@mavikelebek_04
|
(Toygar Işıklı ~ Ben Ölürsem) "Ömrünün sonuna ulaşan ilk kelebek.. Bu belki ilkti ama son olmayacağını kimse bilemezdi..." Salonda karşılıklı oturmuş abimin konuşmasını bekliyordum. Derin bir nefes almıştı. “En başından başlıyorum. Sadece dinle.” Başımı salladım. “Yıllar önce öğrendim. Babam bizi terk edip gittikten sonra. Okula ara verip işin başına geçtiğim zaman. Babam.. Sadece holding sahibi değilmiş. Aynı zamanda yer altı iş adamıymış. En iyilerinin bulunduğu bir masa var. O masada toplam dört önemli isim var. Onlardan sonuncusuda babam'mış. Annem bunu öğrenince başlamış anlaşmazlıkları. Babam ortadan kaybolunca her şey bana devredildi. Bu işlere bulaşmayı asla istemedim. Ama mecbur bırakıldım. Masada en son sözü geçendim. Diğer büyükler izin vermediler. Soylu denen herifte benden üstün geliyordu. Şuan öyle değil. Diğer büyükler sıralamayı değiştirdi. Babamdan daha iyi olduğuma kanaat getirdiler. Bu durumu kabullenemedi. Benimle anlaşmak istedi ama kabul etmedim. Bu duruma öfkelendi ve gururuna yediremedi. Bu yüzden beni seninle tehdit ediyor.” Sakin kalmak için içimde büyük bir savaş veriyordum. Hepsi babamın beceriksizliği yüzündendi. Bizi terk edip gittiği yetmiyormuş gibi birde abimin başını yakmıştı. Onu böyle bir cehenneme mahkum ettiğine inanamıyordum. Oturduğum yerden ayağa kalktım. Benim kalkmam ile bakışları bana dönmüştü. “Biliyordum.” Kaşları çatılırken ayaklanmıştı o da. “Ne demek biliyordum?” Derin bir nefes aldım. Hızlı adımlarla odama çıkmış ve kasamdaki notları ve fotoğrafları alıp geri inmiştim. Elimdekileri ona uzattım. Alıp okuduğu sıra konuştum. “Mavi Kelebek diye biri. Notlar gelmeye başladı. Hayatımın bana ait olmadığını ima eden notlar. Ardından senin fotoğrafların geldi. Sonrasında Antalya'da bir yetimhane ismi. Neler olacağını merak ettim. Kim olduğunu. En önemlisi de, hayatım hakkında benden çok şey bilmesini merak eettim. Sana önceden söylemem gerekirdi belki. Ama söyleyemedim.. Sen benden bir çok şeyi sakladın. O fotoğrafların gerçek olmasından o kadar çok korkmuştum ki. İlk gördüğümde gözüme bir gram uyku girmedi. Ceylan'la birlikte sahilde sabahladım o gün. Gölgesine sığınıp saklandığım o güçlü ağacı, devirmelerinden korktum ben. Baba, anne, abi, kardeş, arkadaş.. Her şeyim olan o insanın böyle korkunç bir işin içinde olmasından o kadar çok korktum ki. Nereye sığınacağımı şaşırdım.. Çünkü benim tek sığınağım sendin abi…” Gözlerimden süzülen yaşlar ile baktım ona. Onunda gözleri dolmuştu. Tam konuşacağı sırada sıkıca sarıldım ona. Duymak istemiyordum. Artık daha fazla konuşmak istemiyordum. Kollarını bana sardığında sessizce ağlamaya devam ettim.
⨕🦋⨕ Abimle olan konuşmamızın ardından güvenliğimden emin olmak için bir şeyler yapacağını söylemişti. Tekrardan not gelirse mutlaka ona söylememi tembihlemişti. Şimdi ise kızlarla her zamanki kafemizde buluşmuş sessizce oturuyorduk. Tuhaf bir şekilde Ceylan gelmemişti. “Ceylan son günlerde bir tuhaf. Sizde fark ettiniz'mi yoksa ben’mi yanlış anlıyorum.” Elçin'in konuşması ile onu onayladım. “Hayır. Bende fark ettim. Son zamanlar da bir tuhaf davranıyor. Sürekli telefonda. Kiminle konuştuğunu bile söylemiyor.” Nur'un söyledikleri ile geçen günkü konuşmamız geldi aklıma. “Evet bende fark ettim. Geçen gün sevgilin'mi var diye sorduğumda inkar etti. Başka bir şey olmalı.” Beni onaylamışlardı. “Umarım geçici bir durumdur. Buluşmamıza bile gelmediğine göre kesin bir şey var.” Nil'i sessizce onayladık. Ardından başka konulardan sohbet etmeye başladık. Antalya olayı konu açıldığında gerçekleri onlarla da paylaştım. Başta tabiki baya bir şaşırmışlardı. Onlarda beklemiyordu abimin böyle bir işin içinde olduğunu. Saat beşe gelirken çalan telefonuma baktım. Gizli numaraydı. Telefonumu alıp kafeden çıktım. Aramayı cevaplayıp karşı tarafın konuşmasını bekledim. Robotik kalın bir ses ile. "Gerçeklerin sadece ufacık bir kısmını öğrenmiş olabilirsin Umay Karahan. Ama bu öğrendiklerin, öğrenecek olduğu şeylerin yanında bir hiç." Telefon yüzüme kapandığında şok içinde kalakaldım. Ne saçmalamıştı şimdi bu? Daha ne vardı öğreneceğim? Kendime gelip silkelendim. Ardından yüzümdeki ifadeyi değiştirip hiç bir şey olmamış gibi kafeye geri girdim.
⨕🦋⨕ İki gündür Ceylan'a ulaşamıyorduk. Başına bir şey gelmesinden çok korkuyordum. Evine doğru gittiğim sırada etrafta duyulan siren sesleri ile kalbim ağzımda atıyordu. Telefonumda ki bildirimlerin ardı arkası kesilmezken gelen aramayı cevapladım. “Alo Umay. Nerdesin?” Neva’ nın sesi arabayı doldururken onu yanıtladım. “Ceylan'ın evine gidiyorum. İki gündür ona ulaşamıyoruz. Kontrol etmeliyim.” Derin bir nefes almıştı. “Anladım. Sen onu kontrol et ardından hemen eve geç. Şu intihar olayları tekrardan patlak verdi ve bu sefer durum çok ciddi duruyor. Söz konusu toplu intihardan bahsediliyor.” Ardı arkası kesilmeyen bildirimlerin sebebi belli olmuştu. “Tamam. Haberleşiriz.” Aramayı sonlandırdığımız sırada Ceylan'ın evine gelmiştim. Direk arabadan inmiş ve binaya girmiştim. Asansöre binip dairesinin olduğu kata çıktım. Asansörden inip hızlı adımlar ile kapısına gidip zili çalmaya başladım. Üst üste zile basıyor ve kapıya vuruyordum. Bir kaç dakika sonra kapı aralık bir şekilde açılmıştı. Aralık kapıdan bana bakan Ceylan ile rahat bir nefes aldım. “Allah'ım. Neredesin kızım sen iki gündür?!” Öksürmüş ve burnunu çekmişti. “Grip olmuşum. İçeri gelme sanada bulaşmasın şimdi. Yeni kendime geliyorum. Aslında arayacaktım seni. Endişelendirdiğim için özür dilerim.” Bir süre ona bakıp dediklerinden emin olmaya çalıştım. “Anladım. Sorun değil. Doktora gittin'mi?” Başını sallamıştı. “Gittim. İlaçlarımı da aldım. Merak etme iyiyim ben. Eve dön. Seni ararım.” Yüzüne baktım bir süre. Ardından onu onaylayıp asansöre ilerledim. İçim hiç rahat değildi. Onu o şekilde bırakmak istemiyordum. Ama fazla ısrar edemezdim. Aramızda ters bir durum olmasını istemiyordum.
⨕🦋⨕ Eve geldiğim gibi abime haber vermiştim. Ardından odama çıkıp kendimi yatağa attım. Kızlara Ceylan'ın hasta olduğunu mesaj atıp tavanı izlemeye başladım. Sessiz odayı dolduran bildirim sesi ile kapadığım gözlerimi açtım. İçimde yoğunlaşan kötü his ile uzandığım yataktan doğruldum. Yanımda duran telefonu elime aldım. Gelen numara kayıtlı değildi. Mesajı açtım. "En sevdiklerinden başlıyorum küçük Karahan. Etrafında değer verdiğin her kim varsa tek tek elinden alacağım. İlk kurbana veda et... ~ Soylu" Gönderdiği mesaj tedirgin etmişti. Kime veda edecektim? İçimdeki korku dolu o ağır ve berbat his artarken başka bir mesaj daha gelmişti. Yatağın ucuna yaklaşıp ayaklarımı yere sarkıttım. Bu seferki mesaj bir videoydu. Korkuyla açtım videoyu. Ekranda gözleri yaşlı. Ağlamaktan bitap düşmüş bir Ceylan belirirken nefesim kesilmişti. “Kelebek. Senden sakladığım için beni affet. Bu video, hem sana olanları baştan sona anlattığım hem de veda ettiğim bir video olacak.” Gözlerim dolarken elimle ağzımı kapattım. Titrek bir nefes verirken yanağından süzülen yaşları silmişti. Ardından acı dolu bir tebessüm oluştu yüzünde. “Bir ay kadar önce tanıştım onunla. O zamanlar çok nazik ve ilgili biriydi. Zaman geçtikçe ona aşık olduğumu sandım. Ama sadece bir hevesmiş.. Sonradan gerçek yüzünü gördüm. Size söylemeye korktum. Bana şiddet uyguladığını, beni sizinle ve ailemle tehdit ettiğini hiç kimseye söyleyemedim. Çok korktum kelebek. Kayboldum ben. Evimin yolunu kaybettim. Işığımı.. Umutlarımı kaybettim…” Gözyaşlarım süzülürken o da benim gibiydi. Titreyen sesiyle konuşmaya devam etti. “Sana başka bir haberim daha var aslında. Bu sabah öğrendim. Sen gelmeden önce… Tebrik ederim. Teyze oluyorsun!” Beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Hıçkırıklarım odayı doldururken izlemeye devam ettim. “Ama bu bebeğin doğmasını istemiyorum kelebek. Eğer doğar ve onun gibi biri olursa diye korkuyorum. Bu yüzden bir karar verdim.. Bu kararım için belki beni asla affetmeyeceksiniz. Ama buna mecburum. Artık dayanamıyorum kelebek.” Oturduğu yerden kalkmış ve kameranın biraz uzağına gitmişti. “Hayır! Hayır, hayır! HAYIR!!” Çığlığım evde yankılanırken tekrardan sesi duyulmuştu. İşte o an elindeki silahı fark ettim. “Seni, sizi çok seviyorum kelebek. Hoşça kalın…” Ardından patlayan silah ile telefon elimden düşmüştü. “HAYIR!!! CEYLAN!!!” Sesimi duyan abim odaya dalınca titreyen bacaklarım ile ayağa kalktım. Hızla kapıdaki abimi kenara itmiş ve evden çıkmıştım. Peşimden bağıran abimi umursamadan arabama binmiş ve bulanık görüşüme rağmen Ceylan'ın evine doğru sürmeye başlamıştım. “Hayır, hayır. Ölmedin. Ölmedin. Hayattasın yaşıyorsun. Ölmediniz. ÖLEMEZSİNİZ!!! ÖLMEDİN!!!” Boğazım yırtılırcasına bağırıyordum. ⨕🦋⨕ Ceylan'ın evinin olduğu sokağa girdiğim an her şey benim için bitmişti sanki. Arabayı hızla kenara çekip arabadan indim. Korkan adımlar ile ambulans ve polislerin olduğu kalabalığa yaklaştım. Siyah ceset torbası ile çıkan ambulans görevlilerini gördüğümde direk önlerini kestim. “Durun! Kardeşimi götüremezsiniz!!” Polisler beni tuttuğunda yalvarırcasına konuştum. “Lütfen! Yalvarırım emin olayım. O olmadığından emin olmam lazım. Lütfen!” Birbirlerine bakmış ardından cenaze nakil aracına konan bedene gitmeme izin vermişlerdi. Korkan adımlarla yaklaştım arabaya. Titreyen ellerim ile torbayı açtım. Gördüğüm beden ile elimle ağzımı kapadım. “CEYLAN!!!!” Feryadımın ardından polisler gelmiş ve beni ondan uzaklaştırmışlardı. Çaresizce çırpınıyordum. “KARDEŞİM!!! HAYIR!! ÖLMEDİ!! ÖLEMEZ!!! CEYLAN!!!” Haykırışlarımı kimse duymamıştı o gün. Abim gelip beni sıkıca sarmıştı. O da göz yaşları içerisindeydi. “Güzelim. Güzelim sakin ol. Lütfen.” Fısıltılı sesi kulaklarımı doldursa da umursamadım. Kolları arasından kurtulup giden cenaze arabasının ardından koşmaya başladım. Lakin sendelemiş ve dizlerimin üzerine düşmüştüm. Yere sürten dizlerim ve ellerim çizilmişti. Fiziksel acım şuan ruhumdaki acıyla kıyaslanamazdı bile. Öylece o şekilde haykırarak ağladım..
⨕🦋⨕ 2 Gün Sonra... Hepimiz mezarlıktaydık. Üstüne toprak atılan kardeşimi yere çökmüş çaresizce izliyordum. Kızlarda benim gibi bitik bir haldelerdi. Elimin altında ki toprağı yumrukluyordum. O an Vera teyze çarptı gözüme. Baygın bir şekilde bakıyordu karşısında ki mezara. Güney amcada ondan farksız değildi. İkiside benim gibi bitik belkide benden daha beter durumyadılar. Gitmişti... Kardeşim beni bırakıp gitmişti. Daha ilk gün anne rahmine düşen yeğenim ile göçmüştü bu dünyadan. Bana kelebek diyen kız, bir kelebek misali bir anda göçüp gitmişti... Kim verecekti bunun hesabını? Kim alacaktı o pislikten intikamını? Benim bu gün arkadaşım, kardeşim ölmüştü. Benim bir parçamı, kesip almıştı benden… Dağılan kalabalığın ardından kızlar Vera teyzeye destek olmak için onlarla gitmişlerdi. Ben istememiştim. Abim biraz uzağımda beni izlerken çöktüğüm yerden kalktım. Sersem adımlarla mezara yaklaştım. Yanına çöktüm direk. Ellerim toprağında gezerken titrek bir nefes verdim. “Kardeşim…” Fısıltım boş mezarlıkta yankılanmıştı. Yanına uzandım ve toprağına sarıldım. “Asıl sen beni affet. O gün seni bırakıp gitmemeliydim. Her ne olursa olsun o eve girmeliydim. Çok pişmanım Ceylan.. Lütfen sen beni affet olur'mu?” Fısıltımın ardından gökgürlemişti. Üstüme yağan yağmuru umursamadan uzanmaya devam ettim. Abim yanıma gelmiş ve beni yerden kaldırmıştı. “Artık gitmeliyiz Umay. Hasta olacaksın yoksa.” Başımı olumsuzca salladım. “Hayır. Hayır gidemem. Onu burada bırakamam abi. Ceylan çok üşür. Zaten hastaydı. Daha çok hastalanır. Hem yeğenimde var. Onunda hastalanmasına izin veremem. Gitmiyorum hiçbir yere!” Fısıltısı doldurdu bu sefer kulaklarımı. “Umay. Yapma böyle güzelim. Lütfen..” Beni kendine çekip sıkıca sarıldığı an bırakmıştım kendimi. Haykırışlarım mezarlığı inletirken abim sessizce sarılıyordu bana. Benim bugün bir parçamı alan o heriften gün gelecek her şeyini alacaktım. Bu benim kardeşimin ve doğmamış yeğenimin, kanlı gözyaşlarının üzerine ettiğim yeminimdi…
⨕🦋⨕ 1 Hafta Sonra... Bir hafta.. Tam bir haftadır ne evden ne de odamdan asla çıkmıyordum. Çıkamıyordum aslında. Kendimi bildim bileli yanımda hayatımda olan insan bir anda hayatımdan çıkmıştı. Odamda cam kenarı köşem de oturmuş dışarıyı izliyordum. Derin bir nefes alıp ıslak yanaklarımı sildim. Oturduğum köşeden kalkıp dolabıma ilerledim. Havalar ısındığı için beyaz uzun askılı bir elbise aldım. Ceylan'ımın en sevdiği renk. Aklıma ilk gösterisi geldi. Bembeyaz tütüsü ile sahnede bir tüy gibi ordan oraya süzülüşü. Muazzamdı.. Hazırlandıktan sonra telefonumu alıp abime haber verdim ardından odamdan çıktım. Kadriye teyze beni fark edince hem şaşırmış hem de sevinmişti. “Ah güzel yavrum. Çıktın sonunda odandan.” Zoraki bir tebessüm ettim. “Ben dışarı çıkıyorum. Bu akşam gelmem. Abimin haberi var.” Beni başı ile onaylamıştı. Evden çıktıktan sonra hazırda bekleyen şoförün yanına gittim. Kapımı açtığı arka koltuğa geçip camdan dışarıya döndüm. Şoför yerine geçtiğinde konuştum. “Ceylan'ın evine.” Beni onaylamış ve arabayı çalıştırmıştı. Son olanlardan sonra abim asla tek kalmama izin vermiyordu. Evdeki koruma sayısını da arttırmıştı. Gün içinde sürekli Kadriye teyzeyi arayıp beni soruyordu. Onun dışında intihar olayları yine durulmuştu. Kızlar sürekli aramışlardı. Ama hiç birini açmamıştım. Cenaze günü Vera teyze Ceylan'ın evinin anahtarını bana vermesi için abime vermiş. Dün gece odama gelmiş ve anahtarı odama bırakmıştı. Araba tanıdık sokağa girince o günkü çaresizliğimi tekrardan hissetmiştim. Gözlerim dolmaya başladığı sırada araba durmuştu. “Beni beklemene gerek yok.” Beni onayladığında arabadan inmiştim. Durup binaya baktım. Aklıma ona geleceğimi söylediğim her seferinde burada beni bekleyişi gelmişti. Titrek bir nefes alıp o zor olan ilk adımı atmış ve binaya girmiştim. Asansöre binip Ceylan'ın evinin olduğu kata çıktım. Asansörden indiğimde istemsizce nefesimi tutmuştum. Karşımda duran kapı ile öylece durmuş bakışıyordum. Elimde tuttuğum anahtara kaydı bakışlarım. Korkuyordum.. Aklıma sürekli o video geliyordu. Abim videoyu kendine gönderdikten sonra benim telefonumdan silmişti. Her ne kadar silmemesi için ısrar etsemde.. Titreyen ellerim ile anahtarı zorlukla kapıya takmıştım. Kapıyı açtığım gibi tekrardan dolmuştu gözlerim. İçeri girip kapıyı ardımdan kapadım. İlk olarak videoyu çektiği yere, salona geçmiştim. Her şey bıraktığı gibiydi. Her ne kadar temizlense de leke bariz belli oluyordu. Dizlerimin üzerine çöktüm öylece. Bir süre o şekilde orada oturmuş ve ağlamıştım. Havanın karardığını fark edince ıslak yanaklarımı silmiş ve ayaklanmıştım. Ceylan'ın odasına girip etrafa baktım. Yatağının üzerinde duran küçük kutu ve yanında küçük beyaz bir tavşan peluşu ile duraksadım. Yatağa gidip kenarına oturdum. Kutu ve peluşu elime aldım. Peluş çok güzeldi. Yüzümde oluşan tebessüm ile kucağımda tuttum peluşu. Küçük kutuyu açtığımda gördüklerim ile elime ağzımı kapadım. Kutudaki pozitif hamilelik testi ve yanında duran beyaz bir çift bebek patiği ile tekrardan dolmuştu gözlerim. “Kardeşim…” Kısık feryadım boş ve soğuk hissettiren evde yankılanmıştı. Küçücüktü.. Elime aldım beyaz patikleri. Altında duran ultrason kağıdını fark edince yüzümde acı bir tebessüm oluşmuştu. Yanaklarımdan süzülen yaşlar eşliğinde peluşu bırakıp ultrason resmini aldım elime. “Küçüğüm… Teyzecim. Affet beni. Sende bana küsme olur'mu? O gün anneni yalnız bıraktığım için affet beni…” Fısıldadım acı ile. İçim yanıyordu. O kadar suçlu hissediyordum ki. Beni affettiğini ondan duymaya ihtiyacım vardı. Bir tek ondan duyarsam eğer kendimi suçlamayı bırakacak gibiydim. Ultrason fotoğrafının arkasını çevirdiğimde gördüğüm yazı ile tekrardan yanaklarım ıslanmıştı. "Hoş geldin yavrum... Meleğim. İyi ki geldin bana. İlk duyduğum andan itibaren, seni sağlıkla kucağıma alıp o cennet kokunu içime çekmeyi diliyorum. Kız yada erkek ol hiç fark etmez. Ama eğer kız olursan ismini Uzel koymak istiyorum annecim. İsmin Umay teyzenden, anlamı ise Neva teyzen gibi becerikli ol diye. İkisi de benim çocukluğum. Onları benim gibi çok çok sev meleğim..." Yanaklarımı silip derin bir nefes aldım. Elimdekileri kutuya geri koyup geri ayağa kalktım. Odanın içinde dolanmaya başladım. Gardırobunu açıp içindeki giysilerinde gezdirdim bakışlarımı. Masasına yaklaştım. Çekmeceleri açıp baktığım sırada gördüğüm defter tanıdık gelmişti. Defteri alıp tekrardan yatağa geçtim. Kenarına oturup defteri açtım. Her okuduğum sayfada hem gülmüş hem ağlamıştım. İlk tanıştığımız zamandan bugüne kadar en güzel ve en kötü günlerini yazmıştı. Yakın tarihlere geldiğim de okuduklarım ile şok olmuştum. Bunlar iyi yada kötü anıları değildi. Bu ölüme gittiğini bile bile yaptıklarını yazmıştı. "Bugün biri ile tanıştım. İlk kez bir adamın bu kadar düşünceli ve nazik olduğunu gördüm. O mükemmel biri..." Devamında o adamla kafede tanıştığını anlatıyor ve onu bolca övüyordu. Diğer sayfaya baktım. "Sürekli karşılaşıyoruz. Sanırım kader birlikte olmamızdan yana. Onunla her sohbet edişimde çok keyif alıyorum. Bugün bir şey fark ettim onunla konuşurken. Sanırım.. Ondan hoşlanıyorum..." Başka bir sayfada. "Bu gece beni yemeğe davet etti! Çok heyecanlı hissediyorum. Umarım rezil olacak bir şey yapmam..." Diğer sayfa.. "Geceyi onunla geçirdim! Belki bir hata yaptım ama hayatımda ilk kez böyle hissediyorum. Sanırım ona gerçekten aşık oldum..." Nefesim daralmıştı. Her okuduğum satır gittikçe kötüleşiyordu. "Sanırım çok büyük bir hata yaptım. Onu çok yanlış tanımışım! Beni böyle kandırdığına inanamıyorum! O Umay'ın bana anlattığı adammış. Çok salağım.. Resmen arkadaşıma yaklaşmak için beni kullanmış..." Kardeşime böyle bir şey yaptığına inanamıyorum. Onun duygularıyla oynamış. Sırf abim ve bana yakın olmak için.. "Farkında olmadan ona Umay'ın Antalya'da olduğunu söyledim. Umarım ona bir şey olmaz. Yoksa kendimi asla affetmeyeceğim..." Ben seni affettim kardeşim.. Umarım sende beni affedersin. "Umay'ın durumu çok kötü. Çok pişmanım. Hepsi benim hatam. En başında o adama güvenmemem gerekirdi.. Kendimi asla affetmeyeceğim. Ona hissettiğim şey aşk değilmiş. Sadece bir hevesmiş.. Aşk... Çok başka bir şey olmalı. Aşk, böhle kolayca kullanılacak bir şey olmamalı..." Usulca süzülmüştü yanaklarımdan yaşlar. "Sanırım sona yaklaştım. Herkesten uzaklaştığımı hissediyorum. Ailem ve arkadaşlarım. Hepsini itiyorum kendimden. Hasta hissediyorum. Sürekli midem bulanıyor. Aklımdaki düşüncenin gerçek olmamasını diliyorum.. Geçen gün evime geldi. Benden istediği şey korkunçtu. Çağrı abinin çalışma odasından dosya çalmamı istedi. Yapmayı reddedince... Beni dövdü. İlk kez. Babam dahi kimseden şiddet görmeyen ben, o gece en kötüsünü yaşadım. Korkuyorum... Lütfen biri beni kurtarsın..." “Seni kurtaramadım..” "İstediklerini yapmıyorum diye her defasında beni dövüyor. Kimseye anlatamıyorum. Eğer anlatırsam beni öldürmekle tehdit ediyor. Her gece evimin önünde gezen adamlarını görüyorum. Çok çaresiz hissediyorum..." Onu bu kadar korkutup çaresiz bırakmıştı. İçimde oluşan nefret ve öfke çok fazlaydı. Okumaya ara verip cama yaklaştım. Temiz hava almak için camı açtım. Her okuduğum satırda yazdıklarını yaşadığını düşünmek... Onunla daha yakından ilgilenmeliydim. O her seferinde benimle ilgilenirken, ben onu unutmuştum. Hepsi o saçma notlar yüzündendi. O saçma notların peşinde dolanırken onu ihmal etmiştim. Elimdeki defteri açtım. Son sayfaydı. "Bu son sayfam olacak. Bu gün test yaptım ve pozitif çıktı. Yarın doktora gideceğim. Bunun olmasını hiç istemiyordum. Şimdi ne olacak? Öğrendiğinde bana ne yapacak? Bebeğini kabul eder'mi? Eğer etmezse.. Etmesin. Ben bebeğime en iyi şekilde bakarım. Belki hayallerim yarım kalmıştı, ama bu bana gelen bir mucizeydi.. Küçük mücizem..." Nefes alamıyordum. Defteri yatağın üzerine bırakıp evden çıktım. Küçüklüğümüzdeki anılarımız gözümün önünden bir bir geçiyordu. Binadan çıktığım sıra yağmur bastırmıştı. Öylece yürümeye başladım. Yağmur üzerimdeki ince askılı elbiseyi sırılsıklam yapmıştı. Yanımda telefonum hariç hiç bir şey yoktu. Nefes alamadığım hissederken bir duvara tutundum. Sakinleşmek için derin nefesler alıyordum. Kardeşim onca şey yaşadı ama ben o öldükten sonra öğrenmiştim. Duvara yaslanıp gözlerimi kapadım. Yüzüme düşen yağmur damlaları gözyaşlarım ile birlikte akıp gidiyordu. “Umay?” Duyduğum ses ile gözlerimi açıp karşımda ki bedene baktım. Şemsiyesi ile karşımda dikilen Aren şaşkın bir şekilde bana bakıyordu. “Bu halin ne?! Tut şunu.” Elindeki şemsiye’ yi elime tutuşturmuş ardından üzerindeki ceketini çıkarıp omuzlarıma örtmüştü. Şemsiyeyi eline alıp omuzlarımdan bana destek verdi. “Hadi gel seni evine bırakayım.” Başımı olumsuzca salladım. “Hayır. Benim gitmem gerek.” Omuzlarımdaki ceketini eline verip çaresizce koşmaya başladım. Arkamdan koşmuş ve bana seslenmişti ama durmamıştım. Ayaklarımın beni nereye götürdüğünü bilmeden öylece koştum. Ayağımın takılması ve düşmem ile başımı kaldırıp etrafıma baktım. Geldiğim ev ile şaşırmıştım. Neden burası? Kapının açıldığını duyduğumda bakışlarım orayı buldu bana şok içinde bakan sarışın kız ile çaresizce ona bakıyordum. “Bana, yardım et..” Fısıltımın ardından gözlerim kararmış ardından öylece düşüp bayılmıştım…
|
0% |