@mavikelebek_04
|
(Cem Adrian ~ Ben Seni Çok Sevdim) “Kelimesiz kalan cümleler…” Duyduğum sesli konuşmalar ve gülüşler ile gözlerimi açmıştım. Bulunduğum sade renklerin hakim olduğu odada gözlerimi gezdirdiğim sıra aşağıda ki sesler dikkatimi çekmişti. Uzandığım yataktan kalktığımda, üzerimdeki kıyafetlerin değiştirildiğini fark ettim. Muhtemelen kızlardan biri vermiş olmalıydı bu giysileri. Odadan çıkmış ve aşağı kata inmiştim. Merdivenlerin hemen yanında geniş sürgülü kapılar açıktı. Neşe ve Zehra hariç hepsi içeride oturmuş sohbet edip gülüşüyorlardı. Sürgülü kapının kenarından onları izlerken Kerem’ in yaptığı tuhaf hareketlere Emre ve Çağın kızıyor. Diğerleride onlara gülüyorlardı. Defne, Meriç'in yanında oturmuş Kereme laf atıyordu. Ardından çıkan laf dalaşı ile ortam kaosa bürünmüştü buda beni güldürmüştü. Benim sesimi duydukları sıra hepsi bir anda bana dönmüştü. O sırada mutfaktan elinde içeceklerin olduğu tepsi ile çıkan Zehra yanımda durmuştu. Herkesin bakışları üzerimdeyken çok gerilmiştim. Gerildiğimi anlamış olmalı ki içeriye kısa bir bakış atıp bana bakmıştı. “Gel hadi.” Zehra'nın fısıltısı ile onnun ardından içeri girmiştim bende. Benim ardımdan da Neşe gelmişti. Boş olan tekli koltuğa geçip oturdum. Küçük minderi kucağıma alıp onu sıkmaya başladım. Benim gelişim ile sessizleşmişlerdi. “Sizi rahatsız ettiğim için üzgünüm.” Karşımda yere oturan Zehra elinde getirdiği içecekleri orta sehpanın üzerine dizmişti. “Rahatsız etmedin. Sadece neden o halde olduğunu merak ediyoruz.” Alya'nın konuşması ile bakışlarım anlık onu buldu. “Cenazeden sonra evden hiç çıkmadın. Seni bir anda kapıda o şekilde bulunca şaşırdık doğrusu.” Öykü'yü başımla onayladım. “Sabah Ceylan'ın kendi evindeydim.. Ve…” Konuşamıyordum. Okuduklarım, öğrendiğim şeyleri dışa vurmakta zorlanıyordum. Ben bu haldeyken kim bilir o ne haldeydi. “Bir şey olmuş. Bak eğer yardım edebileceğimiz bir şeyse bize söylemen gerek.” Defne'nin konuşması ile bu sefer ona bakmıştım. Birbirimize baktığımız sırada hadi dercesine bakıyordu gözlerime. Titrek bir nefes aldım. “Bunu kimse bilmiyor. Kimseye söyleyemedim. Ailesine bile. Şimdi ilk kez size söyleyeceğim..” Biraz beklemiş ve kelimelerimi toparlamıştım. “Ceylan hamileymiş.” Söylediğim cümlenin ardından hepsi şok olmuştu. “Hassiktir…” Kerem'in fısıltısı ile ona kısa bir bakış attım. “Ve bebeğinin babası Soylu denen herif. Beni kaçıran kişi.” İyice şok olmuşlardı. “E yuh! Bu şerefsiz dibinize kadar girmiş.” Kerem'i başımla onayladım. “Günlüğünü buldum. İntihar etmeden önce yazdıkları. O da kısa süre önce öğrenmiş kim olduğunu. Gerçek kimliğini saklamış ondan.” Bir süre sessiz kalmışlardı. “Bizden nasıl bir yardım istiyorsun peki?” Meriç'in konuşması ile ona döndüm bu sefer. “O adamı bulmamda bana yardım edin. Ceylan'ın intihar videosunu bana gönderen oydu. Ve eminim ki bu bir intihar değil. Bunu yapmaya zorlayan o pislikti.” Kaşları çatılmış ve önüne dönmüştü. Hepsi düşüncelere daldığı sıra bir kişi konuştu. “Tamam. Yardım edeceğiz.” Defne'nin konuşması ve yardım etmeyi kabul ettiğini söylemesi ile şok olmuştum. Ondan böyle bir cevabı hiç beklemiyordum. “Defne benimle gelir’ misin?” Meriç ile birlikte dışarı çıkmışlardı. Onların çıkması ile diğerlerine döndüm. “Neden abinden değilde bizden yardım istiyorsun?” Çağın’ ın sorusu ile başımı salladım. “Çünkü kendisinin beni bu konudan uzak tutmak için her türlü şeyi yapacağından eminim. Ve ben bu konunun dışında kalması gereken en son kişi bile değilim. O pisliğe bunun hesabını sormam gerek.” Başını sallamıştı. Oturduğum yerden kalkıp onlara döndüm. “Ben artık eve dönsem iyi olur. Şey elbisem?” Sorarcasına kızlara baktığımda Neşe ayaklanmıştı. “Elbisen kurumuştur. Gel.” Onunla üst kata çıkmış ve uyandığım odaya girmiştik. “Sen burada bekle ben elbiseni getireyim.” Onu başımla onayladım. O odadan çıkınca odayı incelemeye başladım. Yatağın kenarında ki komidinin üzerinde duran telefonumu aldım. Ekranı kırılmıştı. Muhtemelen düştüğüm sıra elimde olduğu için fazla hasar almıştı. Duyduğum boğuk sesler ile bakışlarım camı buldu. Elimdeki telefonu yatağın kenarına bırakıp cama doğru yaklaştım. Meriç ve Defne konuşuyorlardı. Camı aralayıp dinlemeye başladım. Bu yaptığım belki doğru bir şey değildi ama ismimin geçtiğini duymuştum. Buda beni meraklandırmıştı. “Meriç neyin var artık söyleyecek’ misin?” Meriç kolunu Defneden çektiğinde gözlerinin içine baktı. “Neden kabul etin yardımı? Sen değilmiydin güvenme yakın olma diyen Defne?” Bir süre sessiz kaldı Defne. “Bilmiyorum çok kötüydü. Hem o kadar gaddar değilim. Belli ki çok kötü bir şey var başında.” Sinirle nefesini verdi Meriç. “Varsa var Defne. Hepimizi tehlikeye atıyorsun resmen farkında’ mısın?” Sözleri ağırdı. Ama Meriç bir yerde haklıydı. Benim yüzümden, hırsım yüzünden böyle tehlikeli bir işe bulaşmamak isteyebilirlerdi. “Haklısın. Ama bilmiyorum. Sanki yanında olmazsak bir şeyler eksik kalır gibi. Hem sen korkumaz’ mısın bizi Meriço?” Meriç kafasını Defne'ye çevirdi. Ufak bir gülüş sunmuş ardından kolunu omzuna atıp kendine çekti Defne'yi. “Ne pahasına olursa olsun. Son nefesime kadar sizi koruyacağım.” Meriç grup da ki herkesi seviyordu ama Defne onun için daha farklıydı. Bu gözle görülebilecek türden bir bağ idi. Abim ile benim gibi değil. Onlar daha farklı seviyorlardı birbirlerini. Daha sadık ve güven doluydu. Sanırım onlardan yardım istemek doğru değildi. Camı kapatıp yatağın kenarına oturdum. O sırada elinde elbisem ile gelen Neşe’ ye döndüm. Uzattığı elbiseyi alıp tebessüm ettim. “Teşekkür ederim.” Tebessüm etmiş ve destek verircesine omzumu kısaca sıkmıştı. O odadan çıkıp kapıyı kapatınca üzerimi değiştirdim. Kırık telefonumu alıp odadan çıktım. Geceyi burada geçirmiştim ve saat şuan öğlen saatlerine geliyordu. Aşağıya indiğim sıra içeri giren ikiliye kısa bir bakış attım. Salona girip diğerlerine döndüm. “Yardımınız için teşekkür ederim. Şimdi düşününce fark ettim. Sanırım sizide bu işin içine sürükleyemem. Ben bir kayıp verdim. Sizinde vermenize sebep olmak istemiyorum. Bu yüzden sizden hiç yardım istememişim gibi düşünün. Hoşça kalın.” Konuşacak gibi olduklarında arkamı döndüm. Kapıdaki iki bedene hiç bakmadan evden çıktım. Meriç doğruyu söylemişti. Ben kardeşim dediğim insanı kaybetmişken aynısının onlar için olmasına sebep olmak istemiyordum. Caddeye doğru yürümeye başladım. Caddeye geldiğim sırada önümde duran tanıdık araba ile duraksadım. “Umay!” Ardımdan seslenen Emre ile şaşırmıştım. Yanıma geldiğinde ona baktım. “Neden bir anda fikrini değiştirdin?” Omuz silktim. “Ben kardeşim dediğim insanı kaybettim Emre. Düşündüm. Sizi salonda eğlenerek sohbet edişinizi gördüm. Sonra, size bu konuyu açtığıma pişman oldum. Kendi kendime dedim ki. ‘Sen zaten kardeşini kaybettin. Ya onlarında başına böyle bir şeyin gelmesine sebep olursan?’ İşte bu yüzden fikrimi değiştirdim.” Ona kısa bir bakış atmıp ardından arabaya bindim. “Eve.” Başı ile onay vermiş ve arabayı sürmeye başlamıştı şoför. ⨕🦋⨕ Eve vardıktan sonra üzerimi değiştirmiş ve bahçeye çıkmıştım. Sandalyeye oturup karşımdaki boş sandalyeye baktım. Derin bir nefes alıp bakışlarımı bulutlu gökyüzüne çevirdim. Verandanın sürgülü kapısı açılınca bakışlarım orayı buldu. Elinde bir kupa buharı tüten kahve ile Kadriye teyze yanıma gelmişti. Elindeki kupayı önüme bıraktı. Acı bir tebessüm ederek yüzüne baktım. Yavaşça başını sallamış ve o da benim gibi tebessüm edip içeri girmişti. Kupayı elime aldım. Sakince düşünmeyi zorda olsa kesmiş bir şekilde kahvemi yudumluyordum. Sürgülü kapı tekrardan açılınca gelen kişiye bakmak için soluma döndüm. Verandaya çıkan beden ile şaşırmıştım. “Meriç?” İfadesiz bir şekilde yüzüme bakarken konuşmuştu. “Gelebilir’ miyim?” Şaşkınlığımı atıp önümdeki boş sandalyeyi gösterdim. O sırada Kadriye teyze ona da bir kupa kahve getirmişti. Kadriye teyze gidince ona döndüm. “Neden geldin? Size, sizden yardım istememişim gibi düşünmenizi istemiştim.” Başını sallamış kahvesinden bir yudum içmişti. “Bende sana neden vazgeçtiğini sormak için geldim.” Yüzüme ifadesiz bir şekilde bakınca derin bir nefes aldım. “Bunu bana Emre de sordu. Ona söylediğimin aynısını söyleyeceğim. Ben kardeşim dediğim insanı kaybettim Meriç. Ve sizin de bunu yaşamanıza sebep olmak istemiyorum.” Başını sallamıştı. “Bak Umay. Muhtemelen bahçedeki konuşmayı duymuş olmalısın. Biz yetim ve öksüz çocuklarız. Aileleri tarafından terk edilen kimsesiz’ leriz biz. Biz birbirimizin kimsesi olduk. Bizim senin ve o arkadaşların gibi ailelerimiz yok. Biz birbirimizin ailesi olduk. Bu yüzden onların başına bir iş gelmesini istemiyorum. Güvende ve huzur içinde hayatlarını sürdürsünler istiyorum. Anlatabildim’ mi?” Yüzümde bir tebessüm oluşmuştu. “Anlatabildin. Sadece söylediklerin arasında bir şeyi düzeltmek istiyorum. O aile dediğin şeye bende yabancıyım. Belki yetim ve öksüz değilim. Ama bir farkım olduğuda söylenemez doğrusu.” Yüzünde anlık bir şaşkınlık belirmişti. “Pardon ben öyle demek istememiştim.” Güldüm. “Sorun değil.” Derin bir nefes almıştı. Kahvemden içtiğim sırada bana bakıyordu. Merakla yüzüne baktım. “Sana yardım edeceğiz.” Söylediği ile şaşırmıştım. “Nasıl yani? Şey yani buna gerek yok. Söylediğim gibi. Hiç yardım ist-” Sözümü kesmişti. “İstedin. İstemediğini söylerken bile gözlerin yardım istiyor Umay.” Donup kalmıştım. Bakışlarımı kaçırdım ondan. Boğazını temizleyip ataklandı. “Ben artık gideyim.” Başımı salladım. Tam gideceği sırada ona seslendim. “Meriç. Teşekkür ederim. Bunu asla unutmayacağım.” Bana dönmüş ve ufak bir baş hareketi yapıp gitmişti. Derin bir nefes alıp kahvemin son yudumunu içtim. ⨕🦋⨕ Bahçede öylece otururken Kadriye teyze gelmişti. “Küçük hanım. Kapıda bir genç sizi soruyor.” Kaşlarım çatılmıştı. Kim gelmişti ki bu saatte. Onu başımla onaylayıp ayağa kalktım. Kapıya gittiğimde karşımda duran bedene baktım. “Aren? Ne işi var burada?” Gülümsemişti. “Dün seni o şekilde görünce aklım sende kaldı. Bende seni görmeye ve iyi olup olmadığını görmeye geldim.” İç ısıtan tebessümü ile bana bakarken gülümsedim. “Endişen için teşekkür ederim. Ben iyiyim.” Başını sallarken konuştu. “Sanmıyorum. Son olanlardan dolayı bunalımda olduğunun farkındayım. Kızlarla bile konuşmuyormuşsun. Nil söyledi. Bu yüzden buraya seni almaya geldim.” Şok içinde baktım yüzüne. “Beni almaya’ mı?” Ben onaylamıştı. “Biraz kafa dağıtmak her zaman iyi gelir.” Duraksadım. Gitmek doğru olur’ muydu? “Küçük hanım. Belki benim bir şey söylemem doğru olmaz ama bence git. Biraz temiz havanın kimseye zararı olmaz.” Kadriye teyzeye kısa bir bakış atıp Arene döndüm. “Peki tamam. Gidelim.” Kocaman gülümsemesi yüzüne yayılırken bende gülümsemiştim. İçimi kaplayan anlamadığım bir duygu beni iyi hissettirmişti. Kadirye teyze abimin bana yolladığı yeni telefonu ve ceketimi getirince birlikte onun arabasına doğru yürüdük. Arabaya binip kemerimi taktım. Aren arabayı çalıştırıp sürmeye başladığı sırada gördüğüm beden ile merakla ona baktım. “Aren bekle.” Durmuş ve merakla bana bakarken arabadan inip bize doğru bakan Meriç'in yanına gitmiştim. “Meriç?” Sorum ile arabadaki bakışlarını bana çevirmişti. “Şey ben telefonumu unutmuşum da.” Kadriye teyze içeriden getirdiği telefonu ona uzatınca almıştı. “O geçen kafede tanıştırdığınız çocuk değil’ mi?” Başımla onayladım onu. “Evet. Aren.” Başını sallamıştı. “Neyse siz bir yere gidiyorsunuz sanırım. Daha fazla oyalanma. Görüşürüz.” Başımı sallamış ve ona gülümseyerek kısaca el sallamıştım. Arabaya binip kemerimi taktığım gibi yola çıkmıştık. Bahçeden çıktığımız gibi arkama yaslanmış ve camdan dışarıyı izlemeye başlamıştım. “O şu Meriç denen çocuktu değil’ mi? Antalyada sana yardım eden.” Aren’ in konuşması ile ona kısa bir bakış atıp önüme geri döndüm. “Evet. Aslında geçen gün onların yanına gittim.” Başını sallamıştı. Sessiz kaldım. Benim konuşmadığımı görünce Aren de sessiz kalmış ve arabayı sürmeye devam etmişti. ⨕🦋⨕ Bir saattir yoldaydık ve en sonunda görünen renkli parlak ışıklar ile şaşırmıştım. “Aren?” Sorarcasına süzüne baktım. Gülümsemişti ardından otopark alanına girmiştik. Boş ve girişe yakın bir yer bulduktan sonra arabadan indik. “Kızlardan fikir almış olabilirim.” Demiş ve elini ensesine atıp bakışlarını benden kaçırmıştı. Yüzümde saklayamadığım bir gülümseme oluşmuştu. Küçükken Ceylan ve Neva ile ne zaman sınavlardan yüksek not alsak abim bizi lunaparka getirirdi. Tüm akşam doyasıya eğlenir bir sürü pamuk şeker yerdik. Gözlerim dolmuştu. Karşımda bana merak ve endişe içinde bakan bedene sıkıca sarıldım. Ardından fısıldadım. “Çok, çok teşekkür ederim Aren.” Kollarını belime dolamıştı. Kısa bir sarılmanın ardından ayrılmış ve heyecanla lunaparka doğru onu sürüklemeye başlamıştım. Lunaparkın içinde oradan oraya koşuyor küçük bir kız çocuğu gibi heyecanla dev oyuncaklara bakıyordu genç kız. Burası gerçektende ona iyi gelmişti. Küçüklüğündeki ki gibi hissediyordu. Sanki arkadaşı hâlâ onun yanındaymış gibi.. İlk önce hızlı trene bindiler. Ardından dev gondola. Sırayla tüm oyuncaklara bindiler. Zaman su gibi akıp gitti. Genç kız kafasında dönüp duran ve ona acı veren tüm o düşünceleri kısa süreliğinede olsa unutmuştu. Genç adam bunu başarabildiği için mutluydu. Onu tekrardan ilk tanıdığı zamanki gibi görmek içini rahatlatmıştı. Korku treninden indiklerinde ikiside kahkahalar içindeydi. Bir süre ara vermek için parkın içinde öylece yürümeye başladılar. Hediyelik dükkanı görünce Aren'i kolundan tutup oraya doğru çekiştirdim. İçeri girdiğimiz gibi süs eşyalarının arasında dolanmaya başladık. Gözüm şirin duran anahtarlıklarda gezinirken yanıma elinde tavşan kulaklı bir taç ile gelen Arene döndüm. Elindekini kafama takmıştı. Ardından ufak bir kıkırtı bıraktı. “Çok şirin durdun.” Kaşlarım çatılınca kahkaha atmıştı. Ardından telefonunu çıkarıp ikimizin bir fotoğrafını çekti. Ardından bana da göderdi. Fotoğrafa baktığımda istemsizce bende gülmüştüm. Kaşlarım çatılmış bir şekilde ona bakıyordum. O ise kameraya bakmış bir şekilde gülümsüyordu. “Bu fotoğraf bu günün hatırası. Hadi bayan tavşan gidelim ve eğlenceye devam edelim.” Gülmüş ve dükkandan çıkmıştım. Bir süre sonra o da yanıma gelince birlikte yürümeye devam ettik. Işık saçan atlıkarıncayı görünce duraksamıştım. Aklıma dolan anılar ile kaybolan düşünceler tekrardan aklıma dolmuştu. Elimden tutulup o tarafa doğru çekilince bakışlarım Aren’i buldu. Atlı karıncaya geçip boş olan koltuklu bir kısma oturduk. Atlıkarıncayı incelerken yüzümde oluşan tebessüme engel olamadım. Bakışlarım Aren'i bulduğunda gülümseyerek beni izliyordu. Bu durum biraz utanmama ve gerilmeme neden olurken bende ona bakmaya başladım. Ellerimi elleri arasına aldığında meraklı bakışlarım bu sefer ellerimizdeydi. İçimi kaplayan bu tatlı gerginlik ve heyecan kafamı karıştırıyordu. Ona baktığımda derin bir nefes alıp konuştu. “Umay. Belki doğru bir zaman değil. Ama eğer şimdi söyleyemezsem. Bir daha asla söyleyemeyeceğimi hissediyorum.” Merakla onu dinlemeye devam ettim. “Seni dinliyorum.” Bakışlarını ellerimize çevirmişti. “Ben.. Sanırım senden hoşlanıyorum.” Nefesim kesilmişti. Hiç beklemediğim bir itiraf alırken düşündüm. Belki birlikte çok zaman geçirmemiştik ama geçirdiğimiz zamanları düşününce içimdeki o tuhaf duyguyu anlamlandıramadım. Ellerimi ellerinin arasından yavaşça çektim. “Ben, nasıl bir cevap vereceğimi bilemiyorum. Seni tam olarak tanımıyorum. Ama, seninleyken kendimi çok daha iyi ve huzurlu hissediyorum.” Gülümsemişti. “O zaman birlikte daha çok vakit geçirelim. Bak Umay. Ben daha önce hiç bir kıza karşı böyle hissetmedim. Sen benim için çok özelsin. Lütfen, bana bir şans verir’ misin?” Tekrardan ellerimi tutmuş ve beklenti dolu bakışlar ile bana bakıyordu. Yutkundum. Şans vermeli’ miydim? Derin bir nefes aldım. Denemekten zarar gelmez demişler. O zaman bende ona bir şans verecektim. En azından onu tanımak için bu şansı vermeliydim. Başımı olumluca salladım. Gülümsemesi büyümüş ve ellerimin üzerine bir öpücük kondurmuştu. “Teşekkür ederim. Bana bu şansı verdiğin için çok teşekkür ederim.” Başımı salladım gülümseyerek. Saat ilerlerken parkın içinde ele ele sessizce yürüyorduk. Bana aldığı pamuk şekere bakarken gülümsedim. “Neden yemiyorsun? Öylece saklamayı düşünmüyorsun herhalde?” Omzuna ufak bir yumruk attım. “Saçmalama. Sadece eski anılarımı düşünüyordum. Biz küçükken. Yani ben, Neva ve Ceylan. Ne zaman sınavlardan yüksek not alsak abim bizi buraya getirerek ödüllendirirdi. Bir sürü pamuk şeker yerdik..” Dolan gözlerimi saklamak için yere bakmaya başladım. Eli yağımı bulduğunda bakışlarımı ona çevirdim. Akan iki damla gözyaşımı silmişti. “Ağlama.” Gözlerinde kaybolduğumu hissederken bakışlarımı çektim. Ardından koluna girip yürümeye devam ettik. Bu sırada aklıma gelen komik anılardan bahsediyordum. Arada oda kendi anılarından bahsediyor kahkahalar ile gülüyorduk. ⨕🦋⨕ Saat gece yarısına gelirken evin bahçesinde durmuştu araba. “Sonra görüşürüz. Son sınavlar için okula gelmelisin. İstersen yarın gelip seni alabilirim.” Başımı olumsuzca salladım. “Sorun yok. Abim birini görevlendirdi. Hem koruma amaçlı o beni okula bırakacak.” Başını sallamıştı. Gülümsemiş ve yanağına ufak bir teşekkür öpücüğü konurmuştum. “Bu gün için gerçekten çok teşekkür ederim.” Arabadan inmiş ve ona el sallamıştım. Arabası bahçeden çıkıp uzaklaşınca eve girdim. Salonda oturmuş evrakları inceleyen abimi görünce yanına gidip başımı omzuna yasladım. “Güzelim. Gelmişsin. Nasıl geçti. Daha iyi’ misin?” Başımı salladım. Abime karşı her zaman açık sözlüydüm. Bu nedenle bu gün olanları ona anlattım. İlk başta baya bir şaşırmıştı. Aren’ in benden hoşlandığını duyunca pek bir tepki vermedi. Sadece “Aren iyi çocuktur. Çocukluğundan beri tanıyorum. Seni üzmeyeceğini düşünüyorum.” Demişti. Ardından ona iyi geceler diyerek odama geçtim. Kendimi yatağa atıp öylece uykuya bıraktım. ⨕🦋⨕ Sabah dersim için erken kalkmış ve hazırlanıp çıkmıştım. Atölye dersime girdiğim sıra eşyalarımı yerleştirmek adına dolabımı açtım. Gördüğüm iki tane lavinia çiçeği ile duraksadım. İçimi kaplayan tedirginlik ile çiçekleri elime aldım. Altında durak küçük siyah zarf ile çiçekleri kenara bırakıp zarfı aldım. Zarfın içindeki kartı çıkartıp üstünde yazanları okudum. “Bu ikinci kurban. Sana söylemiştim. Etrafında değer verdiğin herkesi elinden alacağım. Tek tek. Bakalım daha ne kadar dayanabileceksin. Eğer dediğimi yaparsan buna bir son verebilirim. Yarın gece seninle ilk karşılaştığımız yerde… ~Soylu” Sinirle soludum. Çiçekleri alıp dolabı kilitledim ve hızla çıkışa ilerledim. Elimdeki çiçekleri bulduğum ilk çöp kutusuna fırlatmıştım. Okulun çıkışına doğru ilerlerken çalan telefonum ile duraksadım. Arayanın Neva olduğunu görünce aramayı cevapladım. “Büyük bir olay var. Biri daha intihar etmiş.” İçimi kaplayan korku ile elimdeki karta baktım. “Kim?” Sorum ile derin bir nefes almıştı. “Aren'in arkadaşı. Çınar.” Gözlerimi sıkıca kapadım. Aramayı kapatıp koşmaya başladım. Aren'i bulmalıydım. Telefonuma gelen bildirimleri umursamadım. Bahçeden çıktığımda duraksadım. Aren’in evini bilmiyordum. Onun hakkında hiç bir şey bilmiyordum. Peki şimdi nasıl bulacaktım onu? Telefonumun tekrardan çalması ile arayana baktım. Sanki onu aradığımı hissetmiş gibiydi. “Aren?” Endişeli sesimin ardından sessiz kalmıştı. “Nerdesin söyle bana. Yanına geleceğim.” “Konum atıyorum.” Sesinde ki durgunluktan belliydi. Telefon kapanır kapanmaz ilk bulduğum taksiye bindim. Gönderdiği konumu söyleyip beklemeye başladım. Taksi kısa sürede konuma vardığında hızla parayı ödeyip taksiden indim. Karşımdaki bahçeli eve bakıp hızla bahçeye girdim. Kapıyı çalıp açmasını bekledim. Kapı açılınca karşımda dağılmış bir Aren görmek nedense iki gün önceki halimi getirmişti aklıma. Beni görür görmez kendine çekip sıkıca sarılmıştı. Bende ona sarılıp sırtını sıvazladım. Bir süre öyle durmuş ardından içeri girmiştik. Salona geçip koltuklara oturduk. Çantamı kenara bırakıp ona baktım. “Nasıl olmuş?” Sorum ile bana kısa bir bakış atmıştı. Konuşmak için gücü yoktu sanki. Ellerini ellerim arasına aldım. “Gece olmuş. Bu sabah bulmuşlar. Yurttaki odasında. Silahla yapmış. Silahı nerden buldu bu çocuk?! Neden bir anda intihar etti?! Düşündükçe deli oluyorum Umay! Daha düne kadar hiç bir şey yoktu. Her zaman olduğu gibi bizimle uğraşıp şebeklik peşindeydi! Nasıl olur?! Aklım almıyor..” Onu kendime çekip sıkıca sarıldım. Ellerim saçlarında gezinirken başını omuzuma yaslamış ve sessizce ağlamaya başlamıştı. Dün gece parkta dolaşırken sohbet arası bahsetmişti arkadaşlarından. Ege, o ve çınar aile dostluğundan gelen bir arkadaşlıkları varmış. Bebekliklerinden beri beraberler’ miş neredeyse. İçim acımıştı. Kimin yaptığı belliydi. Ama neden? Ne istiyordu bu herif benden? Çevremdeki insanlardan ne istiyordu?!
|
0% |