzünden. Nihayet durduklarında öne savrulan Ömer, hemen kendini toparlamıştı. Endişeyle Asi' ye doğru bakarak seslendi. Başını vurduğu için kısa süreli bir bilinç kaybı yaşayan genç kızı uyandırmayı denemişti.
"Eh be gülüm! Niye durmuyorsun sen yerinde anlamam ki?" diyerek yanına gitmiş, aracın kapısını açarak onu kendine getirmeye çalışmıştı. Çok geçmeden gözlerini açan Asi, karşısında Ömer'i görünce hızlıca boynuna sarıldı.
Sevdiğini sakinleştirmeye çalışan Ömer, "Geçti canım, geçti. İyi misin?" diye sorduğunda, Asi sarılmayı bırakıp, hızla iteklemişti Ömer'i.
"Yalancısın sen! Beni kandırdın, uzak dur benden, uzak dur!" diyerek araçtan inip yürümeye başlamıştı.
"Seni kandırdığım falan yok Asi. Dinle beni lütfen."
"Bana neler yaşattığından haberin var mı senin? Dünyamı başıma yıktın sen benim Ömer. Şimdi kalkıp bana maval okuma daha fazla tamam mı?"
"Hiçbir şey düşündüğün gibi değil. Yemin ediyorum, dinle beni Asi!"
"Burası..." dediğinde parmağını kalbine bastırarak konuşmuştu Asi. "Acının ve hüznün ket vurduğu yer. Canım yeterince yanıyor. Daha fazla yakmasan çok iyi edersin Ömer." dedi sırtını ona doğru döndüğünde. Genç adam kolundan tutarak Asiyi kendine çektiğinde saniye arayla göz göze gelmişlerdi. Nefesleri birbirine çarparken bu yakınlık gittikçe alev almaya başlamıştı.
"Bunu söyleme... Ne olursun, bana her şeyi söyle, ama canını yaktığımı söyleme Asi!" dediğinde genç kız kahve dolu deryasında kaybolurken, kendini kontrol ederek aralarına yeniden mesafe koymuştu.
Sıkıntıyla iç çekerek konuşmaya başlamıştı Ömer. "Hande benim ilk dönemden arkadaşım. Yıllardır onu tanıyorum. Zaman geçtikçe birbirimizi daha çok tanımaya başladık. Onun, bana olan duyguları değişti. Benim de ona karşı değiştiğini sanmıştım. Ta ki, duygularımdan kesin olarak emin olana dekti Asi. Zamanla ona olan duygularım arkadaşlıktan öteye geçmediğini anladım. Denedim, hem de çok denedim ama olmadı, olduramadık... Ben onu sevmeyi, kadınım gibi görmeyi bir türlü başaramadım. Zamanla çok tartışmalı ve yıpratıcı bir ilişkimiz oldu. Onunla konuşmaya çalıştım, bu duruma bir son vermeyi çok istedim. Fakat o, iyi olmadığı için hem Hande'ye hem de kendime zaman tanımak istedim. İkimizin de buna ihtiyacı vardı. Hande onu sevmediğimi ve eninde sonunda biteceğini çok iyi biliyordu gülüm. Buna inanmak istemiyor olsa da gerçek bu. Ben onu sevmiyorum! Ben âşık olmayı, sevmeyi en güzel hâliyle sen de yaşadım. Şimdi böyle bakıyorsun ya? Kalbime sayısız hançerler saplanıyor Asi. Ben seni kandırmadım, inan bana. Eğer bana sırt dönersen, ben asla yaşayamam. Şu koca dünya dar gelir bana güzelim. Nefesim kesilir! Ne olur beni sensiz bırakma..." dediğinde gözlerinin içine bakan kıza diz çökerek cebinden çıkardığı yüzüğü uzatmıştı Ömer. Eğer Hande çıkıp gelmeseydi, araları bozulmasaydı, Asi' ye güzel bir şekilde evlenme teklifi yapacaktı. Nasip şimdiyeydi...
"Geceme ay, gündüzüme güneş olur musun güzel kadın?" diyerek Asinin vereceği cevabı beklemeye başlamıştı genç adam.
Asi, büyük bir şaşkınlık içerisinde kalarak olan biteni izlediğinde bedeni buz kesmişti sanki. Duyguları dumura uğraşmış, dudakları ise zincire vurulmuştu. Hissiz bir şekilde, hiçbir şey demeden öylece çekip gitmişti Ömer'in yanından. Ayaklanıp bu habis sessizliğin önüne set çekmişti Ömer de.
"Asi... Dur gitme, yüreğimi böyle sökme! Beni bana bırakma, öldürme bizi!" diyerek ardı ardına sıralamıştı cümlelerini.
Öylece gitti kadın. Sessizliği kırbaç misali çınladı yürek duvarlarında. Âşıkların katli, bugüne tarih atılmıştı sanki. Örse örse yaralar açıldı gönül âlemlerinde. Boğuştu kaçak duygular, pranga yemişti kimsesiz sözcükler. Özgür kalan sadece şiirlerdi onlardan geriye. Sessizlikte bu ahenge ayak uydurarak, zaferinin tadını çıkarmıştı kuşkusuz.
Kırgındım tüm kırgınlıklarına, en çok da kızgınlıklarına oysa... Bütün alışkanlıklarım senmişsin, hayatım sen... Karanlık kuyularımda kırgınlığı mı dizginliyordum sana dair. Neredesin sen? Yanıyordum her sabah, yakıyordun her mevsim bizi. Ahdine ant içmiş bir virane gibi yaralıyordun ikimizi. Varlığı belli olmayan sevgini idam cezasına çarptırıyor yitip gitmiş biçare yüreğim. Bir sigara dumanı gibi darmadağın olmuş benliğim vaktini tamamlıyor. Çektim yüreğimin pimini, patlamaya hazır bomba duygular çıkmazı, terk edilmişti sen tarafından. Sen gittikten sonra hatıralarına sığınıyorum bütün kırgınlığımla. Bitmesini istemediğim bir şarkı gibiydi sesin. Bu gidişin dönüşü muhteşem olmadı. İkimizde bilemedik bu aşkın kıymetini. Sadece ardından baktım sessizce. Kendi duygularına bile ihanet eden bir sen! Varsın, bizim masalımızda ben kıymet bilmeyen bir hayat serserisi olayım. Yaşanan onca şeyi, hiç yaşanmamış gibi bir kalemde silmek kısmetmiş. İnkâr etmeden tekrar avaz avaz kusuyorum seni. Seni ey vefasız yar seni, ölümüne seveceğim. Bütün kırgınlıklarıma, kızgınlıklarına inat...
•*•*•*•*•
Melis, yol boyu söylenen arkadaşına aldırmadan ilerlemeye devam etmişti. Her zaman geldikleri parkta bir banka oturdular. Gözlerini havaya dikerek bıkkınca solumuştu genç kız.
"Diyorum ki, biraz da olsa susmayı dener misin Obur?"
"Ulan başımıza gelmeyen kalmıyor, sen kalkıp sus diyorsun bana öyle mi? Asi nerede? İyi mi? Değil mi, hiç mi merak etmiyorsun sen?"
"Zevzek zevzek konuşma! Tabii ki merak ediyorum." diyerek cebinden telefonunu çıkarmış, Asiyi aramaya başlamıştı genç kız.
Bunu gören Hümeyra, "Ne yapıyorsun sen?" diye sordu kaşlarını çatarken.
"Asiyi arıyorum."
"Hay, benim eşek kafam! Daha önce niye aklıma gelmedi ki hiç?"
"Beynin anca yemeğe çalışıyor da ondan Hümo."
"Yaşam stilime küfreden Tanzanya canavarı olsa bari."
"Bakıyorum sen de yine şalterler atmak üzere. En iyisi düğmene basta, uçuş moduna al kendini sen. Hümo ucuş hava yolları, hizmetimize acilen açılsın lütfen..."
"Durdurun uçağı, ineceğim!" diye bağıran Hümeyra'ya bakan Melis kahkaha atmıştı.
"Havalanan uçağı durdurmaya teşebbüs etmek de anca senden beklenirdi manyak kankam." dediğinde hâlâ gülüyordu Melis. Hümeyra ona kısa süreliğine eşlik ettiğinde yüzündeki gülüş, yerini öfke dalgasına bırakmıştı.
Bunu fark eden Melis, "Ne oldu? Yine neden yüzün düştü?" dedi açılmayan telefonu kulağından çektiğinde.
"Doğu yönünde, sınır alıcılarıma tecavüz eden ayaklı bir fettan giriş yapmış bulunmakta da ondan."
"Ne diyorsun sen yine Hümo? Biri derhal bana alt yazı geçebilir mi lütfen?"
"Tanıştırayım güzelim. Dis iz cılkız Hande. İti an, çomağı hazırla..." dediğinde parmağıyla karşılarında duran kızı göstermişti genç kız. Hümeyra ayaklanarak yanına gitmeye çalıştığında Melis onu kolundan tutmuştu.
"Sakın bir şey yapma!"
"Ne yapacağım canım? İki sevip geleceğim minnoşumu." diyerek Melis'in elinden kurtulduğunda, soluğu Hande'nin yanında almıştı Hümeyra. Islık çalarak etrafında volta atan genç kıza kaşlarını çatan Hande'ydi.
"Kimsiniz?" diye sordu, sorgular gözlerle Hümeyra'ya bakan genç kız.
"Ben Asinin daimî dostu, Hümeyra Çolak." dediğinde Hande başını sağına doğru çevirip alayla göz devirmişti. Bunu fark eden Hümeyra, "Ne o, beğenemedin mi?" diye ciddiyetle sormuştu.
"Arkadaşının yanıma gelmeye yüzü yok mu? Neden seni bana gönderiyor ki?"
"Arkadaşım yüzsüz insanlarla konuşmaktan hiç hazzetmez. Onun yerine sineksavar olarak ben devreye giriyorum canım. Hayırdır, ben sana yetmiyor muyum? İlla yok dersen de arkamda dev bir kadro var bak." dedi diş bileyerek konuşan Hümeyra.
Anlamayarak bakan Hande, "Onlarda kim be?" diye sormuştu, karşısında duran kıza tuhaf tuhaf baktığında.
"Bir; dikizci gözlem kulesi Hümonun, ölümcül bakışları... İki; adam bayıltan boksör çenesi... Üç; yolmaya yer arayan makinist elleri... Tanıştığımıza memnun oldum, araya giren kara kedi. Hakkında cılkız diyorlar, daha önce hiç duydun mu?"
"Çekil git be yolumdan! Deli misin nesin sen!"
Hümeyra, iğreti bir gülüşle dostu Melis'e doğru alayla baktı. Genç kız ondan önce davranıp, "Sana duymadığın başka bir şey söylemeliydi kesinlikle." dedi hayretler içerisinde kaldığında.
"Ha, şunu bileydin tatlım." diyerek çoktan elini Hande'nin saçlarına doğru uzatmıştı. "Yazık olacak, pek de bakımlı, cici bir kızmışsın." dediğinde oracıkta birbirleriyle kavga etmeye başladılar.
"Dokunma bana, çekil!" diyerek bağıran Hande istemsizce Hümeyra'yı itmişti. O an ki bakışmalar, öfkeli gelgitler seri bir şekilde gelişmişti.
Hümeyra dişlerini sıkarak, "Ya şehittir ya gazi, bok yoluna gideceksin Niyazi." dediğinde Hande'nin üzerine doğru panter gibi atlamıştı. Hepsinin sonu, karakolluk olacağı şimdiden belliydi.
|
0% |