@mahinehar
|
BÖLÜM 44: SADECE HAYALİN FİNALİ
“Her son bir başlangıçsa eğer, söyleyin umudu diri olanlara, her masalın sonu mutlu bitmez...”
O akıllardan çıkmayacak gecenin ardından iki ay geçmişti. Ömer ve Asi çok yakından tanıdıkları sevgili dostları Kayahan ve Hümeyra'nın düğününe nişanlı bir çift olarak katılmışlardı. O kadar güzel bir günün şahitleri olmuşlardı ki, unutmaları neredeyse imkânsızdı. Asi, dostu Hümeyra'nın, Ömer de sevgili Kayahan'ın nikâh şahidi olmuştu. Sevenler bir kez daha kavuşmuş, en sonunda muratlarına ermişlerdi. Hümeyralar tatil için gittiği Alanya'dan kısa bir süre içerisinde geri dönmüştü. Genç kız, Asinin en mutlu gününde nikâh şahidi olmak için gelmişti Halfeti'ye. Bu süre zarfında düğün telaşı, çoktan ailelerin etrafını sarmıştı.
Hümeyra, telaşla kuaförden içeriye doğru girerek, "Vallahi kesinlikle bir şeyi unutmuşum gibi geliyor. Melis, her şeyi çıkarken aldın mı sen?" diye sordu telaşlanmaya devam ettiğinde.
"Ya, kızım bir dur. Sen evlenmiyorsun herhalde ne bu telaşın?"
"Valla kanka, sanki yeniden evleniyormuşum gibi hissediyorum ben kendimi. Ayrıca her şeyin kusursuz olmasını istiyorum. Asi, evleniyor Asi! Biricik dostum, tatlı kelebeğim evleniyor. Benim en özel günümde elinden gelenin en iyisini yapmıştı o. Ben de onun için canla başla uğraşıyorum. Şimdi söyle, topuklu ayakkabıları aldın değil mi?" dedi heyecanla kontrol etmek için sorduğunda.
Melis poşetleri kontrol edince dudağını dişleyerek ardına dönmüştü. Bunu gören genç kız, "Sakın..." diyerek işaret parmağını uzatmıştı dostuna. "Sakın bana unuttum deme Melo, Melo?"
Genç kız dostuna doğru gülerek baktığında, "Şaka..." demişti ayakkabıları birden çıkarıp havada sallarken. Hümeyra, içi rahatlamış bir şekilde derin bir nefes alırken saniye arayla gözlerini yummuştu
"Dün gece kına nasıl güzeldi değil mi? İnan bana düğünü de çok güzel olacak Asinin. O yüzden böyle telaş yapmaya devam edersen, işler iyice sarpa sarmaya başlar Hümeyra. Benden söylemesi dostum."
"Ay, Allah'ına bana dün geceyi hatırlatma kanka. Millet olduğu yerden göbek atarken, ben Kayahan'ın kıskançlık krizleri ile boğuşup durdum resmen."
"Ee, adam âşık. Hem senin de kocan artık Hümo. O, ne derse o olur bundan sonra." diyerek elinde duran makyaj çantasını masaya bırakmıştı Melis. "Ayrıca onunla bir çocuk gibi tartışmaktan vazgeçersen sevinirim."
"Hem de ne aşk? Rabbim tez vakitte sana da nasip etsin inşallah." dedi dostuna dil çıkaran genç kız. "Asla bu zevkten kendimi mahrum etmem. Onunla tartışmak çok hoşuma gidiyor. Neyse, gelin hanım artık bir çıksaydı da görseydik onu ya." diye söylenmeye başladığında Melis ona doğru göz devirmişti.
Asi, ansızın içeriden çıktığında Melis ve Hümeyra ağzı açık bir şekilde izlemişti. Gelinlik o kadar güzel ve ışıltılıydı ki, bakmaya devam ettiklerinde mest olmuşlardı. Elmas taşlarla süslü, yer yer parıltıların serpiştirildiği gelinliğin içerisinde oldukça göz alıcı duruyordu Asi. Gelin başının da nihayet bitmesiyle birlikte içinde bulunduğu beyaz gelinlikle bir bütün halindeydi. Genç kızın başına tacını da taktıklarında kraliçelerden bir farkı yoktu artık. Melis ve Hümeyra gözleri dolu bir şekilde Asi' ye bakmaya devam etmişlerdi.
"Çok güzel olmuşsun." dedi Melis kirpiklerine doluşan yaşları sildiğinde.
"Valla kıskandım. Bir kez daha düğün yapmayı düşünebilirim, o derece güzel olmuşsun Asi." diyen de Hümeyra olmuştu.
"Çok teşekkür ederim kızlar. Beğenmenize çok sevindim!"
Ömer, çok geçmeden elinde çiçekle kuaförün önüne gelmişti. Asi, arkası dönük bir şekilde beklediğinde Ömer, yanına doğru usulca yaklaşıp omuzlarına dokunmuştu. Genç kız ardına doğru dönmüş, sevdiği adama gülümseyerek bakmıştı. Ömer elindeki çiçeği Asi' ye uzatmış, ardından usulca sarılarak yanağına bir öpücük kondurmuş, hemen ardından da alnına mührünü nakşetmişti. Bu hareketi sen benimsin, sadece benim anlamına geliyordu. Kızlarda hazır olunca her şey tamamlanmıştı artık. Asiyi son olarak baba evine götürme işi kalmıştı.
Çok geçmeden geldiklerinde herkes düğün evindeydi. Damat tarafı kızı almak için bütün geleneklere layıkıyla uymuş, Asinin beline kırmızı kurdelesi takılmıştı. Başına kırmızı nakışlı duvağı örtülürken, dualar eşliğinde baba evinden çıkarılmıştı genç kız. Önce annesinin, ardından babasının elinden ağlayarak öpmüş, hızla sarılmıştı.
Herkes araçlarına binmiş, uzunca bir konvoy oluşturmuş, korna eşliğinde Halfeti sokaklarında dolaşmışlardı. O kadar güzel bir gündü ki, sanki bu özel gün rüyayla taçlanmıştı. Düğün salonuna geldiklerinde bir müddet nikâh memurunu beklemişlerdi. Nihayet o da geldiğinde Asi ve Ömer masadaki yerine almıştı. Beraberinde nikâh şahitleri Hümeyra ve Kayan da onlara ayrılan sandalyelerine oturmuşlardı.
"Evet, bugün burada iki gencimizin evlenme talebi üzerine bulunmaktayız. Umarım güzel bir evlilikleri olur, evlerinden de huzur hiç eksik olmaz diyerek nikâh ahdine başlıyorum. Siz Sayın Asi Karayurt... Hulusi oğlu, Ömer Behramoğlu'nu eş olarak kabul ediyor musunuz?" diye sorduğunda mikrofonu gülümseyerek Asi' ye doğru uzatmıştı. Genç kızın gözleri o an ışıl ışıldı. Sevgiyle baktığı adamın gözlerinde kaybolmaya hazırken cevabını bekleyen memura dönmüş, ardından tekrar Ömer'ine doğru bakmıştı.
"Sonsuza dek evet..." dediğinde salonda büyük alkış tufanı kopmuştu. Nikâh memuru sorusunu yenileyerek bu seferde Ömer'e bakıp sormuştu. "Siz Sayın Ömer Behramoğlu... İshak kızı, Asi Karayurt'u eş olarak kabul ediyor musunuz?" dediğinde ona da aynı şekilde mikrofonu uzatmıştı.
Genç adam sevdiği kadının ela gözlerine bakarak, "Allah'ın emanetini kabul ediyorum. Sonsuza dek evet..." dediğinde coşkuyla bir alkış daha kopmuştu.
Nikâh memuru, Kayahan ve Hümeyra'ya bakıp, "Siz de şahitlik ediyor musunuz?" diye sormuştu mikrofonu ikiliye doğru uzatırken. Her ikisi de onay verdiğinde, imzaların atılması için uzatılmıştı defter. Asi ve Ömer heyecanla imzalarken aynı zamanda birbirlerine bakıyorlardı. İşlem bittikten sonra, "Büyük şehir belediyesinin bana verdiği yetkiye dayanarak, sizi karı koca ilan ediyorum." demişti sonunda nikâh memuru.
Hümeyra bağırarak, "Ayağına bas, ayağına bas Asi." diye uyardığında aynı hızla alkışlamaya başlamıştı. Asi unutmadan bu geleneği de yerine getirmişti. Ömer, alnından öperek ayrılmıştı sevdiğinden. Eline aldığı evlilik cüzdanını havaya doğru kaldıran genç kız büyük mutlulukla sallamıştı.
Düğün büyük bir ihtişamla devam etmiş, gece bitmek bilmez olmuştu onlar için.
•*•*•*•*•
İki yıl sonra...
Ömer, kucağında tutmaya çalıştığı paketlerle yine eli kolu dolu bir şekilde evine gelmişti. Asi ve Ömer şehir değiştirmeden Halfeti'de kalarak, kendilerine burada güzel bir ev tutmuşlardı. Onca yaşanan şeyden sonra Konak'ta kalmak istememişti Asi. Ömer de bu isteğine onay vermiş, onu rahat ettirmek için başka bir yerde ev tutmuştu. Küçük, tek katlı bir bahçeli evde oturuyorlardı şimdi. İçeri giren genç adam karısına seslendi. Hiçbir şekilde tek bir ses dahi gelmeyince tekrardan seslenmeyi denemişti Ömer.
"Asi neredesin?" dediğinde salona bakmıştı, ama eşi orada yoktu. Odalarına gitmek için hareket ettiğinde Asi hızla odasından çıkmış, Ömer'le burun buruna gelmişti.
"Şştt, azıcık sesiz olur musun lütfen Ömer. Asaf'ı uyutacağım diye canım çıktı." dediğinde bebek o an ağlamaya başlamıştı. Asi kocasına doğru kaşını çatarak, "Bak gördün mü, senin yüzünden uyandı işte." diyerek sessizce çıktığı odaya tekrardan geri girmişti.
Ömer de peşinden onu takip etmiş, "Uyansın paşam. Babası, oğluşunu çok özledi." dedi sevmek için yaklaştığında. Asi, ne yapmaya çalıştığını fark etmiş, hemen ona bakıp engel olmuştu. Ömer, karısına ne oldu der gibi bakmıştı.
"Hayatım, sen az önce dışardan geldin. Ellerini yıkasan iyi olmaz mı?" demişti şefkatle uyardığında. Ömer, bir koşu banyoya doğru giderek elini yüzünü yıkaymış, hemen ardından oğlunun yanına geri dönmüştü. Asi, oğlu Asaf'ı kucağına alarak yavaş bir hareketle Ömer'e doğru uzatmıştı.
Genç adam şaşkınlıkla, "Ben tutamam Asi. Durduk yere canını yakabilirim şimdi." demişti itirazla sesi kısık çıktığında.
Asi, "Hiçbir şey olmaz, güven bana." dediğinde oğlunu Ömer'in kucağına bırakmıştı. Genç adam daha dün gibi hatırlıyordu. Asinin ona ben hamileyim, baba oluyorsun deyişini. İşte şimdi kollarındaydı minik oğlu. Mest olmuş bir şekilde kokusunu içine doğru huzurla çekti.
Efsunlu bir şekilde büyüsünde kaybolurken, "Biliyor musun Asi? Ben Asaf'a dokunmayana kadar, hiçbir şey hissetmiyordum. Oğluma nasıl dokundum, babayım baba dedim. İliklerime kadar hissediyorum artık bu duyguyu." dediğinde Asi, başına öpücükler kondurarak sevmişti koca adamını.
"Bizim bebeğimiz." dedi Ömer buhranla.
"Bizim bebeğimiz." diyerek kocasının sözünü yenilemişti Asi de.
"Siz ikiniz bu dünyada sahip olduğum tek servetimsiniz. Sizi çok seviyorum." dedi Ömer, büyük bir huzurla.
"Biz de seni..."
Genç adam kucağında uyuyan oğluna bakarak güldü. "Uyudu sıpa." dedi karısına fısıltıyla söylerken.
"Demek ki babasının gelmesini beklemiş. Görüyor musun şu küçük fındığın annesine ne yaptığını? Nasılda uğraştırdı bütün gün beni." dedi Asi sessiz konuşmaya özen göstererek. Ömer, oğlunu beşiğe sessiz ve temkinli bir şekilde davranarak bırakmıştı. Odadan çıktıklarında, Asi yanına aldığı telsizle bahçeye doğru ilerledi. Bugün Kayahan ve Hümeyra geliyordu küçük kızları, henüz dokuz aylık olan Lara ile. Masayı incelerken Melis'in bahçe kapısından girdiğini görmüştü.
"Hazırlıklar ne âlemde? Çok geç kalmadım değil mi?" dedi nefes nefese kalan genç kız.
"Hayır, canım. Zaten bitmek üzere. Sağ olsun Kevser Hanım, her şeyi yine halletti. Gel otur bakalım, biraz soluklan." diyerek masada duran sürahiden bir bardak su doldurarak dostuna doğru uzatmıştı Asi.
"Ee, bebek var artık. Bir şey yapamaz hâle geldin sen de tabii. İyi ki yardımcın var." dediğinde didişerek gelen Kayahan ve Hümeyra'ya odaklanmışlardı.
"Kayahan, bak yine sinir ediyorsun beni!"
"Sakin ol gülüm. Bir şey yok ki, bu kadar tepki vermesene lütfen."
"Bunlar hiç değişmeyecek." diyerek gülmüştü Melis.
"Galiba öyle..." dediğinde direkt Lara'yı kucağına almak için olduğu yerden atılmıştı Asi.
"Oo, Asi Hanım biz de hoş gördük yani. Bir Allah'ın selamı yok mu?" dediğinde dakika bir, gol bir başlamıştı yine Hümeyra.
"Lara'yı ne kadar çok sevdiğimi biliyorsun. Senden önce prensesim geliyor artık." diyerek kucağına almıştı küçük kızı. "O pabucun damda artık sevgili dostum."
"Vay arkadaş! Anayım ben ana diyerek böğrüme vurasım var bak şimdi. Kimse beni sevmiyor." diyerek serzenişte bulunurken bakışlarını kedi gibi Melis'e doğru dikmişti.
"Gel buraya koca eşek." diyerek kollarını açmıştı Melis'te.
"Eşek, meşek ayıp oluyor bak Melis." diyerek atlamıştı dostunun kucağına. "Sev beni Melom, sev..."
"Ulan anne oldun, hâlâ aynı cadısın sen Hümeyra. Bari Lara sana çekmese." demişti kahkaha atan Melis.
"İnsan yedisinde ne ise, yetmişinde de o oluyor. Elimde bastonumda olsa, ben yine delilik yapar, hayatımı yaşarım canım. Lara'yı ben doğurdum, tabii ki de bana çekecek." dediğinde eşinin bu dediklerinden sonra Kayahan söze girmişti.
"Başımın belası bir iken, iki oldu." dedi içerden çıkan Ömer'e doğru ilerlerken.
Hümeyra göz devirerek, "Ne o, bizi beğenemez mi oldun sen şimdi Kayahan Efendi?" diye sordu.
"İlk gün ki gibi aşığım hâlâ sana gülüm. Siz benim sahip olduğum en tatlı belalarımsınız, biliyorsun?" dedi gülerek konuşan Kayahan. Hümeyra sevgili eşine takılmayı bırakarak masaya büyük bir iştahla bakmıştı.
"Yemekler enfes görünüyor Asi. Nasıl açım bir bilsen var ya." dediğinde Asi ve Melis aynı anda, "Ne zaman doydun ki?" diyerek yeniden gülmeye başlamışlardı.
"Ben çocuk emziriyorum, tamam mı? Her şeyden yemem lazım. Çocuğumun vücudun da istemeyeceğim bir şey çıksın istemiyorum." dedi sarmayı iştahla ağzına doğru atarken.
"Lara'ya hamile iken, enişte beyciğime yaptırmadığın kalmadı be! Bize sökmez senin bu dediklerin. Cin olmadan adam mı çarpıyorsun sen Hümo? Lara'yı doğurdun bir kere. Artık geçti o aşerme evrelerin. Bekle de hep birlikte oturalım şu sofraya." demişti Melis, küçük çaplı bir serzenişte bulunduğunda.
"İyi hatırlattın bak Vicdansız Kraliçe. Bir gece canım aşırı derecede ekşi erik çekmişti. Git al diyorum Kayahan'a bir türlü uyanmıyordu. Bana bir gelmeye başladılar, sormayın. Hiç düşünmeden dürtmek namına kocamın poposuna uçan bir tekme savurdum. O an nasıl şaha kalktığını anlatamam size. Cidden benim krizlerimi üstün başarı belgesi ile tamamlayarak diplomayı garantiledi sevgili kocacığım." dediğinde kahkaha atmışlardı hep birlikte.
"Hele şu ebeveyn derslerine birlikte gitmenize ne demeli? Aşırı komikti." dedi Asi gülmeye devam ettiğinde.
"Bana annelik için ders verilirken ona da bir hamile göbeği hazırladılar Asi görmen lazımdı Kayahan'ı. Gülmekten çocuğu az daha orada doğuracaktım. Ay neler atlattık, neler. Şimdi oturur yedi sülaleden gelecek torunlara anlatırız biz artık. Miras kalır bu havadislerimiz ayol miras." dediğinde Lara'yı da yanına alarak masaya kurulmuştu. Kayahan ve Ömer de çok geçmeden masaya oturmuş, güzel bir sohbet başlatarak hep beraber vakit geçirmişlerdi.
•*•*•*•*•
Gecenin ilerleyen saatleriydi. Asi, bahçe salıncağında yorgun bir şekilde gökyüzüne doğru bakıyordu. Asaf'ı, Kevser Hanım'a emanet ederek biraz olsun burada dinleniyordu. Göğe doğru bakınca, sanki her defasında huzuru kokluyordu. Ömer, aşkla karısının yanına gelerek, üzerine ince bir örtü atmıştı.
"Benim biricik karım tek başına ne yapıyor burada bakalım?" dedi yanağına öpücük kondururken. Her geçen gün artan sevgisi içi içine sığmıyordu genç adamın.
"Ömer..." dediğinde halen gökyüzüne doğru bakıyordu Asi.
Genç adam tebessümle, "Efendim canım?" dedi sevdiğine bakarak.
"Bir gün bana bir şey olursa eğer, asla yaşamaktan vazgeçme olur mu?" dedi sevdiği adamın kahve dolu deryasına baktığında.
Ömer, şaşırarak ve bir hayli tuhaf hissederek, "Bu da nereden çıktı şimdi Asim? Sana bir şey olmayacak ve biz bu hayatı birlikte yaşayacağız." dediğinde kaşları iyice çatılmıştı.
Asi, sakallarına dokunarak yanağına ufak bir buse kondurmuştu. "Öylesine söyledim. Ayrıca bana doğru kaşlarını çatmana bayılıyorum." dediğinde genç adam iki kaşını birden çatmıştı. "Böyle mi?" diye sormuştu, az önceki konuşmayı unutarak güldüğünde.
Asi gülerek, "Evet..." dediğinde Ömer'ine sıkıca sarılmıştı.
"Bir daha böyle şeyler duymayayım. Bizim bir oğlumuz var. Daha onu büyüteceğiz, okula gittiğini göreceğiz ve nicelerini daha beraber aşacağız. Hepsini birlikte yaşayacağız meleğim." dedi Asinin başına öpücük kondururken. Sevdiği kadının dudaklarına dokunmak isterken telsizden yine Asaf'ın sesi duyulmuştu.
Asi gülerek, "Acıkmış paşamız. Haydi gel, bir an önce yanına gidelim." dedi Ömer'in elinden tuttuğunda.
"Fındık kurdu, her seferinde nedense en münasip zamanı buluyor." diye söylendiğinde karısının elinden sıkıca tutarak eve doğru ilerlemişti Ömer.
Onlar için bitmeyen geceler, gündüzler, yıllar ve aylar böyle sürüp geçecekti acısıyla, tatlısıyla...
Halfeti/Fırat, o kadar çok dert ve keder görmüştü ki, hayatın acımasız oyununda birbirinden güzel olan bu gençlerde ortak olmuşlardı; ne yazık ki bu oyuna. Evet, hayat kimi zaman bizlere oyun oynardı. Kaybetmeyi öğrettiği gibi kazanmayı da küçük mutluluklar şeklinde bütünlerdi yaşantımıza. Zorluklardan doğan yaşamları, aile tarzlarını, çeşitli kültürel etkileşimlerini her ne kadar yaşamış olursak olalım, yeniden demeyi öğretirdi bize hayat. Kaybettiğin yerden başla hayata diyerek filmi sürekli en başa sarardı acımasızca. Pes ettiğimiz yerde dişimizle, tırnağımızla savaşmayı da öğretirdi beraberinde. Yaşamın temel kuralları çerçevesinde gözyaşını; hüznü, acıyı, kederi ve isyanı olduğu gibi yaşamak için savrulurduk bir yakadan diğer yakanın kıyısına. Onlarda oyunu kuralına göre yaşamışlardı. Yazarı yazdı, karakterler yerini sahnede çoktan aldı. Ve perde, mutluluktan doğan bir mutsuzluk için yeniden aralandı...
{SADECE HAYALİN SONU}
BİTTİ
•KARAKTERLERİN VEDASI•
Melis Babadağ...
Herkese merhaba... Önceliğin bana verilmiş olması, emin olun Hümeyra da uyuyan Ağrı dağının tekrardan harekete geçmesi kadar etki yaratmıştır. Bunun çekişmesi bilirsiniz ki, onun müthiş espri ve benzetmeleri ile devam edecektir. Konumuza dönecek olursak? Dükkânımı büyütüp güzel bir iş yerine sahip oldum. Çalışanlarımla en kısa sürede Halfeti'nin en çok tercih edilen kadın giyim markası hâline geldik. Bunun için çok mutluyum ve tahmin edersiniz ki havalara uçuyorum. Şimdi de hakkımda merak ettiğiniz bir diğer şeyi söyleyeyim. Evet, hâlâ bekâr bir kadın olarak devam ediyorum hayatıma. Her ne kadar "Kankam evde kaldı." diyerek salya sümük ağlasa da Hümeyra'm, ben şimdilik böyle iyiyim arkadaşlar. Severek öldüresim geliyor Hümocuğumu, ama bir zamanlar olsa direkt yapardım. Şimdiyse tahmin edersiniz ki bunu yeğenim Lara yüzünden yapamıyorum. Her şey senin için teyzem. Annene dokunmuyorsam eğer, senin güzel hatırın içindir. Sen ona sakın uyma, bu kent ikinci bir Hümo vakasını kaldıramayacak kadar lodos etkisi yaratan anneni gördü hayatım. Sen uslu uslu otur yerinde emi güzel kelebeğim? Kalp... (Kamu spotu gibi oldu) Neyse... Lafı daha fazla uzatmayayım. Müşterim var, şimdi bekletmek olmaz. Haydi, benden bu kadar. Asi ve Ömer'in hikâyesinde bize eşlik ettiğiniz için güzel yüreklerinizde her zaman yer vererek misafir ettiğiniz için teşekkür ederim. Hoşça kalın...
•*•*•*•*•
Hümeyra Şerifoğlu...
Yazıklar olsun! Sözü önce Melo'ya verdiniz. Üst katta, kulağımın dibine doğru ikinci kaynanam gibi çemkiriyor. Bana bak lan Vicdansız Kraliçe? Her bir şeyi duydum lan ben! Tuti’yle, sen de tek bir beyin hücresi bırakmamak için mekânına geleceğiz. Ben gelene kadar, sakın bir yere kıpırdama! Çenemi hiç kapanmamak üzere açacağım ben çünkü. Kızıma da miras mektubu gibi dipnot düşmüşsün... Kurban ol sen bana emi! Halfeti bizi çok güzel kaldırır tamam mı? Bakma sen kuzum sen bu evde kalmış teyzene. Annenin yolundan emin adımlarla devam et. Neyse efenim, nereden başlayalım konuşmamıza? Ay valla sert mizaçlı görünen bana bakmayın, yoksa çok elit ve hanımefendi bir kişiliğim vardır. Pambıh gibi kızım yani... Arada bu, yukardaki şahsın oyununa geliyorum. Oysa Asicim çiçek gibi... Aha, bu Melis gibi cadı mı? Değil tabii ki! Söze nereden devam edeyim, hah tamam buldum. Âşık olduğumu zaten biliyorsunuz. Çok güzel bir Kalas'a âşık oldum hem de. Yakışıklı mı yakışıklı, boylu mu boylu, boslu mu boslu. Yan gözle bakanın devamını getirmeme gerek var mı? Duyamadım? Güzel... Arada odunluk yapsa da varlığıyla ısınıyorum. Bir de tatlı mı tatlı bir kızım oldu. Kayahan ve Lara bu hayatta başıma gelmiş en güzel hediyeydi. Onlar benim ailem, canım, kanım oldular. Ne ağlaması ayol? Gözüme sadece toz kaçtı. Şükür çok mutluyum. Arada minik kızım yoruyor olsa da yaşamak istediğim hayatı yaşıyorum. Hâlâ Oburum ve bu asla değişmeyecek. Bu nasıl insan demeyin lütfen. Acıkınca sizin de insanlıktan çıkar gibi yediğinizi biliyorum. Saklamayın şimdi... Can boğazdan gelir diyerek yemeye devam millet. Hangi Boğaz'dan? Ah vurmayın tamam... Kötü espriydi kabul... Kocam geldi, hadi bana müsaade evli bir kadın olarak görevlerimi layıkıyla yerine getirmem gerekiyor. Asi ve Ömer'in hikâyesinde bize eşlik ettiğiniz için hepinize tek tek teşekkür ediyorum. Çokça seviliyorsunuz... Aman be! Tamam, tamam sadece kızlar... Malum kıskanç bir kocam var. Hoşça kalın...
•*•*•*•*•
Kayahan Şerifoğlu...
Eve gir, eve... Ben şimdi geliyorum, karıcım. Herkese merhaba... Hümeyra'yla tanıştıktan sonra aşkın ne olduğunu öğrendim. O bana nefes oldu, ben de ona. Âşık adamın hâlinden herkes anlar öyle değil mi? Çok kıskanç bir adam olup çıksam da yıllar geçse de Hümeyra'ma olan sevgim hiç bitmeyecek ve bu kıskançlığımda tükenmeyecek. Bana dünyanın en güzel hediyesini bahşetti kızımız, Lara'yı... Baba olma duygusunu en doruklarda yaşıyorum ben şimdi. Bütün kalbimle ikisini seviyorum. Onlar, benim bu hayattaki en güzel mucizelerim. Şimdi gitmem gerekiyor. Malum, ilgilenmem gereken bir tatlı belam daha var. Bütün gün burnumda tütüp durdu minik kızım. Asi ve Ömer kardeşimin hikâyesinde bize eşlik ederek hayatımıza dâhil olduğunuz için memnunuz. Umarım siz de memnunsunuzdur. Sevgiyle kalın, Hoşça kalın...
|
0% |