@mahinehar
|
BÖLÜM 43: AŞKA DÜŞÜŞ
“Ödenecek bir bedel varsa eğer, ben canımla hesabı kapattım çoktan.”
Kapıya çıkan kızlar aceleyle arabaya binmeye çalışan Melis'e doğru baktılar. Hümeyra şok olmuş bir şekilde dostuna korku dolu gözlerle bakmaya devam etmişti. Melis ve araba sürmek öyle mi? Genç kıza göre ondan daha kötü bir araba kullanan daha yoktu Halfeti'de.
Melis binmeleri için her ikisini ikaz ettiğinde, "Ben ölmek istemiyorum!" diye söylenen Hümeyra, kollarını bağdaş kurarak birbirine dolamıştı.
"Abartma istersen Obur. Ehliyetim var benim tamam mı? Korkulacak bir şey yok diyorum sana. Haydi atla..." dedi teselli edercesine dostuna bakan genç kız.
"Sene bilmem kaçtan kalan ehliyetinden mi söz ediyorsun sen? Kızım, sen en son ne zaman araba kullandın ha?" demişti ellerini direksiyon şeklinde oynatan Hümeyra. "Çarpışan arabalarda gelişine sürme yaşını çoktan geçtik diye sanıyordum ben oysa. Lunaparkta değiliz artık lan!" demişti dehşetle bakarak gözleri yuvalarından çıkacakken.
Melis düşüyormuş gibi yaptığında, "Bir yıl oluyor sanırım." diye söylemişti.
Hümeyra, "Bak, bak görüyor musun Asi? Bir yıl olmuş diyor bir de! Gel, vazgeçelim bu sevdadan?" diyerek bahçenin girişinde duran mavi renkli bisikleti işaret etmişti. "Aha, valla şu iki tekerli bisikletle de gidebiliriz öyle değil mi? Nereden baksan sıfır! Ayrıca mükemmel bir yaşam garantisi Allah çarpsın." dediğinde Asi kaybedecek vaktinin olmadığını anlayarak aralamıştı dudaklarını.
"En fazla ne kadar kötü olabilir ki?" dedi aracın ön kısmına hızla geçip oturduğunda.
Hümeyra ağzı açık bir şekilde bakarak, "Dene de gör o zaman." demişti hemen ardından bağırarak.
Melis aracın camını indirmiş, havalı bir şekilde gözlüğünü taktığında Hümeyra'ya doğru bakmıştı. "Şştt, fıstık. Gideceğin yere kadar götüreyim mi seni?" diyerek gülmüştü.
Hümeyra kaşları çatık bir şekilde, "Çok mu komik?" diye sordu rahatsız bir tavır takınırken.
"Buradan bakınca evet. Haydi uzatma da bin arabaya Hümeyra."
"Tabii, canım tabii. Ulan korkudan nalları orta doğunun göbeğine dikince, haşeratın sülalesi benim üzerimde halay çekecek haberiniz olsun." dedi arabaya binmekten başka çaresi kalmadığında.
Melis, kontağı çevirip aracı çalıştırırken, Hümeyra bildiğiniz hatim indiriyordu. Araç çalıştığında bir gözünü açan genç kız, etrafına korku dolu bir bakış attığında çığlık atması kaçınılmaz olmuştu. Asi ve Melis bayağı ürkmüş, panikle Hümeyra'ya doğru bakmışlardı.
"Ne diye çığlık atıyorsun sen yine?" diyen ilk isim Melis olmuştu.
Hümeyra yan koltuk ve aracın ön kısmında duran diş protezini parmağıyla işaret etmişti. "Biri ağzını burada unutmuş." dedi korkuyla bağırdığında.
Kızlar gülmüştü. "Bunun için çığlık atılmaz ama ya? Aklımızı aldın Oburiks!" dedi Asi de sakince.
"Boş bulundum işte bir an, ne yapayım? Ayrıca dişçi eniştenin arabasını alan sana sövgüler Melo."
"Asi bir ara hatırlat da şu protezi Hümeyra'nın önüne atalım. Aa, kanka bak, senin çenen düşmüş deriz." demişti kahkaha atarken. "Haydi çok konuşmada ara bir an önce Kayahan'ı. Ömer'i engellemiş mi? Verdiğim görevi inşallah layığıyla yerine getirmiştir." dediğinde genç kız nişanlısının adını duyar duymaz bodoslama atlamıştı konuşmanın ortasına.
"Ulan sen ne ara kalkıp her şeyi böyle planladın? Bu duruma bir de kalkıp nişanlımı da alet etmişsin. Asi, sen de bana bir ara hatırlat, benden habersiz iş çeviren kalasın dişlerini penseyle sökeyim." diyerek cebinden çıkardığı telefonu eline almıştı genç kız. Yaptığı tek şey, rehbere girerek nişanlısı Kayahan'ı aramak olmuştu. Ara sıra Melis'i ikaz ettiğinde yavaş sürmesini söylemeyi de ihmal etmiyordu. Telefonu sonunda yanıt bulmuştu genç kızın.
"Alo."
"Gülüm?" dediğinde bomba etkisi üzerinde patlak vermişti Kayahan'ın.
"Demek benden habersiz planlar kurarsınız ha? Başıma Hürrem, yanına da damadı Rüstem olarak vole çakarsınız ha? Vay kahpe felek vay... Ulan bensiz yapılan planın içine Mahi Devran gibi alet olurum lan ben!" diye bağırdığında bir seferde nefes almıştı Hümeyra.
"Kız, şu çocuğa çemkirmeyi bırak artık. Hesaplaşmanı daha sonra yaparsın." demişti Melis, aracı sürmeye dikkat ederken.
"Sen önüne dön! Dikkatli bir şekilde arabayı sür. Yeminle psikolojim bozuldu lan benim. Burada sizinle olmak yerine, New York sokaklarında gül desenli şalvar satardım ben be!"
"Ne diyor çocuk? Bir konuşmasına izin vermedin gitti!" diyen de Asi olmuştu.
"Gülüm, hemen gelmeniz lazım. Fazla vaktimiz yok." dediğinde Kayahan'ın aniden sesi kesilmişti.
"Alo, alo?" diyerek telefona bakmıştı Hümeyra. Tekrardan aradığında, "Çekmiyor, kapalı sanırım." dedi kızlara doğru bakıp.
"Ulan çeneni açacak zaman mıydı? Ne dedi en son sana?" diyerek dikkatini tekrardan yola vermişti Melis.
"Acele edin, fazla zamanımız yok dedi."
Melis baktı böyle olmuyor, direkt gaza yüklenmişti. Hümeyra aracın hızlanması sonucu arkaya doğru savrulunca, "Takside olaydım, taksimetre ile bakışaydım, o da bana yazsaydı." diye korkuyla söylenmeye devam etmişti.
•*•*•*•*•
Ömer, camdan dışarıyı izlemeyi bıraktığında dostu Kayahan'a doğru bakarak, "Bir sorun mu var?" diye sormuştu.
"Yok, ne sorun olabilir ki?" dediğinde elinde tuttuğu telefonu cebine koyarken, Hümeyra bu sefer kesin öldürecek beni diyerek içinden geçirmişti. Sıkıntıyla nefes aldığında dostuna bakmış, "Gidince bizi unutmazsın umarım?" demişti şefkat dolu bir sesle.
"Sık sık arayacağımdan emin olabilirsin kardeşim." diyen Ömer de gülümsemişti. Arkadaşının tebessümünün altında gizlemeye çalıştığı mutsuz ifadesi, canını gittikçe sıkmıştı genç adamın. Yaklaştıklarını anlayan Kayahan gözlerini yumarak, geç kalmasalar bari diyerek içinden söylenmeye devam etmişti.
•*•*•*•*•
Havaalanına geldikten kısa bir süre sonra üç genç kız içeriye doğru girerek etrafa göz gezdirmeye başlamışlardı. Çevresine tedirgin bakışlar atan Asi, bir yandan dualar etmeye başlamıştı etrafına bakmaya devam ettiğinde.
Melis böyle olmayacağını anladığında, "Dağılalım." demişti kızlara bir an. Asi bir tarafa, Melis diğer tarafa, Hümeyra da başka bir yöne doğru gitmişti.
Genç kız içinde yeşeren büyük bir korkuyla geciktiğini düşündü. Aradıkça, umudu artması gerekirken bulamadıkça da inancı zedeleniyordu. Gişeleri ardında bırakarak hızla danışmaların olduğu tarafa doğru bakmaya başlamıştı. Anonslar yapılıyor, ellerinde valizi olan insanlar oradan oraya hızlıca gidip geliyordu. Bu kalabalıkta onu bulmanın ne kadar zor olabileceğini sezmişti Asi. Gittikçe artan korkusu onu ele geçirmek üzereydi âdeta. İnadı yüzünden sevdiği adam gidiyordu işte. İçi içini yerken bir daha onu göremeyeceği hissi kalbini sızlatıyordu. "Hayır, gitmiş olamazsın. Böyle bırakıp gidemezsin Ömer..." diyebilmişti vücudu titreyen genç kızın. Kısık çıkan sesi ruhunda yankılandı. Bir daha araladı kurumaya yüz tutmuş dudaklarını. "Ömer, Ömer..." diye olduğu yerden bağırmıştı. Az ileride Kayahan'ı dış hatlar terminalinin önünde görünce dumura uğramış, kaskatı kesilmişti birden Asi. Yanında Hümeyra'nın da olduğunu görünce hızla yanlarına doğru koşmuştu.
"Nasıl gitmesine izin verdin? Ne demek bir şey yapamadım Kayahan!" dediğinde kızmaya devam etmişti Hümeyra. Ellerini alnından çeken genç kız sağ tarafında ona doğru gelen Asiyi fark etmişti.
Hümeyra ona doğru ilerleyerek, "Asi..." dedi irkilerek.
"Nerede, o?" diye sordu. "Ömer nerede?"
Kayahan başını önüne eğmiş ne diyeceğini bilememişti. Asi öfkeyle, "Ömer nerede?" derken öfkeyle bağırmaya devam etmişti. Melis'te sonunda kızların yanlarına doğru aceleyle gelmişti.
"Canım, sakin ol..."
"Gitti değil mi? Yetişemedim..." dedi ağlamaya başlayan Asi. O an, ardında onları izleyerek duran Ömer sevdiğine doğru bakıyordu. Melis, Hümeyra, Kayahan aynı anda Ömer'e baktılar. Elindeki valiziyle karşılarında duruyordu işte genç adam. Gitmemişti! Ömer, henüz Halfeti'den ayrılmamıştı.
"Asi?" diye seslendiğinde Kayahan dostuna doğru bakıp, "Sen gitmedin mi?" diye sormuştu. Genç kız arkasını dönmesiyle Ömer'i görmesi bir olmuştu.
"Ömer..." dedi korkuyla boynuna sarılan Asi. "Bu kadar kolay kurtulabileceğini mi sandın?" diye sorduğunda ondan ayrılarak yüzüne doğru bakmaya başlamıştı.
"Senden kurtulmak isteyen kim?" diyerek gülümsemişti Ömer de.
"Yalancı!" dedi omzuna hafiften vuran genç kız. "Bırakıp gidiyordun işte beni." dediğinde Ömer atılmıştı.
"Şştt, gitmedim. Bak hâlâ buradayım ben."
"Korktum, hem de çok korktum. Seni bir daha göremeyeceğimden ölesiye korktum Ömer." derken genç adama bir kez daha sıkı sıkı sarılmıştı.
"Geçti güzelim. Bir yere gittiğim falan yok." dediğinde herkes yüzlerinde büyük bir gülümsemeyle ikisine doğru bakıyordu. Asi, ondan bir adım geri atarak daha önceden Ömer'in ona sorduğu soruyu tekrardan hatırlatmak istemişti.
"Hâlâ geçerli mi?" dediğinde Ömer ona kocaman açılmış gözleriyle bakıyordu. Genç adam aslında tahmin etmişti sevdiği kızın ne diyeceğini; fakat bunu kendi ağzından duymak istemişti.
"Anlamadım." diyen Ömer, Asi' ye doğru tebessüm ederek bakmıştı.
"Neyi anlamadın şaşkın? Evlilik teklifin hâlen geçerli mi diye soruyorum sana?" demişti büyük bir heyecanla. Ömer, şok olmuş bir şekilde Kayahan ve kızlara doğru bakmıştı. Melis, eli ağzında büyük bir sevinçle dostunun mutluluğuna şahit oluyordu.
Hümeyra gülerek, "Çakma enişte, aldığın yüzük nerede? Evlilik teklifi için o altın teneke şart yani." diyerek gülmeye başlamıştı nişanlısına doğru baktığında.
"Yanımda..." dedi elini ceketinin cebine atarak kırmızı kutuyu çıkaran Ömer. Asinin ela gözlerine doğru baktığında ikinci kez önünde diz çökmüştü. Bu anı öyle çok hayal etmişti ki ikisi, defalarca rüyanın bitmemesi için dua ederken bulmuşlardı kendilerini. Bu tabloyu gören birkaç kişi de merakla izlemeye başlamıştı. Sayıları gittikçe artmaya başlayan insanlar, havaalanında bir kez daha yapılacak olan evlilik teklifine şahitlik edecekti. Asi, büyük bir mutlulukla önünde diz çöken adamın gözlerinin içine doğru bakıyordu. Ömer, dudaklarını aralamış, nutuklar bir dakikalığına tutulmuştu.
"Bu anı o kadar çok hayal ettim ki, nasip bugüneymiş." diyerek elinde tutmaya devam ettiği minik kırmızı kutunun kapağını açmıştı. Asi' ye daha önce de söylediği gibi aynen dillendirmişti yeniden kelimelerini genç adam. "Geceme ay, gündüzüme güneş olur musun güzel kadın?" diyerek teklifini yaptığında Asinin yanağından bir damla gözyaşı özgürlüğüne kavuşmuştu. Tıpkı bu iki yaralı genç gibi. Nefesler tutulmaya devam edilmiş, olaya şahit olan herkes genç kızın vereceği cevabı duymak için sabırsızlanmıştı.
"Rengârenk kapılardan ibarettir hayat. Önce biri kapanır, sonra da bir diğeri açılır. Evet, diyerek araladığım bu kapının, hiçbir zaman ardımdan kapanmaması dileğiyle. Aldığım nefes bitene kadar, bu can bu bedenden çıkana dek evet, Ömer'im. Evet!" diye bağırmıştı Asi ve hemen ardından büyük bir alkış tuhafını kopmuştu. Ömer, diz çöktüğü yerden hızla doğrularak Asinin uzattığı sol parmağına doğru yüzüğü takmıştı.
"Sonunda..." dediğinde yüreği göğüs kafesini terk edecek kadar hızlıca atmıştı. "Sonunda sana kavuştum." dedi genç kıza sarılıp alnından öptüğünde.
"Kavuştuk Ömer'im. Bir daha hiç ayrılmayalım."
"Asla bayan çokbilmiş, asla..." dediğinde Hümeyra hızla araya girmişti.
"Tamam, bu kadar romantiklik yeter. Biz de tebrik edelim gelin hanımı." dediğinde Asi' ye bakıp sarılmıştı. Herkes gülerken, Ömer de arkadaşı Kayahan'ın tebriğini kabul etmişti.
"Melo görüyor musun? Asi de yuvadan uçmak üzere. Bekâr olarak aramızda bir tek sen kaldın. En acilinden sana da birini bulalım. Tez vakitte grubumuz tamamlansın." diyerek gülümsemişti genç kız.
"Şakanı kendine sakla Obur. Bekârlık sultanlıktır. Ben böyle daha iyiyim. Siz mutlu olun, bu bana yeter." dediğinde bir kez daha birbirlerine doğru sarıldılar.
Yol boyu el ele olan Asi ve Ömer kavuşmanın verdiği mutlulukla gülüşüyorlardı. Ömer, birlikte vakit geçirmek için ortaya güzel bir fikir atınca herkes onay vermişti. Tabii ki Melis dışında. Dükkâna gitmesi gerektiğini söyleyerek yanlarından ayrılmıştı genç kız. Gerdanlığa gelerek ayrı ayrı takılmaya başlamıştı gençler de daha sonra. Hümeyra, nişanlısı Kayahan'ın ellerinden tutarak yürümeye başlamıştı. Asi, yüzünde paha biçilmez bir gülüşle ikisine doğru bakıyordu. Ömer, elinden tutarak onu kendine doğru çektiğinde genç kız hemen sevdiği adama bakmıştı.
"Sen şu hayatta başıma gelen en güzel şeysin Asim."
"Sen de benim Ömer'im."
"Ee, seni ailenden istemeye ne zaman geleyim?" diye sorduğunda genç kızın yüzü düşmüştü. Ömer, elleriyle çenesine dokunarak kaldırmış, genç kızın ona doğru bakmasını sağlamıştı.
"Korkmana gerek yok. Bizim önümüzde bu saatten sonra hiç kimse duramaz Asi. Engel olabilecek kim varsa, ben silmeye hazırım." dedi kararlı bir şekilde bakan Ömer.
"Ben, akşam bizimkilere söylerim. Siz de ona göre gelirsiniz." demişti Asi de.
Bunu duyan Hümeyra, "Bir nişan töreni daha olacak desenize? Tatlım, rekor ben de. Bakalım bu seferde sen kaç defa isteneceksin?" dediğinde gülmeye devam etmişti. Gençler bir süre daha vakit geçirdikten sonra kızları eve bıraktılar. Asi, büyük bir heyecan ve korkuyla ailesine her şeyi anlatmak için beklemeye başlamıştı.
•*•*•*•*•
Ömer, konağın önüne doğru geldiğinde kapıyı aralayarak avluya girmişti. Başı önünde üzgün bir şekilde duran annesini görünce içi gitmişti genç adamın. Valizini bıraktı, annesine doğru bir kez daha bakarak seslenmişti.
"Sultanım." dediğinde yaşlı kadın oğluna doğru bakarak sevinçle ayağa kalkmıştı.
"Ömer, oğlum." diyerek sarılmış, kokusunu içine doğru çekmişti. Sesleri duyan ev sakinleri de avluya doğru çıkınca odasından çıkan bir diğer isim ise Hulusi Bey olmuştu.
"Sen gitmemiş miydin oğlum?" diye sormuştu yaşlı kadın Ömer'in yüzünü avucunun içine alırken.
"Vazgeçtim annem." diyerek etrafına bakmıştı Ömer. Ağabeyi, kardeşi, yengesi ve yeğenleri vardı. Haberi vermenin tam zamanı olduğunu düşünerek aralamıştı dudaklarını.
"Kız istemek için hazırlansanız iyi edersiniz sultanım." dediğinde annesi şaşkınlıkla oğluna doğru bakmıştı. Hulusi Bey, oğlu Ömer'in geri dönmesi sevinciyle tebessüm ederken, Adnan sert bir sesle itiraz etmişti.
"Ne kız istemesinden söz ediyorsun? Benim buna iznim yok!" diyerek kükremişti âdeta olduğu yerden kardeşi Ömer'e doğru hiddetle baktığında.
"Sen değil abi, ben evleniyorum. Benim hayatım, benim kararım. Biraz saygı duysan ne olur?"
"O kızla değil de bir başkası ile evleneceksen evlen. Ama Asiyle olan birlikteliğine müsaadem yoktur." dediğinde yukarıdaki merdivenlerden inen Hulusi Bey, oğlu Adnan'ın sözünü kesmişti.
"Ben dururken müsaade verip vermemek sana mı düştü oğul?"
"Baba?" diyerek sesini yükseltmişti Adnan da.
Hulusi Bey elini kaldırırken Adnan susması gerektiğini anlamıştı. Ömer'e doğru bakarak, "Gelinimi istemeye ne zaman gidiyoruz?" diye sorduğunda Ömer, babasına ilk kez kocaman gülümsemişti. Hafize Hanımda içinden yaratıcısına dua ederek eşlik etmişti bu sevince.
"Haber bekliyorum baba. Asi bana ne zaman gelmemiz gerektiğini söylerse o zaman gideceğiz." demişti genç adam.
Hulusi Bey oğlunun ağzından çıkan isme kulak kesilmişti birden. "Asi demek? Ağabeyinin olayında evimizi basan, o gözü kara kız mı?" diye sormuştu, oğluna bakıp tebessüm ettiğinde.
Ömer utanarak, "Evet, baba o." dedi başını önüne doğru utançla eğdiğinde.
"Hayırlısı olsun oğlum. Benim rızam vardır." dediğinde Adnan babasının sözünün üstüne söz söylenemeyeceğini gayet iyi biliyor ve sesini çıkarmıyordu artık. Öfkeyle odasına giderken, avluda bulunan diğer aile üyeleri Ömer'i tebrik etmeye başlamışlardı.
•*•*•*•*•
Asi, ailesini karşısına alarak her şeyi olduğu gibi bütün netliğiyle anlatmıştı. Adnan'la olan sorunlar yüzünden ailesi olaya pek sıcak bakmamış olsa da kızları için onay vermiş, Ömer'in ailesiyle tanışmak istemişlerdi. Yarın akşam gelmelerine onay veren babası, kızına bir yandan tebessüm etmişti. Asi, üzerinden büyük yük kalkmış bir şekilde sonunda rahat bir nefes almıştı. En azından zor kısmı anlatabilmişti. Sevinçle Ömer'i arayarak bu güzel haberi ona da vermek için çağrısının yanıt bulmasını bekledi.
•*•*•*•*•
Gün ağrırken gizemli kentte, tatlı bir telaş sarmıştı kız evini. Asi, bir türlü ne giyeceğine karar verememiş, halen kıyafetler arasında seçim yapmakla meşguldü. Odasının kapısı hızlıca açıldığında korkarak ardına dönen Asi, gelenin Hümeyra olduğunu görmüştü. Üzerinde kürkten yapılmış bir palto, gözüne takmış olduğu siyah ve büyük bir güneş gözlüğü ile oldukça komik duruyordu. Asi, istemsizce bu duruma gülerken, "Hümeyra, bu sen misin?" diye de sormuştu.
"Hümeyra değil, Dis iz Cleopatra diyeceksiniz." dedi iki eli havada durup, tuhaf bir şekilde yürüyen genç kız.
Asi, şaşkınca bakmaya devam ettiğinde, "Melis nerede?" diye sormuştu merakla.
"Uşak mı? Paketleri getirmekle meşguldü en son." dediğinde Melis, eli kolu dolu bir şekilde odadan içeriye zar zor girmişti nefes nefese kaldığında.
"Uşak senin ebendir!" diyerek elindeki paketleri fırlatmış, Hümeyra'nın üzerine doğru yürümüştü sinirle.
Asi, hızla arkadaşını tutup, "Sakin ol Melis, sakin..." diyebilmişti usulca.
"Ne sakini kanka? Bırak da paralayayım şunu bir güzel! Bildiğin her şeyi üzerime yıkıp kaçtı bu Obur! Takmış gözlüğü, giymiş kürkünü, Cleopatra'yım diye ortalıkta geziyor. Gören de zanneder İngiliz, Kraliyet ailesi üyesi!"
"Benim gibi bir hanımefendiye saldırmanı anlamış değilim kuzum." dediğinde Melis ve Asi aynı anda, "Kuzum mu?" dediler şokla.
"Ne olmuş lan sana?" dedi hiddetle soran Melis.
"Ne olmuş kuzum?" dediğinde dudağını büzerek konuşuyordu Hümeyra.
"Evrim geçirmiş bir hâlin var. Bak, o dudakları büzme öyle vallahi yolarım seni Hümeyra!" diyerek tekrardan saldırmıştı arkadaşına Melis.
Hümeyra yerinden hızla kalkmış, "Eeee! İki François havaları yaşatmadınız ulan bana!" diyerek kürkü üzerinden yorulmuşçasına atmıştı. "Bu sıcakta kürkü taşıyana kadar öldüm ben zaten." dedi gözlüğünü de çıkarıp fırlattığında.
"Sen kim? Modaya uymak kim? Otur da kıyafetleri çıkarmama yardım et." dedi kaşlarını çatan Melis. "Elinden çok, çenen çalışıyor maşallah."
"Paris Hilton'u giydiren bana, bana..." diyerek gözlerini dikmişti arkadaşına. "Sen kim mi diyorsun? Aşk olsun, Melo." dedi diş bileyen Hümeyra.
"Aman, aşk olmuş olacağı kadar. O düşen çeneni toplada akşama yetiştirelim şu kızı." dediğinde Asi şaşkınca Melis'in elinde duran kıyafetlere doğru bakmıştı.
"Ya, kızlar..."
"He, biz bro?" dedi eline aldığı diğer elbiseler ile göz kırpan Hümeyra da.
"Bir tanesiniz, bir tane." dedi iki dostuna kocaman sarıldığında genç kız.
"Ortada kalmana izin vereceğimizi düşünmedin herhalde? Haydi, sırayla dene şu kıyafetleri de bir an önce karar verelim." dedi neşeyle konuşan Melis. Asi, coşkuyla banyoya doğru gidip kıyafetleri denemek üzere içeriye girmişti.
•*•*•*•*•
Akşam olduğunda nihayet heyecan anı gelip çatmıştı. Asi, içeride seslenen arkadaşlarının yanına doğru gittiğinde Hümeyra, dostunu görür görmez afili bir ıslık çalmıştı. Mürdüm renginde, belden oturtmalı, kolları ve yakasında beyaz inci taşları olan kıyafetin içinde oldukça göz alıcı duruyordu Asi.
"Ömer seni bir görse var ya kesin nutku tutulur." demişti Melis, bir yandan diğer eşyaları toparlamaya çalışırken.
Hümeyra gülerek, "Bütün gün bunun için uğraştık biz zaten. O küçük dil yutulacak, o kadar!" dediğinde Asi ve Melis gülmüşlerdi. Hümeyra, arkadaşının önüne çökerek eteğinin ucunu azıcık yukarı doğru kaldırmıştı.
Melis tuhaf tuhaf bakarak, "Ne yapıyorsun sen?" diye sormuştu, arkadaşına doğru bakmaya devam ettiğinde.
"Nazar boncuğu iliştiriyorum sağa sola. Elem tere fiş, kem gözlere şiş. Kankamı nazar ederler şimdi. Önlem almakta fayda var." dedi ciddiyetle işini yapan genç kız.
"Deli seni. Yine yaptın yapacağını."
"Hani, ben daha ne yaptım ki?"
"Bu yapmamış hâlin mi?"
"Daha kurşun dökeceğiz ayol. Ay, dur bir daha bakayım sana Asi meleğim." diyerek Asinin yüzüne doğru tükürmüş, dualar etmeye başlamıştı Hümeyra. "Son kez, Tü, tü, tü maşallah." dediğinde Asi araya girmişti hızla.
"Sağ ol Oburiks. Sayende artık yüzümü yıkamama falan gerek kalmadı." demişti güldüğünde.
"Geçin dalganızı. Ben seni burada nazardan, kem gözlerden ırak etmeye çalışıyorum. Senin söylediğin şeye bak?"
"Tamam, tamam. Gel buraya..." diyerek sarılmıştı gözleri dolan Asi.
"Sakın ha, makyajın akar." diyen Melis, hemen arkadaşını uyarmıştı. "Sulu göz olmanın hiç sırası değil. Ağlayacaksan da o da mutluluktan olsun."
"Ağlayıp zırladığımız yeter be! Yüzümüzde hep gülücükler uçuşsun, azıcıkta kas olsun kas." dediğinde kahkaha atmıştı Hümeyra. Asinin yeğeni Emre içeri girerek teyzesine bakıp seslendi.
"Geldiler, geldiler... Teyze, ananem aşağıya insinler diyor." diyerek geldiği gibi bir koşu çıkmıştı odadan afacan. Asi, heyecanlanarak ardında dostlarını alarak aşağıya inmek için hareket etmişti.
Kapıya doğru geldiğinde bir köşede bekleyip içeriye girmeye başlayan misafirleri karşılamıştı. Beklediği asıl sevdiği adam Ömer'di. Onu takım elbiseli haliyle ilk defa görecekti. Heyecanı katbekat artarken Ömer sonunda içeriye girmiş, kafasını kaldırıp Asi' ye doğru bakmıştı. Bir süre birbirlerinin gözlerine takılı kaldıklarında o bakışlar inmemek için yeminliydi sanki.
Hümeyra bu durumdan istifade ederek, "Ne o enişte? Kal mı geldi sana?" diye sorduğunda hep birlikte kapıda gülmeye başlamışlardı.
Kayahan nişanlısını kendine doğru çekince, "Höst! Büyükler var, ne yapıyorsun sen?" dedi hızla geri çekilerek kızan Hümeyra.
Ömer elindeki çiçeği, çikolatayı Asi' ye doğru uzattığında, "Çok güzel görünüyorsun meleğim." demişti. Asi teşekkür ederek içeriye almıştı onları da. Büyükler içeride otururlarken, kızlar mutfakta salonu dinlemeye çalışıyordu. Hümeyra içeri doğru yürüdüğünde Melis ona bakıp engel olmuştu.
"Yerinde dur!"
"Duramıyorum. Ayrıca bir şey duyulmuyor, meraktan çatlayacağım."
"Patla! Birazdan zaten kız istenecek. Azıcık sabretsen ne olur?" dediğinde Hümeyra arkadaşını takmadan içerideki konuşmalara kulak kabartmıştı. Hulusi Bey gergin ortama vesile olan Adnan'a bakarak, Asinin babası İshak Bey'e tebessüm etmiş, konuşmaya bir yerden başlamaya karar vermişti.
"Efendim, sebebi ziyaretimiz malum. İki gencimiz birbirini görmüş, beğenmiş. Bugün her iki evladımızın evlilik müessesesine adım atmaları için bir araya gelmiş bulunmaktayız. Bize de onlara büyüklük etmek düşer. Lakin bazı tatsız olayların yaşanmasına engel olamadığım için ben biraz kendimi suçlu hissediyorum. Bunun için büyük oğlum Adnan adına sizden ve ailenizden özür dilerim İshak Bey. Yaptıkları hoş olmasa da yaşattığı birçok zorluk için üzgün olduğumuzu bilmenizi isterim. Bir daha böyle tatsız olaylara ehemmiyet vermeyeceğimi de bilin lütfen." dediğinde Asinin babası büyük olgunluk göstererek dinlemişti Hulusi Bey'i.
"Estağfurullah, Hulusi Bey. Nasılsa gelip geçti çok şükür. Biz onun gençliğine verelim de kapansın artık bu konu. Biz zaten unuttuk..." diyebilmişti sakince. Hulusi Bey hoşnutlukla ve en çok da mahcup olmuşçasına gülümsemişti.
O ara Asi elinde kahveler ile gidecekken Melis, Hümeyra ve ablası onu durdurmuştu. "O kahvenin tuzu nerede?" dediklerinde hepsi el birliği ile tuzu bolca içine doğru atmıştı. Asi de gülerek çıkmıştı mutfaktan. Salona girdiğinde önce büyüklerden başlamış, daha sonra Ömer'e ikram etmişti elinde tuttuğu kahveyi. Genç adam kahvesinden bir yudum aldığında sanki limon yemiş gibi yüzünü buruşturmuştu. İçmesi gerektiğini bilerek bir dikişte sevdiği için bitirmişti kahvesini genç adam. Hulusi Bey yudumladığı kahveyi bırakarak söze başlamıştı.
"Allah'ın emri, peygamberimizin kavliyle, kızınız Asiyi, oğlumuz Ömer'e istiyoruz." dediğinde nefesler bir saniyeliğine tutulmuştu.
İshak Bey kıpkırmızı duran Ömer'e doğru bakarak, "Genç adam, kızımı üzmezsin değil mi?" diye sorduğunda, "Ben bir kız babasıyım ne de olsa. Evladımın gözyaşı için dünyayı bile yakarım. Bana söz verebilecek misin? Asi mi, biricik yavrumu koruyup, kollayıp onu son anına kadar sevecek misin?" dediğinde Ömer kendini toparlayarak dudaklarını aralamıştı.
"Bundan hiç şüpheniz olmasın efendim. Sözüm, sözdür..." dediğinde sevdiği kadının babasına doğru güven verircesine bakmıştı.
İshak Bey fazla üzerine gitmeden Hulusi Bey'e doğru bakmıştı. Asinin de onayını daha önceden bildiği için, "Verdim, gitti." dediğinde alkışlar havada uçuşmuştu. Annesi, Asi ve Ömer'i yan yana almıştı. Yüzükleri takan kişi adet gereği Ömer'in ağabeyi Adnan olmuştu. Kurdele dualar eşliğinde kesildiğinde büyüklerin elleri öpülmüş, hayır duaları alınmıştı. Ömer ve Asi büyük mutluluk içinde tebrikleri kabul etmeye devam etmişlerdi. Gece onlar için artık olduğu gibi muhteşem geçmeye başlamıştı. |
0% |